Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edebiyatın, genel, modern, nelerdir, özellikleri

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?



Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?

Modern Edebiyatın Genel Özelliği Nedir?

Modern Türk Edebiyatı
Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı, yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde değerlendirilebilir

19 yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman, hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye girdi

Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu değişti Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri, batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi Sosyal, ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti

1 Tanzimat Devri Türk Edebiyatı

Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar

Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi olarak 1860 gösterilebilir Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya başlayış tarihidir

Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmiştir

Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile örnekler yazmışlardır Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir

Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır

Gazete

Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî bir gazete idi

Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı

İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir

Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar

Bunların dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871), Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar

Hikâye ve Roman

Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşılaşır Yusuf Kâmil Paşa Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder

İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-ı Talât ve Fıtnat (1872)’ıdır

İlk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir

Tiyatro

İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı, iki perdelik, komedi türündeki eseridir Eserde görücü usulü ile yapılan evliliklere gönderme yapılır

Şiir

Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür

Şekil olarak divan şiirine bağlı kalınmış, fakat konu bakımından hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir

Aruz ölçüsünün yanında az da olsa hece kullanılmıştır

Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanılarak hak Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramları işlenmiştir

Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır:

a Birinci Dönem (1860-1876 arası)

1860-1876 yılları arasında Tanzimat edebiyatının birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dır

Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir

Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikre önem verilmiştir

Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamıştır

Hece vezni ve halk edebiyatı da savunulmuş ama sözde kalmıştır

Divan edebiyatına tümden karşı çıkılmış ve ağır bir dille eleştirilmiştir

Fransız edebiyatı örnek alınarak romantizmden etkilenilmiştir

Roman, tiyatro, makale gibi batıdan alınan türler ilk defa bu dönemde kullanılmıştır

Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanılmıştır

Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenmiştir

Romanlar teknik bakımdan oldukça zayıftır Yer yer olayların akışı kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapılmış, tesadüflere sıkça yer verilmiştir

Edebiyatçılar edebiyatın yanında devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir

Dönemin edebiyatçıları

Şinasi (1826-1871)

Türk edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür

1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı

İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı

Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı

La Fontaine’den fabllar tercüme etti

Lamartin’den de manzum çevirileri vardır İlk şiir çevirilerini de o yaptı

Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır

Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür Bu
kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır

O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır

Eserleri:
Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri),

Müntehabat-ı Eşar (Şiir),

Divan-ı Şinasi (Şiir),

Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı),

Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler)

Ziya Paşa (1829-1880)

Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir

Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır

En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir

Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır Daha önce “Şiir ve İnşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadığını, asıl şiirimizin halk şiiri olduğunu söyleyen şair, eski şiir geleneğini sürdürmüş, Harabat’ta âşık şiirini eleştirmiştir Bunun yanında sade dilden yanadır, ama kendisi ağır bir dil kullanır Bu onun içinde bulunduğu bir ikilemdir Hem eskiyi eleştirmekte hem de geleneği devam ettirmektedir

Eserleri:

Harabat: Divan Şiiri antolojisi

Külliyat-ı Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar)

Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır

Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır

Rüya: Mensur

Defter-i Âmal: Hatıraları

Namık Kemal (1840-1888)

Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir

Vatan şairi olarak tanınır Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır

Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir

Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır

Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur

Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı
Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı
İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı

Eserlerinde romantizmin etkisi görülür

Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür
Eserleri:
İntibah: İlk edebî roman
Cezmi: İlk tarihî roman
Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır
Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri
Vatan Yahut Silistre: oyun
Celâlettin Harzemşah: oyun
Gülnihal: oyun Onun en başarılı tiyatro eseridir
Âkif Bey: oyun
Zavallı Çocuk: oyun
Kara Belâ: oyun
Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih

Ahmet Mithat Efendi (1844-1912)

Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir
Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır
En velût yazarımız odur Yazı makinesi olarak bilinir
Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir
Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih
Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir
Eserleri:
Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler
Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet

Şemsettin Sami (1850-1904)
Dil alanındaki eserleri ile tanınır
Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir
Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri
Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük
Sefiller: Hugo’dan çeviri
Robenson Cruose: çeviri roman
Ahmet Vefik Paşa (1823-1891)

Milliyetçilik ve Türkçülük akımının en önemli isimlerindendir
Tiyatro uyarlamaları ve çevirileri vardır
Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir
Tarih ve dil alanında da eserleri vardır Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir
Lehçe-i Osmanî: sözlük
Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası
Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır

b İkinci Dönem (1876-1896 arası)

1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dır

İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla eserler verilmiştir Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır

Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur

Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir Birinci dönem sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir

Bu yüzden dilleri daha ağırdır

Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin etkisi vardır

Dönemin Edebiyatçıları
Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914)
Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir
Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları arasındadır Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur
Edebiyatta yenileşmeden yanadır Muallim Naci ile aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur
Eserleri
Nağme-i Seher: Şiir
Yadigâr-ı Şebab: Şiir
Pejmürde: Şiir
Zemzeme: Şiir Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşılık vermiştir)
Muhsin Bey: Hikâye
Şemsa: Hikâye
Araba Sevdası: Roman Realizmin etkisiyle yazılmıştır ve batı hayranlığı yolunda düşülen garip durumları eleştirir
Çok Bilen Çık Yanılır: Komedi
Afife Anjelik: Tiyatro
Vuslat: Tiyatro
Atala: Tiyatro
Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir

Samipaşazade Sezai (1860-1936)
Batılı tarzda hikâyeleri ve bir romanı vardır
Sergüzeşt adlı romanı realizme doğru atılmış bir adımdır
Küçük Şeyler adlı hikâye kitabı Fransız realistlerinin sanat anlayışlarına uygundur
Rumuzul-edeb, bazı makale, hikâye ve sohbetlerini içerir
Romantik özellikler taşıyan şiirler de yazmıştır
Şiir isimli bir de piyesi vardır
“İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır

Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937)
Edebiyatta batılılaşmanın asıl ihtilâlcisidir
Şair-i Azam olarak bilinir

Kurallara uymayan, batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini bitiren o olmuştur

Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir

Sanatında romantik etkiler vardır

Zengin bir lirizm bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir

Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği konulardır

Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam

Yirmiye yakın tiyatrosu vardır Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri yazmıştır Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alır Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur

İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır Tarık, Finten, Eşber, Nesteren, Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir

Nabizade Nazım (1862-1893)
Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir
Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu ilk hikâyedir Köy romanı olarak bilinir Köy hayatı tam bir realizmle yansıtılmıştır

Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar

Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa

Muallim Naci (1850-1893)
Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarında tartışmalar olmuştur Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur Tartışma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup olmadıklarıdır
Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı şiirler yazmıştır

Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle

Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye

Sözlüğü: Lûgat-ı Naci

2 Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901)

Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen dergisidir Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirir

Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servet-i Fünun dergisi etrafında, Recaizade önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır

Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır

Dönem, 2 Abdülhamit’in istibdat dönemidir Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır

Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır Fransız realizmi örnek alınmıştır

Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır

Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir

Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir

Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir

Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır

Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir

Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir

Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir

Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir

Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir

Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete

Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları,

Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif;

Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur

Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir

Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla topluluk da dağılır

Dönemin Sanatçıları

Tevfik Fikret (1867-1915)
Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir

Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir

İlk şiirlerinde ferdî konuları (aşk, acıma, hayal kırıklığı) işler topluluktan ayrı yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler

Sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis)

Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır

İlk dönemde dili oldukça ağırdır

Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır Ahenge büyük önem verir Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür

“Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir

Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru

Cenap Şahabettin (1870-1934)
Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli şairidir

Asıl mesleği doktorluktur İhtisas için gittiği Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş ve bu akımdan etkilenmiştir

Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre seçerek kullanır

Dili oldukça ağırdır Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanır Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar

Serbest müstezadı çok kullanmıştır

Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır

Aşk ve tabiat değişmez konularıdır

Sanatı, sanat, hatta güzellik için yapmıştır

Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın kompozisyonunu çizmiştir

Düz yazıları da vardır:

Hac Yolunda, onun gezi yazısıdır

Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir

Diğer nesirleri:

Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri)

Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi)

Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)
Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçısıdır

Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır

Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır

Realizmden etkilenmiştir

Romanlarında aydın kişileri anlatır Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir

Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız İstanbul'a yer verir

Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır

Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile

Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair

Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye

Mehmet Rauf (1875-1931)
Servet-i Fünun romanının ikinci önemli ismidir

Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır

Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir Sosyal hayata pek yer vermemiştir Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır

Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir

Dili sadedir

En önemli eseri Eylül’dür Roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir Konusu yasak aşktır Şahıs sayısı azdır Psikolojik tahliller başarılıdır

Romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası

Hikâyeleri: Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe

“Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur

Dönemin Bağımsız İsimleri

Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944)
Roman ve hikâye türünde eserleri vardır

Natüralizmin temsilcisidir

Sade bir dil kullanmıştır

Tipleri yetiştikleri çevreye göre konuşturur Psikolojilerinde çok iyi bir şekilde verir Kişileri toplumun şartlarına göre değerlendirir Romanlarında aptal, şöhret düşkünü, aşırı ihtiraslı, batıl inançlı gibi uç tipler vardır

İstanbul'un iç mahallelerinin günlük hayatını hikâye ve karikatürize der Sokağı edebiyatta işleyen yazar olarak bilinir

Gözleme ve tasvire önem verir

Romanlarında sosyal tenkide de yer verirbu tenkidi mizah yollu yapar

Şık ve Şıpsevdi adlı romanlarında batı hayranlığını konu edinir

Romanları teknik olarak zayıftır Sık sık olayla ilgisi olmayan, gereksiz bilgiler verir Bazen kendisi de olaylara müdahale eder

Eserleri: Şık, İffet, Tesadüf, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Cadı, Kesik Baş, Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış

Ahmet Rasim (1864-1932)
Ahmet Mithat tarzını devam ettirmiştir

Pek çok konuda ve türde eserleri vardır

Bütün hayatını gazeteciliğe adamıştır

Makale ve fıkra yazmış; çeviriler yapmıştır

Türkçesi yerli ve temizdir

Hayatın komik ve ibret verici yanlarıyla ilgilenmiştir

Roman ve hikâyelerinde İstanbul'a, özellikle Beyoğlu’na ait konular işlemiştir Romanlarının başlıca konuları, aile sarsıntıları ve ülke meseleleridir

Günlük hayattan renkli ve fotoğraf zevkiyle kesitler sunmuştur

130’dan fazla eseri vardır

Roman ve hikâyeleri: İlk Sevgi, Güzel Eleni, Endişe-i Hayat, İki Günahsız Sevda,

İnceleme, makale, fıkra, hatıra: Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Şair-Muharrir-Edip, Şehir Mektupları

Aynı zamanda 65’e yakın şarkısı olan bir bestekârdır

3 Fecr-i Âtî Topluluğu (1909-1912)

1901’de, Servet-i Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî adını veren yeni bir nesil toplanmıştır

Servet-i Fünun topluluğu dağıldıktan sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit, Fuat Köprülü, Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar

Topluluk, sanat hayatına bir bildiriyle başlar

Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu anlayışını benimserler

Onlar Servet-i Fünun’u batılı edebiyatı tam olarak oluşturamamakla suçlarlar

Fransız edebiyatını örnek alırlar

Dilleri süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır

Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir Aşk genellikle hissi ve romantiktir Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil, Haşim’de olduğu gibi şahsîdir

Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır

Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet Haşim'dir

Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i Fünun’un devamı olmaktan öteye gidememişlerdir

Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda eserler vermişlerdir

Dönemin Sanatçıları

Ahmet Haşim (1884-1933)

Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir

Sanat için sanat yapmıştır

Sembolizmin en önemli temsilcisidir

İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır

Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir

Lirik bir şairdir

Tamamen aruzu kullanmıştır Dili süslü ve sanatlıdır En çok serbest müstezadı kullanmıştır

Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama vasıtası değildir Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir

Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir

Haşim’e göre şiirin kaynağı şuuraltıdır Şiirlerinde dış dünyayı, kişinin iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtmaya çalışır Dış dünyaya ait izlenimleri kendi dünyasında şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çıkarır

Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlardır

Şairin şahsında var olan içe dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçış olarak ortaya çıkar

Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır

Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi

Refik Halit Karay (1888-1965)

Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine katılmıştır Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir

Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır Sonra da sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir

İlk yazılarında günlük hayatı ele almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmiştir Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir

Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır Gözlem yeteneğinin üstünlüğü dikkat çeker

Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla değinmez

İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini ortaya kor Bunu mizah ve eleştiri ile yapar Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır

Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya kor

Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar

Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir)

Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım

4 Millî Edebiyat Akımı

Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslûpta Osmanlıcayı sürdüren, millî kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda getirmişlerdir

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada millî kimlik arayışları başlamıştır

Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konuları, millî ülküleri işleyen Türk edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Millî Edebiyat akımı var olmuştur

Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, olduğu gibi kalarak batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir Bu dönemin bariz özelliği, Türk romantizminin edebî tezahürlerini göstermesidir

Cumhuriyet’in kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyet’in ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyoloğu ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti

Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine inanan bu nesil yazarları, eserlerinde konuşma dilini kullandılar Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar

1911 yılında Selânik’te çıkarılmaya başlanan Genç Kalemler dergisinde başladı bu çalışmalar

Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin (öncü), Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip (öncü), Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edik Adıvar, Hamdullah Suphi, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Fuat Köprülü, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır

Milli Edebiyat akımının özellikleri, Cumhuriyet’in ilk on yılının da bir özeti olmaktadır Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir:

Dilde yalınlık (en mühim prensip), Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılması Yalın (süssüz, sanatsız, özentisiz) bir dille yazma; İstanbul Türkçesini kullanma

**Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma

**Hece ölçüsü,

**Konu seçiminde yerlilik

**Konularını hayattan, ülke şartlarından seçme

**Millî kaynaklara yönelme

İslâmcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan bireysel eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur Çünkü artık söz konusu olan Millî Edebiyat akımı kavramı değil, Millî Edebiyat dönemidir Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda olduğu roman, hikâye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesini sağlamıştır

Başlangıçta Fecr-i Âtî roman ve hikâyecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Refik Halit Karay, gerçek kişiliklerini Millî Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir

Fecr-i Âtî topluluğu dışında kalan, İstiklâl Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, kendi şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Millî Edebiyat akımına katılan şairlerdir

Gerek Mehmet Âkif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı, şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmayı sağlamışlar, Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp, yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır

Dönemin Sanatçıları

Ömer Seyfettin (1884-1920)
Son devir Türk hikâyeciliğinin en önemli isimlerindendir

Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır

Amacı millî şuuru kuvvetlendirmek, toplum hayatındaki aksak yönleri ortaya çıkarmaktır

Konularını gerçek hayattan alır Bu sebeple hikâyeleri realist özellik taşır Konuları genellikle tarihî olaylar, çocukluk hatıraları ve yaşanan günlük olaylardır Aşk konusunu da bu hikâyelerinde işler

Kahramanlık, hikâyelerinin önemli konularındandır

Bazı eserlerinde sosyal hayattaki gülünç özellikleri karikatürize eder

Türklerin Balkanlar’da uğradıkları zulümleri de konu edinmiştir

Dili oldukça sadedir ve yalındır

Kurguları oldukça başarılıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?




Hikâyeleri: Eshab-ı Kehf’imiz, Harem, Efruz Bey, Yalnız Efe, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lâle, Bomba, Bahar ve Kelebekler,

Ziya Gökalp (1876-1924)
Türkçülük cereyanını bir sisteme bağlayan fikir adamı ve bu sistemi eserlerinde işleyen bir sanatçıdırTürk milletinin din, dil, ahlâk, edebiyat yönünden aynı kültürle yetişmiş kişilerden oluştuğuna inanan Gökalp, eserleriyle Türk milliyetçiliğinin sınırlarını belirlemiş, millî edebiyatın da fikir yönüyle temellerini oluşturmuştur Onun Türkçülük anlayışı, dil, edebiyat, din, iktisat, güzel sanatlar ve siyaset alanlarını kapsar Turancılık ideolojisini de savunmuştur

Edebiyatı, bu fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmıştır Sanat yapma kaygısı yoktur

Şiir ve nesir alanında eserleri vardır

Destan, masal ve makaleler de yazmıştır

Dile önem vermiştir Eserlerini sade bir dille yazmıştır Türk dilinin gelişmesi yolunda çaba harcamıştır Türkçe karşılıkları olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılmasından, Türkçeleşmiş kelimelerin de artık Türkçe sayılmasından yanadır

Ona göre millî vezin hece veznidir

Şiirleri: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat

Fikrî Eserleri: Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek-Muasırlaşmak-İslâmlaşmak, Malta Mektupları

Ali Canip Yönten (1887-1967)

Daha önce Fecr-i Âtî’de yer alan sanatçı, daha sonra millî edebiyat akımının öncülüğünü yapmış, Ömer Seyfettin’le birlikte çıkardıkları Genç Kalemler dergisinde baş yazarlık yapmıştır

Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır

Şiirlerinin hece vezniyle ve sade bir dille yazmıştır

Şiirlerinin bir kısmını Geçtiğim Yol adı altında yayımlamıştır

Sonraları şiiri bırakıp edebiyat incelemeleri yapmıştır

Fuat Köprülü (1890-1966)

Edebiyat tarihi ve tarih araştırmacısıdır

Türk edebiyatını dönemlere ayıran, bilimsel yöntemlerle inceleyen ilk araştırmacıdır

Eserleri: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Saz Şairleri, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar

Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)
Halkçılık ve milliyetçilik düşüncesini şiirlerinde işlemiştir Şahsî duygulara ve tabiata pek rastlanmaz

Şiirleri sosyal faydaya yöneliktir ve didaktiktir Bu yüzden bir kuruluk göze çarpar

Hece veznini ve batı edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır

Dilinin tamamen sade olduğu söylenemez

Şiirleri: Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Turana Doğru

Reşat Nuri Güntekin (1889-1956)
Millî edebiyat akımından etkilenen sanatçılardandır

Şöhretini Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır

Birçok eserinde Anadolu’yu, Anadolu hayatını ve insanını, batıl inançları, yanlış batılılaşmayı, insanımızın bilime ve eğitime ihtiyacını işlemiştir

Mizah öğesine de yer vermiştir

Romanlarında güçlü gözlemciliğine dayanan bir realizm ve canlı bir üslûp vardır psikolojik tahlillerde de başarılıdır

Eserlerinde konuşma dili hâkimdir

Roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazısı türünde eserleri vardır

Romanları: Çalıkuşu, Gizli El, Dudaktan Kalbe, Acımak, Eski Hastalık, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü , Damga, Miskinler Tekkesi

Hikâyeleri: Eski Ahbap, Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Boyunduruk

Gezi Yazıları: Anadolu Notları

Tiyatroları: Yaprak Dökümü, Eski Rüya, Hançer, Balıkesir Muhasebecisi, Eski Borç, Gözdağı

5 Millî Mücadele Dönemi Türk Edebiyatı

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1899-1974)

Fecr-i Âtî’de iken ferdiyetçi sanat anlayışını benimseyen sanatçı, daha sonra millî edebiyat cereyanına katıldı

İlk eserlerinde mistik bir hava vardır

1916’dan sonra ülke gerçeklerini ve millî duyguları işleyen hikâyeler yazmıştır

Roman, hikâye, deneme, mensur şiir, makale ve anı türünde eserleri vardır

Romanlarında Türk halkının yaşayışı ve problemleri başlıca konudur

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk halkının yaşadığı gelişme ve değişmeleri işlemiştir

Aydınlarla halk arasındaki zıtlıkları da konu edinmiştir

Eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan bir realizm vardır

Eserleri teknik bakımdan sağlamdır Karakterleri başarıyla canlandırmıştır Titiz bir üslûpçudur

Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri

Romanları: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama

Diğer eserleri: Erenlerin Bağından, Zorakî Diplomat, Anamın Kitabı, vatan Yolunda

Halide Edip Adıvar (1884-1964)

Romancı ve hikâyeci

Ünlü, Sultanahmet mitingi ile halkı coşturmuş ve bizzat millî mücadelenin içinde yer almıştır

Romanlarındaki belli başlı konular, Kurtuluş Savaşı, çocukluk hatıraları ve aşktır

Kahramanlarını daha çok kadınlar arasından seçen sanatçı, karakter bulmakta başarılıdır Kadınlara da üstün özellikleri vermiştir

Gözlem, tasvir ve tahlillerde başarılıdır

Sosyal çevreye önem verir

Dili kullanmada başarılı değildir Dağınık, düzensiz bir üslûbu vardır

Eserleri: Handan, Son Eseri, Ateşten Gömlek, Vurun *****ye, Zeyno’nun Oğlu, Sinekli Bakkal, Tatarcık, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Harap Mabetler

Beş Hececiler

Şiire 1 Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır

Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır

Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih etmişlerdir

Orhan Seyfi Orhon (1890-1972)
Şiirlerinde konuşma dilini kullanmıştır

Bazı şiirlerinde halk şiiri şekillerini kullanmıştır

Daha çok şahsî temaları işleyen şair vatanî konuları da işlemiştir

Eserleri: Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kuştu

Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967)
Şiire aruzla başlamış, da ha sonra heceyi kullanmıştır

Günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir

Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır

Eserleri: Akından Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ, Bir Rüzgâr Esti

Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973)
Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır Buna rağmen aruzu da tamamen terk etmemiştir

Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket sevgisini anlatmıştır Ferî konuları da işlemiştirbaşlıca konu ve temaları, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, ihtiras

Lirik şiirleri vardır

Şiirleri: Han Duvarları, Çoban Çeşmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle

Tiyatro eserleri: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman

Enis Behiç Koryürek (1892-1949)
Şiire aruzla başlamıştır

Heceyle yazdığı ilk şiirlerinde aşkı işlemekle beraber, daha sonra Kurtuluş Savaşı yıllarında millî duyguları ve tarihî kahramanlıkları işlemiştir

Şiirleri: Miras, Güneşin Ölümü

Halit Fahri Ozansoy (1891-1971)
“Aruza Veda” adlı şiiriyle aruzu bırakıp heceyi kullanmaya başlamıştır

Şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır

Derin bir melânkoli ev karamsarlık taşıyan şiirlerinde ferdî konuları işlemiştir

Şiir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları, Efsaneler, Baykuş, Hayalet

Kemalettin Kamu (1901-1948)


Dönemin Bağımsız İsimleri

Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936)
Dinî, millî şiirleriyle tanınır

Bir destan şairidir (Çanakkale Şehitlerine)

İslâmcılık akımının temsilcisidir

Şiirlerinde dinî lirizm dikkati çeker

Öğretici, öğüt verici, birliği ve bütünlüğü sağlayıcı şiirleri vardır

Savaş sırasında ve sonrasında kurtuluşun ve gelişmenin ancak dine sarılmakla olacağını, batının sadece ilminin alınabileceğini savunmuştur

Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir O, toplum hayatını bütün yönleriyle aksettirmiştir Hatta sokak aralarında konuşulan dili bile şiirine yansıtabilmiştir

Gözlemlerinden çokça faydalanmıştır Tasvir edici ve tahkiyeli anlatımı sayesinde şiirinde canlı tablolar çizmiştir

Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır

Nazmı nesre yaklaştıranlardandır Manzum hikâye şeklinde şiirleri cardır

Bu şiirlerinde günlük hayatı, toplum hayatını başarıyla anlatmıştır Özellikle yoksullara, sakatlara, kimsesizlere karşı acıma duygusu bu tür şiirlerinde belirgindir Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır, Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir

Şiirlerini Safahat adlı kitabında toplamıştır Safahat yedi kitaptan oluşur: Safahat, Hakk’ın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım ve Gölgeler

Makaleleri A Abdülkadiroğlu tarafından yayımlanmıştır

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)
Şair ve yazar

Eski nazım biçimleriyle -az da olsa değişikliğe uğratarak- yeni konuları işlemiştir

Aruzu Türkçede başarıyla uygulamıştır Sadece Ok şiirini heceyle yazmıştır

Şiirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanılmasına özen göstermiştir

Parnasizmin en önemli temsilcisidir

Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir

İşlediği başlıca konu ve temalar: aşk,i tabiat, kahramanlık, ölüm, sonsuzluk

Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde en çok işleyen şairdir O tam bir İstanbul aşığıdır Tevfik Fikret’in “Sis” adlı, İstanbul'u tahkir ettiği şiirine karşı “Siste Söyleniş” adlı şiiriyle cevap vermiştir

Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şirin Rüzgârıyla, Rubailer

Nesirleri: Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair

6 Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur

Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır

Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir

Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır

Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir Buna bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır

Anadolu’ya daha çok yer verilmiştir Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır

Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir

Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir

a 1940 Yılına Kadar Türk Edebiyatı

1900'den sonra doğan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı

Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti

Yedi Meşaleciler
Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk

Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farklı bir şiir anlayışı oluşturmak için toplanmıştır

Beş Hececiler’e karşı çıkmışlardır

“Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler

Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler

Buna rağmen kendileri de Beşe Hececiler’in yolundan gitmişlerdir Türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir

Dönemin Sanatçıları

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967)
Avrupai şiir anlayışından âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir

Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havası vardır

Şiir kitabı: Şiirler

Tiyatroları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983)
Şiirlerinde insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, insanın iç dünyasına ait çeşitli yönleri, gizli duyguları işlemiştir

Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder

Sağlam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir

Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır

Şiirleri: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile Şiirlerim

Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim

Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956)
Sade, yalın, ahenkli bir dille, konuşma diliyle şiirler yazmıştır

Şiirlerinde iç sıkıntılarını, karamsarlığı, özellikle sürekli korktuğu ölümü, ama bununla birlikte yaşama bağlılığı konu edinmiştir

Şiirleri: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût

Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar

Memduh Şevket Esendal (1883-1952)
Romancı ve hikâyeci

Romanlarında kendi deyimi ile “topluma ayna tutmuştur”

Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür

Toplum hayatındaki aksaklıklara değinmiştir

Dili temiz; anlatımı güçlüdür Konuşma dilini kullanmıştır

Hikâyelerinde Çehov tarzının temsilcisidir

Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey

Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında, Temiz Sevgiler

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)
Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir Ama en önemli özelliği şairliğidir

Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir En çok işlediği konu zamandır Şuuraltı da önemlidir

Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır

Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır

Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya koymuştur Psikolojik yön de önemlidir

Dili başarıyla kullanmıştır

Şiirleri: Şiirler

Deneme: Beş Şehir

Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler

Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları

Edebiyat: 19 Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963)
Tenkitçi ve romancı

Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar

Sanatlı ve uzun cümleleri vardır

Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz

Diğer eserleri: Boğaziçi Mektupları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Yalıları

b Son Dönem Türk Edebiyatı

Garipçiler
Şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirinde yeni bir akım meydana getirdiler

Bu adı almalarında Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirinin garip tepkilere sebep olasının ve garip bulunmasının etkisi olmuştur

Bu akımın amacı şiiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye, nazım şekli, nazım birimi; şairanelik, mecazlı söyleyiş, söz sanatı ve süs gibi unsurlardan sıyırarak, duyuların yalın ifadesi hâline getirmekti

Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir

Sade bir dil kullanmışlardır

Günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir Sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci, hayattaki gariplikler şiirlerinin başlıca konularıdır Şiirde o zamana kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır

Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi

Ahmet Muhip Dıranas, şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir

Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir

Türk edebiyatında küçük klâsik hikâye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu

Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikâyeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı

Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsî izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikâyeler yazdı

Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdı Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük olaylar, düşünce ve beklentiler edebiyata girmeye başladı

Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) aynı sadeliği, vezin ve kafiyeyi kullanarak sağladı Tarancı mısra içindeki belirli durakları kaldırarak veya değiştirerek hece vezninde yenilik yaptı

Bu neslin dünya görüşü Andre Gide'in tesiri ile varlık ötesi geçmiş ve gelecek tasavvurları olmaksızın anlık duyumlara dayanıyordu

Sait Faik'in eserleri de dahil olmak üzere bu grubun eserlerinde yaşama sevinci hâkimdir

Serbest şiir hızla yayılmış, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi başarılı temsilciler yetişmiştir

Asaf Halet Çelebi bazı şiirlerinde doğu mistisizmi ile tasavvufu birleştirdi

İlk şiirlerinde serbest çağrışımlara yer veren Fazıl Hüsnü Dağlarca, şuur altının karanlık akımlarını ifade eden sembollerle dolu orijinal şiirler yazdı

Behçet Necatigil, şiirlerinde büyük şehir hayatı içinde ezilmiş ve kaybolmuş insanın kırık, karanlık, dolaşık duygularını anlattı Şiirlerinde ahengi ihmal eden Necatigil, divan şiirinde olduğu gibi, gittikçe derinleşen bir arka plânı işlemiştir

1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi

Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir

Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmalarına rağmen, bunlar hakkında objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerini belirlemek mümkün olamamaktadır Özellikle 1960'lı yıllardan sonra yetişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması, feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır

1950-1986 yılları arasında isimleri en çok duyulan ve okunan roman ve hikâyeciler şöyle sıralanabilir:

Halide Nusret Zorlutuna, Nihal Atsız, Safiye Erol, Tarık Dursun K, Atilla İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Firuzan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Bekir Büyükarkın, Necati Cumalı, Haldun Taner, Mustafa Kutlu, Muhtar Tevfikoğlu, Bahaettin Özkişi, Durali Yılmaz, Rasim Özdenören, Şevket Bulut

Bu dönemin şairleri:

Behçet Kemal Çağlar, Necati Cumalı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Atilla İlhan, Yavuz Bülent Bakiler, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İlhan Geçer, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Bahaettin Karakoç'tur

Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914-)
Çağdaş Türk şiirinde başlı başına bir 'ekol' olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, şiire soyut konularla başlamıştır Yaratılışı kâinatın sırlarını araştırmaya çalışır

Sonraları kahramanlık konularını, destansı konuları işlemiştir

Şiirleri, destanlar, toplumcu-gerçekçi şiirler ve felsefi-lirik şiirler olarak sınıflandırılabilir

Eserleri: Çocuk ve Allah, Çankırı Destanı, Anıtkabir, Üç Şehitler Destanı, Yedi Memetler

Ahmet Muhip Dıranas (1909-1980)
Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket manzaralarını ve tarih sevgilerini işleyen destansı şiirleri yazmıştır

Baudelaire’den etkilenmiş ve onun havasını yansıtan şiirler yazmıştır

Ölçü ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır

Sese ve ahenge önem verir

Eserleri: Şiirleri, Gölgeler, O Böyle İstemezdi

Orhan Veli Kanık
Şiirleri Garip ve Vazgeçemediklerim adlı şiir kitaplarında toplanmıştır

Manzum fabl çevirileri de vardır

Günlük yaşamı konu edinir

Yer yer alacı bir üslûbu vardır

Şiirle ilgili görüşlerini Garip adlı kitabının ön sözünde yazmıştır

Sait Faik Abasıyanık (1906-1954)
Hikâyeleri ile tanınır

Yazmanın kendisi için bir ihtiyaç olduğuna inanmıştır

Gözlemci ve gerçekçi bir yazardır

Toplumu konu alan hikâyelerinde toplum sorunlarına değinmiştir

Anlatımı samimidir

Kişileri yaşadıkları çevreye göre ele alır

Deniz, tabiat, yaşlı bir adam, bir boyacı çocuk, balıkçı kahvesi gibi unsurlar ve benzeri küçük ve ayrıntı sayılabilecek unsurlar onun hikâyelerinde sık sık görülür

Hikâyeleri yapmacıktan ve sanat kaygısından uzaktır

Zaman zaman argo sözlere de yer vermiştir

Hikâyeleri: Semaver, Lüzumsuz Adam, Şahmerdan, Sarnıç, Havada Bulut, Kumpanya, Tüneldeki Çocuk, Alemdağda Var Bir Yılan

Peyami Safa (1889-1961)
Roman, hikâye, makale, fıkra türünde eserleri vardır

1918’de çıkardığı “Yirminci Asır” adlı gazete ve bu gazetede çıkan “Asrın Hikâyeleri” ile tanındı

Romanlarıyla üne kavuşmuştur

Sanat değeri olan eserlerinde Peyami Safa adını; para kazanmak amacıyla yazdığı eserlerinde “Server Bedi” takma adını kullanmıştır

Romanlarında psikolojik tahlillere önem verir

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda kendi hayatının bir bölümünü kahramanın hayatı gibi anlatmıştır

Çeşitli gazetelerde yayımlanan makale ve fıkraları “Objektif” adı altında seri hâlinde yayımlandı

Romanları: Sözde Kızlar, Mahşer, Canan, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Biz İnsanlar, Yalnızız, Şimşek, Bir Akşamdı, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Cumbadan Rumbaya, (Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Bektaşiler Arasında Bir Genç Kızın Hatırası, Bodrumda Kalanlar, Altın Kupa, Bıçağı Sapla, Al Kanlar İçinde, Attila (tarihi roman),

Hikâyeleri: Küçük Alp’in Yıldızı ve Bir Varmış Bir Yokmuş (çocuk hikâyeleri)

Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) (1886-1963)
Üç yıllığına sürgüne gönderildiği Bodrum’a yerleşmiş ve kendisine Bodrum’un antik çağdaki ismi olan “Halikarnas” adını almıştır

Denize sonsuz bir hayranlıkla bağlıdır

Eserlerinde Ege’yi, Akdeniz’i, buralardaki hayatı, balıkçılarını, gemicilerini, süngercilerini konu edinmiştir

Zengin denizci sözlüğünden yararlanmıştır

Roman ve hikâyelerinde teknik ve üslûp başarılı değildir

Eserleri: Aganta Burina Burinata, Mavi Sürgün, Merhaba Akdeniz, Ege’nin Dibi,

Alıntı Yaparak Cevapla

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?



Romanlar: konu, üslup, yazıldığı dönem bakımından çeşitli türlere ayrılabilir
Üslup bakımından "romantik roman", "gerçekçi roman", "doğalcı roman", "estetik roman", "izlenimci roman", "dışavurumcu roman", "yeni roman" türleri sayılabilir

Üslup Bakımından

Romantik Roman

Kişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür Örneğin Sir Walter Scott’un tarihsel romanları, Jean-Jacques Rousseau’nun eserleri ve Goethe’nin Genç Werther’in Acıları romanı gibi

Gerçekçi Roman

Romantik romandan ayrı olarak kuru ve kuşkucu bir anlatım ve düşünce yapısı taşır Balzac ve Stendhal’in romanları bu üsluptadırDoğalcı Roman

Üslup bakımından gerçekçi romana benzer Olanın olduğu gibi yazılmasını öngörür Emile Zola ve Robin Sharma ve Guy de Maupassant romanları doğalcı romanlardırEstetik Roman

Belli biçim ve anlatım kaygıları ile yazılmış romanlardır Gustave Flaubert estetik romanın en önemli yazarıdırİzlenimci Roman

Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki farkları ortaya çıkarmaya yönelir Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir Ford Madox Ford’un romanları izlenimciliğin en sistemli ürünleridirDışavurumcu Roman

20 yüzyılda ortaya çıkmıştır Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenirDostoyevski,Franz Kafka,Samuel Beckett ve Bertold Brecht’in romanları bu türün örneklerindendirYeni Roman

Aslında dışavurumculuğun izlerini taşır Özellikle 1930 sonrasında ilk örnekleri görülmeye başlandı Kendisinden önceki akımlardan hiçbirine benzemeyen, yazma deneyini, hatta romanın olanaksızlığını romanın asıl konusu haline getiren romanlardır Yeni roman, yazma eyleminin kendisini sorgulamaya yönelir Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Claude Simon, Philippe Soller, Julio Cortazar gibi yazarlar bunu denemişlerdirKonu Bakımından

Konusu bakımından roman "tarihsel roman pikaresk roman duygusal roman, gotik roman, ruhbilimsel roman, töre romanı, oluşum romanı" türlerine ayrılırTarihsel Roman

Uzak bir geçmişte yaşanan olayları konu alır Ama tarihten daha derinlerde yatan insanla ilgili daha evresel bir gerçeği araştırmak amacıyla da yazılmış olabililer Tarihi romanların örnekleri arasında Walter Scott’un romanlarını, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını, Stendhal’in Parma Manastırı’nı sayabiliriz Bu türün önemli örnekleri arasında Lesage’nin Gil Blas de Santilane’ın Serüvenleri, Defoe’nun Talihli Metres’i, Thomas Mann’ın Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları’nı sayabilirizDuygusal Roman

İnsanın duygusal yaşamını yüksek ve özenli bir üslupla betimleyen romanlardır Bazen bu türde yazarın kendi duygularıyla, okurun duygularını sömürmesi ön plana çıkar Laurence Sterne’in Fransa ve İtalya’da Hissi Seyahat adlı eseri, Rousseau’nun romanları, Madame de La Fayette’in Prenses de Cleves adlı romanı bu türe örnek gösterilebilirGotik Roman

Gotik roman, İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü bir türdür 18 yüzyılın akılcılığına karşı çıkan bir türdür Karanlık, korkutucu, çılgınlıklarla dolu bir ortamda geçen kanlı, şeytani, büyülü olayları konu alırGotik romanın günümüzdeki uzantıları bilimkurgu ve fantastik roman olarak gösterilebilirRuhbilimsel roman

Kişilerin ruhsal durumlarını ayrıntılarıyla çözümlemeye çalışan romanlardır Daha serinkanlı ve denetimli oluşuyla duygusal romandan ayrılır Abbe Prevost’un Manon Lescaut adlı eseriyle Fransız edebiyatında açılan psikolojik roman çığırı diğer ülke romancılarını da etkilemiştir Paul Bourget’in romanları da bu türe örnektir Türkiye'den Peyami Safa'nın 9 Hariciye Koğuşu buna örnektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?



ROMAN

Latince’de, “yazı” anlamına gelen bir sözcüktür Roma’da bozulmuş latince’ye verilen ad olarak kullanılırken daha sonra yaşanmış bir olayı hikâye etme anlamında kullanılmaya başlanmış; çağımızda ise, öykü türünün her yönüyle gelişmiş şekline “roman denmiştir

Yani yaşanmış ya da yaşanabilir olayları, yer, zaman, çevre ve insan unsurlarına dayanarak, geniş bir bakış açısıyla anlatan yazı türüne ROMAN diyoruz

ÖZELLİKLERİ:
1) Konusu insan ve dünyadır
2) Gerçek yaşamı yansıtmaya çalışır
3) Anlattığı olay, çevre ve kişiler, yaşamdan alınır
4) Olay ve kişileri ayrıntılı anlatma, tahlil ve tasvirlere çok yer verme, bir ana olay etrafında bir çok küçük olaya yer verme bakımından hikâye türünden ayrılır
Roman türünün ilk örneğini ilk defa XVI Yüzyılda İspanyol yazar Miguel de Cervontes ( Mişel dö Servantes) “ Don Kişot” adlı esriyle vermiştir XVII Yüzyılda Madema de la Fayette : “Princesse de Clevs “ adlı eseriyle onu takip etmiş; XIX Yüzyılda gelişen romantizm verealizm akımları bu tütün de gelişmesinde etkili olmuştur

Türk Edebiyatında daha önceleri bu türün yerini tutan MESNEVİLER vardı Batılı anlamdaki roman türü bizde önce çevirilerle başlar
İlk olarak Yusuf Kâmil Paşa Fransız yazar Fenelon’dan “Telm$$ue”adlı esri çevirmiş ; sonra Wictor Hugo’dan “Sefiller”, Daniel Defo’dan “Robinsun Crosoe” ve Alexandre Dumas ‘dan “Monte Criesto” çevrilmiştir

Bizde ilk yerli romanı Şemsettin Sami : “Taaşşuk u Talat ve Fitnat adlı eseriylevermiştir Daha sonra Namık Kemal “İntibah “ adlı eseriyle ilk edebi roman örneğini Halit Ziya Uşaklıgil “Mai ve SİYAH “la ilk modern roman örneğini vermişlerdir Bunları “Araba Sevdası “ adlı romanıyla Hüseyin Rahmi , “Eylül” adlı romanıyla Mehmet Rauf takip eder

Milli Mücadele döneminde Halide Edip “Ateşten Gömlek “, “yaban” Reşat Nuri “Çalıkuşu “ romanlarıyla bu türü mükemmele ulaştırır

ROMAN ÇEŞİTLERİ

A ) KONULARINA GÖRE

1 – Tarihi Roman : Tarihteki olay ya da kişileri konu alan romanlardır Yazar tarihi gerçekleri kendi hayal gücüyle birleştirerek anlatır
İlk örneğini Valter Scolt “Vaverley “ adlı eseriyle vermiş Bunu Gogol ,”Toros Bulba “, W Hugo “Nöturdam de Paris “ , A Dumas “Monte Criestove Üç Silhşörler” le takip eder

Türk edebiyatında ilk örneği N Kemal’in “Cezmi “ romanıdır N ADSIZ’ın “Bozkurtlar “;T Buğra “Küçük Ağa “, Küçük Ağa Ankarada” K Tahir’in Yorgun Savaşçı” “Devlet Ana” bu tür romanlardır

2 - Macera Romanı:Günlük hayatta her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, sürükleyici, esrarengiz olay-ları anlatan romanlardır “Serüven Romanları” da denir Bir araştırma ve izlemeyi anlatan “Polisiye Roman “, alışılmışın dışında uzak yerleri ve yaşamları anlatan” Egzotik Romanlar” da bu gruba )- girer

Dünya edebiyatında R L Stevensın’ın “Hazine Adası” D Defo’nun “Rabinson Cruse” R Kiplink’in “Cangel”; Türk edebiyatında A Mithat Efendinin “Hasan Mellah “ “Dünyaya İkinci Geliş”, Peyami Safa’nın “ Cingöz Recai “ bu türün en tanınmış örnekleridir

3) Sosyal Roman : İnsan yaşamınn sınırsız kültür birikimi içinde yer alan ve insanı derinden etkileyen toplumsal, siyasi olaylar, inançlar, gelenek ve görenekleri bazen eleştirisel, bazen de bilimsel açıdan ele alıp anlatan romanlardır
Dünya edebiyatında : W Hugo’nun “Sefiller “, Tolstoy’un “Suç ve Ceza”; Türk edebiyatında N Kemal’in “İntiba “,R M Ekrem’in Araba Sevdası “ A M Efendinin “Felatun Bey İle Rakım Efendi bu tür romanlardır

Bir fikri savunup bilimsel verilerle olaya yaklaşan “Tezli Roman “( Yakup Kadri’nin “Yaban” romanı gibi) ; toplumdaki inanç ve gelenekleri anlatan Töre Romanı” ( Halide Edip “ Sinekli Bakkal) bir olayı eleştirisel yaklaşımla anlatan “Yergi Romanı “ (Y Kemal’in İnce Memet “ ) ; belli bir yerin özelliklerini anlatan “Mahalli Roman ( F Baykurrt’un “ Yılanları Öcü “) sosyal romanın çeşitleridir

4)- Psikolojik Roman : ( Tahlil Romanı ) : Dış alemdeki olaylardan çok , kahramanların iç dünyasını, ruh hallerini ele alarak kişilerin toplumla ilişkilerini, bunların birbirinden nasıl etkilendiklerini anlatan romanlardır
İlk örneği: Madame de La Fayette’nin “Prencesse de Clevs” Adlı romandır
Bizde Mehmet Rauf’un “Eylül” ilk örnektir Peyami Safa’nın “Matmazel Noralya’nın Koltuğu”, “Bir Tereddütün Romanı “, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu “ bu türdendir

5) Otobiyografik Roman: Yazarın kendi yaşamın anlattığı romanlardır Dünya edebiyatında Alfonse Dode’nin “Küçük Şeyler “ , bizim edebiyatımızda: Y Kadri Karaosmanoğlu’nun “Anamın Kitabı “ P Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”bu türün örnekleridir

NEHİR ROMAN : Bir kişinin, bir toplumun hayatındaki gelişmeleri ya da tarihi bir olayı birden fazla cilt halinde anlatan romanlardır
Tarık Buğra’’nın “Küçük Ağa”, “Küçük Ağa Ankara’da” , “Firaun İmanı”; Nihal Adsız’ın “Bozkurtlar “ , “Bozkurtların Ölümü”, “Bozkurtlar Diriliyor” romanları gibi

B) KONULARIN IŞLENİŞİNE GÖRE ROMANLAR:

1 – Romantik Roman Romantik akıma uygun olarak, duygu ve hayallerin ön plânda olduğu romanlardır( İntibah”, “Eylül”, “Mai Ve Siyah” gibi )

2 – Realist Roman : Gerçekçi akıma uygun olarak gözlem ve deneyimin duygu ve hayalden daha ön plânda olduğu akımdır İlk örneği
R M Ekrem’in “Araba Sevdası “

3 – Natüralist Roman: Bilimsel araştırmalara bağlı kalarak kahramanlarını gözlemlerle seçen romanlardır

kaynak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.