|
|
Konu Araçları |
edebiyatın, genel, modern, nelerdir, özellikleri |
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir? |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir? Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir? Modern Edebiyatın Genel Özelliği Nedir? Modern Türk Edebiyatı Çağdaş Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin hızlandığı, yapılan yeniliklerin başarıya ulaşamadığı, batıya yönelme gereğinin duyulduğu bir zamanda, yani 1839’da Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle başlayan medeniyet ve kültür değişikliği ve bu değişikliğin dayandığı Batılılaşma olgusunun belirlediği bir gelişim sürecinde değerlendirilebilir 19 yüzyılda Türk edebiyatı, batılılaşma hareketine bağlı olarak roman, hikâye, tiyatro gibi yeni türlerin denenmesiyle çağdaş bir çizgiye girdi Türk edebiyatının yönü batı düşüncesinin temel alınması sonucu değişti Batıyla ilişkiler, aydınların bir batı dilini öğrenmeleri, batı edebiyatından yapılan çeviriler, batıdaki fikir akımları ile tanışma bir kültür ve medeniyet değişimini gündeme getirdi Sosyal, ekonomik ve siyasî hayatta meydana gelen değişiklikler edebiyata da yansıdı, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar arayışlar devam etti 1 Tanzimat Devri Türk Edebiyatı Tanzimat Fermanı ile beraber edebiyatta da batıya yönelme başlar Tanzimat dönemi edebiyatının kesin olmamakla birlikte başlangıç tarihi olarak 1860 gösterilebilir Bu tarih, Tercüman-ı Ahval’in yayımlanmaya başlayış tarihidir Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmiştir Tanzimat Edebiyatının temsilcilerinin amacı batı örneğine göre bir edebiyat yaratmak ve batı hayatını tanıtmak olduğu için, sanatçıların hepsi edebiyat türlerinin romandan şiire kadar en az bir kaçı ile örnekler yazmışlardır Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır Gazete Bir yayın organı olarak 1831’de çıkmaya başlayan Takvim-i Vakayi, resmî bir gazete idi Daha sonra yarı resmî olarak 1840’ta İngiliz Churchill tarafından Ceride-i Havadis çıkarıldı İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir Daha sonra Şinasî, 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkarmaya başlar Bunların dışında Muhbir (1866), Hürriyet (1867), Basiret (1869), İbret (1871), Devir (1872), Bedir (1872) gazeteleri çıkar Hikâye ve Roman Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşılaşır Yusuf Kâmil Paşa Fenolen’in Telemak (Telemaque) adlı romanını tercüme eder İlk yerli roman Şemsettin Sami’nin Taşşuk-ı Talât ve Fıtnat (1872)’ıdır İlk hikâye Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayet’idir Tiyatro İlk tiyatro Şinasi’nin Şair Evlenmesi adlı, iki perdelik, komedi türündeki eseridir Eserde görücü usulü ile yapılan evliliklere gönderme yapılır Şiir Tanzimat döneminde en önemli yenilik şiirde görülür Şekil olarak divan şiirine bağlı kalınmış, fakat konu bakımından hem eski terk edilmiş hem de oldukça yeni ve çeşitli konular işlenmiştir Aruz ölçüsünün yanında az da olsa hece kullanılmıştır Gazel, kaside, terkib-i bent gibi şekiller kullanılarak hak Adaler, kanun, medeniyet, eşitlik hürriyet kavramları işlenmiştir Tanzimat yazar ve şairleri hem yaşadıkları dönem hem de -daha önemlisi- edebiyata bakış açıları ve işledikleri konular bakımından iki gruba ayrılır: a Birinci Dönem (1860-1876 arası) 1860-1876 yılları arasında Tanzimat edebiyatının birinci dönem temsilcileri Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa'dır Bu dönemde sanat toplum içindir görüşü benimsenmiştir Bu sebeple şiirde söyleyişe değil fikre önem verilmiştir Dilde sadeleşme fikri savunulmuş ama uygulanamamıştır Hece vezni ve halk edebiyatı da savunulmuş ama sözde kalmıştır Divan edebiyatına tümden karşı çıkılmış ve ağır bir dille eleştirilmiştir Fransız edebiyatı örnek alınarak romantizmden etkilenilmiştir Roman, tiyatro, makale gibi batıdan alınan türler ilk defa bu dönemde kullanılmıştır Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanılmıştır Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenmiştir Romanlar teknik bakımdan oldukça zayıftır Yer yer olayların akışı kesilerek okuyucuya bilgiler verilmiştir, uzun uzun tasvirler yapılmış, tesadüflere sıkça yer verilmiştir Edebiyatçılar edebiyatın yanında devlet işleriyle, siyasetle de bilfiil ilgilenmişlerdir Dönemin edebiyatçıları Şinasi (1826-1871) Türk edebiyatında yeniliklerin öncüsüdür 1860’ta Tercüman-ı Ahval’i (ilk özel gazete), 1862’de Tasvir-i Efkâr’ı çıkardı İlk makaleyi (Tercüman-ı Ahval mukaddimesi), ilk piyesi (Şair Evlenmesi) o yazdı Noktalama işaretlerini de ilk defa o kullandı La Fontaine’den fabllar tercüme etti Lamartin’den de manzum çevirileri vardır İlk şiir çevirilerini de o yaptı Nesirlerinde dili sade; şiirlerine ise ağırdır Tanzimat Fermanı’nı ilân eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kasidesi ünlüdür Bu kasidelerdeki övgüleri divan şiirindekinden daha abartılıdır O, başarılı bir şair ve yazar olmamasına rağmen batı edebiyatından alınan yeni türlerle edebiyatımızın batılılaşmasında en çok onun emeği vardır Eserleri: Şair Evlenmesi (Piyes; edebiyatımızdaki ilk tiyatro eseri), Müntehabat-ı Eşar (Şiir), Divan-ı Şinasi (Şiir), Durub-ı Emsal-i Osmaniye (ilk ata sözleri kitabı), Tercüme-i Manzume (çeviri şiirler) Ziya Paşa (1829-1880) Doğu kültürüyle yetişmiş, sonradan batı edebiyatına yönelmiştir Fikren yenilikçi olmasına rağmen eserlerinde eskiyi, divan şiiri geleneğini devam ettirmiş, gazel ve kasideler yazmıştır En meşhur terkib-i bent ve terci-i bent şairimizdir Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır Daha önce “Şiir ve İnşa”da divan şiirinin bizim şiirimiz olmadığını, asıl şiirimizin halk şiiri olduğunu söyleyen şair, eski şiir geleneğini sürdürmüş, Harabat’ta âşık şiirini eleştirmiştir Bunun yanında sade dilden yanadır, ama kendisi ağır bir dil kullanır Bu onun içinde bulunduğu bir ikilemdir Hem eskiyi eleştirmekte hem de geleneği devam ettirmektedir Eserleri: Harabat: Divan Şiiri antolojisi Külliyat-ı Ziya Paşa/Eş’ar-ı Ziya: Divan şiiri tarzındaki şiirleri (gazel, kaside ve şarkılar) Terkib-i Bent, Terci-i Bent: Bugün dahi dillerden düşmeyen beyitleri vardır Zafername: Hiciv türünde bir kasidedir Âlî Paşa’yı yermek için yazmıştır Rüya: Mensur Defter-i Âmal: Hatıraları Namık Kemal (1840-1888) Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir Vatan şairi olarak tanınır Şiirlerinden çok nesirleri ile tanınır Edebiyatta hürriyet kavramını ilk kullanan şairdir Şiirlerinde “hürriyet, vatan, kanun, hak, adalet” kavramlarını işlemiştir Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir Namık Kemal de eski kültürle yetişmiş, divan şiiri eğitimi almış, gazeller, kasideler yazmıştır Fakat o da sonradan divan edebiyatını eleştirmiştir Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşı Tahrib-i Harabat’ı yazarak eskiye olan tepkisini ortaya koymuştur Şinasi’nin kurduğu Tasvir-i Efkâr’ı, Şinasi Paris’e kaçınca Namık Kemal çıkarmaya başladı Daha sonra kendisi de Ziya Paşa ile Paris’e kaçarak orada Hürriyet gazetesini çıkardı İstanbul'a döndükten sonra İbret gazetesini çıkardı Eserlerinde romantizmin etkisi görülür Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür Eserleri: İntibah: İlk edebî roman Cezmi: İlk tarihî roman Tahrib-i Harabat, Takip: İlk edebî eleştiri Ziya Paşa’nın Harabat’ını eleştirmek için yazmıştır Renan Müdafaanamesi: İlk eleştiri Vatan Yahut Silistre: oyun Celâlettin Harzemşah: oyun Gülnihal: oyun Onun en başarılı tiyatro eseridir Âkif Bey: oyun Zavallı Çocuk: oyun Kara Belâ: oyun Osmanlı Tarihi, Kanije Muhasarası, İslâm Tarihi: tarih Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) Edebiyat, tarih, coğrafya, ziraat, iktisat alanlarında eserler vermiştir Edebiyat yapmak için değil, okuma zevki aşılamak ve halkı eğitmek gayesiyle yazmıştır En velût yazarımız odur Yazı makinesi olarak bilinir Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir Otuz altısı roman olmak üzere iki yüze yakın eseri vardır Romanları tür bakımından çeşitlilik gösterir: macera, aşk, polisiye, tarih Dili sadedir, çünkü eser vermekteki amacı halkı eğitmektir Hatta romanlarında olayın akışını keserek okuyucuya bilgiler de vermiştir Eserleri: Romanları: Hasan Mellâh, Hüseyin Fellâh, Felâtun Bey’le Rakım Efendi, Paris’te Bir Türk, Yeniçeriler Çıkardığı gazeteler: Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat Hikâyeleri: Letaif-i Rivayet Şemsettin Sami (1850-1904) Dil alanındaki eserleri ile tanınır Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir Kamus-ı Arabî ve Kamus-ı Fransevî: Diğer sözcükleri Kamusul-a’lâm: Ansiklopedik sözlük Sefiller: Hugo’dan çeviri Robenson Cruose: çeviri roman Ahmet Vefik Paşa (1823-1891) Milliyetçilik ve Türkçülük akımının en önemli isimlerindendir Tiyatro uyarlamaları ve çevirileri vardır Bursa’da bir tiyatro yaptırmış, burada tercüme ettiği eserleri sahnelettirmiş, halkı tiyatroya gitme konusunda yönlendirmiştir Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini çevirmiştir Tarih ve dil alanında da eserleri vardır Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk’ünü Çağataycadan çevirmiştir Lehçe-i Osmanî: sözlük Atalar Sözü: ata sözleri mecmuası Hikmet-i Tarih ve Fezleke-i Tarih-i Osmanî adlı, tarihle ilgili eserleri de vardır b İkinci Dönem (1876-1896 arası) 1876-1896 yılları arasında ikinci dönemin tanınmış temsilcileri Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit Tarhan, Sami Paşazade Sezai ve Nabizade Nazım'dır İkinci dönem edebiyatçıların sanat anlayışları birincilerden farklıdır İkinci dönemde sanat sanat içindir anlayışıyla eserler verilmiştir Bunun sebebi bu devirde idarenin daha baskıcı davranmasıdır Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur Dönemin sanatçıları devlet işleriyle, siyasetle, toplum meseleleriyle değil sadece sanatla ilgilenmişlerdir Birinci dönem sanatçılarının toplumsal sorunlarla ilgilenmelerine karşın bu dönem sanatçıları kişisel konu ve temaları işlemişlerdir Bu yüzden dilleri daha ağırdır Dönemin romanlarında realizmin, şiirinde ise romantizmin etkisi vardır Dönemin Edebiyatçıları Recaizade Mahmut Ekrem (1847-1914) Şiir, roman, hikâye, tiyatro, eleştiri, edebî bilgiler türlerinde eserler vermiştir Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir Ölümü hatırlatan tabiat manzaraları, hüzünlü duygular, romantik güzellikler, solgun güller, kitap yaprakları arasında kurutulmuş çiçekler, küçük kuşlar onun şiirlerinin konuları arasındadır Oğlu Nejad’ın ölümü; işli, üzüntülü şiirler yazmasında etkili olmuştur Edebiyatta yenileşmeden yanadır Muallim Naci ile aralarında bu konularda tartışmalar olmuştur Eserleri Nağme-i Seher: Şiir Yadigâr-ı Şebab: Şiir Pejmürde: Şiir Zemzeme: Şiir Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır (Bu esere Muallim Naci “Demdeme” ile karşılık vermiştir) Muhsin Bey: Hikâye Şemsa: Hikâye Araba Sevdası: Roman Realizmin etkisiyle yazılmıştır ve batı hayranlığı yolunda düşülen garip durumları eleştirir Çok Bilen Çık Yanılır: Komedi Afife Anjelik: Tiyatro Vuslat: Tiyatro Atala: Tiyatro Talim-i Edebiyat: Edebî bilgiler içerir Samipaşazade Sezai (1860-1936) Batılı tarzda hikâyeleri ve bir romanı vardır Sergüzeşt adlı romanı realizme doğru atılmış bir adımdır Küçük Şeyler adlı hikâye kitabı Fransız realistlerinin sanat anlayışlarına uygundur Rumuzul-edeb, bazı makale, hikâye ve sohbetlerini içerir Romantik özellikler taşıyan şiirler de yazmıştır Şiir isimli bir de piyesi vardır “İclâl”de, yeğeni İclâl’in ölümü üzerine yazdığı mersiye, bazı nesirleri ve hatıraları vardır Abdülhak Hâmit Tarhan (1852-1937) Edebiyatta batılılaşmanın asıl ihtilâlcisidir Şair-i Azam olarak bilinir Kurallara uymayan, batı şiirinde gördüğü her yeniliği Türk şiirine uygulayan, divan şiirini bitiren o olmuştur Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir Sanatında romantik etkiler vardır Zengin bir lirizm bulunan şiirlerinde vezne, kafiyeye, söze, dile pek önem vermemiştir Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar Soyut kavramlar, hayat, tabiat, ölüm, insan, onun işlediği konulardır Şiirleri: Sahra, Belde, Makber, Ölü, Bunlar O’dur, Hacle, Bâlâdan Bir Ses, Garam Yirmiye yakın tiyatrosu vardır Sahnelenmesi imkânsız tiyatro eserleri yazmıştır Bu eserlerde insanların yanında ölüler, ruhlar, hayaletler, periler de rol alır Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir Bazı oyunlarında Shakespeare’in tesiri görülür Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur İlk tiyatro eseri Macera-yı Aşk’tır Tarık, Finten, Eşber, Nesteren, Sardanapal, İlhan, Hakan, Liberte önemli tiyatro eserleridir Nabizade Nazım (1862-1893) Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir Karabibik, edebiyatımızda Anadolu konulu ilk hikâyedir Köy romanı olarak bilinir Köy hayatı tam bir realizmle yansıtılmıştır Zehra, ilk psikolojik roman örneğidir Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa Muallim Naci (1850-1893) Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir Eski-yeni konusunda Recaizade ile aralarında tartışmalar olmuştur Naci göze hitap eden kafiyeyi savunurken, Recaizade kulağa hitap eden kafiyeyi savunmuştur Tartışma konusu, “abes” ve “muktebes” kelimelerinin -eski yazıda- kafiyeli olup olmadıklarıdır Batılı şiiri benimsememesine rağmen bu alanda başarılı şiirler yazmıştır Şiir kitapları: Ateşpare, Şerare, Füruzan, Sünbüle Edebî eseri: Istılahat-ı Edebiye Sözlüğü: Lûgat-ı Naci 2 Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) (1896-1901) Servet-i Fünun, daha önce Ahmet İhsan tarafından çıkarılan bir fen dergisidir Recaizade, 1895 sonlarında derginin başına Tevfik Fikret’i getirir Tanzimat’la birlikte başlayan edebiyatı Avrupa ruhu ve tekniği içinde yenileştirme hareketi, 1896-1901 yılları arasında, Servet-i Fünun dergisi etrafında, Recaizade önderliğinde toplanan yeni nesille ikinci bir hamle yapmıştır Bu nesli Ali Ekrem, Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Faik Ali, Celâl Sahir, Hüseyin Suat oluşturur Sonradan Halit Ziya da bu gruba katılmıştır Dönem, 2 Abdülhamit’in istibdat dönemidir Dönemin bu özelliği sebebiyle edebiyatçılar içe dönük davranmış, kişisel konuları, içliliği, aşkı, karamsarlığı, hayal kırıklığını, tabiat güzelliklerini, melânkoliyi ve üzüntüyü işlemişler; toplumsal sorunlara değinmemişlerdir Adeta yüksek zümre edebiyatı gibidir Bunda Recaizade’nin büyük etkisi vardır Servet-i Fünuncu ve Edebiyat-ı Cedideciler denilen grup, Fransız edebiyatının özelliklerini büyük ölçüde Türk edebiyatına adapte etmeye çalışmışlardır Fransız realizmi örnek alınmıştır Tanzimat döneminde başlayan ve benimsenen, dildeki yabancı unsurları ayıklayarak sade Türkçe'ye geçiş hareketi bu devirde durmuş, Arapça ve Farsça kelimelere yeniden itibar edilmeye başlanmıştır Tanzimatçıların birinci dönem sanatçıları, sanat toplum içindir prensibini benimserken, Servet-i Fünuncular ise Tanzimat’ın ikinci dönemindeki gibi sanat sanat içindir prensibi ile hareket etmişlerdir Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir Şiirde aruz vezni kullanılmakla birlikte, nazım şekillerinde ve konularda büyük yenilikler yapılmıştır nazmı nesre yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü esas almışlardır Bir cümle birkaç dizede/beyitte tamamlanabilir Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır Kafiyede kulak kafiyesi benimsenmiştir Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir Bu dönemde gazetenin yerini dergiler almıştır: Servet-i Fünun, Malûmat, Mektep, Mütalâa, Hazine-i Fünun, Resimli Gazete Şiir, roman, hikâye, tiyatro, tenkit ve hatırat türlerinde başarılı eserler veren Servet-i Fünun temsilcilerinin en tanınmışları, Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif; Roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Hikmet Müftüoğlu'dur Servet-i Fünun edebiyatına katılmayarak gene batılı anlayışla eserler verenler arasında Ahmet Rasim hatırat türü ile, Hüseyin Rahmi Gürpınar İstanbul'u anlatan romanları ile yeni Türk edebiyatını desteklemişlerdir Servet-i Fünun dergisinin 1901’de kapatılmasıyla topluluk da dağılır Dönemin Sanatçıları Tevfik Fikret (1867-1915) Recaizade ve Hamit’in tesiriyle batılı şiire yönelmiştir Servet-i Fünun’un şiirdeki en önemli temsilcisidir İlk şiirlerinde ferdî konuları (aşk, acıma, hayal kırıklığı) işler topluluktan ayrı yazdığı şiirlerde toplumsal konulara yönelir Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir Sis, Halûk’un Vedaı, Tarih-i Kadim, Halûk’un Amentüsü adlı şiirlerinde bu konuları işler Sanatının bu ikinci döneminde dinlere de cephe alır, kutsal olan her şeye karşı çıkar, hatta İstanbul'a dahi küfreder (Sis) Fikret, aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır Serbest müstezadı geliştirerek serbestçe kullanmıştır İlk dönemde dili oldukça ağırdır Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır Ahenge büyük önem verir Şiirlerinde şekil bakımından parnasizmin etkisi görülür “Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir Eserleri: Rübab-ı Şikeste, Halûk’un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru Cenap Şahabettin (1870-1934) Servet-i Fünun’un Tevfik Fikret’ten sonra en önemli şairidir Asıl mesleği doktorluktur İhtisas için gittiği Fransa’da tıptan çok şiirle ilgilenerek sembolizmi yakından takip etmiş ve bu akımdan etkilenmiştir Şiirde kelimeleri müzikal değerlere göre seçerek kullanır Dili oldukça ağırdır Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanır Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar Serbest müstezadı çok kullanmıştır Aynı şiirde birden fazla aruz kalıbı kullanmıştır Aşk ve tabiat değişmez konularıdır Sanatı, sanat, hatta güzellik için yapmıştır Bolca semboller kullanmış, tabiatla iç dünyanın kompozisyonunu çizmiştir Düz yazıları da vardır: Hac Yolunda, onun gezi yazısıdır Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir Diğer nesirleri: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri (kendi vecizeleri) Tiyatro eserleri: yalan (dram), Körebe (komedi) Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945) Servet-i Fünun’un roman ve hikâyede en ünlü edebiyatçısıdır Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır Batılı anlamdaki ilk romanları yazmıştır Realizmden etkilenmiştir Romanlarında aydın kişileri anlatır Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun anlatır ve ruh tahlillerine önem verir Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız İstanbul'a yer verir Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır Romanları: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Sefile Hikâyeleri: İzmir Hikâyeleri, hikâye-i Sevda, Kadın Pençesi, Onu Beklerken, Aşka Dair Hatıraları: Saray ve Ötesi, Kırk Yıl, Bir Acı Hikâye Mehmet Rauf (1875-1931) Servet-i Fünun romanının ikinci önemli ismidir Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir Sosyal hayata pek yer vermemiştir Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır Romanlarında psikolojik tahlillere önem vermiştir Dili sadedir En önemli eseri Eylül’dür Roman edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olarak bilinir Konusu yasak aşktır Şahıs sayısı azdır Psikolojik tahliller başarılıdır Romanları: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Define, Son Yıldız, Kan Damlası Hikâyeleri: Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Üç Hikâye, Hanımlar Arasında, Menekşe “Siyah İnciler” ise mensur şiirlerinden oluşur Dönemin Bağımsız İsimleri Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) Roman ve hikâye türünde eserleri vardır Natüralizmin temsilcisidir Sade bir dil kullanmıştır Tipleri yetiştikleri çevreye göre konuşturur Psikolojilerinde çok iyi bir şekilde verir Kişileri toplumun şartlarına göre değerlendirir Romanlarında aptal, şöhret düşkünü, aşırı ihtiraslı, batıl inançlı gibi uç tipler vardır İstanbul'un iç mahallelerinin günlük hayatını hikâye ve karikatürize der Sokağı edebiyatta işleyen yazar olarak bilinir Gözleme ve tasvire önem verir Romanlarında sosyal tenkide de yer verirbu tenkidi mizah yollu yapar Şık ve Şıpsevdi adlı romanlarında batı hayranlığını konu edinir Romanları teknik olarak zayıftır Sık sık olayla ilgisi olmayan, gereksiz bilgiler verir Bazen kendisi de olaylara müdahale eder Eserleri: Şık, İffet, Tesadüf, Şıpsevdi, Mürebbiye, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Cadı, Kesik Baş, Kadınlar Vaizi, Tünelden İlk Çıkış Ahmet Rasim (1864-1932) Ahmet Mithat tarzını devam ettirmiştir Pek çok konuda ve türde eserleri vardır Bütün hayatını gazeteciliğe adamıştır Makale ve fıkra yazmış; çeviriler yapmıştır Türkçesi yerli ve temizdir Hayatın komik ve ibret verici yanlarıyla ilgilenmiştir Roman ve hikâyelerinde İstanbul'a, özellikle Beyoğlu’na ait konular işlemiştir Romanlarının başlıca konuları, aile sarsıntıları ve ülke meseleleridir Günlük hayattan renkli ve fotoğraf zevkiyle kesitler sunmuştur 130’dan fazla eseri vardır Roman ve hikâyeleri: İlk Sevgi, Güzel Eleni, Endişe-i Hayat, İki Günahsız Sevda, İnceleme, makale, fıkra, hatıra: Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Şair-Muharrir-Edip, Şehir Mektupları Aynı zamanda 65’e yakın şarkısı olan bir bestekârdır 3 Fecr-i Âtî Topluluğu (1909-1912) 1901’de, Servet-i Fünun mecmuası etrafında, kendilerine Fecr-i Âtî adını veren yeni bir nesil toplanmıştır Servet-i Fünun topluluğu dağıldıktan sonra 1909 yılında Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Refik Halit, Fuat Köprülü, Ali Canip, Şehabettin Süleyman, Celâl Sahir, Tahsin Nihat, Emin Bülent gibi isimler bir araya gelerek yeni bir topluluk oluştururlar Topluluk, sanat hayatına bir bildiriyle başlar Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu anlayışını benimserler Onlar Servet-i Fünun’u batılı edebiyatı tam olarak oluşturamamakla suçlarlar Fransız edebiyatını örnek alırlar Dilleri süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir Aşk genellikle hissi ve romantiktir Tabiat tasvirleri ise gerçekçi değil, Haşim’de olduğu gibi şahsîdir Kısa ömürlü olan bu topluluk, Servet-i Fünunculardan daha sade bir dil kullanmış sembolizm, empresyonizm ve romantizm gibi akımları eserlerine uygulamışlar, Avrupaî edebiyat ile Milli edebiyat arasında bağ oluşturmuşlardır Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet Haşim'dir Şiire herhangi bir yenilik getirmemişler, Servet-i Fünun’un devamı olmaktan öteye gidememişlerdir Sanat anlayışlarında birlik ve bütünlük olmadığı için 1912’de dağılmışlar, ferdî olarak değişik alanlarda eserler vermişlerdir Dönemin Sanatçıları Ahmet Haşim (1884-1933) Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir Sanat için sanat yapmıştır Sembolizmin en önemli temsilcisidir İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir Lirik bir şairdir Tamamen aruzu kullanmıştır Dili süslü ve sanatlıdır En çok serbest müstezadı kullanmıştır Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama vasıtası değildir Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir Haşim’e göre şiirin kaynağı şuuraltıdır Şiirlerinde dış dünyayı, kişinin iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtmaya çalışır Dış dünyaya ait izlenimleri kendi dünyasında şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çıkarır Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlardır Şairin şahsında var olan içe dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçış olarak ortaya çıkar Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi Refik Halit Karay (1888-1965) Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine katılmıştır Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır Sonra da sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir İlk yazılarında günlük hayatı ele almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmiştir Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır Gözlem yeteneğinin üstünlüğü dikkat çeker Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla değinmez İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini ortaya kor Bunu mizah ve eleştiri ile yapar Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya kor Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir) Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım 4 Millî Edebiyat Akımı Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslûpta Osmanlıcayı sürdüren, millî kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda getirmişlerdir Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada millî kimlik arayışları başlamıştır Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konuları, millî ülküleri işleyen Türk edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Millî Edebiyat akımı var olmuştur Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, olduğu gibi kalarak batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir Bu dönemin bariz özelliği, Türk romantizminin edebî tezahürlerini göstermesidir Cumhuriyet’in kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyet’in ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyoloğu ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine inanan bu nesil yazarları, eserlerinde konuşma dilini kullandılar Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar 1911 yılında Selânik’te çıkarılmaya başlanan Genç Kalemler dergisinde başladı bu çalışmalar Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin (öncü), Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip (öncü), Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edik Adıvar, Hamdullah Suphi, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Fuat Köprülü, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır Milli Edebiyat akımının özellikleri, Cumhuriyet’in ilk on yılının da bir özeti olmaktadır Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir: Dilde yalınlık (en mühim prensip), Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılması Yalın (süssüz, sanatsız, özentisiz) bir dille yazma; İstanbul Türkçesini kullanma **Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma **Hece ölçüsü, **Konu seçiminde yerlilik **Konularını hayattan, ülke şartlarından seçme **Millî kaynaklara yönelme İslâmcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan bireysel eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur Çünkü artık söz konusu olan Millî Edebiyat akımı kavramı değil, Millî Edebiyat dönemidir Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda olduğu roman, hikâye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesini sağlamıştır Başlangıçta Fecr-i Âtî roman ve hikâyecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Refik Halit Karay, gerçek kişiliklerini Millî Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir Fecr-i Âtî topluluğu dışında kalan, İstiklâl Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, kendi şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Millî Edebiyat akımına katılan şairlerdir Gerek Mehmet Âkif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı, şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmayı sağlamışlar, Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp, yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır Dönemin Sanatçıları Ömer Seyfettin (1884-1920) Son devir Türk hikâyeciliğinin en önemli isimlerindendir Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır Amacı millî şuuru kuvvetlendirmek, toplum hayatındaki aksak yönleri ortaya çıkarmaktır Konularını gerçek hayattan alır Bu sebeple hikâyeleri realist özellik taşır Konuları genellikle tarihî olaylar, çocukluk hatıraları ve yaşanan günlük olaylardır Aşk konusunu da bu hikâyelerinde işler Kahramanlık, hikâyelerinin önemli konularındandır Bazı eserlerinde sosyal hayattaki gülünç özellikleri karikatürize eder Türklerin Balkanlar’da uğradıkları zulümleri de konu edinmiştir Dili oldukça sadedir ve yalındır Kurguları oldukça başarılıdır |
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir? |
09-11-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?Hikâyeleri: Eshab-ı Kehf’imiz, Harem, Efruz Bey, Yalnız Efe, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lâle, Bomba, Bahar ve Kelebekler, Ziya Gökalp (1876-1924) Türkçülük cereyanını bir sisteme bağlayan fikir adamı ve bu sistemi eserlerinde işleyen bir sanatçıdırTürk milletinin din, dil, ahlâk, edebiyat yönünden aynı kültürle yetişmiş kişilerden oluştuğuna inanan Gökalp, eserleriyle Türk milliyetçiliğinin sınırlarını belirlemiş, millî edebiyatın da fikir yönüyle temellerini oluşturmuştur Onun Türkçülük anlayışı, dil, edebiyat, din, iktisat, güzel sanatlar ve siyaset alanlarını kapsar Turancılık ideolojisini de savunmuştur Edebiyatı, bu fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmıştır Sanat yapma kaygısı yoktur Şiir ve nesir alanında eserleri vardır Destan, masal ve makaleler de yazmıştır Dile önem vermiştir Eserlerini sade bir dille yazmıştır Türk dilinin gelişmesi yolunda çaba harcamıştır Türkçe karşılıkları olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılmasından, Türkçeleşmiş kelimelerin de artık Türkçe sayılmasından yanadır Ona göre millî vezin hece veznidir Şiirleri: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat Fikrî Eserleri: Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek-Muasırlaşmak-İslâmlaşmak, Malta Mektupları Ali Canip Yönten (1887-1967) Daha önce Fecr-i Âtî’de yer alan sanatçı, daha sonra millî edebiyat akımının öncülüğünü yapmış, Ömer Seyfettin’le birlikte çıkardıkları Genç Kalemler dergisinde baş yazarlık yapmıştır Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır Şiirlerinin hece vezniyle ve sade bir dille yazmıştır Şiirlerinin bir kısmını Geçtiğim Yol adı altında yayımlamıştır Sonraları şiiri bırakıp edebiyat incelemeleri yapmıştır Fuat Köprülü (1890-1966) Edebiyat tarihi ve tarih araştırmacısıdır Türk edebiyatını dönemlere ayıran, bilimsel yöntemlerle inceleyen ilk araştırmacıdır Eserleri: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Saz Şairleri, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) Halkçılık ve milliyetçilik düşüncesini şiirlerinde işlemiştir Şahsî duygulara ve tabiata pek rastlanmaz Şiirleri sosyal faydaya yöneliktir ve didaktiktir Bu yüzden bir kuruluk göze çarpar Hece veznini ve batı edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır Dilinin tamamen sade olduğu söylenemez Şiirleri: Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Turana Doğru Reşat Nuri Güntekin (1889-1956) Millî edebiyat akımından etkilenen sanatçılardandır Şöhretini Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır Birçok eserinde Anadolu’yu, Anadolu hayatını ve insanını, batıl inançları, yanlış batılılaşmayı, insanımızın bilime ve eğitime ihtiyacını işlemiştir Mizah öğesine de yer vermiştir Romanlarında güçlü gözlemciliğine dayanan bir realizm ve canlı bir üslûp vardır psikolojik tahlillerde de başarılıdır Eserlerinde konuşma dili hâkimdir Roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazısı türünde eserleri vardır Romanları: Çalıkuşu, Gizli El, Dudaktan Kalbe, Acımak, Eski Hastalık, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü , Damga, Miskinler Tekkesi Hikâyeleri: Eski Ahbap, Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Boyunduruk Gezi Yazıları: Anadolu Notları Tiyatroları: Yaprak Dökümü, Eski Rüya, Hançer, Balıkesir Muhasebecisi, Eski Borç, Gözdağı 5 Millî Mücadele Dönemi Türk Edebiyatı Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1899-1974) Fecr-i Âtî’de iken ferdiyetçi sanat anlayışını benimseyen sanatçı, daha sonra millî edebiyat cereyanına katıldı İlk eserlerinde mistik bir hava vardır 1916’dan sonra ülke gerçeklerini ve millî duyguları işleyen hikâyeler yazmıştır Roman, hikâye, deneme, mensur şiir, makale ve anı türünde eserleri vardır Romanlarında Türk halkının yaşayışı ve problemleri başlıca konudur Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk halkının yaşadığı gelişme ve değişmeleri işlemiştir Aydınlarla halk arasındaki zıtlıkları da konu edinmiştir Eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan bir realizm vardır Eserleri teknik bakımdan sağlamdır Karakterleri başarıyla canlandırmıştır Titiz bir üslûpçudur Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri Romanları: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama Diğer eserleri: Erenlerin Bağından, Zorakî Diplomat, Anamın Kitabı, vatan Yolunda Halide Edip Adıvar (1884-1964) Romancı ve hikâyeci Ünlü, Sultanahmet mitingi ile halkı coşturmuş ve bizzat millî mücadelenin içinde yer almıştır Romanlarındaki belli başlı konular, Kurtuluş Savaşı, çocukluk hatıraları ve aşktır Kahramanlarını daha çok kadınlar arasından seçen sanatçı, karakter bulmakta başarılıdır Kadınlara da üstün özellikleri vermiştir Gözlem, tasvir ve tahlillerde başarılıdır Sosyal çevreye önem verir Dili kullanmada başarılı değildir Dağınık, düzensiz bir üslûbu vardır Eserleri: Handan, Son Eseri, Ateşten Gömlek, Vurun *****ye, Zeyno’nun Oğlu, Sinekli Bakkal, Tatarcık, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Harap Mabetler Beş Hececiler Şiire 1 Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih etmişlerdir Orhan Seyfi Orhon (1890-1972) Şiirlerinde konuşma dilini kullanmıştır Bazı şiirlerinde halk şiiri şekillerini kullanmıştır Daha çok şahsî temaları işleyen şair vatanî konuları da işlemiştir Eserleri: Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kuştu Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967) Şiire aruzla başlamış, da ha sonra heceyi kullanmıştır Günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır Eserleri: Akından Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ, Bir Rüzgâr Esti Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973) Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır Buna rağmen aruzu da tamamen terk etmemiştir Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket sevgisini anlatmıştır Ferî konuları da işlemiştirbaşlıca konu ve temaları, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, ihtiras Lirik şiirleri vardır Şiirleri: Han Duvarları, Çoban Çeşmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle Tiyatro eserleri: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman Enis Behiç Koryürek (1892-1949) Şiire aruzla başlamıştır Heceyle yazdığı ilk şiirlerinde aşkı işlemekle beraber, daha sonra Kurtuluş Savaşı yıllarında millî duyguları ve tarihî kahramanlıkları işlemiştir Şiirleri: Miras, Güneşin Ölümü Halit Fahri Ozansoy (1891-1971) “Aruza Veda” adlı şiiriyle aruzu bırakıp heceyi kullanmaya başlamıştır Şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır Derin bir melânkoli ev karamsarlık taşıyan şiirlerinde ferdî konuları işlemiştir Şiir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları, Efsaneler, Baykuş, Hayalet Kemalettin Kamu (1901-1948) Dönemin Bağımsız İsimleri Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936) Dinî, millî şiirleriyle tanınır Bir destan şairidir (Çanakkale Şehitlerine) İslâmcılık akımının temsilcisidir Şiirlerinde dinî lirizm dikkati çeker Öğretici, öğüt verici, birliği ve bütünlüğü sağlayıcı şiirleri vardır Savaş sırasında ve sonrasında kurtuluşun ve gelişmenin ancak dine sarılmakla olacağını, batının sadece ilminin alınabileceğini savunmuştur Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir O, toplum hayatını bütün yönleriyle aksettirmiştir Hatta sokak aralarında konuşulan dili bile şiirine yansıtabilmiştir Gözlemlerinden çokça faydalanmıştır Tasvir edici ve tahkiyeli anlatımı sayesinde şiirinde canlı tablolar çizmiştir Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır Nazmı nesre yaklaştıranlardandır Manzum hikâye şeklinde şiirleri cardır Bu şiirlerinde günlük hayatı, toplum hayatını başarıyla anlatmıştır Özellikle yoksullara, sakatlara, kimsesizlere karşı acıma duygusu bu tür şiirlerinde belirgindir Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır, Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir Şiirlerini Safahat adlı kitabında toplamıştır Safahat yedi kitaptan oluşur: Safahat, Hakk’ın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım ve Gölgeler Makaleleri A Abdülkadiroğlu tarafından yayımlanmıştır Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958) Şair ve yazar Eski nazım biçimleriyle -az da olsa değişikliğe uğratarak- yeni konuları işlemiştir Aruzu Türkçede başarıyla uygulamıştır Sadece Ok şiirini heceyle yazmıştır Şiirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanılmasına özen göstermiştir Parnasizmin en önemli temsilcisidir Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir İşlediği başlıca konu ve temalar: aşk,i tabiat, kahramanlık, ölüm, sonsuzluk Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde en çok işleyen şairdir O tam bir İstanbul aşığıdır Tevfik Fikret’in “Sis” adlı, İstanbul'u tahkir ettiği şiirine karşı “Siste Söyleniş” adlı şiiriyle cevap vermiştir Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şirin Rüzgârıyla, Rubailer Nesirleri: Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair 6 Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir Buna bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır Anadolu’ya daha çok yer verilmiştir Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir a 1940 Yılına Kadar Türk Edebiyatı 1900'den sonra doğan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti Yedi Meşaleciler Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farklı bir şiir anlayışı oluşturmak için toplanmıştır Beş Hececiler’e karşı çıkmışlardır “Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler Buna rağmen kendileri de Beşe Hececiler’in yolundan gitmişlerdir Türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir Dönemin Sanatçıları Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967) Avrupai şiir anlayışından âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havası vardır Şiir kitabı: Şiirler Tiyatroları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) Şiirlerinde insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, insanın iç dünyasına ait çeşitli yönleri, gizli duyguları işlemiştir Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder Sağlam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır Şiirleri: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile Şiirlerim Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) Sade, yalın, ahenkli bir dille, konuşma diliyle şiirler yazmıştır Şiirlerinde iç sıkıntılarını, karamsarlığı, özellikle sürekli korktuğu ölümü, ama bununla birlikte yaşama bağlılığı konu edinmiştir Şiirleri: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar Memduh Şevket Esendal (1883-1952) Romancı ve hikâyeci Romanlarında kendi deyimi ile “topluma ayna tutmuştur” Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür Toplum hayatındaki aksaklıklara değinmiştir Dili temiz; anlatımı güçlüdür Konuşma dilini kullanmıştır Hikâyelerinde Çehov tarzının temsilcisidir Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında, Temiz Sevgiler Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir Ama en önemli özelliği şairliğidir Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir En çok işlediği konu zamandır Şuuraltı da önemlidir Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya koymuştur Psikolojik yön de önemlidir Dili başarıyla kullanmıştır Şiirleri: Şiirler Deneme: Beş Şehir Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları Edebiyat: 19 Asır Türk Edebiyatı Tarihi Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963) Tenkitçi ve romancı Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar Sanatlı ve uzun cümleleri vardır Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz Diğer eserleri: Boğaziçi Mektupları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Yalıları b Son Dönem Türk Edebiyatı Garipçiler Şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirinde yeni bir akım meydana getirdiler Bu adı almalarında Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirinin garip tepkilere sebep olasının ve garip bulunmasının etkisi olmuştur Bu akımın amacı şiiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye, nazım şekli, nazım birimi; şairanelik, mecazlı söyleyiş, söz sanatı ve süs gibi unsurlardan sıyırarak, duyuların yalın ifadesi hâline getirmekti Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir Sade bir dil kullanmışlardır Günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir Sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci, hayattaki gariplikler şiirlerinin başlıca konularıdır Şiirde o zamana kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi Ahmet Muhip Dıranas, şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir Türk edebiyatında küçük klâsik hikâye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikâyeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsî izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikâyeler yazdı Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdı Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük olaylar, düşünce ve beklentiler edebiyata girmeye başladı Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) aynı sadeliği, vezin ve kafiyeyi kullanarak sağladı Tarancı mısra içindeki belirli durakları kaldırarak veya değiştirerek hece vezninde yenilik yaptı Bu neslin dünya görüşü Andre Gide'in tesiri ile varlık ötesi geçmiş ve gelecek tasavvurları olmaksızın anlık duyumlara dayanıyordu Sait Faik'in eserleri de dahil olmak üzere bu grubun eserlerinde yaşama sevinci hâkimdir Serbest şiir hızla yayılmış, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi başarılı temsilciler yetişmiştir Asaf Halet Çelebi bazı şiirlerinde doğu mistisizmi ile tasavvufu birleştirdi İlk şiirlerinde serbest çağrışımlara yer veren Fazıl Hüsnü Dağlarca, şuur altının karanlık akımlarını ifade eden sembollerle dolu orijinal şiirler yazdı Behçet Necatigil, şiirlerinde büyük şehir hayatı içinde ezilmiş ve kaybolmuş insanın kırık, karanlık, dolaşık duygularını anlattı Şiirlerinde ahengi ihmal eden Necatigil, divan şiirinde olduğu gibi, gittikçe derinleşen bir arka plânı işlemiştir 1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmalarına rağmen, bunlar hakkında objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerini belirlemek mümkün olamamaktadır Özellikle 1960'lı yıllardan sonra yetişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması, feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır 1950-1986 yılları arasında isimleri en çok duyulan ve okunan roman ve hikâyeciler şöyle sıralanabilir: Halide Nusret Zorlutuna, Nihal Atsız, Safiye Erol, Tarık Dursun K, Atilla İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Firuzan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Bekir Büyükarkın, Necati Cumalı, Haldun Taner, Mustafa Kutlu, Muhtar Tevfikoğlu, Bahaettin Özkişi, Durali Yılmaz, Rasim Özdenören, Şevket Bulut Bu dönemin şairleri: Behçet Kemal Çağlar, Necati Cumalı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Atilla İlhan, Yavuz Bülent Bakiler, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İlhan Geçer, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Bahaettin Karakoç'tur Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914-) Çağdaş Türk şiirinde başlı başına bir 'ekol' olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, şiire soyut konularla başlamıştır Yaratılışı kâinatın sırlarını araştırmaya çalışır Sonraları kahramanlık konularını, destansı konuları işlemiştir Şiirleri, destanlar, toplumcu-gerçekçi şiirler ve felsefi-lirik şiirler olarak sınıflandırılabilir Eserleri: Çocuk ve Allah, Çankırı Destanı, Anıtkabir, Üç Şehitler Destanı, Yedi Memetler Ahmet Muhip Dıranas (1909-1980) Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket manzaralarını ve tarih sevgilerini işleyen destansı şiirleri yazmıştır Baudelaire’den etkilenmiş ve onun havasını yansıtan şiirler yazmıştır Ölçü ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır Sese ve ahenge önem verir Eserleri: Şiirleri, Gölgeler, O Böyle İstemezdi Orhan Veli Kanık Şiirleri Garip ve Vazgeçemediklerim adlı şiir kitaplarında toplanmıştır Manzum fabl çevirileri de vardır Günlük yaşamı konu edinir Yer yer alacı bir üslûbu vardır Şiirle ilgili görüşlerini Garip adlı kitabının ön sözünde yazmıştır Sait Faik Abasıyanık (1906-1954) Hikâyeleri ile tanınır Yazmanın kendisi için bir ihtiyaç olduğuna inanmıştır Gözlemci ve gerçekçi bir yazardır Toplumu konu alan hikâyelerinde toplum sorunlarına değinmiştir Anlatımı samimidir Kişileri yaşadıkları çevreye göre ele alır Deniz, tabiat, yaşlı bir adam, bir boyacı çocuk, balıkçı kahvesi gibi unsurlar ve benzeri küçük ve ayrıntı sayılabilecek unsurlar onun hikâyelerinde sık sık görülür Hikâyeleri yapmacıktan ve sanat kaygısından uzaktır Zaman zaman argo sözlere de yer vermiştir Hikâyeleri: Semaver, Lüzumsuz Adam, Şahmerdan, Sarnıç, Havada Bulut, Kumpanya, Tüneldeki Çocuk, Alemdağda Var Bir Yılan Peyami Safa (1889-1961) Roman, hikâye, makale, fıkra türünde eserleri vardır 1918’de çıkardığı “Yirminci Asır” adlı gazete ve bu gazetede çıkan “Asrın Hikâyeleri” ile tanındı Romanlarıyla üne kavuşmuştur Sanat değeri olan eserlerinde Peyami Safa adını; para kazanmak amacıyla yazdığı eserlerinde “Server Bedi” takma adını kullanmıştır Romanlarında psikolojik tahlillere önem verir Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda kendi hayatının bir bölümünü kahramanın hayatı gibi anlatmıştır Çeşitli gazetelerde yayımlanan makale ve fıkraları “Objektif” adı altında seri hâlinde yayımlandı Romanları: Sözde Kızlar, Mahşer, Canan, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Biz İnsanlar, Yalnızız, Şimşek, Bir Akşamdı, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Cumbadan Rumbaya, (Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Bektaşiler Arasında Bir Genç Kızın Hatırası, Bodrumda Kalanlar, Altın Kupa, Bıçağı Sapla, Al Kanlar İçinde, Attila (tarihi roman), Hikâyeleri: Küçük Alp’in Yıldızı ve Bir Varmış Bir Yokmuş (çocuk hikâyeleri) Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) (1886-1963) Üç yıllığına sürgüne gönderildiği Bodrum’a yerleşmiş ve kendisine Bodrum’un antik çağdaki ismi olan “Halikarnas” adını almıştır Denize sonsuz bir hayranlıkla bağlıdır Eserlerinde Ege’yi, Akdeniz’i, buralardaki hayatı, balıkçılarını, gemicilerini, süngercilerini konu edinmiştir Zengin denizci sözlüğünden yararlanmıştır Roman ve hikâyelerinde teknik ve üslûp başarılı değildir Eserleri: Aganta Burina Burinata, Mavi Sürgün, Merhaba Akdeniz, Ege’nin Dibi, |
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir? |
09-11-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?Romanlar: konu, üslup, yazıldığı dönem bakımından çeşitli türlere ayrılabilir Üslup bakımından "romantik roman", "gerçekçi roman", "doğalcı roman", "estetik roman", "izlenimci roman", "dışavurumcu roman", "yeni roman" türleri sayılabilir Üslup Bakımından Romantik Roman Kişilerin duygularını, arzularını, düşüncelerini yalnızca kendilerine ait, içten gelen doğal ve gerçek olgular gibi görür Örneğin Sir Walter Scott’un tarihsel romanları, Jean-Jacques Rousseau’nun eserleri ve Goethe’nin Genç Werther’in Acıları romanı gibi Gerçekçi Roman Romantik romandan ayrı olarak kuru ve kuşkucu bir anlatım ve düşünce yapısı taşır Balzac ve Stendhal’in romanları bu üsluptadırDoğalcı Roman Üslup bakımından gerçekçi romana benzer Olanın olduğu gibi yazılmasını öngörür Emile Zola ve Robin Sharma ve Guy de Maupassant romanları doğalcı romanlardırEstetik Roman Belli biçim ve anlatım kaygıları ile yazılmış romanlardır Gustave Flaubert estetik romanın en önemli yazarıdırİzlenimci Roman Diğer üsluplardan ayrı olarak eşyanın ve dış olayların kendi nesnel gerçeklikleriyle insanların bunları algılama biçimleri arasındaki farkları ortaya çıkarmaya yönelir Yani dış gerçeklerden çok, duyu ve duygulara, iç yaşantının betimlenmesine öncelik verir Ford Madox Ford’un romanları izlenimciliğin en sistemli ürünleridirDışavurumcu Roman 20 yüzyılda ortaya çıkmıştır Dışavurumculuk toplumsal kimliklerin reddedilmesi ve insan yaşamını belirleyen toplum karşıtı ya da uygarlık karşıtı güçlerin öne çıkarılmasıyla belirlenirDostoyevski,Franz Kafka,Samuel Beckett ve Bertold Brecht’in romanları bu türün örneklerindendirYeni Roman Aslında dışavurumculuğun izlerini taşır Özellikle 1930 sonrasında ilk örnekleri görülmeye başlandı Kendisinden önceki akımlardan hiçbirine benzemeyen, yazma deneyini, hatta romanın olanaksızlığını romanın asıl konusu haline getiren romanlardır Yeni roman, yazma eyleminin kendisini sorgulamaya yönelir Alain Robbe-Grillet, Michel Butor, Claude Simon, Philippe Soller, Julio Cortazar gibi yazarlar bunu denemişlerdirKonu Bakımından Konusu bakımından roman "tarihsel roman pikaresk roman duygusal roman, gotik roman, ruhbilimsel roman, töre romanı, oluşum romanı" türlerine ayrılırTarihsel Roman Uzak bir geçmişte yaşanan olayları konu alır Ama tarihten daha derinlerde yatan insanla ilgili daha evresel bir gerçeği araştırmak amacıyla da yazılmış olabililer Tarihi romanların örnekleri arasında Walter Scott’un romanlarını, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını, Stendhal’in Parma Manastırı’nı sayabiliriz Bu türün önemli örnekleri arasında Lesage’nin Gil Blas de Santilane’ın Serüvenleri, Defoe’nun Talihli Metres’i, Thomas Mann’ın Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları’nı sayabilirizDuygusal Roman İnsanın duygusal yaşamını yüksek ve özenli bir üslupla betimleyen romanlardır Bazen bu türde yazarın kendi duygularıyla, okurun duygularını sömürmesi ön plana çıkar Laurence Sterne’in Fransa ve İtalya’da Hissi Seyahat adlı eseri, Rousseau’nun romanları, Madame de La Fayette’in Prenses de Cleves adlı romanı bu türe örnek gösterilebilirGotik Roman Gotik roman, İngiliz ve Amerikan romancılığına özgü bir türdür 18 yüzyılın akılcılığına karşı çıkan bir türdür Karanlık, korkutucu, çılgınlıklarla dolu bir ortamda geçen kanlı, şeytani, büyülü olayları konu alırGotik romanın günümüzdeki uzantıları bilimkurgu ve fantastik roman olarak gösterilebilirRuhbilimsel roman Kişilerin ruhsal durumlarını ayrıntılarıyla çözümlemeye çalışan romanlardır Daha serinkanlı ve denetimli oluşuyla duygusal romandan ayrılır Abbe Prevost’un Manon Lescaut adlı eseriyle Fransız edebiyatında açılan psikolojik roman çığırı diğer ülke romancılarını da etkilemiştir Paul Bourget’in romanları da bu türe örnektir Türkiye'den Peyami Safa'nın 9 Hariciye Koğuşu buna örnektir |
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir? |
09-11-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Modern Edebiyatın Genel Özellikleri Nelerdir?ROMAN Latince’de, “yazı” anlamına gelen bir sözcüktür Roma’da bozulmuş latince’ye verilen ad olarak kullanılırken daha sonra yaşanmış bir olayı hikâye etme anlamında kullanılmaya başlanmış; çağımızda ise, öykü türünün her yönüyle gelişmiş şekline “roman denmiştir Yani yaşanmış ya da yaşanabilir olayları, yer, zaman, çevre ve insan unsurlarına dayanarak, geniş bir bakış açısıyla anlatan yazı türüne ROMAN diyoruz ÖZELLİKLERİ: 1) Konusu insan ve dünyadır 2) Gerçek yaşamı yansıtmaya çalışır 3) Anlattığı olay, çevre ve kişiler, yaşamdan alınır 4) Olay ve kişileri ayrıntılı anlatma, tahlil ve tasvirlere çok yer verme, bir ana olay etrafında bir çok küçük olaya yer verme bakımından hikâye türünden ayrılır Roman türünün ilk örneğini ilk defa XVI Yüzyılda İspanyol yazar Miguel de Cervontes ( Mişel dö Servantes) “ Don Kişot” adlı esriyle vermiştir XVII Yüzyılda Madema de la Fayette : “Princesse de Clevs “ adlı eseriyle onu takip etmiş; XIX Yüzyılda gelişen romantizm verealizm akımları bu tütün de gelişmesinde etkili olmuştur Türk Edebiyatında daha önceleri bu türün yerini tutan MESNEVİLER vardı Batılı anlamdaki roman türü bizde önce çevirilerle başlar İlk olarak Yusuf Kâmil Paşa Fransız yazar Fenelon’dan “Telm$$ue”adlı esri çevirmiş ; sonra Wictor Hugo’dan “Sefiller”, Daniel Defo’dan “Robinsun Crosoe” ve Alexandre Dumas ‘dan “Monte Criesto” çevrilmiştir Bizde ilk yerli romanı Şemsettin Sami : “Taaşşuk u Talat ve Fitnat adlı eseriylevermiştir Daha sonra Namık Kemal “İntibah “ adlı eseriyle ilk edebi roman örneğini Halit Ziya Uşaklıgil “Mai ve SİYAH “la ilk modern roman örneğini vermişlerdir Bunları “Araba Sevdası “ adlı romanıyla Hüseyin Rahmi , “Eylül” adlı romanıyla Mehmet Rauf takip eder Milli Mücadele döneminde Halide Edip “Ateşten Gömlek “, “yaban” Reşat Nuri “Çalıkuşu “ romanlarıyla bu türü mükemmele ulaştırır ROMAN ÇEŞİTLERİ A ) KONULARINA GÖRE 1 – Tarihi Roman : Tarihteki olay ya da kişileri konu alan romanlardır Yazar tarihi gerçekleri kendi hayal gücüyle birleştirerek anlatır İlk örneğini Valter Scolt “Vaverley “ adlı eseriyle vermiş Bunu Gogol ,”Toros Bulba “, W Hugo “Nöturdam de Paris “ , A Dumas “Monte Criestove Üç Silhşörler” le takip eder Türk edebiyatında ilk örneği N Kemal’in “Cezmi “ romanıdır N ADSIZ’ın “Bozkurtlar “;T Buğra “Küçük Ağa “, Küçük Ağa Ankarada” K Tahir’in Yorgun Savaşçı” “Devlet Ana” bu tür romanlardır 2 - Macera Romanı:Günlük hayatta her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, sürükleyici, esrarengiz olay-ları anlatan romanlardır “Serüven Romanları” da denir Bir araştırma ve izlemeyi anlatan “Polisiye Roman “, alışılmışın dışında uzak yerleri ve yaşamları anlatan” Egzotik Romanlar” da bu gruba )- girer Dünya edebiyatında R L Stevensın’ın “Hazine Adası” D Defo’nun “Rabinson Cruse” R Kiplink’in “Cangel”; Türk edebiyatında A Mithat Efendinin “Hasan Mellah “ “Dünyaya İkinci Geliş”, Peyami Safa’nın “ Cingöz Recai “ bu türün en tanınmış örnekleridir 3) Sosyal Roman : İnsan yaşamınn sınırsız kültür birikimi içinde yer alan ve insanı derinden etkileyen toplumsal, siyasi olaylar, inançlar, gelenek ve görenekleri bazen eleştirisel, bazen de bilimsel açıdan ele alıp anlatan romanlardır Dünya edebiyatında : W Hugo’nun “Sefiller “, Tolstoy’un “Suç ve Ceza”; Türk edebiyatında N Kemal’in “İntiba “,R M Ekrem’in Araba Sevdası “ A M Efendinin “Felatun Bey İle Rakım Efendi bu tür romanlardır Bir fikri savunup bilimsel verilerle olaya yaklaşan “Tezli Roman “( Yakup Kadri’nin “Yaban” romanı gibi) ; toplumdaki inanç ve gelenekleri anlatan Töre Romanı” ( Halide Edip “ Sinekli Bakkal) bir olayı eleştirisel yaklaşımla anlatan “Yergi Romanı “ (Y Kemal’in İnce Memet “ ) ; belli bir yerin özelliklerini anlatan “Mahalli Roman ( F Baykurrt’un “ Yılanları Öcü “) sosyal romanın çeşitleridir 4)- Psikolojik Roman : ( Tahlil Romanı ) : Dış alemdeki olaylardan çok , kahramanların iç dünyasını, ruh hallerini ele alarak kişilerin toplumla ilişkilerini, bunların birbirinden nasıl etkilendiklerini anlatan romanlardır İlk örneği: Madame de La Fayette’nin “Prencesse de Clevs” Adlı romandır Bizde Mehmet Rauf’un “Eylül” ilk örnektir Peyami Safa’nın “Matmazel Noralya’nın Koltuğu”, “Bir Tereddütün Romanı “, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu “ bu türdendir 5) Otobiyografik Roman: Yazarın kendi yaşamın anlattığı romanlardır Dünya edebiyatında Alfonse Dode’nin “Küçük Şeyler “ , bizim edebiyatımızda: Y Kadri Karaosmanoğlu’nun “Anamın Kitabı “ P Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”bu türün örnekleridir NEHİR ROMAN : Bir kişinin, bir toplumun hayatındaki gelişmeleri ya da tarihi bir olayı birden fazla cilt halinde anlatan romanlardır Tarık Buğra’’nın “Küçük Ağa”, “Küçük Ağa Ankara’da” , “Firaun İmanı”; Nihal Adsız’ın “Bozkurtlar “ , “Bozkurtların Ölümü”, “Bozkurtlar Diriliyor” romanları gibi B) KONULARIN IŞLENİŞİNE GÖRE ROMANLAR: 1 – Romantik Roman Romantik akıma uygun olarak, duygu ve hayallerin ön plânda olduğu romanlardır( İntibah”, “Eylül”, “Mai Ve Siyah” gibi ) 2 – Realist Roman : Gerçekçi akıma uygun olarak gözlem ve deneyimin duygu ve hayalden daha ön plânda olduğu akımdır İlk örneği R M Ekrem’in “Araba Sevdası “ 3 – Natüralist Roman: Bilimsel araştırmalara bağlı kalarak kahramanlarını gözlemlerle seçen romanlardır kaynak |
|