Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgiler, dünyanın, hakkında, hayatları, kimlerdir, matematikçileri, nelerdir, ünlü

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?



Dünyanın en ünlü matematikçileri kimlerdir? hayatları hakkında Bilgiler Nelerdir?
Dünyanın en ünlü matematikçileri kimlerdir? hayatları hakkında Bilgiler Nelerdir?

Ünlü Matematikçiler







Alıntı Yaparak Cevapla

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?



Matematikçi Zu Chongzhi ve Pi sayısı

Pi sayısının orantısının çıkarılarak çözülmesi, matematikte son derece güç bir konuydu Çin’de eski çağlarda birçok matematikçi, Pi orantısını çıkarmak için büyük çaba harcamıştır MS 5 yüzyılda Zu Chongzhi’nin Pi ölçüsünün hesaplanmasında sağladığı başarı, büyük bir hamle sayılmıştır Çin’in eski büyük matematikçisi ve gökbilimcisi Zu Chongzhi, MS 429 yılında Jiangkang kentinde (bugünkü Jiangsu eyaletinin Nanjing şehri) dünyaya gözlerini açmıştır Birer astronom olan dedesi ve babası tarafından etkilenen Zu Chongzhi, çocukluğunda matematik ve astrolojik bilgilerle büyümüştür MS 465 yılında Zu Chongzhi, Pi orantısını hesaplamaya başlamıştır   Eski çağlarda Çin’de insanlar, pratikte bir dairenin çevre uzunluğunun, bu daire çapının üç mislini aşkın olduğunu kavramışlardır Ancak kesin sayı hakkında farklı görüşler vardı Zu Chongzhi’den önce Liu Hui adlı bir Çinli matematikçi, Pi ölçüsünün hesaplanmasında bilimsel bir “kesme yöntemi”ni, yani, Pi’yi daire içerisinde çizilen düzenli çokgenlerin çevre uzunluğuyla dairenin çevre uzunluğuna yakınlaşmaya çalışarak elde etme yöntemini önermiştir Liu Hui, bu yöntem yoluyla ancak Pi’nin ondalık noktadan sonraki dördüncü rakamına kadar hesaplayabilmiştir Zu Chongzhi, sonra bu temel üzerinde devamlı araştırmalar ve tekrarlı hesaplamalar yaparak, Pi’yi ondalık noktadan sonraki yedinci rakama kadar çıkarmış, (31415926 ve 31415927 rakamları arasında) ve üstelik, Pi’nin kesir şeklindeki takribi sayısını da hesaplamıştır Zu Chongzhi’nin söz konusu neticeleri hangi yönteme dayanarak çıkardığı bilinmemektedir Eğer Liu Hui’nin “kesme yöntemi”yle Pi elde edilmeye çalışılırsa, daire içerisinde 16 bin düzenli çokgen çizilerek hesaplanmalıdır Bunun ne kadar zaman gerektireceği, ne kadar yorucu bir iş olacağı bellidir


   Daha sonra yabancı matematikçilerin vardıkları sonuç, yaklaşık bin yıl önce yaşamış Zu Chongzhi’nin hesaplayarak elde ettiği Pi’ye denk gelmiştir Tarihte üstün katkıda bulunmuş Zu Chongzhi’yi anmak için bazı yabancı matematikçiler, Pi olan π’ya “Zu ölçüsü” adının koyulmasını önerdiler Pi’nin hesaplanmasındaki başarıdan başka Zu Chongzhi, oğluyla birlikte ustalıkla küre hacmini hesaplamayı başarmıştır Onların zamanında başvurdukları ilkeye, daha sonra Batı’da “Cavalleri” kuralı denmiştir Yani bu ilke, ancak bin yıl geçtikten sonra İtalyan matematikçi Cavalleri tarafından doğrulanmıştır Bu kuralı ilk keşfetmiş ve önemli hizmetler vermiş baba-oğul Zu Chongzhi’leri anmak için matematikte bu kurala “Zu kuralı” adı verilmiştir

  Zu Chongzhi’nin matematik alanında elde ettiği başarı, Çin’in eski matematik alanında kazanılan başarılardan yalnızca biridir Aslında 14 yüzyıl önce Çin, matematik alanında her zaman dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almıştır Örneğin, geometredeki “Gou Gu Ding Li” ilkesi (Pythagorism teorisi), Çin tarihinin ilk döneminde (takriben MÖ 2 yüzyıl ) yazılmış olan “Zhou Bi Suan Jing” matematik kitabında ileri sürülmüştür Daha sonra, yani 1 yüzyılda yazılmış “Jiu Zhang Suan Shu” adlı eserde dünyanın matematik tarihinde ilk kez olumsuz sayı kavramı ve olumlu-olumsuz sayıların toplama ve çıkarma ilkeleri önerilmiştir 13 yüzyılda Çin’de 10 bilinmeyenli denklem işlemi yapılırken, Avrupa’da ise ancak 16 yüzyılda 3 bilinmeyenli denklem işlemi yapılabilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?



Matematik
1


Harizmi, (El Harezmî, El Harzemi)
Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi, Özbekistan'da doğdu Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir
12/7/2005 8:44:39 **
2 Pisagor (Pythagoras)
Yunan filozofu Doğum yeri olan Sisam Adasından MÖ 529'da Güney İtalya'ya, Crotona'ya göç etti
6/20/2006 6:09:32 PM
3
Ali Kuşçu
Türk-İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip
4/11/2007 12:03:31 PM
4


LEONHARD EULER
İsviçreli Matematikçi (1707-1783) Basel Üniversitesi'nden 16 yaşında mezun olduktan sonra Rus Çariçesi IKaterina'nın
12/8/2005 740 **
5


Johann Karl Friedrich GAUSS
Alman Matematikçisi(1777-1855) Gauss, gerçek bir dahiydi 1795'te Barunschweig dükü Ferdinand'ın desteğiyle,
12/9/2005 9:13:50 **
6


Ömer Hayyam
Asıl adı Giyaseddin Ebu'l Feth Bin İbrahim El Hayyam' dır 18 Mayıs 1048'-de İranin Nişabur kentinde doğan
4/10/2006 4:18:47 PM
7
George BOOLE
İngiliz matematikçi ve mantıkçı (1815 - 1864)
4/10/2006 3:53:34 PM
8
Öklid (Eukleides)
Yunanlı matematikçi Yorumcu Proklos'a göre MÖ III yüzyılda İskenderiye'de yaşadı Yapıtlarının en önemli
4/10/2006 4:11:47 PM
9
Pierre De FERMAT
1601 yılında Fransa'da doğdu 1920'lerin ikinci yarısında, Bordeaux'ya gitmeden önce Toulouse Üniversitesi
4/10/2006 4:25:58 PM
10
Thales
Yunanlı gökbilimci, filozof ve matematikçi
4/10/2006 4:01:40 PM
11
Arşimet (Arkhimedes)
Arşimet'in 2 bin yıl önce Roma gemilerini aynadan yansıttığı güneş ışınlarıyla yaktığı 'efsanesi'nin ikinci
6/20/2006 6:28:41 PM
12


Arşimet (Arkhimedes)
Ufak bir kent ve orada yaşayan birkaç insan vardı; büyük bir düşman kral geldi ve onu kuşattı ve ona karşı büyük
6/6/2006 12:07:01 PM
13


Arşimet (Arkhimedes)
Efsanelere pek güven olmasa da, hamama da bir uğramadan Arşimet konusu eksik kalır Kral Hiero'nun altı tacının öykü
6/20/2006 6:14:02 PM
14


Arşimet (Arkhimedes)
Arşimet'in ileri sürdüğü tezler, kesin ve basit oldukları gibi, kendisi hakkında anlatılanlar kadar da çarpıcıdır
6/6/2006 12:16:50 PM
15


Arşimet (Arkhimedes)
Arşimet'in ispatlarının sonucu, genellikle iki biçimden birini içerir Birincisi, eğrisel bir nesnenin, bir tür doğrusal
6/6/2006 12:21:28 PM
16


Arşimet (Arkhimedes)
Biri eğrisel, öteki doğrusal iki nesne alalım ve bunları sonsuz sayıda bölümlere ayıralım; öyle ki, ikişer olarak

Alıntı Yaparak Cevapla

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?

Eski 09-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünyanın En Ünlü Matematikçileri Kimlerdir? Hayatları Hakkında Bilgiler Nelerdir?



ALİ KUŞÇU:
Türk İslam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri’nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır “Batı ve Doğu Bilim dünyası onu 15 yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır” Öyle ki; müsteşrik W Barlhold, Ali Kuşcu’yu “On Beşinci Yüzyıl Batlamyos’u” olarak adlan-dırmıştır Babası, Uluğ Bey’in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi Kuşçu soyadı babasından gelmektedir Asıl adı Ali Bin Muhammet’tir Doğum yeri Mave-raünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir
Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15 yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir 16 Aralık 1474 (h 7 Şaban 879) tarihinde İstanbul’da ölmüş olup, mezarı E-yüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çele-bi’nin (ölümü, Edirne 1525) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır Mezar yerinin 1819 yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak 1819 yılından sonra, Ali Kuşcu’ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır Uluğ Bey’in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasın-da, Semerkant’ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır Küçük yaşta iken astronomi ve matema-tiğe geniş ilgi duymuştur
Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu’in al-Din el-Kaşi’den astronomi ve matematik dersi almıştır Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid’in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathane-ye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir Uluğ Bey Ziyc’inin tamamlanmasında büyük e-meği geçmiştir Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir Ebu Said Han’a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu’nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur Bu bilginlerle be-raber, Ali Kuşcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz CAHİT ARF
1910 yılında Selanikte doğdu Yüksek öğrenimini Fransada Ecole Normale Superieurede tamamladı (1932) Bir süre Galatasaray Lisesinde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde doçent adayı olarak çalıştı Doktorasını yapmak için Almanyaya gitti 1938 yılında Göttingen Üniversitesinde doktorasını bitirdi Yurda döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde profesör ve ordinaryus profersörlüğe yükseldi Burada 1962 yılına kadar çalıştı Daha sonra Robert Kolejinde Matematik dersleri vermeye başladı 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bilim kolu başkanı oldu Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletlerinde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesinde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı 1967 yılında yurda dönüşünde Orta Doğu Teknik Üniversitesinde öğretim üyeliğine getirildi 1980 yılında emekli oldu Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBİTAKa bağlı Gebze Araştırma Merkezinde görev aldı 1985 ve 1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığını yaptı Arf İnönü Armağanını (1948) ve TÜBİTAK Bilim Ödülünü kazandı (1974) Cebir ve Sayılar Teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum 1990da 3 ve 7 Eylül tarihleri arasında Arfin onuruna Silivride gerçekleştirilmiştir Halkalar ve Geometri üzerine ilk konferanslarda 1984te İstanbulda yapılmıştır Arf, matematikte geometri kavramı üzerine bir makale sunmuşturCahit Arf 1997 yılının Aralık ayında bir kalp rahatsızlığı nedeniyle aramızdan ayrıldı… GELENBEVİ İSMAİL EFENDİ (1730 – 1790) 1730 yılında şimdiki Manisanın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir Asıl adı İsmaildir Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbula gitmiştir Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlandı ve matematiğini oldukça ilerletti Müderrislik sınavına girerek kazandı ve 33 yaşında müderris oldu Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verdi Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir Sadrazam Halil Hamit paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli hasan paşanın istekleri üzerine, Kasımpaşada açılan Bahriye Mühendislik Okuluna altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı Bu atama ona parasal yönüyle bir rahatlık getirdi Bazı silahların hedefe vurmaması, padişah III Selimi kızdırmış ve Gelenbeviyi huzura çağırarak ona uyarıda bulunmuştur Hedefe olan uzaklığı tahmin ederek gerekli düzeltmeleri yapmış ve topların hedefe vurmalarını sağlamıştır Gelenbevinin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır Türkiyeye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendidir
Ali Nesin (1956, İstanbul – ), Türk matematikçi
1956′da İstanbul’da doğdu İlkokuldan sonra ortaokulu İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de İsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin 1977-1981 yılları arasında Paris VII Üniversitesi’nde matematik öğrenimi gördü Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantık ve cebir konularında doktora yapan Ali Nesin, 1985-1986 arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusü’nde öğretim üyeliği yaptı Türkiye’ye kısa dönem askerlik görevi için geldiği sırada “orduyu isyana teşvik” iddiasıyla tutuklanarak yargılandı Yargılanma sonunda beraat ettiği halde pasaport verilmediği için işine dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdışına gitti 1987-1989 arasında Notre Dame Üniversitesi’nde yardımcı doçent, ardından 1995′e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü’nde doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptı 1993-1994 Öğretim Yılı’nı Bilkent Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak geçirdi 1995′te, babası Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi Ayrıca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin iki çocuk sahibidir Kasım 2004′den beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır
Ali Nesin’in Matematik ve Korku, Matematik ve Doğa, Matematik ve Sonsuz,Develerle Eşekler, Önermeler Mantığı adlı kitaplarının yanısıra çeşitli dergilerde çıkmış bilimsel makaleleri ve İngilizce bir kitabı bulunmaktadır Matematiksel araştırma alanı “Morley mertebesi sonlu gruplar”dır Aynı zamanda, üç ayda bir yayımlanan, Matematik Dünyası adlı bir matematik dergisi çıkarmaktadır
Matematik araştırmaları, bölüm başkanlığı ve Nesin Vakfı yöneticiliğinin yanı sıra yağlıboya resim, desen ve portre çalışmaları da yapmaktadır
Ömer Hayyam
Matematikçi,astronot, filozof ve şair olarak bilinen ÖMER HAYYAM
Tarihçilerin verdiği bilgiye göre Ömer Hayyam 1048 yılında Nişabur kentinde doğdu (Doğum yılını 1044 olarak veren kaynaklar da vardır) Asıl adı Gıyaseddin Ebu’lfeth Bin İbrahim El-Hayyam dır
Selçuklu döneminin yetiştirdiği büyük matematikçi ve astronomlardandır Edebiyat , tıp, tarih, hukuk ve astronomi konularında geniş bilgisiyle ünlüdür Ancak Hayyam’ın felsefe , tasavvuf, fıkıh, tarih ve tıp konularında yazdığı bilinen bir çok yapıtı günümüze ulaşamamıştır
Hayyam ,Matematikçi ruhuyla şair ruhu arasında bocalayan , körü körüne inanmaya ve bağlanmaya isyan eden , gerçeğin sırlarını gizleyen karanlığın önünde yapayalnız kalmış, yeni şeyler öğrendikçe bilgisizliğin bilincine varmış, materyalist ve natüralist bir bilim adamıdır
Hayyam’a göre insanoğlunun en önemli araştırma konusu insanın kendisi olmalıdır İnsan kendisi hakkında kesin karar verip yorum yapamazken ,daha kapsamlı ve derin konular hakkında nasıl yorum yapabilir? İnsan gerçeği değiştirmeye kalkmadan , doğru bildiğini açık yüreklilikle söyleyebilme cesaretini göstermelidir Dünyanın gelip geçici olması ,onu dünya zevklerinden olabildiğince yararlanma, yaşamın tadını çıkarma anlayışına götürmüştür Hayyam’ın imana karşı kayıtsız kalması herşeye bilimsel gözle bakmasına sebeb olmuştur Hayyam bu görüşlerini rubailerle anlatmış, dünyaya, insana,dine bakışını bu şiirleri aracılığıyla yansıtmıştır
Kim senin yasanı çiğnemedi ki , söyle?
Günahsız bir ömrün tadı ne ki, söyle?
Yaptığım kötülüğü , kötülükle ödetirsin sen,
Sen ile ben arasında ne fark kalır ki, söyle?
Ömer Hayyam’ın yüzyıllar sonra Batı dünyasında tanınması ve belki de en çok okunan, en sevilen Doğulu yazar olmasını sağlayan yapıtıysa Rubaiyat’tırRubaiyat’ın bu derece ünlenmesinin en önemli nedeni İngiliz ozan Edward Fitzgerald tarafından yapılan çevirinin oldukça başarılı olmasıdır
Fitzgerald’ın çevirisinin 1859 yılında Londra’da yayınlanmasının ardından tüm edebiyat dünyasının ilgisi Hayyam üzerinde yoğunlaştı Başta İngiltere , Amerika ve Fransa olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Hayyam’ın rubaileri çeşitli dillere çevrildi Londra’da bir de Hayyam Kulübü kuruldu Hayyam Kulübü’nün kapısına da onun şu rubaisi yazıldı
Var eyledi yetmiş iki millet yaradan
Ben sevgi için doğmuşum, ancak anadan
Kafir ya da İslam ne imiş, senin amaç!
Din ayrımını , kaldır a Tanrım aradan
Edebiyat dünyasında bu derece sevilen ve ünlü olan Hayyam bilim dünyasında da tanınmış ve çeşitli eserler vermiştir
Sultan Celalettin Melikşah tarafından takvim oluşturmak üzere kurulan bilim adamlarının başına getirilmiştir O zamanlar halk arasında “Ömer Hayyam Takvimi”, bugünse “Celali Takvimi” olarak bilinen bu takvim her 5000 yılda bir gün hata veriyordu Günümüzde kullanılan Gregoryan takvimi ise her 3330 yılda bir gün hata vermektedir Bu da Hayyan’ın bilimsel düzeyinin kendi zamanının ne kadar ötesinde oluşunun açık bir göstergesidir Ayrıca Ömer Hayyam takvimi sadece günleri, ayları belirlemekle kalmıyor, mevsim değişikliklerini de büyük titizlikle saptamıştır Yani yılın hangi gününde yağmur yağacak, hangi gününde kocakarı soğukları başlayacak, fırtınalar hangi gün kopacak not etmişti Bunlar hiç mi sapmıyordu? Her yazılan olduğu gibi doğru mu çıkıyordu? Elbette değil Ancak usta meteoroloji uzmanlarının da belirttiği gibi,” İlk insanlardan beri sürdürülen ince gözlemlerin sonucu olan bu takvimde belirtilen mevsim hareketleri genellikle doğru çıkıyordu” Bazı mevsim hareketleri için ,neredeyse meteoroloji yanılırHayyam yanılmaz deniyordu
Ah,diyor ki benim hesaplamalarım
Yılı insan pusulasına uydurdu,ha?
Eğer öyleyse takvimden
Doğmamış yarını ve ölü dünü koparalım
Onun bu takvimi uzun yıllar Ortadoğu’da ve Bizans’ta kullanıldı
Tıp, fizik, Astronomi, Cebir, Geometri ve Yüksek Matemetik alanlarında önemli çalışmaları olan Hayyam için zamanının tüm bilgilerini bildiği söylenirRubaiyat dışında Hayyam’ın kaleme aldığı ve çoğu bilimsel içerikli olan kitaplar şunlardır
1 -Risale fi’l Barehin alâ Mesailü’l-Cebr ve’l- Mukabele (Cebir ve geometri üzerine)
2 – Muhasar fi’l- Tabiiyat (Fiziksel bilimler alanında bir özet)
3 – Muhtasar fi’l – Vücud (Varlıkla ilgili bilgi özeti,bu kitap Londra’da British Museum’dadır)
4 -El- Kevnn ve’t Teklif (Oluş ve Görüşler)
5 -Mizan-ül Hikem (Bilgelikler Ölçüsü)
6 -Ravzat-ül- Ukul (Akıllar Bahçesi)
7 -Fi Şerh-i ma eşkel men Mosaderhât-e Ketâl-e Oklides
Bu kitaplardan özellikle Cebir kitabı Doğuda matematik dünyasında uzun yıllar etkili olmuştur Batılı matematikçilerse bu derslere ancak 1851 yılında FWoepeke’nin çevirisi ile tanışmıştır Aslında Ömer’in çalışmalarından Batı’da ilk söz eden Gerard Meerman idi Meerman 1742 yılında yazdığı ‘Speicmen Calculi Fluxionalis’ adlı eserinin önsözünde İslam bilginlerinin matematiğe yaptıkları hizmetleri sayarken Leyden kütüphanesinde bulunan ve Ömer Hayyam’a ait olan bir elyazmasından bahsetmiştiWarner tarafından kütüphaneye bağışlanan eserde kübik denklemlerin cebirsel çözümlerinin bulunduğunu yazıyordu Meerman İşte Woepcke, L’Algébre d’Omar Alkhayyâmî adını vereceği çevirisini yaparken bu elyazmasını ve bunun dışında Paris Ulusal Müzesi’de bulunan iki elyazmasını kullandı Aynı kitabın bir kopyası da Columbia Üniversitesi kütüphanesi Profesör David Eugene Smith koleksiyonunda bulunmaktadır Profesör Smith tarafından Hindistan’ın Lahor kentinde bulunan bu elyazması esas itibariyle Leyden’deki kopyanın çok benzeridir
Ömer Hayyam’ın Cebir kitabı, on bölümden oluşur Kübik denklemlerle ilgili kısımlar birleştirildiğinde geriye altı bölüm kalır
Masatoşi Gündüz İkeda
Masatoşi Gündüz İkeda (d 25 Şubat 1926, Tokyo ö 9 Şubat 2003, Ankara), cebirsel sayılara katkılarıyla tanınan Japon asıllı Türk matematik bilgini
1948′de Osaka Üniversitesi Matematik Bölümü’nü bitirdi 1953′te doktor, 1955′te de doçent unvanlarını aldı 1957-59 arasında Almanya’da Hambug Üniversitesi’nde Helmuth Hasse’nin yanında araştırmalar yaptı Hasse’nin önerisi üzerine 1960′ta Türkiye’ye gelerek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde İstatislik dersleri vermeye başladı 1961′de aynı üniversitenin fen fakültesinde yabancı uzmanlığa atandı
1964′te Türk uyruğuna geçerek, 1965′te doçent, 1966′da profesör oldu 1968′de Ege Üniversitesi’nin izniyle bir yıl süreyle çalışmak üzere Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne gitti İzninin bitiminde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin sürekli kadrosuna girdi Çeşitli tarihlerde Hamburg, ABD’deki California ve Ürdün’deki Yermuk üniversitelerinde konuk öğretim üyesi,1976′da Princeton’daki Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalıştı Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) Temel Bilimler Araştırma Kurumunda yer aldı Orta Doğu Teknik Üniversitesi Pür Matematik Araştırma Ünitesi başkanlığı yaptı Cebir ve sayılar kuramına katkılarından dolayı 1979′da TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazandı
Japonya’da bulunduğu dönemde halkalar kuramı ve grupların matrisle gösterimi üzerine araştırmalar yapan İkeda, 1970′lerde cebirsel sayılar kuramına yönelerek, rasyonel sayılar cisminin salt Galois grubunun otomorfizimleri ve tümelliği konularında önemli çalışmalar gerçekleştirdi Ünlü matematik dergisi Crelle’s Journal’da yayımlanan bir çalışmasında Galois grubunun çok özel bir yapıda olduğunu gösterdi
Gelenebeli İsmail Efendi
(1730-1790)
Matematikçi Gelenbe Kasabası’nda doğdu Önce Manisa’da sonra da İstanbul’da eğitim görerek müderris oldu Bahriye Mektebi’ninin ilk dönemlerinde matematik dersleri verdi Bir Fransız mühendisin getirdiği logaritma cetvelini çözerek bu konuda bir risale (kitapçık) yazmıştır Bu nedenle kimilerince logaritmayı gelenbevi’nin bulduğu sanılır IIISelim zamanında Kaüıthane’de padişahın da bulunduğu bir kumbara taliminde, hedeflerini bulmayan atışları düzelttiği için Sultan’ın takdirini kazandı, Yenişehir Fener Mollalığı’na atandı En ünlü yapıtı bir cebir kitabıdır Mantık, logaritma, matematik ve medrese derslerini içeren, bir bölümü basılmamış, yaklaşık 16 yapıtı vardır Osmanlı-Türk matematikçileri ülkenin fen bilimlerindeki geri kalmışlığı nedeniyle zaman ve enerjilerini genellikle eğitime ayırmışlardır Ancak 19 yüzyılın sonlarında araştırma yapmak ve yeni bilgiler üretmek fırsatını bulabilmişlerdir Bu faaliyetlerin başladığı ilk yüzyıl içinde uluslararası düzeyde araştırma ve yayın yapmış olmak kriteriyle tarandığında aşağidaki isimlere rastlanmaktadır 20 yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu kritere uyan matematikçi sayımız epey artmıştır ancak henüz hayatta olan matematikçilerimizi, bu listenin biraz da tarihi bir değer taşımasını hedeflediğimizden, bu listeye almadık Bugünkü Türk matematik ortamının oluşmasına ciddi katkılar yapmış pek çok matematikçimiz bu çabaları sonucu kendileri araştırma ve yayın yapmaya zaman bulamadıkları için kendilerine duyulan minnettarlık kendisini bu listede ifade edememektedir Bu listeyi, tarihin insafsızlığına sığınarak, yalnızca kendi dönemlerinin güncel araştırmalarında başarıya ulaşmış ve artık hayatta olmayan matematikçilerimize ayırdık Yine de listenin tam ya da eksik olduğu zaman içinde yapılacak arşiv araştırmalarıyla belli olacaktır Rasathane-ye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir Uluğ Bey Ziyc’inin tamamlanmasında büyük e-meği geçmiştir Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir Ebu Said Han’a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu’nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur Bu bilginlerle be-raber, Ali Kuşcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz
KERİM ERİM:
(1894 – 1952)
İstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten (1914) sonra Berlin Üniversitesi’nde Albert Einstein’in yanında doktorasını yaptı (1919) Türkiye’ye dönünce, bitirdiği okulda öğretim ü-yesi olarak çalışmaya başladı Üniversite reformunu hazırlayan kurulda yer aldı Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mü-hendis Mektebi’nde de ders vermeye devam etti Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul Üniversitesi’nde çalış-maya devam etti Daha sonra burada ordinaryüs profesör oldu 1948 yılında Fen Fakültesi Dekanlığı’na getirildi
1940 – 1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı Matematik Enstitüsü-’nün başkanlığını yaptı Türkiye’de yüksek matematik öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağ-daş matematiğin yerleşmesinde etkin rol oynadı Mekaniğin matematik esaslara dayandırıl-masına da öncülük etti Matematik ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de ça-lışmalarda bulunan Erim’in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadırBunlardan bazıları şunlardır:
Nazari Hesap(1931), Mihanik(1934), Diferansiyel ve İntegral Hesap(1945), Über die Traghe-its-formen eines modulsystems(Bir modül sisteminin süredurum biçimleri üstüne – 1928)
El Harzemi

(Ebu Abdullah Muhammed bin Musa el Harezmi)
Harizm 780 – Bağdat 850
Türk kökenli Matematik veAstronomi bilginidir Cebir ve Astronomi bilimlerinde önemli eserler yazmıştır Harizmi’nin Ahmed, Muhammed ve Hasan adlı üç çocuğu olup, hepsi de Matematik bilimi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır
Hive bölgesinde bir Türk şehri olan Harizm’den Bağdat’a gelerek zamanın alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi Harizmi, zamanın Abbasi Halifesi Me’mun’dan yardım ve destek gördü Bağdat’taki Saray Kütüphanesi’nin idaresi kendisine verildi Matematik ve Astronomide araştırmalar yaptı
Doğu ve Batı ilim aleminde Cebir’e yaptığı katkılarla ün yapıp, tanınan Harizmi; bu sahada ilk eser sahibidir Eserlerinde Avrupa’nın bilmediği “sıfır”ı kullanıp, cebir işlemlerini geometrik düşüncelerle temellendirdi Harizmi, “Kitab’ül Muhtasar fi Hesab’il Cebri Mukabele” adlı eserinde, “cebir” kelimesini Matematiğe kazandırdı Cebir konuları metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koydu Zamanın matematiğine yeni bir yön vermiştir
Latince’ye çevrilip, Avrupa’da yüzyıllarca faydalanılan, “Kitab’ül Muhtasar fi Hesab’il Cebri Mukabele” ‘nin Arapça aslıyla Batı dillerine tercümesi Avrupa ve Amerika’da yayınlandı Eser; bir önsöz, beş bölüm ve bir de ek bölümden meydana geliyordu Muhteva olarak; birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözüm şekilleri, bilinmeyenleri, çeşitli cebir hesaplamalarını misallerle açıkladıktan sonra; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükümet işlerine ait hesapların yapılması, kanalların açılması, bina yapımı, esnaf ve tüccar için lüzumlu işaretleri kapsıyordu İkinci önremli eseri: “Kitab-el Muhtasar fi hisaballindi” isimli kitabıdır Arapça aslı mevcut olmayan, Cambridge Üniversitesi’nde bulunan ve “Algoritmi de numero indoram” adlı Latince kitaptır Bugünkü “logaritma” terimi, Harizmi’nin bu eserinde Latice, “algazizmi” olarak geçtiği sanılmaktadır
ULUĞ BEY (1393 – 1449)
Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur’un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur Asıl adı Mehmet’tir Fakat o, daha çok Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur Timur’un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant’ta bulunuyordu Semerkant ve Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan’ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey’e yönetimini bırakmıştır Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir
Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey’in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey’in korktuğu başına gelmiştir
Uluğ Bey, Semerkant’ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant’a çağırmıştır Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir
Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşid’e vermiştir Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu’ya kalmıştır Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç’in iki makalesi 1650 yılında Londra’da ilk olarak basılmıştır Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır
Zeyç Kürkani’nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye’ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir Bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.