Prof. Dr. Sinsi
|
Enerji Çeşitleri Ve Dönüşümleri - Enerji Türleri Birbirine Dönüşebilir Mi?
Enerji; iktisatçılar için yakıt anlamına gelen, fen adamları için ise varoluşun temel şekillerinden biri olup madde ile eşdeğer olan ve maddeye dönüştürülebilen bir kavramdır Kütle-enerji denkliği Einstein denkleminde E=mc2 olarak ifade edilmiştir Burada;m kütleyi, E bunun enerji eşdeğerini göstermekte, c ise elektromanyetik sabit (ışık hızı)’i simgelemektedir Bu sabit çok büyük bir sayı olduğundan çok küçük bir kütle parçası bile, çok büyük miktarda enerjiye eşdeğer olmaktadır Ancak bu yalnızca nükleer reaksiyonlarda gerçekleşen bir enerjidir ve kütlenin enerjiye dönüşümü yıldızlar için önemli bir enerji kaynağı oluştursa bile;bu olay yeryüzündeki fiziksel olaylarda bu denli önemli rol oynamamaktadır(nükleer güç istasyonları dışında ) Kütle-enerji korunmasıyla ilgili kanun evrendeki ya da evrenin bir bölümünü oluşturan soyutlanmış (izole) bir sistemdeki toplam kütle-enerji miktarının değişmez olduğunu belirtmektedir Hiçbir nükleer reaksiyonun olmadığı izole bir sistemde bu; hem enerjinin hem de kütlenin toplam miktarlarının değişmez olduğu anlamına gelir Bu nedenle enerji, genelde korunmuş durumdadır Enerji, birbirine eşdeğer birçok şekillerde ortaya çıkabilir Bunlardan en sık olarak rastlananı ısıdır, yani madde moleküllerinin hareketidir Öteki tüm enerji çeşitleri, eninde sonunda ısı hareketlerine dönüşme eğilimi taşırlar Bir diğer enerji şekli de, elektronların hareketi olan elektriktir Elektronların hareketi elektromanyetik alan yaratır ve böylece elektromanyetik enerji oluşur Makroskobik cisimler hareket ettiklerinde, bu hareketleri nedeni ile bir enerji taşırlar Bu enerji, onların KİNETİK ENERJİleridir ve ½ mV2formülüyle hesaplanır Burada; m kütleyi, V ise hareket hızını gösterir Hareketli bir cismin hızını değiştirmek ya da duran bir cismi harekete geçirmek için ona bir kuvvet uygulanmalı ve bir iş yapılmalıdır Bu iş, cismin kinetik enerjisindeki değişikliğe eşittir Fizikçilerin ilk enerji tanımlamalarından biri bu özellikten kaynaklanır Bu tanımlamaya göre iş: ‘İş yapabilme yeteneği’ dir İş karşı koyan bir kuvvete karşı yapılırsa sistemde POTANSİYEL ENERJİ birikir ve bu her zaman serbest kalmaya hazırdır Bu engelleyici kuvvet elektromanyetik, elektrostatik nitelik taşıyabilir ya da burucu veya gerici bir kuvvet olabilir Yeryüzünde m kütlesine sahip bir cisim h yüksekliğine kaldırılacak olursa, bunun yerçekim potansiyel enerjisi mgh formülüyle hesaplanır Burada; g yerçekimine bağlı ivmedir Eğer cisim bu yükseklikteyken bırakılırsa düşer ve V hızıyla yere çarpar Burada az önce sahip olduğu potansiyel enerji, ½ mV2ile hesaplanan kinetik enerjiye dönüşmüştür Ses enerjisi, havanın titreşimi şeklindeki bir kinetik enerjidir Kimyasal enerji, bir reaksiyonun yürüyüşü sırasında kimyasal bir sistemden açığa çıkan enerjidir Tüm enerji şekilleri eşdeğer olmakla birlikte, dönüşüm olaylarında daima % 100 verim elde edilemez (Ortaya çıkan enerji kaçağı, her zaman ısı olarak görülür ) SI sisteminde enerji birimi, joule’dür
ENERJİNİN KORUNUMU PRENSİBİ
Enerji kendi kendine var olamaz, var olan enerji ise kendi kendine yok olamaz Fakat bir tür enerjiden başka bir tür enerjiye dönüşebilir Örneğin; barajlarda toplanan su önce potansiyel enerji kazanır, sonra kinetik enerjiye, daha sonra elektrik enerjisine, oradan da mekanik, ısı ve ışık enerjisine dönüşebilir
Toplam enerji daima sabittir Toplam enerjinin sabit olması demek, bir tür enerji azalırken başka bir tür enerji ya da enerjilerin aynı miktarda artması demektir
1 Sürtünmelerin ihmal edildiği mekanik sistemlerde kinetik ve potansiyel enerjinin toplamı sabittir Yani mekanik enerji korunur
EToplam = EK + EP = sabit
Sürtünme olmadığı zaman, enerji dönüşümü yalnız kinetik ve potansiyel enerji
arasındadır
2 Sürtünmeli sistemlerde mekanik enerji ( Ek + Ep ) sabit değildir Toplam enerjinin bir kısmı sürtünmeden dolayı ısıya dönüşmektedir Isıya dönüşen enerji sürtünme kuvvetinin yaptığı işe eşittir
EToplam = EK + EP + E Isı
ENERJİ ÇEŞİTLERİ
Enerjinin birçok çeşidi vardır: Isı, ışık, güneş, hidrojen en , rüzgar en , kimyasal en , elektrik en , manyetik en , jeotermal en , yay potansiyel en gibi…
Aşağıda bazı enerji türlerinin geniş açıklamaları verilmiştir:
ELEKTRİK ENERJİSİ VE MANYETİK ENERJİ
Fizikteki anlamıyla enerji, bütün kuvvet, hareket, ısı, elektrik ya da manyetik alan belirtileriyle bağlantısı olan soyut bir kavramdır Enerji kavramı, mekanikte, önce, bir cismin belli miktarda bir iş üretmesi olarak düşünülmüş, daha sonra ısının işe (ve işin ısıya) dönüşmesi, ısının ısı enerjisiyle bir tutulması sonucunu vermiş, aynı biçimde elektrik alanlarına ve manyetik alanlara, elektrik enerjisi ile manyetik enerjiden başlayarak iş üretebilen kuvvetlerin denk düştüğü anlaşılmıştır
ELEKTRİK ENERJİSİ
Elektriklenmiş iki cismin birbirini çekmesi ya da itmesi, bir elektrik enerjisinin varlığını gösterir Bu olay, elektrik alanının ve elektrik potansiyelinin tanımlanmasını sağlamıştır Bir elektrik alanında, aralarında bir V potansiyel farkı olan iki nokta arasında bir q elektrik yükü yer değiştirdiğinde, verilen ya da alınan W enerjisi (hareketin yönüne göre), W=qV olur Böylece bir noktadan öbürüne geçen bir elektron, bu noktalar arasında 1 voltluk bir potansiyel fark uygulandığında, 1 elektron-voltluk (yani 1,6*10-19 coulomb*1volt = 1,6*10-19 joule) bir enerji kazanır Bir V potansiyel farkı altındaki c sığalı bir kondansatörün yüklenmesi, iki armatür arasında bir E elektrik alanı yaratmaktan başka bir etki olmaksızın, W=1/2cV2 ‘lik bir enerji harcaması gerektirir
MANYETİK ENERJİ
Mıknatısların birbirini çekmesi ya da itmesi bir manyetik enerjinin varlığını gösterir Akımlarla manyetik alanların üretilmesi ya da manyetik alanların ve akımların karşılıklı etkisi, elektrik enerjisi ve manyetik enerji arasında sıkı bir bağlantı olduğunu ortaya koyar
Elektromanyetik olaylar, özellikle motorlarda, elektrik enerjisinin kolaylıkla mekanik işe dönüşmesini sağlarlar Özindükleme katsayısı (indüktans) L olan bir bobin akımının I şiddetinde olması için W=1/2LI2 enerjisine, yani bir B manyetik alanı doğuracak harcamaya gereksinim vardır Bu enerji, kondansatörün boşaltılmasıyla ya da bobinden geçen akımın kesilmesiyle geri alınabilir
ELEKTROMANYETİK ENERJİ
Işığın elektromanyetik kuramı, ışınımların, elektromanyetik enerji adı verilen bir enerji (ışıma enerjisi) taşıyarak yayılan elektromanyetik dalgalar olduğunu göstermiştir Çağdaş kuramlarsa, Einstein’ın yaptığı gibi, ışığın taneciksel ve dalgalı iki görünümü bulunduğunu kabul etmekte ve her bir fotona bir hv enerjisi ya da enerji kuvantumu maletmektedirler; burada, h Planck değişmezini (h = 6,62*10-34 j s), v de göz önüne alınan ışınımın frekansını gösterir Yıldızların yaydığı enerji olağanüstü büyüklüktedir; sözgelimi, Güneş yılda 1034 joulelük bir enerji yayar; bu, yaklaşık 3 1027 kWs (saatte 3 milyar kere milyar kere milyar kilowatt ) eder; bu da kütle ile enerji arasındaki eşdeğerliliğin gösterdiği gibi, yılda 1014 tonluk bir kütle yitimine denk düşer Nitekim, bağıllık kuramı, bir cismin hızını arttırmak için harcanan işin,aynı zamanda cismin kütlesinin de artmasını sağladığını ortaya koymaktadır Einstein, elektronun hareketlerini göz önüne alarak, eylemsizliğin elektromanyetik kökenli olduğunu göstermiştir: Bir cismin kinetik enerjisindeki dW artışı, kütlesindeki dm artışı ile ışığın co hızının karesi ile çarpımına eşittir; dW= dm co2 Buradan, m kütlesinin W/co2 enerjisine eşit olduğu çıkar; dolayısıyla bir gramlık herhangi bir madde, 25 milyon kWs’e eşdeğerdir
FİZİKSEL ENERJİ
İş üretebilen sistemlerde enerji var demektir Bu enerji kavramı fiziğin bütün dallarında, çeşitli biçimlerde ortaya çıkmış, ama açıklığa kavuşması yavaş yavaş olmuştur
İnsan ister kendi çıkarına kullanmak için bazı doğal kaynaklardan yararlan-maya çalışmış olsun, ister kendi çalışma zorluklarını azaltmayı aramış olsun, enerji önce, en gözle görünür haliyle, mekanik iş biçiminde ortaya çıkmıştır Dağlardan vadilere inen su, bir iş üretebilir Vinç, makara, kaldıraç gibi yalın makineler de daha az emekle, insanın kas gücünü arttırabilir Ama bütün bunlar karşılıksız olmaz ve kuvvette kazanılan, aşılan yolda yitirilir: İş bir kuvvetle bir yer değişikliğinin çarpımıdır Dolayısıyla, bütün fiziğe egemen olan enerjinin korunumu yasası, özellikle işin korunumu biçiminde ortaya çıkar
ENERJİNİN KORUNUMU
Yalın makineler iş üretemezler; bu iş, onları çalıştıran işçi ya da motor tarafından sağlanır Söz konusu makineler yalnızca, işi bütünüyle koruyarak görevi kolaylaştırırlar Bu koruma ancak, sistem değişmez hızla çalışıyorsa açıkça gözlenir; sözgelimi, bir vincin çalışmaya başlamasıyla bazen iş ortadan kalkar ama yok olmaz: Vincin durmasıyla iş yeniden ortaya çıkar Olay, makinenin hızlanmasının başlangıç evresinden yararlanmak yoluyla işi depolaması ve yavaşlama anında onu yeniden geri vermesi biçiminde gelişir Böylece, enerji kavramı, somut bir sistem içinde depolanan iş biçiminde ortaya çıkar Durumu daha yakından inceleyen fizikçiler, gerçekte işin aşağı yukarı her zaman kesin olarak yok olduğunu anlamışlardır İşin korunumu tam anlamıyla doğrulanmamıştır; yalnız,iş ortadan kalktığında ısı ortaya çıkmaktadır Yitirilen işin sonucu olarak bu ısının ortaya çıktığını görmek ve yitirilen aynı bir iş için her zaman aynı miktarda enerjinin ortaya çıkıp çıkmayacağını aramak çekici gelmiş, kalorinin mekanik eşdeğerinin, işin ısıya, ısının da işe dönüşmesinin
incelenmesiyle, XIX yüzyılın başında, Joule ve Carnot’nun temellerini atmış oldukları termodinamik doğmuştur
İÇ ENERJİ
Enerjinin korunumu yasasının tam anlamıyla doğrulanması için, ayrıca, iç enerji kavramından yararlanmak gerekir Sudan buhara geçişte olduğu gibi, bazı dönüşümlerde iş, görünür hiçbir değiş-tokuş olmaksızın yiter; ama burada da gerçek bir yok olma söz konusu değildir İş, değişmekte olan sistemin kendi içinde depo edilir; depolana bu iş, iç enerji denilen enerjidir Enerjinin uygulamalı kullanımı için makroskobik sistemler arasındaki alışverişler göz önüne alınırsa, bu sistemlerin mikroskobik bir iç yapıları bulunur: Molekül yapısı Bir sistemin iç enerjisi, söz konusu mikroskobik yapıya ilişkin enerjidir: Taneciklerin kinetik enerjisi ve tanecikler arasındaki etkileşmeye bağlı olan potansiyel enerji
XX yüzyılın başına kadar fizikçiler enerjinin korunumu yasasından geniş ölçüde yararlanırken, kimyacılar da bir ‘korunum yasası’ndan (Lavoisier’in ‘Hiçbir şey yok olmaz, hiçbir şey yaratılmaz ’ sözüyle dile getirdiği yasa) kütlenin korunumu yasasından yararlanmaktaydılar Bununla birlikte, ağır bir atom çekirdeğinin fisyonu, büyük bir hızla ve bunun sonucu olarak yüksek bir kinetik enerji taşıyarak kaçan hafif çekirdeklerin doğuşuna yol açar Oysa, fırlatılan kütlelerin toplamı, başlangıçtaki ağır çekirdeğin hareketsiz kütlesinden küçüktür Einstein, kütle ve enerjinin eşdeğerliliğini kabul ederek, yiten kütleyi açıklamakla kalmamış, ayrıca iki büyük korunum yasasının olağanüstü bireşimini de gerçekleştirmiştir Yalıtılmış bir sistem için, kütle ile enerjinin toplamı değişmezdir Kütle ile enerji arasındaki eşdeğerlik Einstein’ın şu bağıntısıyla verilir: E = mc2 ; burada, m göz önüne alınan hızla hareket eden taneciğin kütlesi, c de ışık hızıdır Dolayısıyla, madde, kendi içinde akıl almaz derecede büyük miktarda enerji bulundurmaktadır Ayrıca, bu enerjiyi serbest bırakabilmek, sonra da debisini denetleyebilmek gerekir Hidrojenin kaynaşma tepkimesi için bu gerçekleşememiştir; çünkü hidrojen için enerji bir kez serbest bırakılınca, henüz ancak hidrojen bombasının yıkıcı gücü olarak kullanılabilir Uranyum atomunun nötronlarla bombardımanıyla gerçekleştirilen uranyumun fisyonuysa, denetlenebilmekte ve nükleer santrallerde kullanılan atom pillerinin temel mekanizmasını oluşturmaktadır
Yer de bir gezegen olarak, çok büyük bir enerji kaynağıdır; dönüşünün neden olduğu kinetik enerji Burada da zorluk, söz konusu enerjiyi kullanma olanağından kaynaklanır; çünkü insanlar Yer’in dönüşüyle birlikte sürüklenmektedirler Buna karşılık, Ay’ın ve fiziksel bir olay olan yerçekiminin varlığı söz konusudur Gelgitler ve gelgit hareketlerindeki güce dayalı santraller de bundan kaynaklanmaktadır
FİZİKSEL ENERJİNİN GELECEĞİ
Sonsuz küçük ve sonsuz büyüğün sunduğu bu enerjilerden geniş çapta yararlanmayı beklerken, yük hayvanlarından petrole kadar uzanan ‘geleneksel’ enerji kaynaklarına yönelmeyi de sürdürmek gerekir Dünyanın karşı karşıya kaldığı temel sorun, kuşkusuz, taşıma ve kullanım sorunlarının bağlı olduğu enerji kaynakları sorunudur Gerçekten, enerji kaynakları bütünüyle, bulundukları yerde ya da doğrudan doğruya, kullanılabilir halde değildir; bu da enerjilerin biçim değiştirme sorununu ortaya çıkarmaktadır Sözgelimi, bir kaynaktan enerji taşınırken, kaynağın sağlayabileceğinden çok enerji harcamak kuşkusuz anlamsız olmaktadır
Enerji kaynaklarının çoğu, taşınması özellikle kolay olan elektriğe dönüştürülür Barajlarda toplanan suyun potansiyel enerjisi buna örnek gösterilebilir Söz konusu potansiyel enerji, önce baraj vanalarının açılmasıyla kinetik enerjiye çevrilmekte, sonra da düşüşteki kinetik enerji, türbinler yardımıyla, dönme kinetik enerjisine dönüştürülmekte, bu da elektrik üreteçlerini (jeneratör) çalıştırmaktadır Yüksek gerilimli bir elektrik şebekesi, üretilen elektriği taşıyarak, sözgelimi, görünür dalga boyu bölgesinde elektromanyetik enerji haline getirilip aydınlatmada kullanılmasını sağlar
KİMYASAL ENERJİ
Tepkimeye yatkın bir ortam, mekanik, ısı, elektrik, ışık, vb biçimindeki enerjiyi soğurabilir ya da üretebilir
Yanma olaylarında, kimyasal enerji kullanılmakta ve mekanik enerjiye, ısıl enerjiye ya da başka bir enerji biçimine dönüştürülmektedir Isı verici güç, yani tepkime ısısı, yanıcı maddenin birim kütlesine orantılı olarak kullanılır Patlayıcı tepkimelerde, enerjinin büyük bir bölümü mekanik iş halinde, geri kalanıysa ısı halinde ya da ışıma enerjisi olarak açığa çıkar Pillerde ve akümülatörlerde, kimyasal enerji doğrudan elektrik enerjisi üretir; buna karşılık, bir elektroliz tepkimesi, böyle bir elektrik enerjisini harcar Havadaki karbon dioksit gazının klorofile dönüşmesi, ışık enerjisinin soğurulması olmadan gerçekleşmezken, fosforlu maddeler, kimyasal değişmelere uğrayarak ışık yayarlar Dolayısıyla, kimyasal enerjetik, her biri belli bir enerji biçiminin alışverişini konu edinen, çok sayıda dal içerir
MEKANİK ENERJİ VE ISI ENERJİSİ
Dış ortama iş sağlayabilen bir sistemin enerjisi vardır Böyle bir sistemde, bütünün hareketleri ya da cismin çeşitli bölümleri arasındaki etkileşmeler mekanik enerji kaynağı oluştururlar Isı enerjisiyse, sistemi oluşturan taneciklerin, öz hareketlerinden kaynaklanır
MEKANİK ENERJİ
Bir sistemin mekanik enerjisi, sağlayabildiği işe dayanarak ölçülür Bu kavram, insan işi kavramına, yani bir kütlenin, bir güç harcanarak, yerinin değiştirilmesine denk düşer Dinamik bilimi, bir F değişmez kuvvetinin, başlangıçta hareketsiz halde bulunan bir m kütleli cisme uygulandığında, ona, ivmesi, genellikle g ilegösterilen bir hareket ilettiğini gösterir Bu kuvvetin, güç etkisinin çizgisi doğrultusunda, x uzunluğundaki bir yer değiştirme sırasında ürettiği iş, tanım olarak W = Fx ‘e eşittir Bu cisim, ideal koşullarda (hiçbir sürtünme yoksa), alınan işi geri verebilir Gerçekten, eylemsizlik sayesinde koruyacağı bir V hızıyla kendi haline bırakılmış olan bu cisim, bir çarkla bağlanmış bir palete çarparsa, bu çarkı döndürecektir; dolayısıyla bir enerjisi vardır Hareketin yol açtığı bu enerji, kinetik enerji diye adlandırılır ve E=mV2 bağıntısıyla hesaplanır Bu bağıntıda m cismin kütlesi, V de hızıdır
Zemin üstüne bırakılmış ağır bir bilye, serbest düşüş nedeniyle ya da ağırlığından dolayı, eğik bir düzlem boyunca yuvarlanarak, bir hız kazanabilir Yer’e göre olan konumu yüzünden, bilye, potansiyel enerji adı verilen bir enerji birikimi taşır ve bu enerjinin, statik bir özelliği vardır Sistem tarafından depolandığında, onun biçimiyle birlikte değişir: Yer-bilye uzaklığı azaldığında, potansiyel enerji de, aynı biçimde azalır Buna, sistemin iki bölümü arasındaki etkileşme neden olur Böylece, iki elektrik yükü, iki mıknatıs, iki gezegen arasında, elektrik, manyetik ya da çekim potansiyel enerjilerinin tanımlanmasını sağlayan kuvvetler etki eder Gerilmiş bir yayda da, onu oluşturan moleküller arasındaki ‘esnek’ etkileşmelerin neden olduğu bir potansiyel enerji vardır Bu son örnek, potansiyel enerjinin kinetik enerjiye, kinetik enerjinin de potansiyel enerjiye kolayca dönüştürülebileceğini gösterir Bir sistemin mekanik enerjisi, kinetik ve potansiyel enerjilerinin toplamına eşittir Yalıtılmış bir sistem söz konusu olduğunda, bu toplam değişmezdir; yalıtılmış sistemlerde mekanik enerjinin korunması, fiziğin temellerinden birini oluşturur Bu, cisimlerin hareketini ve dalgaların yayılmasının incelenmesini sağlar Böylece, sesin, gaz içinde iletilmesi, potansiyel enerjinin kinetik enerjiye dönüşmesine denk düşen art arda sıkışmalar ve genleşmelerden kaynaklanır
ISI ENERJİSİ
Isı, çok sayıda fizik olayında ortaya çıkar Joule’ün, kalorinin mekanik eşdeğerini ölçtüğü 1845 yılından bu yana, ısının, potansiyel enerji ya da kinetik enerjiyle aynı nitelikteki bir enerji biçiminden başka şey olmadığı bilinmektedir Demek ki, bir sistemin toplam mekanik enerjisini hesaplamak için, ısı enerjisini de göz önünde bulundurmak gerekir Akışkanlardaki enerji alışverişlerini ve itici kuvvete dönüşümü inceleyen termodinamik, sistemler bütününün hareketleriyle ilgilenmez Bu durumda kinetik enerji sıfırdır ve bir akışkanın DU iç enerji değişikliği, akışkana sağlanan iş ile bu akışkana verilen ısının toplamı olarak tanımlanır Termodinamiğin birinci ilkesi, bu anlatımı, DU = W+Q bağıntısıyla açıklar Burada, W dış ortam ile değiş tokuş edilen işi, Q ise ısı alışverişlerini simgelemektedir Isı vererek iş elde etmek için, Carnot, iki ısı kaynağının gerektiğini göstermiştir: Akışkan, sıcak denilen kaynaktan ısı alır ve soğuk denilen kaynağa ısı verir Demek ki, ısının tümü işe dönüştürülemez
Gerçekten, ısı, moleküllerin çalkantısına, yani, kinetik enerjilerine denk düşer Bu ısıl çalkantı, tam anlamıyla düzensiz olduğundan, kinetik enerjinin yalnızca, iki kaynak arasındaki sıcaklık değişikliğinden dolayı düzenli olan bölümü kullanılabilmektedir Dolayısıyla buharlı makineler türündeki ısıl motorlar, bir sıcak kaynak (yani kazan) ile baca ve üretilen enerjinin bir bölümünü alan atmosferin oluşturduğu bir soğuk kaynaktan oluşmuşlardır Bu çift ısılı sistem bulunmazsa, enerjinin tümü, moleküllerinin kinetik enerjilerini aynı biçime sokmak için, ısıya dönüşür Enerji yitimine yol açan da, insan açısından pek kullanışlı olmayan bu enerji dönüşümüdür
NÜKLEER ENERJİ
Çekirdeklerin fisyonu ya da kaynaşması sırasında açığa çıkan enerjiye nükleer enerji denir Çekirdeklerin kohezyonunu (cisimlerin moleküllerini kendi aralarında bağlayan kuvvet) sağlayan kuvvetler, son derece güçlüdür Nükleonlardan (protonlar ve nötronlar) hareket ederek çekirdeğin oluşması sırasında, bu bileşenlerin kütlelerinin bir bölümü, söz konusu bağı, bağ enerjisi biçiminde sağlarlar Demek ki, bir atom çekirdeğinin kütlesi, onu oluşturan protonların ve nötronların kütlelerinin toplamından her zaman daha düşüktür Bu, m kütle yitimini betimleyen E bağ enerjisi Einstein’ın E = mc2 bağıntısı sayesinde hesaplanabilmektedir Bu bağıntıda, c ışık hızıdır Söz konusu enerjilerin belirlenmesi büyük önem taşır: Böylece, çekirdeklerin farklı kararlılıkları anlaşılabilir Bir çekirdekteki nükleonlar arasındaki bağ enerjisi arttığı oranda, çekirdek kararlılık kazanır Kütle yitiminin, orta bir değerdeki atom kütlesi olduğu ve demir gibi elementlerde, uranyum, plütonyum gibi ağır elementlerinkinden ya da hidrojen gibi hafif elementlerinkinden daha büyük olduğu saptanmıştır En kararlı çekirdekler, yaklaşık 8 MeV’luk (1 megaelekronvolt = 1 000 000 elektronvolt) bir bağ enerjisi gösteren geçiş metallerinin çekirdekleridir Bir uyarılma sonunda, ağır bir çekirdek bölünerek (fisyon) iki kararlı çekirdek verir Kazanılan enerji, fisyon için gerekli olandan çok daha büyüktür İki hafif çekirdeğin nükleer kaynaşma yoluyla birleşmesi sonunda da, önemli bir enerji elde edilir Bu tanecikler arasındaki elektriksel iteleme, birçok zorluğa neden olduğundan, şimdilik, hidrojenin izotoplarının nükleer kaynaşmasıyla yetinilmektedir
SONUÇLAR VE UYGULAMALAR
Dünya enerji tüketimi, her on yılda iki kat artmaktadır Bu artış sürerse, 3*1016 kWs olarak değer biçilen, fosil enerjisi rezervlerinin (petrol, doğal gaz, kömür, bitümlü yapraktaş) hızlı biçimde tükeneceği hesaplanmıştır Bu durumda, yeni enerji biçimlerinin araştırılması, insanlık için gün geçtikçe önem kazanmaktadır Yeni kaynaklar arasında da nükleer kaynaşma ve fisyonun ilk sırada yer aldığı, tartışma götürmez bir gerçektir Denetimli fisyon, nükleer reaktörlerde gerçekleştirilmekte, açığa çıkan nükleer enerjinin bir bölümü, ısı enerjisi olarak kullanılmaktadır Böylece, nükleer santraller elektrik üretmektedirler Günümüzde yalnızca gemilerde kullanılan nükleer motor, ilke olarak nükleer santrallerin donanımını anımsatır Fisyon sonucu açığa çıkan ısı, basınç altındaki suyun yüksek bir sıcaklığa ulaşmasını sağlar Bu su, ısısını, basıncı daha düşük olan bir ikincil devrenin buharlaşan sulu değiştiricisine iletir Üretilen buhar, pervaneleri ve elektrik üreteçlerini sürükleyen türbinleri çalıştırır Gemilerdeki nükleer motorların üstünlüğü gemilere sağladıkları büyük hareket özerkliğidir Termonükleer kaynaşmada, ‘yakıt’ olarak, okyanus sularında olağanüstü miktarda bol bulunan hidrojenin izotoplarından yararlanılmaktadır Ama, bu kaynaşma tepkimesi, çok fazla enerji açığa çıkarmakla birlikte, söz konusu enerjinin, hidrojen bombasında olduğu gibi, apansızın bütünüyle açığa çıkmasını önlemek için, denetlenmesi gerekmektedir
GÜNEŞ ENERJİSİ
Evrendeki en büyük enerji kaynağı Güneş’tir Güneş enerjisi, Güneş’te yoğun olarak bulunan hidrojen ve helyum gazlarının çekirdeklerinde meydana gelen füzyon olayıyla ışıma enerjisi olarak açığa çıkmaktadır
Güneş enerjisinin kullanılabilmesi için öncelikle toplanması gerekir Bu toplama işlemi ısıl ve elektriksel olmak üzere iki farklı yöntemle yapılmaktadır Basitlik ve ucuzluk gibi nedenlerle ısıl toplama yöntemi daha çok tercih olunur
Güneş ısıl sistemlerinin düşük ve yüksek sıcaklık uygulamaları vardır Düşük sıcaklık uygulamaları; yapıların ısıtılmasını, konut, sanayi ve tarımda çeşitli ısı gereksinimlerinin karşılanmasını kapsarken, yüksek sıcaklık uygulamaları; buhar üretiminden, maden ergitmeye kadar uzanmaktadır Isıl uygulamaların pek çok kullanım alanları olup, tarımda ve çeşitli sanayi kesimlerinde sıkça uygulanmaktadır
Güneş Pilleri:
Güneş enerjisinden elektrik elde etmenin değişik yöntemleri vardır Ancak en yaygın ve verimli olanı güneş pilleridir Güneş pilleri veya fotovoltaik hücreler, güneş enerjisini direkt olarak elektriğe çevirirler Fotovoltaik etki ilk kez 1839’da Fransız fizikçi Edmund Becquerel tarafından bulunmuştur İlk güneş pilleri ise 1954 yılında ABD’de Bell Laboratuarı’nda geliştirilmiştir
Güneş pilleri, ilk yıllarda daha çok uzay çalışmalarında uyduların güç gereksinimlerini karşılamak için kullanılmışlardır Güneş pillerinin, alternatif ve güvenilir bir enerji sistemi olarak görülmeye başlanması, 1970’lerin başında ortaya çıkan petrol krizi ile gerçekleşmiştir Gelişen performanslarının yanı sıra, maliyetlerinin azalması ve güvenilirliklerinin artması, seçenek olarak öne çıkmalarını sağlamıştır
Güneş pilleri, Güneş enerjisini direkt olarak elektriğe çevirirler Güneş pili hücreleri, katmanlarından biri pozitif, diğeri negatif olmak üzere en az iki kat yarı-iletken maddeden yapılırlar
Güneş pillerinin gelecekte yaygınlaşmasını sağlayan avantajları şunlardır:
** Ömürlerinin çok uzun olması,
** Bakım masraflarının az olması,
** Çevre dostu, temiz bir enerji kaynağı olması,
** Modüler olarak kullanılabilmesi (Kol saati ve hesap makinesi gibi küçük güçlü yerlerden, elektrik üretim santralleri gibi büyük güçlü yerlere kadar )
** Çok kısa bir sürede devreye alınabilmesi, gibi…
SONUÇLAR
Enerji ihtiyacına gereksinimin artması ve bunun yanı sıra çevre bilincinin de kazanılması sonucu alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgi artmıştır En önemli yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarından biri olan Güneş enerjisinden elektrik enerjisi elde etme yöntemleri ve kullanım alanları gün geçtikçe artmaktadır Görülen odur ki, çevre dostu ve tükenmez enerji kaynağı olan Güneş enerjisi ile ilgili araştırmalar gittikçe yoğunluk kazanmakta ve birçok alanda kullanımı yaygınlaşmaktadır Güneşli günlerin bol olduğu ülkemizde de bu konudaki çalışmalar hız kazanmıştır ve bundan sonra ilginin daha da artacağı beklenmektedir
|