Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çalışması, dönem, kimya, porselen, seramik

Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması



Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması
Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması

benim kimya ödevim porselen ve seramik bunlar ilgili bütün bilgileri öğrenmek istiyorum dönem ödevim bana yardımcı olursanız sevinirim

Alıntı Yaparak Cevapla

Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması



TÜRKİYEDE SERAMİK SANATININ GELİŞMESİ

Türkiye’de Modern Seramik Sanatı bu alandaki endüstriyel gelişmelere de paralel olarak 1950 sonrasında gelişim göstermiştir Seramik sanatçıları, geleneksel Anadolu çömlekçilik ve çiniciliğinin bu gelişim üzerinde veri kaynağı olarak etkisi büyüktür
Anadolu üzerinde ilk ortaya çıkışı binlerce yıl öncesine dayanan seramik sanatı çağlarca kullanım alanı bulmuş süslemede de etkili olmuş başarılı bir sanat dalı olarak gelişim göstermiştir Günümüzde ise seramik sanatı çok farklı biçimlerde kendini göstermeye devam etmektedir Teknolojik gelişmeler sonucu ortadan kalkmaya yüz tutan halk çömlekçiliği de halen varlığını zor koşullar altında da olsa sürdürmektedir
Çağdaş faaliyetler izlenerek, sanatsal seramik biçimleri oluşturmaya yönelik ilk özel faaliyetlerden birini, Füreyya Koral’ın kurduğu görülür Füreyya Koral, seramik işine bir hobi olarak başlamış fakat geçen süre içinde teknik araştırmaların yanı sıra “form” deneylerini arttırarak öbür seramik sanatçılarına örnek olan bir gelişme içine girmiştir Sanatçı gerek duvar panoları olsun, gerekse porselen yapımına kadar uzanan sır ve pişirme teknikleriyle oluşturduğu objeler, seramik malzemesine başarılı ve ustaca yaklaştığını göstermektedir
Türkiye’de seramiğin geleneksellikten çıkıp, işlevsel yönünü endüstriye bırakarak sanat yapılarında özgün eser olarak kullanılması bir sanat dili olarak ortaya çıkması çok kolay gerçekleşmez Çünkü seramik sanatına kap ve mimari süsleme olarak bakılması bunu gerektirir Seramik sanatına özgün bir sanat dili olarak bakmak sanat kültürü ve eğitiminin artması sonucu gerçekleşmiştir Bu konuda sanatçıların özverili çalışmaları da çok büyük başarı sağlamıştır
İlk dönemlerde seramik sanatının anlaşılması ve yorumlaması zor olmuştur Seramik özgün bir sanat dili oluşturmak yolunda işlevselliğinin dışında tek başına bir anlam ifade ederek soyut formlara dönüşme olanağı da bulmuştur Bu soyut formların anlaşılamaması var olmasını ve üretimini engellememiştir Bu durumda izleyicinin bu sanata yabanı olması sorunu, sanatın kültürlenmenin dışında özel bir duyarlılık olduğunun kabul edilmesiyle aşılabilir olması söz konusudur Bugün Türkiye’de seramik ve seramik heykel sanatı güzel sanatlarla uğraşan kurumların ve insanların artması ile belirli bir düzeye gelmeye çalışmaktadır ve bazı olumsuzluklara rağmen varlığını figüratif ve genelde soyut eserler olarak sürdürmeye devam ettirmektedir Günümüzde sanatçının yeni biçimler yaratma düşüncesi ne yaptıkları soyut seramik heykeller özgün biçim ifadesinin yanı sıra, bilgi, deney ve yeteneklerinin pekiştirilmesi ile ortaya konulmalıdır Sadi Diren seramiğin sanat olmasını sağlayan nedenleri yüzeysel ve hacimsel konuların iç içe olması resim ve heykel kurallarını kapsaması, tekniğin ustaca kullanılmasına bağlar
Seramiğin geniş uygulama olanağı araştırdığı aşamalar birbirini izlemiştir Mimari yapıların iç ve dış yüzeylerine benzeyen seramik özellikle otel, banka gibi farklı işlevlere yönelen yapılarda karşımıza çıkmaktadır Jale Yılmabaşer, Hamiyet Çolakoğlu, Bingül Başarır gibi seramik sanatçıları, bu yolda uğraş verenlerdir Tanıtım sorununa özel bir önemle eğilen Jale Yılmabaşer’ın “form” ve motif uyumunu araştıran çalışmalar yaptığı da görülmektedir
Seramik alanındaki uğraşları, eğitime katılma payı ile de orantılı bulunan Beril Anılanmert, Tülin Ayta, Fehmi Erdoğdu gibi sanatçılar ortak denebilecek bir araştırma disiplininin sonuçlarını, toprak malzemenin kolayca kabul edilebileceği doku ve kıvrımlar halinde karşımıza çıkmaktadır
1970 sonrası ve günümüze yakın dönemden birkaç sanatçı seçilerek seramik sanatı anlatımına örnek verilmiş olacaktır
ÜNAL CİMİT
Ünal Cimit 1934’de Karadeniz Ereğli’de doğmuştur Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü Halil Dikmen ve Bedri Rahmi Eyüboğlu Atölyesinde üç yıl devam etmiştir 1976’da Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümünde alçı şekillendirme dersleri vermiştir Ünal Cimit sanatında Anadolu kültüründen oldukça etkilendiği ürünlerinde yüzeyleri zengin kılmak için toprak sır kullanmıştır Anadolu uygarlıklarından oldukça etkilenen sanatçı, Artemis çıkışlı bir dizi form üretmiştir Sonraki aşamada aynı çıkış noktasından hareketle soyut formlar yapmıştır Çalışmalarında kullandığı toprak sırları, onun sanatında ona karakteri veren önemli bir ayrıntıdır
JALE YILMABAŞER
1958 yılında Devlet tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Seramik Bölümüne girmiştir Öğrencilik yıllarında stajlarını Almanya Arzberg Schonwald porselen firmasında yapmıştır Öğrenciliği sonunda eğitim aldığı okulda araştırma görevlisi olmuştur Halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyeliğini sürdürmektedir Jale Yılmabaşer çağdaş Türk seramik sanatının önemli isimlerinden birisidir Yapıtlarında farklı teknikleri ve malzemeleri deneyerek sanatını zengin kılmış üretken bir sanatçıdır Yapıtları arasında en çok duvar seramiği bulunmaktadır Sanatçı çalışmalarını kumaşa ve resme de yansıtmaya çalışmıştır Çok renkli çalışmalarında fazla hacimsel zorlamalara gitmeden yüzeyde çizgi ve doku arayışları ile ürün vermiştir Duvar seramiklerinin getirdiği bir alışkanlıkla üç boyutlu işlerinde de alçak rölyef ve yoğun çizgisel anlatımı kullanmıştır Derinlemesine şekillendirilmeyen formlar, yüzeyde çizgi ile yapılan anlatım ve alçak rölyef sanatçıya zaman kazandırmıştır Tabaklarında eliyle şekil verdiği ana yapı üzerinde dekor ve renk uygulamaları görülmektedir Seramiklerinde oldukça farklı düzeyler yakalama çabasındadır Daha çok hazır sırları kullanarak seramikleri oldukça kalabalık farklı sır ve renkler ile zenginleştirmektedir
BERİL ANILANMERT
1942’de İzmir’de doğmuştur 1968 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümünü bitirmiştir Japonya’da pek çok bölgede seramik sanatı üzerine incelemeler yapmıştır Sanatçı halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır
Beril Anılanmert’in sanatçının çıkış noktası doğa ve doğanın sonsuz devinimi olmuştur Sanatçı bir dönem Anadolu İslam Çağındaki kap benzemelerini çağdaş bir yoruma ulaştırmak yolunda çalışmıştır Üç boyutlu formların yanı sıra duvar tabakları da yapmaktadır Çalışmalarında doğanın, devingen serbest organik kıvrımlarıyla çatışan bir geometri oluşturarak doğadaki yaşama bir göndergede bulunmaktadır Sanatçının çıkış noktasını oluşturan doğa, tabaklarının bezemesinde çalışma süreleri ile tabak yüzeyine aktarılmıştır Bazı organik form kıvrımlarını tabak yüzeyine alçak bir rölyef oluşturacak şekilde yerleştirdiği çalışmalarda görülmektedir
Görüldüğü gibi sanatçıların üslubunun oluşumunda pek çok etken rol oynamış, sanatçılar farklı kaynakları kendilerine çıkış noktası olarak almışlar başarılı çalışmaları ile seramik sanatının gelişimine katkıda bulunmuşlardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kimya Çalışması - Porselen Ve Seramik - Porselen Ve Seramik Dönem Çalışması



SERAMİK SANATI

Günlük işlerde kullanılan çeşitli toprak kaplara genel bir adla keramik ya da seramik denilir Bu kaplar, öteki kullanım eşyaları gibi biçim ve süslemeleriyle birer sanat değeri taşıyabilir, dolayısıyla sanat tarihi araştırmalarına konu olur ve müzelerde seçkin bir yer alırlar

Yapılan kazı ve araştırmalar, hem İslam ülkelerinde hem Anadolu dışındaki Türk devletlerinde sanat değeri taşıyan keramik örneklerinin çok yaygın olduğunu ortaya koymuştur Bu keramikler, yetkin formları kadar üstün bir teknik ve zevkle yapılmış süslemeleriyle de dikkati çekmektedirler Özellikle Abbasiler, Fatimiler, Samanoğulları, Karahanlılar ve ıran Selçuklularında çok gelişmiş bir keramik sanatı olduğu bilinmektedir 9 yüzyıldan 13 yüzyıla kadar gelişen bu sanat, asıl büyük teknik çeşitliliğine İran’da, Büyük Selçuklular döneminde ulaşmıştır

Anadolu Türk keramik sanatı, Büyük Selçuklu keramik sanatından kaynaklanmıştır Anadolu Selçuklu döneminden elimize geçen az sayıda buluntu, Selçuklu ve Artuklu keramiğinin yüksek bir sanat değeri taşıdığını anlamamıza yetmiştir Bu dönemin sırsız keramiklerinde kazıma, çizikleme, kalıpla kabartma, oyma-ajur gibi süsleme teknikleri kullanılmıştır Ayrıca, “Barbotin” denilen, elde biçimlendirilen keramik hamurunun kabın yüzeyine uygulanması tekniğine de rastlanmaktadır Keramikte sırın kullanılmaya başlanması ile kaplara,renkli ve çekici bir özellik kazandırılmıştır Bu dönemde firuze sır altına siyah dekorlu ya da sarı-kahverengi sırlı Selçuklu keramiklerine sıkça rastlanır

İslam ve Bizans sanatında kullanılan “Sgraffitto” tekniği, bu dönemde Anadolu’da da karışmıza çıkar Bu teknikte, sarımsı ya da kırmızı keramik hamurunun üzerine çiziktirme ve kazıma ile geometrik motifler ya da stilize bitki motifleri yapılıyor, sonra da bu motiflerin araları renkli sırlarla sırlanarak fırınlanıyordu Bu gruba ait Selçuklu figür anlayışını yansıtan insan ve kuş figürlü örnekler de bulunmaktadır

Bir başka keramik tekniği de “Slip” denilen tekniktir İslam sanatında 9 ve 10 yüzyıllarda rastlanan slip tekniğinin Anadolu Türk sanatında da kullanıldığı Kubad Abad Sarayı, Elazığ Korucutepe, Samasota ve Kalehisar kazılarında çıkan buluntulardan anlaşılmıştır Bu teknikte, kırmızı keramik hamuruna önce beyaz renkte kalın bir astarla örnekler yapılıyor, sonra üzeri sarı, yeşil ya da firuze gibi tek renkli bir sırla sırlanıp fırınlanıyordu Büyük Selçuklular döneminde İran’da Rey ve Keşan merkezlerinde görkemli örnekleri verilmiş olan “Minaî” tekniğine Anadolu’da rastlanmaz Bu teknikte, çok renkli boyama (7 renk) kullanılıyor şeffaf sır altında dört renk (firuze, yeşil, mavi, mor) yer alıyor, fırınlandıktan sonra sırlanan kabın üzerine aralarında kırmızının da bulunduğu üç renk (beyaz, siyah bazen de altın yaldız) sürülüyordu Abbasiler döneminde görülen sır üstüne madeni pırıltı veren perdah tekniği, Büyük Selçuklular tarafından üstün düzeyde uygulanmış, ancak Anadolu Selçukluları tarafından kullanılmamıştır Kazılarda bulunan az sayıda parçanın da ithal olduğu anlaşılmıştır

Anadolu Selçuklularına ait buluntuların azlığına karışlık, Beylikler ve Erken Osmanlı dönemine ait çok sayıda örnek, keramik sanatında 14 ve 15 yüzyıllarda büyük bir gelişme ve teknik çeşitlenme olduğunu ortaya koymuştur ıznik’te yapılan kazılar ve bulunan fırınlar bu dönemde asıl keramik merkezinin ıznik olduğunu göstermiştir Buluntulardan Selçuklu sgraffitto ve slip tekniklerinin de bir ölçüde devam ettiği anlaşılmıştır Ayrıca ilk olarak Milet’te bulunduğu için “Milet işi” diye adlandırılan bir keramik türünün asıl merkezinin de yine ıznik olduğu, aynı kazılarla kanıtlanmıştır Milet işi denilen grupta kırmızı hamurlu keramik beyaz astarla astarlanmakta, bunun üstüne motifler çizilerek boyanmakta ve şeffaf, renksiz bir sır sürüldükten sonra fırınlanmaktaydı Bu keramiklerde zengin bir motif çeşitliliği karışmıza çıkar Serbest fırça vuruşlarıyla yapılmış, merkezi bir rozetten dağılan yelpaze biçimli yapraklar sık görülen desenlerdir En çok kullanılan renkler ise mor, firuze, yeşil ve kobalt mavisidir En yaygın süsleme türleride geometrik desenler, radyal bölümlemeler, stilize bitki, kuş ve balık figürleri hatta insan yüzleridir Daha çok halk sanatının zevkini yansıtan bu keramikler oldukça kaba tekniklerine karışn, değişik ve zengin bir desen yaratma gücünü sergilerler Ayrıca bu tabakların Beylikler döneminde alçı mihraplarda bir süsleme ögesi olarak da kullanıldığı görülmektedir

Osmanlı keramik sanatı örnekleri ise Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemine kıyasla, desen zenginlikleri ve teknik kaliteleri ile çok daha ileri bir aşamayı vurgulamaktadırlar Bu dönemde artık, imparatorluk sanatına yaraşır mükemmellikte bir keramik sanatı yaratılmıştır Dönemin keramiklerinde üstün nitelikli beyaz hamur kullanıldığı için astar sürülmeden desenler boyanır ve şeffaf bir sır sürülüp fırınlanır Bu döneme ait cami kandilleri form bakımından da büyük bir olgunluğa ulaşıldığını gösteren örneklerdir Yapıldıkları döneme ve bölgeye göre farklılık gösteren keramikler, mavi-beyaz türle başlayıp giderek artan renkleriyle gruplara ayrılırlar

15 yüzyıl sonuyla 16 yüzyıl başında, porseleni anımsatan üstün kaliteli bir keramik grubu karışmıza çıkar Bunlar beyaz, sert ve pürüzsüz hamurları, kaliteli sırlarının altındaki çok çeşitli desenleriyle göz doyurucu keramiklerdir Yapılan incelemeler, tabakların içlerini ve dış kenarlarını süsleyen motiflerde 15 yüzyıl Ming dönemi Çin porselenlerinin etkileri olduğunu ortaya koymuştur Uzak Doğu kaynaklı, Çin bulutu, stilize ejder ve sembolik üç top motiflerinin yanı sıra şakayık ve üzüm salkımları da sık görülür Ayrıca Türk sanatına özgü zarif rumili kıvrık dallar, kuş, geyik, balık gibi motifler, hayvan mücadelesi sahneleri, stilize iri çiçek ve rozetler, kufî ve nesih yazılar, o zamana kadar görülmeyen zenginlik ve incelikte bir desen çeşitlemesi sunarlar Yine mavi-beyaz grubuna giren ve yanlış olarak “Haliç işi” diye tanıtılan bir türe de kısaca değinmek gerekir Bu türün belirgin özelliği, içiçe helozonlar oluşturan, küçük yapraklı ince dallarla dekore edilmiş olmalarıdır ıznik kazılarında çıkan böyle dekorlu çok sayıda örnek, bunların da yapım merkezinin ıznik olduğunu göstermiştir Ancak tabanında “Kütahya 1529” yazısı bulunan bir sürahi, Haliç işi keramiklerin o tarihlerde yalnız İznik’te değil, Kütahya’da da yapıldığını ortaya koyar

16 yüzyıl ortalarından başlayarak, renklerde bir çoğalma görülür Bu tür örneklerde kaliteli beyaz hamur üzerine iri krizantem, bulut ve üç top motifleri ayrıca sümbül, lale, karanfil ve gül demetleri gibi çeşitli desenler, mavi, firuze, zeytin yeşili ve özellikle eflatun renkte boyanır, daha sonra renksiz, şeffaf sırla sırlanarak fırınlanırdı Bu desen ve renkte çiniler, şam’da 16 yüzyılın ikinci yarısına ait yapıların duvarlarını süslediği için yanlış olarak “Şam İşi” diye adlandırılmışlardır Yine ıznik kazılarında bol sayıda ele geçen bu tür çok renkli keramik parçaları, Şam işi sanılan grubun da aslında ıznik atölyelerinde yapıldığını ortaya koymuştur Bu görüşü doğrulayan bir başka kanıtda bugün Londra British Museum’da bulunan aynı gruptan bir cami kandilidir Kandilin kitabesinden, bunun ıznik’te 1549’da Nakkaş Muslu tarafından dekore edildiği anlaşılmıştır şam ışi olarak tanıtılan bu renkli keramikler, 16 yüzyılın ikinci yarısında yerlerini araya çimen yeşili ve mercan kırmızısının da katıldığı çok daha üstün örneklere bırakmışlardır

Osmanlı keramik ve çini sanatının bu yarım yüzyılı, gerek form ve desen inceliği, gerek teknik kalitesi bakımından dünya keramik sanatında Türk keramiğinin üstün yerini ve haklı değerini gösteren örnekler sunmuştur Bu dönemde değişik formlardaki kaplar ve duvar çinilerinin desenleri, çoğunlukla İstanbul’da saray nakkaşları tarafından hazırlanıp ıznik’e yollanırdı Orada önce beyaz keramik hamurunun üzerine astar çekildikten sonra kabın formuna uygun olarak özenle çizilen motiflerin içi kobalt mavisi, firuze, yeşil, beyaz bazen de kahverengi, pembe ve griyle renklendirilirdi Kullanılan renkler arasında şeffaf, parlak bir sır altına kabartma olarak uygulanan ve bu dönemi simgeleyen mercan kırmızısını özellikle belirtmek gerekir Deseni oluşturan sağlam siyah çizgiler ise bu çok renkli görünümü daha da etkili kılıyordu

16 yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı sanatının değişik dallarında görülen ve bitkisel motiflere ağırlık verildiği için, natüralist diye tanımlanan üslubu bu dönemin çini ve keramiklerinde bütün çeşitliliğiyle görmek mümkündür Haklı olarak “Türk Çiçeği” adını alan lalenin yanı sıra gül, karanfil, nar çiçeği, sümbül, nergis, menekşe motifleri, bahar dalları, üzüm salkımları ve servi ağaçları değişik biçimlerdeki kapları bir çiçek bahçesi gibi süslemiştir Tabakların kenar süslemelerinde ise mavi-beyaz keramiklerde görülen Uzak Doğu kökenli bulut, Çin kayası, su dalgası, üç top gibi motifler bu dönemde de varlıklarını sürdürmüşlerdir Bitkisel bezemelerin yanı sıra figürlü örneklere de rastlanır Rüzgarda ıişmiş yelkenleriyle ilerleyen kalyonlar, Osmanlı İmparatorluğunun o dönem deniz savaşlarındaki başarılarını anımsatan ilginç örneklerdir Natüralist desenlerin arasına zaman zaman ilgi çekici başka motiflerin katıldığı da görülür Zemini kırmızı, mavi ve yeşil renkli balık pulu motifleriyle kaplı bir tabak, günümüze kalan ilginç örneklerdendir Yine bu döneme ait bir grup örnekte yaprak ve çiçek motifleriyle birlikte çok canlı ve hareketli tasvir edilmiş kuşlu, balıklı hatta sfenks, ejder gibi efsanevi yaratıkların bulunduğu kompozisyonlara da rastlanır Paris’teki Cluny Müzesi, böyle bir grup keramiği vaktiyle Rodos’tan satın aldığı için eski yayınlarda bunlar “Rodos işi” diye tanıtılmıştır Oysa daha sonra ele geçen kaynaklar, kitabeli kaplar ve ıznik buluntuları, bunlarında İznik’te üretildiğini ortaya koymuştur

Bu dönemde İznik’ten sonra ikinci önemli keramik merkezi Kütahya idi Bazı İznik ve Kütahya keramik örneklerinde görülen Hıristiyani kitabe ve armalardan anlaşıldığına göre, bu üstün kaliteli keramikler, Avrupa ülkelerinde de çok tutuluyor ve sipariş üzerine hazırlanıyordu

Bronz kaplar (mezar esyasi) Roma Devri

17 yüzyıl boyunca, ıznik keramiklerinde giderek artan bir bozulmaya tanık olunur Motif ve desenler bir süre daha çekiciliklerini korusalar da renkler konturlardan taşmış, canlılıklarını yitirip soluklaşmıştır Parlak mercan kırmızısı ise kahverengiye dönüşmüş, sırlar da sararıp, üzerlerinde çatlaklar oluşmuştur Bu bozulma, 18 yüzyılda ıznik atölyelerinin bir daha açılmamak üzere kapanışlarına kadar sürmüştür

18 yüzyıl başında o zamana kadar ikinci derecede bir keramik merkezi olan Kütahya ön plana geçmiş, 18 ve 19 yüzyıllar boyunca bu etkinliğini sürdürmüştür İstanbul ve yöre illerin istekleri ve dış siparişler bu merkez tarafından karışlanmıştır Kütahya keramiklerinde de beyaz hamur ve sır altı tekniği kullanılıyordu Ancak bu keramiklerde ıznik’in klasik, sade formlarının giderek yerlerini daha fantezi formlara bıraktığı görülür Bu arada, motif çeşitleri ve kullanılan renk ıskalası da değişime uğramıştır Bitkisel motifler daha belirsiz bir görünüm almış, yeni bordür ve dolgu motifleri ortaya çıkmıştır 19 yüzyıl başında ise kabarık süslemelere de yer verildiği, ayrıca sarı rengin çokça kullanıldığı görülür Kütahya keramiklerinin dikkati çeken bir başka özelliği de kapların yalnız biçim ve süslerinde değil, türlerinde de büyük bir çeşitliliğe gidilmiş olmasıdır 19 yüzyıl Kütahya işi kahve fincanı ve tabaklarında motiflerin serbest fırça vuruşlarıyla çizilip boyandığı görülür Yine de fırçasını ustalıkla kullanmasını bilen nakkaş, bunlara halk zevkinin sevimli ve esprili çeşnisini katmayı başarmıştır Uçuşan melek figürleriyle süslü askı topları da ilginç örneklerdir Bunlar, o dönemde bir süs olarak belki de uğur için tavana asılıyorlardı Yine bu dönemde sevimli insan figürlerinin ince bir espri ile tasvir edildiği örnekler de vardır

Kütahya keramik sanatında, 18 yüzyıl sonlarında yavaş yavaş hızlanan bir gerilemeye tanık olunur Kapların formları gittikçe kabalaşmış, yüzeylerin pürtükler, sırda çatlaklar belirmiş zevksiz örnekler artmıştır Bu kalitesiz keramikler yüzyılımızın başına kadar devam etmiştir

18 yüzyıl ortalarından 20 yüzyıl başına kadar etkinlik gösteren üçüncü bir keramik merkezi de Çanakkale’dir Çanakkale, adını burada yapılan çanaklardan almış olsa gerektir Bu yörede keramik üretiminin kesin olarak ne zaman başladığı bilinmemekle birlikte, bu konudaki ilk bilgiler 18 yüzyıl ortalarında Çanakkale’den geçen bazı seyyahların notlarından öğrenilmiştir Çanakkale keramiklerinde kaba, kırmızı ya da kirli bej renkli bir hamur kullanılmıştır Sırlar ise kalın ve pürtüklüdür Geç örneklerde tek renkli sır üstüne boyama yapıldığı da görülür Figürlü tabakların, kase, küp, vazo gibi kapların yanı sıra Barok bir zevkle ve kaba bir fanteziyle oluşturulmuş sürahi ve ibriklere, heykelsi formlara hatta keramik mangallara da çokça rastlanır Bugünkü zevkimizi okşayan, kolleksiyoncuları çeken, daha çok halk resminin değişik konulu örneklerinin bulunduğu Çanakkale tabaklarıdır Bu tabaklarda yelkenli, cami, köık motiflerinin yanı sıra hayvan ve insan figürleri de yer almaktadır Çanakkale keramikleri, teknik yönden üstün olmamakla birlikte, karakteristik form ve desenleriyle bölgesel bir sanat zevkini yansıtmak bakımından değer taşırlar

Dönemlerinin üsluplarını yansıtan kaliteli örnekleri ile Anadolu Türk keramik sanatının sanat tarihinde önemli bir yeri vardır Günümüz Türk keramik sanatçılarının da geleneklerinden aldıkları birikimle, bugünün sanat zevkine uygun üstün örnekler üreten bir yaratma sürecine giriş olmaları, kıvanç verici bir durumdur

Keramiklerle birlikte yine erken dönemlere ait çok sayida çakmaktasi ve obsidyen alet ortaya çikartildi Obsidyen ve çakmaktasi aletle birlikte yonga ve çekirdeklerin bulunmasi burasinin küçük bir obsidyen isleme merkezi olabilecegini göstermektedir Bu nedenle Botan Suyu Vadisi’nin, Bingöl Daglari ve Van Gölü çevresinde bulunan obsidyen yataklarinin kullanimi ile birlikte bunlarin Mezopotamya’ya ulasmasi, Halaf kültürünün kuzeye yayilimi açisindan kullanilan bir geçis yolu oldugunu göstermektedir Ayrica Botan Suyu Vadisi, Bingöl Daglari ve çevresinde bulunan obsidyen yataklarinin farkli bölgelere ulastirilmasi açisindan da uygun cografi özelliklere sahiptir

Bu keramikler özellikle iskeletlere ait mezar çukurlarinin ve yerlesim yerinin batisinda bulunan surun yapimi sirasinda yüzeye çikmis olmalidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.