Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ait, ayrılır, azor, azot, bazlar, dna, kaça, nelerdi, organik, rna

Azot Ve Organik Bazlar Kaça Ayrılır? Dna Ve Rna Ya Ait Azor Ve Organik Bazlar Nelerdi

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Azot Ve Organik Bazlar Kaça Ayrılır? Dna Ve Rna Ya Ait Azor Ve Organik Bazlar Nelerdi



azot ve organık bazlar kaça ayrılır?
Azot ve Organik Bazlar Kaça Ayrılır? DNA ve RNA ya Ait Azor ve Organik Bazlar Nelerdi
dna ve rna'ya ait azot ve organık bazlar nelerdır?

Dna evr rna arasındaki 5 fark ve 5 ortak özellk?

Alıntı Yaparak Cevapla

Azot Ve Organik Bazlar Kaça Ayrılır? Dna Ve Rna Ya Ait Azor Ve Organik Bazlar Nelerdi

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Azot Ve Organik Bazlar Kaça Ayrılır? Dna Ve Rna Ya Ait Azor Ve Organik Bazlar Nelerdi



DN Ve RNA Arasındaki Farklar ve Benzerlikler - DNA RNA Özellikleri

DNA (Deoksiribonükleikasit) : Bir hücre içinde geçen her türlü biyolojik olayı DNA yönetirBu yüzden DNA’ya yönetici molekül denirDNA yönetici özelliğini, sentezini sağladığı enzimler ile gerçekleştirirDNA kendini eşleyerek,aynı yönetici özelliğinin diğer hücreye de geçmesini yani kalıtımını sağlarBu yüzden DNA’ya kalıtım molekülü de denir

DNA MOLEKÜLÜNÜN TEMEL ÖZELLİKLERİ (Watson ve Crıck’e göre)

1 DNA iki sarmal (heliks) iplikten oluşmuştur (Merdiven gibi)Merdivenin kolları fosfat ve şekerden,basamakları ise bazlar ve bunları birbirine bağlayan zayıf hidrojen bağlarından oluşmuştur
2 DNA’nın en önemli özelliği kendi kendisini eşlemesidir (Replikasyon veya duplikasyon) Bu eşleme DNA polimeraz enziminin yardımıyla olur
3 DNA sarmalında Adenin daima Timinle, Guanin ise daima Sitozinle eş yapar Bu nedenle :A / T = 1 G / S = 1 dir
4 Bütün DNA örneklerinde toplam pürin miktarı, toplam pirimidin miktarına eşittir Yani ; A + G = T + S Yani : A + G / T + S = 1' dir
5 A + G / G + S oranı ise her tür için karakteristik olup sabittir insanda bu oran 1,52’ dir Pürin ve pirimidin oranları belirli bir türün bütün hücrele rindeki DNA’ larda aynıdır
6 Adenin ile Timin eşlenirken aralarında 2 hidrojen bağı, Guanin sitozin eşlenirken aralarında 3 hidrojen bağı oluşur Bu bağlar DNA’daki diğer bazlara göre zayıftır Bir DNA molekülündeki Guanin + Sitozin nükleotidlerin oranı ne kadar çok ise DNA’nın iki ipliğini birbirinden ayırmak da o kadar güçtür
7 DNA’da baz ve şeker arasında glikozit bağı, fosforik asitle şeker arasında is ester bağı kurulur

DNA’ NIN GÖREVLERİ

1 Hücre bölünmesi sırasında (İnterfazda) kendinieşleyerek ana hücrenin DNA’sı kadar DNA’nın oğul hücrelere değişmeden aktarılmasını sağlar (Replikasyon)
2 Kalıtsal bilgi taşır
3 Hücrelerde RNA, protein ve enzim sentezini gerçek-leştirir
4 Mutasyon denilen kalıtsal değişikliklere olanak sağlar

RNA ( Ribonükleikasit) : RNA çekirdek, sitoplazma ve ribozomlarda bulunur Yapı birimi nükleotiddir Yani , Nukleotid = Azotlu organik baz + 5C’lu şeker + Fosfat ‘dan oluşur Tek zincirden oluşur

Azotlu bazları iki çeşit olup pürin grubunun elemenleri ADENİN ve GUANİN , pirimidin grubunun elemanları ise SİTOZİN ve URASİL’ dirBeş karbonlu şekeri RİBOZ’ durFosfat grubu ise DNA’ daki gibi fosforik asittir

Genetik olayların hücrede mo leküler düzeydeki temeli genetik materyal görevini üstlenen nükleik asitlerin yapı ve özelliklerine dayanır Nükleik asitlerin iki türü olan deoksiribonükleik asit DNA ve ribonükleik asit RNA temelde aynı yapısal özelliklere sahiptir
Genler, DNA‘daki bazı kimyasal dizilimler olan nükleotidlerden meydana gelmiştir Çoğunluk kromozomların içersinde bulunurlar Ayrıca DNA molekülü prokaryotlarda (Bakteriler) kromozom dışı genetik sistem, olan plazmidlerde, Ökaryotik hücrelerde genetik materyalin kromozomlar (Nukleus) dışında temel olarak (hayvan ve bitkilerde) mitokondri ve (sadece bitkilerde ve alglerde) kloroplastlarda bulunduğu bilinmektedir
1953 yılında Watson ve Crick DNA molekülünün kendine has özelliklere sahip bir çift sarmal yapı halinde bulunduğunu ileri sürdüler Bu araştırıcıların önerdikleri DNA yapısı o tarihlerde başka araştırıcılar tarafından ortaya konulan DNA ya ilişkin önemli bulgulara dayanmaktadır Bunlardan biri, Wilkins ve Franklin tarafından, izole edilmiş DNA fibrillerinin X-ray ışınlarını kırma özelliklerinin açıklanmasıdır Elde edilen X ışını fotoğrafları, DNA nın zincirlerindeki bazların diziliş sırasına bağlı olmaksızın, çok düzenli biçimde dönümler yapan bir molekül olduğunu göstermektedir Ayrıca TMV (tütün Mozaik Virusu) üzerinde yapılan çalışmalar da DNA ile ilgili çalışmalarda ışık tutmuştur
Bir başka önemli bulguda Chargaff tarafından saptanmıştır Herhangi bir türe ait DNA nın nükleotidlerine parçalandığında serbest kalan nukleotidlerde adenin miktarının timine, guanin miktarının da sitozine daima eşit olduğunun saptanmasıdır Yani Chargaff kuralı‘na göre doğal DNA moleküllerinde adeninin timine veya guaninin sitozine oranı daima 1’e eşittir (A/T=1 ve G/C=1)
İşte Watson ve Crick bu bulguları değerlendirerek böyle özelliklere sahip DNA makro molekülünün sekonder yapısına ait bir model geliştirdiler Bu modele göre, bir çok sorunun açıklanması yapılabildiğinden dolayı 1962 yılında bu iki bilim adamına Nobel Ödülü verildi
Bu modele göre;
DNA molekülü, heliks (=sarmal) şeklinde kıvrılmış, iki kollu merdiven şeklindedir Kollarını, yani merdivenin kenarlarını, şeker (deoksiriboz) ve fosfat molekülleri meydana getirir Deoksiriboz ile fosfat grupları ester bağlarıyla birbirlerine bağlanmıştır İki kolun arasındaki merdiven basamaklarında gelişigüzel bir sıralanma yoktur; her zaman Guanin (G), Sitozin’in (C ya da S); Adenin (A), Timin’in (T) karşısına gelir Hem pürin (yani adenin ve guanin) ile pirimidin (yani sitozin ile timin) arasındaki hidrojen bağları, hemde diğer bağlar, meydana gelen heliksin düzgün olmasını sağlar Pürin ve pirimidin bazları, yandaki şekerlere (Riboz), glikozidik bağlarla bağlanmıştır Baz, şeker ve fosfat kombinasyonu, çekirdek asitlerinin temel birimleri olan nükleotidleri meydana getirmiştir Dört çeşit nükleotid vardır Bunlar taşıdıkları bazlara göre isimlendirilirler (Adenin, Guanin, Sitozin,Timin)
DNA molekülü kendini oluşturan nukleotidlerin sayısına bağlı olarak, büyüklüğü türden türe değişen, uzun zincir şeklinde bir yapı gösterir İnsanda bu zincirin uzunluğu açıldığında 2 metreye kadar varabilir Bütün halinde eldesi zincirin hassas ve kırılgan yapısından ötürü çok güçtür
İki polinükleotid zincirin şeker fosfat omurgaları, ortak bir eksen çevresinde eşit çaplı ve sağ yöne doğru dönümler meydana getirir Nükleotidlerin bazları molekülün omurgasının iç kısmında bulunur Bazların konumları sarmalın eksenine 90 derece açı yapacak şekilde konumlanmıştır Birbirine komşu baz çiftlerinin dönümleri arasındaki uzaklık 3,4A dür Ayrıca her baz çifti komşusuna 36 derecelik açı yapacak şekilde yerleşmiştir Buna göre, yaklaşık 10 baz çifti 360 derecelik tam bir dönümü tamamlayacağından, her dönümün boyu 34A dür
İki polinükleotid zincirdeki nukleotidler karşılıklı olarak birbirlerine hidrojen bagları ile bağlanmıştır Bu bağ fosfor bağları kadar kuvvetli olmadığı için pH değişikliği, sıcaklık basınç gibi faktörlerde kolaylıkla birbirlerinden ayrılabilmektedir DNA nın kendi kopyasını yapması ve gen anlatımı, nukleotidler arasındaki hidrojen bağlarının ayrılması ile gerçekleşmektedir
Nükleotidler birbirlerine fosfat bağlarıyla bağlanarak, şeker ve fosfat kısımlarının birbirlerini izlediği serilerden oluşan bir omurgaya sahip uzun ve dallanmış polinükleotid zincirlerini meydana getirmiştir Kovalent ester bağları veya fosfodiester bağları olarak da bilinen bu bağlar son derece kuvvetlidir Fosfodiester bağlarının varlığı DNA molekülünün tek zincirli yapı halinde iken bile dayanıklı ve stabil yapıda olmasını sağlar Genetik mühendisliğinin hedeflerinden biri olan klonlama çalışmaları, doğal yolla gerçekleşmesi mümkün olmayan kovalent bağ kırılmalarını gerçekleştirerek yeni türler oluşturma çabalarını içerir
Nukleotidlerin yapısı bazik olmasına karşın oımurgadaki PO4(fosforik asit) grubunun varlığı polinükleotid zincirlerin asit özellikte olmalarına yol açar ve nükleik asit terimi de bu özellikten kaynaklanır
Hidrojen bağları daima bir pürin(A,G) ile bir pirimidin (T,C) bazı arasından meydana gelir A-T baz çiftinde 2 hidrojen bağı, G-C baz çiftleri arasında ise 3 hidrojen bağı bulunmaktadır Hidrojen bağlarının özelleşmesi; anahtar kilit modelinini andıran, uygun nukleotid moleküllerinin karşılıklı gelerek birbirlerine yine uygun sayıda hidrojen bağları ile bağlanmasını sağlar Böylece zincirin bir kolunda bulunan nukleotidlerin dizilişi,karşı kolda bulunan nukleotidlerin dizilişini bir çeşit dikte ve kontrol eder Tesadüfe bırakmayan bir titizlikle molekül yapısı oluşturulur ve kontrol edilir
DNA molekülünün en önemli özellik iki polinükleotid zincirin birbirinin tamamlayıcısı olmasıdır Pozitif (+) ve negatif (–) iki polinukleotid zincirlerinin tamamlayıcılık özelliği,genetik materyalin işlevlerini doğru biçimde nasıl yapabildiğinin açıklanması açısından DNA’nın en önemli temel özelliklerinin başında gelir
DNA çift sarmalının dikkate değer ve önemli bir özelliği, molekülü oluşturan zincirlerin birbirlerinden kolaylıkla ayrılabilmesi ve yeniden birleşebilmesidir Protein sen¤¤¤i ve Dna replikasyonu (kendi kopyasını oluşturması) bu özellik sayesinde meydana gelebilir DNA’nın iki zinciri, birbirine sadece H bağları ve hidrofobik etkileşimlerle bağlı olmaları nedeni ile, nükleotidleri arasındaki kovalent bağlardaki herhangi bir kopma olmaksızın çözülebilir (denatürasyon) Aynı şekilde çözülmüş molekülün zincirleri tamamlayıcı bazları arasında H bağlarının oluşumu ile birleşip sarmal yapıyı yeniden oluşturabilir (renatürasyon)
Nükleotidler arasındaki fosfor bağlarının kopması nedeniyle nükleotidlerin yerine başka nukleotid veya nukleotid dizisinin geçmesi mutasyonlara yol açarBu mutasyonların tek zincirli RNA molekülünde oluşma olasılığı çift zincirli DNA molekülüne göre daha fazladırMutasyonların neticeleri ölümcül olabilir Evrimsel gelişim içinde mutasyonların menfi yada müspet etkileri gözardı edilemeyecek noktadadır Günümüzde viral hastalıkların başında gelen AIDS’in önüne geçilememesinin en geçerli nedeni genomu tek zincirli RNA olan virusun sürekli mutasyonlar geçirerek kendini sürekli yenilemesi gösterilebilir

Kaynaklar:
a) Yaşamın temel kuralları Cilt 1/kısım 1 - Prof Dr Ali Demirsoy
b) Moleküler genetik 2 - Prof Dr Güler Temizkan
R N A
Ribonükleik asit ,nükleotidlerin ard arda yerleşmesiyle birleşmiş tek diziden oluşan (DNA nın tek sarmal zincirinden biri gibi) yüksek kaliteli moleküldür Nükleotid dizisinde şeker ribozdur, azotlu bazlar ise adenin, sitozin, guanin ve urasildir DNA molekülünden farkı Timin yerine Urasil olmasıdır Yapı ve fonksiyon olarak birbirlerinden ayrılan 3 tür RNA molekülü vardır
m-RNA
DNA molekülünde lokalize çözülme ile kopyası çıkarılan moleküllerdir RNA polimeraz adlı enzim ile DNA dizisindeki genlerin şifresi mRNA şeklinde oluşturulur DNA nın her bazına RNA zincirindeki tamamlayıcı baz karşılık gelir, böylece her Adenin’e bir Urasil, her Guanin e bir sitozin nükleotidleri ve bunun tam tersi kombinasyonda dizilimler oluşturulur Mevcut bir genin bilgilerini ihtiva eden mRNA molekülü hücre çekirdeğinden ayrılarak sitoplazmadaki ribozomlara varır ve bilgilerini işlemeye başlar mRNA lar DNA da yazılı genetik kodun karşı bir tipini oluşturur Bu şekilde birleştirilmiş RNA molekülü, tıpkı bir fotoğrafın pozitifi ve negatifi gibi kalıtım mesajının karşı tip halindeki eşidir Bu mesaj daha sonra sitoplazmada ribozomlar sayesinde çözülebilecek ve taşıyıcı RNA sayesinde amino asit birleşimi için kullanılacaktır
mRNA nın keşfi Fransız ve Amerikan araştırmacıların çalışma ürünüdür Fakat buna ait kavramı 1961’de kesinlikle belirleyenler, Fransız biyologları Jacob ve Monod’dur
r-RNA
Ribozomal RNA;ribozomlar sitoplazma içine dağılmış küresel yapılardır Proteinler ve ribozomal RNA denen özel bir RNA çeşidinden oluşurlar Türe göre ribozomun %40 ila %60ını bu moleküller meydana getirir Ribozomların rolü haberci RNA da yazılı genetik kodu çözmektir
t-RNA
Taşıyıcı RNA; 70 ila 80 nükleotidli bir moleküldür Zincirin bir ucu sitozin–sitozin–adenin (CCA) ve diğer ucu guanin (G) ile son bulur Ayrıca yapısında nadir bazlarda yer alır Biçimi 3 yapraklı yonca yaprağı ve molekülün iki ucundan oluşan bir ‘’Sap’’ biçimidir
tRNA nın rolü hücre ortamındaki amino asitleri ,mRNA tarafından kurulan protein montaj zincirine doğru taşımaktır Şu halde her tRNA belirli bir amino asit için özgüldür Bu özgüllük molekülün, bütün tRNA larda bulunan CCA bölümünün hemen önündeki ucunda yazılıdır tRNA ve onun amino asidi bir tRNA–aminoasit bileşiği oluşturur Her an sitoplazma her amino aside karşılık gelecek böyle bileşiklerden yedekler bulundurmaktadır
tRNA da yoncanın yapraklarından biri üzerinde bir baz üçlüsünden oluşan özgül bir başka bölge daha vardır Bu üçlü amino aside özgüldür ve mRNA üzerindeki ilgili kodunun bir ‘’antikodon’’unu oluşturur,Yani onun karşı-tipidir
Ribozom tRNA üzerinde kayıtlı kodu işlerken ,onun her kodonda ‘’durduğu’’ ve o belirli anda ,bir tRNA ya ilişkin antikodona takıldığı düşünülebilir Böylece tRNA lar, mRNA tarafından şaşmaz bir düzene, yani genetik koda göre kurulmuş montaj zinciri üzerinde arka arkaya gelecek ve yeni koda göre amino asitlerin birbirlerine takılmalarını sağlayacaktır Bir defa kullanıldıktan sonra her tRNA yeni bir amino aside bağlanır ve onu polipeptid zincirinde dizmeye koyulur
İşte RNA moleklleri 20 eşit aminoasitin eşitli sıra ve sayıda dizilimini oluşturarak protein dediğimiz yapıları oluşturma mekanizmasının yani protein sen¤¤¤inin başroln oynar

R N A D ü N Y A S I
Gnmzdeki dnyada DNA temel ynetici molekl
drHayatsal proteinleri ribozomlarda sen¤¤¤lenebilme
sini sağlamak iin DNA yardımcısı olan tek zincirli
RNA yı kullanır

Milyarlarca yıl evvel ilk ortaya ıkan kendini eşleyebilen organik maddenin RNA olduğu varsayılıyor ,bazı virslerde ynetici molekln RNA olması en byk kanıtlardan birisidirRNA nın kendini eşleyebileceği hakkında gnmzde g・l kanıtlar vardır Gerektende kendini eşleyen sentetik bir ribozom oluşturulmuş ve doğal olarak bilinen intron bağlayıcı ・-RNA nın bir alt birimi de kendi kopyasını oluşturabilme yeteneğindedir Yoğun doğal seilim daha az yararlı replikasyonları ve metabolitik kontrol sistemlerini elemek ynnde işleyecek ve yksek mutasyon hızına sahip bu ilkel formlar arasından tamir yetenekleri olan sistemleri seecektir
Proteinlerin temel yapısını oluşturan aminoasitlerin genetik kodları ok nadir durumlar hari軆~ tm canlılarda aynıdır Bu durum genetik kodun bir kez ve rastgele ortaya ıkmış olduğunu ve bilgi akışının kesilmesinin canlılar iin ldrc olabileceği
anlamına gelir Zamanla genetik kodda ufak mutasyonlar meydana gelmiş fakat genel bilgi akışının srekliliğinde kesintiler olmamıştırDNA ,RNA nın yerini
alarak doğal seilimde daha avantaşlı duruma gnmze de ulaşmıştır
Bazı bilim adamları ,ilk canlının nkleik asit gibi kendini eşleyebilen ncller olmasının daha olası olduğunu dşnrler Diğerleri ise ilkel ve gerek anlamdaki remeden farklı bir reme yeteneğine sahip prebiyontların ortaya ıktığını ve sonra yavaş yavaş genetik kontrol sisteminin geliştiğini savunurken ikinci modelde ise nce genetik kontrol sisteminin geliştiğini sonra bunun etrafında sitoplazma ve zarın
geliştiğini savunurlar

DNA ve RNA Arasındaki Benzerlikler Ve Farklar




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.