Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
araştırma, çalışmaları, için, nelerdir, uzay, yapılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma



Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma
Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

yha uzaydaki çalışmaları bn bulamorum napcam

Alıntı Yaparak Cevapla

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma



Uzay çalışmalarının tarihi gelişimi

Uzay çalışmaları Yer atmosferinin dışından insanlı ve insansız uzay araçlarıyla yürütülen araştırmalardır Daha çok gelişmiş ülkelerin yürüttüğü uzay araştırmalarının genel amacı; temel bilimlerin ve teknolojinin de itici gücü ile uzayda doğal olayların ölçülmesi, bilinmeyenin araştırılması, bilginin genişletilmesi Yer dışında insanlığa yararlı olabilecek kaynakların bulunmasıdır Genel itici güçler arasında ulusal itibar, ulusal güvenlik, bilimsel merak sayılabilir, özel amaçlar ise yer altı ve yer üstü kaynaklarının bulunup incelenmesi, denizlerden yararlanma, meteoroloji (hava tahminleri), iletişim (haberleşme) ve enerji gibi sorunlara yer atmosferi dışından yanıt aramaktır

Uzay çalışmalarının tarihi gelişimi

Uçma ve uzaya çıkma fikri çok eskidir, iranlıların, Hintlilerin ve Çinlilerin efsaneleri uçan adamlarla doludur Atmosfer varlığının kanatlı uçuşlar için gerekli olduğu, atmosfer olmazsa kanatlı uçmanın mümkün olmadığı çok sonra ancak 16 yüzyılda öğrenilmiştir, örneğin; Ay’a kadar kanat takıp uçmak öncelikle arada atmosfer olmasını gerektirir Halbuki yer atmosferinin kalınlığı Ay uzaklığının ancak on binde birini kapsar 17 yüzyılda Ay’a yolculuk üzerine bilim kurgu hikâyeleri yazılmaya başlanmıştır Bunlardan bazıları roket kullanımını da öngürüyordu Çünkü o zamanlar roket denebilecek âletler savaşlarda kullanılıyordu, ilk roket muhtemelen 13 yüzyıl başlarında Çinliler tarafından keşfedilmiştir 1232 de Çinlilerin bir savaşta yakıtı barut olan roketler kullandığı bilinmektedir Barut yakıtlı ilk roketlerin yapımı Avrupada da öğrenildikten sonra roketlerin askerî amaçlarla savaşlarda kullanımı yaygınlaşmıştır Bu arada zamanla barut yakıtlı roketlerin güçleri menzilleri, ağırlıkları ve hedefe ulaşımda güvenilirlikleri oldukça geliştirildi, ikinci Dünya Harbi’ne kadar roketler sadece patlayıcı maddeleri uzak hedeflere fırlatma amacıyla kullanıldı Ancak bu arada, roketlerin başka amaçlarla da örneğin, uzay uçuşlarında kullanılabileceği öğrenilmişti 19 ve 20 yüzyıllarda gerçekleşen teknolojik ilerlemeler sonunda, bir çok kimse roketlerle Ay’a gidilebileceğine inanmaya başlamıştır Rusyada NIKibalchich (1853- 1881) insan taşıyan roketlerin yapılabileceğini savunmuş ve 1890′da Alman H Gansvvindt (1856- 1934) bu düşünceyi daha da geliştirerek roketlerle yönlendirilebilen insanlı uzay araçlarının yapılabileceğini göstermeye çalışmıştır 1898 de Rus KTsiolkovsky (1857- 1935) roket operasyonunun matematiksel formülleri üzerine ilk çalışmasını tamamlamış, roketlerde katı yakıt yerine sıvı yakıt kullanımının gerekliliği üzerinde durmuştur Sıvı yakıtla daha fazla güç elde edildiğini ve bu gücün daha kolay kontrol edilebildiğini göstermiştir Tsioikovsky daha sonraki çalışmalarıyla çok kademeli roket kavramını geliştirmiştir Ancak Tsioikovsky kuramcı olduğu için düşüncelerini deneme evresine sokamamıştır Tsiolkovsky’nin sıvı yakıtlı roket önerisini ilk kez Amerikalı bilim adamı RHGoddard (1882- 1945) 1926′da uygulamaya sokmuştur Diğer taraftan Almanyada HOberth 191/’de sıvı yakıtlı asker? amaçlı roket yapımının projelerini doktora tezi olarak tamamlamış, ancak tez uygun bulunmayarak 1922′de geri çevrilmiştir Daha sonra Oberth’in, roketleri temel alan uzay uçuşları üzerine yazdığı bilimsel kitaplar hâlâ önemini yitirmemiştir Oberth’in çalışmalarından esinlenerek Avrupa’da ilk sıvı yakıtlı roket denemesini 1931 de Alman JVVinkler (1897-1947) yapmıştır 1927′de kurulan Alman Uzay Uçuşları Derneği de sıvı yakıtlı roket denemelerine başlamıştır Bu denemeleri yapanlardan biri de o zaman çok genç olan W Von Braun (1912- 1977) dur Almanya’da roket çalışmaları 1932′de ordu tarafından ele alınmış, 1937 ‘de bir deneme istasyonu kurulmuş ve sonra bu istasyonda V- 2 roketleri geliştirilmiştir Bir tonluk savaş başlığı taşıyan bu sıvı yakıtlı roketler, bugünkülerin öncüsü olarak savaşların gidişini değiştirdi ve Dünya’nın uzay çağına girişinde önemli bir rol oynadılar
İkinci Dünya Savaşı sonunda Alman roket uzmanları, başta Von Braun olmak üzere Amerikan ordusuna teslim olup çalışmalarına Amerika’da devam ettiler Savaştan hemen sonra Amerikan hava kuvvetleri; Atlas, Titan ve Thor gibi güçlü roketler geliştirirken Rus roket uzmanları (Örneğin; FTsander, SKorolev, VGlushko ve MTikhonravov) Tsiolkovsiky’nin bulgularını izleyerek kısa zamanda Atlantik’i bile geçebilecek güçte roketler geliştirdiler 1950′de uluslararası Astronotik Federasyonu kurulmuş, yıllık toplantılarında uzay uçuşu problemleri tartışılmış, uzay uçuşu için gerekli teknolojiye ulaşıldığında önce aletli ardından insanlı uzay araçlarının Dünya yörüngesine sokulması düşünülmüş, sonraki hedefler; Ay, Venüs, Mars ve diğer yakın gezegenler olarak belirlenmiştir Uygulamalar zengin ülkeler tarafından yapılabilmiş, 1955′lerde Rusya’da ve Amerika’da uzay uçuş programları plânlanarak uygulama aşamasına girilmiştir Ruslar ilk kıtalararası roketi 1957 Ağustos’unda fırlattılar Rusya’da bu güçlü roketler aynı yılın 4 Ekim günü ilk yapay uydu Sputnik 1′i Dünya yörüngesine oturtmak için kullanıldı Böylece çok kademeli roketler uzay uçuşlarında uygulamaya sokulmuş ve uzay çağı başlamıştır Sovyetler güçlü çok kademeli roketlerine sürekli yeni kademeler ekleyerek, Vostok ve Soyuz gibi insanlı ve insansız uzay araçlarının fırlatılmasında yararlanmışlardır Sovyetler hemen birincinin ardından 3 Kasım 1957′de Sputnik 2 yi içinde Laika adlı bir köpekle birlikte Yer yörüngesine oturturken ABD, aynı yıl Vanguard uzay aracının fırlatılmasında başarısız olmuş ve sonra 31 Ocak 1958′de ilk başarılı uzay aracını (Explorer 1) fırlatmıştır



Amerika’da Redstone ve Uno roketlerinden sonra Von Braun ekibi, insanlı uzay uçuşları için çok kademeli Satürn roketini geliştirdiler Apollo projesi için geliştirilen o zaman Dünya’nın en güçlü roketi Satürn V ilk kez 1967 de uygulamaya sokuldu Sovyetler Satürn V in yarı gücünde Proton roketini geliştirmişlerdi Proton roketi insanlı Ay yolculukları için geliştirilmiştir 1968′de Apollo projesiyle ilk insanlı Ay yolculuğundan sonra Ruslar insanlı Ay projesini iptal edip Proton roketini insansız uzay uçuşları için kulanmışlardır Daha sonra Ruslar, Satürn V ten çok daha güçlü dev bir roket, yaptılar Bu roket Ay yolculuklarında ve dev bir uzay istasyonunun Dünya yörüngesine oturtulması için kullanıldı Bu roket, 10 tonluk kütleyi Dünya yörüngesine oturtacak, 60 tonluk kütleyi Ay’a gönderebilecek güçtedir Raporlara göre üç kademeli olan bu dev roket, 1968-1972 yıllarında kaza geçirdiği için Ruslar daha sonra Energia adlı daha güçlü yeni bir roket sistemi geliştirmişlerdir:
Roketlerdeki itici gücün kaynağı roket motorlarında oluşturulan sıcak gazın hızla dışarı atılmasından doğan tepkidir Nevvton’un üçüncü yasasına göre her etkiye zıt yönlü bir tepki kuvveti oluşur Roketlerde roket motorlarından hızla püskürülen gaz, rokete zıt yönlü bir hareket sağlar Roketlerde bu itici gücü daha iyi anlamak için şişirilmiş bir balonu, ağzını bağlamadan havaya bırakın, balonun sönerken çıkardığı havanın itme gücüyle zıt yönde hızla hareket ettiğini göreceksiniz Roketler sıvı veya katı bir yakıtın yanında ateşleyci olarak ayrıca oksijen taşırlar Yakıt ve oksijen ayrı ayrı tanklarda depolanır ve pompalama sistemiyle belli oranlarda yanma odasına püskürtülür Yanma odasında oluşturulan küçük bir kıvılcım reaksiyonu başlatır Ortaya çıkan sıcak gaz büyük bir basınçla dışarı püskürtülerek zıt yönünde etki- tepki prensibine göre hareket sağlanır Hareketin hızı, roketin kütlesi yanında püskürtülen gazın ilk hızına ve birim zamanda püskürtülen gazın kütlesine bağlıdır Birim zamanda püskürtülen yakıt kütlesi arttırılarak çok büyük kütleli roketler uzaya fırlatılabilir Ancak bu durumda, uçuş boyunca fazla yakıt gerekeceğinden, büyük kütleli roketlerin fırlatılmasında yakıt depolarının büyük olması yanında, püskürtülen gazın ilk hızı da arttıralarak daha fazla tepki kuvveti sağlanır Roketleri jet motorlarından ayıran tek özellik, jet motorlarında oksijen tankı bulunmamasıdır Jet motorları oksijeni atmosterden alırlar Ancak bu nedenle jetler sadece oksijeni bol olan alt atmosfer katmanlarında uçabilirler Roketlerse atmosferin üst katmanlarında hatta boşlukta da etki- tepki prensibine göre hareketlerini sürdürebilirler




1980′li yıllara gelinirken hem ABD’de hem Rusya’da uzay mekiği denen ve tekrar tekrar kullanılabilen uzay araçları geliştirildi Uzay mekikleri güçlü roketlerle uzaya fırlatılmakta, Dünya etrafındaki yakın uzayda görevlerini yaptıktan sonra tekrar kullanım için tıpkı bir uçak gibi yer yüzüne inebilmektedir 1980′li yılların başında ABD tarafından uygulamaya sokulan uzay mekikleri birbirine bağlı üç roketle hareket ettirilmekte, yakıt olarak ayrı tanklarda sıvı hidrojen ve sıvı oksijen kullanılmaktadır Ek olarak yanlarda iki tane katı yakıtlı roket bulunmaktadır Mekik, Yer çekiminden yavaş yavaş kurtuldukça kademeli olarak işi biten yakıt depolarını okyanus üstlerinde boşluğa bırakmaktadır Ayrıca, mekiklerin kendi üzerlerinde küçük yapılı manevra roketleri bulunmaktadır Bugün için roket yakıtları büyük hacimli ve ağır kimyasal yakıtlardır Özellikle büyük kütlelerin uzaya fırlatılmasında kullanılan roket yakıtları çok fazla olması gerektiğinden, fırlatma işi mühendislik açısından oldukça zorlaşmakta hatta tehlikeli olmaktadır Bu bakımdan geleceğin roketleri için başka yakıt türleri düşünülmektedir Yeni düşüncelerden birisi iyon roketi veya elektrik roketidir Düşünceye göre ağır bir elementin, örneğin; sezyumun atomları tamamen iyonize oluncaya kadar ısıtılacak ve oluşan çok sayıda yüklü parçacık (plâzma) güçlü bir elektrik alanıyla hızlandırılıp uzaya püskürtülecek Etki tepki prensibine göre de roket zıt yönde hızlanacaktır Hesaplara göre iyon roketlerinde itme gücü çok fazla olmamakta ancak çok az yakıtla roket uzun süre ivmeli bir hareket yapabileceği için büyük hızlara ulaşacaktır, iyon roketlerinin ilk fırlatma sırasında yakıt kütleleri de az olduğundan bu roketlerle yer çekiminin daha kolay yenileceği sanılmaktadır Henüz büyük iyon roketleri devreye girmemiş olmasına karşın uzayda küçük iyon roketlerinin denemeleri başarıyla yürütülmektedir
Geleceğin roketleri için diğer bir düşünce nükleer güçten yararlanmaktır Nükleer denizaltılarda olduğu gibi bir reaktörden alınan atomik güçle bir sıvı, örneğin; sıvı hidrojen veya su, sıcak gaz hâline dünüştürülüp uzaya püskürtülerek rokete zıt yönde hız verecektir Daha da önemli bir düşünce yıldızların merkez bölgelerinde var olan nükleer enerji üretim mekanizmalarının roketlerde uygulanmasıdır Bilindiği gibi yıldızların merkezlerinde dört hidrojen çekirdeği, yüksek sıcaklık ve basınç altında birleşip bir helyum çekirdeğine dönüşmekte ve çok büyük bir nükleer enerji açığa çıkmaktadır Gök yüzünde yıldızlar çok uzak oldukları hâlde bu nükleer enerjinin çok büyük olması nedeniyle parlamaktadırlar Gelecekte roketlerde böyle bir enerji üretim mekanizması çalıştırılabilirse, evrende en bol madde hidrojen olduğuna göre roket yıldızlararası maddeden aldığı hidrojeni enerjiye dönüştürerek yıldızlararası yolculuk yapabilecektir Bugüne kadar roketler, insanoğlunun Ay’a gitmek gibi eski bir tutkusunu gerçekleştirmede çok önemli bir rol oynamıştır Güneş sisteminin içinde ve bunun da ötesinde insansız uzay araştırmalarının yapılabilmesini mümkün hâle getirmiş ve uzayla ilgili bilgilerin hızla gelişmesini sağlamıştır Yarının gelişmiş roketleriyle diğer Güneş sistemlerine ulaşma tutkusu da gerçekleşebilecektir Bugün kademeli roketlerle gerçekleştirilen başarılı uzay uçuş projeleri, proje adlarıyla (örneğin Apollo projesi) bilinmektedir Sovyetlerin en başarılı uzay uçuş projeleri sırasıyla; Sputnik, Vostok, Voskhod, Soyuz ve Venera projeleridir, önemli ABD uzay uçuş projeleri ise; Vanguard, Pioneer, Mercury, Apollo, Gemini ve Voyager projeleridir Ayrıca ilk uluslararası uçuş projesi olan Apollo- Soyuz test projesi 15-24 Temmuz 1975′te gerçekleştirilmiştir Rusya ve ABD’den sonra gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri, Çin, Japonya, Kanada, Hindistan, Brezilya ve Avustralya gibi birçok ülke uzay araştırmalarında önemli adımlar atmıştır Ancak uzay araştırmaları çok pahalı bir uğraş olduğundan, Rusya ve ABD dışındaki çalışmalar insansız küçük projelerle sınırlı kalmıştır ABD’deki uzay araştırmalarını Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi- NASA yürütmektedir, ilk 20 yılda NASA sivil ve askerî amaçlar için 90 trilyon dolar harcamıştır, yarım milyondan fazla insan çalıştırmaktadır Rusya’da bu işi Bilimler Akademisi ve bu kuruma bağlı Kozmik Araştırmalar Enstitüsü yürütmektedir Uzay araştırmalarında üçüncü güç 1964′te Avrupa Uzay Araştırmaları Organizasyonu- ESRO olarak kurulup 1975′te Avrupa Uzay Ajansı- ESA ya dönüşen Avrupa ortaklığıdır Bugün ESA; Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, italya, Hollanda, ispanya, isviçre ve ingiltere’den oluşmaktadır




Alıntı Yaparak Cevapla

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma



Uzay çalışmalarının bugünü ve geleceği

Uzay araştırmalarını beş ana grupta toplamak mümkündür Bunlar: (1) bilimsel amaçlı programlar, (2) haberleşme pogramları, (3) Yer’i gözleme amaçlı programlar, (4) uzay taşımacılığı programları, (5) uzay istasyonu kurma programlarıdır, özellikle ABD ve Rusya’nın Dünya’yı gözleme programları daha çok askeri amaçlıdır On üç üyesi olan Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın uzay araştırma programlarında ise askerî amaçlı hiçbir uzay çalışmasına yer verilmemektedir Bu bakımdan NASA’nın askerî amaçlı deneyleri NASA ve ESA’nın ortak geliştirdiği uzay araştırmalarında sorun olmaktadıdr NASA’nın ESA, Kanada ve Japonya ile ortaklaşa kuracağı uzay istasyonu bu yüzden yıllardır kurulamamıştır Bilimsel amaçlı uzay araştırmaları plâzma fiziği, astrofizik gibi bilim dallarında temel bilginin gelişimini sağlayan, evrendeki fiziksel olayların anlaşılmasına ışık tutan, ancak ülkelerin ekonomisine hemen doğrudan katkısı olmayan uzun vadede kârlı yatırımlardır Çünkü teme! bilimlerdeki bilgi birikimi, toplum sorunlarının çözümünde ilk başvurulan kaynaktır Haberleşme ve Dünya’yı gözleme amaçlı uzay çalışmaları araştırmadan çok, doğrudan hizmet çalışmalarıdır Haberleşme uyduları kıtalar arası telsiz- telefon görüşmelerini etkin bir şekilde mümkün kıldığı gibi, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelere aktarılmasını sağlarlar Dünya’yı gözleme amaçlı uzay çalışmaları ise, askerî ve meteorolojik gözlemler yanında; tarım, madencilik ve çevre amaçlı gözlem programlarını da içerir Verimli ve verimsiz toprakların dağılımı, toprağın çoraklaşması, çölleşme, orman alanlarının dağılımı ve değişimi, suların kirlenmesi, volkanik aktivite, ozon tabakasındaki değişimler gibi insanlığı doğrudan ilgilendiren konulardaki incelemeler yapay uydularla Dünya dışından etkin biçimde yapılabilmektedir Haberleşme ve Dünya’yı gözleme amaçlı uzay çalışmalarına yatırılan paralar ülkelerin ekonomisine çok kısa sürede katlanarak geri dönmektedir Bu bakımdan, birçok ülke uzay çalışmalarına haberleşme ve Dünya’yı gözleme uydularıyla başlamaktadır




Uzay taşımacılığı ve uzay istasyonu kurma programları diğer uzay araştırmalarına zemin hazırlayan alt yapı çalışmalarıdır Uzay araştırmalarına giren ve uzun vadede bu çalışmaları geliştirmeyi amaçlayan her ülke bu iki alana yatırım yapmaktadır Uzay taşımacılığı programları uzay rampaları ve değişik güçte ve yapıdaki roketlerin yanında tekrar tekrar kullanabilme olanağı sağlayan uzay mekiği yapım programlarını içerir Uzay mekiklerinin geliştirilmesi uzay araştırmalarına yapılan yatırımların kısıtlanması sonucu az yatırımla daha çok çalışma yürütme amaçlanarak yapılmıştır NASA 1986 daki “Challenger” kazasından sonra uzay mekiği programını durdurmuş ve ancak bir dizi güvenlik tedbirleriyle ilgili değişiklikten sonra 1988′de yeniden başlatmıştır Bu durum hem NASA’nın hem de ESA’nın uzay araştırması programlarında istenmeyen ertelemelere ve gecikmelere neden olmuşturRusya da 1980′li yılların ortalarında “Buran” adlı bir uzay mekiği geliştirip deneme uçuşlarını yapmış, ancak her nedense aktif uygulamaya sokamamıştır ESA’da uzaya 45′ton yük taşıyabilecek “Hermes” adlı küçük bir uzay mekiğinin yapımına üç yıl önce başlamıştır Hermes’in 1997′den sonra göreve başlaması planlanmaktadır Bu arada, ESA uzay taşımacılığı ve uzay istasyonu kurma programı için Ariana- 5 adlı çok güçlü bir roket sistemi geliştirmekte; “Mikrogravity”, “Eurecea” ve “Columbus” adlı çok amaçlı deney modüllerinin yapımını sürdürmektedir Columbus deney modülü, ESA’nın; NASA, Canada ve Japonya ile beraber geliştirdikleri “Freedom” adlı uzay istasyonunun bir parçasıdır NASA’nın askeri amaçlı kullanmak istemesi ve parasal kısıtlamalar nedeniyle istasyonun yapımı tekrar tekrar ertelenmiştir Freedom’un ancak 90′lı yılların sonunda Yer etrafında yörüngeye parça parça götürülüp orada monte edilmesi beklenmektedir Dünya ile Freedom arasındaki taşıma işini Hermes, NASA’nın uzay mekikleriyle beraber gerçekleştirecektir ESA son yıllarda, Dünya’yı gözleme programına hız vermiştir Bugün ESA’nın 10 uydusu Yer’i gözlemektedir ESA’nın bu programlarında harcanan paraların en az % 90′ının üye ülke ekonomilerine birkaç yıl içinde geri dönmesi öngörülmektedir
Bilimsel amaçlı uzay çalışması programlarına gelince, özellikle NASA’nın bu programları için bütçesi gitttikçe kısılmaktadır Bunun nedeni 1990 yılında Hipparcos adlı astrometri uydusunun istenen yörüngeye oturtulamaması ve yine 1990 yılında çalışmaya başlatılan Hubble Uzay Teleskopu’nun temel aynasında optik bir yanılgının ortaya çıkmasıdır, istenen düzeyde olmasa da bu iki uzay aracı çok yeni bilimsel veriler üretmektedir 199011 yılların bilimsel amaçlı uzay araştırmalarında en büyük başarıları sırasıyla: a) Magellan uzay aracıyla Venüs yüzeyinin çok duyarlı haritalanması, b) Rosat X- ışın teleskopuyla gök yüzünün önceki gözlemlere göre 100 kat daha duyarlı taranması, c) GRO gama ışını uydusu ile tüm gök yüzünün gama ışınlarında taranması, d) Ulysses uydusuyla Güneş’in manyetik kutuplarının ve gezegenlerarası gaz ve tozun incelenmeye başlanmasıdır Bu arada Jüpiter ve uydularının ayrıntılı incelenmesi için 1989 da fırlatılan Galile uydusu, Şubat 1990′da Venüs’ün, Aralık 1990′da da tekrar Yer’in yakınından geçtikten sonra Jüpiter’e doğru yoluna devam etmektedir Bu uydu, Aralık 1995′de Jüpiter’e ulaşacaktir Kasım 1989′dan beri evreni kırmızıötesi ışınlarıyla inceleyen COBE’nin gözlemsel verileri büyük patlama kuramını desteklemektedir 1978′den beri morötesi dalgaboylarında çok başarılı gözlemler yapan ve çoktandır durması beklenen IUE uydusunun, 1994 yılı sonuna kadar çalışacağı sanılmaktadır Bu uydunun gözlemleri, ülkemizdeki astronomlar tarafından da birçok araştırma ve tez projelerinde değerlendirilmektedir Hipparcos astrometri uydusunun da 1994 yılı ortalarında çalışmasını durdurması beklenmektedir Bir grup Türk astronomunun bu uyduda da bir gözlemsel projesi bulunmaktadır Hubble Uzay Teleskopu’nun ömrü daha çok uzundur I993 yılı sonunda bu teleskopun uzay mekiğiyle yörüngede onarımı yapılmıştır Güneş’in kutup bölgesini incelemek amacıyla ESA ve NASA ortaklığıyla Ekim 1990 da fırlatılan Ulysses uzay aracı, yaklaşık 60000 km/sn’lik hızla fırlatıştan sadece yedi saat sonra, Ay yörüngesini geçmiş ve Galile uydusundan bir yıl sonra fırlatıldığı hâlde, hızı ve izlediği yol nedeniyle Galile’den dört yıl önce1992′de Jüpiter’e ulaşıp onun çekim etkisiyle ekliptik düzlemi drşına çıkıp Güneş’e yönelmiştir Haziran 1994′te Güneş’in güney kutbundan, Şubat 1995′te ekvator bölgesinden ve Haziran 1995′te de kuzey kutbundan geçerek görevini sürdürmektedir Yolculuğu sırasında Güneş’in manyetik alanı, Güneş rüzgârı ve gezegenlerarası gaz ve toz ölçümleri yapacak, ancak kamerası olmadığı için hiçbir fotoğraf göndermeyecektir




1986′da Halley kuyruklu yıldızının çok yakınından geçerek birkaç uzay aracı tarafından yerinde incelenmesindeki başarı sonrasında NASA CRAF uzay aracıyla Hestia ve Tempel- 2 asteroitlerine gitmeyi planlamaktadır ESA ise Halley kuyruklu yıldızının içinden geçen GIOTTO uzay aracını, 1992 yılında Grigg- Skjellerup adlı kuyruklu yıldızına yöneltti Bu araştırmalar güneş sisteminin oluşumu ve evrimi hakkında yeni bilgiler verecektir Bu arada 90′lı yılların sonlarında Ay üslerinin kurulması, Mars’a insansız 1- 2 uzay aracı gönderilmesi, oradan toprak örnekleri getirilmesi, hatta 2000′li yılların başlarında Mars’a insanlı yolculukların yapılması ve Mars üslerinin kurulması planlanmaktadır Bu üslerde yaşama koşullarını oluşturma ve geliştirme çalışmaları şimdiden başlatılmıştır ABD ‘de Dünya’dan tamamen yalıtılmış BIOS- 2 adlı geniş bir ortamda bu tür deneyler yapılmaktadır Yaşamı Ay’a ve Mars’a taşıma çalışmalarına Japonya da büyük bir hızla başlamıştır Japonlar, 2030 dan önce Mars üssünü kuracaklarını bildirmektedir
Sovyetler Bîıiiği’nîn dağılmasından sonra, ilk kez bu ülkenin başlattığı uzay çalışmalarının geleceği oldukça karanlık görünmektedir Sovyetler Birliği yıllardır kendi uzay istasyonlarındaki uygulamalı çalışmalara ağırlık vermiştir 1985′ten buyana ikinci nesil 20 tonluk oldukça geliştirilmiş Mir Uzay istasyonu’nu etkin şekilde kullanmaktadırlar Tıp, biyoloji, tarım ve teknoloji gibi konulardaki uygulama deneyleri yanında Mir istasyonu’na bilimsel amaçlı çalışan gözlem aygıtları da yerleştirilebilmektedir Son birkaç yıldır Rusya, uzay çalışmalarında da batıya açılma, ortak çalışmalara girme politikası uygulamış; Fransa, İngiltere, İskandinav ülkeleriyle ortak deney programları oluşturmuş; hatta Suriye, Bulgaristan, Afganistan, Avusturya, Malezya ve Irak’la da bu yönde anlaşmalar yapmıştır




19901ı yılların başlarında Sovyetler, uzay çalışmalarında birkaç başarısızlık da yaşamıştır: Mars’a gönderilen iki Phobos uzay aracıyla irtibat kaybedilmiş, yani araçlar uzayda kaybolmuş ve her nedense Buran adlı yeni uzay mekiği kullanılamamıştır Sovyetler, geleceğe yönelik uzay çalışmaları olarak Energia- Buran kompleksi olarak fırlatma sistemlerini yenilemeyi ve 20′şer tonluk dört parçadan oluşacak dev bir uzay istasyonunun yapımını planlamaktadırlar Ayrıca Sovyetler 1990′lı yılların ikinci yarısında Dünya yörüngesine x ve gama ışını teleskopları ve interferometre olarak kullanmak için 10 m çaplı radyo teleskopları yerleştirmeyi planlamaktadır 1992 yılına girmeden Sovyetler Birliği’nin dağılmış olması nedeniyle uzay çalışmalarını her ne kadar olumsuz etkilemiş olsada önceden plânlanan programlan uygulamaya konmaktadır
Gelişmekte olan hatta geri kalmış ülkeler, gelişmiş ülkelerin uzay çalışması programlarına birer ikişer katılarak bir ucundan uzay araştırmalarına başlamaktadır Özellikle Birleşik Devletler Topluluğu son birkaç yıllık uzay araştırmaları politikası birçok ülkeye bu fırsatı vermiştir Uzay araştırmaları ileri teknoloji gerektirir Bir ülkenin uzay araştırmalarına başlaması o ülkede birçok sanayi kolunun gerektirdiği ileri teknolojinin hızla gelişmesini sağlar Uzay çalışmalarında parasal zorlukları aşabilmek, araştırmalardan maksimum yararı sağlayabilmek ve aynı çalışmaları boşuna tekrar etmemek için NASA ve ESA da artık mümkün olduğunca yaygın bir uluslararası işbirliğini yararlı görmektedir ve projelerin her aşamasındaki gelişmeler ilgili Türk bilim adamlarına da gönderilmektedir




Uzay çalışmaları, 1993 yılında ülkemizde de öncelikli bilim ve teknoloji alanları içine alınmış ve “Ulusal Gözlem Evi” kurulmasına karar verildikten sonra TÜRKSAT haberleşme, bilimsel ve yer uydu gözleme sisteminin gerçekleştirilmesi ve Türk Uzay Ajansı’nın kurulmasına olanak sağlanması için Fransız Aerospatiale firmasıyla bir anlaşma imzalanmıştır, İlk TÜRKSAT haberleşme uydusu, TÜRKSAT-1A 24 Ocak 1994 günü ESA’nın Ariane-4 roketiyle fırlatılmış ve fırlatılıştan 12 dakika sonra 3 kademe roketin ateşlenmesinde ortaya çıkan bir arıza nedeniyle düşmüştür TüRKSAT- 1B ‘nin yörüngeye oturtulup hizmet vermeye başlaması Ağustos 1994′te gerçekleşmiştir 1996 ortalarında TÜRKSAT-IC’nin yörüngeye oturtulması planlanmaktadır Ayrıca ülkemiz, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) kanalıyla Rusya’nın 1996′da atacağı Spectrum- X- Gamma uydusunun uluslararası gözlem işbirliğine katılmaya karar vermiştir Bu gelişmelerle, gelecek 4- 5 yıl içinde olanaklar değerlendirilebilirse ülkemiz de uzay araştırmalarına girmiş olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

Eski 09-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma




Uzay Kirlenmesi

Daha 30 – 40 yıl önce denizlerin ve atmosferin insan eliyle kirletilebileceğine ihtimal verilmiyordu Yer yüzünden sonra, büyük yerleşim merkezleri yöresindeki atmosfer ve denizler insan eliyle kirletildi; sonra bu kirlenme yüzeyde okyanuslara, atmosferde ise ozon katmanının, kutup bölgelerinde delinmesine kadar yayıldı Bu bakımdan insanoğlu, günlük yaşamını kolaylaştıracak yönde teknolojiyi hızla geliştirirken çevreyi kirleterek geleceğini tehlikeye atmaktadır
1957′de uzay araştırmalarının başlamasından bu yana Yer çevresindeki uzayın da hızla kirletilerek kritik bir noktaya doğru gidildiğini belirtmek gerekir Uzay kirliliğini oluşturan çöpler, boş yakıt tankları, yapay uydu parçaları ve görevini tamamlamış işe yaramayan yapay uydulardır Yer etrafında eliptik yörüngelerde dolanan bu çöpler çok yüksek hızlara sahiptir Kuzey Amerika Hava Komutanlığı (NORA) Yer çevresinde dolanan bu cisimleri radar ve optik teleskoplarla gözetim altında tutmakta ve kataloglamaktadır Bugün için 7000 kadar çöp kataloglanmıştır Toplanması oldukça zor ve pahalı olan uzay çöplerinin sayısı hızla artmaktadır Fazla yüksekte olmayan büyük parçalar atmosferin sürtünme etkisiyle frenlenip yere düşmeden yanmakta ve bazı kişiler tarafından UFO olarak saptanmaktadır Uzay çöplerinin yoğunluğu son 30 yılda 10000 kat artmıştır Çöp yoğunluğu bugünkü değerin 10- 100 katına ulaştığında parçalar arası çarpışmalar kritik bir değere ulaşacak, çarpışmalar sonucu, parçalar ufalanarak Yer etrafında yoğun bir zarf oluşturacaktır Uzay araştırmaları için büyük tehlikeler oluşturan uzay kirlenmesi, bu hızla devam ederse gelecek yüzyılda uzay araştırmaları için en önemli sorunlardan biri olacak ve ciddi önlemler almayı gerektirecektir Uzay araştırmalarını önde götüren gelişmiş ülkelerin sorumlu olduğu uzay kirlenmesine, şimdiden çözüm bulunması gerekmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

Eski 09-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma



Ayrıca bu linki de inceleyebilirsinizwwwforumsinsinet (Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları Hakkında Bilgiler Nelerdir?)

Bütün sınırlı genişlikleri içine alan sınırsız boşluğa uzay denir Uzayın büyük bir kısmında hiçbir şey yoktur: Ne gaz, ne sıvı, ne katı; ne de herhangi bir atom veya molekül Uzaya çıktığımızda dünyanın koruyucu atmosferinin dışına çıkmış oluruz Uzay, yaşamı sürdürmenin çok zor olduğu bir yerdir 1968’de Ay’ın fethine doğru yeni bir aşama gösterildi 15 Eylülde fırlatılan SSCB uzay aracı Zond-5, ilk Yer-Ay-Yer gidiş gelişini gerçekleştirirken, ABD’nin de Apollo tasarısına başlanmıştır Temmuz 1969’da Apollo-9 içinde Armstrong, Aldrin ve Collins ile uzaya fırlatıldı 21 Temmuz’da Türkiye saati ile 0456’da Neil Armstrong, Ay üstüne ayak basan ilk insan oldu Onu hemen Edwin Aldrin izledi Bunlardan sonra Apollo-11, Apollo-12 ve Apollo-13 uçuşları gerçekleştirildiApollo-13’ün yolculuğu sırasında (Nisan 1970) pilotların büyük bir kaza atlatmalarına karşın, uzay yarışında ABD üstün görünüyordu Bununla birlikte NASA bir süre için Ay programını durdurdu SSCB ise 1970 sonunda Ay üstüne ilk otomatik yumuşak iniş gerçekleştirdi SSCB’in fırlattığı Luna 16-20 Eylül 1970’te Bolluk denizine indi Luna-17 Ay üstüne bir ay aracı olan Lunakod’u bıraktı Bu araç 3600 mlik bir taramadan sonra Ocak 1971’de Luna-17’ye geri döndü
Güneş sistemi yaşama, 4,6 milyar yıl önce, içinde kayaç ve buz parçacıkları bulunan büyük bir gaz bulutu kütlesi olarak başlamıştır Bulut kendi çekim gücü nedeniyle sıkıştığında güneş oluşmuş, tanecikler de bir araya gelerek gezegenleri ortaya çıkarmıştır
Güneşin iç bölümünde nükleer füzyonla hidrojen helyuma dönüşür ve bu dönüşüm sonucu açığa çıkan enerji, önce ışık yuvarına, oradan da uzaya gider
b) Merkür
Güneşe en yakın gezegen Merkür’dür Ortalama 57,9 milyon km olan Merkür-Güneş uzaklığı astronomideki diğer uzaklıklara kıyasla gerçekten çok küçüktür
Güneşe çok yakın olduğundan, gündüz vakti Merkür’deki sıcaklık 423 C ye kadar çıkar Ama güneş battığı zaman sıcaklığın –183 C ye kadar indiği olur Güneşe bu kadar yakın olmasına karşın bazı uzmanlar Merkürde hala kraterlerin güneş görmeyen yerlerinde buz bulunabileceğini düşünüyorlar
Bir teoriye göre Merkür, bundan milyonlarca yıl önce 2 kez hemen hemen kendisi kadar büyük gök cisimleriyle çarpıştı İlk çarpışma sonucunda Merkür neredeyse tümüyle sıvılaştı, ağır metaller dibe batarak büyük çekirdeği oluşturdu İkinci çarpışma sonucunda da kabuğun büyük bir kısmı parçalanarak ince bir kabuk kaldı
c) Venüs
Güneşe en yakın ikinci gezegendir Güneşe uzaklığı 108 milyon kmdir Dünyaya en yakın konuma geldiğinde güneş ve aydan sonra en parlak cisimdir Işığı bazen gölgeler oluşturabilir
Venüs’ün atmosferi çok yoğundur Öylesine yoğundur ki; dünyadaki en güçlü teleskopla bile yeryüzü şekillerinin görülmesi imkansızdır Atmosferinin basıncı yüzünden ezileceğinden, gökyüzünden yağan sülfürik asitten yanacağından, atmosferi nefes almaya uygun olmadığından büyük bir olasılıkla hiçbir insan Venüs’ün yüzeyine ayak basamayacaktır
Venüs çok yavaş döner Kendi çevresinde dönmesi 243 gün sürerken, güneş çevresinde dönmesi 224 gün sürer Bu nedenle bir Venüs günü bir Venüs yılından daha büyüktür
d) Yer
Dünya, güneş sisteminde yaşam olan tek gezegendir Güneşe uzaklığı ortalama 149,6 milyon kmdir Dünya, demir ve nikel bir çekirdeği saran kayaç tabakasından oluşur Derinlere indikçe sıcaklık artar
Yaklaşık 4,6 milyar yıl önce, bir gaz ve toz bulutu yoğunlaşarak güneşi oluşturmuştur Bulutun içindeki başka maddeler birleşerek dünya ve diğer gezegenleri oluşturmuştur Dünyada demir ve nikel eriyerek çekirdeği oluşturmuştur 4 milyar yıl önce dünyanın kabuğu oluşup yanardağlardan çıkan su buharı yoğunlaşarak denizleri meydana getirmiştir
e) Mars
Dünyanın yarısı büyüklüğünde olan Mars birçok yönden dünyaya benzer Mars gününden sadece bir saat uzundur Marsta da dünyadaki gibi mevsimler vardır Ama güneşe uzaklığı 227,4 milyon km olduğu için ortalama sıcaklığı –28C dir Ayrıca bir Mars yılı 687 dünya günü sürer
Marstaki nehir yatakları Mars’ın ikliminin bir zamanlar daha sıcak, atmosfer basıncının da suyun yüzeye çıkmasını sağlayacak kadar yüksek olduğunu gösteriyor Belki de bilinmeyen bir olay Mars’ın atmosferinin uzaya kaçmasına ve demirce zengin olan toprağının pas rengi almasına neden oldu
Uzay yolculuklarının ateşli taraftarları 2030 yılı civarında insanoğlunun Mars’a ayak basacağını umuyorlar Daha sonra Mars’ta üsler kurulacak, bu üsler büyüyüp gelişecek ve en sonunda uzayın daha uzak bölgelerine yapılacak yolculuklar için fırlatma rampası olarak kullanılacaktır
f) Jüpiter
Güneş sistemindeki en büyük gezegen Jüpiter’dir 16 uydudan oluşan ailesi ile minik bir güneş sistemine benzer Çok küçük olan katı çekirdeği dışında minyatür bir güneş gibi hemen hemen tümüyle gazdan oluştuğu için Jüpiter diğer gezegenlerden farklı gözükür
3 Aralık 1973 tarihinde, Jüpiter’e ulaşan Pioneer-10, dünyaya Jüpiter’in bulutlarına ait ilginç fotoğraflar gönderdi 1979 yılında Voyager araçları Jüpiter’in dünyadan görülemeyecek kadar ince 3 tane halkası olduğunu buldular
Jüpiter’deki kırmızı leke ilk kez İngiliz astronom Robert Hooke tarafından 1664 yılında gözlenmiştir Aşağıdan yukarıya doğru hızla yükselen maddenin yarattığı 8 km yüksekliğinde, 40000 km uzunluğunda ve 14000 km genişliğinde olan bir fırtınadır Saatte 500 km hızla esen bu fırtına önüne çıkan küçük fırtınaları yutarak büyür
g) Satürn
Güneş sistemindeki ikinci gezegen olan Satürn, güneşe uzaklık sıralamasında 6 dır Jüpiter gibi Satürn’de neredeyse tümüyle gazdan oluşur Kendi çapının beş katı çapa sahip olan çok güzel görünüşlü halkaları oldu için Satürn’e “Halkalı Gezegen” de denir
Satürn’ün yoğunluğu o kadar azdır ki büyük bir göle konsa batmayacak kadar hafiftir
Satürn’ün halkaları aletleri oldukça ilkel olan eski astronomların aklını karıştırmıştı Galileo 1610 yılında ilk
Satürn’ün en büyük uydusu Titan’dır Merkür’den daha büyük olan bu uydunun yoğun ve kalın bir atmosferi vardır Bir uydudan çok küçük bir gezegene benzer 21yyın başlarında Amerikan Cassini uzay
h) Uranüs
Uranüs, 1781 yılında İngiliz astronom William Herschel tarafından bulundu Daha önce iki kez gözetlenmiş ama yeni bir gezegen olduğu anlaşılamamıştı Uranüs’ün güneşten ortalama uzaklığı 2 milyar 869 milyon kmdir Uranüs, güneş çevresindeki bir dönüşünü 84 yıldan biraz daha uzun bir zamanda tamamlar
Uranüs güneş çevresindeki yörüngesinde yan yatmış olarak döner, tıpkı yuvarlanan bir varil gibi BuBu garip dönüşe, milyarlarca yıl önce dev bir gök taşının gezegene çarpması neden olmuş olabilir
Uranüs’ün halkaları 1977 yılında, astronomlar gezegenin arkasından bir yıldızı gözledikleri sırada bulundu Yıldızın ışığı beklenenden 5 dk önce sönükleşince yıldızın ışığını engelleyenin bir uydu olabileceği düşünüldü Aynı şey gezegenin öbür yanında da tekrarlanınca bunun bir halka sistemi sonucu olduğu anlaşıldı
i) Neptün kez teleskopla Satürn’e baktığında, sanki üçlü bir gezegen sistemiymiş gibi, her iki yanında birer uydu gördüğünü sanarak şaşırmıştı İki yıl sonraysa uydular görünmez olmuştu sondasından ayrılacak olan Avrupa yapımı bir sondanın, uydunun atmosferine sokulması planlanıyor nedenle de zaman zaman her iki kutbu da bize doğru döner
j) Plüton
k) Onuncu gezegen
a) Kuyruklu Yıldızlar
Kuyruklu yıldızlar, Güneş sisteminin oluşum döneminden arta kalmış kayaç ve buz kütleleridir Gök bilimciler, bu buzlu kayaçların, Hollanda’lı gökbilimci Jan Oort’un adıyla anılan ve Güneş Sisteminin en dışındaki Oort bulutu bölgesinde yer aldığını düşünmektedirler
b) Meteorlar
Gökte kısa bir an için görülen ışık çizgilerinin nedeni meteorlardır Kuyruklu yıldızlardan kalan kayaç ya da toz parçacıklarının saniyede 70 km yi bulan hızlarla atmosfere girip yanmaları sonucu oluşurlar Kuyruklu yıldızlar, yörüngelerinde dönerken kopan parçacıkların atmosfere girip yanmasıyla gökte “meteor yağmuru” denilen görüntü-yü yaratırlar
c) Asteroitler:
Asteroitler, güneş çevresindeki yörüngelerde dönen ve gezegenlerden daha küçük olan gökcisimleridir Günümüze kadar keşfedilenlerin sayısı 4000’i geçmektedir Boyları küçük taş parçaları ile yüzlerce km çaplı kütleler arasında değişir Asteroitlerin çoğu Mars ile Jüpiter arasında uzanan Asteroit kuşaklarında yer alır Ancak “Truvalılar” adı verilen, iki grup halinde Jüpiter’in yörüngesini izlerler Öbürleri güneşin çevresinde dönerler
En büyük Asteroit 1801 yılında keşfedilen Ceres’tir 930 kmlik çapıyla dünyaya getirilirse Fransa yüzölçümü kadar bir yer kaplardı
4 YILDIZLAR
Evren, atomlardan galaksilere kadar var olan her şeydir Astronomlar evreni incelemeye başladıklarından beri onun nasıl ortaya çıktığını merak ettiler Çevremizdeki galaksilerin bizden uzaklaştığını ve evrenin genişlediğini buldular Eğer bu doğruysa evren geçmişte, günümüzden çok daha küçüktü Buna dayanarak “Büyük Patlama” (big-bang) teorisini geliştirdiler Bu teori her ne kadar tüm sorulara cevap vermese de astronomların yaptıkları gözlemlerle büyük bir uyum içindedir
Büyük patlama teorisine göre evren, bundan 15 milyar yıl önce çok büyük, hayal bile edilemeyecek kadar şiddetli bir patlama ile ortaya çıktı Büyük patlamadan önce neyin varolduğunu soramazsınız, çünkü her şey büyük patlamadan sonra ortaya çıktı Büyük patlamadan önce nelerin olup bittiğini de soramazsınız, çünkü zamanın kendisi de büyük patlamayla başladı

2 Dünya Savaşı’ndan sonra SSCBABD uzay çalışmalarına hız verdiler Silahlanma çerçevesinde yapılan bu soğuk savaş teknolojinin gelişmesine imkan sağladı SSCB 4 Ekim 1957’de Sputnik-1 adlı yapay uyduyu, daha sonra da 3 Kasım 1957’de Layka adlı köpeği taşıyan Sputnik-2’yi uzaya gönderdi Sputnik’leri ABDSSCB, içinde insan bulunan ilk uyduyu yörüngeye oturtarak yeni birilk ABD’li astronotlardan John Glenn’in bulunduğu Friendship ile ABDilk çıkışı gerçekleştirdi, bunu 3 Haziran 1965’de Edward White izledi Mariner-4 (ABD) Kasım 1964’de Mars gezegeninin ilk fotoğraflarını iletti Buna karşılık Lunik-9 (SSCB) ay üzerine ilk yumuşak inişi Şubat 1966’da gerçekleştirdi Bunu aynı yılın Haziran ayında ABD’nin Surveyor’ı izledi
2 UZAY ARAÇLARI ve uydusu Explorer-1 izledi (1 Şubat 1958) 12 Nisan 1961’de aşama yaptı Yuri Gagarin’i taşıyan Vostok-1 yörüngeye oturtuldu Bunu Şubat 1962’de içinde izledi Sonra da Lovell ve Borman 14 gün süreyle yörüngede kaldılar(4-18 Aralık 1965) Aleksey Leonov, 18 Mart 1965’de uzayda araç dışına
a) Füze motoru
b) Fırlatıcılar
3 ASTRONOTLAR
Astronotlar, uzaya çıkabilmek için aylar süren eğitimden geçerler Uzayda yön bulmak bu eğitimlerin en önemlilerindendir Uzay araçlarının içinde astronotların yerine yön bulmasını sağlayan çok gelişmiş bilgisayarlar vardır Bu bilgisayarlar hasar gördüğü zaman astronotların aracı kullanması gerekebilir
Uzayda yapılacak tüm çalışmalar daha önce yerde bir simülatörde denenir Burada telsiz kullanmayı, yer kontrol merkeziyle haberleşmeyi ve gerekirse arızaları nasıl giderileceği öğrenilir Bu simülatörlerde ayrıca yangın, güç kesilmesi, paraşüt arızası, yörüngeden sapma halinde küçük roket motorlarını kullanma öğrenilir
Uzaydaki yer çekimsiz ortama alışmak astronotlar için zor olur Görev sırasında uzayda yürümek gerekebile-ceğinden, su altında bazı çalışmalar yapılır Çünkü su altında hareket etmek yer çekimsiz ortamda hareket etmeye çok benzer
Kalkış sırasında astronotlar, kendilerini dünyadakinden 3 kat daha fazla ağır hissederler Bu çekime yer çekimin 3 katı anlamında kısaca 3g denir Astronotların bu çekime alışabilmeleri için merkezkaç aracı denen bir araca binerler Bu araç astronotların kendilerini dünyadakinden 3 kat daha fazla ağır hissetmelerini sağlar Astronotlar yola çıkmadan önce 2 hafta süresince karantinaya alınırlar Çünkü uzayda hastalanırlarsa en yakın hastaneye gitmek için 900km yol gitmeleri gerekir
Genelde bir ekipte 3 kişi bulunur Ekipte bir pilot, uzay aracının içine verilen havadan sorumlu bir kişi ve bilgisayarları kullanan bir uzman bulunur Güvenlik nedeniyle, herkes tüm görevleri yapabilecek şekilde eğitilir
4 ASTRONOMİ
Astronomi tüm bilimlerin en eskisidir Dünyada ilk insanın ortaya çıktığı günden bu yana insanlar gökyüzünü ve orada gördüklerini merak ettiler Gördükleri şeylerin resimlerini mağara duvarlarına çizdikleri için mağara adamlarının gökyüzünü gözlediklerini biliyoruz Ürün ekme ve hasat için en uygun zamanın güneş, ay ve yıldızların hareketleri incelenerek bulunabildiğini gördüklerinden beri insanlar gökyüzünü gözlemlemenin yararlı olduğunu anladılar
Her ne kadar eski Mısırlıların festival ve bayram günlerini belirlemek için güneş ay ve yıldızları kullandıkları biliniyorsa da gökyüzünü incelemeyi bir bilime dönüştürenler eski Yunanlılardır Örneğin eski Yunanlı Hipparkhos, çok doğru yıldız haritaları çizmişti
Her ne kadar astronomlar evrenin doğası ve yapısı konusunda oldukça çok bilgi biriktirmişlerse de, her şeyin ayrıntıları ile birlikte anlaşılması için teleskopun icadını beklemek gerekti 1608 yılında Hans Lippershey iki merceğin art arta yerleştirilmesinin uzaktaki cisimleri büyütebildiğini gördü Mercekleri daha rahat kullanmak için onları uzun bir borunun ucuna monte eden Lippershey ilk teleskopu yapmış oldu Lippershey’in icadı dünyada çabucak yayıldı Galileo daha gelişmiş bir teleskop yaparak gökyüzünü incelemeye başladı Galileo gördüklerine çok şaşırdı Ayda dağlar ve kraterler vardı Güneşte, oynayan küçük lekeler vardı Jüpiter’in bir sürü küçük uyduları vardı ve Venüs’ün görünüşü zaman geçtikçe değişiyordu En son keşif hepsinin en önemlisiydi Çünkü bu Venüs’ün dünya çevresinde değil de güneşin çevresinde döndüğünü ispatlıyordu
5 İNSANLARIN VE DİĞER CANLILARIN UZAYDAKİ TEPKİLERİ
Uzayda olmak insanları ve diğer canlıları etkiler Örneğin, uzaydayken insanların boyu birkaç cm uzar Bunun nedeni ise, dünyadayken yerçekiminin omurgalar arasındaki kıkırdakları sıkıştırmasıdır Ağırlıksız ortamda bu kıkırdaklar genişleyerek boy uzar
İnsanlardaki bir başka değişim ise kanın beyne fazla miktarda pompalanmasıdır Dünyada kalp, beynin aşağısında olduğundan kalbin beyne kan pompalaması için daha fazla uğraşması gerekir Ağırlıksız ortamda böyle bir durum söz konusu olmadığı için kalp beyne dünyadaki gibi kan pompalamaya devam eder Fakat yer çekimi olmadığı için beyne daha fazla kan gider Bu da dünyada baş aşağı birkaç saat durmaya benzer
İnsanlar ağırlıksızlığa çabuk alışırlar Öteki canlılar ise farklı farklı tepkiler gösterirler: kurbağalar uzayda sıçramaya çalıştıklarında takla atarlar ve neye uğradıklarını şaşırırlar Uzayda sebze ve meyvelerin nasıl yetiştirilebi-leceğini bilmiyoruz Astronotlar bu konuda çeşitli deneyler yapıyorlar, ama şimdilik vitamin ihtiyaçlarını yanlarında götürdükleri hazır yiyeceklerden karşılamak zorundalar
Arabella adı verilen bir örümcek uzayda ağ örmeyi başardı; ama yine de alışılmış bir ağ örene kadar birkaç gün geçti
Uzayda yumurtadan çıkan bazı kuşlar düzgün uçmayı hiçbir zaman başaramadılar Dünyada, kuşlar kanatlarını çırptıkları zaman yukarıya doğru bir kuvvet üretirler bu kuvvet onları havada tutar Ağırlıksız kuşlar ise, kanat çırptıklarında havada daireler çizecek biçimde dönüp dururlar
Bitkiler ilginç bir biçimde büyürler, yeşil kısımlar uzay aracındaki herhangi bir ışığa yönelir, ama kökler ne tarafa yöneleceklerini bilemezler

Türk uzay programı gösterişe değil,
ulusal çıkarlara ve bilime katkı amacına yönelmelidir
A M Celal Şengör
"Sakın ha uzaya bir Türk gönderme hevesine kapılmayın Bu çok pahalı ve çok gereksiz bir iş olur Sizin en verimli olarak yapabileceğiniz şey robotik sistemler geliştirmeğe ve bunların yazılımlarını üretmeğe yönelmeniz olacaktır"
16 Aralık 2003 tarihinde bu yılki Ketin Konferansını veren dünyaca ünlü jeolog Prof Wasserburg, 25 Aralık tarihinde bir konferans da Hava Harp Okulu'nda verdi Konferansının başlığı, "Bilim Kurgu Bilimi: Spekülasyon, Dürtü ve Gerçek Buluş" idi Bu konferansında Prof Wasserburg 19 yüzyıldan itibaren insanoğlunun uzayın keşfi için bilim kurgu alanında neler düşlediğini anlattı, Jules Verne'den, kendi çocukluğunda popüler olan Buck Rogers gibi çizgi romanlardan örnekler verdi ve bunları gerçek uzay uçuşları başlayınca karşılaşılan gerçeklerle karşılaştırdı



Vermek istediği mesaj, toplumda bilim kurgunun ve onun yarattığı dürtünün önemini vurgulamak, ancak hayal gücünün tek başına gerçek keşifler yapmaya yetmediğini, mutlaka gözlemin de hayal gücünün ortaya attığı varsayımları ve yaratıcı fikirleri kontrol etmesi gerektiğini göstermekti Kendi çocukluğunda nelerin hayal edildiğini, ancak gerçekle karşılaşılınca ne büyük sürprizlerin ortaya çıktığını vurguladı Bu sürprizlerin de daha sonra ne tür dürtüler ortaya çıkarttıklarını, hayal gücüne ne gibi yeni genişleme alanları yarattıklarını anlatarak A B D'de uzay programlarının şimdi nasıl planlandıklarına değindi

Prof Wasserburg'un konferansını dinleyen Harbiyeliler ve subaylar konferanstan sonra çok güzel, konunun püf noktasına dokunan sorular sordular Bu soruların bazıları Türkiye'nin, Türk Hava Kuvvetleri'nin girişimiyle başlatılan uzay programında ne gibi öncelikleri olması gerektiğini gündeme getirdi
Bu noktada Wasserburg A B D'de ve diğer bazı "süper güçlerde" uzay programı ile ilgili yapılan hatalardan bahsetti "A B D", dedi, "insanlı uzay uçuşları ve uzayda yaşam arama aşkına diğer programları gündemden kaldırdı O kadar ki, haberleşme uydularımız için Avrupalılardan uçuş zamanı satın alma durumuna düştük Hâlbuki insanlı uçuşların net getirisi, insansız uçuşlara kıyasla çok düşüktür Uzayda son zamanlarda en önemli keşifler robotik sistemlerle donatılmış insansız uçuşlar sayesinde gerçekleştirilmiştir Şimdi de bir uzayda yaşam arama hevesi başladı A B D'de tüm diğer programlar bu programa feda ediliyor Hâlbuki bu büyük ve çok pahalı bir yanlıştır Öncelik, her şeyden önce, kâinatı oluşturan malzemenin köken ve evrimini anlamakta olmalıdır Bunu anlamadan, rastlanılan bir yaşam izini anlamak bile olanaksız olabilir"





Wasserburg daha sonra Türkiye'nin uzay araştırmalarındaki rolünün ne olabileceğine değindi "Sakın ha uzaya bir Türk gönderme hevesine kapılmayın" dedi "Bu çok pahalı ve çok gereksiz bir iş olur Sizin en verimli olarak yapabileceğiniz şey robotik sistemler geliştirmeğe ve bunların yazılımlarını üretmeğe yönelmeniz olacaktır Bu hem Türkiye'de büyük eksikliğini gördüğüm teknoloji üretiminde önünüze yeni ufuklar ve yeni iş imkânları açacak, araştırma kurumlarınızı ve sanayinizi kamçılayacak ve sonunda hem uluslararası bilime bir şeyler katabileceksiniz, hem kendi savunmanıza hem de ihracatınıza önemli katkılar yapabileceksiniz Biz bunun tersini yaptık ve şimdi ağır bir fatura ödüyoruz Columbia'nın başına gelen önceden tahmin edilemeyecek bir şey değildi Ama biz gösteriş uğruna pek yanlış işler yaptık Bunun kavgasını ben kendi ülkemde yıllardır veriyorum Türk uzay programı gösterişe değil, ulusal çıkarlara ve bilime katkı amacına yönelmelidir" Wasserburg'a soru cevap kısmının sonunda Hava Harp Okulu komutanı Hv Plt Tümg Şevket Dingiloğlu tarafından bir anı madalyası sunuldu İkinci Dünya Savaşında gönüllü piyade eri olarak çarpışmış olan ve onbaşı rütbesiyle terhis olduğunu söyleyen 77 yaşındaki Wasserburg, komutandan madalyasını Harbiyelilerin tüm salonu inleten alkışları arasında çakı gibi bir asker selamıyla aldı Türkiye'nin uzay çalışmalarında kendinden öncekilerin yanlışlarından ders alması çok mühimdir
A B D'nin, Rusya'nın veya Çin'in her yaptığını doğru sanmak bize pek pahalıya mal olabilir Yapılacak iş kendimizden önce yapılanları geniş bir bilgi çerçevesi içerisinde eleştirel bir şekilde gözden geçirmektir Yeşilköy'de sorulan sorular genç Harbiyelilerin bu mesajı iyi aldıklarını gösteriyordu


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.