Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürkün, güçlükler, karşılaştığı, kurtuluş, nelerdi, savaşında

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Karşılaştığı Güçlükler Nelerdi?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Karşılaştığı Güçlükler Nelerdi?



Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda karşılaştığı güçlükler Nelerdi?
Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda karşılaştığı güçlükler Nelerdi?

Kurtuluş Savaşı, zor yıllar, ülke işgal altında, ulusal kurtuluş savaşı fedakarlıkla yürüyor, kurtarılmayı bekleyen vatan için mevcut son derece kısıtlı imkanlarla yaşam ve savaş içiçe sürdürülüyordu

Bu sırada, İstanbul Hükümeti boş durmuyor; Milli Mücadele'yi engellemek daha doğrusu ortadan kaldırmak için her yola başvuruyordu Bu amaçla başta Mustafa Kemal olmak üzere Milli Mücadele'ye katılanları idama mahkum etti Bu sırada düşman işgali olanca hızıyla devam ediyor, Anadolu'da çıkan iç isyanlar düşmanla göğüs göğüse çarpışan mahalli kuvvetler ve gönüllülerin işini daha da zorlaştırıyordu

Tüm zorluklara ve yetersizliklere rağmen Türk Milleti çeşitli cephelerde savaşıyordu
İçte ve dışta çok zor mücadeleler inanç ve vatan sevgisiyle verildi, kısaca anlattığım güçlüklerin büyüklüğnü ve çokluğunu düşünürsek, ne kadar büyük iş başarıldığını daha iyi anlarız

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Karşılaştığı Güçlükler Nelerdi?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Karşılaştığı Güçlükler Nelerdi?



Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun

İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü

Kurtuluş Savaşı, I Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun

Kurtuluş Savaşı, I Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nunİtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü
korumak için girişilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadele Ayrıca
İstiklal Harbi ya da Milli Mücadele olarak da bilinir 1919-1922
yılları arasında gerçekleşmiş ve 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi
ile fiilen, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen
sona ermiştir

Kurtuluş Savaşı, dört belirgin döneme ayrılabilir:

Birinci Dünya

Savaşı sonrası dönemi: Mondros Mütarekesi'nin yürürlüğe girdiği 31 Ekim 1918'den,
Mustafa Kemal Paşa'nın 9 Ordu müfettişi olarak Anadolu'ya yola çıktığı
19 Mayıs 1919'a kadardır
Örgütlenme dönemi: Mayıs 1919'dan, Ankara'daki Büyük

Millet Meclisi'nin açıldığı Nisan 1920'ye kadardır
Hakimiyetin sağlanması dönemi: Nisan

1920'den, Londra Barış Konferansı'nın ikinci safhasının başladığı Mart 1922'ye kadardır
[1]
Barışın sağlanması dönemi: Mart 1922'den, Cumhuriyetin ilan edildiği 29

Ekim 1923'e kadardır

İstanbul işgali, Kasım 1918

Yunan zırhlısı "Kilkis" (yanındaki muhrip "Psara")

6 Kasımda Boğazlar silahsızlandırıldı 7 Kasımda işgal güçleri
Çanakkale'den geçti 13 Kasım 1918'de Osmanlı'nın başkenti İstanbul'a müttefik askerleri
geldi 23 Kasım 1918'de Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu
9 Şubatta Hadisat gazetesinde Süleyman Nazif 'Kara Gün' başlıklı bir
yazı yazdı Türk milletinin böyle bir işgali yaşamadığını ve bunu
kaldıramayacağını söyledi İtilaf devletleri Türk halkının tepkisini çekmemek ve işgalin
haklılığını kanıtlamak için işgalin geçici olduğunu amacının Padişahlığı, halifeliği, azınlıkları
korumak olduğu Padişahlık makamının kaldırılmadığını ve İstanbul'dan verilecek kararların geçerli
olduğunu ilan etti

İstanbul sularına 55 parçalık donanma demirledi ve
3000 civarında asker karaya çıkarılarak işgal hızlandırıldı[kaynak belirtilmeli]

Çoğunluğu İngilizlerden
oluşan bir subay grubu ve asker grubu meclisi bastı ve
kapattı Böylece TBMM açılana kadar halkın sesi kesildi Milliyetçi ve
milli mücadelenin devamını sağlamak amacını güden milletvekillerini Malta'ya sürgüne gönderdiler
Bu vekillern bir kısmı 1921'de bir kısmı da 1922-1923 arasında
Anadolu'ya döndüler

Kuva-i Milliye

Ana madde:
Kuva-i Milliye

İttihat ve Terakki yönetiminin, gizli bir teşkilat olan
Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla Anadolu ve Rumeli'de savaş sonrası bir direniş
hareketi örgütlediği anlaşıldı Direnişin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege bölgesinde
bazı yerlerin Yunanlılara ve Adana yöresinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye verilmesini
öngören girişimlere karşı mücadele etmekti Yanı sıra, savaş yıllarında çeşitli
yöntemlerle önemli servete ve yerel iktidara kavuşan İttihat ve Terakki
yanlısı zümrelerin konumlarının korunması, savaş sırasında sürülen gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının
geri dönmesinin önlenmesi, bundan dolayı çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle müttefik devletlerin
olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktaydı

1919 başlarından itibaren Kuva-i Milliye
(milli kuvvetler) adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde
Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara girdiler Bu grupların çoğu
50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa
üyesi olduğu bilinen kişilerce yönetilmekteydi

1919 Şubat ayında Müttefik Yüksek
Komutanlığı, Anadolu'da asayişi sağlamak amacıyla üst düzey bir Türk komutanının
özel yetkilerle donatılarak Anadolu'ya gönderilmesini önerdi 15 Mayıs 1919'da "Anafartalar
Kahramanı" ve "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri)" Mustafa
Kemal Paşa, 9 Ordu komutanı ve Anadolu Genel Müfettişi sıfatıyla,
padişah VI Mehmet Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderildi

İzmir
işgali, Mayıs 1919

Daha çok bilgi için: İzmir'in İşgali

Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi

İzmir'in
işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistan başbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere
başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı İzmir'in İşgali, Birinci Dünya
Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı
ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak
25 Mart dolayında daha esnek bir tavrı benimsedi 7 Mayıs
ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık
kaldılar

İzmir'in işgali kansız başladıOsmanlı İmparatorluğunun son padişahı Sultan Mehmed
Vahdettin Halife kimliğini ve parçalanan imparatorluğun padişahı ünvanını korumak için
İngilizler ve Yunanlılar başta olmak üzere tüm müttefiklerle iyi geçindiHatta
İzmir'in işgalini 1 gün önceden bildiğinden İzmirdeki Osmanlı Ordusuna karşılık
vermemesini emretmiştir Böylece İzmir'deki Osmanlı Ordusu hareketsiz kaldı ve Yunanlılara
teslim oldu

İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan
evzon askerleri şehirde zafer turu attılar Bu zafer turu sırasında
Türk subayları sahil şeridine dizdiler Aziz Nesin bu olayı daha
sonra araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı: Bir Türk Subayı Evzon askerinin
"Zito Venizelos" diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü Evzon
askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez
süngüleniyordu Bu Türk Subayı 22 kez süngülendi ve şehit oldu
Yunanlılar daha ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü
Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu

İşgal
başladığı sıralarda, bu görüntüye daha fazla tahammül edemeyen gazeteci Hasan
Tahsin, silahını çekip ateşleyerek en öndeki Yunan bayraktarını başından vurmuştur
Bu hareket, Kurtuluş Savaşı'nı başlatan ilk kurşun olarak kabul edilir

İzmir'in işgali ile Türk halkında var olan fakat yetersiz komutanlar
yüzünden kullanılamayan mücadele eteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki bir kısım
asker istifa ederek milli mücadeleye katıldı Aynı zamanda İzmir'de kalan
Türkler de işgalin getirdiği huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç etti
Kalmakta ısrar eden Türk ailelerse Yunan askerinin tavırlarına ve yaptıkları
eziyetlere daha fazla dayanamayıp Anadolu'daki milli mücadeleye destek vermek amaçlı
olarak göç ettiler

"Türk asker ve subayları dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor,
üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu İşgale karşı boyun eğmiş bulunan
Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu Türk subayları "Zito Venizelos"
diye bağırmaya zorlanıyor, ağır hakaretlere uğruyorlardı Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu
Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek şehit edildi Şehrin diğer
yerlerinde de olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı Türkler'e
ait evler ve işyerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu
korumak isteyen Türkler öldürülüyordu Bütün bu olaylar "uygar ulusların temsilcilerinin"
gözleri önünde, "uygar devletlerin" izniyle yapılıyordu Lord Curzon'un 18 Nisan
1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında asayişi sağlayamayan
Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte Aydın Vilayeti içinde idi)
barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini" uygun görmediğini açıkladığı Yunanlılar ilk
gün 400 Türk öldürmüşlerdi Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir
iki gün içinde 5000 kadar Türk öldürüldü"[2]

İzmir kenti ile
birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve
Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir 1920 Nisan'ından sonra
Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon'a
kadar Batı Anadolu'nun büyük bir bölümünü de işgal altına almıştır

Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920

Daha çok bilgi için: Türk Kurtuluş Savaşı'nın düzenlenmesi

Yunan Ordusunun Panormos (Bandırma)'a girişi

Yörük Ali Efe Gurubu

Sivas
Kongresi Delegeleri toplu halde

Paris'te toplanan uluslararası Barış
Konferansı, o günlerde açıklanması beklenen Türk Barış Antlaşmasını, 1919 Mayıs
başlarında belirsiz bir geleceğe erteledi 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri, müttefik
devletlerin kararıyla İzmir'i işgal etti Ulusal bir felaket olarak görülen
bu olay, Türkiye çapında müthiş bir ulusal tepkiye yol açtı
23 Mayıs'ta Fatih ve Sultanahmet'te Türk siyasi tarihinin o güne
kadarki en büyük kitle gösterileri düzenlendi Direniş fikri, İttihat ve
Terakki yandaşlarının görüşü olmaktan çıkarak tüm ülke sathına yayıldı

21
Haziran'da Mustafa Kemal, Anadolu'daki en önemli askeri birliklerin komutanları olan
Kâzım Karabekir, Refet ve Ali Fuat Paşalar ve Ege bölgesinde
asayişi sağlamakla görevlendirilen Rauf Bey ile Amasya'da buluşarak Amasya Tamimi'ni
yayımladı Bildiri, ulusal bağımsızlığın ancak ulusun "azim ve iradesi" ile
sağlanacağını vurgulayarak, ülke çapında bir direniş hareketinin işaretini vermekteydi

23
Temmuz'da Kâzım Karabekir'in öncülüğünde Erzurum'da toplanan Doğu İlleri Müdafaa-yı Hukuk
Cemiyeti Kongresi, askeri görevlerinden istifa eden Mustafa Kemal'i kongre başkanı
seçti Kongre, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi olasılığına karşı direnme kararı
alırken, Türkiye'nin kalkınması için Amerikan mandası fikrine açık kapı bırakmamaktaydı

4 Eylül 1919'da Türkiye'nin her yanından gelen delegelerin katılımıyla Sivas'ta
toplanan kongrede, genel seçimler yapılıp yeni Mebusan Meclisi kuruluncaya kadar
İstanbul hükümetiyle tüm resmi bağların kesilmesi kararlaştırıldı Ülke çapında yeni
bir idari ve siyasi örgütlenme kurmak amacıyla bir Heyet-i Temsiliye
kuruldu

Kasım ayında Adana, Maraş, Antep ve Urfa'nın Fransızlarca işgali
üzerine, Heyet-i Temsiliye tarafından yönlendirilen direniş hareketi başlatıldı Direniş umulmadık
bir hızla başarıya ulaşarak 1920 Mayısı'nda Fransızları ateşkese zorladı

Osmanlı Meclisinin açılması ve Misak-ı Milli, Kasım 1919 -
Ocak 1920

Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda
son Osmanlı Meclis-i Mebusanı (1920) oluştu Meclise Anadolu'dan sadece Milli
Mücadele yanlısı milletvekilleri seçildi İki ayrı ilden milletvekili seçilen Mustafa
Kemal Paşa'nın İstanbul'a gitmeyi reddetmesi üzerine, Sivas Kongresi başkan vekili
olan Rauf Orbay Meclis reisliğine seçildi 28 Ocak 1920'de Mebusan
Meclisi daha sonra Misak-ı Milli adıyla anılan “Ahd-ı Milli Beyannamesi”ni
kabul etti Beyanname, Mondros Mütarekesi sınırları içinde tam bağımsızlık sağlanıncaya
kadar mücadeleye devam etmeyi öngörmekteydi

Osmanlı Meclisinin kapatılması,
Mart 1920

16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan da
dahil olduğu halde Babıali ve bütün hükümet daireleriyle beraber İstanbul,
İngilizler tarafından cebren ve resmen işgal edilmiştir İngiliz birlikleri İstanbul'daki
önde gelen Milli Mücadele yanlısı milletvekillerini tutukladılar Ayrıca telgrafhaneler de
işgal altına alınmış ve resmi makamlar arasında iletişim imkânı kalmamıştır
Bu şartlara göre, Anadolu, İstanbul ve resmi makamlarla ortak hareketten
mahrum kalmıştır

İstanbul’daki olağanüstü hal, ortaya Osmanlı Devletinin kimin idaresi
ve hangi güçlerin kanunlarının geçerli olduğu sorunu ortaya çıkarmıştır Bu
durumda Mustafa Kemal Temsil Heyetinin başkanı olarak: "Bu hareketin Anadolu’da
Osmanlı Kanunlarının yürürlüğünü engellemeyeceğinden ve her ne şekilde olursa olsun
alınacak önlemlere Osmanlı milleti uygarlık yeteneği özellikle dikkat çekici bulunduğundan
kanun dışında hiç bir işlem yapılmaması ve bütün görevlerin özenle
yapılması hayatımızın gereklerindendir" diye genelge yayınlamıştır [3]

Bunun üzerine Meclis
18 Mart 1920 bir toplanarak kendini feshettiğini açıkladı Meclisin kendini
feshettiği açıklaması Padişah’ın Nisan 11 1920'de ikinci meşrutiyetin sona erdiğini
açıklaması ile bir başka Meclis oluşturma yolunu kapatmıştır Aynı gün
Şeyhülislâm Dürrizâde Abdullah'ın, "Padişah ve Halife kuvvetleri dışındaki millî kuvvetleri
kâfir ilan eden ve katlinin gerekli" olduğunu bildiren fetvası "Takvim-i
Vekayi"de yayınlandı Padişah Osmanlı Devleti'nin tarihinde bir bölümü kapatmayı amaçlamış
ve kendi otoritesi dışında bulunan bütün güçlerin (millî kuvvetleri) devlet
karşıtı olduğunu ilan etmiştir Padişah ve atadığı hükümetler Osmanlı devletinin
idaresine tek otorite durumuna gelmişlerdir

Hakimiyetin sağlanması, Mart
1920 - Mart 1922

Büyük Millet Meclisinin
açılışı

Yunan Ordusunun Edirne'ye girişi (12
Temmuz 1920)

Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri
karşı taraflara Anadolu'yu kendisinin temsil ettiği ve onun içinde olmadığı
hiçbir barışın geçerliliği olmadığını kabul ettirmesi çabasıdır Bir yandan uluslararası
destek ve yardım arayışına girilerek, Batum'un geri verilmesi karşılığında Sovyetler
Birliğinden mali yardım sağlandı Öbür yandan Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki düzensiz
direniş gruplarını tasfiye ederek düzenli bir ordunun kurulması için adımlar
atıldı Askeri olarak karşısına çıkacak bütün güçlerle baş edebilecek düzeyde
olduğunu kanıtladı

Büyük Millet Meclisi açılması, Nisan 1920

Osmanlı Meclisinin fes edilmesi yeni bir meclisin, bir
kurucu meclisin, gerekliliğini doğurmuştu Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19
Mart 1920'de bir bildiri yayınladı Sultan İstanbul'da idi ve Mustafa
Kemal "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti Seçimlerin
yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde seçimler
yapıldı 16 Mart 1920'deki baskından kurtulan milletvekilleri gizlice Ankara'ya geçtiler
Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan
(bakınız İsyanlar (İç Cephe)) ayaklanma olayları oldu Bu olaylardan dolayı,
seçilen milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma hazırlıkları yapıldı

Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de Ankara'da Mustafa Kemal Paşa
önderliğinde toplandı Bu tarihten itibaren İstanbul hükümetinin etkisi İstanbul kenti
ve çevresiyle sınırlı kalırken, Ankara'da oluşturulan Meclis ve hükümet, fiilen
Türkiye'nin yönetimini ele aldı Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de Meclis
Başkanı seçildi

İsyanlar (İç Cephe)

Mustafa Kemal Paşa, Çerkes Ethem Bey ve Kuva-yi Seyyare
askerleri

Tekâlif-i Milliye Kanunu ile, ordunun finansmanı
için ağır vergiler kondu Vergi vermeye ve askere alınmaya karşı
koyanları sindirmek için İstiklal Mahkemeleri kuruldu Tek celsede idam kararı
alma yetkisine sahip olan İstiklal Mahkemeleri, Ergun Aybars'ın araştırmalarına göre
2000 dolayında idam kararı verdi

Kuva-yı Milliye'yi dağıtma girişimi bazı
bölgelerde başarılı olurken, bazı Kuvayı Milliye birliklerinin yoğun direnişiyle karşılaştı
Kasım 1920'de başlayan ve Ocak 1921'de yenilgiye uğratılan Çerkez Ethem
İsyanı bu direnişlerin en önemlisidir

Ermeni Savaşı (Doğu
Cephesi)

Kâzım Karabekir Gümrü Antlaşması'nı imzalamak için
yola çıkmadan önce

Dünya Savaşı sonunda Kuzeydoğu
cephesi Müttefik devletlerin talebi doğrultusunda 1914 Osmanlı-Rus sınırına çekilmişti Bu
sınır Ardeşen-Yusufeli-Oltu-Bayezit hattından geçiyordu Sınırın öte yanında 1918'de Ermenistan Demokratik
Cumhuriyeti kuruldu

1920 Eylülünde Türk-Rus mutabakatının sağlanması üzerine 28 Ekim
1920'de Kâzım Karabekir komutasında harekete geçen Türk kuvvetleri, 10 gün
süren bir harekât sonunda Ermenistan'ı kesin yenilgiye uğrattı Bu harekâtta
Türk tarafı 46 şehit verdi 1 Aralık'ta imzalanan Gümrü Antlaşması
ile Türk-Ermeni sınırı, 1878 öncesindeki Osmanlı-Rus sınır hattına çekildi Bu
sınır, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırıdır 2 Aralık'ta Kızıl Ordu Ermenistan'ı işgal
ederek bağımsız Ermenistan'ın varlığına son verdi

Fransız (Güney
Cephesi)

9 Şubat 1921'de Antep'in teslimiyle
Fransız Ordusuna esir düşen Türkler

Türk-Fransız Cephesi
veya Güney Cephesi Kurtuluş Savaşı Milli kuvvetlerin Fransız lejyoner birliklerine
(Fransız, Cezayir ve Ermeni Askerlerinden oluşan) karşı verdikleri savaşı kapsamaktadır
İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler
Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler

İşgalin sonlandırılmasında
Sütçü İmam'ın oğlu Karayılan Mehmet 6400 civarında şehit vererek Fransızlara
kendi birliğinin onlarca misli kayıp verdirdi böylece Karayılan Antep'te efsane
oldu

Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadele sonunda Maraş’ta tutunamayan
düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920) Urfa
şehrinde Ali Saip (Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla
sonuçlandı Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttılar Antep halkı 1
Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı Üsteğmen Salih’in ‘Şah arkasından TBMM
ile Ankara Anlaşması’nı yaptılar ve işgal ettikleri yerleri boşalttılar

Yunan Savaşı (Batı Cephesi)

Afyonkarahisar civarında Türk güçlerinin ileri atılımı

20 Temmuz 1921'de işgal edilen Eskişehir'deki Yunan birliği

Buradaki Savaşlar,İzmir-Bursa-Balıkesir-Kütahya-Eskişehir hattında gerçekleşti Müttefik devletler tarafından 18 Nisan 1920'de
Paris'in Sèvres banliyösünde ilan edilen Sevr Antlaşması Türkiye'den önemli bazı
toprakların alınmasını ve Türk devletinin müttefikler kontrolü altında bir tür
yarı-bağımsız statüde yönetilmesini öngörmekteydi Türk tarafının anlaşmayı imzalamaktan kaçınması üzerine
müttefikler, Yunan ordusunu Anadolu içine sevk ettiler Temmuz ayında Bursa,
Ağustos'ta Uşak Yunanlılar tarafından işgal edildi Yıl sonunda Yunan ordusu
Eskişehir ve Kütahya'yı tehdit etmeye başladı Bu sırada çıkan Çerkez
Ethem İsyanı Türk savunmasını zor durumda bırakarak, Yunanlıların mevzilerini ilerletmesine
yardımcı oldu

Batı Cephesi komutanlığına atanan İsmet Bey, Ocak 1921'de
Birinci İnönü Muharebesi ve Mart 1921'de İkinci İnönü Muharebesi'nde Yunan
ilerlemesini durdurdu İnönü zaferleri, milli ordu projesinin başarısını kanıtlayarak TBMM
hükümetinin otoritesini pekiştirdi, Milli Mücadelenin nihai zaferine olan güveni sağladı
27 Mart'ta Afyon'un kaybedilmesi bu zafer duygusunu ancak kısmen gölgeleyebildi
Temmuz 1921'de Yunan Kuvvetleri Garp Cephesi ordularını Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde yenilgiye
uğratarak çevirme harekatıyla yok etmek üzereyken, komutayı bizzat ele alan
Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa, Türk birliklerini süratle geri çekerek
Sakarya nehri kıyılarına çektiler

Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül
arasında süren Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunan taarruzu püskürtüldü Bu
zafer nedeniyle Mustafa Kemal Paşa'ya müşir (mareşal) rütbesi ve Başkumandan
payesi verildi

Nihayet 26 Ağustos 1922'de Afyon'un doğusundaki mevzilerden taarruza
geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunanlıları kesin
yenilgiye uğrattı Tamamen dağılan Yunan ordusunun boşalttığı Ege bölgesi birkaç
gün içinde Türk kuvvetlerinin eline geçti Nihayet 9 Eylül'de Türk
orduları İzmir'e girerek Yunan işgaline son verdi

Londra
Barış Konferansı, Şubat 1921 ve Mart 1922

1921
yazında Londra Barış Konferansı ile müttefikler Sèvres Antlaşmasını Ankara hükümetine
kabul ettirmek istediler TBMM hükümetinin kesin tavrı karşısında Yunan ordusu
bu kez Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti Sakarya Meydan
Muharebesi bir güç gösterisi olarak gerçekleşti

1922 yılının ilk yarısı
sonuçsuz barış müzakereleri ile geçti Bu dönemde değiştiriliş Sèvres Antlaşmasını
ortaya atıldı Bu yeni çözüm Sèvres hükümlerini yumuşatılmış şekli olmaktaydı

Barışın sağlanması, Mart 1922 - Kasım 1923

2 Eylül'de esir alınan Yunan Ordusu komutanları:
soldan sağa 4Tümen komutanı Dimaras, 1Kolordu komutanı (Başkumandanlığına yeni tayin
edilen) Trikupis, Kurmay Albay Adnan Bey, 2Kolordu komutanı Dighenis (Diyenis),
Yüzbaşı Emin

Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri
çizilen sınırların dünyaca kabulünü ve bu sınırlar içinde Cumhuriyet ile
yönetilecek devletin ilanını kapsamaktadır

Mudanya Mütarekesi, Eylül 1922

Daha çok bilgi için: Mudanya Mütarekesi

İzmir'in
kurtuluşundan birkaç gün sonra Türk ordusu İngiliz işgalinde bulunan Çanakkale
Boğazı karşısında mevzilenerek İngilizlerin çekilmesi için bir ültimatom verdi Çanakkale
Krizi adı verilen bu olay üzerine, 15 Eylül'de başbakan Lloyd
George başkanlığında toplanan İngiliz kabinesinin Liberal Parti'li bazı üyeleri ültimatomu
reddederek, İngiltere ile Türkiye arasında savaş çıkmasına yol açacak bir
politika benimsedi Ancak İngiliz kamuoyunun sert tepkisi üzerine koalisyon ortağı
olan Muhafazakâr Parti hükümetten çekildi Lloyd George hükümeti 19 Ekim'de
düştü 11 Ekim'de İngiltere ile Ankara hükümeti arasında Mudanya'da ateşkes
imzalandı Ateşkes anlaşması en kısa zamanda İsviçre'nin Lozan (Lausanne) kentinde
bir barış konferansı toplanmasını öngörüyordu

Saltanatın kaldırılması, 1
Kasım 1922

Vahidettin İstanbul’dan Malta'ya
gitmek üzere ayrılırken

1 Kasım'da TBMM, İstanbul hükümetinin
hukuki varlığına son vererek Türkiye'nin tek ve tartışmasız hakimi oldu

Şeklen "halife" unvanını koruyan VI Mehmet Vahdettin 10 Kasım'da son
Cuma selamlığına katılmış, ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe
göstererek 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nde demirli bulunan İngiliz zırhlısı ile
Malta'ya sığınmıştır Bunun üzerine 19 Kasım'da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi'yi
halife ilan etmiştir

Lozan Barış Konferansı, Kasım 1922

Lozan Barış Konferansı'nda Türk heyeti: ön
sıra; soldan sağa Reşit Saffet, Zülfü, Rıza Nur, İsmet, Zekâi,
Muhtar, Münir, arka sıra; Atıf, Yahya Kemal, ?, Ruşen Eşref,
Mustafa Şeref, Tahir, Cevat, Tevfik, Sabri, Seniyettin, ?, Mehmet Ali,
Zühtü, Şevket, Yusuf Hikmet, Süleyman Saip, Fuat, Celâl Hazım, Hüseyin

Daha çok bilgi için: Lozan Barış Konferansı

20 Kasım 1922'de toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri İsmet
Paşa ve Dr Rıza Nur Bey idi 4 Şubat 1923'te
konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı Türkiye'de, müzakere edilen anlaşmanın Misak-ı Milli
sınırlarından taviz verdiğini belirterek dayatılan koşullara direnen Meclisin feshedilerek yeni
Meclis üyelerinin seçilmesi üzerine, 23 Nisan'da yeniden toplanan konferans, 24
Temmuz 1924'te Lozan Barış Antlaşması'nı kabul etti

Lozan
Antlaşması, 24 Temmuz 1923 [değiştir]

Daha çok bilgi
için: Lozan Antlaşması

Bu antlaşma ile Türkiye Hicaz, Mısır,
Suriye, Filistin, Irak, Kıbrıs ve Oniki Ada üzerindeki tüm haklarından
vazgeçti; Batı Trakya'da da bazı koşullarla Yunan egemenliğini kabul etti
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının silahsızlandırılarak uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakıldı
Osmanlı borçlarının bir kısmı silinirken, bakiyesinin uzun vadede ve uygun
koşullarla ödenmesi kararlaştırıldı

Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara uluslararası hukukun koruması altında
bazı haklar tanındı Buna karşılık Türkiye'nin idari, hukuki, adli ve
mali konulardaki bağımsızlığı onaylandı

Antlaşmaya ekli bir protokolle, Türkiye'deki Rum
azınlığı ile Yunanistan'daki İslam azınlığın (bazı istisnalarla) zorunlu mübadelesine karar
verildi

Cumhuriyetin İlanı, 29 Ekim 1923 [değiştir]

Daha çok bilgi için: Cumhuriyetin İlanı

29 Ekim
1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet"
önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi Meclis önergeyi kabul etti
Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti
Devleti" olarak belirlendi Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu

bu bilgiler sizin için arkadaşlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Karşılaştığı Güçlükler Nelerdi?

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Karşılaştığı Güçlükler Nelerdi?



Önder bir kişiliğe sahip olan Atatürk, hayatı boyunca pek çok güçlükle karşılaşmıştır Hem savaş meydanlarında, hem de siyaset alanında karşılaştığı güçlüklerle mücadele etmiş çok zor anlar yaşamış ancak hep başarılı olmuştur

Atatürk, Osmanlı Devleti'nin yıkılış savaşlarında bile zaferler kazanmış bir komutandır Komutan olarak ilk büyük başarısını üstün düşman kuvvetleri karşısında Çanakkale Savaşları'nda kazanmıştır Ancak daha önce Trablusgarp Cephesi'ndeki başarısı da akıldan çıkarılmamalıdır Atatürk'e göre muharebede, kuvvetten çok, kuvveti amaca uygun sevk ve idare etmek önemlidir

O, kendisindeki üstün sevk ve idare yeteneği ile, her zaman düşmanını yenmesini bilmiştir Komuta ettiği Türk askerinin özelliklerini çok iyi bilen Atatürk her zaman onlarla iç içe olmuş ve onların azim ve iradelerinden kuvvet almıştır Onlara taarruz etmeyi değil, ölmeyi emretmiş ve onlarla birlikte Çanakkale'de ateş hattında düşmana kahramanca karşı koymuştur

Türk milleti, Mondros Antlaşması'ndan sonra büyük zorluklarla karşı karşıya kalmıştır Ancak milletin ufkuna bir güneş gibi doğan ve milleti ile bütünleşen Atatürk, bütün milleti seferber ederek ülkenin parçalanmaması için mücadeleye girişmiştir O, Türk askerine ve halka vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu anlatırken gayet inandırıcı olmuştu

Milletle bütünleşen Atatürk, milletine dayanarak ve ondan kuvvet alarak Milli Mücadele'ye atılmış, iç ve dış düşmanlarla savaşmıştır O, bütün mücadelesinde, milletine güvenmiş onun üstün niteliklerinin yardımıyla bütün güçlükleri yenmiş "yenilmez" ve "vatan kurtaran" bir komutan olmuştur

Atatürk, bir devlet adamı olarak siyaset alanında da pek çok güçlükle karşılaşmıştır

1919 yılında Anadolu'da Milli Mücadele'yi başlatırken, kuracağı Türk Devleti'nde gerçekleştireceği inkılap programını da belirlemiştir Asıl hedefi, modern, çağdaş bir Cumhuriyet kurmaktı

Bütün yapmak istediklerini vicdanında bir milli sır gibi saklamak zorunda kaldı Onları, en yakın arkadaşlarına bile açmaktan çekindi Çünkü, çevresindekilerin çoğu bu hedefi anlayacak seviyede değildi Eğer erken bir vakitte bu düşüncelerini arkadaşlarına aktarmış olsaydı belki çoğu direnebilir ve muhalefete geçebilirdi Hedeflediği hiçbir işi, zamanından önce gerçekleştirmeye çalışmamış, sabırla uygun zamanı beklemiştir

Milli Mücadele'de tespit ettiği milli sırları zamanı gelince ortaya atmış, çevresini inandırmaya çalışmış, güçlü direnişlerle de karşılaşmıştır Herşeye rağmen kendine müdahale edenlere olgunlukla, sabırla ve bu çaresizlikler içinde ızdırapları yüreğinde duyarak katlanmıştır Bilhassa Birinci Büyük Millet Meclisi'nde çok sert eleştirilerle karşılaşmış, fakat sabırlı ve idealist bir başkan olarak bu eleştirilere cevap vermiştir

O, çevresini davasına inandırarak bütün güçlükleri yenmesini bilmiş ve ideallerini birer birer gerçekleştirmiştir Karşısına çıkan güçlüklere karşı sabırla mücadele etmiş ama herşeye rağmen gerçekleştirmek istediği hedefine ulaşmasını bilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.