Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
afetler, bilgiler, denir, doğal, erozyon, hakkında, nelerdir, neye

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler



Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler
Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler

Erozyon Nedir?

Erozyon (toprak aşınımı), toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yokedilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır Erozyonun başlıca nedeni, toprağı koruyan bitki örtüsünün yokolmasıdır Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağış miktarı, iklim faktörleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirleyen öğelerdir

TEMA'nın erozyonla mücadeleye bu kadar önem vermesinin altında, erozyonun ülkemizin yaşam koşullarını olumsuz etkileyecek kadar büyük bir tehlike olması yatmaktadır Erozyon, Türkiye'nin gıda açısından kendine yeterli bir ülke olmasını tehlikeye düşürmektedir Ülkemizin topraklarının % 63'ü çok şiddetli ve siddetli erozyon tehlikesine maruzdur Rüzgar ve yağmur, verimli toprakları sürükleyerek, baraj göllerine, akarsu yataklarına ve denizlere taşımaktadır Ülke yüzeyinden bir yılda kaybedilen toprak miktarı yaklaşık 14 milyar tondur Bu topraklarla birlikte mineral ve organik madde de kaybedilmektedir Türkiye'nin kimyevi gübrelere ayırdığı yıllık kaynağın 45 trilyon lira olduğu düşünülürse, ekonomik kaybın büyüklüğü daha net anlaşılabilir Erozyonla kaybedilen bir başka değer ise sudur Kaybolan toprak yüzünden her yıl yaklaşık 50 milyar m 3 yağış depolanamamaktadır

Erozyon toplumsal sorunların artmasına da yol açmaktadır Yanlış arazi kullanımı, tarım alanlarının verimini azaltmaktadır Doğduğu ve büyüdüğü yerde geçim şansı ortadan kalkan insanların, kentlere göçmekten başka seçeneği kalmamaktadır Köyden kente göç ise, alt yapının yetersiz olduğu kentlerdeki ekonomik ve toplumsal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır

Barajlar ve yeraltı suları da, erozyonun etkilerinden nasibini almaktadır Yerinden kopup giden topraklar, baraj göllerini doldurarak su depolama hacimlerini azaltmakta ve barajların ömrünün kısalmasına neden olmaktadır Erozyon sonucunda toprağın altındaki cansız tabaka (ana kaya) ortaya çıkmaktadır Faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlamaktadır NASA'nın yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü yakın bir gelecekte çöl olacaktır Toprakları çölleşen bir ülkenin temel sorunları, açlık, susuzluk, işsizlik ve iç göç olacaktır

Erozyonun Tanımı

Erozyonun kelime anlamı: bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde yok olmasıdır Toprak biliminde ise; yeryüzündeki ana materyalin çeşitli etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır

Erozyon, tabiatın normal süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır Normal erozyon, genellikle insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir Meraların aşırı derecede otlatılması, ormanların tahrip edilmesi ile daha az korunan toprak, su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır

Yapıcı Unsurlara Göre Erozyonun Çeşitleri

Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir Su erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitleri önem sırasına göre; rüzgar, çığlar, heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz Çığ zaman zaman can ve mal kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır

1- Su Erozyonu

Su erozyonu, diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır Bunun için, toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır Böylece su erozyonunun etkilediği alan 669 milyon hektarı bulmaktadır Yurdumuzdaki önemli can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir

2- Çığlar

Türkiye'nin aşırı derecede ormansızlaşmış, yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha fazla ve yağışların genel olarak % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir

Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir Çığ, pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kısımlara doğru hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne neden olabildiği gibi ev, ahır, sınai tesis vb gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafiği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır

3- Rüzgar Erozyonu

Rüzgar erozyonu sonucu verimli toprakların kaybı, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak emliliğinin azalması, bitki büyümesinin yavaşlaması, ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır Taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz hale getirmektedir

Mevcut Durum

Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den fazla eğime sahip sahalar teşkil etmektedir İklim yarı kurak, yağışlar düzensiz ve şiddetli sağanak şeklindedir Bütün bu olumsuz faktörlerin yanında, toprağı normal yapısı ile koruması gereken ormanlar, yangın ve kaçak kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş, meralarda aşırı otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir

Erozyon bütün Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve hızlı seyretmekte ve hemen hemen her çeşidi bulunmaktadır Yüzeysel erozyon, oyuntu erozyonu, arazi kaymaları, rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır

Buna karşın Türkiye'de, erozyonla savaş çalışmaları ne yasal, ne teknik ve ne de sosyo-ekonomik yönlerden rayına oturmuştur Bunun sonucu olarakta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir

En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30, 1995 İzmir selinde 63, ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, rakamlara dökülmesi çok zor maddi zarar meydana gelmiş, insanlarımız acı çekmişlerdir

EROZYONUN NEDENLERİ

Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler

1- İklim

İklimin erozyon üzerine etkisi; yağış, sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup, yağışın da şekli, şiddeti, süresi ve rejimi erozyona farklı etkiler yapmaktadır diğer taraftan sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle detaylı olarak erozyonun şiddetine tesir etmektedir Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cm derinliğe kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı, diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar, erozyon olayları açısından önemlidirÜlkemizin dünyadaki konumu nedeniyle özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığı/yetersizliği diğer bölgelere göre daha fazladır Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir Çünkü, kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır

2- Topografya

Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkili topografık etkenlerdir Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir

Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m, Avrupa'nın 330 m, Afrika'nın 600 m, Asya'nın 1010 m olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m 'ye ulaşmaktadır Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede de 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır

Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır

3- Jeolojik ve Toprak Yapısı

Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neogen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir Genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır Bu
nedenle, en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu, şiltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin, milli ve killi depolar olmaktadır

Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri belirler Öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir

Ülkemizde, bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır

4- Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü

Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde erozyon daha az meydana gelmektedir; çünkü, bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltır,kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler Orman toprakları ise, suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür Ayrıca; bitki örtüsü, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı korumaktadır Özellikle, orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infiltrasyon kapasitesine sahiptir

Sosyal ve Ekonomik Nedenler

1- Ormanların Tahribi

Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve usulsüz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik kullanım amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir Diğer taraftan bu alanlarımız orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2B maddesi ile orman sınırları dışarısına çıkarılmakta ve böylece ormansızlaşma yaratılmaktadır Mesela 1974-1994 yılları arasında 412:000 hektar alan orman tahdit alanı dışına çıkartılmıştır Son yıllarda sık sık sel afetlerine uğrayan Bolu ilinin Düzce, Yığılca ve Kaynaşlı yerleşim birimlerinde 1968-1986 yılları arasında bu yasalarla ortaya çıkan orman azalmasının sırasıyla, 3876 ha, 2382 ha ve 83,9 haolduğu saptanmıştır Ayrıca, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü adeta bir mera alanı gibi görmekte ve herhangi bir izin almaya gerek görmeksizin bu alanlarda gelişigüzel-başıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir Ancak, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir

Bu şekilde; devlete ait orman alanlarının ve mera niteliği taşımayan hazine arazilerinin düzensiz ve aşırı otlatma amaçlı kullanılması da Türkiye'deki erozyonun artmasının ana etkenlerinden birini oluşturmaktadır

Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri hızla artmaktadır: Yeşil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağanak şeklinde yağan ilk yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin bir daha yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine neden olmaktadır

2- Tarım Alanlarında Yanlış Arazi Kullanımı

Ülkemizde yetenek sınıflarına göre tarıma uygun olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde yanlış kullanılan arazinin alanı 61 milyon hektarı bulmaktadır

Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla giderek artmaktadır I IIIII ve IV sınıf arazilerdeki yaklaşık 172000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır Özellikle son 20 yıldan bu yana tarım alanları yerleşim ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır Bu durum tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır

Diğer taraftan 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na 3711 Sayılı Kanun'la eklenen 18 Madde, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 17 ve 115 Maddeleri, 2924 Sayılı Orman Köylerinin Kalkındırılması Hakkındaki Kanun ve değişiklikleri ( 3763 ve 4127 Sayılı kanunlar), 3213 Sayılı Maden Kanunu önemli ölçüde orman tahribatına yol açmaktadır

3- Meralarda Aşırı Otlatma

Verim kapasitesinin çok üzerinde ve düzensiz otlatılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması yüzey erozyonunu arttırmaktadır Mera kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitki örtüsü ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale gelir Meralarda, doğru otlatma mevsiminin seçilememesi ve aksine ağır otlatma yapılması, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaktlaşmasına neden olur Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük önem taşır
FORUMUZBİZ
4- Dağınık ve Düzensiz Kırsal Yerleşme

Tabiatı en çok kullanan, en çok bozan ve en çok düzelten de insandır Zaten insan müdahalesi olmadan meydana gelen erozyona normal erozyon denilmektedir İnsan; tarımsal, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları için bitki örtüsünü kaldırarak, toprağı diğer kullanım şekillerine dönüştürmektedir

1997 nüfus sayımına göre, yurdumuzda orman içi ve civarı köylerde 7050 milyon insan yaşamaktadır Bu köylerin çoğu özellikle dağlık alanlarda birden fazla mahallenin birleşmesinden meydana gelmektedirBu köylerin önemli bir bölümünde yeterli ekonomik gelire sahip olmayan fakir insanlar yaşamaktadır Bu durum, rakımı yüksek dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve böylece erozyonun hızlanmasına neden olmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler



EROZYON, OLUŞUM SÜREÇLERİ ve SONUÇLARI

Yer yüzündeki engebe ve yükseklikleri deniz seviyesine indirmeye çalışan aşındırma olayıdır jeolojik aşındırma ,en geniş anlamı ile,karmaşık tabiat olaylarıdırBunlar parça koparıp sürükleyerek litosfer yüzeyini durmadan aşındırır Yüzeyler özellikle dağlık bölgeler ve çöller gibi bitki örtüsünün bulunmadığı yerlerde çok karakteristik ve belirgin biçimler alırlar Erozyon un yıkıcı etkisi,vadiler,kanyonlar,dik yarlar yalı yarlar,sirkler,dev kazanlar,mağaralar,güvercin delikleri ve tabii köprüler meydana gelmesine sebep olur

Milyonlarca yıl süren Erozyon sonunda en yüksek dağlar bile düzlükler haline gelebilir Böyle bir aşınma devri iki basamağa ayrılabilir:

”Genç” Arazi" henüz yükselmiş yer kabuğu kısmıdırAşınma yapan tesirleri hücumuna uğrarAkarsuyun tesiri ise en büyük olur

”Olgun”Arazi"de akar suların aşındırma tesiri yavaşlar

”Yaşlı “ Arazi"de aşınma ve düzleşme sonucu peneplen adı verilen bir ova meydana çıkmıştır Bu devir,bölgede yeniden bir yükselme olunca bozulur Gençleşme ile aşınma devri yeniden ve canlı olarak başlarBunun sonucu olarak eski ve yeni aşınma ile karmaşık bir arazi ortaya çıkar

Bir kayaç yada toprak kütlesinin sarp bir yamaçtan yada dağdan aşağı kaymasına Erozyon denir Dik yamaçların eteklerinde ,çoğu kez erozyon sonucunda yukarılardan inmiş kayaç ve toprak yığınlarına ve bunların kayma yolunun üzerinde oluşturdukları sıyrıklara rastlana bilir Erozyon zaman zaman karayolu ve demiryolu ulaşımının kesilmesine de neden olabilir Büyük ölçekli erozyon dağlık bölgelerde olur Buna şiddetli yağmurların yada eriyen karların killi kayaçlardan oluşan yatakların ıslatıp kaygan hale getirmesi yol açabilir yada deprem heyelanı başlayabilir

Erozyon sonucunda düşen toprağın bir ırmağın önünü kapatarak orada bir göl oluşumuna yol açması büyük bir tehlike yaratır Toprağın oluşturduğu set güçlü değildir ve ardından toplanan suyun ağırlığı ile kolayca dağılırEğer böyle bir şey olursa,büyük bir sel vadiyi silip süpürür ve zamanında uyarıda bulunulmazsa büyük can ve mal kaybına yol açarGene erozyon sonucunda büyük göllere düşen iri kayaç kütleleri bazen gemilerin karaya oturmasına ve kıyı şeridi boyunca büyük bir yıkıma neden olan yüksek dağların oluşmasına da yol açabilir

Erozyon eriyen karların gevşettiği yüzey kayaçların dan yada yalnızca eriyen kar yada buzlardan oluşursa buna da çığ denir

Dört Milyar kadar yıl önce oluşan yer kabuğunun su,hava ,yer çekimi gibi etkenler aşındır maktadır Yer kabuğunun böyle sürekli olarak aşındırması sürecine erozyon denirYer yüzünün okyanus yatakları ve kıtalar gibi temel yapısı yer kabuğunun hareketleriyle,bu yapının ayrıntıları ise erozyon ile oluşmuştur

İnsanın doğa ile ilişkileri de bazı bölgelerde erozyon sürecini çabuklaştırmıştır yanlış tarım yöntemleri,ormanların yok edilmesi,toprağın hayvan otlatmakta gereğinden fazla kullanılması verimli üst tabakanın kaybolmasına yol açmaktadırErozyon nedeni ile bozulan toprakların oranı son yıllarda iki katına çıkmıştırverimli toprakların tamamen yok olması korkusundan çok kaybedilen toprağın niteliği önemlidir

Dünyanın her yerinde çiftçiler erozyonu önlemek amacı ile,setler ve rüzgar siperleri yapmak,çok ekilmiş toprakları dinlendirmek gibi yöntemler denemektedirler

Erozyonun etkilerini görmek çok kolay dır Toprağın yüzeyi yer yer açılmış,toprak su gücüyle,dağlara,derelere,geniş ovalara ve nehir ağızlarına taşınmıştırKıyılar denizin hareketinden dolayı sürekli olarak erozyon altındadır

Dağ ve tepelerin yamaçlarını ise dere ve nehirler aşındırır Çevremizde gördüğümüz dağ,tepe ,nehir gibi yapıların hiç değişmediğini sanırız ;çünkü bu değişiklikler gözle göremeyeceğimiz kadar uzun sürede olurAmerika’daki Grand Ganyon vadisi gibi bir yerin oluşması milyonlarca yıl sürerAncak,denizin,yanında bulunan bir kara parçasını oyarak metrelerce içeri girmesi veya şiddetli yağmurların bir tepenin üstündeki Bütün toprağı yok etmesi birkaç ay içinde bile olabilirBöyle kısa süre içinde olan değişiklikleri gözüyle gören bir insan bu doğal kuvvetleri ne kadar güçlü olduğunu anlaya bilir

Aşındırıcı güçlerin en etkilisi yağmur,katı buz tabakaları ,nehirler veya okyanus dalgaları biçimindeki su dur Dünyadaki hiç bir şey suyun gücüne karşı koyamaz zamanla en sert kayalar bile suyun etkisi ile aşınır

Suyun aşındırıcı etkisi yağmurun yer yüzüne düşmesi ile başlar her bir yağmur damlacığını kayalara vuran toprak zerreciklerine yerinden çok ufak çekice benzete bilir

Şiddetli yağmurda toprağın üst tabakasının önemli bir kısmı taşınırbuna yüzey erozyonu denir Su aşağıya doğru akarken toprağı oyarak derecikler oluştururBunlar büyür ve kanalları oluşturur Sonunda büyük nehirlerle birleşen dereler ortaya çıkar

Nehirler en büyük toprak taşıyıcılardır jeoloji bilginleri nehirleri insanlar gibi gençliği ve yaşlılığı olan canlılara benzetirler Bir nehrin en aşındırıcı olduğu yer ilk çıkış noktasına yakın yüksek yerlerdirBurada nehir gençtir ve hızlı akar taşınan kaya parçaları, çakıl taşları ve kum,geçerken nehir yatağındaki kayaları da aşındırır Nehir daha düz topraklara geldikçe hızı azalır,yükünü bırakmaya ve ovalar oluşturmaya başlar sonunda enerjisi düşük olarak denize ulaşır

Kalan yükünü de ağız kısmına bırakan nehir burada bir delta oluşturur nehir suyu deniz suyuna karışır ve bu suyun bir kısmı tekrar buharlaşarak,yükselerek yağmur şeklinde düşer böylece aynı olaylar dizisi tekrarlanmaya başlar

Denizin aşındırıcı gücü de çok fazla dır Dalgalar kayaları ufalayarak ,kum haline getirir,kıyıdaki çıkıntılı kısımları aşındırarak yok eder ve kıyıyı düzleştirirÇok dalgalı denizler tonlarca maddeyi bir yerden bir yere taşırlar deniz ayrıca dar kara çıkıntılarını da dipten oyarak doğal köprüler oluşturur zamanla çöken bu köprüler denizin ortasında karadan tamamen ayrılmış olan adacıkların ortaya çıkmasına sebep olur

Katı buz tabakası halindeki suya buzul adı verilir Buzulun aşındırma gücü çok fazladırSon buzul devrinde buzullar Kuzey Amerika ve Avrupa Kıtalarını çok aşındırmışlardır Yuvarlaklaşmış tepeler ve göller bunu kanıtlamaktadır zamanımızda buzullar geri çekilmiş durumdadır Gelecekte buzulların daha da küçülüp yok olmaları olasılığı olduğu gibi,tekrar dünyayı kaplamaya başlamaları olasılığı da düşünüle bilir

Buzullar nehirler gibi aşağıya doğru akarlar;ancak hızları daha yavaştırBuzul aşağıya doğru kaydıkça üzerindeki büyük baskı nedeni ile en alt tabakaları erir bu tabaka donduğu zaman büyük kaya parçaları da buzulun içine girerek donar ve yerinden koparak buzulla birlikte sürüklenmeye başlar Ayrıca buzul,taşıdığı maddelerin çoğunu önüne katar ve sürükleyerek götürür Buzulla birlikte taşınan bu maddelerde geçtikleri yerlerdeki toprağı ve taşları yeniden oynatırKayaların arasındaki boşluklarda donan su genleşerek kayanın parçalara bölünmesine yol açar

Buzulun hareketi durduğu zaman buzlar erimeye başlarBu durumda ,buzulun taşımış olduğu bütün maddeler ya erimekte olan buzulun tam önüne yada buzulun izlediği vadinin iki yanına yığılırlarTaşınan daha ince maddeler ise toprağın üzerine yayılır ve verimli bir alan oluşturulur

Rüzgarda su gibi,kayaları aşındırır ve parçalar taşırBuna rüzgar erozyonu adı verilir

Suyun ayrıca yavaş fakat eritici bir etkisi vardırKireç taşı gibi bazı kayalara kimyasal bir şekilde eritir ve yok ederYer altı mağaraları suyun bu etkisi ile oluşur

Doğrudan doğruya tesirli olan erozyonun sebepleri;yüzeyden serbest olarak akan veya Irmak yataklarında bulunan akarsular, denizin kayalara vurması ve gel-git olaylarıdırErozyona sebep olan diğer tesirler,yer çekimi ve rüzgarları doğuran basınç farklarıdırEn büyük aşınma, en dik ve rüzgar hızının en büyük olduğu arazilerde olur

Mekanik aşınma akıcı (Rüzgar,Su) maddelerinin taşıdığı kum,taş vb taneciklerle daha kuvvetlenirBunlar çarparak kayaları aşındırırDeğişik kaya tipleri aşınmaya karşı farklı direnç gösterirlerAynı kaya kitlesi de değişik yerlerinin yapısının farklı oluşu veya aşınmaya açık olan yüzeylerin aynı büyüklükte olmaması yüzünden değişik aşınmaya uğrar Umumiyetle, granit,lav,sert kum taşları,kum tanecikleri sağlam yapışmış konglomeralar,kuvarsit,kalker ve dolomit gibi kayaların direnci daha büyüktür Bunlar düzgün olmayan yeryüzü şekillerine yol açarÖte yandan,killer,yumuşak kum taşları ve Tüfler gibi kolayca aşındırılan kayalar için yumuşak eğimler,düzgün yüzey şekilleri ortaya çıkmaktadır

Erozyon olaylarının cereyanı :

Yağan yağmurlar yeryüzü toprağının ağaç ve ottan yoksun kısımlarında toprak zerrelerini kolaylıkla yerinden oynatırlar ve arazinin eğimi oranında aşağıya doğru sürüklenmeye başlarlarYağışın şiddeti ve devamlılık derecesine göre yağmur damlaları bir biri ile birleşerek,toprağı,taşı ve kaya parçalarını sürükleyecek kadar kuvvete sahip olur ve bunları derelere,ırmaklara,nehirlere kadar götürürlerBu akarsular vasıtasıyla da özellikle toprak kısım denizlere kadar taşınır ve orada erozyon olayı son bulur

Arazinin yüzünün ot ve ağaçlarla örtülü olduğu kısımlarda yağmur sularının bir kısmı ot ve ağaçların kökleri ile toprağın iç kısımlarına geçmekte ve bir kısmı da toprağı yerinden oynatmadan otların yüzünden kayıp akmaktadırYağmur sularının ve bunların birleşmesiyle meydana gelen akarsuların denizlere kadar sürükleyip zayi ettiği toprak,humus denilen ve bitkilerin asıl muhtaç olduğu yüzeydeki bitkisel topraktırHumusu olmayan bir arazide ne ot ne de ağaç yetişmektedir

Erozyonlar etkilerine göre ikiye ayrılırlar:

1-Fiziksel Erozyon :Mekanik erozyonda denirAtmosferdeki ısı değişiklikleri ve akarsuların etkisi taşlar ve mineralleri parçalayıp ufalatır

2-Kimyasal Erozyon :Karbondioksitli suların bazı kayaçları eritmesi,bazılarının da minerallerinin bileşimini değiştirmesi ile olur

Genel olarak yukarıdaki iki tip erozyon birbirinin devamıdırTabiatta görülen erozyon çeşitleri de şunlardır:

A-Atmosfer Erozyonu :Havada ısı değişikliği,rüzgarlar,donma olayları ve çözünmeler,güneş ışınları,taşların parçalanmasına ve aşınmasına sebep olurTaşların rengi fiziksel aşınmayı etkilerKoyu renkli taşlarda ısı absorbsiyonu daha çok olduğundan daha fazla ısınırBöylece açık ve koyu renkli mineraller arasındaki genleşme ve sıkılaşma farkı büyürBöylece parçalanma olayı oluşurBu olaya daha çok yarı kurak bölgeler de ve çöller de rastlanır

B-Yağmur sularının Erozyonu :İçinde Karbondioksit bulunan suların kalker ve jips gibi eriyebilen tabakalarda yapmış olduğu kimyasal erozyondur

C-Akarsuların Erozyonu :

1-Seller: ik yamaçlardan hızla akan geçici ve dengesiz akarsulardırBir selde üç kısım vardıra) Suların biriktiği kısım ki buna sel havuzu denirb) Yamaç boyunca suların aktığı kısım ki buna kanal veya sel yatağı denirc) Sürüklendiği malzemeyi bıraktığı kısım ki buna da sel veya birikinti konisi denirHiç şüphesiz ki sellerin aşındırması hızlarına bağlıdır

Sel erozyonunun karakteristik ve güzel misali Ürgüp civarın da ki Peri bacaların da görülür

2-Nehirler: Devamlı ve dengeli akarsulardırTaşkınlar dışında yatağı bellidir Nehirlerde aşınma geriye doğrudurBu aşınma sonucu ise nehir dange profilini kazanmaya başlarBir nehir yatağının iki tarafında ve yüksekte kalan eski yatak parçalarına taraça denir

D-Denizlerin Erozyonu : Denizlerin yaptığı erozyona abrozyon denirDenizler,sürükledikleri çakıllarla ve dalgalarla fiziksel ve kimyasal aşındırma yaparlar Fiziksel aşındırma ,dalgaların sürüklediği çakıl ve kumlarla olurBunlar sahillerin dik kısımlarına vurarak orayı aşındırırlar Üst tarafta isnatsız kalan kısım çökerBöylece falezler meydana gelirBunun sonucun da ise kıyı geriler

Deniz suları kimyasal aşındırma ile de sahildeki kayaları eriterek oyuk mağaralar meydana gelmesine sebep olurlar Ayrıca taşların çatlakları arasında birikmiş olan tuzlar, tıpkı buz gibi ısı farkı nedeni ile hacmi büyüyerek taşların parçalanmasına sebep olurlarDalgaların hidrolik etkileri,dalganın şiddetine,yani dalga yüksekliğine ve uzunluğuna bağlıdır

E-Rüzgar Erozyonu : Rüzgarlar,yarı kurak ve kurak bölgelerde yapmış oldukları aşındırma ile topografya da bazı şekillerin ortaya çıkmasına sebep olurlar ve bazı çökükler meydana gelirAşındırma iki türlüdür:

1-Deflasyon : Toz, kum ve hatta çakılların rüzgar tarafından bir yerden diğer yere taşınmasıdır Daha çok kurak bölgeler de görülürÇünkü kurak bölgeler de,kuru,bitkisiz bir zemin,toz,kum,ve alüvyon gibi çimentolanmış çökükler bulunur ve kuvvetli rüzgarlar vardır Deflasyonun şiddeti taşıma gücüne bağlıdırRüzgar taşıdığı toz ve kumları bir yerde biriktirerek kumul denilen kum tepelerini meydana getirir

2-Korrozyon : Rüzgarların oyma,çizme ve cilalama olayıdır

F-Canlıların Erozyonu : Hayvanlar ve bitkiler,taşların parçalanmasında ve ayrışmasın da kendi çaplarına göre rol oynarlarBitkiler bulundukları yerleri nemli tuttuklarından suyun

eritici etkisini kolaylaştırırlar Bu etki bitkilerin çürümesi ile meydana gelen humus asiti yardımı ile daha da artarBüyük ağaçların ve bitkilerin kökleri,taşların çatlak ve yarıkları arasına girerek onların mekanik olarak parçalanmasına sebep olurlarHayvanlar ise yuvalarını taşların içine yaparak taşları oyarlarBu oyuklar suların kolayca girmesini sağlar ve böylece etki daha da içerilere doğru ulaşır

Türkiye de Erozyon Sebepleri :

Sel sularının vadilerdeki tarlaları, bağları, bahçeleri söküp götürmesi bir faciadır Yamaçlar ve vadileri bu hale sokan erozyonun sebepleri şöyle sıralanabilir:

1-Yanlış Otlatma: Hayvanlarımız, ilkbaharlarda çok erken otlatmaya çıkarılır Otlar henüz kar altında filiz halindeyken, daha yetişmeden hayvanlar tarafından yenilirler Bu yüzden de otlak bütün yıl otsuz, çıplak kalır

2-Yanlış Ekim Yapma: Normal bir tarımda arazinin eğime göre ekin, ot ve ağaç dikimi tespit edilir En fazla % 10 eğimli bir yere ekin dikilir % 20 ye kadar eğimli olan yer, otlak olarak kullanılır Ondan daha fazla eğimli yerler ormana bırakılır Oysa bizde, fundalığın veya ormanın sökülebilen %45 eğimli yerine dahi ekin ekilmemektedir Eğimli arazide sapan izlerinin tesviye eğrilerine paralel olması gerekirken, tersine yukarıdan aşağıya bir oluk şeklindedirler ve yağan yağmurlar buralardan aşağılara doğru kolayca toprak sürüklerler

Toprak korumayı ele almış memleketlerde, arazinin belli eğimine göre ekim, ot veya ağaç yetiştirileceği kanunlarla tespit edilmiştir

3-Orman Yangınları ve Kaçak Ağaç Kesimleri: Yakacağı olmayan veya yakacak odun kesmeye ve satmayı bir geçim yolu haline getiren köylü, izinli odun kesmezse, yangın çıkarmayı kendine hak görmüştür Kaçak ağaç kesmekte aynı sebebe dayanır

4-Başı Boş Keçi:Fundalıkların ve özellikle yeni yetişen ormanların baş düşmanı keçidir Keçi, ağaçların yaprak ve filizlerini yemeyi çok sever Filizi ve yaprağı kopmuş bir dal veya fidan ise artık yetişme özelliğini kaybeder

5-Kökleme: Kökleme, fundalıktan ve ormandan ağaçları kesmek ve köklerini söküp çıkartarak o yerin tarla haline sokmaktır Tarla haline sokulan bu gibi yerlerden eğim derecesine göre, 5-20 yıl yaralanılır Ondan sonra bu yer işe yaramaz hale geldiği için terk edilir

Erozyon kontrolü için bölgedeki arazi kullanma tipinin değiştirilmesi ve böylece erozyona maruz alanların ormanlık veya mera haline getirilmesi bir çare olarak düşünülebilir İkinci bir çare bölgenin teraslar, enine sürme, şeritler halinde sürme ve enine kanallarla donatılması gibi usullerle, erozyonun dayanıklı hale getirilmesidir Üçüncü olarak seddeler, çevre hendekleri, direnaj gibi mühendislik yapımlarıyla aşırı suyu tutup uzaklaştırarak bölgeye gelecek zararı önlemektir Böylece araziler ıslah edilerek erozyondan fazla zarar görmez hale gelir Söz konusu edilen birinci ve ikinci çareler arazi kaybını önlemede üçüncüye nazaran daha tesirlidirler

Bu usullerin sonucunda, taşkınlar ve ortaya çıkacak diğer zararlarda önlenir Bölgedeki değişiklikler bölgenin sularını uzaklaştıran ana kanalın rejiminde de değişikliklere sebep olur Nehir rejimindeki bu değişiklikler toplam kullanılabilir su miktarına da etki edecektir Bir bölgede büyük çapta havza gelişimi ve idaresi planlaması yapılırken bu etkiler çok dikkatli bir şekilde incelenmelidir Yağışlı bölgelerde su temini yanında fazla bir ters etki görülmemekle beraber, kurak iklimlerde su havzası idaresi planlanmasındaki önem dolayısıyla ciddi ters etkiler ortaya çıkabilir Mevcut suyun tamamından yararlanılıyorsa toplam havza verimindeki belirli bir azalma büyük önem taşıyabilir Su akımının bütün ihtiyaçları tamamlamaya yetmediği bir bölgede su haklarıyla ilgili olarak mevcut suyun dağıtımında sıkı tedbirlerin alınması gerekir Böyle yerlerde maksimum tutulması ve depo edilmesi bir çok tüketiciler yönünden önem taşır

Yurdumuzda, özellikle iç Anadolu’da, Konya ilinin Karapınar dolaylarında rüzgar erozyonu meydana gelmektedir Suların sebep olduğu erozyon, bütün Türkiye sathında, özellikle dağlık bölgelerde ortaya çıkmaktadır Devlet su işlerinin yaptığı etütlere göre, Dicle, Fırat, Seyhan, Ceyhan, Yeşilırmak, Kızılırmak ve Sakarya nehirlerinin her yıl sürükleyip denizlere götürdüğü humus toprağının toplamı 441 milyon tondur Bu toprağın yok olması sonucu, 45-50 yıl önce bağlık bahçelik ve tarımsal verimi çok yüksek olan araziler, şimdi tamamen kıraç topraklar haline gelmiştir Bunun Türkiye’deki başlıca sebepleri, yukarıda açıklanmıştır

Orta Anadolu’nun dağlık kısımları, Güney Anadolu’da Toros'lar, Karadeniz’in sahile paralel uzanan dağları, Marmara ve Ege sahilleri kökleme adı verilen ormanı tarlalaştırma işleminin uygulanması sonucu, büyük bir erozyona maruz kalmıştır Düzce, Hendek, Bolu dağları, İzmit körfezinin karşı kıyıları ve Uludağ uygulama sonucu bölge bölge kıraçlaşmış alanlara sahip hale gelmiştir Söz konusu bu uygulama özellikle, Karadeniz sahillerinde iklimi bile etkisi altına almıştır Güney, batı ve orta Anadolu’nun orman ve fundalıklarında da bu olay büyük ölçüde süre gelmektedir

Bugün dünyadaki nüfusun üçte biri yetersiz gıda almakta ve üçte biri ise orta gıda alabilmektedir Yetersiz gıda alan Hindistan, Malezya, Yemen, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde her yıl binlerce insan açlıktan ölmektedir Ülkemizde de yıllık yaklaşık bir milyar ton verimli toprak kaybının önlenerek, ileride çıkması muhtemel beslenme problemlerine karşı şimdiden tedbir alınması ve erozyonun önlenmesi için elverdiğince gayret sarf edilmesi büyük önem taşımaktadır

(Alıntıdır)

Alıntı Yaparak Cevapla

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler

Eski 09-11-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler



Dünya'da Erozyon

Dünya'da Erozyon

Dünyamızın yüzeyine yerkabuğu denmesi bir rastalantı değildir Gezegenin üzerindeki bütünhayat, kıtaları kaplayan incecik ve hassas toprak kabuğuna bağlıdır Bu kabuk olmasa, yaşam okyanuslardan karalara atlayamazdı Bitkiler, ekinler, ormanlar, hayvanlar ve tabii ki insanlar olmayacaktı

Gezegenimizin eti olan bu değerli kabuk son derece yavaş meydana gelmesine karşılık son derece süratle ortadan kalkabilir Bir parmak derinliğinde bir toprak tabakasının oluşması için, asırlar geçmesine gerekmektedir Olumsuz şartlar bir iki mevsimde bu tabakayı yok edip okyanuslara taşıyabilir Topraktan oluşmuş yerkabuğu, kendisini oluşturan bu tabakayı süratle kaybetmektedir

Worldwatch Institute, her sene toprağın üst tabakasının 24 milyar tonunun kaybedildiğini ileri sürmektedir Son yirmi sene içerisinde ABD'deki bütün ekili alanı kaplayacak kadar toprak kaybolup gitmiştir Olay gittikçe vahimleşmektedir

Bu kriz, özellikle dünya üzerindeki kararların üçte birinden fazlasını kaplayan kurak alanlarda ortaya çıkmaktadır Çölleşme, toprak tabakasının son derece hassas, bitki tabakasının son derece ince ve iklimin son derece sert olduğu bu bölgelerde kendini hissettirmektedir Toprak her yerde bozulabilir ama kuru iklideki bozulmaya çölleşme adı verilmektedir Dünya üzerindeki 5200000000 hektarlık tarımda kullanılan kurak alanların %70'i özelliklerini yitirmiştir Dolayısıyla çölleşme, toplam kara alanının %30'una zarar vermektedir

Afrika'da kurak alanların %73'ünü kapsayan bir milyon hektarın üzerinde arazi, orta derecede veya ciddi bir çölleşme tehlikesi ile karşı karşıyadır Asya'da 14 milyon hektar aynı şeklide etkilenmektedir Fakat, bu problem sadece kalkınmakta olan ülkelere mahsus değildir Ciddi bir şekilde veya orta derecede çölleşmiş kurak alanların en fazla bulunduğu kıta- %74 ile Kuzey Amerika'dır Avrupa Birliği'ndeki ülkelerin beş tanesinde çölleşme sorunları mevcuttur Asya'da en fazla etkilenen bölgeler eski Sovyetler Birliği'nde yer almaktadır

Genel olarak bakılırsa, çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya olan kurak alana sahip 110 ülke olduğu görülür Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), çölleşmenin genel maliyetinin senede 42 milyar dolar olduğunu hesaplamıştır Sadece Afrika'nın yıllık kaybı 9 milyar dolardır

Manevi kayıplar ise, daha ağır olmuştur Dünya nüfusunun beşte biri demek olan bir milyardan fazla insanın yaşamı tehlikededir 135 milyon kişi-Fransa, İtalya, İsviçre ve Hollanda'da yaşayanların toplamı kadar- doğup büyüdükleri yerleri terk etmek mecburiyetinde kalabilirler Toz haline dönüşmekte olan yerleri bugüne kadar kaç kişinin terk edip gittiği bilinmemekle beraber mutlaka milyonları bulmaktadır Mali ve Burkina Faso'da yaşamakta olanların altıda biri, kendi yörelerini terk etmek zorunda kalmışlar ve bunun bir sonucu olarak da, şehirlerin çevrelerindeki gecekondular fazlalaşmıştır 1965 ile 1988 seneleri arasında Mauritania'nın başşehri Nouakchott'da yaşamakta olanların toplam nüfusa oranı %99'dan %41'e yükselmiş ve göçebelerin oranı ise %73'ten %7'ye düşmüştür

Topraklarını yitirmiş olanlar, rüzgârın kendilerini götürdüğü yerlerde tekrar kök salmaya çalışmaktalarsa da uzaktaki ülkeler, bu göçten etkilenmektedir Meksikalı göçmenleri, ABD'ne iten unsurlardan bir tanesi de çölleşmedir Senegal Vadisi'nin yüksek ve orta bölgelerinde yaşayanların beşte ikisi şimdiden göç etmiştir Fransa'daki Bakel bölgesindeki nüfusu, köylerini geride bırakıp buraya göç etmiş insanların çoğunluğu oluşturmaktadır Ama bir imkan bulunabilseydi, bu insanlar kendi memleketlerinde kalmayı tercih ederdi

Yağış almayan bölgelerde halen sürmekte olan on silahlı çatışmanın başlamasının sebepleri arasında çölleşme de bulunmaktadır Çölleşme, Somali gibi yerlerde siyasi dengesizlik, açlık ve toplumun parçalanmasına sebep olduğu gibi, insani yardım ve felaketleri önleme çabası şeklinde büyük miktarda harcamalara yol açmaktadır Aynı zamanda küresel ısınma ve biyolojik çeşitliliğin kaybolması gibi, çevre koruma sorunlarını da ağırlaştırmaktadır

Çölleşme, bir bakıma yanlış bir terimdir Bazıları bu, dünya üzerinde mevcut olan çöllerin yayılması, yani kumların verimli toprakları örtmesi gibi kabul etmektedir Çöl sınırlarının iklim ve yağmur şartlarına göre genişleyip küçüldüğü bir gerçektir ama, bu tamamen değişik bir konudur Çölleşme-çirkin bir işlemi ifade eden çirkin bir terim adeta bir cilt hastalığı gibidir Bozulmakta olan araziler yer yer patlak verir Bu patlamalar, en yakın çölden binlerce kilometre uzakta da olabilir Bu alanlar yavaş yavaş büyür, birleşir ve çölü andıran şartlar oluşturur

Çölleşmeyle Mücadele Anlaşması (The Convertion of Combat Desertification) ülke liderlerinin 1992 senesinde Rio'daki Dünya Zirvesi'nde kabul etmiş oldukları çölleşme tanımını kabul etmektir Bu tanım, hem iklim şartlarını hem de insanların faaliyetlerini suçlu bulmaktadır Aynı zamanda, "çölleşme fiziksel, biyolojik, siyasi, kültürel ve ekonomik faktörler arasındaki karmaşık bir bileşim sonucu ortaya çıkar" denmektedir

Kuraklık, genellikle çölleşmeyi başlatır veya daha kötüleşmesine sebep olur, Ancak, insanların dört faaliyeti genellikle çok daha etkili olmaktadır Yanlış tarım uygulamaları toprağı tüketmektedir Aşırı otlatma, toprağı erozyondan koruyan bitki tabakasını ortadan kaldırmaktadır Ormanların tahrip edilmesi, araziyi toprak yapan ve bu ikisini birbirine bağlayan imkânı yok etmektedir Yanlış sulama, tarım yapılan araziyi tuzlu bir halde bırakmakta ve her sene 500000 hektarı çölleştirmektedir Bu miktar, her yeni sulamaya açılan alana eşittir

Eskiden kurak alanlarda yaşamakta olanlar, kendi topraklarını haddinden fazla işlemek ve mevcut ağaçları tahrip etmekle suçlanırlardı Fakat anlaşmanın da kabul ettiği gibi, bu uygulamanın altında insanların başka türlü hareket etmelerine imkan bırakmayan sebepler yatmaktadır Yoksulluk, bu sebeplerin başında gelmektedir Son derece fakir olan bu insanlar, kendi geleceklerini ipotek altına almakta olduklarının farkında olmalarına rağmen ailelerini bugün besleyebilmek için ellerindeki topraktan mümkün olduğu kadar istifade etmek zorunda kalmaktadır

Kurak alanlarda yaşayan yoksul insanlar kendi geleceklerini tayin etmek bakımından fazla bir şansa sahip değillerdir Kendi ülkelerinde bile bir kenara atılmışlardır Ektikleri arazi kendilerinin değildir Ulusal veya bölgesel politikaların saptama bakımından pek etkili oldukları söylenemez Ekonomik, siyasi ve coğrafi olarak dünya üzerindeki varlıkları adeta bilinmez Çölleşmeden en fazla etkilenen kadınların ise kendi toplumlarında bile hemen hiç sesleri çıkmaz Kuraklık bu insanlar için felaket demektir Ama tarımsal ürünlerin bollaşmasına ve fiyatların düşmesine yol açan yağmur da onlar için zaman zaman felaket anlamına gelmektedir

Nüfus ve tarımsal ürünlere olan talep arttıkça topraktan yararlanmanın klasik yöntemlerinin yetersiz kaldığı gözlenmektedir Tek tip tarım gibi yeni uygulamalar bu durumu daha vahim bir hale getirmektedir Koruma ilkelerine hiç önem vermeden gittikçe daha fazla toprağın devreye sokulması sonucunda yoksul çiftçilerle hayvan yetiştiricileri randıman alamayacakları arazilere doğru itilmektedir

Geçmişte kalkınmayı planlayanlar, kurak alanlarda yaşamakta olan insanları gözardı etmişlerdir Ancak bu insanlar uzun bir süreden beri kendilerini besleme imkanlarını yarattıkları bu toprakları ve ekosistemi herkesten daha iyi tanımaktadır Çölleşmeyi önlemede bu insanlardan yararlanmak gerekir

Anlaşma bu gerçeği vurgulamakta ve 1995 senesinde Kopenhag'da yapılmış olan Sosyal Kalkınma Zirvesi'nde belirtilmiş olan sürdürülebilir kalkınmanın insanlara hizmet etmesi ve insan merkezli olarak gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir Yeni bir yaklaşım sergileyen bu anlaşma o yörelerde yaşamakta olan insanların çölleşme konusunda katılımcı olmaları ve bu insanların yoksulluklarına bir çare bulunması gerektiğini ileri sürerek bugüne kadar kabul edilmiş olan metodları alt üst etmektedir Aynı zamanda, çölleşmenin durdurulup kaybedilmiş alanların geriye kazanılabileceğini ve kendi toprakları üzerinde aklamaya razı edilerek gezegenimiz üzerinde yaşamakta olan yoksulların gelirlerinin ve gururlarının iade edilebileceğini ima etmektedir Belki de çölleşmenin yol açtığı iç içe geçmiş ve birbirlerine bağlı krizlerin önünün alınması için en iyi ve belki de en son şansı sunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler

Eski 09-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Doğal Afetler Nelerdir? Erozyon Neye Denir? Doğal Afetler - Erozyon Hakkında Bilgiler



Erozyon Nedir, Tanımı ve Çeşitleri

EROZYON NEDİR, TANIMI VE ÇEŞİTLERİ

11-Erozyonun Nedir, Tanımı
Erozyonun kelime anlamı: bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde yok olmasıdır Toprak biliminde ise; yeryüzündeki anamateryalin çeşitli etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır Erozyon, tabiatın normal süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır Normal erozyon, genellikle insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir Meraların aşırı derecede otlatılması, ormanların tahrip edilmesi ile daha az korunan toprak, su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır
12-Yapıcı Unsurlara Göre Erozyonun Çeşitleri

Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir Su erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitleri önem sırasına göre; rüzgar, çığlar, heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz Çığ zaman zaman can ve mal kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır
  • Su Erozyonu



  • Çığlar
  • Rüzgar Erozyonu
13- Mevcut Durum
Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den fazla eğime sahip sahalar teşkil etmektedir İklim yarıkurak, yağışlar düzensiz ve şiddetli sağanak şeklindedir Bütün bu olumsuz faktörlerin yanında, toprağı normal yapısı ile koruması gereken ormanlar, yangın ve kaçak kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş, meralarda aşırı otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir
Erozyon bütün Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve hızlı seyretmekte ve hemen hemen her çeşidi bulunmaktadır Yüzeysel erozyon, oyuntu erozyonu, arazi kaymaları, rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır

Buna karşın Türkiye'de, erozyonla savaş çalışmaları ne yasal, ne teknik ve ne de sosyo-ekonomik yönlerden rayına oturmuştur Bunun sonucu olarakta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir
En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30, 1995 İzmir selinde 63, ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, rakamlara dökülmesi çok zor maddi zarar meydana gelmiş, insanlarımız acı çekmişlerdir EROZYONUN NEDENLERİ

Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler
  • İklim
İklimin erozyon üzerine etkisi; yağış, sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup, yağışın da şekli, şiddeti, süresi ve rejimi erozyona farklı etkiler yapmaktadır Diğer taraftan sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle detaylı olarak erozyonun şiddetine tesir etmektedir Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cmderinliğe kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı, diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar, erozyon olayları açısından önemlidirÜlkemizin dünyadaki konumu nedeniyle özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığı/yetersizliği diğer bölgelere göre daha fazladır Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir Çünkü, kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır
  • Topografya
Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkili topografık etkenlerdir Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir
Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m, Avrupa'nın 330 m, Afrika'nın 600 m, Asya'nın 1010 m olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m'ye ulaşmaktadır Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirıne de 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır

Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır
  • Jeolojik ve Toprak Yapısı
Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neojen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir Genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır Bu nedenle, en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu, siltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin, milli ve killi depolar olmaktadır
Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fıziksel ve kimyasal özellikleri belirler Öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir
Ülkemizde, bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır
  • Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü
Sosyal ve Ekonomik Nedenler
  • Ormanların Tahribi
Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve usulsüz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik kullanım amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir Diğer taraftan bu alanlarımız orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2B maddesi ile orman sınırları dışarısına çıkarılmakta ve böylece ormansızlaşma yaratılmaktadır Mesela 1974-1994 yılları arasında 412:000 hektar alan orman tahdit alanı dışına çıkartılmıştır Son yıllarda sık sık sel afetlerine uğrayan Bolu ilinin Düzce, Yığılca ve Kaynaşlı yerleşim birimlerinde 1968-1986 yılları arasında bu yasalarla ortaya çıkan orman azalmasının sırasıyla, 3876 ha, 2382 ha ve 83,9 haolduğu saptanmıştır
Ayrıca, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü adeta bir mera alanı gibi görmekte ve herhangi bir izin almaya gerek görmeksizin bu alanlarda gelişigüzel-başıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir Ancak, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir
Bu şekilde; devlete ait orman alanlarının ve mera niteliği taşımayan hazine arazilerinin düzensiz ve aşırı otlatma amaçlı kullanılması da Türkiye'deki erozyonun artmasının ana etkenlerinden birini oluşturmaktadır
Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri hızla artmaktadır: Yeşil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağnak şeklinde yağan ilk yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin bir daha yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine neden olmaktadır
  • Tarım Alanlarında Yanlış Arazi Kullanımı
Ülkemizde yetenek sınıflarına göre tarıma uygun olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde yanlış kullanılan arazinin alanı 61 milyon hektarı bulmaktadır
Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla giderek artmaktadır I IIIII ve IV sınıf arazilerdeki yaklaşık 172 000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır Özellikle son 20 yıldan bu yana tarım alanları yerleşim ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır Bu durum tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır
Diğer taraftan 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na 3711 Sayılı Kanun'la eklenen 18 Madde, 6831 Sayılı Orman Kanunu nun 17 ve 115 Maddeleri, 2924 Sayılı Orman Köylerinin Kalkındırılması Hakkındaki Kanun ve değişiklikleri ( 3763 ve 4127 Sayılı kanunlar), 3213 Sayılı Maden Kanunu önemli ölçüde orman tahribatına yol açmaktadır
  • Meralarda Aşırı Otlatma
Verim kapasitesinin çok üzerinde ve düzensiz otlatılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması yüzey erozyonunu arttırmaktadır Mera kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitki örtüsü ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale gelir Meralarda, doğru otlatma mevsiminin seçilememesi ve aksine ağır otlatma yapılması, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaklaşmasına neden olur Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük önem taşır
  • Dağınık ve Düzensiz Kırsal Yerleşme
TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA EROZYONUN BOYUTU

31-Türkiye'de Erozyonun Boyutu
Yurdumuzun 3/4'ünde aktif erozyon (orta veya şiddetli erozyon) hüküm sürmektedir
Birim zamanda, yeni oluşan toprak miktarı kadar, toprak taşınması varsa bunun için normal erozyon veya sıfır şiddetteki erozyon ifadesi kullanılır

Erozyonun sıfır ve hafif olduğu alanların Türkiye yüzölçümüne oranı % 13,86'dır Ülkemiz topraklarının % 7943 oranında orta, şiddetli ve çok şiddetli erozyon görülmektedir 32-Türkiye Akarsularında Taşınan Sediment Miktarı
Türkiye'de erozyon en fazla sırasıyla Fırat, Dicle ve Yeşilırmak Havzaları'nda görülmektedir Toplam taşınan sediment/toprak miktarı 345939032 ton/yıl'dır Ancak , ölçümlerde yer almayan ve yatak yükü olarak ifade edilen kum çakıl gibi materyaller ile yamaçlardan akarak inen ve akarsulara ulaşmayan topraklarda dikkate alındığında Türkiye'deki erozyonun gerçekten 500 milyon tona hatta bazı yazarların değerlendirmelerine göre de 1 milyar tona ulaştığı ifade edilmektedir Aynı şekilde bu değerlendirmelere göre yapılmış olan hesaplar da Türkiye'deki erozyonun normal erozyondan 18-20 misli fazla olduğu belirtilmektedir
Erozyon sonucunda barajlarımızda biriken katı materyaller, kullanılabilir baraj rezervuar hacminde gözle görülür kayıplara neden olmakta, büyük yatırımlarla gerçekleşen barajlarımızın ömrünü kısaltmaktadır Özellikle, Keban, Karakaya ve Atatürk Barajları'nın çevresi bitki örtüsünden yoksun ve arazi de eğimlidir Bu nedenle bu barajlar tahmin edilen zamandan önce ekonomik ömrünü tamamlayacaktır33-Dünyadaki Erozyonun Türkiye İle Karşılaştırılması
Türkiye'deki akarsular ile sadece yüzer halde taşınan malzeme miktarı ortalama olarak yılda 345 milyon tonun üzerindedir Dünyadaki akarsularda yüzer halde taşınan katı madde miktarı toplam 20 milyar ton düzeyindedir Türkiye'deki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzeme miktarı, dünyada taşınan katı madenin 1/50'sine denk düşmektedir
Ülkemizde 1 kilometrekarelik alandan aşınarak akarsulara karışan ince malzeme miktarı, yılda ortalama yaklaşık 600 ton'dur: Dünyada ise yılda ortalama 142 ton'dur
Ülkemizde birim alandan taşınan katı materyal miktarı; Afrika'dan 22 kat, Avrupa'dan 17 kat ve Kuzey Amerika'dan 6 kat daha fazladır
Bu rakamlar, ülkemizdeki erozyonun çok şiddetli olduğunu göstermektedir EROZYONUN ZARARLARI

Erozyon; toprak ve arazi kaybı, toprakların su depolama güçlerinde azalmalar, toprakların verimsizleşmesi, verimli tarım alanlarının taşıntı materyali ile örtülmesi, toprak işleme güçlüğü, sedimentasyon ve su kalitesinin bozulması gibi zararlar meydana getirmektedir Bunlar canlıların yaşamları ile onların yaşadıkları ortamları olumsuz etkilemektedir İnsanların açlık ve yaşamlarını yitirmeleri ile su ortamlarının kirlenmesi gibi
Son yıllara gelindiğinde, gerek dünya ve gerek ülkemizde ormansızlaşma ve bununla bağlantılı olarak erozyon olaylarında bir artışın olduğu gözlenmektedir Nitekim, tahminlere göre Dünya'daki yıllık ormansızlaşma miktarının 10-15 milyon hektar olduğu, erozyonun ise 1968-1984 yılları arasında % 50 kadar arttığı ve toprak kaynağının her yıl /o 07 sinin kaybolduğu belirtilmektedir (Ibanez ve Arko,l993) Ülkemizin orman ve mera alanlarında meydana gelen tahribat ve yanlış arazi kullanımı sonucunda topraklarımızın /o 86 sı erozyona uğramıştır
Diğer taraftan hem dünyamız, hem de ülkemiz son birkaç yıldan beri sık sık sel olaylarına sahne olmaktadır Örneğin; 1990, 1994 ve 1995 yıllarında sırasıyla Batı Avrupa, Hindistan ve Tayland'da;1998 ve 1999 yıllarında da Dünya'da 30'u aşkın ülkede sel olayları meydana gelmiştir Ülkemizde, Dünya'dakine benzer bir olgu yaşamıştır Örneğin; 1995 yılında Senirkent, İzmir, Düzce ve Kaynaşlı, 1998 yılında Batı Karadeniz ve 1999 yılında Marmara, Akdeniz ve Ege Bölgelerin'de sellerin meydana gelmesi gibi
Sel olayları sırasında gerek Dünya'da ve gerek ülkemizde yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği köprü, yol, kanal gibi tesislerin ve tarım alanlarının zarar gördüğü bilinen bir gerçektir Bu olgu, selleri, erozyonun en önemli ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir zararı olarak algılanmasını gerekli kılmaktadır Bu nedenle, öncelikle seller ve erozyonun doğurduğu diğer zararlarla ivedilikle savaşılmalı ve bu amaçla ormansızlaşma önlenmeli ve erozyon kontrolu çalışmaları kapsamlı olarak sürdürülmelidir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.