|
|
Konu Araçları |
indirilmiştir, iniş, keim, kerim, kurani, kuranın, mucizeleri, mucizesi |
Kuran-İ Kerim Mucizesi - Kuran-İ Keim Nasıl İndirilmiştir? Kuran'ın İniş Mucizeleri |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kuran-İ Kerim Mucizesi - Kuran-İ Keim Nasıl İndirilmiştir? Kuran'ın İniş MucizeleriKuran-ı Kerim Mucizesi - Kuran-ı Keim Nasıl İndirilmiştir? Kuran'ın İniş Mucizeleri Kuran-ı Kerim Mucizesi - Kuran-ı Keim Nasıl İndirilmiştir? Kuran'ın İniş Mucizeleri Peygamber Efendimize (asm) vahiy nasıl geliyordu? Vahyin iniş anında Peygamberimizin hal ve hareketleri nasıldı? İşte bu ve diğer soruların cevabı: Biliyorsunuz, bir zamanlar, bütün dünya insanı gibi Mekke halkı da cehaletin zifiri karanlığında, gaflet uykusuna dalmıştı Kâbe’nin içini dışını 360 kadar cansız putla doldurmuş; o putlara tapıyor, onlardan medet umuyorlardı İç dünyalarında şefkat, sadakat, fedakârlık gibi hiçbir erdem yoktu ve zulüm her yerde kol geziyordu Gönlü boş, kafası boş, gece ve gündüzü boş insanlardı Nereden geldiklerini, dünyadaki görevlerinin ne olduğunu ve nereye gideceklerini bilmeyen zavallı yığınlardı İşte böyle bir zamanda Cenâb-ı Hakkın rahmeti tecelli etti Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimize (asm) bir Ramazan günü Hira Dağında Cebrail (as) geldi ve vahiy süreci başladı İnsanlığın büyük bir kısmı onunla aydınlandı, gaflet perdeleri yırtıldı Her türlü put, gönül dünyalarında paramparça oldu Büyük insanlık olan İslâmiyet’le Cennet evine girdiler Kederleri bitti, yerine iki dünyalı bir huzur ve mutluluk geldi Evet, Peygamber Efendimiz Hira’daki Nur Mağarasında kulluk şerbetini doyasıya içerken, insanlığın bu kara cehaleti kendisini fevkalâde üzüyordu Belki kurtuluş yollarını düşünüyor, dualar ediyordu Tam o esnada Cebrail (as) buyurdu ve “Oku” dedi Titrek bir sesle, “Ben okumak bilmem” dedi Peygamber Efendimiz Melek onu kucaklayıp takati kesilinceye kadar sıktı ve aynı tatlı sesle, “Oku!” dedi Yine “Ben okumak bilmem” diye cevap verdi Melek aynı şekilde onu tepeden aşağıya tekrar sıktıktan sonra “Oku!” dedi Üçüncü defasında “Ne okuyayım?” deyince, melek, “Yaradan olan Rabbinin adına oku…” dedi ve İkra Sûresinin ilk beş ayetini vahyetti Efendimiz de o ayetleri tekrarladı Peygamber Efendimiz bu olayı şöyle anlatıyor: O döndü gitti Ben uykudan uyanır gibi oldum Sanki kalbime bir kitap yazılmıştı Mağaradan çıkıp dağın ortasına geldiğim zaman gökten şöyle bir ses geldi: “Yâ Muhammed, sen Allah’ın Resulüsün, ben Cebrail’im…” Böylece Kur’ân’ın ilk beş ayeti inmiş oldu Orada “İkra!” yani “Oku!” diyordu “Kâinat kitabını Rabbinin adına satır satır oku! İçindeki olayları Onun adına tahlil et! Mânâlarını öğren!” buyuruyordu “İkra!” aynı zamanda “Topla!” mânâsına da gelir Yani, İnsanlar Allah’ın mülkünü putlara dağıttılar Sahte güç odaklarına taksim ettiler Sen Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur, diyerek, “Yaradan Rabbinin adına topla”, onları Rabbine ver Artık 23 yıl sürecek olan vahiy süresi böylece başlamış oldu ve bu zaman zarfında Kur’ân-ı Kerim ayet ayet tamamlandı Ayetler ilk inmeye başladığında, Peygamber Efendimizden yakın çevresini, aşiretini uyarması isteniyordu Sonra tebliğ dalga dalga dünyaya yayıldı Peygamber Efendimize (asm) vahiy nasıl geliyordu? Vahyin iniş anında Peygamberimizin hal ve hareketleri nasıldı? Vahiy, “Cenâb-ı Hakkın Peygambere şer’î bir hükmü bildirmesidir ve onun kalbine ilkâsıdır” şeklinde tarif edilir Vahiy sesle olduğu gibi, sözle, işaretle, remizle ve yazıyla da olur Şuarâ Sûresinde “O âlemlerin Rabbinin indirmesidir, sakındırıcılardan olasın diye Ruhu’l-Emin onu senin kalbine açık bir Arapça dil ile indirmiştir” buyuruluyor Bu ayetten anlıyoruz ki, vahiy, Cebrail (as) vasıtasıyla doğrudan doğruya Peygamber Efendimizin kalbine indirilmiştir Peygamber Efendimiz bazen onun sesini işitir, bazen de insan suretine bürünmüş vaziyette onunla görüşür, vahyi ondan alırdı Şurâ Sûresinde ise vahyin keyfiyeti hakkında şöyle buyruluyor: “Vahiy ile veya perde arkasından, yahut elçi gönderip ona kendi izniyle dilediği şeyi vahyetmesinden başka bir suretle Allah’ın konuşması hiçbir insana müyesser olmaz Yüce olan Hakîm Odur” İmam-ı Buharî de, Hz Aişe’den vahyin keyfiyeti hakkında şu hadis-i şerifi rivayet ediyor: “Hâris: ‘Ya Resulallah, sana vahiy nasıl geliyor?’ diye sordu Resulüllah da buyurdu ki: ‘Bazen bana çıngırak sesi gibi gelir ki, bana en ağır geleni de budur Benden o hâl zâil olur olmaz Meleğin bana söylediğini iyice bellemiş olurum Bazen Melek bana bir insan olarak temessül eder Benimle konuşur Ben de söylediğini bellerim’ HzAişe der ki: Soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır: Kendisinden, o hâl geçtiği vakit şakaklarından ter akardı” Çeşitli ayet ve hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, vahyin 6-7 mertebesi ve şekli vardır a Sâdık rüya şeklinde… Peygamber Efendimiz rüyalarını bir sabah aydınlığı kadar âşikar görürdü b Uyanıkken Melek görünmeksizin Peygamber Efendimizin kalbine ilka edilmesi şeklinde… c Meleğin bir insan suretinde temessül etmesi şeklinde… d Meleğin bir çan sesi gibi hitap etmesi şeklinde… e Meleğin asıl suretinde görünmesi şeklinde… Efendimiz Cebrail’i vahyin ilk başlangıcında ve Miraçta olmak üzere iki defa böyle görmüştü f Cenâb-ı Hakkın Miraç gecesinde Peygamber Efendimize doğrudan vahyetmesi şeklinde… Beş vakit namaz ve Bakara Sûresinin son ayetleri böyle vahyolundu Kur’ân’ın 23 senede indirilmesiyle ve ayetlerinin iniş sebepleri neyi ifade eder? Kur’ân, Kadir Gecesi dünya semasına toptan indirildi Bu beyana dair açıklamalar; Bir de, "Ramazan ayıdır ki Kur'ân onda indirilmiştir" (Bakara 2/185) buyurulmuştur Ve çoğunluğun görüşüne göre Kadir gecesi Ramazan'dadır Eğer dersen: Kur'ânın bu gecede indirilmesinin mânâsı nedir? Derim ki; Şöyle dediler: Yedinci semadan dünya semasına bir cümle olarak (toptan) Levh'te dünya semasına indirildi, ve Cebrail (as) sefereye (yazıcı meleklere) imlâ etti, sonra da Peygamber'e yirmiüç senede kısım kısım indiriyordu Keşşaf'ın Kur'ân'ın inişi hakkındaki bu son beyanı, bu gecenin Berat gecesi olduğunu söyleyenlerin görüşüne uygun düşmüş oluyor Çünkü Kadir gecesinde ilk kez Peygamber'e indirilmeye başlanmıştır Onun için Kâdî ve Ebu's-Suud şöyle demişlerdir: "İlk defa o gece indirilmeye başlandı Veya o gece cümleten (toptan) Levh'ten dünya semasına indirildi ve Cebrail (as) sefereye (yazıcı meleklere) imlâ etti, sonra da Peygamber'e yirmi üç senede kısım kısım indiriyordu" Fahruddin Razî de şöyle kaydetmiştir: Rivayet olunur ki: Atıyye-i Harûrî, İbnü Abbas hazretlerinden "Gerçekten biz onu kadir gecesinde indirdik" (Kadr, 97/1) ifadesi ile "Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik" (Duhan, 44/3) ifadesini şöyle sordu: Yüce Allah Kur'ân'ı ayların hepsinde indirmiş iken bu nasıl sahih olur? İbnü Abbas (ra) hazretleri de dedi ki: Ey İbnü Esved! Ben helak olsam da bu nefsinde kalsa cevabını da bulamazsan helak olacaktın Kur'ân cümleten (toptan) Levh-i mahfuzdan Beyti Ma'mura indi ki o dünya semasıdır Sonra onun arkasından olayların çeşitlerine göre, durumdan duruma nazil oldu Demek ki, Kur'ân'ın bir toptan inişi, bir de kısım kısım inişi vardır Toptan inmesi bir defada olmuştur Buna daha çok "İnzal" deyimi uygundur Kısım kısım inmesi de Peygamber'e azar azar yirmi üç senede omuştur Buna da "Tenzil" deyimi uygundur Bunların aynı mânâda kullanıldıkları yadırganmadığı gibi, "tenzil"in her necmi (kısım kısım inmesi) ayrıca düşünüldüğü zaman yine "inzal" denilmek uygun olacağından birinin bir gecede birinin de diğer gecede olması iki rivayetin uzlaştırılmasına daha uygun gelecektir Şu halde "mübarek gece"nin "berat gecesi" olması, "Gerçekten biz onu kadir gecesi indirdik" (Kadr 97/1) buyurulmasına aykırı olmayacaktır Sonra oradan yirmi küsur senede Peygamberimize indirildi Bunun hikmeti Furkân ve İsrâ Sûrelerinde şöyle anlatılıyor: “İnkâr edenler derler ki, Kur’ân neden toptan indirilmedi? Biz ise Kur’ân’ı, kalbini sağlamlaştırmak için böyle indiririz Ve onu sana tertil üzere okuttuk Onların sana karşı söyledikleri bir mesel yoktur ki, biz sana Hak ile daha iyisini getirmeyelim, onu daha güzel izah ve tefsir etmeyelim?” “Kur’ân’ı bölüm bölüm gönderdik ki, onu insanlara azar azar okuyasın Biz onu kısım kısım indirmiş bulunuyoruz” Demek, ayetlerin indirilişinden maksat, onları azar azar okuyup kalbe yerleştirmek, kalbi sağlamlaştırmaktır Nasıl ki biz, ömür boyu yenilecek yemeği bir defada yiyemeyiz Öğün öğün, lokma lokma yeriz ve vücudumuzu ihtiyaç duydukça besleriz Bu ayetlerden de öyle anlaşılıyor ki, onları peyderpey okumalı, kalbe yerleştire yerleştire sindirmeliyiz ve yaşantımızı onların hakikatleriyle beslemeliyiz Herhalde Kur’ânî bir toplum inşasının metodu bu olsa gerek İhtiyaçlara göre Kur’ân’dan ayetler alıp peyderpey hayatımızı şekillendirmeliyiz Ayetlerin iniş süreci içerisinde Sahabeler nasıl bir tavır sergiliyordu? Yaklaşım tarzları ve uygulamaları nasıldı? Sahabeler, bir ayet indi mi, hemen onu ezberleyip kalplerine yerleştirme gayretine girerdi O ayet nasıl yaşanacaksa Peygamber Efendimizden öğrenir ve yaşarlardı Meselâ Hz Ömer (ra) bir Sahabeyle anlaşmıştı Bir gün kendisi Peygamber Efendimizin yanında kalıyor, arkadaşı tarlaya çalışmaya gidiyor Diğer gün kendisi tarlaya gidiyor, arkadaşı Peygamber Efendimizin yanında kalıyordu Böylece ondan öğrendiklerini akşama birbirlerine anlatıyor, inen hiçbir ayet ve açıklamasını kaçırmamış oluyorlardı Kur’ân’ın indirilmesi sürecinde karşıt fikirlilerin olumlu veya olumsuz tavırları nasıldı? Elbette büyük mücadeleler oldu Mekke dönemindeki işkenceler, Medine dönemindeki Bedir, Uhut, Hendek savaşları bunun bir yansımasıdır Batıl ve kötü de olsa bazı insanlar dinlerini, ahlâklarını terk etmek istemiyordu Hikmet-i İlâhiyeyi tam olarak bilemeyiz Ancak bu mücadele şiddetine göre belki iki yönlü sonuç verdi Birincisi, Sahabeler, bir ekin gibi bundan beslenip büyüdü, yetişip olgunlaştı İkincisi, insanların dikkatini çekmeye vesile oldu ve İslâm dini hızla yayıldı Kur’ân, mushaf haline getirilmeden önce nasıl muhafaza ediliyordu? Kur’ân-ı Kerim gökten inen kitaplar içinde aslı korunmuş yegane Allah kitabıdır İlk indiği şekilde nesilden nesile geçmiş, bir kelime çıkarılmadan ve bir kelime ilave edilmeden bize kadar gelmiştir Kur’ân âyetleri indikçe vahiy katipleri tarafından yazılırdı ve sonra ezberlenirdi Peygamber Efendimiz vahiy kâtiplerine, “Şu âyeti, filan sûrenin, filan ayetinin yanına yazın!” diye emir buyururdu ve kâtipler de ait oldukları yerlere onları yazarlardı B azı sahih hadis kitapları Hz Osman’dan şunu naklediyorlar: “Resül-i Ekrem muhtelif sûrelerden birine ait bir ayet nazil olunca vahiy kâtiplerini çağırır, ‘bu ayetleri, şu veya şu ayetleri havi olan sûreye yazın!’ derdi” Bu yazılan ayetler Sahabelerin ellerinde dolaşır, okunup ezberlenirdi Ancak hepsi bir arada mushaf hâlinde, bir cilt şeklinde değildi Kur’an mushaf haline nasıl getirildi? Kur’ân ayetleri Hz Ebubekir’in halifeliği zamanında bir araya toplandı ve bir cilt hâline getirildi Sahabelerin ellerinde bulunan ayetler, sayfalar toplandı Onları getiren sahabelerden, o ayetlerin Peygamber Efendimizin huzurunda yazıldığına dair iki şahit gösterilmesi şart koşuldu Şahit getiremeyenlerinki kabul edilmedi Hafızların okuduğu yazılı olmayan ayetler de kabul edilmedi Peygamberimizin kontrolü altında yazılı olan sayfalar ve ayetler toplandı ve bir cilt hâline getirildi Bir rivayette şöyle geçer: “Resulüllah, Hz Ali’ye şöyle demiştir: ‘Yâ Ali, Kur’ân, sahifelerde, ipek ve kağıtlarda yazılı olarak benim yatağımın arkasındadır Onu oradan alın, toplayın, Yahudiler Tevrat’ı zayi ettikleri gibi siz de onu zayi etmeyin” Hz Ali de gidip Kur’ân’ı bir sarı beze topladı ve üzerini mühürledi” Bunun da, Kur’ân’ın bir araya toplanmasında önemi büyüktü Toplama işinin başına Peygamberimizin hususi katibi olan Hz Zeyd’i (ra) getirdiler Birkaç dili okuyup yazıyordu ve aynı zamanda da vahiy kâtibiydi Ona Hz Ali, Hz Ömer, Hz Osman (r Anhüm) gibi Sahabeler büyük yardımda bulundular Suyûtî ve diğer eski kaynakların naklettiğine göre Kur’ân-ı Kerim şu malzemeler üzerinde yazılıydı: Bez, varak, kağıt, hurma dalı, yufka taş, deri, kürek kemiği, kaburga kemiği, ağaç kabuğu Kur’an’da ayetlerin sıralandırılması neye göre yapıldı? Örneğin, neden birinci ayet birinci sayfada değil? Kur’ân ayetlerinin sıralanması tevkıfîdir Yani, yukarıda da geçtiği gibi, Peygamber Efendimiz tarafından yerleri belirtilmiştir Bu ise, iniş sırasına göre bir tertip değil Yeryüzündeki bitki ve çiçekler nasıl ki iç içe bir ahenk arz ederler, Kur’ân ayetleri de öyle bir ahenge sahiptir İrşat ve ünsiyet gibi birçok hikmet açısından bu tarz, Kur’ân’ın harikasıdır Kur’ân’ın harekelendirilmesi nasıl yapıldı? Kur’ân’ın ilk nüshaları harekesizdir Arap olmayanlar Kur’ân’ı yanlış okudukları için, onlara kolaylık olsun diye Emevîler döneminde Haccac zamanında harekelendirilmiştir Kur’ân’ın çoğaltılma işlemi nasıl oldu? Hz Osman (ra) döneminde 12 kişilik bir heyet tarafından çoğaltıldı Sonra çoğaltılan nüshalar Kûfe, Şam, Basra, Mekke, Yemen ve Bahreyn’e gönderildi Bir nüsha da Medine’de kaldı ve bu nüshaya “İmam” denildi Çoğaltılma sebebi ise şöyle rivayet ediliyor: Ermeniye ve Azerbaycan fetihlerinde Iraklılarla Şamlılar arasında kıraat ihtilâfı çıktı Iraklılar İbn Mes’ud’dan, Şamlılar ise Übey ibn Kâab’dan öğrendikleri üzere okuyorlardı Her biri kendi kıraatlerinin daha sahih olduğunu iddia ettiler: Huzeyfe bin el-Yeman, Halife Hz Osman’a (ra) gelerek dedi ki: “Yahudi ve Hıristiyanlar gibi ihtilâfa düşmeden önce bu ümmete yetiş” Çünkü ihtilâf sadece mücahitler arasında değil, hocalar da talebelerine farklı farklı öğretiyordu İhtilâf sadece bazı lâfızlardaydı, ama önemliydi Hz Osman da Kureyş ve Ensardan 12 kişilik bir dil uzmanı toplayarak Mushafı çoğalttı İhtilâfa düştüklerinde ise, Kur’ân’ın asıl lehçesi olan Kureyş lehçesi esas alındı Kur’an, Yahudi, Hıristiyan ve müşriklerin yaşadığı bir toplumda iniyor ve o zamanda yepyeni Kur’ânî bir toplum teşekkül ediyordu “Çağdaş insana Kur’ân’ı tebliğ etme üslûbu” hakkında bundan ne gibi dersler çıkarılabilir? Kur’ân’ın bir çok ayetinde “Ey Ehl-i Kitap…” der Yahudi ve Hıristiyanlara hitap eder Bu hitapların çoğunda ilmî ve amelî meseleler konu edinilir Bunlar bu çağda bizim rehberimiz olmalı Gerek üslûp, gerekse muhteva bakımından o ayetlerden istifade etmemiz ve onları dikkatli okumamız lâzım Peygamber Efendimiz nasıl uygulamış, sahabeler nasıl tatbik etmiş, bilmemiz gerekir Üstad Bediüzzaman bu hitabı “Ey ehl-i mekteb…” tarzında tefsir eder Yani bugünkü ilim dünyasını da kapladığını belirtir |
|