Prof. Dr. Sinsi
|
Marmara Bölgesi'nin Kültürel Özellikleri Nedir? Marmara Bölgesinin Kültürü Hakkında
Marmara Bölgesi'nde İstanbul başta olmak üzere Bursa, Edirne, Bilecik tarihi olarak büyük öneme sahiptir Pek çok medeniyetin beşiği olan yurdumuzda bu kentler, ilk çağlardan beri çeşitli devletlere merkez olmuş, onların tarihi yapılarını halen de koruyarak barındırmaktadır
Konu bildiğiniz gibi her kentin tek tek incelenmesiyle anlaşılabilir
Aşağıdaki linklere tıklayıp bilgi alın ve arkadaşlarımızın eklediği mesajı inceleyin
Bursa (Video)
Edirne
Bilecik
Marmara Bölgesi - Genel Bilgi
Istanbul'un Tarihi
Istanbul'un tarihi 300 bin yıl önceye kadar uzanır Küçükçekmece gölü kenarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmıştır Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yasadığı sanılmaktadır Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır 5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy Fikirtepe olmak üzere Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır Ama bugünkü İstanbul'un temelleri M Ö 7 yüzyılda atılmıştır M S 4 yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik sıfatını sürdürmüştür Aynı zamanda, İmparator Constantis ile birlikte Hristiyanlığın merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453'te Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır
Istanbul Tarihindeki Dönemler- Bizantion (M
O 660 - M S 324)
- Roma İmparatorluğu'nun Başkenti (324 - 395)
Bizantion Roma'nın Doğu'sunun yönetim merkezi olarak seçildi Bu yeni konumu, kentin dünya kültürü ve siyaseti içindeki önemli rolünü de belirledi I Constantinus (324-337), Romalı soyluları Bizantion'a çağırarak kentin Romalı nüfusunu artırdı Yeni başkentin konumuna yakışır bir imar hamlesi başlatıldı Limanlar ve su tesisleri yeniden düzenlendi Kent içi su dağıtım sistemlerinin temelleri atıldı Savunma için yeni bir sur yaptırıldı Septimus Severius'un başlattığı hipodrom inşaatı tamamlandı 100 bin kişilik hipodromun genişliği 117, uzunluğu ise 480 metreydi Hipodrom duvarlarinın üzeri çok sayıda heykelle süslüydü En önemlisi de at heykelleriydi Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu at heykelleri Venedik'e, San Marco Meydanı'na taşındı Hipodrom'daki (Sultanahmet Meydanı) imparatorluk sarayı (Sultanahmet Camisi'nin bulunduğu alan) ve anıtsal ibadethaneler, akropolis (Topkapi Sarayı'nın bulunduğu yer) yapıldı Önceleri Nea (Yeni) Roma adı ile anılan kenti, I Constantinus kendi adıyla özdeşleştirdi 11 Mayıs 330 tarihinde kentin adı Constantinopolis olarak ilan edildi Önce Aya İrini, ardından 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıraran I Constantinus, kenti Hristiyan dünyası için önemli bir merkez haline getirdi - Bizans İmparatorluğu Dönemi (395 - 1453)
476'da Batı Roma'nın yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu'na dönüşmüş ve İstanbul da, bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir 6 yüzyılın ortaları, Bizans İmparatorluğu ve İstanbul için yeni bir yükseliş döneminin başlangıcıdır İmparator I Jüstinyen yönetimindeki bu dönemde daha önce tahrip edilmiş olan Ayasofya bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiş, 543'lerde kentte görülen ve nüfusun yarısının ölümüne sebep olan veba salgınının izleri silinmiştir
7, 8 ve 9 yüzyıllar İstanbul için kuşatılma yılları oldu Yedinci yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'in saldırısına uğrayan kenti, sekizinci yüzyılda Bulgarlar ve Müslüman Araplar dokuzuncu yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattılar 1204'de kent Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı Bu işgal ve yağma sonrasinda ortaçağın en büyük kenti 40-50 000 nüfuslu, yoksul ve harabe bir kente dönüştü Bu dönemden sonra İstanbul sürekli küçülmeye ve fakirleşmeye başladı Şehrin soylu ve zenginleri İznik'e göç etti Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yöresinde egemenlik kurabildi İznik (Nikia), Trabzon ve Yunanistan'daki Epiros'ta bir Bizans muhalefeti gelişti 1254 yılına gelindiğinde Latin İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı Bu esnada İstanbul çok fakirleşmiş hatta Latin İmparatoru II Baudouin ısınmak için sarayının ahşap bölümlerini yakacak olarak kullanmaya başlamıştı Nihayet 1261 yılında Palailogos Hanedani İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'daki Latin dönemi sona erdi - Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1453-1923)
Kent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı 1396'da I Bayazıd (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı Kenti almaya kararlı olan II Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi İstanbul'un fetih hazırlıkları bir yıl önceden başlatıldı Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü 16 kadırgadan oluşan güçlü bir donanma oluşturuldu Asker sayisi iki kat arttırıldı Bizansın yardım almasını engellemek için yardım yolları kontrol altına alındı Ceneviz'lilerin elinde bulunan Galata'nın da savas esnasında tarafsız kalması sağlandı 2 Nisan 1453 tarihinde ilk Osmanlı öncü kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü Böylece kuşatma başladı İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi 29 Mayıs 1453 günü sabaha karşı başlayıp, öğleden sonra kentin ele geçirilmesiyle tamamlandı Bu tarihten itibaren İstanbul bir Osmanlı kenti oldu
Fetihten sonra şehrin kalkındırılması için yeni iskan bölgeleri oluşturuldu Bizans'in son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi Nüfusu artırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler daha sonraki Istanbul idari yapısının temelini oluşturdu 1459'da İstanbul her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı Bunlardan biri idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü ise surdışında yeralan ve "Bilad-i Selase" olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçük Çekmece, Çatalca ve Silivri dahil), Galata ve Üsküdar idi 1457 sonunda eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangınla şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi İstanbul, fetihten elli yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi 16 yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü 8 Şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntıları 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı, binlerce kişi öldü
İstanbul, 1510'da Sultan II Beyazıd tarafından 80 000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu Bu yüzden günümüze gelebilen eserlerin büyük çoğunluğu bu devirden kalmıştır 1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde İstanbul birçok değerli esere ve izleri günümüze kadar ulasan bir kent planına kavuşarak, gelişmiştir Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda eser inşa edilmiştir Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni dönemi İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılmıştır Lale Devri olarak da anılan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamliğındaki 1718-1730 yılları, itfaiye teskilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çesitli fabrikaların inşasıyla İstanbul'un değişmeye başladığı dönemdir 3 Kasım 1839'da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi'nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermani ile İstanbul'da yeni bir dönem açıldı Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde İstanbul'da mimariden yaşama tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler yaşandı
Bu dönemde şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı Suriçi Bakirköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken; Boğaziçi'nde Sarıyer'e iskan hızlandı Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü Bu yıllar, altyapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu Haliç üzerine köprü yapılması, tünel (metro), Rumeli Demiryolu, kent içi deniz tasımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin açılması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattinin çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi'nin hizmete girmesi ve Atlı Tramvay Şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır 23 Aralık 1876'da I Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında "Üçyüzon Depremi" denen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul', II Dünya Savaşı'nın ardından 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edildi
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla İstanbul'un başkent dönemi sona erdi
Balıkesir
Balıkesir, Marmara ve Ege Denizi'ne kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir

Bilecik
Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır

Bursa
Bursa, M Ö yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır
Çanakkale
Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale
savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası Edirne
Edirne'nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne'nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir

İstanbul
Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmpatatorluğuna başkentlik yapan İstanbul  

Kırklareli
Bir sınır kenti olan Kırklareli'nde Antik dönem, Orta Çağ, Bizans, ve Osmanlı kültürünü yansıtan birçok eserler bulunmakta olup, kıyı turizmi, kültür, karavan, kamping ve su sporları turizmi, av ve doğa turizmi 
Kocaeli
Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden  

Sakarya
Sakarya Marmara Bölgesi'nde önemli bir turizm merkezidir Karadeniz sahili boyunca uzanan geniş plajları başta olmak üzere gölleri, zengin orman ve yaylaları, vadi ve kanyonları, sıcak su ve içme suyu kaynakları 
Tekirdağ
Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır
Yalova
Yalova ili her mevsim turizm faaliyetinin yaşanabildiği, termal turizmi, kıyı turizmi, av turizmi, spor amaçlı doğa turizmi gibi etkinliklere sahip önemli bir liman kentidir
|