|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
arındırmak, çalışmalar, için, kelimelerden, türkçeyi, yabancı, yapılabilir |
![]() |
Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir?Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? DİLİMİZİN ADI Osmanlı Devrinden Günümüze Türkçe Osmanlı Türkçesi veya yanlış fakat yaygın bir isimle Osmanlıca, Türkiye Türkçesi'nin ikinci devresini teşkil eder ![]() ![]() ![]() ![]() Yaygın olarak kullanılan “Osmanlıca” terimi, bazı insanların zannettiği gibi Türkçe'den farklı bir dili anlatmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün “Osmanlıca” terimi, Osmanlı Devri Türkçesi'ni anlatmanın dışında, 1928'den önce kullanılan Arap harfli alfabeyi (eski yazı da denir) okuyup yazma ve öğretimi için kullanıldığı gibi (Osmanlıca dersleri vs ![]() ![]() ![]() Tanzimat devrinden sonra yazılan dil bilgisi kitaplarında (ilki Kavaid-i Osmanî, l865) Osmanlıca, “Türkçe-Arapça ve Farsça'dan meydana gelmiş üçüzlü bir dil” olarak tarif edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim daha Tanzimat devrinde, devrin ünlü dilci ve sözlükçüsü Şemsettin Sami, Türkçe'ye “Osmanlıca” denmesine karşı çıkıp yanlışlığını izah eden Şemsettin Sami, 1880'de yayımladığı “Lisan-ı Türki” adlı makalesinde konuyu şöyle izah etmektedir: “Söylediğimiz lisan ne lisandır ve nereden çıkmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() “Osmanlı” adının, devleti kuran kişinin adına nispetle devlete verilen isim olduğunu, halbuki bu devleti kuran kavmin Türk, konuştuğu dilin de Türkçe olduğunu; Türk kavminin ve Türkçe'nin Osmanlı devletinden daha eski olduğunu anlatan Şemsettin Sami, 1897'de yayımladığı “Lisan ve Edebiyatımız” adlı makalesinde konuyu, dil ve dillerin yapısı açısından da şöyle açıklamaktadır: “Osmanlı lisânı üç lisandan, yani Arabi, Farisî ve Türkçe lisanlarından mürekkeptir demek âdet olmuştur ![]() ![]() Hayır hiç de öyle değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kezalîk İngilizce’de hemen yarı yarıya Fransızca kelime bulunduğu halde İngilîz lisanı Cermen zümresine mensup bir lisan olup, Fransızca'ya yabancı addolunur ![]() ![]() Şemsettin Sami'nin yüz yıl önce ifade ettiği bu fikirler, bütün tazeliği ile geçerliliğini korumaktadır ![]() ![]() ![]() Bugün yaygın bîr dil olan ve Şemsettin Sami'nin de örnek verdiği İngilizce'nin kelimelerinin %80'den fazlası İngiliz asıllı değildir ![]() ![]() Osmanlı Türkçesi devrinde, Türkçe'ye gerçekten çok fazla Arapça Farsça kelime ve terkip (tamlama) girmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlıca ve Divan edebiyatı konusunda şair, yazar ve fîkir adamı Atilla İlhan, kendisiyle yapılan bir mülâkatta fikirlerini şöyle açıklamaktadır: “Divan edebiyatıyla halk edebiyatını birbirinden ayırmak mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı mülâkatta orta çağ Batı Hıristiyan medeniyeti daîresinde sanat ve bilim dilinin Yunanca ve Lâtince, buna karşılık İslâm medeniyeti dairesinde de Arapça ve Farsça olduğunu, bunun normal olduğunu anlatan Atillâ İlhan, fikirlerini açıklamayı şöyle sürdürüyor: “Türkçe'de Arapça ve Farsça kelimelerin olması Osmanlıcayı ne Arapça ne de Farsça yapmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün, Osmanlıca ve bilhâssa Divan edebiyatı - Halk edebiyatı konusuna yeniden eğilen ilim ve fikir adamları, bu iki tür edebiyatın da Müslüman Türk milletinin kültürünü yansıttığını makale ve müstakil eserleri ile ortaya koymaktadırlar ![]() ![]() Nitekim, kendisi de bir şair ve ilim adamı olan Orhan Şaik Gökyay, 26 Şubat 1987'de Türk Dil Kurumunda yaptığı bir konuşmada (daha sonra, "Divan Edebiyatı Kimin" adıyla yayımlanmıştır,) Divan Edebiyatını "Bir okur yazar sınıfının, sadece medrese tahsili görmüş insanların tekelinde bir edebiyat saymayı doğru bulmuyorum, bulmadım ![]() ![]() ![]() Günümüzün divan edebiyatıyla uğraşan ilim adamlarından Mustafa İsen de tezkireler üzerine yazdığı bîr makalesinde tezkirelerde adı geçen 3182 divan şairinin mesleklerini incelemiştir ![]() ![]() Divan şiiri ile uğraşan bir başka ilim adamımız Prof ![]() ![]() ![]() Zaten "Osmanlıca" adı Tanzimat devrinden sonra siyasî anlayışla ortaya atıldığı gibi, "Divan Edebiyatı" veya "Divan Şiiri" adı da 1900'lü yıllardan sonra kullanılmaya başlanmıştır ![]() Türk Dili tarihi içinde ayrı bir dönem olarak isimlendirilip incelenmesine rağmen Osmanlıca'nın, Türkçe'nin iç yapısı ve gelişmesi bakımından, dil bilgisi bakımından günümüz Türkiye Türkçesi ile arasında belirli bir ayrılık yoktur ![]() ![]() ![]() Osmanlıca'nın günümüz Türkiye Türkçesi'nden ayrı bir devre olarak görülmesi, dış yapısı ile ilgilidir ![]() ![]() Osmanlıca devresinde, Türkçe'ye pek çok Arapça ve Farsça kelime girdiği gibi dil bilgisi (gramer) şekilleri de girmiştir, Bu unsurların bazı eserlerde % 60’1arı bulduğu hattâ geçtiği bile görülebilir ![]() ![]() ![]() Osmanlıca devresinde, fiil çekimleri ve Türkçe cümle yapısı bozulmamıştır ![]() ![]() ![]() Osmanlıca, içindeki yabancı unsurların durumu bakımından kendi içinde üç devreye ayrılır ![]() - Eski Osmanlıca: (XV ![]() - Klâsik Osmanlıca: (XVI ![]() ![]() - Yeni Osmanlıca: (XIX ![]() ![]() Tanzimat devrinden itibaren, Osmanlı devletinin siyasî, sosyal durumu, Batı medeniyeti ile ilişkîler, dil ve edebiyat anlayışına da tesir edince, Türkçe'nin sadeleştirilmesi, içindeki iğreti duran yabancı kelimelerin ve gramer şekillerinin atılması fikri doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Türkçe'nin yabancı dil unsurlarına, bilhassa Arapça ve Farsça'dan gelen kelime ![]() ![]() ![]() ![]() Tanzimat devrinde, Namık Kemal, Şinasi, Ali Suavi, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Muallim Naci, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa gibi şahsiyetler Türkçe'nin sadeleşmesi için çalışmışlar fakat, istediklerini tam başaramamışlardır ![]() Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanan şair ve yazarlar, sanat anlayışları gereği, sadeleşme konusunu fazla önemsememişler, hattâ kendilerine göre önceki devirden farklı Arapça ve Farsça yeni terkipler türetmişlerdir ![]() ![]() ![]() Servet-i Fünûn dergisinin ve Edebiyatının dışında kalan Hüseyin Rahmi, Ahmed Rasim, Mehmed Emin, Rıza Tevfık sade Türkçe ile eserler vermişlerdir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir?Dilimizi koruyalım, ama nasıl? Başlık belki bazılarınıza tanıdık geldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başlangıçta sürekli yazarak konuyu besleyebilir miyim diye epeyce kaygılandım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Toplulukları birarada tutan en önemli unsurlar; "din birliği", "siyasi birlik" , "coğrafya birliği", "toprak birliği" , "renk-ırk birliği", "dil birliği" ![]() ![]() ![]() "DİL BİRLİĞİ" içlerindekilerden en önemlisiymiş ![]() ![]() ![]() Son yıllarda Türkçe'yi yozlaştırmak için inanılmaz bir kampanya yürütülüyor ![]() ![]() Bilgisayar Terimleri : -Faylı seyv etmek -kopi pest -sıkrin seyvır -aplood, davnlood etmek Mekan-markalar : -Eskidji -Kebupchi -Buiti sentır -fitnes sentır Istanbul'dan şoping mol isimleri -Colony -Carousel -Metrocity -Fly Inn -Capitol -Nautilus neredeyse hepsi Istanbul'dan yeni toplu konut isimleri (rezidanslar! ) -Yeshill -Uphill -Mayadrom -Kentplus -Almond Hill -Evidea neredeyse hepsi ![]() ![]() ![]() ![]() Çok uzatmadan, diğer: -Yaw -Nabersin? - böle diolar, çok güsel bi kız yani, Bu böyle uzar gider ![]() ![]() Ne oluyor, böyle daha mı "karizmatik" olunuyor? Yoksa aptallık mı ediliyor? |
![]() |
![]() |
![]() |
Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir?DİLİMİZİN ADI Osmanlı Devrinden Günümüze Türkçe Osmanlı Türkçesi veya yanlış fakat yaygın bir isimle Osmanlıca, Türkiye Türkçesi'nin ikinci devresini teşkil eder ![]() ![]() ![]() ![]() Yaygın olarak kullanılan “Osmanlıca” terimi, bazı insanların zannettiği gibi Türkçe'den farklı bir dili anlatmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün “Osmanlıca” terimi, Osmanlı Devri Türkçesi'ni anlatmanın dışında, 1928'den önce kullanılan Arap harfli alfabeyi (eski yazı da denir) okuyup yazma ve öğretimi için kullanıldığı gibi (Osmanlıca dersleri vs ![]() ![]() ![]() Tanzimat devrinden sonra yazılan dil bilgisi kitaplarında (ilki Kavaid-i Osmanî, l865) Osmanlıca, “Türkçe-Arapça ve Farsça'dan meydana gelmiş üçüzlü bir dil” olarak tarif edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim daha Tanzimat devrinde, devrin ünlü dilci ve sözlükçüsü Şemsettin Sami, Türkçe'ye “Osmanlıca” denmesine karşı çıkıp yanlışlığını izah eden Şemsettin Sami, 1880'de yayımladığı “Lisan-ı Türki” adlı makalesinde konuyu şöyle izah etmektedir: “Söylediğimiz lisan ne lisandır ve nereden çıkmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() “Osmanlı” adının, devleti kuran kişinin adına nispetle devlete verilen isim olduğunu, halbuki bu devleti kuran kavmin Türk, konuştuğu dilin de Türkçe olduğunu; Türk kavminin ve Türkçe'nin Osmanlı devletinden daha eski olduğunu anlatan Şemsettin Sami, 1897'de yayımladığı “Lisan ve Edebiyatımız” adlı makalesinde konuyu, dil ve dillerin yapısı açısından da şöyle açıklamaktadır: “Osmanlı lisânı üç lisandan, yani Arabi, Farisî ve Türkçe lisanlarından mürekkeptir demek âdet olmuştur ![]() ![]() Hayır hiç de öyle değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kezalîk İngilizce’de hemen yarı yarıya Fransızca kelime bulunduğu halde İngilîz lisanı Cermen zümresine mensup bir lisan olup, Fransızca'ya yabancı addolunur ![]() ![]() Şemsettin Sami'nin yüz yıl önce ifade ettiği bu fikirler, bütün tazeliği ile geçerliliğini korumaktadır ![]() ![]() ![]() Bugün yaygın bîr dil olan ve Şemsettin Sami'nin de örnek verdiği İngilizce'nin kelimelerinin %80'den fazlası İngiliz asıllı değildir ![]() ![]() Osmanlı Türkçesi devrinde, Türkçe'ye gerçekten çok fazla Arapça Farsça kelime ve terkip (tamlama) girmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlıca ve Divan edebiyatı konusunda şair, yazar ve fîkir adamı Atilla İlhan, kendisiyle yapılan bir mülâkatta fikirlerini şöyle açıklamaktadır: “Divan edebiyatıyla halk edebiyatını birbirinden ayırmak mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı mülâkatta orta çağ Batı Hıristiyan medeniyeti daîresinde sanat ve bilim dilinin Yunanca ve Lâtince, buna karşılık İslâm medeniyeti dairesinde de Arapça ve Farsça olduğunu, bunun normal olduğunu anlatan Atillâ İlhan, fikirlerini açıklamayı şöyle sürdürüyor: “Türkçe'de Arapça ve Farsça kelimelerin olması Osmanlıcayı ne Arapça ne de Farsça yapmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün, Osmanlıca ve bilhâssa Divan edebiyatı - Halk edebiyatı konusuna yeniden eğilen ilim ve fikir adamları, bu iki tür edebiyatın da Müslüman Türk milletinin kültürünü yansıttığını makale ve müstakil eserleri ile ortaya koymaktadırlar ![]() ![]() Nitekim, kendisi de bir şair ve ilim adamı olan Orhan Şaik Gökyay, 26 Şubat 1987'de Türk Dil Kurumunda yaptığı bir konuşmada (daha sonra, "Divan Edebiyatı Kimin" adıyla yayımlanmıştır,) Divan Edebiyatını "Bir okur yazar sınıfının, sadece medrese tahsili görmüş insanların tekelinde bir edebiyat saymayı doğru bulmuyorum, bulmadım ![]() ![]() ![]() Günümüzün divan edebiyatıyla uğraşan ilim adamlarından Mustafa İsen de tezkireler üzerine yazdığı bîr makalesinde tezkirelerde adı geçen 3182 divan şairinin mesleklerini incelemiştir ![]() ![]() Divan şiiri ile uğraşan bir başka ilim adamımız Prof ![]() ![]() ![]() Zaten "Osmanlıca" adı Tanzimat devrinden sonra siyasî anlayışla ortaya atıldığı gibi, "Divan Edebiyatı" veya "Divan Şiiri" adı da 1900'lü yıllardan sonra kullanılmaya başlanmıştır ![]() Türk Dili tarihi içinde ayrı bir dönem olarak isimlendirilip incelenmesine rağmen Osmanlıca'nın, Türkçe'nin iç yapısı ve gelişmesi bakımından, dil bilgisi bakımından günümüz Türkiye Türkçesi ile arasında belirli bir ayrılık yoktur ![]() ![]() ![]() Osmanlıca'nın günümüz Türkiye Türkçesi'nden ayrı bir devre olarak görülmesi, dış yapısı ile ilgilidir ![]() ![]() Osmanlıca devresinde, Türkçe'ye pek çok Arapça ve Farsça kelime girdiği gibi dil bilgisi (gramer) şekilleri de girmiştir, Bu unsurların bazı eserlerde % 60’1arı bulduğu hattâ geçtiği bile görülebilir ![]() ![]() ![]() Osmanlıca devresinde, fiil çekimleri ve Türkçe cümle yapısı bozulmamıştır ![]() ![]() ![]() Osmanlıca, içindeki yabancı unsurların durumu bakımından kendi içinde üç devreye ayrılır ![]() - Eski Osmanlıca: (XV ![]() - Klâsik Osmanlıca: (XVI ![]() ![]() - Yeni Osmanlıca: (XIX ![]() ![]() Tanzimat devrinden itibaren, Osmanlı devletinin siyasî, sosyal durumu, Batı medeniyeti ile ilişkîler, dil ve edebiyat anlayışına da tesir edince, Türkçe'nin sadeleştirilmesi, içindeki iğreti duran yabancı kelimelerin ve gramer şekillerinin atılması fikri doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Türkçe'nin yabancı dil unsurlarına, bilhassa Arapça ve Farsça'dan gelen kelime ![]() ![]() ![]() ![]() Tanzimat devrinde, Namık Kemal, Şinasi, Ali Suavi, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Muallim Naci, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet Paşa gibi şahsiyetler Türkçe'nin sadeleşmesi için çalışmışlar fakat, istediklerini tam başaramamışlardır ![]() Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanan şair ve yazarlar, sanat anlayışları gereği, sadeleşme konusunu fazla önemsememişler, hattâ kendilerine göre önceki devirden farklı Arapça ve Farsça yeni terkipler türetmişlerdir ![]() ![]() ![]() Servet-i Fünûn dergisinin ve Edebiyatının dışında kalan Hüseyin Rahmi, Ahmed Rasim, Mehmed Emin, Rıza Tevfık sade Türkçe ile eserler vermişlerdir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir?TÜRKÇE'NİN AYRIŞTIRILMASI Türklerin dildeki ilkeleri kelime bilginlerine ait düşüncelerin tersi olmakla beraber, arı Türkçeci (tafsiyei adını alan dil ülkücülerinin görüşlerine de uygun değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci olarak, kelimeler, gösterdikleri anlamların tarifleri değil, işaretleridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türetme hastalığına uğramış bir adamın yanında, mesela "yabancılar geldiler" dediğiniz zaman, o : "Yabancılar mı" yabandan gelmişler, demek ki yabani adamlardır" derse tuhafınıza gitmez mi? Veya "Şu terliği giyiniz!" dediğiniz zaman, "Ayağım terli değil; terlik giymeğe ihtiyacım yok!" cevabını verirse, elinizde olmadan gülmez misiniz? Bununla beraber, halka özgü bir türetmecilik de vardır ki, bu aksine hem normal, hem de yararlıdır ![]() ![]() Halkın böyle yanlış türetmelerle yaptığı bozmalar, bir tür bilinçsiz kendine mal etme yöntemidir ![]() ![]() ![]() Ankara'da bir pınarın adı olan "Zülfazıl" kelimesini "Solfasol" yapar, "Şeref-resan" vapurunu "Şerif Hasan, "nevid-i Fütuh"u "Delik Kütük", "Feth-i bülend"i "Yedi bölen" tarzında Türkçe kelimeler haline koyar ![]() ![]() İşte, bu gibi esaslara dayanarak, Türkçüler, arı dilcilerin dil hakkındaki görüşlerini kabul etmediler ![]() ![]() ![]() ![]() Nasıl zooloji ve botanik ilimlerinde fosillerin yeniden dirilmesine imkan yoksa, dil fosillerinin de tekrar hayata dönmelerine artık imkan yoktur ![]() ![]() ![]() O halde, Türkçe'nin sadeleştirilmesi, yalnız bu esaslara dayanmalı, arı dilcilerin aşırı iddialarına doğru gitmemelidir ![]() Arı dilcilerin diğer Türk lehçelerinden kelime almaları da yanlıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arı dilcilerin, işlemeyen ekleri işlek hale sokarak ve tamlama yöntemleri icat ederek, bunlar aracılığıyla, yeni kelimeler yaratmak istemeleri de yanlıştır ![]() ![]() ![]() Bununla beraber, arı dilcilerin bu aşırı devrimciliğini bir tarafa attıktan sonra da edebiyattı Osmanlı dilinden atılacak kelimelerin pek çok olduğunu görürüz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sözlerden anlaşılıyor ki, medeniyet dairelerinin de kendilerine özgü coğrafya alanları ve bu alanların belirli sınırları var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medeniyetlerin coğrafi sınırları ayrı olduğu gibi, tarihi gelişmeleri de birbirinden ayrıdır ![]() ![]() ![]() Bundan başak bir millet gelişmesinin yüksek noktalarına çıktıkça, medeniyetini de değiştirmek zorunda kalır ![]() ![]() Bu konuda en çarpıcı örneği Türklerde görürüz ![]() ![]() ![]() ![]() Uzak Doğu medeniyetinin izlerine, özellikle sözlü geleneklerden ayrılmayan cahil tabakada rastlarız ![]() ![]() ![]() ![]() Türklerin dildeki ilkeleri kelime bilginlerine ait düşüncelerin tersi olmakla beraber, arı Türkçeci (tafsiyei adını alan dil ülkücülerinin görüşlerine de uygun değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci olarak, kelimeler, gösterdikleri anlamların tarifleri değil, işaretleridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türetme hastalığına uğramış bir adamın yanında, mesela "yabancılar geldiler" dediğiniz zaman, o : "Yabancılar mı" yabandan gelmişler, demek ki yabani adamlardır" derse tuhafınıza gitmez mi? Veya "Şu terliği giyiniz!" dediğiniz zaman, "Ayağım terli değil; terlik giymeğe ihtiyacım yok!" cevabını verirse, elinizde olmadan gülmez misiniz? Bununla beraber, halka özgü bir türetmecilik de vardır ki, bu aksine hem normal, hem de yararlıdır ![]() ![]() Halkın böyle yanlış türetmelerle yaptığı bozmalar, bir tür bilinçsiz kendine mal etme yöntemidir ![]() ![]() ![]() Ankara'da bir pınarın adı olan "Zülfazıl" kelimesini "Solfasol" yapar, "Şeref-resan" vapurunu "Şerif Hasan, "nevid-i Fütuh"u "Delik Kütük", "Feth-i bülend"i "Yedi bölen" tarzında Türkçe kelimeler haline koyar ![]() ![]() İşte, bu gibi esaslara dayanarak, Türkçüler, arı dilcilerin dil hakkındaki görüşlerini kabul etmediler ![]() ![]() ![]() ![]() Nasıl zooloji ve botanik ilimlerinde fosillerin yeniden dirilmesine imkan yoksa, dil fosillerinin de tekrar hayata dönmelerine artık imkan yoktur ![]() ![]() ![]() O halde, Türkçe'nin sadeleştirilmesi, yalnız bu esaslara dayanmalı, arı dilcilerin aşırı iddialarına doğru gitmemelidir ![]() Arı dilcilerin diğer Türk lehçelerinden kelime almaları da yanlıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arı dilcilerin, işlemeyen ekleri işlek hale sokarak ve tamlama yöntemleri icat ederek, bunlar aracılığıyla, yeni kelimeler yaratmak istemeleri de yanlıştır ![]() ![]() ![]() Bununla beraber, arı dilcilerin bu aşırı devrimciliğini bir tarafa attıktan sonra da edebiyattı Osmanlı dilinden atılacak kelimelerin pek çok olduğunu görürüz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir? |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türkçeyi Yabancı Kelimelerden Arındırmak İçin Nasıl Çalışmalar Yapılabilir?öncelikli çözüm, yabancı dille konuşmayı -bir ihtiyaç sözkonusu olmadıkça- marifet saymaktan kurtulmakla başlar ![]() adı sözümona sosyal paylaşım sitesi konan o yerlerde abuk subuk yazzmaktan da vazgeçerek ![]() oralarda sosyalleşiyor muyuz, yoksa daha da asosyal mi oluyoruz? |
![]() |
![]() |
|