Şengül Şirin
|
Cevap : Tiyatro Akımları
Dışavurumcu tiyatro, ilke olarak doğallığını ve özdeşleştirmeyi reddeden, buna karşılık karakteri ve olayı sembolik olarak büyüten sahneleme biçimiyle özelliğini kazanır
Şam yolu mu, Çile yolu mu?
Şiirde olduğu gibi tiyatroda da dışavurumculuk robotlaşmış insanlar toplumunun reddine dayalıdır Buna, genellikle kuşaklar arasındaki çatışma ve baba-oğul arasındaki ikilikler biçiminde ortaya çıkan küçük burjuva dünyasına yöneltilen sert bir yergi de eklenir Ama buna karşılık yeni bir toplumun oluşumunu hızlandırmak için bir yöntem önerilir
Dışavurumcu kahraman, hem acınacak hem de örnek alınacak bir kahramandır:
serüveni, İsa’nın çilesini anlatan tabloları veya Ortaçağ dini tiyatrosunda sahneleri andıran “bekleme yerleri”nin özel alanların peşpeşe “fotoğraflar”ıyla, olay örgüsünün yerini alan bir gelişme içinde ele alınır Bu dramaturginin(Stationendrama) en belirgin örneği Strindberg’in Till Damaskus’udur (“Şam Yolu”, 1898) Karabasanlar altüst olmuş şairi temsil eden “Yabancı”, yedi kere kimlik bölünmesinden geçer ve her defasında kaybettiği, yeniden bulduğu Hanım’ına kavuşmasını engellemeye çalışan iblislerin
saldırılarına uğrar Kişiliklerin ad taşımaması (Yabancı, Dilenci, Günah Çıkartıcı, Deli vb), tiyatronun gerçeklikten sıyrılarak sadece düşüncenin ve yazgının temsilcisi olma isteğini vurgular Genel kural olarak, dışavurumcu kahraman yenilik girişimlerinin sonunu getiremez Ama yalandan ve bayağılıktan kaçmak istediğinden, kurtulmuş sayılmasa da haklılığı kanıtlanmış olur
Gerçekçi Tiyatro :
Gerçekçiliğin sınırları çok geniş bir alana yayılır Hele kavram olarak esnek olduğu oranda belirsizdir Gerçekçilik deyince,bazen nesnel gerçekçiliği kabul eden,bazen da anlatımı ve biçemi belirleyen bir yöntemi anlatmak isteriz
1- Tutum olarak : Sofokles'ten,Shakespear'e',Tolstoy'dan Brecht 'e kadar,birtakım soyut sanat anlayışları dışında,tüm sanat gerçekçi sanattır
2- Yöntem olarak : İçeriği,biçemi ve biçimi gerçekçiliğe giren yapıtlar,aşamalar dizisine dayanan kapalı bir toplumun değil,açık bir kentsoylu toplumun sanat anlayışıdır Gerçekçi tiyatro,gerçekliği nesnel,somut ve dolayımsız olarak yeniden yaratarak yansıtmayı amaçlayan tiyatrodur Bu estetik akım içindeki tiyatro,olay dizisinin kesintisiz eylemlerinden yararlandığı oranda,anlatıma ve episodik gelişime dayanan biçimleri de kullanır Gerçekçilik,yazarın ve sanatçının,gerçekliği birey-toplum ilişkilerinin çelişkileriyle incelediği noktada başlar
Epik tiyatro,
siyasal amaçlı bir tiyatro düşüncesidir Bertolt Brecht’in doğrudan Marksizm-Leninizm etkilenimiyle oluşturduğu ve seslendiği seyirci kitlesini de emekçi sınıf olarak belirlemiş bir kuramdır
Teoride ve pratikte Marksizmin felsefi, siyasal ve ekonomik tahlillerini tiyatro sahnesine yansıtmaya çalışır Brecht tarafından bilim çağının tiyatrosu olarak değerlendirilen epik tiyatro, kapitalizm ve sınıflı toplum eleştirisi yapar; oyunlar bir devrimin gerekliliğini çoğu kez doğrudan işaret etmese bile, varolan sistemin olumsuzlanması yoluyla, seyircisini başka alternatifler üzerine düşünmeye çağırma iddiasındadır
İşte yazarın seyircisini sokmayı arzuladığı bu aktif eleştirel tutum, Brecht tarafından ilk kez 1927 yılında kullanılan epik tiyatro nitelemesinde karşılığını bulur Brecht canlandıran, taklit eden, seyirciyi yanılsamaya sokan gerçekçi tiyatro düşüncesinin karşısına koyduğu epik tiyatronun, yanılsamacı yönü yokedilmiş, anlatımcı bir tiyatro olmasını hedefler Brecht’e göre, görünenin ardındaki gerçeği göstermek, burjuva gerçekçiliğiyle ve bütünlüklü bir tiyatro algısıyla mümkün değildir Tam tersine bu algıyı kıracak, seyirciyi determinist neden-sonuç ilişkisinin cenderesinden kurtaracak ve böylece yanılsamayı kıracak bir tiyatroya ihtiyaç vardır
Yazarın siyasal amaçlı tiyatrosunu Piscator’unkinden ayıran, seyirciyi üstlenmeye çağırdığı bu aktif tutumdur Epik tiyatro seyirciyi bir gözlemci yapar, ondan yargıya varmasını ister Yazar bunu sağlamak için çeşitli araçlar kullanır Oyunlar episodik olarak bölümlenmiştir ve bu episodlar arasındaki neden sonuç bağı olabildiğince gevşek tutulur Hatta Brecht episodların başına açıklayıcı şarkılar ve notlar koyar; bu yolla merak öğesi olabildiğince yok edilir Seyircinin oyuna olan mesafesini koruyabilmesi için tarihselleştirme kullanmak da yazarın bir diğer yöntemidir Tarihselleştirme kullanarak, oyunlarının geçmiş bir zamanda ve/ya da başka bir toplumda geçirir Bunu yaparken Brecht’in endişesi, şimdiki zamanda ve şimdiki toplumda geçen bir oyunun seyircinin özdeşlik kurmasına yol açarak, aktif eleştirel tutumunu kaybetmesine yol açacağıdır
Brecht’in kullandığı araçlar arasında en bilineni yabancılaştırma efektidir ve en genel anlamıyla, sahnedekinin bir oyun olduğunun seyirciye hatırlatılması amacını taşır Böylece seyircinin oyuna kapılması, akla dayanan eleştirel tutumunu bırakarak
duygularına kapılması engellenecektir Episodik anlatım ve tarihselleştirme gibi araçların yöneldiği amaca hizmet eden yabancılaştırma, oyunun tüm yapısından bağımsız olarak düşünülemez Althusser’e göre Brecht’in yabancılaştırması, diyalektik materyalizm felsefesiyle doğrudan ilişkilidir İnsanı, olayları ve toplumu bitmiş, tamamlanmış olarak almaz Somut durumların irdelenmesine yardımcı olur Brecht, “hiç düşünmeden öylece zaten anlaşılıyor sanılan bir şey, [yabancılaştırmayla] özellikle anlaşılmaz duruma bile getirilebilir Ama bir koşulla: Böylece sonunda gerçekten anlaşılmasını sağlamak adına” der Bu Althusser’e göre diyalektik bir bakıştır: Bildiğini sanan seyircinin yabancılaştırmayla gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak
Walter Benjamin yazılarında Brecht'in gestus kavramından söz eder Bu kavram oyun metinlerine ilişkin olmaktan çok, gösterimsel anlam taşır Daha çok Brechtyen Oyunculuk altında incelenebilecek bu kavramın temel mantığı, sahnedeki oyun kişisinin sınıfsal konumunu belli edecek bir yüz ya da beden tavrıdır Örneğin oyun kişisinin yerleri nasıl süpürdüğü bir gestus olabilir Yerleri her zaman süpürmeye alışkın olan bir hizmetçinin tavrıyla bir prensesin yerleri süpürmek zorunda kaldığında göstereceği tavır, onların sınıfsal farklılıklarını ortaya koymak için bir araç olacaktır
Brecht Küçük Organon’unda, tiyatronun eğlendirici yönünü ne kadar önemli bulduğunu da anlatır Ancak bunu burjuva tiyatrosunun eğlence anlayışını eleştirerek yapar Epik Tiyatro'nun ulaşmaya çalıştığı seyircinin kandırmacadan değil, öğrenmekten, bilmekten ve çözümlemekten zevk alan bir seyirci olduğunu söyler
Uyumsuz tiyatro,
Absürd tiyatro olarak da bilinir Uyumsuz Tiyatro'nun anlaşılması için çıktığı dönem ve coğrafya'nın bilinmesi şarttır II Dünya Savaşı'ndan sonra patlak veren, sanatın her alanındaki değişik yansımalar, tiyatro alanında da kendini göstermiş ve Absürd Tiyatro ortaya çıkmıştır 2 Dünya Savaşına gelene kadar Sanayi Devrimi'ni, I Dünya Savaşı'nı yaşayan Avrupa'da Nietzche'den başlayarak ciddi çığlıklar çıkmaya başlamıştır
Nietzche "Tanrı Öldü!" diye bağırırken aslında yaşamı anlamlandıramayan Batı insanın önemli bir derdini dile getirmeye başlamıştır Daha sonra Jung gibi Batı aydınları da aklın insanlığı getirdiği durum hakkında önemli yazılar yazmıştır II Dünya Savaşı'nın patlamasından sonra bu çığlıklar artık tüm Avrupa'nın ortak derdi olmuş, yaklaşık elli milyon kişinin öldüğü insanlığın en büyük yıkım döneminden sonra yaşamın anlamı üstüne ciddi bir sorun baş göstermiştir ki işte tam bu anda Avrupa'nın çeşitli sahnelerinde birbirlerinden de etkilenerek uyumsuz tiyatronun öncüleri ortaya çıkmaya başlamıştır Bu anda karşımıza iki önemli yazar çıkmakta: biri Samuel Beckett, diğeri ise Eugene Ionesco Beckett'in Godot'yu Beklerken ve Ionesco'nun Kel Şarkıcı adlı oyunları bu tiyatronun ilk örnekleridir
Ezilenlerin Tiyatrosu:
Augusto Boal'ın geliştirdiği bir siyasal halk tiyatrosu biçimi Özgürleşme tiyatrosu, görünmez tiyatro, forum tiyatrosu, gazete tiyatrosu gibi biçimsel ve içeriksel çeşitli tanımlar da edinmiş olan Ezilenlerin Tiyatrosu, ilk kez 1956'da Brezilya'da
gerçekleştirilmiş, daha sonra Latin Amerika, ABD ve Avrupa'da örneklendirilmiştir Ezilenlerin Tiyatrosu'nda odak, izleyicilerin oyuna bağlanımlarıdır Devrimin genel provası yerine geçen Ezilenlerin Tiyatrosu, açık sokak tiyatrosu olarak, gözle görülmeyen siyasal ve toplumsal baskıya karşı izleyicinin oyuncu haline gelerek tavır almasını amaçlar
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|