Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alınabilir, çeşitleri, erozyon, nlerdir, önlem

Erozyon Nedir? Erozyon Çeşitleri Nlerdir? Nasıl Önlem Alınabilir?

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Erozyon Nedir? Erozyon Çeşitleri Nlerdir? Nasıl Önlem Alınabilir?



Erozyon Nedir? Erozyon Çeşitleri Nlerdir? Nasıl Önlem Alınabilir?
Erozyon Nedir? Erozyon Çeşitleri Nlerdir? Nasıl Önlem Alınabilir?

EROZYONUN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ

Erozyonun Tanımı

Erozyonun kelime anlamı: bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde yok olmasıdır Toprak biliminde ise; yeryüzündeki ana materyalin çeşitli etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır

Erozyon, tabiatın normal süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır Normal erozyon, genellikle insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir Meraların aşırı derecede otlatılması, ormanların tahrip edilmesi ile daha az korunan toprak, su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır

Yapıcı Unsurlara Göre Erozyonun Çeşitleri

Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir Su erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitleri önem sırasına göre; rüzgar, çığlar, heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz Çığ zaman zaman can ve mal kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır

1- Su Erozyonu

Su erozyonu, diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır Bunun için, toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır Böylece su erozyonunun etkilediği alan 669 milyon hektarı bulmaktadır Yurdumuzdaki önemli can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir

2- Çığlar

Türkiye'nin aşırı derecede ormansızlaşmış, yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha fazla ve yağışların genel olarak % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir

Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir Çığ, pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kısımlara doğru hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne neden olabildiği gibi ev, ahır, sınai tesis vb gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafiği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır

3- Rüzgar Erozyonu

Rüzgar erozyonu sonucu verimli toprakların kaybı, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak emliliğinin azalması, bitki büyümesinin yavaşlaması, ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır Taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz hale getirmektedir

Mevcut Durum

Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den fazla eğime sahip sahalar teşkil etmektedir İklim yarı kurak, yağışlar düzensiz ve şiddetli sağanak şeklindedir Bütün bu olumsuz faktörlerin yanında, toprağı normal yapısı ile koruması gereken ormanlar, yangın ve kaçak kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş, meralarda aşırı otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir

Erozyon bütün Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve hızlı seyretmekte ve hemen hemen her çeşidi bulunmaktadır Yüzeysel erozyon, oyuntu erozyonu, arazi kaymaları, rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır

Buna karşın Türkiye'de, erozyonla savaş çalışmaları ne yasal, ne teknik ve ne de sosyo-ekonomik yönlerden rayına oturmuştur Bunun sonucu olarakta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir

En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30, 1995 İzmir selinde 63, ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, rakamlara dökülmesi çok zor maddi zarar meydana gelmiş, insanlarımız acı çekmişlerdir

EROZYONUN NEDENLERİ

Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler

1- İklim

İklimin erozyon üzerine etkisi; yağış, sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup, yağışın da şekli, şiddeti, süresi ve rejimi erozyona farklı etkiler yapmaktadır diğer taraftan sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle detaylı olarak erozyonun şiddetine tesir etmektedir Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cm derinliğe kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı, diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar, erozyon olayları açısından önemlidirÜlkemizin dünyadaki konumu nedeniyle özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığı/yetersizliği diğer bölgelere göre daha fazladır Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir Çünkü, kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır

2- Topografya

Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkili topografık etkenlerdir Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir

Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m, Avrupa'nın 330 m, Afrika'nın 600 m, Asya'nın 1010 m olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m 'ye ulaşmaktadır Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede de 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır

Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır

3- Jeolojik ve Toprak Yapısı

Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neogen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir Genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır Bu
nedenle, en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu, şiltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin, milli ve killi depolar olmaktadır

Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri belirler Öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir

Ülkemizde, bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır

4- Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü

Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde erozyon daha az meydana gelmektedir; çünkü, bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltır,kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler Orman toprakları ise, suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür Ayrıca; bitki örtüsü, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı korumaktadır Özellikle, orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infiltrasyon kapasitesine sahiptir

Sosyal ve Ekonomik Nedenler

1- Ormanların Tahribi

Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve usulsüz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik kullanım amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir Diğer taraftan bu alanlarımız orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2B maddesi ile orman sınırları dışarısına çıkarılmakta ve böylece ormansızlaşma yaratılmaktadır Mesela 1974-1994 yılları arasında 412:000 hektar alan orman tahdit alanı dışına çıkartılmıştır Son yıllarda sık sık sel afetlerine uğrayan Bolu ilinin Düzce, Yığılca ve Kaynaşlı yerleşim birimlerinde 1968-1986 yılları arasında bu yasalarla ortaya çıkan orman azalmasının sırasıyla, 3876 ha, 2382 ha ve 83,9 haolduğu saptanmıştır Ayrıca, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü adeta bir mera alanı gibi görmekte ve herhangi bir izin almaya gerek görmeksizin bu alanlarda gelişigüzel-başıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir Ancak, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir

Bu şekilde; devlete ait orman alanlarının ve mera niteliği taşımayan hazine arazilerinin düzensiz ve aşırı otlatma amaçlı kullanılması da Türkiye'deki erozyonun artmasının ana etkenlerinden birini oluşturmaktadır

Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri hızla artmaktadır: Yeşil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağanak şeklinde yağan ilk yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin bir daha yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine neden olmaktadır

2- Tarım Alanlarında Yanlış Arazi Kullanımı

Ülkemizde yetenek sınıflarına göre tarıma uygun olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde yanlış kullanılan arazinin alanı 61 milyon hektarı bulmaktadır

Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla giderek artmaktadır I IIIII ve IV sınıf arazilerdeki yaklaşık 172000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır Özellikle son 20 yıldan bu yana tarım alanları yerleşim ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır Bu durum tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır

Diğer taraftan 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na 3711 Sayılı Kanun'la eklenen 18 Madde, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 17 ve 115 Maddeleri, 2924 Sayılı Orman Köylerinin Kalkındırılması Hakkındaki Kanun ve değişiklikleri ( 3763 ve 4127 Sayılı kanunlar), 3213 Sayılı Maden Kanunu önemli ölçüde orman tahribatına yol açmaktadır

3- Meralarda Aşırı Otlatma

Verim kapasitesinin çok üzerinde ve düzensiz otlatılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması yüzey erozyonunu arttırmaktadır Mera kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitki örtüsü ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale gelir Meralarda, doğru otlatma mevsiminin seçilememesi ve aksine ağır otlatma yapılması, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaktlaşmasına neden olur Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük önem taşır

4- Dağınık ve Düzensiz Kırsal Yerleşme

Tabiatı en çok kullanan, en çok bozan ve en çok düzelten de insandır Zaten insan müdahalesi olmadan meydana gelen erozyona normal erozyon denilmektedir İnsan; tarımsal, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları için bitki örtüsünü kaldırarak, toprağı diğer kullanım şekillerine dönüştürmektedir

1997 nüfus sayımına göre, yurdumuzda orman içi ve civarı köylerde 7050 milyon insan yaşamaktadır Bu köylerin çoğu özellikle dağlık alanlarda birden fazla mahallenin birleşmesinden meydana gelmektedirBu köylerin önemli bir bölümünde yeterli ekonomik gelire sahip olmayan fakir insanlar yaşamaktadır Bu durum, rakımı yüksek dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve böylece erozyonun hızlanmasına neden olmaktadır

Erozyon Nedir?

Erozyon (toprak aşınımı), toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yokedilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır Erozyonun başlıca nedeni, toprağı koruyan bitki örtüsünün yokolmasıdır Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağış miktarı, iklim faktörleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirleyen öğelerdir
TEMA'nın erozyonla mücadeleye bu kadar önem vermesinin altında, erozyonun ülkemizin yaşam koşullarını olumsuz etkileyecek kadar büyük bir tehlike olması yatmaktadır Erozyon, Türkiye'nin gıda açısından kendine yeterli bir ülke olmasını tehlikeye düşürmektedir Ülkemizin topraklarının % 63'ü çok şiddetli ve siddetli erozyon tehlikesine maruzdur Rüzgar ve yağmur, verimli toprakları sürükleyerek, baraj göllerine, akarsu yataklarına ve denizlere taşımaktadır Ülke yüzeyinden bir yılda kaybedilen toprak miktarı yaklaşık 14 milyar tondur Bu topraklarla birlikte mineral ve organik madde de kaybedilmektedir Türkiye'nin kimyevi gübrelere ayırdığı yıllık kaynağın 45 trilyon lira olduğu düşünülürse, ekonomik kaybın büyüklüğü daha net anlaşılabilir Erozyonla kaybedilen bir başka değer ise sudur Kaybolan toprak yüzünden her yıl yaklaşık 50 milyar m 3 yağış depolanamamaktadır

Erozyon toplumsal sorunların artmasına da yol açmaktadır Yanlış arazi kullanımı, tarım alanlarının verimini azaltmaktadır Doğduğu ve büyüdüğü yerde geçim şansı ortadan kalkan insanların, kentlere göçmekten başka seçeneği kalmamaktadır Köyden kente göç ise, alt yapının yetersiz olduğu kentlerdeki ekonomik ve toplumsal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır

Barajlar ve yeraltı suları da, erozyonun etkilerinden nasibini almaktadır Yerinden kopup giden topraklar, baraj göllerini doldurarak su depolama hacimlerini azaltmakta ve barajların ömrünün kısalmasına neden olmaktadır Erozyon sonucunda toprağın altındaki cansız tabaka (ana kaya) ortaya çıkmaktadır Faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlamaktadır NASA'nın yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü yakın bir gelecekte çöl olacaktır Toprakları çölleşen bir ülkenin temel sorunları, açlık, susuzluk, işsizlik ve iç göç olacaktır

Erozyondan korunmak için önlemler

Erozyon genelde eğimli yerlerde meydana gelir Ayrıca bitki örtüsünün az olduğu yerlerde de erozyon çok olur

Korunmak için;

1-Ülkemizdeki araziler yetenek sınıflarına göre kullanılmalıdır
2-Çiftçiler eğitilmelidir
3-Erken otlatılma önlenmelidir
4-Ağaçlandırma yapılmalıdır
5-Keçilerin otlatılması önlenmelidir
6-Dağınık alanlarda değişik yerleşmeyle birlikte ortaya çıkan tarla olayları engellenip, toplu köyler kurulmalıdır
7-TEMA vakfının çalışmaları desteklenmelidir
8-Doğayı ve doğal kaynakların koruma konusu devlet politikası olmalıdır

Erozyonu önlemek ve zararlarından korunmak için;

Ağaçlandırma çalışmaları yapmak,
Eğimli arazilere sekiler (taraçalar) yapmak,
Mevcut bitki örtüsünü korumak,
Tarlaları eğim doğrultusunda sürmemek,
Anız örtüsünü yakmamak,
Ürünleri nöbetleşe ekmek,
Meraları korumak ve iyileştirmek,
Baraj gölü yamaçlarını ağaçlandırmak,
Usulsüz tarla açmanın önüne geçmek,
Erozyonun zararları hususunda halkı bilinçlendirmek, gereklidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Erozyon Nedir? Erozyon Çeşitleri Nlerdir? Nasıl Önlem Alınabilir?

Eski 09-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Erozyon Nedir? Erozyon Çeşitleri Nlerdir? Nasıl Önlem Alınabilir?



Erozyonu Azaltan Faktörler Nelerdir?

Türkiye de yaşayan herkesi tehdit eden erozyonu, azaltan faktörler aşağıda maddeler halinde bilgilerinize sunulmuştur Bu doğa felaketi sadece bizim değil, hepimizin sorunudur Erozyon sorununu el ele aşmamız tek yolu, aşağıda yazan maddeleri harfiyen uygulamaktır

Erozyonu Azaltan Faktörler :

1- Ağaçlandırma yapılması
2- Meraların aşırı otlatılmaması
3- Ürünlerin nöbetleşe dikilmesi
4- Eğimli arazilerde, toprağın eğime dik sürülmesi
5- Eğimli arazilerde sekiler (taraçalar) yapı lması

Daha güzel bir Türkiye için gelin hep beraber, el ele savaşalım…
11-Erozyonun Nedir, Tanımı
Erozyonun kelime anlamı: bir varlığın bir değeri yerine getirilemeyecek şekilde yok olmasıdır Toprak biliminde ise; yeryüzündeki anamateryalin çeşitli etkenlerle aşınıp taşınması olayıdır Erozyon, tabiatın normal süreci içinde meydana geliyorsa normal erozyon; insanın tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleleri sonucu meydana geliyorsa hızlandırılmış erozyon adını almaktadır Normal erozyon, genellikle insan müdahalesi olmayan yerlerde görülür ve çok yavaş olarak gelişir Meraların aşırı derecede otlatılması, ormanların tahrip edilmesi ile daha az korunan toprak, su ile kolayca taşınabilmektedir ve erozyon hızlanmaktadır
12-Yapıcı Unsurlara Göre Erozyonun Çeşitleri
Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir Su erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitleri önem sırasına göre; rüzgar, çığlar, heyelanlar ve buzullar olarak sıralayabiliriz Çığ zaman zaman can ve mal kayıplarına neden oluyorsa da su erozyonu afeti karşısında ikinci planda kalmaktadır
Su Erozyonu
Su erozyonu, diğer erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır Bunun için, toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır Böylece su erozyonunun etkilediği alan 669 milyon hektarı bulmaktadır Yurdumuzdaki önemli can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir

Çığlar
Türkiye'nin aşırı derecede ormansızlaşmış, yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha fazla ve yağışların genel olarak % 45' den sonraki meyilde kar şeklinde düştüğü Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu'da çığ olaylarına sıkça rastlanmakta, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir
Türkiye'de yalnız 1985 yılından bugüne kadar 233 çığ olayı tespit olunmuş ve bu süre içinde 604 kişi hayatını kaybetmiştir Çığ, pürüzsüzlüğü olmayan eğimi yüksek kayalık ve otlu satıhlara düşen aşırı kar yağışlarının kaygan satıhtan kopması ile aşağı kisımlara doğru hızını ve miktarını arttırarak meydana gelen bir kar kitlesi akımı olayıdır Bu kar kitlesi önüne gelen insanların ölümüne neden olabildiği gibi ev, ahır, sınai tesis vb gibi yerlere zarar vererek kara ve demiryollarını kapatabilmekte günlerce trafıği aksatabilmekte ve sportif amaçlı gezilerde insan ölümlerine neden olmaktadır
Rüzgar Erozyonu
Rüzgar erozyonu sonucu verimli toprakların kaybı, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak nemliliğinin azalması, bitki büyümesinin yavaşlaması, ulaşımın aksaması ve verimin düşmesi olumsuzluklarını ortaya çıkarmaktadır Taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz hale getirmektedir
13- Mevcut Durum
Türkiye jeomorfolojik yapısı itibariyle engebeli bir ülkedir Nitekim ülkemizin toplam alanının % 46'sını % 40'dan fazla eğime ve % 80'den fazlasını da % 15'den fazla eğime sahip sahalar teşkil etmektedir İklim yarıkurak, yağışlar düzensiz ve şiddetli sağanak şeklindedir Bütün bu olumsuz faktörlerin yanında, toprağı normal yapısı ile koruması gereken ormanlar, yangın ve kaçak kesim sonucu koruyucu vasfını büyük ölçüde yitirmiş, meralarda aşırı otlatma ve tarla açmaları ile korumasız hale gelmiştir
Erozyon bütün Dünyada değişik şekil ve şiddette meydana gelmekte ise de yurdumuzda özellikle daha yaygın ve hızlı seyretmekte ve hemen hemen her çeşidi bulunmaktadır Yüzeysel erozyon, oyuntu erozyonu, arazi kaymaları, rüzgar erozyonu ve çığlar bunların başlıcalarıdır

Buna karşın Türkiye'de, erozyonla savaş çalışmaları ne yasal, ne teknik ve ne de sosyo-ekonomik yönlerden rayına oturmuştur Bunun sonucu olarakta toprak servetinin kaybı yanında sık sık sel felaketleri meydana gelmektedir
En yakın örnek olarak 1998'de Batı Karadeniz selinde 30, 1995 İzmir selinde 63, ve yine 1995 Senirkent selinde 74 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, rakamlara dökülmesi çok zor maddi zarar meydana gelmiş, insanlarımız acı çekmişlerdir

EROZYONUN NEDENLERİ
Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler
İklim
İklimin erozyon üzerine etkisi; yağış, sıcaklık ve rüzgarla olmaktadır Bunların içerisinde en önemlisi yağış olup, yağışın da şekli, şiddeti, süresi ve rejimi erozyona farklı etkiler yapmaktadır Diğer taraftan sıcaklık, yağışların çeşidini, toprağın donmasını ve nem içeriğini etkilemek suretiyle detaylı olarak erozyonun şiddetine tesir etmektedir Bu açıdan Doğu Anadolu Bölgemizde toprağın 50 cmderinliğe kadar donması ve sıcak havalarda gevşemesi olayı, diğer bölgelerimizde yağmur ve rüzgar, erozyon olayları açısından önemlidirÜlkemizin dünyadaki konumu nedeniyle özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde yaz kuraklığı ve yağış azlığı/yetersizliği diğer bölgelere göre daha fazladır Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir Çünkü, kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır
Topografya
Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkili topografık etkenlerdir Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir
Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m, Avrupa'nın 330 m, Afrika'nın 600 m, Asya'nın 1010 m olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m'ye ulaşmaktadır Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirıne de 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır

Ülkemiz arazisinin eğimli ve engebeli olması, orman ve ot örtüsünün tahrip edildiği alanlarda doğal dengenin hızla bozulması sonucunu doğurmaktadır Doğal dengenin bozulması sonucu hızla toprakların aşınması süreci başlamaktadır Erozyonun şiddetli olarak devam ettiği alanlarda altta bulunan jeolojik yapı yer yer taşlı ve kayalık araziler halinde ortaya çıkmaktadır
Jeolojik ve Toprak Yapısı
Ülkemizin jeolojik ve toprak yapısı; genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve değişmeye karşı fazla direnç göstermeyen taneli, tortul ve volkaniktir Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neojen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir Genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır Bu nedenle, en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu, siltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin, milli ve killi depolar olmaktadır
Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fıziksel ve kimyasal özellikleri belirler Öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir
Ülkemizde, bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır
Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü
Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde erozyon daha az meydana gelmektedir; çünkü, bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltır,kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler Orman toprakları ise, suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür Ayrıca; bitki örtüsü, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı korumaktadır Özellikle, orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infıltrasyon kapasitesine sahiptir
Sosyal ve Ekonomik Nedenler
Ormanların Tahribi
Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve usulsüz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik kullanım amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir Diğer taraftan bu alanlarımız orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2B maddesi ile orman sınırları dışarısına çıkarılmakta ve böylece ormansızlaşma yaratılmaktadır Mesela 1974-1994 yılları arasında 412:000 hektar alan orman tahdit alanı dışına çıkartılmıştır Son yıllarda sık sık sel afetlerine uğrayan Bolu ilinin Düzce, Yığılca ve Kaynaşlı yerleşim birimlerinde 1968-1986 yılları arasında bu yasalarla ortaya çıkan orman azalmasının sırasıyla, 3876 ha, 2382 ha ve 83,9 haolduğu saptanmıştır
Ayrıca, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü adeta bir mera alanı gibi görmekte ve herhangi bir izin almaya gerek görmeksizin bu alanlarda gelişigüzel-başıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir Ancak, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir
Bu şekilde; devlete ait orman alanlarının ve mera niteliği taşımayan hazine arazilerinin düzensiz ve aşırı otlatma amaçlı kullanılması da Türkiye'deki erozyonun artmasının ana etkenlerinden birini oluşturmaktadır
Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri hızla artmaktadır: Yeşil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağnak şeklinde yağan ilk yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin bir daha yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine neden olmaktadır
Tarım Alanlarında Yanlış Arazi Kullanımı
Ülkemizde yetenek sınıflarına göre tarıma uygun olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde yanlış kullanılan arazinin alanı 61 milyon hektarı bulmaktadır
Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla giderek artmaktadır I IIIII ve IV sınıf arazilerdeki yaklaşık 172 000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır Özellikle son 20 yıldan bu yana tarım alanları yerleşim ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır Bu durum tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır
Diğer taraftan 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'na 3711 Sayılı Kanun'la eklenen 18 Madde, 6831 Sayılı Orman Kanunu nun 17 ve 115 Maddeleri, 2924 Sayılı Orman Köylerinin Kalkındırılması Hakkındaki Kanun ve değişiklikleri ( 3763 ve 4127 Sayılı kanunlar), 3213 Sayılı Maden Kanunu önemli ölçüde orman tahribatına yol açmaktadır
Meralarda Aşırı Otlatma
Verim kapasitesinin çok üzerinde ve düzensiz otlatılan meralarda ot örtüsünün tahrip olması yüzey erozyonunu arttırmaktadır Mera kapasitesi aşıldığı andan itibaren, meradaki bitki örtüsü ve toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale gelir Meralarda, doğru otlatma mevsiminin seçilememesi ve aksine ağır otlatma yapılması, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaklaşmasına neden olur Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük önem taşır
Dağınık ve Düzensiz Kırsal Yerleşme
Tabiatı en çok kullanan, en çok bozan ve en çok düzelten de insandır Zaten insan müdahalesi olmadan meydana gelen erozyona normal erozyon denilmektedir İnsan; tarımsal, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları için bitki örtüsünü kaldırarak, toprağı diğer kullanım şekillerine dönüştürmektedir
1997 nüfus sayımına göre, yurdumuzda orman içi ve civarı köylerde 7050 milyon insan yaşamaktadır Bu köylerin çoğu özellikle dağlık alanlarda birden fazla mahallenin birleşmesinden meydana gelmektedirBu köylerin önemli bir bölümünde yeterli ekonomik gelire sahip olmayan fakir insanlar yaşamaktadır Bu durum, rakımı yüksek dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve böylece erozyonun hızlanmasına neden olmaktadır

TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA EROZYONUN BOYUTU

31-Türkiye'de Erozyonun Boyutu
Yurdumuzun 3/4'ünde aktif erozyon (orta veya şiddetli erozyon) hüküm sürmektedir
Birim zamanda, yeni oluşan toprak miktarı kadar, toprak taşınması varsa bunun için normal erozyon veya sıfır şiddetteki erozyon ifadesi kullanılır

Erozyonun sıfır ve hafif olduğu alanların Türkiye yüzölçümüne oranı % 13,86'dır Ülkemiz topraklarının % 7943 oranında orta, şiddetli ve çok şiddetli erozyon görülmektedir

32-Türkiye Akarsularında Taşınan Sediment Miktarı
Türkiye'de erozyon en fazla sırasıyla Fırat, Dicle ve Yeşilırmak Havzaları'nda görülmektedir Toplam taşınan sediment/toprak miktarı 345939032 ton/yıl'dır Ancak , ölçümlerde yer almayan ve yatak yükü olarak ifade edilen kum çakıl gibi materyaller ile yamaçlardan akarak inen ve akarsulara ulaşmayan topraklarda dikkate alındığında Türkiye'deki erozyonun gerçekten 500 milyon tona hatta bazı yazarların değerlendirmelerine göre de 1 milyar tona ulaştığı ifade edilmektedir Aynı şekilde bu değerlendirmelere göre yapılmış olan hesaplar da Türkiye'deki erozyonun normal erozyondan 18-20 misli fazla olduğu belirtilmektedir
Erozyon sonucunda barajlarımızda biriken katı materyaller, kullanılabilir baraj rezervuar hacminde gözle görülür kayıplara neden olmakta, büyük yatırımlarla gerçekleşen barajlarımızın ömrünü kısaltmaktadır Özellikle, Keban, Karakaya ve Atatürk Barajları'nın çevresi bitki örtüsünden yoksun ve arazi de eğimlidir Bu nedenle bu barajlar tahmin edilen zamandan önce ekonomik ömrünü tamamlayacaktır

33-Dünyadaki Erozyonun Türkiye İle Karşılaştırılması
Türkiye'deki akarsular ile sadece yüzer halde taşınan malzeme miktarı ortalama olarak yılda 345 milyon tonun üzerindedir Dünyadaki akarsularda yüzer halde taşınan katı madde miktarı toplam 20 milyar ton düzeyindedir Türkiye'deki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzeme miktarı, dünyada taşınan katı madenin 1/50'sine denk düşmektedir
Ülkemizde 1 kilometrekarelik alandan aşınarak akarsulara karışan ince malzeme miktarı, yılda ortalama yaklaşık 600 ton'dur: Dünyada ise yılda ortalama 142 ton'dur
Ülkemizde birim alandan taşınan katı materyal miktarı; Afrika'dan 22 kat, Avrupa'dan 17 kat ve Kuzey Amerika'dan 6 kat daha fazladır
Bu rakamlar, ülkemizdeki erozyonun çok şiddetli olduğunu göstermektedir

EROZYONUN ZARARLARI
Erozyon; toprak ve arazi kaybı, toprakların su depolama güçlerinde azalmalar, toprakların verimsizleşmesi, verimli tarım alanlarının taşıntı materyali ile örtülmesi, toprak işleme güçlüğü, sedimentasyon ve su kalitesinin bozulması gibi zararlar meydana getirmektedir Bunlar canlıların yaşamları ile onların yaşadıkları ortamları olumsuz etkilemektedir İnsanların açlık ve yaşamlarını yitirmeleri ile su ortamlarının kirlenmesi gibi
Son yıllara gelindiğinde, gerek dünya ve gerek ülkemizde ormansızlaşma ve bununla bağlantılı olarak erozyon olaylarında bir artışın olduğu gözlenmektedir Nitekim, tahminlere göre Dünya'daki yıllık ormansızlaşma miktarının 10-15 milyon hektar olduğu, erozyonun ise 1968-1984 yılları arasında % 50 kadar arttığı ve toprak kaynağının her yıl /o 07 sinin kaybolduğu belirtilmektedir (Ibanez ve Arko,l993) Ülkemizin orman ve mera alanlarında meydana gelen tahribat ve yanlış arazi kullanımı sonucunda topraklarımızın /o 86 sı erozyona uğramıştır
Diğer taraftan hem dünyamız, hem de ülkemiz son birkaç yıldan beri sık sık sel olaylarına sahne olmaktadır Örneğin; 1990, 1994 ve 1995 yıllarında sırasıyla Batı Avrupa, Hindistan ve Tayland'da;1998 ve 1999 yıllarında da Dünya'da 30'u aşkın ülkede sel olayları meydana gelmiştir Ülkemizde, Dünya'dakine benzer bir olgu yaşamıştır Örneğin; 1995 yılında Senirkent, İzmir, Düzce ve Kaynaşlı, 1998 yılında Batı Karadeniz ve 1999 yılında Marmara, Akdeniz ve Ege Bölgelerin'de sellerin meydana gelmesi gibi
Sel olayları sırasında gerek Dünya'da ve gerek ülkemizde yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği köprü, yol, kanal gibi tesislerin ve tarım alanlarının zarar gördüğü bilinen bir gerçektir Bu olgu, selleri, erozyonun en önemli ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir zararı olarak algılanmasını gerekli kılmaktadır Bu nedenle, öncelikle seller ve erozyonun doğurduğu diğer zararlarla ivedilikle savaşılmalı ve bu amaçla ormansızlaşma önlenmeli ve erozyon kontrolu çalışmaları kapsamlı olarak sürdürülmelidir

EROZYONUN ÇÖZÜMÜ İÇİN YAPILACAK İŞLER

Yurdumuzda, aşırı erozyonun nedenlerinden en önemlileri orman ve meraların tahribatıyla ortaya çıkmaktadır Karşımızda insan bulunmaktadır; bu nedenle, erozyon sorununun havzada yaşayan ve doğal kaynakları yanlış kullanan yöre insanı ile birlikte çözmek gerekmektedirBu temel yaklaşımın hayata geçirilmesi için erozyonun havza bazında ele alınması, havzaya hizmet ***üren tüm kurum ve kuruluşların halkın katılımı ile hazırladıkları gelir artırıcı faaliyetlerle desteklenen entegre projeler ile uygulama yapmaları gerekmektedirBu temel yaklaşım; Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce halen yürütülen Doğu Anadolu Su Havzası Rehabilitasyon Projesinde denenmiş ve çok olumlu sonuçlar alınnııştır

Bu olumlu tecrübeden hareketle orman rejimine dahil olan veya orman rejimine alınmak üzere tahsis edilen alanlarda erozyon kontrolu tedbirlerini havzada bulunan orman köylerinin kalkındırılması amacıyla köylünün katılımını esas alan bir anlayışla alınmasını öngören 6831 sayılı Orman Kanununun 58 Maddesini değiştiren kanun teklifi yasalaşmalıdır

6831 Sayılı Orman Kanununun 61 Maddesi, sadece orman dışı alanlarda yapılacak ağaçlandırmaları hükme bağlamıştır Bu alanlarda yapılacak çalışmalar kapsamına erozyon kontrolu çalışmalarının dahil edilmesini, ayrıca yapılmış ve yapılacak barajların su toplama havzalarında ağaçlandırma ve erozyon kontrolu çalışmalarının Orman Bakanlığınca yapılabilmesi ve bununla ilgili finansmanın da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce sağlanmasını öngören 6831 Sayılı Kanunun 61 Maddesini değiştiren kanun teklifı yasalaşmalıdır

Katılımcı havza yönetimine gidilmelidir:

Sürdürülebilir havza yönetiminde yöre halkının katılımını da sağlayacak projeler üzerinde durulmalı ve proğram uygulamalarının ana ilkesi olmalıdır Proje çalışmalarında yöre halkının desteği ve önerileri dikkate alınarak uygulamalar yapılmalı, projenin hazırlanmasından uygulanmasına kadar tüm kararlar halkın katılımı ile gerçekleştirilmeli ve böylece köylümüzün projeye sahiplenmesi sağlanmalıdır Ülkemizdeki erozyonun boyutları karşısında bu felaketle mücadele için ayrılan kaynakların son derece kısıtlı olduğu göz önüne alınarak, ülkede yaşayan tüm fertlerin bu konuya duyarlı olması gerekmektedir Bu nedenle, erozyon kontrolu tedbirlerinin alınmasında toprak ve arazi değerlendirme etüdlerinin çok iyi yapılması ve havzada yaşayan halkın çoğunluğunun benimseyeceği metotların uygulanmasına dönük gelir artırıcı faaliyetlerle desteklenen projelere ağırlık verilmelidir

Parçalanmış ve üretimde etkinliğini yitirmiş arazilerin toplulaştırılmasına hız veren ve bu amaçla hazırlanan Arazi Toplulaştırma Yasası yürürlüğe konulmalıdır

Önemli sel havzalarında Havza Islahı Grup Müdürlükleri kurulmalıdır

Toprak erozyonu ve doğurduğu zararlar konusunda halk bilinçli değildir Erozyonun zararlarının halka anlatılması için her türlü basın organından yararlanılmalı, erozyon konusunda gelecekte bilinçli bir toplum yetiştirilmesi için ilkokuldan itibaren gerekli eğitim verilmelidir

Sivil toplum örgütlerinin eğitim çabaları desteklenmelidir Gerçekten son yıllarda , sivil toplıun örgütlerinin sayısında bir artış olmuş ve bu konuda halkın bilgilendirilmesinde ve bilinçlendirilmesinde daha fazla gayret sarfedilmiştir

Yapılan çalışmalarda amaçlanan sonucun alınabilmesi ve alınan ödeneklerin doğru hedeflere kanalize edilebilmesi için faaliyet gösterilecek sahaların yasal statüsünün bilinmesi ile saha seçimindeki önceliklere uyulmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.