Prof. Dr. Sinsi
|
Modern Hikaye Ve Halk Hikayeleri Arasındaki Farklar Ve Benzerlikler Nelerdir?
Modern Hikaye Ve Halk Hikayeleri Arasındaki Farklar Ve Benzerlikler Nelerdir?
Modern Hikaye Ve Halk Hikayeleri Arasındaki Farklar Ve Benzerlikler Nelerdir?
MODERN HİKÂYE
Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir
Hikâyede bir tür olarak 1920’lerde ilk defa batıda görülen bu anlayışın en güçlü temsilcisi Fransız Kafka’dır Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner’dir Genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipleri, sosyal ve toplumsal bozuklukları , felsefi bir yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katarak, irdeler biçimde gözler önüne serer
Öyküler,romanlara göre daha kısadır Kahramanları bir ya da birkaç kişiden meydana gelir Öykü kahramanlarının kişilikleri derinliğine incelenmez Hayatlarının tamamı yerine kısa bir bölümü anlatılır Tek bir olay etrafında gelişir
Öykülerin serim (giriş),düğüm (gelişme) ve çözüm (sonuç) olmak üzere üç temel unsur üzerine kurulmuştur
Öykü konusu bulmak için iyi bir gözlemci olmak ve çevrede görülenler üzerinde kısaca düşünmek yeterli olacaktır Önemli olan ilgi uyandıracak konuları seçmektir Bunun için seçilen öykü konusunun ayrıntılarına,heyecan ve ilgi uyandırmasına dikkat etmek gerekir Bu da ayrıntıların yerinde ve yeterince verilmesine bağlıdır Ayrıca nakledilen olayın kimin ağzından ve dikkatiyle verilmesi de önemlidir Olay,bir mektup,bir anı defteri türünde ise birinci şahsın ağzından,yerine göre ikinci ve üçüncü şahıs ağzından verilebilir
Olay ilerledikçe olayda yer alan kişilerin tanıtılmasına geçilir Tasvirler ya konuşmaları vasıtasıyla ya da yeri geldikçe yapılır Yine öykü kişilerinin düşünceleri konuşturularak açıklanır Yani çözümleme yapılır Söz gelişi iki arkadaş yıllar sonra karşılaşsınlar Davranışları,sevinç çığlıkları atmaları,heyecanlı konuşmaları,eski anıları tazelemeleri yazıda ayrıntılı olarak verilmelidir Yahut bir manzaranın kişide bıraktığı tesir;intiba,renk,görünüm,duygu yoğunluğu bakımından verilmelidir Bu durumlar,davranış ve konuşmalarla verilirse de kimi zaman yazarın açıklamasını gerektirir Ayrıca çözümleme,olayın akışını engelleyecek tarzda yoğun ve fazla olmamalıdır
Öykülerin başlangıçları birbirinden farklı olabilir Ya yaşanılan yerin tasviri ile,ya kişilerin tanıtılması ile ya onların birbirleriyle olan ilişkilerinin verilmesi ile,ya da çatışmaya konu olan olayın anlatılması ile başlanır Kimi zaman da kişiler ve onların ilişki içinde bulundukları kimselerin hayatlarından bölümler sunulur Böylece öykü ortasından başlanır,sonra başa dönülür Kimi zaman ise öykü diyalogla başlar Konuşmalar vasıtasıyla mekan ve kişiler hakkında kısa bir açıklama yapılır ki buna dramatik metot adını veriyoruz Ya da konu bir olayın dramatizasyonu yahut anlatımıyla başlar,olay zincirleri birbirine eklenerek temel olay çevresinde bir halka oluştururlar ve nihayet bir olay ile sona erer Başlangıçta verilen olay,bir denge üzerine kurulmuştur Sonra bu denge asli kişinin aleyhine bozulur,birtakım mücadeleler sonunda yeni bir denge kurulur ama bu yeni dengede asli kişinin konumu,başlangıçtaki durumundan tamamen farklı olur
Öyküyü monotonluktan kurtarmak için aynı olayı farklı kişiler ağzından nakletmek de mümkündür Bazen bir olayda yer alan ve olaya tanık olan ikinci dereceden önemsiz bir kişinin ağzından da nakledilebilir Verilen bilgilerin anlatımının kültür seviyesi,söyleyiş tarzı,bilgi ve görgüsü de öykü ederken dikkate alınmalıdır
Öykülerde olayın sunuş biçimi kadar,olayın ne zaman,nerede geçtiği de önemlidir Olayın geçtiği yere mekan denir Mekanda gereksiz tanıtımlar yerine olayın oluşundaki önemine göre belirgin ve ayırıcı vasıfları verilmelidir
Öyküde kişi yahut kişilerin tanıtımı olayın akışı durdurularak ayrı ayrı değil,diyaloglar içinde verilmelidir Zira diyaloglar öyküyü tekdüzelikten kurtarır ve okuyanların ilgisini çeker Ancak diyaloglar da “dedim”,”dedi” gibi tekdüze konuşmalardan ziyade konuşmanın ruh halini ve hareketlerini verecek nitelikte olmalıdır
Başarılı öykü yazarları sonuç bölümüne okuru hazırlarlar Sonuç bu yüzden pek sürpriz olmaz Konu iyi hazırlanmış ve planlanmışsa sonuç bir sürprizle değil,olayların ve konuşmaların tabii bir sonucu olarak ortaya çıkar
Öykü umulmadık bir olay ile bitecekse yine okur buna hazırlanmalıdır Kimi zaman olay bittikten sonra okur öykü kişilerinin ne olacağını düşünmeye terk edilir Hatta kimi zaman sorularla sona erer
Kimi öykü yazarları öykülerini bir sonuca bağlarken;kimileri hayatın akışını ve bütün olayların sürekli yaşandığı intibaını vermek için,öykünün başlangıcını ve sonunu vermemeyi yeğlerler Hayatın bir noktasından kesit halinde alınan olay bittikten sonra da hayat devam eder
Edebiyatımıza Batı edebiyatından geçen öykü zaman zaman geleneksel anlatma formu içinde yer alan kıssa ile karıştırılmaktadır İç ve dış gözlem yapılmadan anlatılan,sadece insanlara faydalı bir ders çıkarma amacı taşıyan böyle kısa öykülere,geleneksel kültürümüzde kıssa adı verilmektedir Geleneksel öykücülük ve kıssa kültürümüzün en belirgin özelliği,olayın geçtiği yer ve zamana önem verilmemesidir Bu tür öykülerde ağırlık kazanan tek şey,olay ve bu olaydan insanlara faydalı olacak bir ders çıkarmaktır Modern tarzda yazılmış öykülerde ise iç ve dış gözlemlerden yararlanılır;kişi,zaman ve yer tasvirleri önem taşır Kıssalar,bu yönleriyle de modern öykülerden ayrılırlar
Öyküler,konularını yazarın tasarladığı bir olaydan aldığı gibi,anılara da dayanabilir Bu tür öykülere anı öykü,öykülerin manzume şeklinde yazılmış olanlarına ise manzum öykü adı verilir
Hikâyelerde düşündürmekten çok, duygulandırmak ve heyecanlandırmak esastır Hikâyeler, gerçek ya da düş ürünü bir olayı kısa şekilde anlatır Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır Hikâyeler Batı’da romanla aşağı yukarı aynı dönemde oluşmaya başlamıştır Özelikle Realizm döneminde hikâye türü başlı başına bir tür olarak yetkinlik kazanmıştır
Hikâye anlatım olarak romana benzer; ama aslında onun romandan çok farklı yanları vardır:
• Hikâye türü, romandan daha kısadır
• Hikâyede temel öğe olaydır Romanda ise temel öğe karakter, yani kişidir Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur
• Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir
• Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz Romanlarda ise kahramanlar ayrıntılı bir biçim-de, hemen her yönüyle tanıtılır Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır Bu yüzden hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz
• Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır
• Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür Romanlarda ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır
HALK HİKAYESİ NEDİR?
Halk Hikayeleri nedir? Halk Hikayeleri Anlamı, Halk Hikayeleri Tanımı, Hakkında
lHalk Hikayeleri
Tanımı
Hikaye türünün en eski örnekleri olan ve destandan modern hikayeye geçişi sağlayan anonim eserlerdir Başka bir tanım yapacak olursak Türk edebiyatı verimleri içinde 16 asırdan itibaren görülmeye başlanan genellikle aşıklar tarafından nazım-nesir karışık bir ifade tarzı ile dinleyicilere karşı anlatılarak nesilden nesile intikal eden yer yer masal ve destan özellikleri gösteren hikayelerdir (Albayrak Abdullah 1993)
GENEL ÖZELLİKLERİ
Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikayeleridir Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikayelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dini konuların işlendiği de görülmüştür Nazım- nesir karışık olarak anlatılan bu hikayelerin gelişip yayılmasında saz şairlerinin önemli bir fonksiyonu vardır Pertev Naili Boratav’ın ‘belki eskiden destanların üzerine almış yeni ve orijinal bir nevin mahsulleri diye nitelendirdiği hikayeler destanlardan; mutlaka tarihi bir vakaya dayanmaması nazım-nesir karışık oluşu ve zamanla nesir kısmının ağırlık kazanması şahısların ve olayların anlatımında takınılan gerçekçi tavır kahramanlıktan çok aşk maceralarına yer verilmesi destanlarda yer alan olaylar kesin bir sonla bitmediği halde halk hikayelerinde kesin bir sonun bulunmaması halk hikayelerinde söz konusu edilen olayların ve kişilerin oldukça azalması toplum karşısında anlatılmaları hikayedeki manzum kısımların genellikle saz eşliğinde dile getirilmesi değişik bir anlatılma üslup ve geleneğinin olması belli yerlerinde tekerleme adı verilen belli söz kalıplarının bulunması gibi hususlarda ayrılmaktadır
Ayrıca destanlar belli bir daire teşkil ederler Hikayelerde özellikle aşk maceralarını işleyenlerde böyle bir daire söz konusu değildir Hikayenin kahramanı aşık olur sevgilisine kavuşma yolunda çeşitli maceralara girer sonunda kavuşur veya kavuşamaz ama hikaye de orada biter Destanlarda böyle kesin bir son mevcut değildir Destanlara en yakın duran Köroğlu ve Dede Korkut Hikayeleri’nde böyle bir tesir görülmektedir
Halk hikayelerinde anlatılan ilişkiler toplum içi olup fertler ve tabakalar arasında cereyan eder Hikayelerde olağanüstü özellikler epeyce azalmıştır Halk hikayeleri Boratav’a göre destandan romana geçiştir Hikayeler masallara göre oldukça uzundur Özellikle koşma şeklinde söylenen şiirler duyguyu yoğunlaştırmaya yarar Halk hikayeleri daha çok aşıklar tarafından kahvelerde düğün ve benzeri toplantılarda erkeklere hitap eder Halk hikayelerinin destan döneminin kapanmasından sonra ortaya çıktığı kanaati yaygındır Nitekim Türk edebiyatında halk hikayelerinin en eski örneği sayılan Dede Korkut Hikayeleri de destandan halk hikayeciliğine geçiş dönemi ürünü olarak kabul edilmektedir 10 yy’ dan itibaren halk hikayelerinin belki de destandan boşalan yeri doldurmak üzere ortaya çıktığı söylenebilir (Koz M Sabri 1981)
Aşk ve kahramanlık konularının çokça işlendiği halk hikayelerinin gerçek hayat olaylarından ayrılan kendilerine göre bir mantık örgüsü vardır Bu mantık idealist ölçüler göre şekillenmiş bir hayat anlayışını savunur Bunun sonucu hikaye kahramanı idealist bir kişiliğe sahiptir Son olarak şunu unutmamak gerekir ki; kendi içinde tutarlı bir mantığa dayanmak şartıyla halk hikayelerinde olmayacak şey yoktur (Koz M Sabri 1981)
SOSYAL BİLGİLER AÇISINDAN ÖNEMİ
Başta da dediğimiz gibi Sosyal Bilgiler her türlü bilgiden yararlanan ve bu bilgiler ışığında kendini geliştiren bir disiplindir Sözlü ve yazılı materyaller bu konuda büyük bir katkı sağlamıştır Sözlü ve yazılı edebiyat ürünlerinden birisi olan Halk hikayeleri Sosyal Bilgilerin disiplin olmasında büyük bir destek olmuştur Sosyal Bilgiler dersinin işlenişinde hikayelerin özellikle de halk hikayelerinin dersin işlenişine etkisi büyüktür Öğrencilerin dersi hikayeyle birlikte yürütmesi onların dersi daha kolay ve kalıcı şekilde anlamalarına olanak sağlar Halk hikayelerinin konularının bir çoğunun da halkın yaşantısından halkın yaşadığı sorunlardan ve de olaylardan meydana geldiği için bu konuda halk hikayeleri Sosyal Bilgiler öğreniminde ve öğretiminde büyük bir yardımcıdır
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİ VE EDEBİYAT
Demokratik bir toplumda Sosyal Bilgiler öğretiminin temel amacı bireylerde mantıklı ve doğru karar alma ve problem çözme becerisini geliştirmektir Bireylerin bunları başarabilmesi için; bilgi edinebilmesi bilgiyi analitik olarak işleyebilmesi/kullanabilmesi inanç ve değerleri inceleyebilmesi ya da uygun tutum ve değer geliştirebilmesi ve nihayet etkin bir birey olarak sosyal problemlerin çözümüne aktif olarak katılabilmesi gerekir Edebi ürünler ve diğer yazılı materyallerin işe koşulduğu öğretim durumlarında yaparak yaşayarak öğrenen ve bu süreçte arkadaşlarıyla birlikte araştırma raporları hazırlarken nihai kararı vermeden önce kendilerinde birden çok kaynağı kullanma bilinç ve becerisi gelişen öğrenciler sorumluluk sahibi birer yurttaş olarak sürdürecekleri gelecek yaşamlarında da bunları kullanabilecektir Böylece onların demokratik bir toplumun her türlü dogmadan uzak eleştirel düşünebilen inanç ve değerleri inceleyip olumlu tutum ve değerler geliştirebilen uyumlu ve etkin bireyleri olmaları sağlanacaktır
|