|
|
Konu Araçları |
bitkiler, göz, hastalıkları, için, rahatsızlıkları, şifalı |
Göz İçin Şifalı Bitkiler - Göz Hastalıkları İçin Şifalı Bitkiler Göz Rahatsızlıkları |
09-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Göz İçin Şifalı Bitkiler - Göz Hastalıkları İçin Şifalı Bitkiler Göz RahatsızlıklarıGöz için Şifalı Bitkiler - Göz Hastalıkları İçin Şifalı Bitkiler Göz Rahatsızlıkları Göz için Şifalı Bitkiler - Göz Hastalıkları İçin Şifalı Bitkiler Göz Rahatsızlıkları Göz için Şifalı Bitkiler Şifalı Bitkiler > Bitkiler, Bitki Çayları, Meyveler, Sebzeler, Baharatlar gül Gülden gülyağı ve gülsuyu elde edilir Gülyağı kozmetik ve parfümeride kullanılırGülyağının antiseptik (mikrop öldürücü) etkisi vardır Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir gözgöz nezlesinde etkilidir Dahilen ise hafif müshil etkilidir Gülsuyu ve gül reçelleri halk arasında yaygın olarak kullanılır kanlanmaları ve havuç Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak gazlarını söktürür, ülserdeki şikayetleri giderir Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi ıspanak Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin yüzde 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili Bir porsiyon ıspanak, günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor kuşburnu Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur Vücuda dirilik sağlar 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır Romatizma ağrılarını gideriyor Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor maydanoz Salata ve yemeklerin süsü maydanozun nerdeyse deva olmadığı dert yok gibi A ve C vitamini ile demir, kükürt, fosfos ve mangan elementleri deposu olan maydanoz sindirimi kolaylaştırıyor, böbrek taşlarını düşürüyor, görme gücünü ve anne sütünü artırıyor Bir demir deposudur Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum ve A vitamini vardır Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar Böbrekleri çalıştırarak idrar getirir ve taşları düşürüyor , kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı da koruyucudur Yatmadan evvel yenildiğinde sabahları tatlı bir nefesle uyanmamızı sağlar Anne sütünü artırır Vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar Görme gücünü artıyor, kaynatılıp içiildiğinde ve cilde bu suyla pansuman yapıldığında sivilcelere iyi geliyor Kaynatılan maydanozun suyu gözlere pansuman yapıldığında gözdeki iltihaplanmaları önlüyor ve yanmayı geçiriyor Kaynatılıp sirke ile saçlar yıkandığında saçların uzaması ve kuvvetlenmesini sağlıyor Göz teması Vikipedi, özgür ansiklopedi Göz teması iki kişinin aynı anda birbirlerinin gözlerinin içine bakmasıdır Bir tür sözel olmayan iletişim biçimidir ve sosyal davranış üzerinde büyük etkisi olduğu düşünülmektedir Göz temasının sıklığı ve anlamı kültürler arasında farklılık göstermektedir Göz temasının sosyal anlamı Göz teması ve yüz ifadeleri önemli sosyal ve duygusal bilgi içerir; insanlar, bazen farkında olmadan karşısındakilerin gözlerine ve yüzlerine olumlu ya da olumsuz ruh halini anlamak için bakar Bazı durumlarda gözlerin karşı karşıya gelmesi güçlü duygular doğurur Dünyanın bazı bölgelerinde, özellikle Doğu Asya’da göz teması farklı uluslardan kişiler arasında yanlış anlamalara yol açabilir İşteki amir ya da yaşlılar ile doğrudan göz teması kurmak ve bunu sürdürmek, sizin saldırgan ve kaba olduğunuzu varsaymalarına neden olur Bu tepki Batı toplumlarındaki tepkinin tamamen karşıtıdır Göz teması kur yapmada, karşıdakinin bazı durumlarda ilgisini öğrenmek açısından önemli bir unsurdur Göz temasının etkinliği Anne/çocuk göz teması 1985 yılında yapılan bir bilimsel araştırma üç aylık bebeklerin başkalarının bakışlarına görece duyarsız kaldıklarını önermiştir1996 yılında üç ile altı aylık çocuklar üzerinde yapılan bir çalışmada da erişkinlerle girilen göz teması bittikten sonra bebeklerin gülmesinin azaldığı ortaya çıkarılmıştır Yakın dönemde yapılan bir çalışmada da doğrudan bakmanın bebeklerde yüz tanımayı kolaylaştırdığı gösterilmiştir Başka çalışmalarda erişkinlerin doğrudan bakışının bebeklerin doğrudan bakışını etkilediği inancını doğrulamıştır Diğer açıklamalar Dikkati göstermek Bir kişinin baktığı yön diğerlerine dikkatinin nerede olduğunu gösterebilir Öğrenmeyi kolaylaştırma Son çalışmalar göz temasının bilgiyi akılda tutma ve hatırlama konusunda olumlu etkisi olduğunu ve daha etkin bir öğrenme sağlayabileceğini göstermektedir Göz temasından kaçma ve zihinsel süreç Yapılan bir bilimsel araştırmada cevaplarını düşünürken göz temasından kaçan çocukların göz temasını sürdüren çocuklara göre daha yüksek oranda doğru cevap verdikleri görülmüştürBir araştırmacı insan yüzüne bakmanın bir çok zihinsel süreç gerektirdiğini dolayısıyla da o anki bilişsel süreci yavaşlattığını öne sürmüştür Araştırmacılar ayrıca boş bakışların anlayamama anlamına geldiğini de belirtmişlerdir |
Göz İçin Şifalı Bitkiler - Göz Hastalıkları İçin Şifalı Bitkiler Göz Rahatsızlıkları |
09-11-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Göz İçin Şifalı Bitkiler - Göz Hastalıkları İçin Şifalı Bitkiler Göz RahatsızlıklarıGözün Evrimi Gözün evrimi, taksonlarda geniş ölçekte rastlanan özel bir homolog organ örneği olarak anlamlı bir çalışma konusudur Gözün görsel pigmentler gibi bazı bileşenleri ortak bir atadan geliyor gibidir Yani bu pigmentler, hayvanlar farklı dallara ayrılmadan evvel evrimlerini tamamlamıştır Bununla birlikte görüntü oluşturma yeteneğine sahip, karmaşık gözler, aynı proteinler ve genetik malzeme kullanılarak 50 ila 100 kere evrimleşmiştir Gözün evriminin önemli aşamaları Karmaşık gözler ilk kez birkaç milyon yıl önce Kambriyen patlaması olarak adlandırılan süratli türleşme döneminde evrilmiş görünmektedir Kambriyen öncesinde gözlerin varlığına dair herhangi bir kanıt yoktur ancak Orta Kambriyen devrinde Burgess shale olarak bilinen fosil yatağında geniş bir çeşitlilik gözlendiği açıktır Gözler, ait oldukları organizmaların ihtiyaçlarını karşılayan çok sayıda adaptasyon sergiler Keskinlikleri, tespit edebildikleri dalgaboyu aralığı, az ışık seviyelerindeki hassasiyetleri, hareketi yakalama,nesneleri seçebilme ve renkleri ayırt etme becerileri bakımından farklılıklar gösterebilir Yaklaşımlar 1802 yılından bu yana, göz gibi karmaşık bir yapının doğal seçilim yoluyla evrimini izah etmenin zor olduğu söylenegelmektedirCharles Darwin de, Türlerin Kökeni’nde, doğal seçilim yoluyla gözün evriminin ilk bakışta “son derece saçma” geldiğini yazar Ancak yine de bunu hayal etmenin güçlüğüne rağmen açıklamaya girişir, ki bu açıklama son derece makuldur: kusursuz ve karmaşık bir göz ile kusurlu ve basit bir göz arasında, her biri sahibine yarar sağlayan sayısız aşama bulunduğu; dahası gözün çok az bile olsa değiştiği ve bu değişimler sonraki kuşaklara miras kaldığı, ki zaten durum budur, ve organdaki herhangi bir değişim ya da modifikasyonun değişen yaşam koşulları altındaki bir hayvana fayda sağladığı gösterilirse, hayal gücümüz kabul etmekte ne kadar zorlanırsa zorlansın, kusursuz ve karmaşık bir gözün doğal seçilim tarafından biçimlendirilmiş olabileceğine inanmaktaki güçlük, geçerliliğini yitirir Halen mevcut olan ara evrim basamaklarından örnekler vererek “başka herhangi bir düzenek içermeyen, yalnızca pigmentle kaplı bir optik sinir”den “az çok yüksek bir kusursuzluk düzeyine” doğru bir değişim olduğunu ileri sürer İnsan gözü, iris tabakası Darwin’in düşüncesi bir süre sonra doğrulanır Mevcut çalışmalar, gözün gelişimi ve evriminden sorumlu genetik mekanizmaların araştırılması üzerinedir Evrim hızı İlk göz fosilleri, bundan yaklaşık 540 milyon yıl önce, Kambriyen Devri’nin başlarında ortaya çıktı Bu devirde, Kambriyen patlaması olarak adlandırılan gözle görünür hızlı bir evrimleşme süreci yaşandı Bu çeşitlenmenin “nedenleri” için ileri sürülen pek çok hipotezden birisi de Andrew Parker’ın “Elektrik düğmesi” teorisidir Bu teoriye göre gözün evrimi canlılar arasında bir silahlanma yarışını tetiklemiş, bu da hızlı bir evrimleşme sürecinin önünü açmıştırBundan önce organizmalar ışığa karşı duyarlılıktan yararlanmış olabilirler ancak görme duyusunu hızlı hareket ve yön bulma için kullandıklarına dair bir kanıt yoktur Kambriyen Deviri’nin ilk dönemine dair fosit kayıtları son derece zayıf olduğu için gözün evrim hızını belirlemek zordur Doğal seçilime maruz kalan küçük mutasyonlardan başka bir şey gerektirmeyen basit (bir) modelleme ilkel bir optik duyu organından insandaki gibi karmaşık bir gözün, birkaç yüz bin yılda evrilebileceğini göstermektedir Köken sayısı Gözün bir kerede mi, yoksa birbirinden bağımsız bir çok soyoluş dalında mı evrildiği tartışma konusudur Gözün gelişimine katılan genetik mekanizma göze sahip bütün organizmalarda ortaktır Görme duyusu için organizmada hazır bulunması gereken tek şey görme pigmentindeki A vitaminine bağlı kromoforlardır ve bu molekül parçaları bakterilerde de bulunur Fotoreseptör hücreler de, moleküler açıdan benzer kemoreseptörler ve muhtemelen Kambriyen patlamasından çok önceleri de varolan ışığa duyarlı hücrelerden birden fazla kere evrimleşmiş olabilir Işığa duyarlı bütün organlar, opsinler olarak adlandırılan bir protein grubunu kullanan fotoreseptör sistemlerine dayalı olarak çalışır Yedi opsin alt grubunun tümü, hayvanların son ortak atasında zaten bulunuyordu Dahası, gözleri konumlandıran genetik malzeme bütün hayvanlarda ortaktır: Farelerden tutun insanlara ve meyve sineklerine varıncaya kadar bütün gözlü organizmalarda gözün gelişeceği yeri PAX6 geni kontrol eder Bununla birlikte bu ana kontrol genleri, modern hayvanlarda kontrol ettikleri yapıların çoğundan çok daha eski olsalar gerektir ve muhtemelen başka bir amaç için seçilmiştir Duyu organları muhtemelen beyinden daha önce evrildi Çünkü işleyecek bilgi olmadan bu bilgiyi işleyecek bir organa gerek yoktur Gözün evriminin aşamaları Gözün en erken atası, tekhücreli organizmalarda bile bulunan gözbeneği denilen ışığa duyarlı fotoreseptör proteinlerdi Gözbenekleri yalnızca çevredeki parlaklığı hissedebilir: Işığı karanlıktan ayırt edebilirler, ki bu fotoperiyodizm ve 24 saatlik tempoya bağlı günlük senkronizasyon için yeterlidir Ancak şekilleri ayırt edemedikleri ve ışığın yönünü belirleyemedikleri için görme duyusu oluşturmakta yetersizdirler Gözbenekleri hemen hemen tüm büyük hayvan gruplarında bulunur ve öglena dahil, tekhücreli organizmalarda ortaktır Öglenanın göz bebeğine stigma denir ve hücrenin ön tarafında bulunur Bu, bir dizi ışığa duyarlı kristalin üzerini örten kırmızı pigment içeren küçük bir benektir Hareketi sağlayan kamçıyla birlikte gözbeneği, organizmanın ışığa göre konum alabilmesine olanak verir Bu, genelde, fotosentezi kolaylaştımak için ışığa yönelim şeklindedir Gözbeneği gece ve gündüzü ayırt eder, ki bu 24 saatlik yaşam ritmi oluşturmadaki temel işlevdir Daha karmaşık organizmalarda görsel pigmentler beyindedir ve yumurtlamayı ayın çevrimleriyle senkronize etmekte rol oynadıkları sanılmaktadır Organizmalar, üreme oranını en üst düzeye çekebilmek için, sperm ve yumurta salımını gece vakti ışık miktarındaki küçük değişimleri tespit ederek senkronize ediyor olabilir Öglenada ışığa duyarlı beneği, stigma (2) gizler Görme duyusu, bütün gözlerde ortak olan temel bir biyokimyasal sürece dayanır Bununla birlikte bir organizmanın çevresel özelliklerini yorumlamak için bu biyokimyasal mekanizmanın kullanılış biçimleri büyük farklılıklar gösterir: Gözler son derece farklı yapılarda ve farklı biçimlerdedir Hepsi de mekanizmanın temelini oluşturan protein ve moleküllere kıyasla oldukça geç evrimleşmiştir Hücresel düzeyde bakıldığında iki temel göz “tasarımı” var gibidir: ilkin ağızlıların (yumuşakçalar, halkalı solucanlar ve eklem bacaklılar) gözleri ve ikincil ağızlıların (omurgalılar ve derisi dikenliler) gözleri Gözün işlevsel birimi, opsin proteinleri içeren ve sinirsel bir impuls başlatarak ışığa tepki veren reseptör hücredir Işığa duyarlı opsinler, yüzey alanını maksimuma çıkarmak için tüysü bir katman üzerine borne Bu “tüylerin” doğası üst şubelere göre farklılık gösterir: İlkin ağızlılarda hücre duvarının uzantısı, mikrovilüs şeklindedirler Ancak ikincil ağızlılarda, bağımsız yapılar olan sillerden türemişlerdir Bu bir tür sadeleşmeye benzemektedir zira bazı mikrovilüsler, sil benzeri oluşumlara sahiptir Ancak başka gözlemler, ilkin ağızlılarla ikincil ağızlılar arasında kökten bir fark olduğu fikrini desteklemektedir Bu hususlar hücrelerin ışığa verdiği tepki üzerine odaklanmaktadır Sinirsel impulsu oluşturacak elektrik sinyalini tetiklemek için bazılarında sodyum, bazılarında da potasyum kullanmaktadır Dahası, ilkin ağızlılar genel olarak, hücre duvarlarından daha fazla sodyumun geçmesine izin vererek sinyal oluşturur İkincil ağızlılarsa daha azını geçirerek sinyal oluşturur Buna göre, Prekambriyen devrinde iki dal birbirinden ayrıldığında, birbirinden bağımsız olarak daha karmaşık gözlere doğru gelişen son derece ilkel ışık reseptörlerine sahiplerdi İlk gözler Gözün temel ışık işleme birimi, ince bir zar içinde iki molekül barındıran özelleşmiş bir fotoreseptör hücredir Bu moleküller kromoforu çevreleyen, ışığa duyarlı opsin proteini ve renkleri ayırt eden bir pigmenttir Bu tip hücre gruplarına “gözbeneği” denir ve bu hücre grupları 40 ila 65 arası bir sayıyla ifade edilebilecek kere birbirlerinden bağımsız olarak evrimleşmiştir Bu gözbenekleri, hayvanların, ışığın yönünü ve şiddetini son derece basit bir düzeyde algılamalarına imkân tanır Bu algı, bir mağaranın içinde, güvende olduklarını bilmelerine yetecek, ancak nesneleri çevrelerinden ayırt etmeye yetmeyecek düzeydedir Işığın yönünü yaklaşık olarak ayırt edebilecek optik bir sistem geliştirmek, çok daha zordur ve otuz küsür şubenin[note 1] sadece altısında bu tip bir sistem vardır Bununla birlikte, bu şubeler yaşayan canlıların % 96’sına karşılık gelir Planaryalar, az da olsa ışığın yönünü ayırt edebilen, çanak şeklinde gözbeneklerine sahiptir Planaryalar, az da olsa ışığın yönünü ayırt edebilen, çanak şeklinde gözbeneklerine sahiptir Bu karmaşık optik sistemler, çokhücreli göz lekeleri olarak yolculuklarına başlamış, daha sonra adım adım çanak şekli alacak biçimde içe göçmüştür Bu sayede öncelikle parlaklığın yönünü belirleyebilme becerisini kazanmışlardır Sonraları çukur derinleştikçe bu beceri gittikçe daha da sofistike hâle gelmiştir Düz göz lekeleri ışığın yönünü belirlemede yetersizdi, zira bir ışık ışını, hangi yönden gelirse gelsin, aynı ışığa duyarlı hücre grubunu aktive edecektir Öte yandan çukurlu gözlerin çanağa benzeyen biçimi, geliş açısına göre ışığın, üzerine düştüğü hücrelerin farklı olması sayesinde sınırlı da olsa yön tayini yapmaya izin verecekti Kambriyen devrinde ortaya çıkan çukurlu gözler, o dönemki salyangozlarda görülmekteydi Hâlâ varlıklarını sürdüren bazı salyangozlarda ve planaryalar gibi omurgasızlarda da mevcuttur Planarya, çanak biçimindeki, bol pigmentli retina hücreleri yüzünden, ışın yönünü ve şiddetini çok az belirleyebilir Bu hücreler, ışığın girmesi için sadece bir açıklık bırakacak şekilde ışığa duyarlı hücrelerin önünü kapatır Bununa birlikte, bu proto-göz, daha çok ışığın yönünden ziyade varlığını ya da yokluğunu tespit etmede yararlıdır Göz çukuru derinleşip fotoreseptör hücrelerin sayısı arttıkça bu durum daha kusursuz görsel bilgi elde etmeye doğru adım adım değişir Bir foton, kromofor tarafından emildiğinde, kimyasal bir reaksiyon, fotonun enerjisinin elektrik enerjisine çevrilmesine ve yüksek hayvanlarda sinir sistemine aktarılmasını sağlar Bu fotoreseptör hücreler, retinanın bir kısmını oluşturur Bu kısım, görsel bilgiyi, bunun yanı sıra vücut saati için gerekli gün uzunluğu ve ışık bilgisini beyne ileten ince bir hücre tabakasıdır Bununla birlikte Cladonema gibi bazı denizanalarının oldukça ayrıntılı gözleri vardır, ancak beyinleri yoktur Bu canlılarda gözler, bilgiyi, herhangi bir ara işleme tabii tutmadan doğrudan kaslara gönderir Kambriyen patlaması boyunca, gözün evrimi süratle ivme kazanmış ve görüntü işleme ve ışığın yönünü tespit etmede radikal gelişimler göstermiştir vikipedi |
|