|  | Türk Edebiyatı Tarihi |  | 
|  06-01-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Türk Edebiyatı TarihiTÜRK EDEBİYATI TARİHİTürk edebiyatı tarihi, Türklerin kültür değişimlerine göre üç ana grupta incelenir: 
  Çünkü İslam etkisine girince eski edebiyat tamamen yok olmadığı gibi Batı etkisine girince de İslami edebiyat bitmemiştir  Ancak genel tercihin değişmesi, bu ayrımı ortaya koyar  Bu ana grubun içinde de değişik anlayışların oluşturduğu ayrılmalar görülür  Bunları bir şema halinde gösterelim   Şimdi bu dönemleri ayrıntılarıyla görelim; İSLAMİYETTEN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI Tarihin karanlık devirlerinden, İslamiyetin kabul edildiği 8  - 10  yüzyıla kadar sürer  Bu edebiyatı kendi içinde iki gruba ayırabiliriz  1  Sözlü Edebiyat Henüz yazı yokken , Türk toplumlarında ozan denen saz şairleri bulunurdu  Bunlar, dini törenlerde ve bütün sosyal etkinliklerde şiir söyler, destan okurlardı  Böylece dilden dile dolaşan bir şiir geleneği oluşmuş, tarih boyunca tüm kültür değişmelerine rağmen yok olmayan bu gelenek günümüze kadar sürmüştür  Bu edebiyatın genel özelliklerini şu şekilde maddeleştirebiliriz: 
  Dünya edebiyatları içinde destanlar yönüyle en zengin edebiyat Türk edebiyatıdır  Diğer milletlerin bir veya iki destanı varken Türklerin bunlardan kat kat fazla destanı vardır  Destan, milletin hayatını derinden etkileyen büyük savaşlar, göçler, istilalar sonucunda oluşur  Eğer tarihin karanlık devirlerinde, halk arasında oluşmuş ve sonradan bir şair ya da yazar tarafından yazıya geçirilmişse doğal destan adını alır  Millet hayatında önemi olan bir olayı bir şair ya da yazar kendisi destanlaştırmışsa buna da  yapma destan denir  Elbette bir milletin tarih zenginliğini doğal destanlar ortaya koyar  Bu yönüyle Türk destanları bir hayli önemlidir  Türk destanları iki gruba ayrılır: İslamiyetten önceki destanlar ve İslamiyetten sonraki destanlar  İslamiyetten Önceki Destanlar Alp Er Tunga Destanı M  Ö  VII  asırda Türk - İran savaşlarında ün kazanmış, İran ordularını defalarca mağlup etmiş bir Türk hükümdarını anlatır  Daha sonra İranlılar tarafından hile ile öldürülmüştür  Onun İran destanındaki adı Afrasyab’dır  Alp Er Tunga’nın ölümünde söylenmiş bir sagu Divan-ı Lügat’it Türk’te bulunmuştur  Ancak bununla ilgili asıl bilgi Şehname adlı İran destanında vardır  Şu Destanı Şu adındaki bir hükümdarın Büyük İskender’in Türk illerine yürüyüşü sırasında onunla yaptığı savaşları anlatır  Sonunda Şu, İskender’le anlaşır ve Balasagun yöresine yerleşir  Bazı Türk boylarının adlarının nereden geldiğinin izahı yönüyle önemlidir  Eski Saka devletinde hükümdarlara Şu adı verilmesi dolayısıyla, bu destan Saka destanı olarak da bilinir  Hun - Oğuz Destanları Eski Türk devletlerinden tarihini en iyi bildiğimiz büyük devlet Hunlardır  İki destanları vardır  Doğu Hunları temsil eden Oğuz Kağan ve Batı Hunları temsil eden Attila destanlarıdır  Oğuz Kağan Destanı Oğuz Kağan adlı bir hükümdarın savaşlarının anlatıldığı en önemli Türk destanlarındandır  M  Ö  II  asırda doğmuştur  Birçok değişikliğe uğramış, birçok katkılarla değişmiştir  Destanda Türklerin bazı boylarının isimlerinin nereden geldiği anlatılır  Oğuz Kağan’ın halkına değişik hedefler göstermesi de dikkate değer bir husustur  Attila Destanı Batı Hun Hükümdarı Attila’nın fetihleri etrafında oluşmuştur  M  S  V  asırda Avrupa’ya korkulu yıllar yaşatan Attila, Rusya’dan Fransa’ya kadar bütün Avrupa’yı almış, Roma’ya kadar uzanmıştır  Evlendiği gece çok içtiğinden burun kanamasıyla ölmüştür  Destanda onun ölümüyle ilgili söylenen ağıtta bir ölüm feryadı değil, kahramanlıklar anlatılmıştır  Gök - Türk Destanları Tarihte kurdukları devlete Türk adını veren ilk Türkler; Gök-Türkler’dir  M  S  V  asırdan VIII  asra kadar Ortaasya’yı ellerinde tutmuşlardır  Gök-Türklerin devlet kurmadan önceki yaşayış ve inançlarını anlatan iki destanları vardır: Bozkurt Destanı ve Ergenekon Destanı  Bozkurt Destanı Destanın esası yok olma felaketine uğrayan Gök-Türk soyunun yeniden dirilip çoğalmasında bir Bozkurt’un Anne Kurt olarak etkili olmasıdır  Ergenekon Destanı Düşmanları tarafından yenilen Türkler, yok olma aşamasına gelmişti  Düşmanın elinden kaçabilen iki aile, yolu izi olmayan Ergenekon’a gelmiş orada dört yüz yıl büyüyüp çoğalmış ve demir dağı eritip Ergenekon’dan çıkmışlar; atalarının düşmanlarını yenip Gök-Türk devletini kurmuşlardır  Destanın en önemli özelliği tarihle benzerlik göstermesidir  Türklerin demiri işleyen ilk kavim olduğunu anlatması da önemlidir  Dokuz Oğuz - On Uygur Destanları Dokuz Oğuz boyuyla On Uygur boyu birleşip tek bir boy haline gelmişlerdir  İki destanları vardır: Türeyiş Destanı ve Göç Destanı  Türeyiş Destanı Destana göre eski Hun hükümdarının iki kızı vardı  Hükümdar, kızlarının tanrılarla evlenmelerini istiyordu   Bu yüzden onları insanlardan uzak bir yere bıraktı   Tanrı nihayet Bozkurt şeklinde geldi ve kızlarla evlendi  Bu evlenmeden bozkurt ruhu taşıyan Dokuz Oğuz - On Uygur çocukları doğdu  Göç Destanı Uygurların hükümdarının Çinlilerle savaşmamak için Çin prensesiyle evlenmek istemesi ve Çinlilerin bu prenses karşılığında Türklerce kutsal sayılan bir taşı almalarını anlatır  Taş gidince Uygur ülkesine felaket çöker  Uygur halkı Beş Balıg denilen yere yerleşir  Destanın en önemli özelliği değersiz bir kaya parçasının bile hiçbir şey uğruna düşmana verilmeyeceği inancını anlatmasıdır  İslamiyetten sonraki destanları Halk edebiyatında anlatacağız  Türklerden başka milletlerin de tarihi destanları vardır: Bunlar doğal destanlardır  Bunları şu şekilde sıralayabiliriz  Almanların Nibelungen Finlilerin Kalevala Fransızların Chanson de Roland İngilizlerin Robin Hood Yunanlıların İlyada ve Odysse Rusların İgor Hintlilerin Mahabarata ve Ramayana İranlıların Şehname Japonların Şinto 2  Yazılı Edebiyat Türklerin yazılı eserler ortaya koymasıyla başlar  Yazılı Türk edebiyatının, bugün elimizde sağlam vesikaları bulunan başlangıcı M  S  VIII  asra aittir  Bu vesikalar ilk ulusal alfabemiz olan Gök-Türk yazısıyla yazılmış Gök-Türk yazıtlarıdır  Yazıtlardaki alfabenin işlenmişliğine bakılırsa bu yazı dilinin çok eski çağlarda da kullanılmış olması muhtemeldir  Nitekim V  asırda yazıldığı söylenen ve Kırgızlara ait olduğu bilinen Yenisey Yazıtlarında da aynı alfabenin kullanıldığı görülmektedir  Gök-Türk Yazıtları (Orhun Abideleri) Türk edebiyatının ilk yazılı örnekleri, taşlar üzerine yazılarak bırakılmış eserlerdir  Bunlar üç taş halindedir  Bunlardan birincisi 720 yılında Tonyukuk tarafından diktirilen ve yine Tonyukuk tarafından yazdırılan taştır  Diğer iki kitabeden birisi 732 yılında Kültigin adına, diğeri 735 yılında Bilge Kağan adına dikilmiştir  Yazıtlarda kullanılan dil, yabancı tesirlerden uzak, sade bir dildir  Yer yer realist bir tarih dili, yer yer milli ve sosyal eleştiri cümleleri, yer yer kudretli bir hitabet dili ile yazılmıştır  Yazıtlarda Türk milletinin benliğini unutmaması gerektiği, düşmanın tatlı sözlerine, hediyelerine aldanmayıp vatanın birlik ve beraberliği için çalışılması gerektiği anlatılmıştır  Yazıtlar aynı zamanda Türk boylarının isimlerini içeren yazılı bir belgedir  Yazıtlardan XIII  yüzyılda Cüveyni, “Tarih-i Cihangüşa" adlı eserinde söz etmiş ancak bu pek ilgi görmemiştir  Yazıtları Avrupa ilmine ilk kez Strahlenberg isimli bir İsveç subayı tanıtmıştır  Yazılar ise 1893'te Danimarkalı Prof  Thomsen tarafından çözülmüştür  1922'de tamamı okunarak yayınlanmıştır  Türklerin İslamiyetten önce kullandıkları bir diğer alfabe de Uygur alfabesidir  Bu, Uygurların oluşturduğu bir alfabe olmayıp Mani dinine mensup Soğdak yazısıdır  Uygurlar Mani dinini kabul edince o dinin alfabesini de kabullenmişlerdir  Bu alfabeyle yazılan Altun Yaruk ve Sekiz Yükmek adlı eserler Budizm’i anlatan dini metinlerdir  İslam Etkisindeki Türk Edebiyatı İslamiyetin Kabulü, Türklerde büyük değişiklikler yaptı  Yaşayışları, kültürleri yeni dinle şekillendi ve dolayısıyla bu, sanatlarında da oldukça geniş bir değişiklik yaptı  Bu sırada İslamı yerinde öğrenmek için birçok Türk aydını Arap ve Fars diyarlarına gitti  Burada Arapça ve Farsçayı çok iyi öğrenen aydınları, bu dillerin son derece gelişmiş ince edebiyatları büyük ölçüde etkiledi  Bu edebiyatı Türkçe’ye uygulamak istediler ve böylece yeni bir edebiyatın başlamasını sağladılar  Sonuçta Batıyla tanışana kadar sürecek yaklaşık on asırlık bir edebiyat başlamış oldu  İlk Sanatçılar ve İlk Eserler İslamiyetle VIII  yüzyılda tanışmasına rağmen Türklerin elimizde bulunan ilk İslami eserleri XI  yüzyılda yazılmıştır  Ancak bunlara ilk İslami eser demek de zordur  Çünkü eserlerdeki üslup, onlardan önce bu tarz eserlerin olduğu izlenimi vermektedir  Ancak bunlar tarih içinde kaybolmuştur  Belki tarihi araştırmalar ileride daha eski örnekleri ortaya çıkarır  Şimdi elimizde bulunan ilk İslami eserleri inceleyelim  Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacib tarafından yazılan bu eser elimizdeki en eski İslami eserdir   Kutluluk bilgisi, saadet bilgisi, devlet olma bilgisi anlamındadır  Kitap gerek fert olarak gerekse toplum halinde yaşayan insanların, iyi bir siyasetle idare edilip, dünyada ve ahirette mesut olabilmeleri için tutulacak yolları gösterir  Bu yönüyle bu kitaba bir “siyasetname” denebilir  Eser mesnevi nazım biçimiyle yazılmış olup 6645 beyittir  Aruz ölçüsüyle yazılan beyitler dışında, Türk şiirine has dörtlükler, cinaslar da görülür  Hakaniye lehçesiyle yazılmış olan eserde kelimelerin çoğu Türkçe olmasına rağmen özellikle dini terimlerin Arapça olduğu görülür  Az da olsa Farsça sözcüklere rastlamak da mümkündür  Eserde dört şahıs konuşturulur  Aslında bunlar sembolik şahıslardır  Bunlardan Güntoğdu adlı hükümdar, adaleti; Aytoldı adlı vezir, saadeti; Öğdülmüş adlı vezirin oğlu aklı; Odgurmuş adlı bir dindar da kanaat etmeyi temsil eder  Eser 1070 yılında Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur  Divan-ı Lügat’it Türk Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan bu eser Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır  Ancak hazırlanışı ve içindekiler bakımından devrinin dili, tarihi, coğrafyası ve sosyolojisi hakkında değerli bilgilerle zengin bir milli kültür hazinesidir  Eser, Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla yazılmış, bu nedenle Arap diliyle kaleme alınmıştır  Arapça olmakla beraber içinde o devir için çok sayıda Türkçe kelime ile Türk Halk edebiyatından ve halk dilinden alınmış çok sayıda şiir örnekleri, Türkçe deyimler ve atasözleri vardır  Türkçe kelimelerin sayısı 7500'den fazladır  Divan-ı Lügat’it Türk’teki Türkçe örnekler, Gök-Türk yazıtlarından bu yana bize kadar ulaşan en eski Türk edebiyatı hatıralarıdır  Bunlar arasında koşuklar, sagular, destan parçaları vardır  Atabet’ül Hakayık Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılan bu eser Kutadgu Bilig’den yarım asır sonra gelir  Kitabın adı “Hakikatlar eşiği” anlamına gelir  Eser Sipehsalar Mehmet Bey adlı birine sunulmuştur  Bütünü, gazel şeklinde söylenmiş 46 beyit ve 101 dörtlükten oluşur  Aruz ölçüsüyle ve Kutadgu Bilig’in kalıbıyla yazılmıştır  Eserin konusu tamamen dini ve ahlakidir  Yazar, bu eserle didaktik bir vaaz ve nasihat kitabı yazmak istemiştir  Eserde dindarlığın faziletlerinden, ilmin mutluluğa götüren yol olduğundan söz edilir  XI  asırda yazılan bu üç eserle, Türk edebiyatına yeni bir kapı açılmıştır  Artık Türk aydınının önünde Arap ve Fars edebiyatları gibi iki klasik edebiyat vardı             •  •  •Ancak aydınların bu tercihinin, halkın tümüne yayıldığını söylemek zordur  Halk arasında ozan denilen saz şairleri etkisini hiç kaybetmemiş, özellikle göçebe boylar arasında aynı işlevini sürdürmüştür  Ancak müslüman olan ozanların şiirlerini, destan ve koşuklarını İslami motifle süslememeleri beklenemezdi  Bunun açık tesirini İslamiyetten sonra oluşan Türk destanlarında görüyoruz  Bunlardan önemlileri şunlardır  Satuk Buğra Han Destanı Müslüman olan ilk Türk devletini kuran Satuk Buğra Han’ı anlatan destan, birtakım olayları ve coğrafi mekanları doğru vermesine rağmen tarih kabul edilemeyecek kadar destansı ve hayali motiflerle süslüdür  9  ve 10  asırda oluşmuştur  Eski Türk destanlarındaki motifler İslami anlayışla değiştirilmiş ve müslümanlarla kafirlerin savaşı haline dönüşmüştür  Manas Destanı Kırgız Türkleri arasında 11  ve 12  asırlarda oluşmaya başlamış, kısa zamanda büyük bir Türk destanı halini almıştır  Destanda Manas adlı bir kahramanın kafirlerle savaşları anlatılır  Elbette halk kültüründe oluştuğundan eski destanlardan motifler de alınmıştır  Destan Kırgız Türkçesiyle yazılmıştır  Cengiz Destanı Ortaasya’da 13  asırda oluşan ve Moğol hükümdarı Cengiz’in hayatını ve savaşlarını anlatan destandır             •  •  •İslamiyetin kabulünden sonra Ortaasya’da görülen bir diğer edebiyat da Tasavvuf edebiyatıdır  Tasavvuf, İslamiyeti yaymak için kurulan tekke ve tarikatların oluşturduğu bir akımdır  Tek amacı Allah’ı tanıtmak, sevdirmek, hissettirmektir  Bu amaçla ilk tarikat Ortaasya’da 12  yüzyılda görülür  Bu tarikatı kuran ve hemen yaşadığı asırdan başlayarak binlerce Türk insanı üzerinde asırlar boyu, derin tesir bırakan ilk büyük mutasavvıf Hoca Ahmet Yesevi’dir  Hoca Ahmet Yesevi Yesevi çok sevilen tarikatıyla, Ortaasya Türkleri arasında İslamın yerleşip genişlemesini sağlamıştır  İslamla ilgili sözlerini Divan-ı Hikmet adını verdiği kitapta toplamıştır  Bu eserdeki şiirler dil, ölçü, şekil gibi dış unsurları bakımından halk şiirine yakındır  Sade bir Türkçeyle 7'li ve 12'li hece kalıplarıyla söylenen bu şiirler dörtlükler halindedir  Ancak çok az da olsa aruzla söylenen dörtlükler de vardır  Divan-ı Hikmet bu dönemde ele geçen diğer eserler gibi Hakaniye Lehçesiyle yazılmıştır  Eserde Allah aşkına, peygamber sevgisine, ibadete, cennet ve cehenneme, Allah’tan başkasına duyulan sevginin gönülden çıkarılmasına dair birçok manzume sıralanmıştır  Yesevi’nin tarikatında eğitilmiş birçok mürit göç eden boylarla beraber Anadolu’ya gelmiş, tarikatın öğretilerini burada yayarak yeni tarikatlerin kurulmasına katkıda bulunmuştur             •  •  •1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklere Anadolu’nun kapıları tamamen açılmış ve Türk boyları akın akın Anadolu’ya göç etmiştir  Özellikle 12  yüzyılda yoğun bir göç dalgası Anadolu’nun tümüne yayılmış, müslüman Türk nüfusu bir hayli artmıştır  Elbette bu nüfusla beraber büyük bir kültür ve medeniyet de gelmiş, Ortaasya Türk kültürü yeni bir koldan gelişmeye başlamıştır  Yaklaşık iki yüz yıl Anadolu’ya yerleşmeye çalışan Türkler bundan sonra yeni eserler vermeye başlamış ve böylece “Anadolu Türk Edebiyatı” başlamıştır   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Türk Edebiyatı Tarihi |  | 
|  06-15-2009 | #2 | 
| 
ysnkrks
 |   Cevap : Türk Edebiyatı TarihiPaylaşım için Teşekkürler     | 
|   | 
|  | 
|  |