Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Musikisi Tarihçesi
Osmanlı Musikisi Tarihçesi
Osmanlı mûsikisi, Osmanlı saray veya halk müzisyenlerinin askerî, dini, klâyasak kelime ve folklorik türlerde ürettiği ve toplumun her kesiminde kullanılmış bir sanattır Temelinde tek kişinin (ozan tarzına uygun) usullü veya usulsüz, ama mutlaka bir makam'a bağlı olarak çalıp söylediği; müziğin sadece ritm ve melodi unsurlarını kullanıp insan sesine ağırlık veren ve nesilden nesle aktarımı Batı müziğindeki gibi nota yoluyla değil meşk yoluyla sağlanan bir şahsî üslup ve ifade müziğidir
Sarayın, devleti yalnız askerî ve mülkî olarak değil, aynı zamanda fikir ve sanat hayatı açısından da yöneten bir merkez oluşu, Türklerde çok eski bir gelenektir Ülkenin en ileri fikir ve sanat adamlarını toplayan, besleyen ve barındıran hep saray olmuştur Şiir ve hat gibi mûyasak kelimeî de eğitimlerinin ayrılmaz parçası olmuş olan Osmanlı padişahları da sanatı -Selçuklu, Karahanlı, vd ataları gibi- ırk, dil, din ve mezheb farkı gözetmeksizin koruyup desteklemişlerdir Osmanlı mûyasak kelimeîsinin, bir imparatorluk sanatı olarak, bütün Türk mûyasak kelimeîsinin en fazla gelişmiş, zenginleşmiş ve incelmiş bölümü olmasının sebebi budur
Saray Bahçesinde eğlence Ud, Çengi, Def XVI yy başları I Ahmed Albümü'nden
Osmanlı Musikisinin Eğitim Kurumları
Osmanlı mûyasak kelimeîsinin, nesilden nesle aktarımın meşk yoluyla sağlandığım söylemiştik Bu meşk, Mehterhâne, Mevlevihâne, Enderun, mûyasak kelimeî esnafı loncaları ve özel meşkhâneler olmak üzere başlıca beş değişik mekanda yapılırdı ki mûyasak kelimeînin toplum içinde tanınıp sevilmesini, beste ve konserlerle yaygınlaşmasını sağlayan temel eğitim ve icra kurumu niteliğindeydiler Şimdi bu kurumları daha yakından görelim
1 Mehterhâne
Hun'lar zamanındaki adı Tuğ olan ve vurmalı sazlarla nefesli sazlardan oluşan askerî mızıka okulunun Fatih'ten sonra aldığı isim, Hun'lardan beri Türk savaş tekniğinin vazgeçilmez unsuru olan askerî müziğin amacı, çok uzaklardan duyulan ve gitgide yaklaşan gök gürültüsüne benzer yabancı bir müzmin sesiyle düşmanın moralini bozup savaşacak güç bırakmamak, düşmanı teslim almak suretiyle harbi en kısa zamanda bitirmek ve böylece �bir bakıma� insan kıyımını önlemektir
Selçukluların T'abılhâne veya Nevbethâne dediği bu kurumda Hunlardan beri ikisi nefesli, dördü vurmalı altı temel çalgı yer almıştır: İslamiyet ten sonra adları zurna, boru (nefir veya şahnay), çevgan, zil, davul ve kös'e çevrilen yurağ, boygur, çöken, çanğ, tümrük ve küvrük Savaşta ordunun önünde giden kös, davul, nakkare, zil, çevgan, çalpara, çengi harbî, zurna ve boru gibi yüzlerce vurmalı ve nefesli çalgının çalacağı müzik, savaş, tören ve oyun (spor) amaçları için özel olarak bestelenirdi Hünkâr Peşrevi, At Peşrevi, Alay/ Düzen Peşrevi, Elçi Peşrevi, Saat Peşrevi ve Rakkas Peşrevi, bu mehter havalarından bazılarının adlarıdır
Savaşlarda çalınan mehter havalarının gündelik şehir hayatındaki karşılığı, namaz vakitleri ile önemli resmî münasebetlerde vurulan nevbet 'ti Dinî fonksiyonunun yanı sıra bir tür askerî halk konseri niteliğini de taşıyan nevbet, Osmanlılarda ilk defa Osman Bey'in huzurunda vurulmuş, Anadolu Selçuklu sultanı II Gıyaseddin Mes'ud'un bağımsızlık fermanı ile uç beyliği alameti olarak gönderdiği berat, kaftan, tuğ ve sancağın yanında davul, nakkare, boru ve zilden oluşan takımın verdiği konseri Osman Bey ayakta dinlemiştir Nevbet'in resmî fonksiyonundan kaynaklanmış olabilecek bir sosyal uygulaması da, çok sayıda davul zurnanın çaldığı ağır ritimli pehlivan havaları eşliğinde 1361 yılından beri yapılan Kırkpınar yağlı güreşleridir
III Ahmed zamanında mehter takımı, Levni_Topkapı Sarayi
Mehter'in büyüklüğü kat terimi ile belirtilen her bir sazın sayışına göre değişirdi: padişahların on iki katlı (her bir sazdan 12'şer adet), sadrâzamın 9, vezir ve paşaların 7 katlı mehterleri vardı İcra düzeni ise savaşta saf, normal zamanlarda yarımay biçimi idi Fil veya develere bindirilmiş kocaman kösler, at veya katırlara yüklenmiş büyük ziller, davullar, nakkareler, zurnalar ve borular saflar halinde tuğ (çevgan) ve sancakların (alem) önünde yürür, zenciri adı da verilen çevganîler, at kılından kurdele, zil ve çıngıraklarla süslü ritm sopalarım "Ala hey" nidalarıyla sallayarak askeri şevklendirirlerdi Normal zamanlardaki nevbet ise, en önemlisi ikindi zamanı yapılanı olmak üzere, yarımay şeklinde dizilmiş mehteran bölüğü tarafından vurulur; davul, zurna, zil ve borucular (tabılzen, zurnazen, zilzen ve boruzen'ler) ayakta, nakkareciler yere bağdaş kurarak çalar; içoğlanı başçavuşunun vezir veya yeniçeri ağasına sunmak üzere ihtiyaç sahiplerinin dilekçelerini toplanmasıyla başlayan tören, halkanın ortasına gelen mehterbaşının elinde çevganla konseri yönetmesiyle devam eder, gülbank ve dualarla sona ererdi Mûyasak kelimeî açısından Mehterin en büyük özelliği ise, önce nefesli sazların, arkasından bütün heyetin çaldığı, yumuşak veya gümbürtülü bölümlere nöbetleşe yer verilen (buradan klâyasak kelime saz mûyasak kelimeîsine geçmiş olup senfoni orkestralarında da kullanılan) karabatak tekniğidir
16, 17 ve 18 yy da yetişen Bestekâr ve icracıları eliyle askerî mûyasak kelimeî sanatının zirvesine ulaşan mehter mûyasak kelimeîsi hem savaşlar, hem Osmanlı elçi veya heyetlerine eşlik eden şatafatlı takımlar münasebetiyle tanındığı Avrupa'da önce ordu birliklerini, sonra da bestecileri etkilemekte gecikmedi Daha 1683'te Viyana'ya yürüyen Jan Sobieski'nin ordusuna mehter etkisiyle perküsyonlar arttırılmış bir askerî bando eşlik etmişti Batılıların çoğunlukla Yeniçeri müziği anlamına gelen terimlerle adlandırdıkları mehteri ilk uygulayan Lehler oldu (l741): Avusturya, Rusya, Prusya ve İngiltere de arkalarından geldi
Mehterhâne 1828'de II Mahmud tarafından kapatılmış, bunun yerine III Selim'in yakın dostu Napolyon'un emekli bando subayı Giuseppe Donizetti'ye Mızıka-i Hümâyun adlı Batı kopyası saray bando okulukurdurulmuştur
2 Mevlevihâne
Sultan Veled tarafından kurulan ve Mevlânâ'nın tasavvufî fikirleriyle şekli yapısını (semâ') sistemleştiren Mevlevîlik, Türkçe, Arapça, Farsça, hat, tezhib, semâ' meşki gibi derslerin yanı sıra ciddî mûyasak kelimeî eğitimi de veren dergâhları ve bir tür konser salonu niteliğindeki semâhâneleriyle, Osmanlı mûyasak kelimeîsinin gelişmesinde yüzyıllar boyu büyük bir ocak görevi yapmış, Anadolu'nun en ücra ve küçük şehirlerinden başka İmparatorluğun Balkan ve Ortadoğu eyaletlerinde de açılmış olan Mevlevîhâneler Osmanlı mûyasak kelimeîsinin yayılmasında başlıca rolü oynamışlardır
3 Enderun
I Murad'ın Edirne'yi almasından hemen sonra 1363'te kurduğu, II Murad, Fatih ve II Bayezid'in geliştirip mükemmel bir saray üniversitesi haline getirdiği, 1833'te II Mahmud tarafından kapatılan saray okuludur I Murad zamanındaki din derslerine II Murad şiir, mûyasak kelimeî, hukuk, mantık, felsefe, geometri, coğrafya ve astronomi; Fatih hat, tezhib, kaatı' ve resim; II Bayezid de silahşörlük, okçuluk gibi askeri spor derslerini eklediler [II Bayezid ayrıca Enderün'lulara dış (bîrün) hizmetlerine geçerek sadrâzamlığa kadar yükselebilme yolunu da açmıştır] Bu dersleri okutacak bilginler imparatorluğun içindeki ve dışındaki ülkelerden celbedilirken, Enderun'da tahsil edebilmek İslam dünyasının dört bucağından gelen öğrenciler için büyük bir şeref ve imtiyaz teşkil ediyordu
Enderun mûyasak kelimeî mektebi, kalburüstü Osmanlı mûyasak kelimeîcilerinin sadece yetiştiği değil, ders de verdikleri bir okuldu Yeniçeri Ocağı ile birlikte kapatılan Mehterhâne gibi İmparatorluk sarayının bu önemli mûyasak kelimeî öğretim merkezi de II Mahmud tarafından Enderun-u Hümâyunla birlikte kapatıldı
4 Özel Meşkhâneler
Tek veya toplu olarak hususî mahiyette mûyasak kelimeî meşki yapılan evler, cemiyetler veya öğrenci koroları, Osmanlı İmparatorluğunda mûyasak kelimeî hocalarının evde ders verme geleneği, saray cariyelerinin evlerine derse gönderildiği hocalarla başlamıştır Gerek erkek, gerek kız çocukların mûyasak kelimeî eğitimi için Enderun'da öbür konularda olduğu gibi sadece saraydan değil, dışarıdan hocalar da görevlendirilirdi Mehterhâne ile Enderun'un (daha sonra da tekkelerin) kapatılmasından sonra bu adet zaruret halini aldı Hem eğitim, hem konser amacıyla kurulmuş olan derneklerin başında ise, 1916-1931 yılları arasında çalışan, Osmanlı mûyasak kelimeîsinin ilk toplu icra plaklarını dolduran, ayrıca yurt içinde ve dışında ciddî konserler veren Dârüttalîm-i Mûyasak kelimeî Cemiyeti gelir
Sultan III Ahmet'in şehzâdelerinin sünnet düğünü şenliklerinde, Okmeydani'ndaki eğlencelerden birinde müzisyenler Surname-i vehbî adli eserden, 18 yy
Osmanlı Mûyasak kelimeîsinde Çalgılar
Mûyasak kelimeî aletleri bilimi demek olan Organoloji'de çalgılar,hangi Müzik söz konusu olursa olsun, bu sanatın insanla birlikte doğuşundan bu yana geçirdiği merhaleler göz önüne alınarak, vurmalı çalgılar, nefesli çalgılar ve telli çalgılar sırası içinde incelenmektedir Biz burada Osmanlı mûyasak kelimeîsinin çeşitli türlerinde kullanılan çalgıları, kullanılma alanlarını birleştirerek, vurmalı-nefesli-telli (mızraplı-yaylı) sırasına göre toplu olarak sınıflandıracağız 
Vurmalı Sazlar
1) Tahtalar
Çevgân
Kaşık
Çalpara veya Çengi Çubuğu
2) Zilliler
Zil (Halile)
Mehter Zili
Hitit Sistrumu
Zilli Maşa
Parmak Zili
3) Derililer
Kös
Davul
Nakkare
Kudüm
Dâire
Def
Bendir
Nevbe
Darbuka
Nefesli Sazlar
1) Dilliler
Zurna
Mey
Kaval
Tulum
Sipsi
Çifte
Arğul
Düdük
2) Dilsizler
Nefir
Kaval
Ney
Girift
Miskal
Pîşe
Mû
Kara kamış
Komuz
Garmon
Hokkabaz Borusu
Mizmar
Telli Sazlar
1) Yaylılar
Iklığ
Sînekeman
Keman
Rebab
Klâyasak kelime Kemençe
Karadeniz Kemençesi
Ağaç Kemane
Yaylı Tanbur
Kabak Kemane
2)Mızraplılar
Kopuz
Kolca Kopuz
Lâvta
Çeng ( Mugni)
Tanbur
Ud
Kanun
santur
|