09-09-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlılarda Devlet Yönetimi Osmanlılarda Devlet Yönetimi Tanımı
Osmanlılarda Devlet Yönetimi Osmanlılarda Devlet Yönetimi Tanımı Osmanlılarda Devlet Yönetimi Hakkında Bilgi
Osmanlılarda Devlet Yönetimi Osmanlılarda Devlet Yönetimi Tanımı OSMANLILARDA DEVLET YÖNETiMi
Osmanlılarda devlet teşkilâtı, merkez ve taşra bölümlerinden oluşurdu Bu teşkilatın başı padişahtı Ülkenin her yanında yalnız padişahın gücü geçerliydi Tartışılamaz ve devredilemez haklara sahipli Padişahlar, devletin kurucusu Osman Gazi'nin soyundan gelirdi Ailenin ancak erkek çocukları padişahı olabilirdi Padişah çocuklarına "şehzade" denirdi fiehzadeler, sancaklara sancakbeyi olarak gönderilirdi
Devletin Merkez Teşkilâtı:
Devletin yönetim merkezi istanbul'du Merkez teşkilâtı burada bulunurdu Merkezin çekirdeğini ise padişah ve saray teşkilâtı oluştururdu Ülkenin her yanındaki bütün birimler bu merkezden yönetilirdi Saray, hem padişahın özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi Osanlı padişahları başkent kabul ettikleri Bursa ve Edirne'de saraylar yaptırmışlardı Bunların içinde en büyük ve tanınmış olanı, Fatih
Sultan Mehmet döneminde yaptırılan istanbul'daki Topkapı Sarayı'dır XIX yüzyılda Dolmabahçe Sarayı gibi yeni saraylar da yaptırılmıştır Osmanlı sarayı başlıca iki bölümden oluşurdu Bunlardan "Enderun", padişahın özel hayatının geçtiği yerdi Bu bölümde padişahın yatıp kalktığı "harem" kısmı ile hizmetlilerin bulunduğu
çeşitli odalar vardı Enderun aynı zamanda devlet adamı yetiştiren bir okul gibiydi
Divan-ı Hümâyûn ve Üyeleri
Sarayın diğer kısmında ise yine çeşilli saray görevlilerine ait odalarla, önemli devlet işlerinin görüşüldüğü "Divan-ı Hümâyûn" vardı Divanda başkanlık görevini ilk zamanlarda padişahlar yaptı Fakat sonradan bu görev, padişahtan sonra gelen en yetkili kişi olan "vezir-i azam" veya "sadrazam” denilen kişilere bırakıldı Divanda, padişaha ait yetkileri kullanmak üzere görevlendirilmiş başka kişiler de vardı Bu görevlileri yaptıkları iş bakımından üç gruba ayırmak mümkündür Bunlardan biri yönetim ve askerlik işleriyle ilgilenen sadrazam, kubbealtı vezirleri, kaplan paşa ve zaman zaman yeniçeri ağası ile Rumeli beylerbeyi idi
Rumeli beylerbeyi terfi ettiği zaman kubbealtı veziri olurdu Divandaki vezir sayısı, devletin büyümesine paralel olarak artmıştır Vezirler kıdemlerine göre derecelendirilmiştir Eğer divanda beş vezir varsa en kıdemsiz olanına "beşinci vezir" denmiştir ikinci vezir terfi ettiği zaman ise "birinci vezir" yani vezir-i azam veya sadrazam olmuştur Sadrazam padişahtan sonra en yetkili kişi ve divan-ı Hümayun'un başıdır Divanın ikinci grup üyeleri ise, eğitim-öğretim ve hukukla ilgili konularla ilgilenirlerdi Bunlar Rumeli ve Anadolu kadıaskerleri ile sonraları divan üyesi olan şeyhülislamdı fieyhülislama aynı zamanda "müfti" de denirdi Yapılan işlerin islâm Hukuku'nauygun olup olmadığı hakkında görüş bildirirdi Kadıaskerler ise taşrada görev yapan kadılarla, medreselerde eğitim-öğretim görevi yapan ve "müderris" denilen kişilerin
işlerine bakarlardı Bunlardan Rumeli kadıaskeri rütbe bakımından, Anadolu kadı askerinden üstte idi Yani Anadolu kadıaskeri terfi ettiği zaman Rumeli kadıaskeri olurdu Bazı önemli davalar divanda görülür ve özellikle kadıaskerler bu işe de bakarlardı
Divanın üçüncü grup üyeleri, Osmanlı Devleti'nin bürokrasi ve maliye işlerinden sorumlu olan defterdarlar ve nişancı idiler Divandaki iki defterdardan rütbe bakımından yüksek olanına Rumeli defterdarı veya "başdefterdar" denirdi Diğeri ise Anadolu defterdarıydı Defterdarlar, mali işleri yürüten en üst görevlilerdi Divan-ı Hümayun'un diğer üyelerinin olduğu gibi, defterdarın da hem merkezde, hem de taşrada çalışmalarına yardımcı olan görevliler vardı Devletin bütün gelir-gider hesapları defterdardan sorulurdu
Divandaki bütün yazışmalar ve devletin bütün yazım ve kayıt işleri nişancı ve reisülküttap tarafından organize edilirdi Nişane, ayrıca Osmanlı Devletinin en önemli kurumlarından biri olan umar ve bununla ilgili işlere de bakardı Reisülküttap adından da anlaşılacağı gibi, divanda yazım ve kayıt işlerine bakan memurların başıydı Dîvanın bütün bu işleri "kalem" adı verilen bir çok büro ve buralarda çalışan pek çok
görevli tarafından yapılırdı
Osmanlı Devleti'nin Asker! Teşkilâtı:
Osmanlı Devletinde askerî teşkilât da çok önernliydi Bunların esasını genellikle merkezde kapıkulu askerleri, taşrada ise tımarlı - sipahiler, oluştururdu Kapıkulu sistemi askerlik ve yönetim görevlerinin özü sayılırdı Bu teşkilâtın elemanları Devşirme denilen yöntemle toplanır ve belli bir eğitimden geçirildikten sonra çeşitli
görevler verilirdi Devşirme, sadece Osmanlı devleti sınırları içinde yaşayan Hristiyan çocuklardan toplanırdı Bunlardan bir kısmı seçilerek, bir tür okul olan Edirne Sarayı, Galata Sarayı ve ibrahim Paşa Sarayı'na gönderilirdi Diğerleri ise çeşitli Acemi Ocakları'na dağıtılırdı Saraylara gönderilenlere içoğlan denirdi Bunlar buralardaki eğitimlerini tamamladıktan sonra yeniden bir seçime tabi tutulur ve seçilenler Topkapı Sarayı'na alınırdı Burada da bir eğitimden geçtikten sonra sarayda bir süre hizmet ederlerdi Bunlardan bir kısmı kapıkulu süvarileri denilen bölüklere dağıtılır, diğerleri ise saray dışında sancakbeyliği gibi önemli görevlere gönderilirlerdi Ordunun çoğunluğunu oluşturan sipahiler ise tımar sisteminin uygulandığı yerlerde bulunurdu Bir sefer sırasında sipahiler bulundukları eyalet veya sancaklardan istenilen
bölgelere düzenli birlikler halinde gelir ve orduya katılırdı Osmanlı ordusunun çok az bir kısmını kapıkulu askerleri, kalanını ise tımarlı sipahiler ve diğer birlikler oluştururdu Osmanlı Kara Ordusu gibi güçlü bir Osmanlı Donanması da vardı Osmanlılar daha Orhan Bey döneminden itibaren denizlerde kendilerini göstermeye başladılar Osmanlı deniz gücü asıl, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman dönemlerinde en yüksek noktaya ulaştı Karadeniz zaten bir Türk gölü olmuştu Bu dönemde Akdeniz
de âdeta bir Türk gölü oldu Barbaros Hayrettin Paşa, Kemal Reis, Piri Reis, Turgut Reis ve daha birçok büyük Türk denizcisi Karadeniz Akdeniz Kızıldeniz, Basra Körfezi Hint Okyanusu ve daha uzak denizlerde Türk bayrağını dalgalandırdılar
Osmanlı Devleti'nin Taşra Yönetimi:
Taşra yönetimi çeşitli bölümlere ayrılıyordu Bunlar içinde en önemlisi sancak teşkilâtı idi Osmanlı topraklarının önemli bir kısmı sancak denilen yönetim birimlerine ayrılmıştı Birçok sancak biraraya getirilmiş buna da eyalet veya beylerbeylik denmişti Eyaletlerin başında beylerbeyi, sancakların başında ise sancakbeyi bulunurdu Aynca özel yönetime sahip vilâyetler vardı Mısır bunlardan biriydi Mekke Emirliği
ve Kırım Hanlığı gibi Müslüman hanedanlar tahtlarında bırakılmış, fakat toprakları Osmanlı yönetimi altına alınmıştı Hristiyan hanedanlardan Eşak ve Boğdan voyvodalıkları ile Erdel Krallığı da bu durumdaydı Bunların dışında Lehistan (Polonya) Krallığı ve Fas Sultanlığı gibi ülkeler, zaman zaman Osmanlı Devleti'niin himayesi altına girmiştir
Devlet Yönetiminde Değişmeler:
XVIII yüzyıldan itibaren devlet yönetiminde yavaş yavaş değişmeler başladı Bu yüzyılda Divan-ı Hümâyûn'un önemi azaldı Bunun yerine devlet işleri "Bâb-ı Ali" denilen sadrazam sarayından yürütülmeye başlandı Fakat asıl önemli değişiklikler XIX yüzyılda görüldü Bu kez Bâb-ı Ali yerini, Heyet-i Vükelâ'ya (Vekiller Heyeti) bıraktı Heyet-i Vükelâ hemen hemen bugünkü Bakanlar Kurulu gibi idi XVIII yüzyıl sonlarında önce askerî teşkilâtta görülen değişiklikler, Tanzimat'tan itibaren diğer kurumlarda da görülmeye başladı Eyaletlerin yerine vilâyetler oluşturuldu Yerel meclisler kuruldu En önemlisi ilk kez, 1876'da bir Anayasa (Kanun-ı Esâsî) yapıldı ve parlamenter hayata geçildi
|
|
|