|
|
Konu Araçları |
dünya, etkileri, milli, nedenleri, nelerdir, savaşları, stratejisi, türk |
Türk Milli Stratejisi, Dünya Savaşları Nedenleri Ve Etkileri Nelerdir |
09-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türk Milli Stratejisi, Dünya Savaşları Nedenleri Ve Etkileri NelerdirTürk Milli Stratejisi, Dünya savaşları nedenleri Ve etkileri Nelerdir, Türk Milli Stratejisi, Dünya savaşları nedenleri Ve etkileri Nelerdir Türkiye İçin Milli Strateji, Türk Dış Politikasına 'Osmanlı Vizyonu' İle Yeni Bir Bakış Soğuk Savaş yıllarında dış politika üretmek oldukça kolaydı Dünya, iki kutuplu bir istikrar zeminine oturmuştu Bağlı olduğunu kutup, size bazı dış politika misyonları ve avantajları verirdi, siz de ona göre davranırdınız Bu stratejik tablo, dış politikayı sabitleştirmiş, adeta zamanın akışını yavaşlatmıştı On yıl önceki stratejik tablo ile on yıl sonraki stratejik tablo arasında ciddi bir farklılaşma olmazdı Bu pozisyonda, Türkiye gibi ülkelerin Dışişleri Bakanlıklarına düşen iş, resmi yazışmaları, diplomatik temasları düzenlemekten, kısacası "kırtasiyecilik"ten öteye gitmezdi Oysa Soğuk Savaş'ın bitmesiyle birlikte dünyanın stratejik tablosu çok hızlı bir değişim sürecine girdi Bu süreç, özellikle Türkiye'yi yakından ilgilendiriyordu Çünkü Türkiye'nin üç dış politika yönünden ikisinde, yani Balkanlar ve Kafkasya-Orta Asya'da, köklü bir rejim değişikliği yaşandı Sovyetler Birliği sınırları ya da etki alanı içindeki cumhuriyetler bağımsızlıklarını elde ettiler Dahası, bu cumhuriyetler, "Türk kimliği" ya da "Osmanlı mirası" nedeniyle Türkiye ile yakın tarihsel ve kültürel bağlara sahiptiler Bu noktadan hareketle, Türkiye'nin bu iki zıt yönde, Balkanlar ve Kafkasya-Orta Asya yönlerinde stratejik bir açılım, bir etki alanı oluşturması hayalleri yeşerdi "Adriyatik'ten Çin'e Türk dünyası" sözleri, bu hayalin ifadesiydi Ancak sözkonusu "Adriyatik'ten Çin'e" hayalleri, somut politikalarla desteklenemedi Çünkü Türkiye Soğuk Savaş sonrası dünyaya hazırlıksız yakalanmıştı Kendisine "hayat sahası" oluşturması için gerekli olan strateji üretim gücüne sahip değildi Bunun en açık örneği Azerbaycan'da yaşandı (halen de yaşanıyor): Rusya, sahip olduğu güçlü ve atak devlet mekanizmasını, örneğin başarılı gizli servisini kullanarak Azerbaycan'da darbe yaptırdı; Türkiye'ye yakın olan iktidarı değiştirip, kendisine yakın olanı getirdi Türkiye ise bir karşı-hamle yapacak güç, bilgi ve deneyime sahip değildi Bir başka ülkede "darbe yaptırmak" ya da o darbeyi engellemek gibi bir kavram, Türk dış politikasına yön veren zihinler için çok yabancıydı Balkanlar'da da umulan "etki alanı" yaratılamadı Türkiye'nin Bosna-Hersek krizindeki rolü Batı'nın çizdiği sınırların dışına çıkamadı Türkiye, uluslararası topluluğu harekete geçirmek için BM ya da NATO koridorlarında umutsuzca dolaşmaktan başka ciddi bir şey yapamadı Bosna'nın asıl ihtiyacını, yani silahı ise-bölgeyle hiç bir tarihsel bağı olmayan ve dolayısıyla Türkiye'ye göre çok daha uzak ve dezavantajlı kalması gereken-büyük ölçüde İran karşıladı Sonunda ABD, Türkiye'nin umutsuz diplomatik girişimlerinin hiç bir payı olmadan, yalnızca kendi hesapları sonucunda krize el koydu Bu hesapların içinde, Clinton'ın seçim endişelerinden de öte, "Bosna'yı İran etkisine kaptırmama" düşüncesi ağırlıklı olarak yer alıyordu Sonuçta, bugün Bosna'da bir ABD-İran kutuplaşması yaşanıyor Türkiye'nin adı ise anılmıyor bile Kısacası Türk dış politika mekanizması, dünyadaki yeni stratejik oluşum içinde oldukça "acemi" kaldı Soğuk Savaş döneminin "kırtasiyecilik" misyonunu aşıp, içinde bulunduğu bölgeyi kendi çıkarları için düzenlemeye çalışan bir "bölgesel güç" haline gelemedi (Bunda, Türkiye'nin 1990'ların başından bu yana içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlığın ve ekonomik krizlerin de kuşkusuz büyük bir rolü vardır) Ancak Türkiye'nin önündeki fırsat henüz kaçmış değildir Bu fırsatı değerlendirebilmek için de, hem devlet hem de toplum olarak Soğuk Savaş sonrası dünyanın şartlarını iyi kavramak ve buna uygun bir "milli strateji" belirlemek şarttır Türkiye, devlet ve toplum olarak, Osmanlı'nın mirasını taşıdığının bilincine varır ve dış dünyayı bu bilince uygun bir biçimde değerlendirmeye başlarsa, sözkonusu "milli strateji" şekillenir Bir kez şekillendikten sonra da, gerçeğe dönüşmesi yalnızca bir "konjonktür meselesi" olur MİLLİ STRATEJİ, devlet ve toplum düzeyinde gerçekleşmesi gereken sözkonusu zihinsel değişikliği harekete geçirmek için hazırlandı Kitap içindeki makaleler, Türk dış politikasının bazı temel meselelerine yeni bir vizyon ile yeni bakış açıları getirmektedir Hedef, Türkiye'nin daha güçlü, daha etkili ve kendi kimliğine daha çok sahip bir ülke olmasıdır |
|