Prof. Dr. Sinsi
|
1. Osmanlı İmparatorluğunda Yabancı Sermaye Yatırımları,Yatırımların Yıllık Getirisi
1 Osmanlı imparatorluğunda Yabancı Sermaye Yatırımları,Yatırımların yıllık Getirisi
1 Osmanlı imparatorluğunda Yabancı Sermaye Yatırımları,Yatırımların yıllık Getirisi
1 Osmanlı imparatorluğunda Yabancı Sermaye Yatırımları
(Bin Osmanlı Lirası Olarak)
Yatırım miktarı
Yatırımların yıllık net getirisi
(2/1) 100
Demiryolları
53 310
1 040
1,95
Elektrik, Tramvay, Su
5 700
170
2,98
Liman ve Rıhtım
4 700
160
3,40
Sanayi (Reji dahil)
6 500
560
8,61
Ticaret
2 660
---
---
Madenler
3 580
230
6,42
Banka ve Sigorta
8 200
890
10,85
Devletin ödediği demiryolu km güvencesi
---
420
---
Toplam
84 660
3 370
3,98
Devlet Borçları (dış)
149 480
13 000
8,70
Genel Toplam
234 140
16 370
6,99
Kaynak: Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, c 2, İstanbul: Gözlem, 1975, s 949
Kısaca özetlenen sermaye kaynakları ve bunların kullanımı, Osmanlı'da belirli bir ekonomik gelişme politikasının düzenlenemeyeceğini gösterir Bu sonuç alt sektörlerin incelemesiyle daha da açıklık kazanacaktır Ancak bu yargı, Osmanlı'da ekonomiyi bütünüyle yeniden düzenleme, ya da ekonomik gelişme politikası oluşturma doğrultusunda çaba harcanmadığı anlamına gelmez Vurgulanmak İstenen, sermaye mülkiyetinin ve sermayenin kullanımının bir ekonomik gelişme politikası oluşturmaya uygun olmadığıdır Bir başka değişle Osmanlı yönetimi ile sermaye kaynaklan arasında uyuşmazlık vardır Bu uyuşmazlığı sermayeye sağlanan ayrıcalık ve güvenceler de giderememiştir
Osmanlı ekonomisinin göreli olarak en gelişmiş kesimi olan hizmetlerde egemen
olan yabancı sermaye, çıkış ülkesinin ekonomik konumuna uygun bir işbölümü yapmıştır: Ticaret kesiminde İngiliz, borç verme ve para işlemlerinde Fransız ve demiryollarında Alman sermayesinin göreli üstünlüğü Yabancı sermaye doğal olarak, ekonomik yönden görece gelişmiş olan, belirli bir sermaye birikimine sahip azınlık gruplarıyla işbirliği içindedir
Hizmet Sektörleri
Tarım, sanayi ve madencilik dışında kalan ve bugün sektörler ayırımında hizmet sektörü içinde yer alan, bankacılık, ulaştırma ve ticaret vb gibi iktisadi faaliyet alanları, Osmanlı Devleti'nde Birinci Dünya Savaşı arifesinde, GSMH'nın yaklaşık %33'ünü sağlıyordu Hizmet sektörü Osmanlı Devletinin son döne*minde hızlı bir gelişme göstermiştir Ekonominin adeta açık pazar haline dö*nüşmesi ile bankacılık, demiryolu işletmeciliği ve dış ve iç ticarette önceki dönemlerde görülmemiş bir gelişme kaydedilmiştir
Genellikle, doğrudan üretken sayılmayan hizmet sektörünün gelişmesi, büyük ölçüde üretken sektörlerin gelişmesine bağlıdır Üretken sektörlerdeki gelişme ve canlılık hizmetlere olan talebi artırır ve bu talebi karşılamak için hizmet arzı artar Fakat üretken sektörlerle hizmet sektörü arasındaki bu ilişki tek taraflı değildir Hizmet sektöründeki gelişme üretken sektörler için gerekli sosyal ve ekonomik alt yapının oluşmasını sağlar: Üretken sektörler böylece bir dizi dışsal ekonomilerden yararlanırlar İşte bu nedenle piyasa ekonomisine dayalı iktisadi kalkınma plânlarında devlet hizmet sektörünün gelişmesi için alt yapı yatırımları yapar, teşvikler uygular
Osmanlı Devletinin son döneminde demiryolu işletmeciliği, bankacılık ve ticaret alanındaki gelişmelerin ülke içerisinde tarım ve sanayi sektörlerindeki gelişmelerden kaynaklandığını ileri sürmek mümkün değildir Bu sektörlerin gelişmesinde ekonominin dışa açılması ve Batılı kapitalist ülkelerin Osmanlı Devletindeki iktisadi çıkarlarını artırmak için bu alanlara yaptıkları yatırımlar birinci derecede rol oynamıştır Bunun yanında, özellikle demiryolları yapımın*da Osmanlı Devletinin çabalarını unutmamak gerekir Osmanlı Devleti, içe kapalı tarım alanlarını piyasaya açmak, madenlerin işletilmesini kolaylaştırmak için demiryolu yapımına büyük önem vermiştir Bu amaçla yabancılara verilen ayrıcalıklar, teşvikler olağanüstüdür Bu politika ile Osmanlı Hükümetleri bi*linçsiz olarak yabancılara verilen kapitülasyonları artırmışlar, yabancı şirketle*rin Osmanlı topraklarında devlet İçinde devlet olmaları yolunu açmışlardır
Bankacılık ulaştırma ve ticaret alanındaki gelişmeler Osmanlı ekonomi*sinde tarım ve sanayi sektörlerini tamamlamaktan çok, kapitalist Batı ülkeleri*nin Osmanlı Devletindeki ekonomik hakimiyetini pekiştirmiştir Osmanlı eko*nomisinin Batıya bağımlılığı artmıştır Batının Osmanlı üzerindeki emperyalist emelleri giderek gen işlemiştir
Osmanlı Devletine yabancı sermaye yatırımları 19 yüzyılın ikinci yarı*sında dış borçlanmanın başladığı yıllarda girmiştir Batının Osmanlı İle yaptığı ticaretin kapsamı genişledikçe yabancı sermaye bu ticareti kolaylaştıracak hiz*met alanlarına yatırımlarını artırmıştır 1914 yılına kadar Osmanlı Devletine 74 3 milyon İngiliz sterlini (81 7 milyon lira) yabancı sermaye yatırımı yapıl*mıştır Bu yatırımın 61 3 milyon sterlini demiryolu inşaatı, bankacılık ve ticaret faaliyetinde toplanmıştır
Yabancı sermaye Osmanlı Devletinde 1914 yılına kadar demiryolu inşası için 46 9 milyon sterlin yatırım yapmıştır Bu yatırımın %49 6 sı Fransızlara, %36 8'i Almanlara ve %9 8 i İngilizlere ait idi Demiryolu yapımı ve işletmesi yabancı sermayedarların en cazip buldukları ve kendi aralarında kıyasıya reka*bet ettikleri alan idi Yabancı sermayenin demiryolu yapımı ve işletmesinde çok istekli davranmalarının birinci nedeni bu amaçla Osmanlı Devleti ile yaptıkları imtiyaz anlaşmalarının çok geniş kapsamlı tutulmasıdır Yabancı sermayedarlar inşa ettikleri demiryolu güzergâhında ticaret yapma imtiyazına sahip olmakla yetinmemişler, tüm yerüstü, yeraltı zenginliklerini de kontrollerine almayı ve nüfus bölgeleri kurmayı da istemişlerdir Ve bunda başarılı da olmuşlardır Bağdat demiryolu hattının yapımı için Almanlarla yapılan imtiyaz antlaşması bu konuda çok açık bir örnektir Bağdat demiryolu hattı imtiyazının ele geçiril*mesi için Batılı kapitalistlerin Osmanlı Devleti üzerindeki baskıları ve kendi aralarındaki rekabetleri ayrı bir araştırmaya konu olacak kadar zengindir Birin*ci Dünya Savaşının nedenleri arasında Bağdat demiryolu imtiyazı mücadelesini gösterenlere katılmamak mümkün değildir
Batılı kapitalistler için Osmanlı topraklarında demiryolu inşasını cazip hale getiren ikinci neden "km garantisi" denilen yöntemdir Osmanlı Devleti yapılan demiryollarına borçlanarak sermaye katkısında bulunduğu gibi, yabancı şirketlere km başına bir teminat ödemeyi de kabul etmiştir Böylece, Osmanlı Devleti demiryolu inşaat ve işletmesinin mutlaka kâr etmesini teminat altına almıştır
Birinci Dünya Savaşından önceki 30-40 yıllık dönemde yabancı sermaye yatırımlarının demiryollarında yoğunlaşması Osmanlı topraklarına has bir du*rum değildi Yabancı sermayenin Osmanlı Devletindeki sektörsel dağılımı, 19 yüzyılda dünya çapındaki genel dağılımına ana hatları ile benzemektedir
1914 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde 6107 km demiryolu inşa edilmişti Bunun 4037 km si yabancılar tarafından yapılmış ve işletilmişti 1899-1909 döneminde yabancı demiryolu şirketlerinin 26 milyon sterlin kâr ettikleri, ayrıca Osmanlı hükümetinden 10 milyon sterim km garantisi aldıkları tespit edilmiştir Bu verilere göre, yabancı şirketler demiryollarına yaptıkları 46 9 milyon sterlin tutarındaki yatırımın çok büyük bir bölümünü kısa sürede ve doğrudan geri almışlardı
Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyetine 4100 km demiryolu intikal etti Cumhuriyet hükümetleri bu demiryollarını satın alarak millileştirdi Tüm bu çabalara ve verilen ölçüsüz taviz ve imtiyazlara karşılık geniş Anadolu top*rakları üzerinde demiryolu hattı çok yetersizdi Bu konuda bir fikir vermek düşüncesi ile 1911 yılında Avrupa'da demiryolu uzunluğunun 338 9 bin km olduğuna değinelim 1920'lerde kara ve denizyolu ulaştırmasının daha da geri olduğu söylenebilir Cumhuriyet döneminde özellikle 1939' a kadar demiryolla*rının geliştirilmesi politikası devam etmiştir Osmanlı'dan devir alınan hatlarda bakım ve onanın faaliyetleri sürdürülmüş, demiryollarının uzunluğu yeni hatla*rın eklenmesi ile iki katına çıkarılmıştır
Yabancı sermayenin Osmanlı Devletinde kârlı buldukları diğer bir alan bankacılık sektörü olmuştur Osmanlı Devleti ile ticaret ilişkisi kuran hemen her Batılı kapitalist ülke Osmanlı Devletindeki kârlı para ticaretinden pay kap*mak için Osmanlı topraklarında banka şubesi açmışlardır Bu alanda ulusal kuruluşların gelişmemiş olması yabancı bankaların faaliyetlerini kolaylaştırmış ve genişletme imkânı vermiştir Yabancı bankalar dolaysız yabancı sermaye yatırımlarına katılmıştır, özellikle tahvil ve hazine bonosu satın alarak devlete borç vermeyi cazip bulmuşlardır Yabancı sermaye 1914 yılına kadar Osmanlı Devletinde bankacılık sektöründe 9 8 milyon Lira (9 8 İngiliz Sterlini) tutarında yatırım yapmıştır Bu alanda en büyük pay %38 2 ile Fransızlara ait idi İkinci sırada %33 1 ile İngiliz sermayesi, üçüncü sırada %19 7 ile Alman sermayesi gelmekte idi
Yabancı bankalar Osmanlı Devletinde ticaretin geliştiği ve tarımsal üre*timin pazara açıldığı bölgelerde yabancı ve gayrimüslim tüccarlarla işbirliğine giderek tarımsal ve madensel hammaddelerin ucuza kapatılması operasyonuna katılmışlardır Ulaştırma ve madencilik alanında yatırım yapan yabancı serma*yeye aracılık etmişlerdir
Osmanlı Devletinde yerli (milli) sermayeye dayalı ilk bankacılık girişimi Mithat Paşanın 1863'de kurduğu Tarım Kredi Kooperatiflerinin Ziraat Banka*sına dönüştürülmesidir Ziraat Bankası tarım sektörüne ucuz kredi sağlamak için örgütlenmiş bir devlet bankası idi Osmanlı Devleti döneminde bankacılık alanında etkili bir rol oynadığı söylenemez
Ulusal bankacılık sermaye ve girişimci eksikliği yüzünden gelişmemiştir Bankacılık alanında İkinci Meşrutiyete kadar yabancı sermaye mutlak olarak hakimiyetini sürdürmüştür Osmanlı Devletinde yabancı bankaların özellikle Fransız-İngiliz ortaklığı ile kurulan Osmanlı Bankasının (Bank-ı Osmani-i Şa*hane 1863) etkisi çok fazla idi Osmanlı Bankası Devletle yaptığı 1875 imtiyaz antlaşması ile devlet bankası görev ve yetkilerine sahip olmuştur Osmanlı Bankası Osmanlı Devletinde emisyon yetkisini ele geçirmiş ve kullanmış bir bankadır Bankanın bu imtiyazı Cumhuriyet döneminde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) kuruluncaya kadar devam etmiştir Osmanlı Bankası kuruluşundan itibaren Osmanlı iktisadi ve mali yaşamına etkili biçimde katıl*mıştır Osmanlı Devletinin dış borçlanmasını yönlendirmiş, DUİ'nin kurulma*sında rol almış, Tütün Rejisinin kurulmasına katılmıştır Osmanlı Bankası, DUİ ile birlikte Osmanlı maliye ve ekonomisini yönlendiren etkili bir kuruluştu Daha doğru bir ifade ile, Kapitalist Batı Ülkeleri sözü edilen kuruluşlar ve şir*ketleri aracılığı ile Osmanlı ekonomisini kontrollerine almışlardı
Ekonominin diğer alanlarında olduğu gibi bankacılık alanında da İkinci Meşrutiyet döneminde bir milli uyanış olduğu görülmektedir İttihat ve Terakki Hükümetleri ülkede sermaye birikimini gerçekleştirmek, Müslüman-Türk unsurların sanayi ve ticaret sektörlerine girişini teşvik etmek için yerel ve milli bankalar kurulmasına öncülük etmiş, bu yöndeki girişimleri desteklemiştir Hükümet para ve kredi piyasalarını millileştirmeyi amaçlamıştır Özellikle, piyasaya açılmaya başlayan Batı Anadolu'da kurulan milli sermayeli yerel ban*kalar tütün, pamuk, kuru üzüm, kuru incir, zeytin vb, ürünlerin üreticilerine daha uygun şarlarda kredi açarak köylüyü gayrimüslim ve yabancı tüccarların elinden kurtarmaya çalışmıştır, ittihat ve Terakki Hükümeti çeşitli güçlüklere, engellemelere ve karşı çıkmalara rağmen savaş yıllarında devlet bankası olarak tasarlanan Osmanlı İtibar-ı Milli Bankasını kurmuştur (1917) Fakat Hükümet, Osmanlı Bankasının ayrıcalıklarına son vererek devlet bankası görev ve yetkilerini bu bankaya o yıllarda devredememiştir
Dış Ticaret ve Dış Borçlar
Osmanlı Devleti 19 yüzyılın ikinci yarısında Kapitalist Batı ülkeleri ile arka arkaya serbest ticaret antlaşmaları imzalayarak açık pazar haline gelmişti Bunun sonucu olarak; dış ticaret bilançosu giderek büyüyen açıklar vermeye başladı Bu ticaret açıklarına devlet bütçesi açıkları da eklenince gelir-gider dengesizliği büyüdü Açıklarını başka türlü finanse edemeyen Osmanlı Devleti istemeyerek borçlanmaya başladı İlk borcun 1854 de alınmasından sonra borçlanmanın arkası kesilmedi İlk dış borçlanma Kırım Savaşından hemen sonra gerçekleşti Osmanlı Devleti, İngiltere Hükümetinden 2 5 milyon altın lira aldı ve 3 3 milyon altın lira borçlandı Bu borca Mısır vergisi karşılık gösterildi Bu ilk borçlanmayı ertesi yıl yeni borçlanmalar takip etti
Mevcut dış ticaret istatistikleri 1870'li yıllardan başlayarak bize Osmanlı Devletinin dış ticaretindeki gelişmeleri göstermektedir 1873-1890 yıllarını kapsayan dönemlerde yıllık ortalama ithalatı 19 9 milyon Osmanlı Lirası ihra*catı ise 11 5 milyon Osmanlı Lirası idi 12 yılda yaklaşık 100 milyon Osmanlı Lirası dış ticaret açığı vermişti Osmanlı Devletinin dış ticaret hacmi düzenli olmayan bir genişleme eğilimi göstermiştir İthalat ile ihracat arasındaki mutlak fark giderek açılmış, ihracatın ithalatı karşılama oranı düşmüştür 1890-1908 yıllarını kapsayan dönemde ortalama ithalat 25 5, ortalama ihracat 15 8 milyon Osmanlı Lirası olmuştur Bu dönemde dış ticaret açığı toplam 180 milyon Osmanlı Lirası'na ulaşmıştır 1908-1914 dönemi İmparatorluğun normal son dönemidir Bu dönemde yıllık ortalama ithalat 39 9 ihracat 21 9 milyon Osmanlı Lirasıdır Dikkat edilirse bu dönemde hem ithalat hem ihracat artmıştır, fakat ihracatın ithalatı karşılama oranı %55'e gerilemiştir
Yukarıda Osmanlı dış ticaretinin dalgalanan bir gelişme trendi gösterdi*ğine deyinilmiştir Bu konuda ek olarak şunlar söylenebilir: Osmanlı Devleti sanıldığından daha fazla dışa açık bir ekonomiye sahip idi Kapitalist Batı dün*yasındaki konjonktür dalgalanmaları Osmanlı dış ticaret hacmini, milli gelirini ve iç fiyatlarını etkiliyordu Öte yandan, Osmanlının son 35-40 yılı iç ve dış olaylarla istikrarsızlık İçinde geçmiştir Siyasal istikrarsızlıklar ve savaşlar dış ticaretin gelişmesini etkilemiştir Nihayet, demiryolları ve bankaların gelişmesi dış ticaret hacminin genişlemesine olumlu katkı yapmıştır
İncelenen dönemde (l873-1914), ithalatın ihracattan daha büyük oranda arttığı, bu gelişmenin, dış ticaret açığını hem mutlak hem de nispi olarak yük*selttiği anlaşılmaktadır Burada Osmanlı dış ticaret politikasının önemli bir özelliğine değinelim Osmanlıda sadece son dönemde değil, fakat her zaman ithalat ihracattan daha fazla desteklenmiş, ihracat üzerinden alınan vergiler ithalattan alınan vergileri genellikle aşmıştır Osmanlı dış ticaret politikasının geleneksel bir özelliği, ülke içinde mal arzını artırarak ekonomik istikrarı ko*ruma temel amacına uygun bir yaklaşımla, ihracatın sınırlanması, ithalatın teş*vik görmesidir 19 yüzyılın ikinci yansından itibaren serbest dış ticaret antlaş*maları ile ithalat ihracata karşı otomatik biçimde özendirilmiştir Dış ticaret açıklarının yükselmesini ve bu açıkların finansmanında büyük güçlüklerle karşılaşılmasını takiben ve geleneksel sanayiinin yok olduğu görülerek ithalatın vergilendirilmesine çalışılmıştır
Dış ticaret ile ilgili mevcut veriler Osmanlı ithal malları fiyat endeksinin ihraç malları fiyat endeksinden daha hızlı yükseldiğini, başka deyişle dış ticaret hadlerinin uzun dönemde aleyhe geliştiğini göstermektedir Dış ticaret hadle*rinin Osmanlı Devleti aleyhine gelişmesinin şaşılacak bir yanı olmaması gere*kir Osmanlı dış ticaretinin ürün birleşimine bir göz atarsak ithalatın çok büyük bir oranının mamul mallardan, ihracatın ise işlenmemiş tarımsal ve madensel (birincil) ürünlerden oluştuğunu görürüz 1905-1914 döneminde ithalatın orta*lama %34 3'ü gıda, %33 6'sı giyim maddelerinden ve %9 7'si yatırım malla*rından oluşuyordu İhracat gelirlerinde ise tahılların %45, sınai bitkilerin %38 ve kimi mamul malların %13 payı vardı Bu dış ticaret yapısı dış ticaret hadle*rinin Osmanlı Devleti aleyhine gelişmesinde birinci derecede etkili olmuştur denilebilir Öte yandan, sözü edilen dönemde, Osmanlı Devleti dış ticaretinde rekabet şartları Osmanlının aleyhinde idi İhracat ve ithalat daha güçlü partner*lerle gerçekleştirilmişti Osmanlının ticari partnerleri karşısında fazla pazarlık gücü yoktu Osmanlıya kredi açan veya topraklarında yatırım yapan şirketler aynı zamanda dış ticaretin bir yanında alıcı veya satıcı olarak bulunuyordu Ayrıca ülkede toptan ticaret yabancıların ve gayrimüslimlerin kontrolünde idi
Dış ticaret hadleri 1873-1914 döneminde Osmanlının aleyhine gelişmişti Bu uzun dönemin ilk alt dönemi olan 1873-1896 arasında Osmanlı ihraç ürünle*ri fiyatında %58'e varan düşmeler saptanmıştır İthal ürünleri fiyatında nispeten daha ılımlı gerilemeler olmuştu Bu dönem Büyük Dünya Bunalımı dönemidir Bu dönemde Osmanlı dış ticaret hadleri %25 oranında aleyhe gelişmiştir Buna karşılık, 1896-1913 alt döneminde hem birincil malların, hem de sınai malların fiyatlarında yükselme eğilimi olmuştur Bu dönemde tarımsal ve madensel ürünler talebi ve fiyatı görece daha fazla yükselmiştir Osmanlı ithal mallan fiyatı %12, ihraç malları fiyatı %28 artmıştır Dolayısıyla, dış ticaret hadleri %14 düzelmiştir Bu alt dönem 1873-1914 uzun döneminde dış ticaret hadleri*nin Osmanlı lehine geliştiği tek alt dönemdir Fakat dış ticaret hadlerinin uzun dönemli eğilimi Osmanlı Devleti aleyhine olmuştur Osmanlının her türlü dışsal sömürülmesine bir de dış ticaret hadlerinin aleyhe işlemesinden kaynaklanan mekanizma eklenmiştir
Osmanlı dış ticaretinin ülkeler itibariyle dağılımı incelendiğinde İngilte*re, Fransa ve Avusturya-Macaristan'ın Osmanlı Devletinin en eski ve en önemli ticari partnerleri olduğu anlaşılmaktadır Örneğin yüzyılın başında bu ülkelerin Osmanlı ihracatındaki paylan sırası ile %25 9, %19 2 ve %7 8 idi İthalattaki paylan ise aynı sıra ile %29 8, %10 ve %14 5 olarak kaydedilmiştir Bu üç ül*kenin Osmanlı dış ticaret hacmindeki payları toplamı yaklaşık olarak %55'e ulaşıyordu Burada da önemli bir eğilim dikkati çekmektedir: 1880'li yıllardan itibaren İngiltere ve Fransa'nın Osmanlı dış ticaretinde görece paylarının daral*dığı, buna karşılık Almanya ve İtalya'nın, özellikle de Almanya'nın görece payının olağanüstü oranda arttığı gözlenmiştir Örneğin Almanya'nın ithalattaki payı yüzyılın başında %1 4'den ibaret iken 1913/1914'de %11 8'e yükselmiş, ihracattaki payı ise aynı dönemde %3 1'den %5 7'ye ulaşmıştır Bu gelişmeyi Almanya'nın dünya dengesindeki yükselişi ile açıklayabiliriz Almanya 19 yüzyılın ikinci yarısında giderek güçlenmişti Fakat, sömürgelerin paylaşılma*sında geç kalmış, yeteri kadar pay alamamıştı Bu nedenle Ortadoğu'yu kendi nüfus alanı olarak görüyordu Bu bölgede İngiltere ve Fransa ile çok çetin ve saldırgan bir mücadeleye girişti Bağdat demiryolu hattı imtiyazının alınmasın*da, Osmanlı ordusunun donatımında Alman Hükümeti, Deutschbank (Alman Bankası) ve Alman şirketleri işbirliği içinde tek vücut gibi hareket ettiler Al*man Bankası Osmanlı Devletinin Almanya'dan yaptığı ithalatın finansmanı için kredi açıyordu Osmanlı toprakları Almanların, İngiliz ve Fransızlarla dünya çapında giriştiği ticari rekabetin yoğun olarak geçtiği ve onlar aleyhine kazançlı çıktıkları bölgelerden birisi oldu Osmanlı Devleti ile Almanya'nın ticari alanda artan bu işbirliği askeri ve kültürel alanlarda da sürmüştür İki devlet bu işbirliğini Birinci Dünya Savaşında silah arkadaşlığı ile zirveye ulaştırmışlardır
Dış ticaret hacminin genişlemesi, dış ticaret açıklarının mutlak ve nispi olarak büyümesi, içerde Devlet bütçesinin artan açıkları ile birleşince Osmanlı Devleti o zamana kadar karşılaşmadığı bir mali krizin ortasına düştü ve 1854 den itibaren dışarıya borçlanmaya başladı Hesapsız ve ağır şartlarla alınan borçların faiz ve ana para taksitleri, devam eden bütçe açıkları, giderek genişle*yen dış ticaret açıkları ve bunlara ek olarak alınan borçların verimli alanlarda nemalandırılması yerine lüks tüketime ve askeri harcamalara gitmesi Osmanlıyı kurtulamayacağı dış borç batağına sürüklemiştir
Osmanlı borçlar tarihinde 1854-1874 dönemini ilk dönem saymak müm*kündür Bu dönemde çok hızlı bir borçlanma süreci yaşanmış ve ilk borcun alınmasının üzerinden 20 yıl bile geçmeden Osmanlı Devleti iflas ettiğini ilân etmek zorunda kalmıştır Osmanlı İmparatorluğunda ilk dış borç 1854 yılında Kırım Savaşından hemen sonra İngiltere hükümetinden alınmıştır İlk borçlan*ma akdi ile 2 5 milyon altın lira alınmış ve 3 3 milyon altın lira borç altına gi*rilmiştir Bu borca karşılık Mısır Vilayeti vergi gelirleri teminat gösterilmiştir Bu ilk borçlanmayı ertesi yıl yeni dış borçlar izlemiştir 1854-1877 yıllarını kapsayan bu birinci dönemde toplam 344 3 milyon Osmanlı altın lirası borçla*nılmıştır Fakat ele geçen para sadece 228 1 milyon altın liradır; 116 milyon altın lira faiz yükü altına girilmiştir Her alınan borç için bir bölge veya vilaye*tin geliri karşılık gösterilmiştir Daha önce deyinildiği gibi, Osmanlı borçlarının idaresi ve düzenli ödenmesi için alacaklı devletlerin katılması ile DUİ kurul*muştur Devlet ekonomisini resmen Batılı devletlerin, şirketlerin ve bankaların vesayetine terk etmiştir Osmanlı Devleti dış borçların ana para ve faiz taksitle*rinin ödenmesi için bazı vergi gelirlerini DUİ ne bırakmıştır DUİ'nin Osmanlı mali teşkilatı içindeki yeri zamanla genişlemiş ve İkinci Dünya Savaşı arifesin*de bu idare ikinci bir maliye bakanlığı haline gelmiş, topladığı gelirler Devletin bütçe gelirlerinin %30'unu aşmıştır 1914-1915 bütçe gelirlerinin %34 3'üne DUİ el koymuştu Devlet borcunu ödemek için durmadan yeni dış borç tahville*rini piyasaya sürmek zorunda kalınca tahvilleri piyasada itibari değerinin çok altında satılıyordu Böylece borcun gerçek faizi yükseliyordu Öte yandan, her tahvil satışında borcun faiz ve ana para ödemelerini güvence altına almak için belli bütçe gelirlerinin ipotek edilmesi, Devleti düzenli bütçe gelirlerinden yok*sun bırakıyordu Özetle , Osmanlı Devleti 1854-1914 yılları arasında Y S Tezel'in tespitlerine göre net 359 milyon Osmanlı Lirası borçlanmış, buna kar*şılık 222 milyon Osmanlı Lirası kullanabilmiştir İsmail Cem ise aynı dönem*de dış borç olarak fiilen kullanılan parayı 243 milyon Osmanlı Lirası, borçla*nılan parayı 409 milyon Osmanlı Lirası olarak vermektedir
Osmanlı dış borçlanmasında 1882-1914 yılları ikinci dönemi oluştur*maktadır Bu dönemde, 1901 yılına kadar, yeni alınan borçlar nispeten sınırlı kalmıştır 1901'den sonra ise hem yeni borçlanmada hem de borç ödemeleri hacminde hızlı bir artış görülmüştür Bu ikinci dönemin en Önemli özelliği borç ödemelerinin yeni borçlanma yolu ile giren miktarı büyük ölçüde aşmış olması*dır Başka deyişle, Kapitalist Batı Ülkeleri kurdukları güçlü denetim sayesinde net fon akımının yönünü kendilerine doğru çevirmişlerdir
Birinci Dünya Savaşı arifesinde İmparatorluğun mali durumu çok sıkı*şıktı Eski borçların ana para ve faiz taksitlerinin ödenmesi ve artan askeri har*camaların karşılanması için Devlet durmadan kısa vadeli kredi arayışı içinde idi Yeni bir iflasın ilânını Birinci Dünya Savaşının patlaması engellemişti
Osmanlı'da dış ticaret ile dış borçlar arasında organik bir bağ olduğu ke*sindir Bu bağ iki yönlü işleyen bir mekanizma ile somutlaşmıştır Bir yandan dış ticaret açıkları dış borçları büyütürken bir yandan da artan dış borçlar dış ticaretin genişlemesine imkân vermiştir Dış borçlar kısmen de olsa ithalatın finansmanında kullanılmıştır Örneğin, askeri malzeme ve silah satın alımında Burada üzerinde durmak istediğimiz husus dış borçların ödenmesi için ihracatın teşvik edilmesidir Örneğin DUİ idaresine verilen imtiyaz tütün ve İpek kozası üretiminin ve ihracatının artmasında etkili bir rol oynamıştır
Borçlanma-geri ödeme mekanizması ile, Osmanlı ekonomisinde yaratılan iktisadi artığın İmparatorlukta faaliyet gösteren yabancı şirketlerin faiz ve kâr gelirleri şeklinde sermaye getiren ülkelere fazlası ile geri döndüğü saptanmıştır Osmanlı Bankasının ve diğerlerinin büyük kârlarının başta gelen kaynağı dış borç İşlemlerine aracılık yapmaları idi Bu nedenle Avrupalı aracılar Osmanlı Devletini sürekli borç almaya teşvik ettiler Öyle ki bu teşvikler Osmanlı devlet adamlarını tehdit derecesine ulaşmıştı
1914 yılında Osmanlı İmparatorluğunun 156 4 milyon Osmanlı Lirası (veya 142 2 milyon Sterlin) dış borç bakiyesi olduğu tespit edilmiştir Buna kısa vadeli (veya dalgalı) borçlar dahil değildir Normal borçların alacaklı ül*kelere göre dağılımı şu şekildedir: Osmanlı Devletinde yabancı sermaye yatı*rımlarında olduğu gibi, dış borçlarda da en büyük pay Fransızlara ait idi Fran*sızların Osmanlılardan alacağı 82 8 milyon Osmanlı Lirası idi Bu miktar top*lam borçların %53'ünü teşkil etmektedir Dış borç hesabında Fransızlardan sonra %21 (3 2 milyon Osmanlı Lirası) pay ile Almanlar, %14 (21 milyon Osmanlı Lirası) pay ile İngilizler gelmekte idi Ş S Aydemir diyor ki: "Cumhuriyet eski saltanat idaresinden ancak; İktisadi esaret şartları ile iktisadi ve mali perişanlık, yokluk, cihazsızlık ve bir de ağır borçlar devralmıştı"
Osmanlı dış borçları Lozan Barış Antlaşması görüşmelerinde en çetin tartışma konulardan birisi olmuştur Bu borçlar, 1928 yılında yapılan anlaşma ile mirasçı ülkeler arasında dağıtılmış ve en büyük pay (84 6 milyon TL ) Tür*kiye Cumhuriyeti'nin omuzlarında kalmıştır Genç Cumhuriyet, Osmanlı borçlarından payına düşeni, taksitlerini aksatmadan ödeyerek, 1954 yılında tasfiye etmiştir
|