Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1919, erzurum, erzurum’da, kemal, kongresi, mustafa, paşa, temmuz

Erzurum Kongresi: 23 Temmuz 1919,Mustafa Kemal Paşa Erzurum’Da

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Erzurum Kongresi: 23 Temmuz 1919,Mustafa Kemal Paşa Erzurum’Da



ERZURUM KONGRESİ: 23 TEMMUZ 1919,MUSTAFA KEMAL PAŞA ERZURUM’DA
Erzurum kongresi: 23 temmuz 1919,mustafa kemal paşa erzurum’da

MUSTAFA KEMAL PAŞA ERZURUM’DA

Mustafa Kemal Paşa Erzurum’a geldiği zaman İstanbul ile ilişkisi en gergin noktasına ulaşmıştı İpler kopmak üzereydi Her an, ordu müfettişliğinden azledildiği ve hatta ordu ile ilişkisinin kesildiği, kendisine tebliğ edilebilirdi Günlerden beri sürüp gelen telgraf yazışmalarının, makine başı konuşmalarının bu sonuca varacağını biliyordu ve buna hazırdı

Bu tel yağmuru, Erzurum’da, telgraf makinesi başında Padişahın Baş Mabeyincisiyle karşılıklı bir konuşma şeklini aldı Baş Mabeyinci neredeyse yalvarıyordu Sultan’ın Mustafa Kemal’e karşı beslediği büyük sevgiyi kendisinin bile kıskandığını söylüyor, İstanbul’a dönecek olursa hayatının ve geleceğinin güven altına alınacağını bildiriyordu İlle gelmek istemiyorsa, izinli olarak Anadolu’da kalabilirdi Padişah böyle arzu ediyordu Mustafa Kemal, saygısını bir kere daha bildirerek, nazikçe cevap verdi, fakat görevini bırakmaya razı olmadı Ama artık işinden çok kısa zamanda atılacağı belli olmuştu Rauf Bey ve Kazım Karabekir Paşa, bu durumu önlemek için kendiliğinden istifa etmesini söylediler Hatta değil yalnız görevinden, ordudan da çekilmeliydi Bu, halkın gözünde daha iyi bir etki yapacaktı Sivas’ ta bulunan Refet Bey de aynı düşüncedeydi Ordudan ayrılırsa artık İstanbul’a geri çağrılamayacağını ileri sürüyordu Kazım Paşa, kendi hesabına onu, ordu müfettişi değil de, herhangi bir fert olarak daha fazla sayacağını söylüyordu

Ama Mustafa Kemal kararını veremiyordu Tasarladığı işi yapabilmek için resmi bir sıfat taşımasının önemli olduğunu biliyordu ‘ Halkın, bir lideri sadece beslediği idealden dolayı sevdiğini düşünmek saçmadır, diye cevap verdi Aksine, onu kudret ve kuvvetini açığa vuracak şekilde, gösterişli bir kılıfta görmek ister’ Askerlikteki rütbesi, ta çocukken, Selanik’teki asker okuluna girmeyi başardığından beri, onun için her şeyi ifade ediyordu Silik bir ailenin çocuğu olmaktan doğan güvensizlik duygusunu bu sayede yenebilmiş, hayatı bu sayede bir anlam kazanmıştı Şimdi sinirleri bozulmaya başlamıştı Ruhi bir çöküntü duyuyordu Rütbesi elinden gittikten sonra, çevresindekilerin kendini hala sayıp saymayacağını, tutup tutmayacağı düşüncesi onu tedirgin ediyordu Kendi benliğine olan güveni birdenbire gevşemiş gibiydi

Ama en sonunda, arkadaşlarının istifasının kaçınılmaz bir şey olduğu yolundaki düşüncelerine katılmak zorunda kaldı Biri Harbiye Nezaretine, biri de Padişah’a iki telgraf çekerek hem görevinden, hem de ordu hizmetinden ayrıldığını bildirdi Bu telgrafları, İstanbul’dan gönderilen ve iki işinden de azledildiğini bildiren bir tel yazısı ile karşılaşmıştı Mustafa Kemal, istifasını Erzurum halkına bildirirken, bundan sonra ‘ Kutsal milli ülkümüzün başarıya ulaşması için’ bir fert olarak savaşmaya devam edeceğini söylüyordu Rauf Bey ise, daha sınırlı bir şekilde, ‘ Hilafet ve Saltanatın güvenliği tamamen elde edilinceye kadar’ onun yanında savaşacağını açıklıyordu

Mustafa Kemal Paşa’nın askerlikten ayrılmasından kongrenin toplanmasına kadar geçen 15 günlük süre, kongre hazırlıkları dışında birtakım olaylarla doludur Gerçi biz, Mustafa Kemal Paşa’ nın Samsun’a ayak bastığı günü, bir dönemeç noktası olarak kabul etmiş bulunuyor ve bunu bir milli bayram olarak her yıl kutluyoruz Şüphesiz onun Anadolu’ya ayak basması, milli kurtuluş hareketinin çok önemli dönemeç noktalarından biridir Fakat olayların ayrıntılarına girince görüyoruz ki, Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum’da geçirdiği günler ve yaşadığı olaylar, üzerinde daha çok durulmaya değer bir dönemeci teşkil etmektedir Mustafa Kemal Paşa’nın ordu müfettişliğinden ve askerlikten ayrılmaya mecbur kalması, hiçbir sıfat ve selahiyeti olmaksızın kendisini yakın çevresine, yani o günlerdeki mesai arkadaşlarına lider olarak kabul ettirmesi, sonuna kadar beraber mücadele etmeye karar verdiklerini söyleyen bu arkadaşların yavaş yavaş fire vermeye başlamaları, Kurmay Başkanı Albay Kazım ( Dirik) ve eski Erzurum Valisi Münir Beylerin ayrılmaları, Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’dan duyduğu endişe, Kazım Paşa’nın kendisini müteşekkir bırakan asil jesti ve bütün bu olaylar içerisinde her insan gibi Mustafa Kemal Paşa’nın zaman zaman içine düştüğü bunalım, önemli bir dönemecin işaretleridir

Olaylar yalnız bunlardan da ibaret değildir Amasya Mukarreratına katılan İkinci Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, hiç lüzum yokken, görevini bırakarak İstanbul’ a gitmişti Yine bugünlerde, beraberinde Üçüncü Kolordu Kumandanı olarak Anadolu’ya getirdiği Refet (Bele) Bey geri çağrılarak, yerine başka bir kolordu kumandanı gönderilecekti Kendisinden büyük hizmetler beklediği Canik ( Samsun) Mutasarrıfı Hamit Bey aynı akıbete uğrayacaktı Refet ve Hamit Beyler , verilmiş karara aykırı olarak, hemen görevlerini, yerlerine gelenlere terk edeceklerdi Bunlar bir çözülmenin işaretleriydi

Bu olaylar üzerinde durulmaz ve gereği gibi değerlendirilmezse, ne milli mücadeleyi anlamak, ne de Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğe nasıl geldiğini öğrenmek mümkün olamaz Resmi Görüşle yazılmış kitaplarda yıllardan beri ifade edildiği üzere, Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçer geçmez bütün millet etrafında toplanmadığı gibi, milli mücadele de Yunanlıların İzmir’ e çıkması ile birdenbire başlamış değildir

Erzurum’da görevli İngiliz albayı Ravlenson 10 temmuzda toplanacağı bilinen Erzurum Kongresi’nden bir gün önce Mustafa Kemal’ i ziyarete geldi Kongrenin toplanması halinde toplantının dağıtılacağı konusunda tehditlerde bulundu Mustafa Kemal mecburi olarak kuvvete kuvvetle karşılık vereceklerini ve milletin kararını yerine getireceklerini bildirdi

Şu küçük olaydan, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kolay olmamakla beraber, tesadüfen kazanılmadığı da anlaşılmaktadır İngiliz İşgal Kuvvetleri Kumandanına, Mustafa Kemal Paşa’ nın davranışı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ na kararlı olan insanların nasıl hareket edeceğini göstermektedir Önemli olan ikinci husus, Mustafa Kemal Paşa’ nın kongreyi muhafaza için Kolordu’ dan asker istememesidir Kendisi asker olduğu halde, Mustafa Kemal Paşa’ nın daha o zaman halk hareketinin önemini ve etkisini dikkate almasını, düşündürücü bir gerçek olarak kabul etmek gerekir

ERZURUM KONGRESİ: 23 TEMMUZ 1919

Erzurum Kongresi, 13 gün gecikme ile, 23 temmuz günü toplandı Mustafa Kemal Paşa’nın kongreye üye olarak katılabilmesi ve kongre başkanlığına seçilmesi, üzerinde durulan iki önemli konu idi Erzurum delegelerinden Emekli Binbaşı Kazım Bey ile Cevat (Dursunoğlu ) Bey delegelikten istifa ederek, Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in kongreye katılmalarına imkan sağlamışlardır Fakat delegeler Erzurum’da toplanmaya başlayınca, Mustafa Kemal Paşa’nın kongre başkanlığına seçilmesini istemeyenlerin bulunduğu öğrenilmişti Trabzon delegeleri, Mustafa Kemal Paşa’nın özel durumunu ileri sürerek, kongre başkanlığına seçilmesi halinde Batılı devletler tarafından kongrenin başka türlü yorumlanacağı düşüncesindeydiler Mustafa Kemal Paşa ise, iki sebepten dolayı kendisinin kongre başkanlığına seçilmesini gerekli görmekteydi: Birincisi, kongreye hakim olmak, ikincisi liderlik yolunu açmak

Kongrenin açılmasına rastlayan tarihte Damat Ferit bütün memlekette bir emir çıkartmış ve ‘ sözde bir meclis toplantısı havası verilmek istenilen’ bu gibi şeylerin önüne geçilmesini istemişti Bir Ermeni okulunda toplanan kongre on beş gün sürdü Muhaliflere rağmen Mustafa Kemal’i başkanlığa seçtiler Şimdi yine resmi bir sıfatı vardı, ama sivil olarak Yıllar sonra, kongredekiler kendisini başkan seçmemiş olsalardı ne yapacağını soranlara, hiç tereddütsüz, ‘ Gider, başka bir kongre toplardım,’ diyebilecekti

Mustafa Kemal, Havza ve Amasya’da askerce direnişin temelini atmıştı; şimdi de Erzurum’da bunun siyasi karşılığını kuracaktı Kongreyi açış söylevinde, devrimin iki temel ilkesini ortaya attı: Bunlardan biri ulusun hakları, öteki, halkın iradesi idi İlki ikincisine dayanılarak yeni bir hükümet kurulmasıyla gerçekleşecekti Çevrelerini saran ‘ kara ve korkunç tehlike’ den, ‘ milli harekete ilham veren ve memleketin en ücra köşelerine kadar yayılan yenilmez ruh kuvvetinden’ söz etti Türk milletinin kendi kaderine sahip çıkma kararı ancak Anadolu’da doğabilirdi Ama bu, yalnız milletin iradesine dayanarak olmalıydı Türkiye’nin, Türk halkının bütünü tarafından seçilmiş ve tutulmuş bir rejimi, kuvvetini halk çoğunluğunun dilek ve kararlarından alan bir hükümeti olmalıydı Yöneticilik yerindeki kimse, kendi adına değil, herkesin adına hareket etmeliydi Bu, Mustafa Kemal’in Erzurum’dan sonra, bütün Anadolu’da durmadan tekrar edeceği mesajdı

Bu mesaj, Mustafa Kemal’in, Osmanlı İmparatorluğunun Batılı unsurlarıyla bir arada yaşamış, Batı demokrasisi prensiplerini incelemiş ve demokrasinin, Türkiye’nin bu günkü dünya içerisinde varlığını sürdürebilmesi için gereken tek siyasal temel olduğunu anlamış olmasından kaynaklanmaktadır

Mustafa Kemal, bu dönemde girişilen hareketin padişahlığa ya da halifeliğe karşı olmadığını belirtmeye dikkat ediyordu Sadece bunların arkasındaki yabancı tehdide yöneltilmişti Bir yandan da, hareketin kanun çerçevesi dışına çıkmadığını belirtmeye de önem veriyor, yapılan işlerin yürürlükteki Osmanlı kurallarına uygun olarak, taşradaki valiliklerce resmen kayıt ve tescil edilmesini sağlıyordu

Bu çerçeve içinde, kongre sonucunda elde edilen başlıca iş, sonradan Misak-ı Milli diye tanınacak olan bir bildirinin kaleme alınması oldu

Bu belge, barış konferansını sözde uyguladığı self- determination ( milletin kendi kaderini kendi tayin etmesi) prensibini esas olarak kabul ediyordu Ana dili Türkçe olan halkın çoğunlukta bulunduğu Türkiye sınırlarının olduğu gibi kalmasında ısrar ediyor, bunlara karşı girişilecek her türlü teşebbüsün direnmeyle karşılanacağını belirtiyordu Geçici bir hükümet seçilmesi, Türk olmayan unsurlara hiçbir ayrıcalık tanınmaması öngörülmüştü Ancak kongre, böyle geçici bir hükümet kurulacak olursa, merkezi hükümetin uyguladığı kanunları izleyeceğini ve Misak-ı Milli’ yi gerçekleştirdikten sonra dağılacağını da karar altına almıştı

Misak-ı Milli, bir bildiri şeklinde bütün yurda ve yabancı devlet temsilcilerine dağıtıldı Mustafa Kemal, oldukça haklı olarak, ‘ Kongrenin ciddi kararlar almış ve bütün dünyaya karşı milletin varlığını ve birliğini dile getirmiş’ olduğunu söyledi ‘ Tarih, bu kongrenin çalışmalarını, benzerine az rastlanır bir başarı olarak niteleyecektir,’ dedi

Kongre sona erdiği sırada, Harbiye Nazırlığı’ndan Kolordu karargahına bir telgraf geldi:
Babıali, hükümetin emirlerine baş kaldırmaları sebebiyle, Mustafa Kemal Paşa ve Refet Bey’in tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesini karar altına almıştır Mahalli makamlara gerekli emirler verilmiş olduğundan, Komutanlığınızın bu emri derhal yerine getirmesi ve sonucunu bildirmesi tebliğ olunur

Kazım Karabekir Paşa cevabında, bu iki aydın ve değerli vatandaşın yurdun yararına çalıştıklarını söyleyerek itirazda bulunda Daha sonra, kongre çalışmaları üzerinde hükümete verdiği raporda bu toplantının ulusal bir nitelik taşıdığını ileri sürerek: ‘ Bu hareketi sadece iki kişiye yüklemekle onu küçültmüş oluyorsunuz’ dedi Kongre, halkın içinden gelen duygu ve isteklerden doğmuş; hükümet genelgesi ise onların üzerinde çok kötü bir etki yapmıştır

KONGRE KARARLARI

1Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez
2Baskı altındaki İstanbul Hükümeti görevini yapamazsa tüm ulusça direniş ve savunmaya geçilecektir
3Vatanın korunması konusunda İstanbul Hükümeti başarısız olursa geçici bir hükümeti kongre toplantı halindeyse kongre ( Sivas Kongresi), kongre toplanmamışsa “ Temsil Heyeti” seçecektir
4Kuvayi Milliye’ yi etkin, ulusal iradeyi egemen kılmak esastır Saltanatın ve hilafetin korunması için çalışılacaktır
5Azınlıklara siyasi egemenliğimizi ve toplumsal huzurumuzu bozucu ayrıcalıklar tanınamaz
6Manda ve himaye kabul edilemez ( Kongrede en çok tartışılan konudur)
7Doğu Anadolu’da dağınık halde bulunan dernekler “ Anadolu Müdafaai Hukuk Derneği” adı altında birleştirilmiştir
8Kongre kararlarını Sivas’a götürmek amacıyla Mustafa Kemal başkanlığında bir temsil heyeti seçilmiştir
9İstanbul’da kapatılan Meclisi Mebusan en kısa zamanda açılmalıdır

Alınan kararların sonuçlarını şöyle özetleyebiliriz:

1Bölgesel olarak toplanmasına rağmen, alınan kararlar bakımından ulusaldır
2Ulusal Kurtuluş Savaşının temel programı hazırlanmıştır
3Bu programın temel düşüncesi, kayıtsız koşulsuz bağımsızlık ve ulusal egemenliktir
4Misak-ı Milli sınırları ilk kez çizilmiştir
5Vatanın bütünlüğü ve parçalanamayacağı, işgallerin kabul edilemeyeceği açıklanmıştır
6Mustafa Kemal’e ilk kez halk tarafından görev verilmiştir
7Yerel direniş örgütleri bir çatı altında toplanarak, merkezi örgütlenmenin ilk adımı atılmıştır
8İlk kez yeni bir devlet kurma düşüncesi ortaya çıkmıştır
9Ulusa dayanmayan bir hükümetin çalışmalarının tanınmayacağı açıklanmıştır

Bu kararlarda gerekirse bir yönetim ( yani hükümet) kurma, savunma mücadelesi düşüncesi dikkat çekiyor Ayrıca İşgallerin iyi ya da kötü diye ayrılamayacağını, hepsinin kötü olarak algılanacağını görüyoruz Bir başka nokta, seçimlerin yapılması ve Meclis’ in toplanması, yani demokrasi talebinin öne sürülmesidir Son olarak imparatorluğun Arap toprakları ile ilgili bir talebin dile getirilmemesi, tersine bırakışma sınırlarının belirtilmesi de göze çarpıyor Bu, imparatorluktan vazgeçme kararıdır Erzurum kongresinin özet olarak da olsa, tutanakları yoktur Kongre’ nin, o denli uzun bir ertelemeden sonra, 2 hafta sürmüş olması şaşırtıcıdır ( 23 Temmuz- 7 Ağustos 1919) Günümüzde parti kongrelerinin bir ya da en fazla iki gün sürmektedirler Kongrenin, böyle uzaması, çok hararetli ve uzun tartışmaların cereyan ettiğine işaret sayılmalıdır Çünkü imparatorluk kültürüyle yetişmiş bu insanların imparatorluktan vazgeçme kararı almaları kolay iş değildir Ama ağır bir yenilgiye uğramış ve parçalanmak, sömürgeleştirilmek istenen bir devletin tam bağımsız olabilmek için mutlaka ağır bir fedakarlıkta bulunması gerektiği düşünülmüş olmalıdır Hem tam bağımsızlığı, hem Arap ülkelerini istemek gerçekçi olamazdı, ciddi bir talep de sayılamazdı Zaten Wilson ilkeleri Arap ülkelerinin Osmanlı’dan koparılmasını öngörmüş, Damat Ferit Arap ülkelerini istediği için ağır hakarete uğramıştı Ama ne olursa olsun duygusal olarak bu kararı almak uzun ve acı tartışmalara yol açmış olmalıdır Mustafa Kemal’in Kongre başkanlığının ve üstün yeteneğinin verdiği olanaklarla Kongre kararlarının oluşmasında çok önemli bir payı olmuştur

Mustafa Kemal ve arkadaşlarıyla yani demokratik- ulusçu hareketle Vahdettin, yani Saray arasındaki farkın basit bir görüş farkı olmayıp, derin bir anlayış ve ideoloji, hatta çağ farkı olduğunu gösterebilmek için 30 Mart 1919 tarihinde Damat Ferit’in Vahdettin adına Amiral Calthorpe’a sunduğu bir barış planını özet olarak verilebilir: Alınan kararlarda İngiltere 15 yıl boyunca iç asayişi sağlamak ve Osmanlı bağımsızlığını korumak için gerekli gördüğü yerleri işgal edebilecek, Karadeniz ve Çanakkale Boğazlar’ ını İngiltere işgal edecek, her vilayete valinin yanında görev yapacak İngiliz başkonsolosları atanacak, İngiltere maliye üzerinde denetim kuracak, Ermenistan büyük devletlerin kararına göre özerk ya da bağımsız olacak, Arap olmayan ülkeler doğrudan Padişah’a bağlı olacak, Arap ülkelerine geniş bir özerklik verilecek ama din bakımından Halife’ ye bağlı olacaklar, Medine ‘de Osmanlı garnizonu bulunacak, Hicaz eski yöneticilerin elinde olacak ama dış siyaseti Osmanlı ile uyum olaca, tüm bunlarla birlikte Padişah dış siyasette “mutlak” serbest olacak

Bu antlaşmayla görülmektedir ki; İmparatorluk arazilerinin küçülmesine kesinlikle razı değildir Bunun için ise İngiltere’ye her çeşit ayrıcalık tanınmaktadır Boğazlar ve ülkenin maliyesi, yönetimi onlara teslim edilmekte, 15 yıl süreyle istedikleri noktaları işgal etme hakkı tanınmaktadır Bütün bunlardan sonra da Padişah’ ın dış siyasette mutlak serbestlik istemesi ilginç bir çelişkidir Vahdettin’ in milliyet sorunu hiç söz konusu olmadan toprak üzerindeki bu ısrarı feodal bir tutumdur ve bütün Osmanlılar için tipiktir Toprak uğruna kapitülasyonları sürekli kılma ( 1740), Mısır’ı alt edebilmek için İngilizlere çok kapsamlı ticaret ayrıcalıkları tanıma ( 1838), padişahların süre gelmiş tutumları olmuştur Bu antlaşmayla Vahdettin, toprakları elinde bulundurmak uğruna bağımsızlıktan tamamen vazgeçebilmektedir

Erzurum Kongresi’nin, demokratik- ulusçu hareketin yaklaşımı ise çok daha çağdaş, kapitalist zihniyete uygun bir yaklaşımdır( Çünkü kapitalizmin bağımlılık çerçevesinde gelişmesi olanaksızdır) Aradaki fark bir görüş farklılığı değil, bir zihniyet, bir çağ farklılığıdır

Savaş döneminde işgal tehditleri, özsavunma ihtiyacı ve hükümet otoritesinde meydana gelen boşluklar uzunca bir süre Erzurum Kongresi de dahil olmak üzere, yerel örgütler ve kongre hareketleriyle doldurulmaya çalışılmıştır Bu hareketler, faaliyet alanlarının sınırlı olmasına karşın ulusal bağımsızlık ve bütünlük hedefi ile yeni bir ulusal toplum ve ulusal vatan anlayışında birleşmiştir

Bu hareketler siyasal yapılanması, siyasal bilim ve anayasa hukuku açısından çarpıcı özellikler taşımaktadırlar:
Bölgede yaşayan herkesi kendi doğal üyesi saymak ve giderek genişleyen bir örgüt yapısına ulaşmak,
Bu yapıları, aşağıdan yukarı doğru yükselen bir seçim, temsil ve vekalet ağı üzerine oturtmak ve katılımcı bir model oluşturmak,
Bölge halkının hatta milletin siyasal kaderini belirleyici kararlar almak ve bunların gereğini yerine getirmek,
Aldıkları kararlarla, TBMM yasalarına kaynak oluşturmak,vb

Yerel kongre iktidarları ve devletçikleri, devlet ve siyasal rejim anlayışı açısından çağdaş değerleri temsil etmişler, hatta Türkiye’ nin 1920’li yıllarının habercisi olmuşlardır Bu nedenle izleri hiçbir zaman silinmemiştir TBMM’ye giden yolu açmışlardır

Kongre hareketleri, Osmanlı Devleti’nin ve toplumun içine düşmüş olduğu derin bunalımın ancak demokrasi ile çözülebileceğini göstermişlerdir

Bir başka önemli değişme de, siyasal hayatın dünyevileşmesi açısından hissedilebilir Önceden yerel ve ulusal direnişte din birliği, din adamları, dinsel ideoloji ve simgeler önemli roller oynamışlardır Fakat siyaset alanı genişledikçe, devletin kurumları ve halkın bağlı olacağı yönetim biçimleri tartışılır hale geldikçe, dinsel ideoloji gerilemiş, halkın ya da milletin egemenliği ilerleme kaydetmiştir

Erzurum Kongresi ve diğer yerel kongrelerin Türkiye’deki gelişmelere katkısı sadece bir buçuk yıl kadar ve oluşturdukları Kuvayi Milliye güçleriyle TBMM’nin kuruluşuna zaman kazandırmalarından ibaret değildir Siyasal ve anayasal hukuk açısından büyük katkıları olmuştur 1918-1920 aralığının, gerek yakın tarihinden aldığı mirasla( II Meşrutiyet’ in katkıları) gerekse içinde bulunulan ortamın kazandırdığı olağanüstü ve devrimci ivmeyle oluşturduğu potansiyeldir Bu birikim, sağladığı ideolojik, politik, kurumsal ve yapısal ürünlerle çok yakın bir gelecekte Türkiye’de yeni bir devletin kurulacağını ve bu devletin ulusal, demokratik ve hatta laik temellere oturacağını bildirmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.