Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
efsane, efsaneler, eski, gerçek, hikayeler

Efsaneler, Eski Efsane Hikayeler, Gerçek Efsane Hikayeler,

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Efsaneler, Eski Efsane Hikayeler, Gerçek Efsane Hikayeler,



Efsaneler, Eski Efsane Hikayeler, Gerçek Efsane Hikayeler,
Efsaneler, Eski Efsane Hikayeler, Gerçek Efsane Hikayeler,
Şehri baştanbaşa kuşatan surların güney batı-bölümüne Benusen surları denir Bu bölümdeki surlar içinde bilhassa Yedi kardeş ve Evlibeden (Ukubeden ) burçları ayrı bir değer taşır Çok sağlam, çok süslü kitabeli burçlarıdır Bu burçlara ve bulundukları çevreye Benüsen denmesinin günümüze kadar gelmiş efsanesi şudur

Zamanın hükümdarı bu mıntıkada çok süslü, çok sağlam ve çok güzel iki büyük burç yaptırmak istemiş ve bir müsabaka açmış O sıralarda şehirde baş usta ,iki kişi varmış, biri bu işlerin ustası, diğeride onun kalfası imiş Bunlar müsabakaya girmişler Yedikardeş burcunu usta, Evlibeden burcunu da kalfası yapmaya başlamışlar Burçlar tamlanmış Hükümdar, erkanıyla, şehrinileri gelenleriyle bura gelmiş Neticede kalfanın yaptığı Evlibeden burcunun birinciliğine karar verilmiş Buna çok üzülen usta hırsından kendini Yedikardeş burcundan aşağı atmış, param parça olup ölmüş O günden bugüne, buraya Benüsen denirHalk hekimliği, folklorun kollarundan biridir Diyarbakır’ın halk hekimliğinde karpuzun ayrı bir yeri vardır Karpuzun idrar söktürücü, böbrek taşlarını döktürücü olduğuna inanılır ve şöyle denir

Kavun ye bilegen bağ,

Üzüm ye rengen bağ,

Karpuz ye işegen bağ

Ayrıca karpuzun, hazmı çok kolaylaştırıcı niteliğe sahip oldundan inanılır Bunun birde efsanesi var

Lokman Hekim, peygamberlik mertebesine erişmiş, bütün dertlerin dermanını bilen bir hekimmiş Herhangi bir hastalığın dermanını bilir, başını alır kırlara, dağlara çıkar dolaşırmış O, dolaşırken,her ot, her çiçek, her nebat ona hangi derdin dermanı olduğunu söylermiş O da buna göre, her hastalığın dermanını bulurmuşGünün birinde Lokman Hekim ölümsüzlüğün dedermanını bulma sevdasına kapılmış, kırları dolaşa dolaşa, dağları aşa aşa, diyar diyar gezerek yolu Diyarbakır’a varmış Urum (Urfa) Kapısı’ndan içeri girmiş, zerzavatçılar (sebzeciler) meydanına gelmiş Orada gözü yığın yığın patlıcanlara deyince “ Hayret “ demiş Bu patlıcanları yiyen halk, nasıl oluyorda hasta olmuyor? “ Biraz daha yürümüş, dağlar kimi (gibi) üst üste yığılı koca koca karpuzları görünce “ Ha” demiş “Yemekten sonra bu karpuzdan bol bol yiyiyorlar, sebebi bu” diyerek, karpuzun birçok derde deva olduğuna kanaat getirmiş

Diyarbakır Kalesi’yle Harput Kalesi aynı zamanda, iki usta kardeşin nezaretinde yapılmıştır Diyarbakır Kalesi’nin kireci yumurta akıyla, Harput Kalesinin ki sütle karılmıştır Bu iki kalenin baş ustaları olan iki kardeş hala sağdırlar,onlar ölümsüzlük suyundan içmişlerdirYanlız ara sıra uyanıp Diyarbakır Surları yıkıldımı? Harput Kalesi duruyor mu? Diye sorarlar ve cevaplarını alıp tekrar uykuya dalarlar Çünki bu iki kalenin yıkılması kıyametin kopacağına işarettir

Diyarbakır kale kapılarının dördünün de Dersim’deki kilise kapıları olduğu ve buradan sökülerek getirildiği rivayeti Diyarbakır’da da Dersimde’de yaygındır

Her insanın bir şeytanı olduğu gibi, her şehrin de bir şeytanı vardır Yanlız Diyarbakır şehrinin yoktur Vaktiyle şeytan, Diyarbakır şehrinin altını üstüne getirmek , halkın rahat ve huzurunu bozmak için, ortalığı karıştırmaya başlamışŞehir halkı iki eşraf ailesinin etrafına toplanarak birbirlerine girmişler Hergün döğüş,kavga, talan halk bundan bizar olmuş Diyarbakır etrafı evliyalar, nebiler, sahabilerle dolu kutsal bir şehirdir Şehrin bu perişan haline acıyan evliyalardan biri şeytanı yakalamış bir demir parçası haline sokarak İçkale Kapı’sının sol üst tarfına zincirlemiş Böylece şehir, yeniden huzur ve rahata kavuşmuş, şeytansız tek şehir olmuş

Şeytanı sembolize eden bu demir parçası bugün de içkale Kapısı’nın sol üst yanında zincirle duvara tespit edilmiş vaziyette duruyorBundan 15-20 sene evveline kadar İçkale’ye giren herkes bu şekle tükürür ve “ Şeytana lanet olsun “ diyerek kapıdan içeri girerdi

Vaktiyle Karacadağ’ın tepesinde dağ kada büyük, kara ejderha varmış Ağzından saçılan nefesi bir alev gibi her tarafı yakarmış Günün birinde gökten çok kalın bir zincirin şakırtılar çıkararak dağa sarkıtıldığı ve ejderhanın boynundan zincirlenip güklere çektirildiği görülmüş Halk ancak bundan sonra rahata kavuşmuş Dağın, taşlarının hala kara oluşu bundandır Buralar ejderhanın nefesiyle yanan yerlerdir

Bu efsaneyi anlatan o bölge köylüleri dedelerinin bu ejderhayı göğe çeken zincirin şakırtılarını ve ejderhanınbir gök gürlemesini andıran sesini duyduklarını ısrarla söyler ve buna inanırlar

Zembil Satan Efsanesi;

Silvan Kalesi’nin kuzey tarafında bir tepe teşkil eden enkaz arasındaki burcun adına halk “Zembilfüroş” burcu demektedir Bunun bir efsanesi var

Vaktiyle Silvan kale burçlarının birinde yaşıyan, geçimini Zenbil satmakla temin eden evli bir adan varmış Bu çok güzel yapılı melek gibi bir adammış Şehrin sokaklarını gezerek zembil satmakta iken bir gün hükümdarın karısın arastlamış Hükümdarın karısı, bu erkek güzeli adama aşık olmuş Ne kadar zembili varsa alacağını, hepsini alıp sarayına getirmesini söylemiş Adamda o gün ne kadar zembili varsa yükleyip saraya götürmüş Onı bekleyen hükümdarın karısı bütün zembilleri almış ve adama aşkını açıklamış Kendisine her türlü yapmaya hazırolduğunu, yeter ki aşkına cevap vermesini dilemiş Zembil satan, evli olduğun, böyle bir günah işlemeyeceğini beyanla red cevabı vermiş Kadın asılmalarına devam etmiş, bir sonuç alamayacağını görünce, başka bir çare düşünmüş Bir gün zembil satanı gizlice takip ederek, Kaldığı burcu öğrenmiş Kerndisi evde yokken karısına giderek durumu anlatmış ve “sadece bir gece ben senin yerine geçeyim”, sen başka yerde kal, sana ölünceye kadarkocan ve çocuklarınarahat geçinebileceğiniz kadar para veririm”diyerek kadıncağızı kandırmış Onun elbiselerini giyerek, geceyi beklemiş Zembil satan, gece evine gelip karısının yatağına girince hal ve tavırlarından koynundaki kadının kendi karısı olmadığını anlamış ve hemen sokağa fırlamış hükümdar karısı peşine düşmüş Zembil satan, bu kadının elinden başka bir kurtuluş yolu olmadığını anlayınca kendini bugün adını taşıyan burçtan aşağı atarak paramparça olmuş Ona aşık kadında kendini peşinden atarak ölmüş O günden bu güneburca zembilfüroş(zembil satan)Burcu denmektedir

Gelincik Dağı Efsanasi:

Çermik kasabasının batı-kuzeyinde bir dağ vardır Buna gelincik dağı denirİnanışa göre, vaktiyle buradan bir gelin alayı ağır ağır geçerken çocuklardan biri altını pislemiş, annesi başka bir şey bulamadığı için yavrusunun pisliğini yufka ile temizlemeye kalkışınca Tanrının gazabına uğramış ve bütün alay gelinle birlikte taş kesilmiş Uzaktan insan dizisi gibi görünen bu taş yığınları halen durur

SELİMİYE CAMİSİ

[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/aysegul/LOCALS%7E1/Temp/msoclip1/01/clip_image004gif[/IMG]

Dönemin padişahı Sultan II Selim, Mimar Sinan'a şanına yakışır bir camii inşa etmesini buyurmuş Sinan hemen kolları sıvamış Selimiye camisini yapmaya başlamış Temeller kazılmış, iskeleler kurulmuş Çalışmalar sürerken Mimar Sinan bir gün elinde bir yumurtayla çıkagelmiş Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyormuş, aklından hesap yapıyormuş gibi bir hali varmış Sonra eğilmiş ve yumurtayı inşaat kumuna kırmış ve başlamış karıştırmaya Görenler şaşırmış tabii

Bir müddet sonra "Tüm inşaatta bu harcı kullanacacağız" diye buyurmuş Sırf bu harç olayı için Edirne Karaağaç'ta bir çiftlik kurdurtmuş 30000 tavuğun her gün düzenli olarak yumurtaları toplanıp kumla ve kille karıştırılıp camide kullanılmış

İnşaat hızla ilerliyormuş Ama Mimar Sinan bir gün ortadan kaybolmuş Her yeri aramışlar, ama Mimar Sinan'ı kimse bulamamış Tam 8 yıl sonra Mimar Sinan çıkagelmiş Caminin kaldığı yerden devam etmesini buyurmuş Sultan Selim inşaatın 8 yıl beklemesine çok sinirlenmiş: "Tez getirin Sinan'ı" diye buyruk çıkartmış Sultan Selim bu tüm saray efradı korkudan tir tir tiriyor, Selim'in gazabından korkuyorlarmış Mimar Sinan gayet sakin huzura çıkmış Selim "anlat" demiş sadece, gözlerinden şimşekler çakıyormuş Hazır olmasını buyurduğu cellatın eli kılıcının kabzasına gitmiş Sinan kendinden emin, temelin sağlam olması için zaman gerektiğini söylemiş ve eklemiş: "Hesaplarıma göre 8 yıl gerekiyordu" demiş Sultan Selim, eliyle cellata dur işareti vermiş ve Mimar Sinan'ın dehası karşısında diyecek bişey bulamamış

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.