Prof. Dr. Sinsi
|
Yassı Çemen Savaşı Celaleddin Harzemşah Mücadelesi Ve Çemen Savaşı
yassı çemen savaşı celaleddin harzemşah Mücadelesi Ve Çemen Savaşı
yassı çemen savaşı celaleddin harzemşah Mücadelesi Ve Çemen Savaşı
CELALEDDİN HARZEMŞAH İLE MÜCADELE VE YASSI-ÇEMEN SAVAŞI
Moğol istilâsına uğrayan ülkesini terk etmek zorunda kalan Celaleddin Harzemşah, Doğu Anadolu bölgesine gelmişti Alaaddin Keykubad, Moğol tehlikesinin büyüklüğünü bildiğinden Eyyubiler’den sonra Harzemşah Celaleddin‘e de ortak hareket etme teklifinde bulundu Ancak Celaleddin, kendisini Büyük Selçukluların vârisi gördüğünden, Türkiye Selçukluları’nı hâkimiyeti altına almak istiyordu Selçukluların Erzurum hâkimi Cihanşah’ın da kendine katılması ve kışkırtmaları onu daha da cesaretlendiriyordu Nitekim Ahlat’ı kuşatarak niyetini göstermiştir Alaaddin Keykubad, veziri Altun Aba’yı göndererek, son kez anlaşmak istediğini bildirdi Fakat bu teşebbüsler sonuç vermeyince savaş hazırlıklarına girişildi
İhtiyatlı davranan Keykubad rakibini önemsiz görmüyordu Her iki tarafın ordusu da yaklaşık 40 bin kişiden oluşmaktaydı İki ordu Erzincan yakınlarındaki Yassı-çemen mevkiinde karşılaştı Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden Celaleddin Harzemşah, bu acı mağlûbiyetten sonra Trabzon Rumlarına sığınmak zorunda kaldı (1230) Ülkesine dönmek isteyen Celaleddin bir yıl sonra öldü Müttefiki Cihanşah esir edildi, Erzurum ele geçirildi Ahlat , tekrar Eyyubi emirine iade edildi Celaleddin Harzemşah’ın yenilmesiyle artık Selçuklular ve Moğollar komşu olmuşlardı Harzemşah ordusundan geriye kalanları da hizmetine alan Keykubad, bir yandan Doğu Anadolu’daki tedbirleri artırırken, öte yandan Moğollarla anlaşma yapmak istiyordu Bu sebeple Karakurum’daki Moğol Hakanı Ögeday’a elçi gönderdi Ögeday, Selçukluların kendine bağlanmasını barış için şart koşmaktaydı Doğu Anadolu’yu tamamen ele geçiren Keykubad, buralara Türk nüfusu yerleştirmekteydi Eyyubiler’e bıraktığı Ahlat’ı da alarak buraya Türkleri yerleştirdi (1232) Bunun üzerine Eyyubîler ittifakı bozarak Anadolu’ya ordu gönderdiler Ancak Selçuklular bu orduyu mağlûp etti Urfa, Harran , Harput gibi şehirler Eyyubiler'den alındı (1235 ) Moğol tehlikesine dikkati çeken Abbasi halifesi iki tarafı da ikna etti İttifak tekrar kuruldu Ancak elçilere verdiği ziyafet sırasında zehirlenen Alaaddin Keykubad 1237 yılında vefat etmiştir
Alaaddin Keykubad zamanı, her açıdan Selçuklular’ın en parlak dönemini oluşturur Anadolu‘daki Türk siyasî birliği tamamen gerçekleşmiş, devlet en geniş sınırlarına ulaşmıştır Ülkenin dört bir yanında imar faaliyetleri hız kazanmıştır Uzak görüşlülüğü sayesinde Moğol tehlikesi onun zamanında atlatılmştır Ancak zamansız ölümü, Selçuklular ve İslâm dünyası için gerçek bir kayıp olmuştur Türkiye Selçuklu Devleti’nin Dağılması: Keykubad’dan sonra Selçuklu tahtına II Gıyaseddin Keyhüsrev geçti (1237-1246) Ancak asıl güç veziri Saadeddin Köpek’te idi Bu vezir türlü hilelerle büyük komutan ve devlet adamlarını öldürttü Bunlar arasında II Kılıçarslan ve Keykubad devrinde üstün hizmetleri bulunanan Altun-Apa, Emir Pervane ve ünlü komutan Kemalettin Kâmyar ilk akla gelenlerdir Harzem Beylerinden Kayır Han’ın katledilmesi ise tam bir felâketle sonuçlanmıştır Liderlerinin öldürülmesi üzerine Harzemşah askerleri isyan ederek Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını tahrip ettiler Nihayet bu olayların sorumlusunun Saadeddin Köpek olduğunu anlayan II Keyhüsrev, vezirini öldürttü (1239) Celâleddin Karatay ‘ı vezirliğe getirdi Babaîler İsyanı: Devlet otoritesinin sarsılması üzerine Doğu ve Güneydoğu’daki Türkmenler huzursuzlanmışlardı Devlet Türkmenlere karşı şiddetli tedbirler alınca Türkmenler patlamaya hazır hâle gelmişlerdi Baba İshak adındaki derviş bu durumdan faydalanarak, Türkmenleri etrafında topladı ve büyük bir isyan başlattı Üzerine gönderilen orduları yenen isyancı Türkmenler, Adıyaman ve Maraş’tan sonra Amasya ve Tokat’a kadar isyanı yaydılar Nihayet Kırşehir dolaylarında Selçuklu ordusu, Türkmenleri yendi Baba İshak’ın öldürülmesiyle, isyan güçlükle bastırılabildi (1240) Kösedağ Savaşı : Baba İshak İsyanı, devlet otoritesinin ve gücünün daha da zayıflamasına yol açmış idi Bu isyana kadar, Türkiye Selçuklularından çekinen Moğollar, artık devletin bir isyanı karşılamaya bile gücünün yetmediğini düşünmeye başladılar Bir Moğol ordusu, Erzurum’u kuşatarak, şehri yağma etti Böylece Selçuklular’ın kuvvetini sınayan Moğollar, istedikleri sonucu alınca Anadolu’ya Baycu Noyan komutasında bir ordu gönderdiler
II Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğol ordusunu Sivas-Erzincan arasındaki Kösedağ mevkiinde karşıladı Selçuklu ordusunun 80 bin kişiyi bulan kuvveti karşısında, Baycu Noyan’ın 30 bin iktisadî bulunmaktaydı Bu sayı üstünlüğüne rağmen, Selçuklu ordusu iyi yönetilmemekteydi Henüz öncü kuvvetlerin yenilmesi üzerine, sultan ve komutanlar savaşın kaybedildiğini düşünerek, savaş bölgesinden kaçtılar Moğollar bile, Selçukluların taktik gereği çekildiklerini zannederek uzun süre onları takip etmediler (1243 ) Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğol orduları Sivas, Erzincan ve Kayseri’yi zapt ederek, bu kültür merkezlerini yağmaladılar; katliamlara giriştiler II Gıyaseddin Keyhüsrev, her yıl vergi vermek suretiyle Baycu Noyan ile bir anlaşma yaptı Böylece Selçuklu Devleti, Moğolların hâkimiyetine girmiş oluyordu
Selçuklulara bağlı olan Anadolu’daki beylikler ve Trabzon Rumları bağlarını kopardı Moğollar bu dönemden sonra istedikleri kişiyi Selçuklu tahtına getirmeye başladılar Artık Selçuklu sultanları âdeta onların memuru gibi hareket etmeye başladılar Ülkede dirlik düzenlik kalmamıştı Türkiye Selçukluları’nın Son Zamanları ve Devletin Yıkılışı:1246’da Keyhüsrev öldü, üç oğlu arasında taht mücadelesi başladı Bu esnada vezir Celaleddin Karatay ülkeyi toparlamaya çalışmaktaydı Karatay’ın da ölmesi üzerine karışıklık iyice arttı Moğollların büyük hanı Kubilay, batı seferleri için kardeşi Hülagu’yu görevlendirmişti Hülagu, İran merkez olmak üzere İlhanlı Devleti’ni kurmuştu Böylece Türkiye Selçukluları da İlhanlılara bağlanmış oluyordu Vezir Karatay’ın ölümü üzerine Hülagu, Anadolu’ya Baycu Noyan komutasında ikinci bir ordu yolladı (1254) Hülagu’nun emriyle Selçuklu ülkesi, Kızılırmak sınır olmak üzere ikiye bölündü
Kızılırmak’ın doğusu IV Kılıçarslan’a; batısı ise II İzzeddin Keykavüs’e bırakıldı Ancak asıl yönetim vezirliğe getirilen Muîniddin Süleyman Pervane’ de idi Muîneddin Pervane, ölene değin devletin bütün gücünü elinde toplamıştır Bu nedenle 1262-1277 yılları arasına Muîniddin Pervane Devri de denilmektedir Çok kurnaz bir politikacı olan bu kişi, olumsuz davranışlarına rağmen, halkı bir ölçüde rahatlatmış idi Bir taraftan İlhanlıları oyalayarak, onların Anadolu’ya girmelerini önlerken, diğer yandan İlhanlılar’a karşı Memluklular’ı gizlice ülkeye davet etmekteydi Memlûk Türk Hükümdarı Baybars, Moğollara ilk yenilgiyi tattıran kişi olmuştu (1260) Muîniddin Pervane gibi Anadolu’daki bir kısım beyler de onu Anadolu’ya davet etmekteydiler Aralarında yapılan gizli görüşmeye göre Sultan Baybars Anadolu’ya geldiğinde Selçuklu beyleri de kendilerine katılacak ve İlhanlılarla mücadele edilecekti Baybars ordusuyla Anadolu’ya girdi Fakat İlhanlılardan çekinen Muîniddin Pervane ve beyler Baybars’ı karşılamadılar Elbistan Ovasında yapılan savaşta Moğol ordusu büyük bir yenilgiye uğratıldı (1277 ) Kayseri’ye giren Sultan Baybars, Selçuklu tahtına oturdu Fakat kendisini yardıma çağıranlar, yanına gelmediği için burada daha fazla kalmadı Ülkesine geri döndü
Anadolu’ya giren İlhanlı Hükümdarı Abaka, Elbistan Ovası’ndaki yenilgi karşısında büyük bir öfkeye kapıldı Şehirler yağmalandı ve 200 binden fazla Türkmen katledildi İkili oynadığını düşündükleri Muîneddin Pervane de ortadan kaldırıldı (1277 ) Muîneddin’in Pervâne’nin ölümünden sonra İlhanlılar, devlet işlerine daha çok müdahale etmeye başladılar Halk üzerindeki baskılarını da gittikçe artırdılar Vezirliğe getirilen Fahreddin Ali (Sahib Ata), İlhanlı baskısını hafifletmeye çalıştı Sahib Ata’nın ölümünden sonra (1288) devlet bir daha toparlanamadı İlhanlı Hükümdarı Gazan Han’ın emriyle, III Keykubad öldürüldü Yerine II Gıyaseddin Mesut getirildi Bu kişi İlhanlılar’ın sıradan bir memurundan farksız değildi Nihayet onun ölümünden sonra, Selçuklu sülalesi ortadan kalktı Artık Türkiye toprakları doğrudan İlhanlı Devleti’ne bağlandı (1308)
İlhanlılar, sınır boyunda yaşayan Türkmen beyleri üzerinde istedikleri hâkimiyeti kuramamışlardır Nitekim henüz 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey, Selçuklu şehzadesi olduğu iddiasındaki Siyavuş’un (Cimri) isyanını destekleyerek gücünü göstermiştir Hatta Selçuklu başkenti Konya’yı ele geçirerek onu tahta oturtmuştu İşte bu Türkmen beyleri, Türkiye Selçuklularının çöküntüye uğradığı zamanlarda, özellikle sınır boylarında faaliyetlerini artırmışlardır Böylece Selçuklu Devleti’nin yerine, içlerinde Osmanlıların da bulunduğu yeni beylikler kurulacaktır
Anadolu Selçuklularının Hâkimiyetinden Sonra Kurulan Türkmen Beylikleri Uc Teşkilâtı ve Uc’larda Hayat: Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu, sürekli olarak Türkmen (Oğuz) göçlerine sahne olmuştur Kalabalık kitleler hâlinde gelen Türkmenler, Bizans sınırına kaydırılmıştır Böylece hem daha önce yerleşen halkın toprakları korunmuş, hem de Bizans’a karşı mücadele eden Türkmenler sayesinde sınırlar genişletilmiştir Bu siyaset, Anadolu’nun Türkleşmesinde önemli rol oynamıştır XIII yüzyılda Moğolların baskısıyla Anadolu’ya gelen Türkmenlerin de sınır boylarına yerleştirilmesiyle uc hayatı gittikçe önem kazanmıştır Türkiye Selçukluları devrinde Bizans sınırına uc (uç) adı verilmekteydi
Sinop, Kastamonu, Bolu, Eskişehir, Kütahya, Denizli ve Antalya hattının doğusunda kalan bölgeler uc (sınır) olarak nitelendirilmiş ve buralarda uc teşkilâtı oluşturulmuştur Sınır bölgesine yerleştirilen Türklere ise uc etrâki (Sınır Türkleri, Türkmenleri) denilmiştir Uc beyi unvanı verilen Türkmen aşiretlerinin liderleri, merkezden görevlendirilen emirlerin sorumluluğu altındaydılar Meselâ XIII yüzyılda Yağıbasan oğulları, Sahib Ata oğulları Selçukluların „Uc Emirleri“ idiler Uc beyleri emrindeki Türkmenlerle beraber, Bizans sınırlarına sürekli akınlar düzenleyerek, onları yıpratmaktaydı Nitekim kalabalık Haçlı ordularını da, Selçuklu kuvvetlerinden çok, uc Türkmenleri hırpalamıştır Bizans’a karşı yaptıkları akınlarda, serbest hareket eden Türkmenler, bazen Selçuklu Devleti’ni dahi zor durumda bırakmışlardır Ancak Selçuklu idaresi bu beylerin sınır akınlarına hiçbir zaman müdahale etmemiştir Bizans’a karşı Türkmenlerin yaptıkları mücadele, din uğruna yapılan gaza ve cihat olarak nitelenmekteydi Bu sebeple uc beylerinin akınlarına gazi-dervişler (alp-eren), Ahi teşkilâtına mensup esnaf şeyhleri vb de bizzat katılmaktaydılar Böylece fethedilen bölgeler kısa sürede Türk- İslâm hayatına geçmekteydi Bölgede yaşayan gayrimüslim halk Bizans’ın yüklediği ağır vergilerden ve dinî baskılardan bıktığı için, Türk idaresine daha sıcak bakmaktaydı Çünkü uc beyleri onlardan daha az vergi talep ediyor, dinî yaşantısına karışmıyordu Bütün bunlar Uc beylerinin gittikçe güçlenmesini sağlamaktaydı
ALAADDİN KEYKUBAT DÖNEMİNDE YAPTIRILAN ESERLER
KIZIL KULE : Sultan Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır İsmini alt kısmında bulunan kızılımsı taşlardan ve üst kısımları teşkil eden tuğlalardan almıştır Kulenin alt kısmında bulunan kesme taşların Dim Boğazı'nın doğusundan getirildiği bilinmektedir Kızıl Kule'nin bulunduğu yer itibariyle doğu cephesi ile batı cephesi arasında iki metrelik bir yükseklik farkı vardır Buna göre doğu cephesindeki yükseklik 35 m , batı cephesindeki yükseklik ise 33 m 'dir Düzgün bir sekizgen şeklindeki kule beş katlıdır Üzerindeki kitabeye göre 1226 yılında yapılmıştır Sekizgen şeklindeki kulenin zemin katı müzenin bir devamı olarak Alanya yöresinde kullanılan etnografik eserlerin sergilendiği bir yerdir Kışın, yağmurlu günlerde kule çevresine yağan yağmurların, küçük kanalların sarnıca bağlanması suretiyle yıllık su ihtiyaçlarının buradan sağlandığı bilinmektedir
SELÇUKLU TERSANESİ : Bu tersane, Kızıl Kule'den iki yıl sonra, 1228 yılında SuItan Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır Sultan bu gayretiyle, doğudan gelebilecek tehlikelere karşı koyarak "Sultan-ül-bahreyn" ( İki denizin sultanı ) olma arzusunu gerçekleştirmiş olur Tersane 56,5 m uzunluğunda, 44 m derinliğinde ve beş gözlüdür Her göz 7,70 m genişliğinde, 42,30 m derinliğindedir Derinlikteki 1,70 m 'lik fark, duvarların kalınlığından kaynaklanmaktadır
ALARA KALESİ : Alara Han'ın 200 m kadar kuzeyinde Alara Çayı'nın yatağı üzerinde dimdik yükselen bir dağda kurulu ilginç bir kaledir İlk kez ne zaman yapıldığı bilinmemektedir 1231 Yılında Selçuklu'lar tarafından alınan kale onarılmış ve Osmanlı Devrinde bile uzun süre kullanılmıştır
Antalya - Alanya karayolunda Alanya'ya 30 km kala kuzeye dönülür ve 10 km sonra Alara Han'a ulaşılır Han 1231 yılında Selçuklu Sultanı I Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır Son derece sağlam bir yapısı vardır Kapı girişindeki yazıt ve iki aslan başı dikkati çeken özelliklerdir Savunma önlemleri düşünülmüş olup bir kale niteliği vardır
yassı çemen savaşı, yassıçemen savaşı, yassı çemen, celaleddin harzemşah, elbistan savaşı,yassıçemen savaşı kimler arasında olmuştur, yassı çemen savaşı kimler arasında olmuştur,celaleddin harzemşahın moğollara karşı verdiği mücadele, 1277 elbistan savaşı, yassı çemen savaşı kimler arasında oldu, yassı çemen savaşının sonuçları ,yassı cemen savası, yassı çemen savaşı kimler arasında yapılmıştır, celaleddin harzemşah ın moğollarea karşı verdiği mücadele, celaleddin harzemşah ın moğollara karşı verdiği mücadele
|