Prof. Dr. Sinsi
|
Bulgarlar, Oğur Boyluğu, Osmanlı Eyaletinden Üçüncü Bulgar Çarlığı Hakkında
Bulgarlar, Oğur Boyluğu, Osmanlı Eyaletinden Üçüncü Bulgar Çarlığı Hakkında
Bulgarlar, Oğur Boyluğu, Osmanlı Eyaletinden Üçüncü Bulgar Çarlığı Hakkında
Bulgarlar, "Ogur" adı verilen, çeşitli Türk boylarından meydana gelen bir boylar birliğidir Bu boylar içerisinde, Onogur, Oturgur, Saragur ve Kutrigurlar başta gelmektedir Önceleri Asya Hun İmparatorluğu'nun batısında oturmakta iken, Hun İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra, II Yüzyılın sonunda Kafkasya'ya geldiler Burada iki yüzyıl kadar kaldıktan sonra, Karadeniz'in kuzeyinde Büyük Bulgar Hanlığı'nı tesis ettiler Fakat Hazar Devleti'nin baskısına dayanamayarak, Tuna havzasına yerleştiler 681 yılında Tuna Bulgar Devleti'ni kurdular ve yüksek bir kültüre sahip olduklarından, buradaki halklara üstünlük sağladılar Yalnız çevredeki Slav milletleri değil, Bizans'ı bile etkilediler
Fakat kendileri Türk boylarından meydana geldikleri halde geniş bir Slav-Ortodoks kitleye egemen olmuşlardı Sayılarının azlığı, zamanla onların bu geniş Slav-Ortodoks kültüründen etkilenmelerine sebep oldu 864 yılında Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini kabul ettiler Slavca resmi dil oldu Türkçe ünvanlar atıldı Bu sırada Sırplar ile sıkı bir mücadeleye girişildi X Yüzyılda devlet zayıfladı ve 1018'de Bizans'ın egemenliği altına girdi Böylece, Birince Bulgar Çarlığı ortadan kalktı Bu tarihten sonra, Karadeniz'in kuzeyinden gelen Kuman, Kıpçak ve Peçenekler, Bulgaristan'ın nüfus yapısına katkıda bulundular 1185 yılında Bizans'ın etkisinden kurtulup, Misya'da İkinci Bulgar Çarlığı'nı kurdular İkinci Bulgar Çarlığı, 200 yıl kadar bağımsız olarak yaşadı Fakat sonra, daha büyük ve kalıcı bir gücün etkisi ile karşı karşıya kaldı Bu güç, Osmanlı Devleti idi
XIV yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rumeli'ye geçmeye başlayan Osmanlılar, Çimpi kalesinin alınması ile başlayan fetihlerine, Gelibolu ile devam ettiler Daha sonra, İstanbul, Vize ve Edirne yönünde üç koldan ilerleyerek, yeni topraklar elde ettiler Bu ilerleyişi desteklemek için Anadolu'dan savaşçı oymaklar getirildi ve uçlar gittikçe, geride yeni yerleşim alanları kuruldu Daha önce ıssız ve güvensiz olan kırsal bölgeler, sosyal ve ekonomik bir canlılık içerisine girdi
Özellikle vakıf sistemine dayanan dini ve ticari kurumlar, hem yeni yerleşim birimlerinin kurulmasında, hem de var olanların gelişmesinde, önemli bir rol oynadı Edirne, Filibe, Serez, Üsküp, Sofya, Silistre, Tırhala, Yenişehir ve Manastır, bu türlü yerleşim merkezlerinin başında gelir Osmanlı Devleti, küçük devletler ve derebeylerin elinde parçalanmış bulunan Balkan topraklarını, kendi idaresinde ve güçlü bir devlet çatısı altında birleştirdi Bu arada Bulgaristan, 1363-1393 yılları arasında verilen mücadeleler sonunda, bir Osmanlı toprağı haline geldi Bu şekilde, İkinci Bulgar Çarlığı da tarihe karışmış oluyordu
Bulgaristan , Osmanlı yönetimi altında" güzide bir vatan toprağı" olarak işlem gördü Çünkü Bulgaristan , Rumeli'de bulunuyordu ve bu bölge, Osmanlı fetih politikasına göre bir "dârü'l-cihâd" idi Anadolu, Selçuklular zamanında Türk-İslâm karakterini kazanmıştı Artık sıra, Rumeli'deydi Bulgaristan da, Rumeli'nin İstanbul'a en yakın bölgesi olarak, bu politikadan nasibini aldı
Bulgaristan, Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde, Rumeli Eyaleti'nin önemli bir bölümü olarak yer aldı Klasik dönemde Bulgaristan'ı, Sofya, Silistre, Vidin, Köstendil, Niğbolu, Vize ve Çirmen sancaklarına ayrılmış olarak görüyoruz Bu dönemde Bulgaristan'ın önemli yerleşim birimleri şu şekildedir Ahyolu, Akçakızanlık, Çırpan, Eskizagra, Filibe, Hırsova, Karinabad, Niğbolu, Pravadi Razgrad, Ruskasrı, Silistre, Şumnu, Tırnova, Varna, Yenizagra
Bulgaristan, XVII Yüzyıldan itibaren çeşitli idari birimlere bölündü Hatta Silistre ve Niğbolu, Rumeli Eyaleti'nden ayrılarak, yeni kurulan Özi Eyaleti'ne bağlandı
Türk İdaresi ile birlikte Rumeli'ye çeşitli tarım ürünleri de geldi Bakır, Kurşun, Altın, Demir ve özellikle de Gümüş gibi madenlerin işletilmesinde önemli artışlar görüldü Osmanlı ordusunun savaş hazırlıkları için yapılan geniş ölçüdeki satın almalar, bölge ürünlerinin değerlendirilmesi açısından olumlu etkiler yaptı
Diğer taraftan saray, köprü, han, kervansaray, imaret, çeşme, su kemeri, sebil, cami, mescid, tekke, mektep, medrese, hamam, kaplıca, ılıca, bedesten, çarşı, dershane, hastahane, kütüphane ve saat kulesi olarak, Bulgaristan'da yapılan eserlerin sayısı, 3 500 civarındadır Bu eserler, yalnız Türklerin değil, gayri müslümlerin ihtiyaçlarına yönelik sosyal kurumlar olarak da hizmet verdi Dini eserler bir tarafa bırakılacak olsa bile, Bulgaristan'da 273 mektep, 142 medrese, 116 han, 113 hamam, 24 köprü, 75 çeşme ve 16 kervansaray yapıldığını görüyoruz
Osmanlı Devleti, XVIII Yüzyıl boyunca, Rusya ve Avusturya ile iki cepheli olarak çeşitli savaşlar yapmak zorunda kaldı Bulgaristan, büyük ölçüde bu savaşlara sahne oldu Diğer taraftan Fener Patrikhanesi'nin Bulgarları asimile etmek isteyen politikası ve yere yöneticilerin çeşitli yolsuzlukları Rumeli gibi, Bulgaristan'ı da olumsuz yönde etkiledi Bunların sonucunda merkezi otoritenin etkisini kaybetmesi üzerine, Osmanlı idaresi ile sağlanan huzur yavaş yavaş kaybolmaya başladı 1774 Küçük Kaynarca Andlaşması'ndan sonra Bulgaristan, diğer bir adlandırma ile "Tuna Boyu" Osmanlı Dünyası'nın Avrupa serhaddini meydana getirdi Artık Bulgaristan Rus orduları tarafından bir geçiş güzergahı haline gelecektir
|