Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ibnün, nefis

İbnü'n Nefis

Eski 05-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

İbnü'n Nefis



İBNÜ'N NEFİS
(1210 - 1288)



Tam adı İbnü’n-Nefis Alaaddin Ebu’l-A’lâ Ali ibn Ebi’l-Hazm el-Kureşî ed-Dımeşkîdir 1210-88 yılları arasında yaşamıştır Şam’da dünyaya gelen İbnü’n-Nefîs, Nureddin Zengi tarafından 12 yüzyılda kurulan hastanede (el-Bimaristan en-Nuri) tıp ilmini öğrendi İlk hocası Abdurrahim ibn Ali el-Dahvar’ın yanında tıp eğitimini tamamladı ve Kahire’ye yerleşti Nâsırî Hastanesinde vazife yaptı ve birçok talebe yetiştirdi Talebeleri içinde en meşhur olanı, cerrahlıkla ilgili bir eser yazan İbnü’ l-Kuff tur İbnü’n-Nefîs, fâkih olarak Kahire Mansuriye Medresesi’nde ders vermiş, ayrıca gramer, mantık ve felsefe ile de meşgul olmuştur İbnü’n-Nefîs’in eserleri arasında en çok tanınanı Mu’cez olup İbnü’s-Sina’nın Kanun’unun bir çeşit özetidir En büyük keşfi ise akciğer dolaşımını bulmasıdır

İLMÎ HAYATI
Kendi devrinde tıp ilminin önderi olan İbnü’n-Nefîs, daha çok insan organizması üzerinde etkili olan faktörleri araştırdı Tıbbî tedaviden çok, hastalıkların ana sebepleri üzerinde durdu Diyebiliriz ki o, tıpta hastalıkların sebepleri üzerinde ilmî çalışmalar yapan ve eserler veren ilk âlimdir Ortopedi ilminin de ilk kurucularındandır Hekimlikte bir zirve olan İbnü’n-Nefîs, ‘Mısır Hekimlerinin Başkanı’ unvanını taşımıştır

İbnü’n-Nefîs sadık bir gözlemci, peşin hüküm taşımayan, müstakil fikirli bir yorumcu idi Gözlem ve deneye çok önem verirdi Gerçeğe ulaşmak için mutlaka meselenin temeline inerdi Yazmadan önce tekrar tekrar deney yapardı Şu sözleri, ona hâkim olan hareket tarzını gayet açık belirtir: “Organın yaptığı vazifeleri izah için, eski nazariyelerden etkilenmeden tekrar itinalı bir müşahede ve doğru bir araştırmaya dayanmalıyız

İbnü’n-Nefîs, Galen ile İbnü’s-Sina’nın bütün fikirlerini ezbere bilirdi Çoğu meslektaşının aksine Galen’in metodunu kabul etmez, zayıf noktalarını ortaya koyardı Buna mukabil, İbnü’s-Sina’yı çok takdir ederdi Kanun en fazla meşgul olduğu eserdi ve onu hemen hemen ezbere bilirdi

Tıbbî eserlerini kaleme aldığı sırada kendisini görenler, âdeta çağlayan bir sel halinde, başka bir kitaba başvurmaya lüzum görmeden yazdığını bildirirler Bir gün Kahire’nin 1200 hamamından birinde yıkanırken aniden kağıt, kalem ve mürekkep ister ve nabız hakkında bir risale yazmaya başlar Risalesini bitirince, tekrar kurnaya geri dönerek yıkanmasına devam eder

Yazdığı eserlere o kadar güvenirdi ki: “Eserlerimin benden sonra asırlarca yaşayacaklarını bilmeseydim, onları yazmazdım” der, ancak ihtiyatı da elden bırakmaz ve “Bir eser yazma iddiasında bulunanlar, gereken mesuliyeti de yüklenmelidirler” demekten çekinmezdi

Meşhur müellif Max Mayerhof: “İbnü’n-Nefîs’in değeri, kitapları bütün Orta Çağ boyunca en temel eserler kabul edilen Galen’in ve İbnü’s-Sina’nın bazı düşüncelerine, yanlış fikirlerine karşı yalnız başına mücadele etme cesaretini göstermiş olmasındadır” der ve “Kısacası, o büyük bir otorite idi ve birçok mükemmel adam onun hakkında “o, ikinci İbnü’s-Sina idi” demektedirler” diye ilave eder

ESERLERİ
Mu’cez gibi asırlarca üzerine pek çok şerh, haşiye, ta’lik yazılan eserler verdiği gibi, Hz Muhammed’in (sav) hayatı ve Hadîs usûlü üzerine kitaplar da yazmıştır Başlıca eserleri şunlardır:

-Kitab eş-Şamii fi’t-Tıb: En büyük eseridir 300 cüz olarak yazmayı tasarladığı eseri bitiremeden vefat etti 80 cüzü hâlâ Kahire’deki Bimaristan el-Mansuri’de bulunmaktadır İçinde o zamana kadar tıp ilmine ait ne kadar bilgi varsa hepsini kaydetmiştir

-Kitab el-Mühezzeb fi’l-Kahl: Göz hastalıktan hakkında değerli bir eserdir Bir nüshası Vatikan Kütüphanesinde bulunmaktadır

-Kitab el-Muhtar fi’l-Ağdiya: Gıdalar hakkındadır Berlin Kütüphanesinde bulunmaktadır

-Mu’cez el-Kanun: En çok tanınan eseridir İbnü’s-Sina’nın meşhur eseri Kanun’un bir çeşit özetidir (fizyoloji ve anatomi hariç) Eserin asılları Paris, Oxford ve Münih Kütüphanelerinde bulunmaktadır Birçok dile tercüme edilmiştir Esere birçok şerh, haşiye ve ta’lik yazılmıştır Mu’cez ilk defa 1828’de Kalküta’da basılmıştır Türkçe’ye tercümesi ilk defa Muslihiddin Sürûrî ve sonra Kanunî devrinde Edime Darüşşifası baştabibi olan Ahmed İbn Kemal tarafından yapılmıştır

-Şerh-i Teşrih el-Kanun: Kanun’un anatomi bölümlerinin açıklamasıdır Gerçi Kanun’da insan anatomisine dair özel bir bölüm yoktur ama, konuların içinde yer yer anatomiden bahsedilmiştir İbnü’n-Nefis anatomiye dair bu kısımlan izah ederek ortaya 300 sayfalık bir kitap çıkarmıştır Ayrıca bu eserinde kendisinden yüzlerce yıl sonra ortaya çıkan patolojik anatominin de temellerini atmıştır Şu paragraf bunu açıklamaktadır: “ İshalden veya kan kaybından ölen kimselerde damarı bulmak güçleşir Buna karşılık boğulmak suretiyle öğlenlerde damarları bulmak kolaylaşıyor” Bu Arapça yazma eserin en önemli tarafı, İbnü’n-Nefîs’in, Galen ve İbnü’s-Sina’nın aksine, akciğer dolaşımının (küçük dolaşım) mevcut olduğunu belirtmesidir

İbnü’n-Nefîs’in ayrıca ikisi Hipokrat’ın, biri Huneyn İbn İshak’ın eserlerine olmak üzere başka tıbbî şerhleri ve Peygamberimiz’in (sav) hayatını anlatan er-Risale el-Kâmiliye fi’s-Sîret en-Nebeviyye, hadîs ilminin prensiplerini anlatan Muhtasar fî İlm-ı Usûl el-Hadîs gibi tıp harici eserleri vardır

İBNÜ’N- NEFİSİN KAN DOLAŞIMI TEORİSİ
Hipokrat, kan dolaşımından karaciğeri sorumlu tutmuş ve kalbi bir damar genişlemesi gibi kabul etmiştir Aristo, damarların hava ile dolu olduğunu kabul ediyordu Galen ise, kanın sağ kalpten sol kalbe ara bölmedeki geçitler aracılığı ile geçtiğini öne sürmüştür İbnü’s-Sina da bu görüşü kabullenmiştir

İbnü’n-Nefîs’in kan dolaşımı ile ilgili görüşleri ise şu şekilde özetlenebilir:

1‘Kalp, ancak ve ancak kendi bünyesi içinden geçen damarlar aracılığı ile beslenir’ diyen İbnü’n-Nefîs, böylece koroner dolaşımı ilk bulan ilim adamı olmuştur

2Kan, akciğerleri beslemek için değil, temiz hava götürmek için yayılır (Daha sonra W Harvey de bunun üzerinde önemle durmuştur)

3Akciğere giden damarla, akciğerden dönen damar arasında, dolaşımı tamamlayan bağlantılar mevcuttur (Üç yüz sene sonra Colombo bunu ilk defa kendisinin bulduğunu iddia etmiştir)

4Akciğer toplardamarı, önceden zannedildiği gibi, hava veya is ile değil, kan ile doludur

5Akciğer atardamarının duvarı, akciğer toplardamarının duvarından daha kalındır (Bu keşif yakın zamana kadar Michael Servetus’a dayandırılıyordu)

6Kalp odacıkları arasındaki bölmede geçit yoktur Kan, dolaşımını kalpte tamamlar: “Kanın sol boşluğa geçmesi akciğerler yolu ile olmakladır Sağ boşluktan akciğerlere gelen kan, burada ısınmakta ve hava ile karıştıktan sonra, akciğer toplardamarı yolu ile sol boşluğa geçmektedir” diyen İbnü’n-Nefîs, böylece akciğer dolaşımını ilk keşfeden ilim adamı olmuştur

KÜÇÜK KAN DOLAŞIMININ İBNÜ’N- NEFİS TARAFINDAN BULUNDUĞUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI
1553’te İspanyalı Michael Servetus’un bir dolaşım nazariyesinden bahsedip buna ‘küçük kan dolaşımı’ veya ‘akciğer dolaşımı’ adını vermesinden ve onu takiben İtalyalı Colombo ve Cesalpino’nun Galen’in başarısız modelinden yaptıkları bazı düzeltmelerden sonra 1616 yılında William Harvey, Galen nazariyesinin hatalarını tamamen gösterdi ve yeni bir akciğer dolaşım teorisi ortaya koydu Günümüzde geçerli akciğer dolaşım sistemi modelinin ilk defa W Harvey tarafından keşfedildiği bilgisi, 1924 yılına kadar değişmeden kaldı

1924 yılında Freiburg Tıp Fakültesinde ilim tarihinin çehresini değiştirecek bir hâdise oldu Muhyiddin Tantavi adlı Mısırlı genç bir Müslüman, Almanca bir doktora tezi hazırladı Bu genç doktorun tezi, bazı Alman profesörlerin dikkatini çekti Çünkü, tezde, ilk defa, küçük kan dolaşımının İbnü’n-Nefîs adında bir Müslüman ilim adamı tarafından bulunduğundan bahsediliyordu Profesörler buna bir türlü inanamıyorlardı Onlara göre bu mümkün değildi Bunun üzerine tezin bir kopyası, o sıralarda Kahire’de bulunan Alman doktor Mayerhof’a gönderildi Dr Mayerhof, Tantavi’yi doğrulamakla kalmayıp daha sonra yazdığı makalede bunları açıkladı Evet, akciğer dolaşımını ilk bulan İbnü’n-Nefîs’ti 1553’te Servetus, 1559’da Colombo, 1628’de Harvey kan dolaşımı hakkında tek söz etmeden asırlar önce İbnü’n-Nefîs akciğer dolaşımını keşfetmişti

Bugün M Servetus’un Îbnü’n-Nefîs’ten haberdâr ve Colombo’nun, Servetus’un kitabından bilgi sahibi olduğu, hattâ Îbnü’n-Nefîs’in kitaplarının tercümesi ile uğraşan bir kişi ile temas ettiği anlaşılmaktadır Colombo kalp dolaşımı konusunda önemli katkıları olan bir araştırıcıdır İtalyan anatomi okulunun diğer meşhur hocaları Fallopius ve Fabricius da Padua’da çalışmışlar ve bunlardan sonuncusu tıp eğitimini İtalya’daki Padua Üniversitesi’nde yapan W Harvey’in en çok istifade ettiği kişi olmuştur Bu üniversitede Kuzey Afrika Müslümanlarının tesirinin fazla olduğu da bilinmektedir

İbnü’s-Sina, tıp başta olmak üzere 29 ayrı konudaki keşifleriyle Avrupalı ilim adamlarına öncülük yapmış, Zehravî, cerrahlığı bağımsız bir ilim haline getirmiş 200 kadar ameliyat aletinin resimlerini çizmiş; Razi çiçek ve kızamık hastalıklarını keşfetmiş ve bu konuda ilk eser veren ilim adamı olmuştur Akşemseddin mikrobu keşfetmiş: İbnü’r-Rüşd retina tabakasının fonksiyonundan ilk bahseden kişi olmuş; Ali İbn Abbas çağımızın modern ameliyatlarına uygun bir tarzda kanser ameliyatı yapmış, İbn Cezzar cüzamın sebep ve tedavilerini göstermiştir

Dr Sigrid Hunke’nin şu sözleri zikredilmeye değer:

“Tantavi’nin bu buluşu gösterdi ki, İslâm âlimleri teorilere uygunluk derecelerine ve önce vukua gelip gelmediklerine bakmadan, kritik deneme, titiz gözlem ve peşin hükümsüz araştırmaya gayret gösterme hususunda Orta Çağdaki Hristiyan meslektaşlarına göre daha azimli ve daha kararlıydılar

Arthur Pellegrin’in şu sözleri ile bahsimize son verelim:

“Bütün Orta Çağ boyunca Müslümanlar bilhassa tıp sahasında inkârına imkân olmayan bir üstünlük göstermişlerdir Hakikî ilim adamları olan Müslüman hekimler hastalıkların kaynağı ile seyrini, klinik gözlemler ve belki de otopsilerle derinden derine tetkik etmişlerdi”bnü

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Küçük Kan Dolaşımını Keşfeden Müslüman Hekim İbnü'n Nefis

Eski 05-29-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Küçük Kan Dolaşımını Keşfeden Müslüman Hekim İbnü'n Nefis



Küçük Kan Dolaşımını Keşfeden Müslüman Hekim İbnü'n Nefis
Ali b Ebi'l-Hazm Ibnü'n-Nefis el-Kareşi ed-Dımeşkı (1210-1288) İbnü'n-Nefis, 1210 yılında Dimeşk (Şam) yakınındaki Kareşiye'de doğduğu için Kareşi, Dımeşk'te okuyup şöhretini orada kazandığı için de Dımeşki nisbesiyle anılan, meşhur İslam hekimi ve ilim adamıdır 'Kalp, ancak ve ancak kendi bünyesi içinden geçen damarlar vasıtasıyla beslenir' diyerek küçük kan dolaşımını keşfeden tıp alimi olmuştur
Nureddin Zengi'nin Dımeşk'te inşa ettirdiği Bimaristanü'n-Nuri'de tıp tahsil etmiş ve yine aynı şehirdeki Dahvariyye Tıp Medresesi'nin kurucusu Mühezzebüddin ed-Dahvar' ın talebesi olmuştur Dımeşk'te tahsilini tamamlayıp hekimlikte tecrübe ve nam kazandıktan sonra Mısır'a giden ibnü'n-Nefis, Memluk Sultanı Birinci Baybars'ın hususi hekimliğine ve devletin Suriye-Mısır hekimleri reisliğine getirilmiştir Selahaddin-i Eyyubi'nin 1181 'de inşa ettirdiği Bimaristanü'n-Nasıri'de hocalık yaparak çok sayıda talebe de yetiştirmiştir

21 Zilkade 687 (17 Aralık 1288) tarihinde vefat eden Ibnü'n-Nefis'in, Kahire'de müreffeh bir hayat sürdüğü ve eviyle kütüphanesini Sultan Kalavun tarafından 1284 yılında kurulmuş olan Bimaristanü'l¬Mansuri'ye bağışladığı bilinmektedir

Ibnü'n-Nefis, tıp ilmi yanında, tarih, mantık, nahiv, fıkıh, fıkıh usulü ve hadis usulü gibi sahalarda da çalışmalar yapmıştır Tıptaki çalışmaları neticesinde "Ikinci ibn-i Sina" olarak anılmıştır İbn-i Sina'nın el Kanun fi't-Tıbb'ı üzerine araştırmalar yapmış, onun el-İşarat ve't-Tenbihat'l ile bir mantık kitabı olan el Hidaye'sine şerhler yazmış, ancak kendisine filozofun eş-Şifa isimli eseri için de bir şerh yazması teklif edildiğinde bu zor işe yanaşmamıştır

Nahivci Bahaeddin en-Nehhas'tan Zemahşeri'nin Enmuzec adlı kitabını okuduktan sonra bu sahada orijinal bilgiler ihtiva eden bir eser telif etmiş ve onun bu muvaffakiyeti, devrinin nahivcilerinden büyük takdir toplamıştır Eserlerini umumiyetle başka kitaplara müracaat etmeden yazdığı söylenen ibnü'n-Nefis, Şafii fıkhında Ebu ıshak ıbrahim b Ali eş-Şirazi'nin Kitabü't-Tenbih'ine şerh yazacak derecede bilgi sahibi olmuş ve Kahire'deki Mesruriyye Medresesi'nde bu mevzuda ders vermiştir Sübki'nin Şafii fakihlerinin biyografilerini yazdığı eserinde onu da tanıtması bu sahadaki mevkiini göstermeye kafidir

Kan dolaşımını keşfetmesi


lbnü'n-Nefis'in tıp tarihindeki en büyük muvaffakiyeti küçük kan dolaşımını keşfetmesidir Calinus ve onu bu mevzuda takip eden ibn-i Sina'nın ileri sürdüğü, kalpteki kanın sağ karıncıktan sol karıncığa bir menfez yardımıyla geçtiği şeklindeki faraziyeyi, iki karıncığı ayıran septumda kanın geçeceği bir menfezin görülmediğini söyleyerek reddeden ibnü'n-Nefis, kanın sağ karıncıktan pulmonar arterle akciğere gittiğini ve akciğerden pulmonar ven ile kalbin sol tarafına geldiğini söylemiş ve böylece küçük kan dolaşımını açık bir ifadeyle izah ederek keşfini ortaya koymuştur

Ibnü'n-Nefıs'in kan dolaşımı ile ilgili tesbitieri şöyle hülasa edilebilir:

1 Kalp, ancak ve ancak kendi bünyesi içinden geçen damarlar vasıtasıyla beslenir

2 Kan, akciğerleri beslemek için değil, temiz hava götürmek için yayılır

3 Akciğere giden damarla, akciğerden dönen damar arasında, dolaşımı tamamlayan bağlantılar mevcuttur
(Üç yüz sene sonra Colombo bunu ilk defa kendisinin bulduğunu iddia etmiştir)

4 Akciğer toplardamarı, önceden zannedildiği gibi, hava veya is ile değil, kan ile doludur

5 Akciğer atardamarının duvarı, akciğer toplardamarının duvarından daha kalındır
(Bu keşif yakın zamana kadar Michael Servetus'a dayandırılıyordu)

6 Kalp odacıkları arasındaki bölmede geçit yoktur Kan, dolaşımını kalpte tamamlar: "Kalbin sağ boşluğundan akciğerlere gelen kan, burada ısınmakta ve hava ile karıştıktan sonra, akciğer toplardamarı yolu ile kalbin sol boşluğuna geçmektedir" diyen ibnü'n-Nefis, böylece akciğer dolaşımını ilk keşfeden ilim adamı olmuştur

Bu keşif Avrupa'ya Andreas Alpagus (ö 1520 civarı) tarafından yapılmış bir tercüme yoluyla ulaştırılmış olmasına rağmen batılılar bunu kendileri keşfetmiş gibi göstermişlerdir Halbuki batılı ilim adamı Andreas Alpagus, Suriye'de 30 sene ikamet etmiş, Arapça'yı öğrenmiş ve Islam tıbbını yakından tanımış, Şerhu'l-Kanun adlı kitabın bir kısmını Latince'ye çevirip neşretmiş ve bu sebeple Avrupa'nın bu sıralarda ibnü'n-Nefis'in keşfinden haberdar olduğu da tesbit edilmiştir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İbnü'n Nefis

Eski 05-29-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : İbnü'n Nefis



İbnü'n-Nefis
ProfDr İ Hakkı İHSANOĞLU


Tam adı İbnü’n-Nefis Alaaddin Ebu’l-A’lâ Ali ibn Ebi’l-Hazm el-Kureşî ed-Dımeşkîdir 1210-88 yılları arasında yaşamıştır Şam’da dünyaya gelen İbnü’n-Nefîs, Nureddin Zengi tarafından 12 yüzyılda kurulan hastanede (el-Bimaristan en-Nuri) tıp ilmini öğrendi İlk hocası Abdurrahim ibn Ali el-Dahvar’ın yanında tıp eğitimini tamamladı ve Kahire’ye yerleşti Nâsırî Hastanesinde vazife yaptı ve birçok talebe yetiştirdi Talebeleri içinde en meşhur olanı, cerrahlıkla ilgili bir eser yazan İbnü’ l-Kuff tur İbnü’n-Nefîs, fâkih olarak Kahire Mansuriye Medresesi’nde ders vermiş, ayrıca gramer, mantık ve felsefe ile de meşgul olmuştur İbnü’n-Nefîs’in eserleri arasında en çok tanınanı Mu’cez olup İbnü’s-Sina’nın Kanun’unun bir çeşit özetidir En büyük keşfi ise akciğer dolaşımını bulmasıdır

İLMÎ HAYATI

Kendi devrinde tıp ilmiÂnin önderi olan İbnü’n-Nefîs, daha çok insan organizması üzerinde etkili olan faktörleri araştırdı Tıbbî tedaviden çok, hastalıkların ana sebepleri üzerinde durdu Diyebiliriz ki o, tıpta hastalıkların sebepleri üzerinde ilmî çalışmalar yapan ve eserler veren ilk âlimdir Ortopedi ilminin de ilk kuruÂcularındandır Hekimlikte bir zirve olan İbnü’n-Nefîs, ‘Mısır Hekimlerinin Başkanı’ unvaÂnını taşımıştır

İbnü’n-Nefîs sadık bir gözlemci, peşin hüküm taşıÂmayan, müstakil fikirli bir yoÂrumcu idi Gözlem ve deneye çok önem verirdi Gerçeğe ulaşmak için mutlaka meselenin temeline inerdi Yazmadan önce tekrar tekrar deney yaÂpardı Şu sözleri, ona hâkim olan hareket tarzını gayet açık belirtir: “Organın yaptığı vaziÂfeleri izah için, eski nazaÂriyelerden etkilenmeden tekrar itinalı bir müşahede ve doğru bir araştırmaya daÂyanmalıyız

İbnü’n-Nefîs, Galen ile İbnü’s-Sina’nın bütün fikirleriÂni ezbere bilirdi Çoğu meslektaşının aksine Galen’in meÂtodunu kabul etmez, zayıf noktalarını ortaya koyardı Buna mukabil, İbnü’s-Sina’yı çok takdir ederdi Kanun en fazla meşgul olduğu eserdi ve onu hemen hemen ezbere biÂlirdi

Tıbbî eserlerini kaleme aldığı sırada kendisini görenÂler, âdeta çağlayan bir sel haÂlinde, başka bir kitaba başvurÂmaya lüzum görmeden yazÂdığını bildirirler Birgün Kahire’nin 1200 hamamından biÂrinde yıkanırken aniden kaÂğıt, kalem ve mürekkep ister ve nabız hakkında bir risale yazmaya başlar Risalesini biÂtirince, tekrar kurnaya geri döÂnerek yıkanmasına devam eder

Yazdığı eserlere o kadar güvenirdi ki: “Eserlerimin benden sonra asırlarca yaşayacaklarını bilmeseydim, onları yazmazdım” der, anÂcak ihtiyatı da elden bırakmaz ve “Bir eser yazma iddiaÂsında bulunanlar, gereken mesuliyeti de yüklenmelidirÂler” demekten çekinmezdi

Meşhur müellif Max Mayerhof: “İbnü’n-Nefîs’in deÂğeri, kitapları bütün Orta Çağ boyunca en temel eserÂler kabul edilen Galen’in ve İbnü’s-Sina’nın bazı düşünÂcelerine, yanlış fikirlerine karşı yalnız başına mücadele etme cesaretini göstermiş olÂmasındadır” der ve “KısacaÂsı, o büyük bir otorite idi ve birçok mükemmel adam onun hakkında “o, ikinci İbnü’s-Sina idi” demektedirÂler” diye ilave eder

ESERLERİ


Mu’cez gibi asırlarca üzerine pek çok şerh, haşiye, ta’lik yazılan eserler verdiği gibi, Hz Muhammed’in (sav) hayatı ve Hadîs usûlü üzerine kitaplar da yazmıştır Başlıca eserleri şunlardır:

-Kitab eş-Şamii fi’t-Tıb: En büyük eseridir 300 cüz olarak yazmayı tasarladığı eseÂri bitiremeden vefat etti 80 cüÂzü hâlâ Kahire’deki Bimaristan el-Mansuri’de bulunmakÂtadır İçinde o zamana kadar tıp ilmine ait ne kadar bilgi varsa hepsini kaydetmiştir

-Kitab el-Mühezzeb fi’l-Kahl: Göz hastalıktan hakkınÂda değerli bir eserdir Bir nüshası Vatikan Kütüphanesinde bulunmaktadır

-Kitab el-Muhtar fi’l-Ağdiya: Gıdalar hakkındadır Berlin Kütüphanesinde bulunmaktadır

-Mu’cez el-Kanun: En çok tanınan eseridir İbnü’s-Sina’nın meşhur eseri Kanun’un bir çeşit özetidir (fizÂyoloji ve anatomi hariç) Eserin asılları Paris, Oxford ve Münih Kütüphanelerinde buÂlunmaktadır Birçok dile terÂcüme edilmiştir Esere birçok şerh, haşiye ve ta’lik yazılmışÂtır Mu’cez ilk defa 1828’de Kalküta’da basılmıştır TürkÂçe’ye tercümesi ilk defa Muslihiddin Sürûrî ve sonra KanuÂnî devrinde Edime Darüşşifası baştabibi olan Ahmed İbn KeÂmal tarafından yapılmıştır

-Şerh-i Teşrih el-Kanun: Kanun’un anatomi böÂlümlerinin açıklamasıdır Gerçi Kanun’da insan anatomisine dair özel bir bölüm yoktur ama, konuların içinde yer yer anatomiden bahsedilmiştir İbnü’n-Nefis anatomiye dair bu kısımlan izah ederek ortaya 300 sayfalık bir kitap çıkarÂmıştır Ayrıca bu eserinde kendisinden yüzlerce yıl sonra ortaya çıkan patolojik anatoÂminin de temellerini atmıştır Şu paragraf bunu açıklamakÂtadır: “ İshalden veya kan kaybından ölen kimselerde daÂmarı bulmak güçleşir Buna karşılık boğulmak suretiyle öğÂlenlerde damarları bulmak koÂlaylaşıyor” Bu Arapça yazÂma eserin en önemli tarafı, İbnü’n-Nefîs’in, Galen ve İbnü’s-Sina’nın aksine, akciğer dolaşımının (küçük dolaşım) mevÂcut olduğunu belirtmesidir

İbnü’n-Nefîs’in ayrıca ikiÂsi Hipokrat’ın, biri Huneyn İbn İshak’ın eserlerine olmak üzere başka tıbbî şerhleri ve Peygamberimiz’in (sav) haÂyatını anlatan er-Risale el-Kâmiliye fi’s-Sîret en-Nebeviyye, hadîs ilminin prenÂsiplerini anlatan Muhtasar fî İlm-ı Usûl el-Hadîs gibi tıp haÂrici eserleri vardır

İBNÜ’N- NEFİSİN KAN DOLAŞIMI TEORİSİ


Hipokrat, kan dolaşımından kaÂraciğeri sorumlu tutmuş ve kalbi bir damar genişlemesi gibi kabul etÂmiştir Aristo, damarların hava ile dolu olduğunu kabul ediyordu Galen ise, kanın sağ kalpten sol kalbe ara bölmedeki geçitler aracılığı ile geçÂtiğini öne sürmüştür İbnü’s-Sina da bu görüşü kabullenmiştir

İbnü’n-Nefîs’in kan dolaşımı ile ilgili görüşleri ise şu şekilde özetÂlenebilir:

1‘Kalp, ancak ve ancak kendi bünyesi içinden geçen damarlar araÂcılığı ile beslenir’ diyen İbnü’n-Nefîs, böylece koroner dolaşımı ilk bulan ilim adamı olmuştur

2Kan, akciğerleri beslemek için değil, temiz hava götürmek için yayılır (Daha sonra W Harvey de bunun üzerinde önemle durmuştur)

3Akciğere giden damarla, akciğerden dönen damar araÂsında, dolaşımı tamamlayan bağlantılar mevcuttur (Üçyüzsene sonra Colombo bunu ilk defa kendisinin bulduğunu iddia etÂmiştir)

4Akciğer toplardamarı, önceden zannedildiği gibi, hava veya is ile değil, kan ile doludur

5Akciğer atardamarının duvarı, akciğer toplardamarının duvarından daha kalındır (Bu keşif yakın zamana kadar Michael Servetus’a dayandırılıyordu)

6Kalp odacıkları arasındaki bölmede geçit yoktur Kan, dolaşımını kalpte tamamlar: “Kanın sol boşluğa geçmesi akciğerler yolu ile olmakladır Sağ boşluktan akciğerlere gelen kan, burada ısınmakta ve hava ile karıştıktan sonra, akciğer toplardamarı yolu ile sol boşluğa geçmektedir” diyen İbnü’n-Nefîs, böylece akciğer dolaşımını ilk keşfeden ilim adamı olmuştur


KÜÇÜK KAN DOLAŞIMININ İBNÜ’N- NEFİS TARAFINDAN BULUNDUĞUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI

1553’te İspanyalı Michael Servetus’un bir dolaşım nazariyesinden bahsedip buna ‘küçük kan dolaşımı’ veya ‘akÂciğer dolaşımı’ adını vermeÂsinden ve onu takiben İtalyalı Colombo ve Cesalpino’nun Galen’in başarısız modelinden yaptıkları bazı düzeltmelerden sonra 1616 yılında William Harvey, Galen nazariyesinin hatalarını tamamen gösterdi ve yeni bir akciğer dolaşım teÂorisi ortaya koydu GünümüzÂde geçerli akciğer dolaşım sisÂtemi modelinin ilk defa W Harvey tarafından keşfedildiği bilgisi, 1924 yılına kadar deÂğişmeden kaldı

1924 yılında Freiburg Tıp Fakültesinde ilim tarihinin çehresini değiştirecek bir hâÂdise oldu Muhyiddin Tantavi adlı Mısırlı genç bir MüslüÂman, Almanca bir doktora teÂzi hazırladı Bu genç doktorun tezi, bazı Alman profesörlerin dikkatini çekti Çünkü, tezde, ilk defa, küçük kan dolaşımıÂnın İbnü’n-Nefîs adında bir Müslüman ilim adamı tarafından bulunduğundan bahsediliyordu Profesörler buna bir türlü inanamıyorlardı Onlara göre bu mümkün değildi Bunun üzerine tezin bir kopyası, o sıralarda Kahire’de buÂlunan Alman doktor Mayerhof’a gönderildi Dr Mayerhof, Tantavi’yi doğrulamakla kalmayıp daha sonra yazdığı makalede bunları açıkladı Evet, akciğer dolaşımını ilk buÂlan İbnü’n-Nefîs’ti 1553’te Servetus, 1559’da Colombo, 1628’de Harvey kan dolaşımı hakkında tek söz etmeden asırlar önce İbnü’n-Nefîs akciÂğer dolaşımını keşfetmişti

Bugün M Servetus’un Îbnü’n-Nefîs’ten haberdâr ve Colombo’nun, Servetus’un kitabından bilgi sahibi olduğu, hattâ Îbnü’n-Nefîs’in kitaplarının tercümesi ile uğraşan bir kişi ile temas ettiği anlaşılÂmaktadır Colombo kalp doÂlaşımı konusunda önemli katÂkıları olan bir araştırıcıdır İtalÂyan anatomi okulunun diğer meşhur hocaları Fallopius ve Fabricius da Padua’da çalışmışlar ve bunlardan sonuncuÂsu tıp eğitimini İtalya’daki Padua Üniversitesi’nde yapan W Harvey’in en çok istifade ettiği kişi olmuştur Bu üniÂversitede Kuzey Afrika Müslümanlarının tesirinin fazla olÂduğu da bilinmektedir

İbnü’s-Sina, tıp başta olÂmak üzere 29 ayrı konudaki keşifleriyle Avrupalı ilim adamlarına öncülük yapmış, Zehravî, cerrahlığı bağımsız bir ilim haline getirmiş 200 kadar ameliyat aletinin resimÂlerini çizmiş; Razi çiçek ve kıÂzamık hastalıklarını keşfetmiş ve bu konuda ilk eser veren ilim adamı olmuştur Akşemseddin mikrobu keşfetmiş: İbnü’r-Rüşd retina tabakasının fonksiyonundan ilk bahseden kişi olmuş; Ali ibn Abbas çaÂğımızın modern ameliyatlarına uygun bir tarzda kanser ameÂliyatı yapmış, İbn Cezzar cüzzamın sebep ve tedavilerini göstermiştir

Dr Sigrid Hunke’nin şu sözleri zikredilmeye değer:


“Tantavi’nin bu buluşu gösterdi ki, İslâm âlimleri teÂorilere uygunluk dereceleÂrine ve önce vukua gelip gelÂmediklerine bakmadan, kriÂtik deneme, titiz gözlem ve peşin hükümsüz araştırmaya gayret gösterme hususunda Orta Çağdaki Hristiyan mesÂlektaşlarına göre daha azimÂli ve daha kararlıydılar

Arthur Pellegrin’in şu sözleri ile bahsimize son veÂrelim:

“Bütün Orta Çağ boÂyunca Müslümanlar bilhassa tıp sahasında inkârına imÂkân olmayan bir üstünlük göstermişlerdir Hakikî ilim adamları olan Müslüman heÂkimler hastalıkların kaynağı ile seyrini, klinik gözlemler ve belki de otopsilerle derinden derine tetkik etmişÂlerdi


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.