|  | Uydumuz Ay |  | 
|  05-20-2009 | #1 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Uydumuz AyDünya'nın tek doğal uydusudur ve Güneş Sistemi içinde beşinci büyük doğal uydudur  Dünya ile Ay arasında ortalama merkezden merkeze uzaklık 384  403 km, yani Dünya'nın çapının yaklaşık otuz katı kadardır  Ay'ın çapı 3  474 km'dir bu da Dünya çapının dörtte birinden biraz fazladır  Dolayısıyla Ay'ın hacmi Dünya'nın hacminin %2'sidir  Kütlesi Dünya kütlesinden 81,3 kat daha düşüktür  Yüzeyinde kütleçekim etkisi yerçekiminin yaklaşık %17'sidir  Ay, Dünya'nın yörüngesinde bir turunu 27,3 günde tamamlar  Dünya, Ay ve Güneş geometrisinde görülen periyodik değişimler sonucunda her 29,5 günde tekrar eden Ay'ın evreleri oluşur  Ay, insanların üzerine iniş yaparak yürüdükleri tek gökcismidir  Yerçekiminden kurtulup uzaya çıkan ve Ay'ın yakınından geçen ilk yapay nesne Sovyetler Birliği'nin Luna 1 uydusudur  Ay yüzeyine çarpan ilk insan yapısı nesne Luna 2 uydusudur  Normalde görünmeyen Ay'ın öteki yüzünün ilk fotoğraflarını ise Luna 3 uydusu çekmiştir  Bu üç uydu da 1959 yılında uzaya fırlatılmıştır  Ay yüzeyine ilk yumuşak iniş yapabilen uzay aracı Luna 9, ve Ay yörüngesine giren ilk insansız uzay aracı da Luna 10'dur  Bu iki uydu da 1966'da uzaya fırlatılmıştır  ABD'nin Apollo programı 1969 ve 1972 yılları arasında 6 başarılı inişle, günümüze kadar insanlı görevleri başaran tek uzay programıdır  Ay'ın doğrudan insanlar tarafından incelenmesine Apollo programının bitişiyle son verilmiştir  Konu başlıkları 
 | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Uydumuz Ay |  | 
|  05-20-2009 | #2 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Uydumuz AyAy yüzeyi Ay'ın iki yüzü Ay, Dünya'nın yörüngesinde eşzamanlı olarak dönmektedir, yani her zaman aynı yüzü Dünya'ya dönüktür  Ay'ın oluşumunun başlarında dönüşü yavaşladı ve Dünya'nın kütlesi nedeniyle oluşan gelgit deformasyonlarına bağlı sürtünme etkilerinin sonucu olarak günümüzdeki konumunda kitlendi  Çok uzun zaman önceleri Ay daha hızlı dönerken, gelgit tümseği Dünya-Ay hattının önünde dönüyordu çünkü gelgit tümsekleri yeteri kadar hızlı olarak Dünya ile aynı hatta gelemiyordu  Bu hattın dışına çıkan tümsek nedeniyle oluşan tork Ay'ın dönüşünü yavaşlattı  Ay'ın dönüşü yörünge hızına denk gelecek kadar yavaşladığında gelgit tümseği Dünya'nın tam karşısına geldi ve bu nedenle tork ortadan kayboldu  İşte bu nedenden ötürü Ay, Dünya yörüngesinde dündüğü hızla kendi çevresinde de döner ve Dünya'dan her zaman Ay'ın aynı yüzü görünür  Ay'ın göründüğü açının küçük değişimleri (Ay sallantısı) nedeniyle Ay yüzeyinin %59'u görünür    Ay'ın görünen yüzü   Ay'ın diğer yüzü Ay'ın Dünya'ya karşı olan yüzünen Ay'ın görünen yüzü, diğer tarafına da Ay'ın öteki yüzü denir  Öteki yüz Ay'ın karanlık yüzü ile karıştırılmamalıdır  Ay'ın karanlık yüzü herhangi bir anda Güneş tarafından aydınlatılmayan yarıküresidir  Ayda bir kere bu yüz yeniay safhasına Ay'ın görünen yüzü olur  Ay'ın öteki yüzü ilk olarak 1959'da Sovyet uzay sondası Luna 3 tarafından fotoğraflandı  Ay'ın öteki yüzünün ayırtedici özelliklerinden biri ay denizi (Latince: maria) adı verilen düzlüklerin hemen hemen hiç olmamasıdır   Ay sallantısı Ay denizleri Çıplak gözle rahatlıkla görünebilen Ay yüzeyinde bulunan karanlık ay düzlüklerine ay denizi denir  Çünkü antik dönem gökbilimcileri bunların suyla dolu olduklarını zannediyordu  Günümüzde bunların katılaşmış bazalt olduğu bilinmektedir  Bazaltı oluşturan lav, ay yüzüne göktaşları ve kuyrukluyıldızlarınçarpması sonucu oluşan krater düzlüklerini doldurmuş ve katılaşarak bu bazaltı oluşturmuştur (Oceanus Procellarum krater düzlüğü değildir ve bu kurala önemli bir istisna oluşturur  ) Ay denizleri hemen hemen yalnızca Ay'ın görünen yüzünde bulunur  Ay'ın öteki yüzünün yalnızca %2'sinde bir kaç dağılmış küçük düzlük bulunur  Ayın görünen yüzündeyse bu oran %31'dir  Bu farklılığın en akla yatkın açıklaması, Lunar Prospector uzay sondasının gamma ışını spektrometresi ile elde edilen jeokimysal haritalarda gösterildiği üzere Ay'ın görünen yüzünde ısı üreten elementlerin daha yüksek konsantrasyonda bulunmasıdır  [5][6] Kalkan tipi yanardağlar ve kubbemsidağlar görünen yüz üzerindeki Ay denizlerinde rastlanan özelliklerdir  Ay dağları Ay yüzeyinde görünen açık renkli bölgelere ay dağları (Latince: terraeterra (tekil)) denir çünkü ay denizlerinden daha yüksektirler  Ay'ın görünen yüzünde, içleri bazalt ile dolu olan kraterlerin çevresinde birçok dağ sırasına rastlanır  Bunların kraterlerin çevrelerinde oluşan yükseltilerin kalıntıları olduğu düşünülmektedir  [8] Dünya'da karşılaşılan oluşumun aksine, başlıca ay dağlarının hiçbirinin tektonik etkinlikler sonucu oluşmadığına inanılmaktadır  (çoğul), 1994 yılında gerçekleştirilen Clementine görevinden alınan görsellerde Ay'ın kuzey kutbunda bulunan 73 km genişliğindeki Peary kraterinin çevresindeki dört dağlık bölgenin tüm ay günü boyunca günışığı aldığı görülmüştür  Günışığının sürekli aydınlatığı bu bölgeler, Ay'ın tutulum düzlemine olan oldukça küçük eksenel eğikliği nedeniyle mümkündür  Güney kutbunda benzer bölgelere rastlanmamıştır, ancak Shackleton krateri ay gününün %80'i boyunca günışığı altındadır  Ay'ın küçük eksenel eğikliğinin bir başka sonucu da kutup bölgesinde kraterlerin dibinde sürekli gölgede kalan bölgeler olmasıdır  Kraterler  Ay'ın öteki yüzünde Daedalus krateri  Ay'ın yüzeyinde gökcisimlerinin çarpması sonucu oluşan bir çok krater bulunur  Çapı 1 km  'den büyük yaklaşık yarım milyon krater Ay yüzeyine göktaşlarının ve kuyrukluyıldızların çarpması sonucu oluşmuştur  Kraterler hemen hemen sabit bir oranla oluştuğu için birim alanda bulunan krater sayısı yüzeyin yaşını tahmin etmek için kullanılabilir  Atmosferin, hava olaylarının ve yakın geçmişte jeolojik etkinliklerin olmaması sayesinde bu kraterler, Dünya'dakilerin aksine oldukça iyi korunmuştur  Ay yüzeyinin ve Güneş Sistemi'nin bilinen en büyük krateri Güney Kutbu - Aitken düzlüğüdür  Bu çarpma havzası Ay'ın öteki yüzünde Güney Kutbu ile ekvator arasında yer alır; 2240 km  çapında ve 13 km  derinliğindedir  Ay'ın görünen yüzünde başlıca kraterler Mare Imbrium, Mare Serenitatis, Mare Crisium, ve Mare Nectaris'tir  Regolit Aykabuğunun üzerinde regolit adı verilen taş ve tozdan oluşan bir tabaka bulunur  Yüzeye çarpan gökcisimleri nedeniyle oluşan regolit eski yüzeylerde yeni yüzeylere nazaran daha kalındır  Özel olarak regolitin kalınlığının denizlerde 3-5 metre, daha eski yayla bölgelerinde ise 10-20 metre arasında değiştiği tahmin edilmektedir  Çok ince toz hâlinde bulunan regolit tabakasının altında onlarca kilometre kalınlığında oldukça parçalanmış kayalardan oluşan megaregolit tabakası bulunur  Su Varlığı Ay yüzeyine sürekli çarpan göktaşları ve kuyrukluyıldızlar nedeniyle küçük miktarlarda su büyük olasılıkla yüzeye eklenmiştir  Bu durumda günışığı suyu elementlerine yani hidrojen ve oksijen ayıracak, bunlar da Ay'ın zayıf kütleçekimi nedeniyle zamanla yüzeyden kaçacaktır  Ancak Ay'ın dönme ekseninin tutulum düzlemine yalnızca 1  5° gibi çok küçük bir eğiklik yapması nedeniyle kutuplar yakınında bulunan bazı derin kraterler hiçbir zaman doğrudan günışığı almadığından ve sürekli gölgede kaldığından buraya düşen su molekülleri uzun zaman süreleri boyunca kararlılığını koruyacak  Clementine görevi güney kutbunda gölgede kalmış böyle kraterleri haritalandırdı,[ve bilgisayar simülasyonları yaklaşık 14  000 km² kadar bir bölgenin sürekli gölgede kaldığını göstermektedir  Clementine görevinin bistatik radar deneyi küçük donmuş su ceplerine işaret eder ve Lunar Prospector görevinden gelen bilgiler kutup bölgeleri yakınlarında regolitin üst bölümlerinde aşırı derecede yüksek hidrojen konsantrasyonlarını gösterir  Toplam su buzu miktarının bir kilomete küp olduğu tahmin edilmektedir  Su buzu kazılarak toplanabilir ve nükleer jeneratörler ya da güneş panelleriyle donatılmış elektrik santralleri tarafından hidrojen ve oksijene ayrılabilir  Ay üzerinde kullanılabilecek miktarda su bulunması, Ay'ı yaşanılabilir kılmak için önemlidir çünkü Dünya'dan su taşımak mümkün olamayacak kadar pahalı olacaktır  Ancak son zamanlarda Arecibo gezegen radarı ile yapılan gözlemler, Clementine radarının su buzu bulunduğuna dair işaret ettiği bilgilerin aslında görece yeni kraterlerin oluşumunda fırlayan kayaların sonucu olabileceğini göstermiştir  Ay üzerinde ne kadar su bulunduğu sorusunun cevabı henüz bilinmemektedir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Uydumuz Ay |  | 
|  05-20-2009 | #3 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Uydumuz AyFiziksel özellikleri İç yapı   Ay'ın topoğrafyası    Ay yüzeyinde radyal kütleçekimsel anomali    Lunar Prospector 'ün elektron reflektometre deneyinden elde edilen Ay'ın yüzeyinde toplam manyetik alan kuvveti  Ay, kabuk, manto ve çekirdek gibi jeokimyasal olarak ayrımlanabilen katmanlardan oluşur  Bu yapının yaklaşık 4,5 milyar yıl önce, Ay'ın oluşumundan hemen sonra magma okyanusunun kademeli olarak kristalleşmesiyle meydana geldiğine inanılmaktadır  Ay'ın dış yüzeyini eritmek için gerekli olan enerjinin Dünya ve Ay sistemini oluşturduğu öne sürülen dev çarpma ile elde edildiği düşünülmektedir  Bu magma okyanusunun kristalleşmesi sonucu mafik manto ve plajiyoklâz zengini kabuk ortaya çıkmış olabilir  Yörüngeden yapılan jeokimyasal haritalama aykabuğunun magma okyanusu varsayımı ile uyumlu bir şekilde oldukça anortositik bir yapıda olduğunu gösterir  [18] Aykabuğu başlıca oksijen, silikon, magnezyum, demir, kalsiyum, ve aluminyum elementlerinden oluşmuştur  Jeofiziksel tekniklere dayanılarak aykabuğunun kalınlığının ortalama 50 km  civarında olduğu tahmin edilmektedir  Ay'ın mantosunda oluşan kısmi erime ay denizlerinde bulunan bazaltların yüzeye püskürmesine neden oldu  Bu bazaltların analizi mantonun olivin, ortopiroksen ve klinopiroksen minerallerinden oluştuğunu ve ay mantosunun dünya mantosundan demir açısından daha zengin olduğunu gösterir  Bazı ay bazaltlarında ilmenit minerali içinde karşılaşılan yüksek oranda titanyum içeriği mantonun bileşiminin oldukça yüksek oranda heterojen olduğunu gösterir  Ay yüzeyinden yaklaşık 1  000 km derinde, mantoda ay sarsıntıları olduğu bulunmuştur  Aylık periyotlarla oluşan bu sarsıntılar Ay'ın Dünya çevresinde dış merkezli yörüngede dönmesi nedeniyle oluşan gelgit streslerine bağlanmıştır  Ay 3  346,4 kg/m³'lik ortalama yoğunluğuyla, Güneş Sistemi'nin İo'dan sonra ikinci yoğun doğal uydusudur  Ancak bazı kanıtlar Ay çekirdeğinin yaklaşık 350 km  'lik yarıçapıyla oldukça küçük olduğuna işaret eder  Bu büyüklük Ay'ın yalnızca %20'sine denk gelir, halbuki birçok gökcisminde çekirdeğin oranı %50 civarındadır  Ay çekirdeğinin bileşimi tam olarak saptanamamıştır, ama az bir miktarda kükürt ve nikel alaşımlı metalik demirden oluştuğu sanılmaktadır  Ay'ın zamanla değişkenlik gösteren dönüşünün analizi çekirdeğin en azından kısmen erimiş olduğunu gösterir  [20] Topoğrafya Ay'ın topoğrafyası özellikle yakın zamanda yapılan Clementine görevinin sağladığı, lazer altimetri ve stereo görüntü analizi yöntemleriyle elde edilen data sayesinde ölçülmüştür  En çok görünen topografik özellik öteki yüzde bulunan ve Ay'ın en alçak noktalarını barındıran Güney Kutbu - Aitken düzlüğüdür  En yüksek noktalar bu düzlüğün hemen kuzeydoğusunda bulunur  Buranın Güney Kutbu - Aitken düzlüğünün oluşumuna neden olan gökcismi çarpması sonucunda yer değiştirmiş kalın katmanlar nedeniyle oluştuğu önerilmiştir  Diğer büyük kraterler Mare Imbrium, Mare Serenitatis, Mare Crisium, Mare Smythii, ve Mare Orientale 'de de oldukça alçak noktalar ve çevrelerinde yüksek noktalar bulunur  Ay şeklinin dikkat çekici bir noktası da ortalama yüksekliklerin öteki yüzde, görünen yüze göre 1,9 km daha yüksek olmasıdır  Kütleçekim alanı Ay'ın kütleçekim alanı, yörüngedeki uzay araçlarının yaydığı radyo dalgalarının izlenmesi sonucu belirlenmiştir  Kullanılan prensip Doppler Etkisi'ne bağlıdır  Uzay aracının bakış açısı yönündeki ivmesi radyo dalgalarının yönünü azar azar değiştirerek ve uzay aracından Dünya üzerindeki sabit bir noktaya olan uzaklığı kullanarak belirlenir  Ancak Ay'ın eşzamanlı dönmesi nedeniyle, uzay aracı öte taraftayken izlenemediğinden ötürü, öteki tarafın kütleçekimi alanı çok iyi belirlenememiştir  Ay'ın kütleçekim alanının en önemli özelliklerinden birisi dev krater düzlükleri ile bağlantılı olan geniş pozitif kütleçekimsel anomalilerin varlığıdır  Bu anomaliler uzay araçlarının yörüngesini önemli ölçüde etkiler bu nedenle insanlı ya da insansız uçuşların planlanmasında Ay'ın doğru kütleçekimsel modeli gereklidir  Kütleçekimsel yoğunluğun olduğu bölgelerin nedeni kısmen, krater düzlüklerini dolduran yoğun bazaltı oluşturan lava akışının varlığına bağlıdır  Ancak bu lava akışları tek başına kütleçekimsel izin tamamını açıklayamaz, aykabuğu ile manto arasındaki etkileşime de gerek vardır  Lunar Prospector 'un kütleçekimsel modellemeleri bazaltik volkanların etkisi nedeniyle oluşmadığı sanılan bazı kütleçekimsel yoğunlukların varlığını gösterir  Oceanus Procellarumda devasa volkan kaynaklı bazaltlar bulunmasına rağmen kütleçekimsel anomali gözlemlenmemektedir  Manyetik alanı Ay'ın dış manyetik alanı bir ile yüz nanotesla arasındadır yani 30-60 mikrotesla büyüklüğündeki Dünya'nın manyetik alanından yüz kat daha küçüktür  Diğer önemli farklılıklar çekirdeğindeki jeodinamo tarafından üretilmiş bir dipolar manyetik alnı yoktur ve varolan manyetik alanların kaynağı tamamen aykabuğudur  Bir varsayıma göre aykabuğundaki manyetikleşmelerin Ay daha gençken ve çekirdeğinde bir jeodinamo bulunurken oluştuğudur  Ancak ay çekirdeğinin küçüklüğü bu varsayımın doğruluğu karşısında bir engel oluşturmaktadır  Alternatif varsayımlar arasında, Ay gibi havası olmayan gökcisimlerinde süreksiz manyetik alanlar büyük gök cisimlerinin çarpması bulunur  Bu varsayımı destekleyecek şekilde en geniş aykabuğu manyetikleşmelerinin dev kraterlerin tam karşısında Ay yüzeyinde gerçekleştiğinin farkına varılmasıdır  Böyle bir fenomenin çarpışma sonucu oluşan plazma bulutunun ortamda bir manyetik alan bulunurken serbest olarak yayılmasından kaynaklanabileceği önerilmiştir  Atmosfer Ay'ın atmosferi öyle incedir ki yok bile sayılabilir  Toplam atmosferik kütlesi 104 kg  'dır  Atmosferinin kaynaklarından biri aykabuğunda ve mantoda oluşan radyoaktivite sonucu ortaya çıkan radon gibi gazların salınımıdır  Diğer önemli bir kaynak ise mikrogöktaşları, güneş rüzgârı iyonları, elektronlar ve günışığının bombardımanı sonucu oluşan püskürtüm süreciyle gerçekleşir  Püskürtüm yoluyla salınan gazlar ya tekrar regolit içinde hapsolur, ya da güneş radyasyon basıncı veya iyonize olmuşlarsa güneş rüzgârının manyetik alanı nedeniyle uzaya kaçar  Dünya üzerinden yapılan spektroskopik yöntemlerle sodyum (Na) ve potasyum (K) gibi elementlerin varlığı tespit edilmiştir  Radon–222 (222Rn) ve Polonyum-210 (210Po) gibi elementler ise Lunar Prospector 'un alfa parçacık spektrometresi ile tespit edilmiştir Argon–40 (40Ar), helyum-4 (4He), oksijen (O2) ve/veya metan (CH4), nitrojen (N2) ve/veya karbon monoksit (CO), ve karbon dioksit2) Apollo astronotları tarafından yerleştirilen detektörler tarafından tespit edilmiştir  (CO Yüzey sıcaklığı Ay günü boyunca yüzey sıcaklığı ortalama 107 °C, ay gecesi boyunca da ortalama -153 °C civarındadır | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Uydumuz Ay |  | 
|  05-20-2009 | #4 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Uydumuz AyKökeni ve jeolojik evrimi Oluşumu Ay'ın oluşumunu açıklayan çeşitli varsayımlar önerilmiştir  Ay'ın Güneş Sistemi'nin oluşumundan 30-50 milyon yıl sonra, günümüzden 4,527 ± 0  010 milyar yıl önce oluştuğuna inanılmaktadır  
 
 
  
 Hem dev çarpma olayı sırasında hem de bunu izleyen Dünya'nın yörüngesinde maddenin birikmesinde çok büyük miktarlarda enerji salındığı için Ay'ın önemli bir kısmının başlangıçta erimiş olduğu düşüncesi yaygındır  Ay'ın o sırada erimiş dış yüzeyine ay magma okyanusu adı verilir ve derinliğinin 500 km ile Ay'ın yarıçapı arasında değiştiği tahmin edilmektedir  Magma okyanusu soğudukça kısmen kristalleşti ve katmanlara ayrılarak jeokimyasal olarak ayrı olan aykabuğu ve manto oluştu  Manto olivin, klinopiroksen ve ortopiroksen minerallerinin çökelmesi sonucu meydana geldiği düşünülmektedir  Magma okyanusunun dörtte üçünün kristalleşmesi tamamlandıktan sonra düşük yoğunluğu nedeniyle anortit minerali çökelmiş ve yüzeye çıkıp aykabuğunu oluşturmuştur  Magma okyanusunun kristalleşen son sıvı bölümü aykabuğu ile manto arasında sıkışmıştır ve ısı üreten, birbiriyle uyumsuz elementleri kapsar  Bu jeokimyasal bileşiğe potasyum (K), soy toprak elementleri (İngilizce: rare earth elements - REE) ve fosfor (P) simgelerinden oluşan kısaltma KREEP adı verilir ve görünen yüzde Oceanus Procellarum ile Mare Imbrium'un çoğunu kapsayan küçük jeolojik bölgede toplanmış gözükmektedir  Jeolojik evrimi Ay'ın magma okyanusu sonrası jeolojik evrimi gökcisimlerinin çarpması ile oluşmuştur  Ay'ın jeolojik dönemleri Nectaris, Imbrium, Orientale gibi büyük kraterlerin oluşumuna neden olan çarpma olaylarına göre ayrılmıştır  Çarpma sonucu oluşan bu yapılar yukarı fırlayan maddenin oluşturduğu çoklu halkaları ile gözlemlenir  Bu halkaların çapı genellikle yüzlerce kilometreden binlerce kilometreye kadar uzanır  Her çoklu halka düzlüğünde bölgesel stratigrafik ufuğu oluşturan püskürtü katmanları ile bağlantılıdır  Yalnızca bir kaç çoklu halka düzlüğü kesin olarak tarihlendirildiyse de stratigrafik katmanlar sayesinde göreceli yaşların tespitinde faydalıdır  Sürekli olarak gökcisimlerinin çarpması sonucunda regolit oluşur  Ay yüzeyinin oluşumunu etkileyen diğer önemli bir jeolojik süreçi ay denizlerinin oluşumunun temelindeki volkanik etkinliktir  Procellarum KREEP katmanında ısı üreten elementlerin toplanması sonucunda altında kalan mantonun ısınıp sonunda kısmen eridiği düşünülmektedir  Eriyen magmanın bir kısmı yüzeye çıkarak püskürtüldü ve Ay'ın görünen yüzünde bulunan ay denizi bazaltlarını oluşturdu  [5] Ay'ın bu jeolojik bölgesinde bulunan bazaltların çoğu 3,0 - 3,5 milyar yıl önce Imbrian döneminde püskürtüldü  Yine de en eski tarihlenmiş örnekler 4,2 milyar yıla uzanırkenen yeni püskürtüler yalnızca 1,2 milyar yıl önce oluşmuştur  Ay yüzeyinin zamanla değişiklik gösterip göstermediği konusunda bazı anlaşmazlıklar bulunmaktadır  Bazı gözlemciler kraterlerin ortaya çıktığını ya da ortadan kaybolduğunu ya da diğer geçici fenomenlerin oluştuğunu iddia etti  Günümüzde bu iddiaların çoğunun yanılsama olduğu ve farklı ışık koşulları, zayıf astronomik gözlem, ya da yetersiz eski çizimler nedeniyle oluştuğu düşünülmektedir  Yine de gaz çıkması gibi fenomenlerin ara sıra oluştuğu ve bunların iddia edilen geçici ay fenomenlerine sebebiyet vermiş olabileceği bilinmektedir  Geçenlerde, yaklaşık bir milyon yıl önce gazın serbest kalması nedeniyle kabaca 3 km çaplı bir bölgenin yüzey şeklinin değişmiş olabileceği önerilmiştir  Aytaşları Aytaşları iki ana kategoride incelenir; ay denizlerinde ve ay dağlarında bulunan aytaşları  Ay dağlarında bulunan aytaşları üç takımdan oluşur: demir anortosit takım, magnezyum takımı, ve alkali takımı  Demir anortosit takımı taşlar hemen hemen tamamen anortit mineralden oluşmuştur ve ay magma okyanusu üzerinde yüzerek toplanan plajiyoklâzdan geldiğine inanılmaktadır  Radyometrik yöntemlerle demir anortositlerin yaklaşık 4,4 milyar yıl önce oluştuğu bulunmuştur  Magnezyum ve alkali takımı aytaşları asıl olarak mafik plütonik kayaçlardır  Tipi olarak rastlanan kayaçlar dunit, troktolit, gabbro, alkali anortosit ve nadiren de granittir  Demir anortosit takımı aytaşlarıyla karşılaştırıldıklarında bu takımın mafik minerallerinde görece daha yüksek Mg/Fe oranları bulunur  Genel olarak bu kayaçlar önceden olmuş dağlık alan aykabuğuna sonradan girmiştir ve yaklaşık 4,4-3,9 milyar yıl önce oluşmuşlardır  Bu aytaşlarında yüksek oranda KREEP bileşeni bulunur  Ay denizlerinde hemen hemen yalnızca bazalt bulunur  Dünya bazaltlarına benzese de çok daha fazla demir barındırırlar ve su bazlı değişim ürünleri barındırmazlar  Ayrıca çok miktarda titanyum da içerirler  Astronotlar yüzeydeki tozun kar gibi hissedildiğini ve yanık barut koktuğunu bildirmiştir  Toz asıl olarak Ay yüzeyine çarpan göktaşları nedeniyle oluşmuş olan silikon dioksit camından (SiO2) ibarettir  Aynı zamanda kalsiyum ve magnezyum da içerir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Uydumuz Ay |  | 
|  05-20-2009 | #5 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Uydumuz AyYörüngesi ve Dünya ile olan ilişkisi   Apollo 8 görevi sırasında Ay'dan Dünya'nın görünüşü, 24 Aralık 1968  Ay, sabit yıldızlara göre Dünya yörüngesinde her 27,3 günde bir tam tur atar  Ancak Dünya'da kendi yörüngesinde Güneş'in çevresinde döndüğü için AY'ın evrelerinin dönüşümü için biraz daha uzun bir zaman, 29,5 gün gerekir  Diğer gezegenlerin uydularının aksine Ay Dünya'nın ekvator düzlemi üzerinde değil, tutulum düzlemi yakınlarında yörüngededir  Gezegeninin boyutlarına göre Güneş Sistemi içinde en büyük doğal uydudur  (Charon cüce gezegen Plüton'dan daha büyüktür  ) Dünya üzerinde görülen gelgit etkilerinin çoğu Ay'ın kütleçekim alanı nedeniyle oluşmaktadır, Güneş'in etkisi çok azdır  Gelgit etkileri nedeniyle Dünya ie Ay arasındaki ortalama uzaklık her yüzyılda 3,8 m artmaktadır  Açısal momentumun korunumu nedeniyle Ay'ın yarı büyük ekseninin artmasıyla birlikte Dünya'nın dönüşü yüzyılda 0,002 saniye kadar yavaşlamaktadır  Dünya ve Ay sistemi bazen gezegen-uydu sistemi olarak değil de çifte gezegen sistemi olarak değerlendirilir  Bunun nedeni Ay'ın çevresinde döndüğü gezegene göre oldukça büyük olan boyutlarıdır  Ay'ın çapı Dünya'nın dörtte biri, kütlesi de 1/81'idir  Ancak sistemin ortka kütle merkezi yeryüzünün 1  700 km  yani Dünya yarıçapının dörtte biri kadar altında olması nedeniyle bu görüş bazıları tarafından eleştirilmektedir  Ay yüzeyi Dünya'nın onda birinden azdır ve Dünya'nın kara alanının yaklaşık dörtte biri kadardır  1997'de asteroit 3753 Cruithne'nin Dünya ile bağlantılı olağandışı bir atnalı yörünge üzerinde olduğu bulundu  Ancak gökbilimciler bu asteroiti Dünya'nın ikinci doğal uydusu olarak kabul etmemektedir çünkü yörüngesi uzun dönemde kararlı değildir  Daha sonra Cruithne ile benzer yörüngede bulunan Dünya'ya yakın üç asteroit daha bulunmuştur: (54509) 2000 PH5, (85770) 1998 UP1 ve 2002 AA29    Dünya ve Ay'ın görece boyutları ve aralarındaki uzaklık, ışığın yolculuk zamanıyla birlikte ölçekli olarak gösterilmiştir  Dünya ile Ay arasında ortalama yörünge uzaklığında ışığın yüzeyden yüzeye ulaşması için geçen süre 1,255 saniyedir  Dünya ile Ay sisteminin boyutları Güneş'e göre ışık yolculuk zamanı ile kıyaslanabilir  Güneş'in ışıkyuvarından Dünya yüzeyine ışık 8,28 dakikada ulaşır  Gelgit Dünya üzerinde okyanuslarda görülen gelgit Ay kütleçekiminin etkisiyle oluşur  Kütleçekimsel gelgit kuvvetlerinin oluşmasının sebebi Dünya'nın Ay karşısında bulunan yüzünün merkezine ve arka yüzüne göre Ay'ın kütleçekiminden daha fazla etkilenmesidir  Kütleçekimsel gelgit, okyanusları Dünya'nın merkezinde olduğu bir elips şekline esnetir  Bunun etkisi birisi Ay'a doğru bakan yüzde, diğeri de bunun zıt yüzünde oluşan tümsek yani deniz seviyesinin yükselmesi olarak görülür  Dünya kendi ekseni etrafında dönerken bu iki tümsek de Dünya çevresinde bir günde döndüğü için okyanus suları sürekli olarak hareket eden bu iki tümseğe doğru akar  Bu iki tümseğin ve onlara doğru giden büyük okyanus akıntılarının etkisi; Dünya'nın dönüşü nedeniyle okyanus tabanlarında oluşan suyun sürtünme etkisi, su hareketinin eylemsizliği, kara yaklaştıkça sığlaşan okyanus tabanları ve değişik okyanus tabanları arasındaki salınımlar gibi nedenlerle daha da büyür  Ay ile okyanuslar arasındaki kütleçekimsel bağ Ay'ın yörüngesini etkiler  Ay'dan bakıldığında gelgit tümsekleri Dünya'nın dönüşüyle ileriye doğru taşındığından doğrudan Ay'ın karşısında değildir  Kütleçekimsel eşleşme Dünya'nın dönüşünden kinetik enerji ve açısal momentumu emer  Buna karşın Ay'ın yörüngesine açısal momentum eklenir  Bu da Ay'ı daha uzun periyotlu daha yüksek bir yörüngeye iter  Bunun sonucunda da her yıl iki gökcismi arasında ki ortalama uzaklık 3,8 cm  artar  Dünya ile Ay arasındaki gelgit etkilerin önemsiz hâle gelene kadar Ay yavaş yavaş uzaklaşmaya devam edecektir, ve bu durumda yörüngesi kararlı olacaktır  Tutulmalar   1999 güneş tutulması   21 Şubat 2008 ay tutulması Tutulmalar Güneş, Dünya ve Ay tek bir çizgi üzerinde sıralanınca oluşur  Güneş tutulması yeni ay evresinde, Ay Güneş ile Dünya'nın arasında iken oluşur  Buna karşın ay tutulması dolunay evresinde Dünya Güneş ile Ay'ın arasında olduğunda oluşur  Ay'ın yörüngesinin Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesine nazaran yaklaşık 5° eğik olması nedeniyle her yeni ay ve dolunayda tutulmalar olmaz  Bir tutulmanın olması için Ay'ın her iki yörünge düzleminin kesişimine yakın bir yerde olması gerekir  Ay ve Güneş tutulmalarının zamanlamaları yaklaşık 6  585,3 günlük (18 yıl 11 gün 8 saat) bir periyota sahip olan ve Babilliler zamanında bulunan Saros çevrimi ile belirlenebilir  Ay'ın ve Güneş'in Dünya'dan görülen açısal çapları değişimlerle üstüste gelebildiği için hem tam hem de yarım güneş tutulması oluşabilmektedir  Tam güneş tutulmasında Ay Güneş diskini tamamen kapatır ve güneş koronası çıplak gözle görünür hâle gelir  Ay ile Dünya arasındaki uzaklık zamanla az da olsa arttığı için Ay'ın açısal çapı azalmaktadır  Bu yüzlerce milyon yıl önce Ay'ın tutulmalarda Güneş'in açısal çapı da değişmezse Ay artık Güneş diskini tamamen örtemeyecek ve yalnızca yarım tutulma oluşacaktır  Tutulma ile ilgili bir başka fenomen örtülmedir  Ay sürekli olarak gökyüzünde 1/2 derece genişliğinde dairesel bir alanı kaplar  Parlak bir yıldız ya da gezegen Ay'ın arkasından geçerse örtülür yani gözden kaybolur  Güneş tutulması Güneş'in örtülmesidir  Ay Dünya'ya yakın olduğu için tek tek yıldızların örtülmesi aynı zamanda ve her yerden görülemez  Ay yörüngesinin yalpalaması sonucu her yıl farklı yıldızlar örtülür  En son ay tutulması 20 Şubat 2008'de olan tam tutulmadır  Güney Amerika ve Kuzey Amerika'nın çoğu yerinden 20 Şubat'ta gözlemlenen tutulma Batı Avrupa, Afrika ve Batı Asya'dan 21 Şubat'ta gözlemlenmiştir  En son güneş tutulması 11 Eylül 2007'de olmuş ve Güney Amerika ile Antarktika'nın bazı bölümlerinden gözlemlenebilmiştir  Bir sonraki güneş tutulması 1 Ağustos 2008'de olacaktır  Gözlem En parlak olduğu dolunay evresinde Ay'ın görünür kadir derecesi yaklaşık −12,6'dır  Kıyaslanacak olursa Güneş'in görünen kadir derecesi −26,8'dir  Ay'ın dördün evrelerinde parlaklığı dolunay evresindeki parlaklığının yarısı değil ancak onda biridir  Bunun nedeni Ay yüzeyinin mükemmel bir Lambert yansıtıcısı değildir  Dolunay iken gözlemcinin arkasından gelen ışık nedeniyle olduğundan parlak görünen Ay diğer evrelerde yüzeye düşen gölgeler nedeniyle yansıtılan ışığın miktarı azalır  Ay ufka yakınken daha büyük olarak görünür  Bu tamamen psikolojik bir etkidir  Aslında Ay ufka yakın iken gökyüzünde en yüksek olduğu konumundakinden yaklaşık 1,5 daha küçüktür  Ay düşük albedosuna rağmen gökyüzünde oldukça parlak bir gökcismi olarak görünür  Ay Güneş Sistemi'nde bulunan en kötü yansıtıcıdır ve üzerine düşen ışığın yalnızca %7'sini yansıtır  Bu oran bir parça kömürün yansıtma oranı ile hemen hemen aynıdır    Ay çevresinde görünen hâle Görsel sistemlerde renk istikrarı bir nesnenin rengiyle etrafındakilerin rengi arasındaki ilişkiyi ayarlar, dolayısıyla da görece karanlık olan gökyüzünde Güneş'in aydınlattığı Ay parlak bir nesne olarak algılanır  Ay'ın gün içinde ulaştığı en yüksek nokta değişiklik gösterir ve Güneş ile aynı sınırlarda dolaşır  Ayrıca Dünya üzerindeki mevsime ve Ay'ın evrelerine göre değişir  Kış mevsiminde dolunayda en yüksek noktaya ulaşır  Ayrıca 18,6 yıllık düğüm çevriminin de etkisi vardır  Ay yörüngesinin yükselen düğüm noktası ilkbahar noktasındaysa ay yükselimi 28° kadar yükselebilir  Bunun sonucunda 28 derece enlemlere kadar Ay tepe noktasına çıkar  Yaklaşık dokuz yıl kadar sonra yükselim yalnızca 18° kuzey ve güney enlemlere ulaşacaktır  Ayçanın yönü de gözlem noktasının enlemine bağlıdır  Ekvator'a yakın yerlerde bir gözlemci Ay'ı sandal gibi görebilir  Güneş gibi Ay'da bazı atmosferik etkilere neden olabilir  Bunların arasında 22°'lik hâle halkası ve ince bulutlar arasından görünen daha küçük korona halkaları sayılabilir  Keşif Ay gözleminde ilk adım teleskobun keşfiyle atılmıştır  Bu aleti iyi kullanan Galileo Galilei Ay yüzünde bulunan dağları ve kraterleri gözlemledi  Soğuk Savaş ile kaynaklanan Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki uzay yarışı Ay üzerindeki ilginin giderek artmasına neden oldu  Fırlatıcı yetenekleri izin verir vermez hem alçak uçuş hem de çarpma/iniş görevleri için insansız sondalar uzaya gönderildi  Sovyetler Birliği'nin Luna programı Ay yüzüne insansız uzay araçları ile ulaşmayı başaran ilk program olmuştur   Yerçekimini yenip Ay'ın yanından geçmeyi başarabilen ilk insan yapımı nesne Luna 1 uzay sondası olmuştur  1959 yılında Ay yüzüne çarpan ilk insan yapımı nesne Luna 2, ve Ay'ın öteki yüzünün fotoğraflarını çeken ilk uydu da Luna 3 olmuştur  1966 yılında Ay yüzeyine başarılı bir yumuşak iniş yapan ilk uzayaracı Luna 9 ve Ay yörüngesine giren ilk uzayaracı da Luna 10 olmuştur  [1] Ay yüzeyinden örnekler üç Luna uçuşu (Luna 16, Luna 20, ve Luna 24) ile 11'den 17'ye kadar (Apollo 13 hariç) Apollo görevleri ile Dünya'ya getirilmiştir  Ay yüzeyine 1969 yılında ilk insanların inmesi uzay yarışının doruk noktasını oluşturmuştur  Neil Armstrong, ABD uçuşu Apollo 11'in komutanı olarak Ay'da yürüyen ilk insan oldu  Ay'da ilk adımını 21 Temmuz 1969 tarihinde saat 02:56'da (UTC) attı  1960'ların başında özellikle yüzel erime kimyası ve atmosfere yeniden giriş konularında olduğu gibi önemli teknolojik gelişmeler Ay yüzeyüne iniş ve geri dönüşü mümkün kılmıştır  Apollo uçuşlarının tamamında bilimsel ölçüm aletleri Ay yüzeyine yerleştirildi  Uzun süreli ALSEP (İngilizce: Apollo lunar surface experiment package - Apollo ay yüzeyi deney paketi) istasyonları Apollo 12, 14, 15, 16, ve 17 iniş sahalarına yerleştirildi  Apollo 11 uçuşuyla EASEP (İngilizce: Early Apollo Scientific Experiments Package - Erken Apollo bilimsel deney paketi) adı verilen geçici istasyon yerleştirilmiştir  ALSEP istasyonlarında ısı akış sondaları, sismometrelr, manyetometreler, ve küp köşeli retroreflektörler bulunmaktaydı  Bütçe sorunları nedeniyle 30 Eylül 1977'de Dünya'ya bilgi iletimi kesilmiştir  Ay laser mesafe ölçüm araçları pasif ekipmanlar olduğu için hâlâ kullanılmaktadır  Dünya üzerindeki istasyonlardan yönetilen ölçümler sonucu birkaç santimetrelik hassasiyetle ay çekirdeğinin boyutları belirlenebilmektedir  14 Aralık 1972'de Apollo 17 uçuşunun bir parçası olarak Ay üzerinde yürüyen Eugene Cernan'dan beri başka bir insan Ay üzerinde yürümemiştir    20 Temmuz 1969'da ilk Ay üzerine iniş sırasında Neil Armstrong tarafından fotoğrafı çekilen astronot Buzz Aldrin  1960'ların ortasından 1970'lerin ortasına kadar Ay yüzüne ulaşan yaklaşık 65 farklı uçuş görevi yapılmıştır  Bunların sonuncusu 1976 yılındaki Luna 24'tür  Bunları yalnızca 18'i kontrollü olarak Ay yüzeyine inmiş, ve dokuzu geriye dönerek ay taşı örnekleri getirmiştir  Daha sonra ise Sovyetler Birliği Venüs ve uzay istasyonlarına ilgisini çevirirken, ABD Mars ve ötesi ile ilgilenmeye başladı  1990 yılında Japonya Hiten uzayaracını Ay yörüngesine oturtarak bunu başaran üçüncü ülke oldu  Uzayaracı Hagormo adlı küçük bir sondayı yörüngede bıraktı ama vericinin arıza yapması nedeniyle uçuş görevinden bilimsel olarak daha fazla yararlanılamadı  1994 yılında Clementine uçuş görevini gönderen ABD tekrar Ay ile ilgilenmeye başladı  Bu görev ile birlikte Ay'ın ilk küresel topoğrafik haritası ve ay yüzeyinin ilk mmultispektral görselleri elde edildi  Bunu 1998 yılındaki Lunar Prospector uçuş görevi izledi  Lunar Prospector 'da bulunan nötron spektrometresi ay kutuplarında fazla hidrojen varlığını gösterdi  Bunun nedeni sürekli olarak gölge altında kalan kraterlerde bulunan regolitin üst bir kaç metresinde su buzunun varlığı olabilir  Avrupa uzayaracı Smart 1 27 Eylül 2003'de fırlatıldı ve 15 Kasım 2004'den 3 Eylül 2006'ya kadar Ay yörüngesinde kaldı  14 Ocak 2004'te ABD Başkanı George W  Bush 2020 yılından itibaren Ay'a insanlı uçuşların yapılmasını öngören bir plan yapılmasını istedi  NASA, ay kutuplarından birinde kalıcı bir üssün kuruluşunu planlamaktadır  Çin Halk Cumhuriyeti Ay araştırmaları için istekli olduklarını Chang'e programını başlatarak gösterdi  İlk uzayaracı Chang'e-1 24 Ekim 2007'de fırlatıldı  Lunar Reconnaissance Orbiter uçuşunu 2008'de yapacaktır  Rusya'da dondurulmuş olan Luna-Glob projesine tekrar başlamayı ve 2012 'de Ay yüzeyine iniş yapmayı düşünmektedir  Hindistan, Şubat 2008'de Chandrayaan I ve bunu takip edecek olan 2010 ya da 2011'de Chandrayaan II ile değişik insansız uçuş yapma niyetindedir  Bu ikinci uçuşta robotik bir ay aracı da planlanmaktadır  Hindistan aynı zamanda 2030 yılında Ay'a insanlı bir uçuş yapmak istediğini de belirtmiştir  ABD 13 Eylül 2007'de duyurulan Google Lunar X Prize (Google Ay X Ödülü) özel sektör tarafından finanse edilen Ay araştırmalarını artırmayı amaçlamaktadır  X Ödülü Vakfı, Ay üzerine robotik bir ay aracı gönderebilecek olan ve diğer bazı kriterlere uyacak olan herhangi bir kişiye 20 milyon dolar önermektedir  14 Eylül 2007'de Japan Aerospace Exploration Agency (Japon Uzay Araştırma Ajansı) High Definition kamera ve iki küçük uydu ile donatılmış olan SELENE adlı uzayaracını fırlattı  Uçuşun bir yıl sürmesi beklenmektedir   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : Uydumuz Ay |  | 
|  05-20-2009 | #6 | 
| 
[KAPLAN]
 |   Cevap : Uydumuz Ayİnsan kavrayışı  Johannes Hevelius'un Ay haritası (1647) Ay birçok sanat ve edebiyat eserine konu olmuş ve sayısız başkalarına da ilhâm kaynağı olmuştur  Görsel sanatlar, sahne sanatları, şiir, yazın ve müzik için bir motif oluşturur  İrlanda'da Knowth'da bulunan 5  000 yıllık kaya üzerinde kazılı bulunan ve Ay'ı tasvir ettiği düşünülen eser keşfedilen en eski eserdir  Birçok tarihöncesi ve antik kültürde Ay'ın tanrı olduğuna ve diğer doğaüstü fenomenlerin kaynağı olduğuna inanılırdı  Ay üzerindeki astrolojik görüşler günümüzde de yaygındır  Batı uygarlığında Ay hakkında bilimsel açıklama getiren ilk kişi Yunan filozof Anaxagoras olmuştur  Anaxagoras Güneş ve Ay'ın dev küresel kayalar olduğunu ve Ay'ın Güneş'in ışığını yansıttığını öne sürmüştür  Gökyüzü hakkında tanrıtanımaz görüşleri tutuklanmasına ve sürgüne gönderilmesine neden olmuştur  Aristo'nun evren tanımında Ay değişken elementler (toprak, su, hava ve ateş) alanı ile Eter'in ölümsüz yıldızları arasındaki sınırı oluşturur  Bu ayrım yüzyıllar boyunca fiziğin bir parçasını oluşturmuştur   Ay , Venüs kuşağına karşı  Orta Çağ'a gelindiğinde, teleskobun keşfinden önce bir çok kişi Ay'ın bir küre olduğunu kabul etti ancak "tamamen pürüzsüz" olduğuna inanılıyordu  [67]Siderus Nuncius adlı kitabında Ay'ın ilk teleskobik çizimlerini yayımladı ve ay yüzeyinin pürüzsüz olmadığını, dağlar ve kraterlerden oluştuğunu yazdı  Daha sonra 17  yüzyılda Giovanni Battista Riccioli ve Francesco Maria Grimaldi Ay'ın bir haritasını çizerek bir çok kratere günümüzde bilinen adlarını verdi  1609'da, Galileo Galilei, Haritalarda Ay yüzeyinin karanlık bölümleri maria(tekil mare) ya da denizler ve açık bölümleri terrae ya da kıtalar olarak belirtilmiştir  Ay üzerinde bitki örtüsünün varlığı ve yaşam olabileceği düşüncesi 19  yüzyılın başlarına kadar önemli gökbilimciler tarafından bile dikkate alınmıştır  Parlak yüksek bölgeler ile koyu denizler arasındaki kontrast değişik kültürler tarafında Ay'daki adam, tavşan, buffalo ve bunun gibi çeşitli modellemelere yol açmıştır  1835'te Büyük Ay Aldatmacası birçok insanı Ay üzerinde egzotik hayvanların yaşadığına inandırmıştır  Hemen hemen aynı zamanlarda (1834–1836 arasında) Wilhelm Beer ve Johann Heinrich Mädler dört ciltlik Mappa Selenographica 'yı ve 1837'de Der Mond adlı kitabı yayımlamaktaydı  Bu eserler Ay üzerinde su ve atmosfer olmadığını belirtiyordu  Ay'ın öteki yüzü 1959'da Luna 3 uzay sondası fırlatılana kadar bilinmiyordu  1960'larda Lunar Orbiter programı tarafından haritası çıkarılmıştır  Yasal durumu Her ne kadar 1959 yılında Luna 2 ve bunu izleyen diğer inişlerde bir çok Sovyetler Birliği bayrağı ile ABD bayrağı Ay yüzüne sembolik olarak dikilmişse de günümüzde Ay yüzeyi üzerinde hiç bir ulus hak iddia etmemektedir  Rusya ve ABD Ay'ı uluslararası sular ile aynı statüye koyan (res communis) Dış Uzay Anlaşması'nın taraflarıdır  Bu anlaşma aynı zamanda Ay'ın yalnızca barışçıl amaçlar için kulllanılmasını emreder ve askerî üsler ile kitle imha silahlarını yasaklar  Ay kaynaklarının herhangi bir ülke tarafından tek başına kullanılmasını kısıtlayan ikinci bir anlaşma olarak Ay Anlaşması önerilmiştir ama uzay yolculuğuna çıkabilen ülkelerden hiçbiri bu anlaşmayı imzalamamıştır  Çeşitli kişiler Ay üzerinde tamamen ya da kısmen hak iddia etse de bunlar dikkate alınmamıştır  Kaynak 
 | 
|   | 
|  | 
|  |