Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
felsefe, skolastik

Skolastik Felsefe

Eski 05-18-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Skolastik Felsefe



Skolastik Felsefe

Ortaçağın ilk döneminde hâkim olan felsefe, Yeniplatoncu renk taşıyan bir Hıristiyan felsefesidir Ortaçağ felsefesi İlkçağ felsefesinden özellikle bir noktada ayrılır Ortaçağa has olan felsefeye "Skolastik" denir Skolastik, “okul bilimi” anlamına gelir (latince schola=okul); çünkü bu dönemin felsefesi gerçeği aramaktan çok, okul "öğretilen" bilgilerden ibaretti

Ortaçağ yani manastır okullarında "yedi özgür sanat" denilen şu dersler okutuluyordu: Gramer, astronomi, müzik, hitabet, dialektik (mantık), aritmetik, geometri Bu öğretimin tacını da, doğal olarak ilahiyat (teoloji) oluşturuyordu Bir kez daha vurgularsak: Skolastiğin amacı araştırma değil, "eğitim ve öğretim"dir

Hemen tüm Ortaçağ felsefesinin skolastik, yani bir "okul sistemi" olduğunu söyleyebiliriz Bunun için Ortaçağ filozofları kendilerini araştırıcı değil, hoca sayar Çünkü Ortaçağ filozofları gerçeğe; "zaten", sahip olduklarına inanıyorlardı Bunun için de ayrıca gerçeği aramaya gerek görmüyorlardı
Onlara göre gerçek aslında dinin dogmalarında belirlenmiştir Yapılacak tek şey, bu dogmaları bir "sistem" halinde düzenlemek, yani aklın kavrayabileceği bir duruma getirmektir Sistemleştirilen dogmalar, daha sonra okulda gençlere "bilgi" olarak aynen aktarılır Batıda, özellikle Lâtin Avrupa'da, felsefe eğitimi medreselerde yapılırdı Hocalar da rahiplerdi Ortaçağ felsefesinin karakteristik özelliği, skolastik oluşudur

Oysa İlkçağda, birbirleriyle uğraşan "çeşitli ve değişik sayıda" akımlar vardı İlkçağ felsefesi bize düşünce sistemlerinin zengin bir çeşitlemesini sunar: Materyalizm, idealizm, septisizm, dogmatizm gibi birbirlerine karşı akımların Antik dönemde ortaya çıkarak yan yana yaşadıklarını görüyoruz

Ortaçağda bu çeşitlenme artık kaybolmuştur Skolastik, Ortaçağ felsefelerinin hemen hepsinin temel karakterini oluşturur Sonra; İlkçağ filozofları, düşünce yapıtlarının "yapıcıları" olarak anlaşılıyordu Buna karşın Ortaçağ filozofları kendilerini "aynı sistem üzerinde birlikte çalışan" düşünürler olarak algılarlar Ortaçağ filozoflarının üzerinde anlaşamadıkları "tek" bir sorun vardı: Bu da, Antik dönemden miras kalmış olan "tümeller sorunu"ydu Tümel kavramların realitesi konusu, tartışmaların kaynağını oluşturmuştur Bu sorun Eflâtun'dan bu yana süregelmiştir

John Scotur Erigena: Eriugena'ya göre doğanın, birbirinden ayrı olan, dört alam vardır Önce yaratılmamış olan, fakat kendisi yaratan doğa, yani "Tanrı" vardır Eriugena yaratmayı Yeni Eflâtunculuktaki gibi anlar Tanrıdan, Eflâtun'un idealerini içeren doğa oluşmuştur

Bu ikinci alanda tüm varlıkların başlangıçsız ve sonrası olmayan örnekleri bulunur Doğanın bu ikinci alam Tanrı tarafından yaratılmıştır Ancak, kendisi de, yaratma gücüne sahiptir Çünkü doğanın bu bölümünü oluşturan ideler eşyanın meydana gelmesine neden olur Doğanın üçüncü alanını, yaratılmış olan ve kendileri yaratmaktan yoksun bulunan "cisimler" oluşturur Son olarak, doğanın bütününde ya da çeşitli alanlarında, yaratılmamış ve artık kendisi de yaratmayan doğaya; yani Tanrıya, sonunda gerçekleşecek olan, yeniden kavuşma "eğilim"i vardır Eriugena'nın düşüncesine göre, Tanrı doğanın yalnız başında değil, sonunda da bulunur Yani evren, Tanrıdan başlayıp yine Tanrıya ulaşan bir devir hareketidir Doğanın tüm amacı, dönüp dolaşıp sonunda yeniden Tanrıya ulaşmaktır

Bir cisme bir sıfat yüklediğimiz zaman, aynı zamanda, bu cismin bu niteliğin karşıtı olanlarını dışında bıraktığını söylemiş oluruz Söz gelişi tebeşire beyazdır demek, aynı zamanda, tebeşir siyah değildir demektir de Ancak Tanrı konusunda böyle bir yargıda bulunamayız Çünkü Tanrının var olduğunu bile söyleyemeyiz, zira Tanrı, aynı zamanda, her şeyin içinde kaybolduğu bir uçurumdur da

Anselmus: Anselmus doğa ile hiç ilgilenmez, ruhtan çok az söz eder, onun tüm görüşleri Tanrı düşüncesi etrafında toplanmıştır Onun için Tanrı tüm varlığın ağırlık merkezidir Anselmus'un tüm çabası kutsal vahiy olan dogmaları savunmak ve temellendirmektir Oysa iki yüzyıl sonra, Skolastiğin parlak döneminde tümüyle başka bir görüntüyle karşılaşacağız

Anselmus'un tipik temsilcisi olduğu Skolastiğin ilk döneminden parlak dönemine geçiş, "Aristo "nün eserlerinin tanınması ile mümkün olmuştur Aristo'nun eserleri İslâm felsefesi aracılığı ile öğrenilmiştir Yani bu eserler Arapça çevirilerinden Lâtinceye çevrilmiştir Aristo'nun eserleri "doğa" konusundaki ilginin yeniden uyanmasına neden olmuştur Henüz Skolastiğin ilk döneminde yaşayan Anselmus, doğa konusuna hemen hemen hiç ilgi göstermemiştir Oysa Skolastiğin parlak döneminde, söz gelişi Aquino'lu Thomas da, doğaya ait geniş bir ilgiye, Aristo'ya göre ayarlanmış bir doğa felsefesinin var olduğuna tanık oluyoruz

Skolastiğin bu iki dönemi arasında başka bir farklılık daha oluşmuştur İlk dönemin temsilcisi olan Anselmus, Kilisenin tüm dogmalarını akla uygun duruma getirmek isteyen tam imanlı bir Hıristiyan'dır Skolastiğin parlak dönemi, iman ile kabul edilmesi gereken dogmalarla, akıl ile aydınlanması mümkün olan dogmalar arasında bir ayırım yapar

Peter Abelard: Roscelinus'un öğrencisi olan Abelard hocasının isimciliğini (nominalizmini) daha ılımlı ve yumuşak şekilde temsil etmiştir Abelard Ortaçağın en ünlü ve çok okunan yazarlarındandır Özellikle Heloise ile olan talihsiz aşkı, kendisini tümden imlendirmiştir

Abelard bize "skolastik metodu" en güzel biçimde anlatır ve açıklar: "Bilimsel bir konu nasıl incelenmelidir?" diye soran Abelard, bu soruya şöyle yanıt veriyor: Önce konu edilen sorun ile ilgili tüm otoritelerin, yani Kilise Babalarının, Eflâtun'un ve Aristo'nun düşüncelerini bir araya toplamak gerektir Daha sonra bu düşüncelerin birleştikleri ve ayrıldıkları noktaları belirlemek gerekir Bu da yapıldıktan sonra görülür ki, otoritelerin düşünceleri, temelde birbirlerine uygundur Abelard bu açıklaması ile skolastik metodu gerçekten çok doğru bir şekilde vurgulamıştır Skolastik, gerçeği otoritelerde ve kitaplarda aramaktadır

Gerçeğin doğrudan yapılacak gözlemlerle bulunacağını kabullenmez Ayrıca otoritelerin ana düşüncelerde uyuştukları, bir ayrılık varsa, bunun temelde değil de ayrıntılarda olduğuna inanır Abelard skolastik metodu incelediği eserine "Evet ve Hayır" gibi dikkat çekici bir isim veriyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Skolastik Felsefe

Eski 12-20-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Skolastik Felsefe



Skolastik Felsefe


Dinsel inançların felsefi bilgi ile temellendirilmeye çalışıldığı bir düşünce sistemidir "Skolastik" teriminin kökeni Latince'de "okul" anlamına gelen schola sözcüğüdür
Felsefe tarihinde dinlerin, özellikle de Hı-ristiyanlık'ın düşünce sistemleri ve filozoflar üzerinde derin etkisi oldu Ortaçağda Hıristiyan inançları ile felsefe sorunları arasında ilişki kuruldu Bu çağın başlarında büyük piskoposlar ve Hıristiyan bilginleri hem dinsel hem de düşünsel alanda etkiliydiler "Kilise Babalan" olarak adlandırılan bu kişilerin yanı sıra, 11 yüzyıldan başlayarak, felsefe eğitimi almış ilahiyatçı ve filozoflar da etkili olmaya başladı Eski Yunan ve Roma felsefesinden aktarılan düşünce ve yöntemler dinsel inançları temellendirmek için kullanıldı





Skolastik felsefede filozoflar eğitim için gerekli gördükleri bazı temel araçlar geliştirdiler Öğretmenin düşüncelerini öğrencilere aktarmak için ders (lectio) vermesi, karşılıklı tartışma (disputatio) ve onlara gerçekliğe ilişkin kapsamlı bir bakış açısı (summa) kazandırması, temel bir eğitimde gerekli olan aşamalardı

Skolastik filozoflar eğitimin amacı ve yöntemi konusunda genellikle aynı görüşteydiler, ama öğretiye ilişkin olarak ayrıldıkları bazı noktalar vardı 11 yüzyılda Skolastik felsefede Fransız din bilgini ve filozof Pierre Abelard' m (1079-1142) mantık yöntemleri etkili oldu Bu arada Arap filozoflardan İbn Rüşd ve İbn Sina'nın yapıtları Avrupa'da Aristo'nun görüşlerinin yaygınlaşmasına yol açtı Avrupalıların ikinci elden öğrendiği bu görüşler batı felsefesinin gelişimini etkiledi Aynı dönemlerde Aquino'lu Aziz Tommaso'nün (1224-74) görüşleri de Skolastik felsefe üzerinde etkili oldu Akla dayalı çıkarımlar ve mantıksal tutarlılık önem kazandı Hıristiyan ilahiyatı vaaz ve Kutsal Kitap yorumları yerine, bilimsel savlarla temellendirilmeye çalışıldı

Tommaso'nün öğrencileri öğretmenlerinin başyapıtı olarak kabul edilen Summa Theologica'yı (1265-73; "İlahiyat Toplu Yapıtı") ön plana çıkardılar Bundan sonra uzunca bir süre bu yapıt üzerine yazılan yorumlar Skolastik felsefe geleneği içinde önemli bir yer tuttu

15 ve 16 yüzyıllarda Hıristiyanlık içinde gelişen karşıt görüşler Skolastik felsefeyi de etkiledi Önce Almanya'da etkili olmaya başlayan Protestanlık için Skolastik felsefe, felsefi bilgiye katkısı olmayan bir oyundu Ama Katolikler getirdikleri yeni yorumlarla bu felsefeye sıkı sıkıya bağlı kaldılar

Skolastik felsefe 17 yüzyılda da bazı ilahiyatçıların yapıtlarıyla etkisini sürdürebildi 18 ve 19 yüzyılda gerilemeye başladı Yeniçağ felsefesinin önemli düşünürleri bu tür felsefenin felsefi bilginin gelişimi açısından zararlı olduğunu ileri sürdüler Skolastik felsefe eğitimi vermeyi sürdüren okullar kendi içlerine kapalıydı Bu okullarda Latince olarak yapılan öğretim, ezberciliğe dayanan bir eğitim sisteminin gelişmesine yol açtı
19 yüzyılda yeni yorumlarla Yeni Skolastik felsefe adı altında bir sistem gelişti Ama çağdaş felsefe ile bağlar kurmaya çalışan bu girişim Skolastik felsefeyi canlandırmaya yeterli olmadı

20 yüzyılda bazı düşünürlerin çabalarıyla Skolastik felsefenin felsefe tarihi içindeki yeri belirlenmeye çalışıldı Bir anlamda bu çabalarla Skolastik felsefe yeniden saygınlık kazandı

Felsefi bilgiyi dine bağımlı kıldığı ve dinsel açıklamaları felsefi temellere dayandırdığı için, Skolastik felsefe felsefi bilginin gelişmesini olumsuz yönde etkilemiştir Ama, rasyonel ve mantıksal kesinliği düşünmenin aracı haline getirmesi olumlu bir yanı olarak görülebilir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.