Yazı - Yazının Bulunuşu Ve Gelişimi - Yazının Tarihçesi |
09-08-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yazı - Yazının Bulunuşu Ve Gelişimi - Yazının TarihçesiYazı - Yazının Bulunuşu ve Gelişimi - Yazının Tarihçesi Yazı - Yazının Bulunuşu ve Gelişimi - Yazının Tarihçesi Yazı, belirli bir yapısal düzeyde, dile dair görsel işaretlerin kullanıldığı bir tür iletişim aracı[1] Bu tanım prensipte yazının düşüncelerin değil, "dilin" bir temsili olduğu olgusuna dikkat çeker Zira konuşma dili çeşitli yapısal seviyelerden (cümle, kelime, hece ve fonem [ses birimi]) meydana gelir ve herhangi bir yazı sistemi bu seviyelerden genellikle "sadece birini" temsil eder[1] Gerçekten de yazının tarihine bakıldığında insanların bu farklı yapısal düzeyleri deneyerek; çok farklı sosyal fonksiyonları karşılayabilecek, pratik, genelgeçer ve ekonomik bir yazma sistemi geliştirmeye çalıştıkları görülür Yazı, sıklıkla, bir dildeki sözleri temsil eden semboller sistemi olarak tarif edilir Sözler kalıcı değilken yazı somut bir varlıktır ve sonsuza kadar muhafaza edilebilir Hem konuşma hem de yazma bir dilin yapısal özelliklerine bağımlıdır Bunun bir sonucu olarak belirli bir dildeki yazı, o dilin oral (konuşulan) formunun yapısal özelliklerine aşina olmayan bir kimse tarafından okunamaz[1] Bununla birlikte yazı sadece sözlerin kağıda dökülmesi değildir; bazen dilin edebî veya bilimsel kullanımlarından doğan çeşitli özel formlarının da sembole dönüştürülmesidir ki bunlar her zaman sözlü olarak ifade edilemeyebilirler[1] Aynı dili konuşan bir toplumda, yazılı dil aynı zamanda özel bir diyalekttir ve genellikle birden fazla sayıda yazılı diyalekt vardır Akademisyenler bunu yazının konuşmadan ziyade dil ile ilişkili olmasına bağlarlar[1] Bunun bir sonucu olarak sözlü ve yazılı dil birbirlerinden farklı biçim ve fonsiyonlara sahip olacak şekilde evrimleşebilir Bu alternatif ilişki genellikle aşağıdaki tabloda görüldüğü şekilde ifade edilir: yazma ^ konuşma ^ yazma < dil > konuşma Tarihçe [değiştir] MÖ 26 yüzyıla ait bir Sümer tableti Tablette bir başrahibeye göreve seçildiği gün verilen hediyelerin bir listesi görülmektedir Arkeolojik bulgular ışığında Sümer yazı sistemi "bilinen" en eski yazı sistemidir[1] Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanırlardı Bu kayıtları tutarken bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme sorunu doğmuştu Bunun üzerine kişi isimlerinin heceler nesne adlarına benzetilerek ilgili nesnenin resimleri çizildi Kısa zamanda o nesnelerin işaretleri nesneyi değil, o nesnenin adındaki sesleri belirtmeye başladı Bu şekilde, hecelerin seslerini simgeleyen işaretler kullanılarak kayıtlar tutuldu Böylece zamanla günlük konuşmaların seslerini belirten işaretler ortaya çıkmış oldu Ancak insanlar yazıyı birdenbire öğrenmediler Önce mağara duvarlarına, kaya ve taşlara yaşadıkları olayları anlatan resimler yaptılar Bu resimlere çok eski çağlardan kalma mağaralarda bugün bile rastlanmaktadır Ancak bu resimler tam anlamıyla birer yazı niteliği taşımamaktaydı Zamanla bu resimlerin gelişmesiyle ideografik yazı şekli ortaya çıktı Olaylar yine resimlerle belirtiliyor ancak resimler, kendisini değil de anlamını tanımlıyordu Örneğin bir kuş resmi "uçmak" eylemini anlatmak için yapılmıştı Kuşu anlatmak için değil Mısırlılar, bu resimlerle yazının her iki şeklini de genişletip basitleştirdiler Böylece resimle yazı, binlerce yıl içinde değişe değişe yazıya döndü Buna hiyeroglif yazısı denmektedir Mısır hiyeroglifinde üç binden fazla işaret olduğu tespit edilmiştir Bu yazı resimlerden kurtulamadığı için alfabeye geçememiştir Hititler ve Persler, yazılarını kilden tuğlalar üzerine ucu sivri bir çubukla yazarlardı Onun için yazıları çok ince, çivi biçiminde çizgilere benzerdi Bu nedenle kullandıkları yazıya "çivi yazısı" adı verilmiştir Çinliler hiyeroglifleri bütün uluslardan önce kullanmışlardı En eski Çin yazıları MÖ 1766'da görülmektedir MS 200'de ise son şeklini bulmuştur Bundan sonra bazı mahallî değişikliklere uğramıştır Ancak, büyük bir değişiklik göstermemiştir Çinliler bugün de hiyeroglif yazıyı kullanmaktadırlar Fenikeliler, Suriye'nin sahillerine yerleşmişlerdi Ülkeleri tarım bakımından yetersiz olduğundan denizcilik ve ticaretle uğraşmışlardı Bu nedenle ticaret yaptıkları ülkelerin uygarlıklarını incelemişler ve yaymışlardı Bunun sonucunda 26 harften meydana gelen bir yazı, daha doğrusu bir alfabe doğdu Bu alfabe, Yunanistan'dan İtalya'ya geçti Oradan da bütün Avrupa'ya yayıldı Çoğu tarihçiye göre tarih çağları, yazının bulunması ile başlar[kaynak belirtilmeli] Çünkü insanların yaşadıkları olaylar yazının bulunması ile kayda alınmış ve bununla birlikte günümüze kadar korunmuştur MÖ 26 yüzyıla ait bir Sümer tableti Tablette bir başrahibeye göreve seçildiği gün verilen hediyelerin bir listesi görülmektedir |
|