Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdulmuttalibin, dedesi, hayatı, muhammedin

Hz Muhammed'in Dedesi Abdulmuttalibin Hayatı

Eski 09-08-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz Muhammed'in Dedesi Abdulmuttalibin Hayatı



Hz Muhammed'in Dedesi Abdulmuttalibin Hayatı
Hz Muhammed'in Dedesi Abdulmuttalibin Hayatı

PEYGAMBERİMİZ DEDESİ ABDÜLMUTTALİB`İN HİMÂYESİNDE

Altı yaşında iken annesini kaybeden Peygamber Efendimizi yaşlı dedesi Abdülmuttalib himayesine aldı
Kureyş`in reisi Abdülmuttalib de nur-u Ahmedî`den nasibini almıştı O nur kendisine çok üstün meziyet ve sıfatlar kazandırmıştı Uzun boyu, büyükçe başı ve heybetli görünüşüne; parlak yüzü, tatlı sözü, utangaçlığı, nezaket ve üstün ahlâkı bir başka güzellik katmıştı Sabırlı, akıllı, anlayışlı, mert ve cömertti Yoksul insanların karınlarını doyurmaktan büyük zevk alırdı Hatta bu cömertliğini, bu yardımseverliğini hayvanlardan bile esirgemezdi Dağ başlarında aç susuz kalan kurdu, kuşu da düşünürdü
Cahiliye karanlıkları arasında aydınlık yoldan ayrılmayan bahtiyarlardan biri idi Allah`a bağlı idi ve âhirete inanırdı Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun mutlaka yerine getirirdi Nitekim, Cenâb-ı Hakka verdiği sözü yerine getirmek için, en çok sevdiği oğlu Abdullah`ı bıçağın altına yatırmaktan bile çekinmemişti Kureyşliler müdahale etmeselerdi, onu kurban edecekti
Cahiliye devrinin çirkin âdetlerinden uzak durduğu gibi, başkalarını da bunları yapmaktan menederdi O zamanın zalim bir âdeti olan kız çocuklarını diri diri toprağa gömmekten halkı sakındırırdı Şaraptan, zinadan her zaman kaçınırdı Bütün gücüyle Mekke`de zulme, haksızlığa meydan vermemeye çalışırdı
Misafir ağırlamaktan da büyük haz duyardı Akrabalarıyla yakından ilgilenir, onlara şefkat ve merhamet gösterirdi Bu büyük vasfı sebebiyle Kureyşliler ona "İkinci İbrahim" derlerdi
Ramazan ayı girince Hirâ Mağarasında inzivâa çekilip ibadetle meşgul olurdu Bunu ilk defa âdet eden de kendisi idi
Yaşlı dede aynı zamanda çocuk sevgisi, torun sevgisi nedir biliyordu Hele torunu Kâinatın Efendisi gibi pırıl pırıl bir çocuk olunca, artık sevgisinin sözü mü olurdu?
Gerçekten Abdülmuttalib, etrafa nur saçan torununu canı gibi seviyor, şefkatli kanatları arasında onu nazlı bir yavru gibi barındırıyordu Onsuz hiç bir yere gitmek istemiyordu Bu yaşında bile Peygamber Efendimizin davranışları kâmil bir insanın hareket ve davranışlarından farksızdı Gittiği her yerde bu fevkalâde durumu herkes tarafından derhal fark ediliyordu Hatta zaman zaman toplantılar ve sohbetlerde sorulan sorulara Abdülmuttalib, onunla istişâre ettikten sonra cevap veriyordu

Dedesinin Minderine Sadece, O Otururdu
Kâbe duvarının gölgesinde hemen hemen her zaman Kureyş`in reisi Abdülmuttalib için bir minder serili bulunurdu Çocuklarının hiçbiri bu minderin üstüne çıkmaz, babaları gelinceye kadar etrafında oturup beklerlerdi
Abdülmuttalib, çocuklarından hiç birini almazken, Peygamber Efendimizi kucaklayarak yan tarafına minderin üstüne oturturdu Amcaları tutup onu minderin üstünden indirmek isterlerdi Fakat, babaları buna mâni olur ve şöyle derdi:
"Oğlumu serbest bırakın Vallahi, ileride onun nâmı ve şânı büyük olacaktır"Sonra da muhterem torununu minderin üstüne, yan tarafına oturtur, eliyle sırtını okşayarak ona olan sonsuz sevgisini belirtirdi65
Abdülmuttalib uyurken Sevgili Peygamberimizden başkası onu uyandırma cesaretini gösteremezdi Hususî odasına ondan başkası müsaadesiz giremezdiYaşlı dede; nur yüzlü torununu sofrada yanıbaşına, bazan da dizine oturtur, yemeğin en lezzetlisini ona yedirir ve o gelmeden yemeğe başlamaya müsaade etmezdi
Kâinatın Efendisini, dedesi bir gün kaybolan devesini aramaya gönderdi Biraz gecikince, kayboldu endişesiyle büyük bir telâşa kapıldı Üzüntüsü yüzünden okunuyordu Derhal Kâbe`ye vararak ellerini yüce Mevlâ`ya açtı ve
"Allah`ım, Muhammed`imi bana geri lütfet!" diye dua etti
Az sonra Peygamber Efendimiz, deve ile birlikte çıkageldi Dedesi, kendisini sevinçle kucakladı ve
"Biricik yavrum," dedi "Senin için o kadar üzüldüm, o kadar feryad ettim ki, artık bundan sonra seni yanımdan asla ayırmayacağım ve yalnız başına bir yere göndermeyeceğim"
Hakikaten de Abdülmuttalib, vefatına kadar torununu bir gölge gibi takip etmekten geri durmadı
Seyf Bin Zîyezen, Abdülmuttalib`e Neler Söyledi?
Peygamber Efendimizi candan seven Abdülmuttalib hayatında sadece bir defa kısa bir süre ondan uzak kaldı
Yemen Hükümdarı Seyf bin Zîyezen, babasının ülkesini Habeşlilerden geri almış ve San`a`nın Gumdan şehrinde tahta oturmuştu Arabistan`ın dört bir tarafından aşiret ve kabile reisleri onu tebrike geliyorlardı
Mekke`yi temsilen de Abdülmuttalib`in başkanlığında bir heyetin Gumdan`a gitmesi gerekiyordu Böylece Mekke`den ayrılmakla ilk defa Abdülmuttalib peygamberimizden uzak kalıyordu
Uzun bir yolculuktan sonra Gumdan`a varan Kureyş heyetini Seyf bin Zîyezen kabul etti Abdülmuttalib hükümdardan izin alarak kendisinin üstün meziyetlerinden, babasının hayırlı bir hükümdar olduğundan bahsetti Hangi heyet olduklarını belirtmek için de sözlerini şöyle bağladı:
"Biz Allah`ın dokunulmaz kıldığı memleketin halkı, Beytullah`ın hizmetkârıyız"
Bu konuşması hükümdarın dikkatini çektiğinden,
"Ey tatlı dilli kişi, sen kimsin?" diye sordu
Abdülmuttalib,
"Ben Hâşim`in oğlu Abdülmuttalib`im" dedi
Seyf, biraz daha dikkat kesildi Sevinç ve heyecan karışımı bir sesle,
"Demek sen kızkardeşimizin oğlusun" dedi
Abdülmuttalib,
"Evet" diye karşılık verdi
Bunun üzerine Seyf, Abdülmuttalib`e daha yakın alâka gösterdi Yanına yaklaşmasını istedi Sonra da şöyle dedi:
"Akraba olduğumuzu öğrendim Ziyaretinizden de çok memnun oldum Siz gece gündüz sohbet edilmeye, oturulup konuşulmaya, ayrılıp giderken de ikram olunmaya lâyık, şerefli ve değerli kimselersiniz" diye konuştu
Seyf, bu iltifatkâr sözlerle de yetinmedi Söylediklerinde samimi olduğunu Abdulmuttalib`i bir ay sarayında ağırlamakla da ispat etti
Abdülmuttalib bir yandan Nur Torununu düşünüyordu Ama, hükümdarın isteğini de geri çeviremezdi
Hükümdarın emriyle misafırler kalacakları yere götürüldüler Yediler, içtiler
Abdülmuttalib ve arkadaşları bir ay müddetle sarayda kaldılar Bu müddet zarfında âdetâ unutuldular Ne hükümdarla görüşebildiler, ne de Mekke`ye dönmelerine izin verildi
Sarayda günleri hep sohbetle geçiyordu Mukaddes kitaplardan gelecek Peygamberin sıfatlarını öğrenmiş bulunan Seyf, bu sohbetlerde bazı ip uçları yakalıyordu Nitekim, bir gün kimsenin farkına varamayacağı bir sırada Abdülmuttalib`i gizlice yanına çağırdı Onunla sohbet etmek istiyordu Abdülmuttalib yanına gelince,
"Ey Abdülmuttalib," dedi, "sana bir sır emanet edeceğim Bu sırrın seninle alâkalı olduğu kanaatını taşıyorum Bu başkalarından gizlediğimiz, bir kitapta bulduğum çok büyük ve mühim bir haberdir"
Abdülmuttalib meraklandı,
"Nedir o?" diye sordu
Seyf sırrını açıkladı:
"O, bu sıralarda dünyaya gelmiş olması muhtemel bir çocuğa âittir O, sizin taraflarda,Tihâme bölgesinde doğacaktır
İki kürek kemiği arasında bir ben vardır
Babası ve annesi ölünce, onu dedesi ve amcası sırasıyla himâyeleri altına alacaktır
O, dostlarını ve yardımcılarını ağırlayacak, düşmanlarını zillete uğratacaktır
En şerefli yerleri fethedecek, Kıyâmet gününe kadar insanlara rehber ve önder olacaktır
Bâtıl dinleri ortadan kaldıracak, putperestliği yok edecek, Rahman olan Allah`a ibadet edecektir
Onun sözü müşkülleri halledecek, işi ise basiret ve adalet üzere olacaktır
Dâimâ iyiliği buyuracak, iyilik yapacak ve insanları kötülükten sakındıracaktır"
Merak ve heyecana kapılan Abdülmuttalib, hükümdarın biraz daha açıklama yapmasını ve sırrını biraz daha açmasını istiyordu
"Ey hükümdar! Ömrün uzun, saltanatın dâim ve şânın yüce olsun O çocuk hakkında biraz daha açıklama yapar mısın?" dedi
Hükümdar, diğer alâmet ve işaretleri saydıktan sonra,
"Ey Abdülmuttalib," dedi
"Bütün bu işaretlere bakılırsa, bu çocuğun dedesi sen olmalısın"
Bu sözleri duyan Abdülmuttalib sevincinden derhal secdeye kapandı
Bu sefer merak ve şaşkınlık sırası Hükümdara gelmişti
"Ey Abdülmuttalib! Yoksa sen anlattıklarımdan bir şey mi sezdin?" diye sordu
Gönlüyle birlikte gözlerinin içi de gülen Abdülmuttalib anlattı:
"Ey Hükümdar," dedi "Benim Abdullah adında üzerinde titrediğim çok sevdiğim bir oğlum vardı Onu kavmimizin eşrafından Vehb bin Abd-i Menâf`ın kızı Âmine ile evlendirmiştim Bir çocuk dünyaya geldi Onun iki kürek kemiği arasında bir ben vardır Saydığın alâmetlerin hepsini de üzerinde taşıyor Babası ve annesi de vefat etti Kendisi şimdi benim himâyemdedir"
Seyf kanaatinde yanılmamış olmanın sevinci içinde Abdülmuttalib`e,
"Çocuğunu çok iyi koru Yahudîler ona düşmandırlar Onların kendisine zarar vermesinden sakın Fakat Allah, onun düşmanlarına imkân ve fırsat tanımıyacaktır Benim eski kitaplarda bulup öğrendiğime göre, Yesrip [Medine> onun hicret yeri olacak ve orada çok yardım görecektir" dedi
Artık hem Hükümdar, hem de Abdülmuttalib büyük bir müşkülü halletmiş olmanın rahatlığı içindeydiler
Seyf bin Zîyezen âdeta kerametvâri, peygamberliğinden evvel Efendimizin nübüvvetini böylece haber veriyordu
Bir müddet sonra Hükümdar, Kureyş heyetini büyük ikrâm ve ihsanlarla Mekke`ye uğurladı Abdülmuttalib`e verdiği hediyeler diğerlerinkinden çok daha fazlaydı Uğurlarken de ona, "O çocuğun halinde olan değişiklikleri her yıl bana bildirmeni rica ederim" dedi
Ne var ki, Seyf bin Zîyezen Peygamberimiz hakkında dedesinden daha başka bir bilgi alamadan, henüz bu konuşmaların üzerinden bir sene bile geçmeden hayata gözlerini yumdu66
Heyetteki arkadaşları yolda Abdülmuttalib`e neden kendisine daha fazla ikram ve ihsan edildiğini sordular O sadece,
"Kıskanmayınız:Bunun elbette bir sebebi vardır" demekle iktifa etti
Bir aylık ayrılıktan sonra Mekke`ye varan Abdulmuttalib Nur torununu hasretle kucaklayarak, firak acısını visalin lezzetiyle gidermeye çalıştı

Peygamber Efendimiz, "Rahmet" Vesilesi
Sevgili Peygamberimiz, henüz dedesi Abdülmuttalib`in himâyesinde bulunuyordu Kuraklık yüzünden Mekke ve etrafı dehşetli bir sıkıntı ve kıtlık içinde kıvranıp duruyordu Abdülmuttalib, büyüklüğünü anladığı torunu Efendimizi yanına alarak oğlu Ebû Tâlib ile birlikte Ebû Kubeys Dağına çıktı Onların peşi sıra da Kureyşliler geliyordu
Abdülmuttalib yüzünü Kâbe`ye çevirdi ve Peygamber Efendimizi üç sefer gökyüzüne doğru kaldırarak, "Allah`ım! Bu çocuk hakkı için, bizi bereketli bir yağmur ile sevindir" diye yalvardı Kâinatın Efendisinin yüzü suyu hürmetine yapılan duâ kabul oldu Ânında yağmur damlalarıyla halkın ve Kureyş eşrafının sevinç gözyaşları birbirine karıştı
Bütün bu olup bitenler, dedenin torununa karşı içten sevgisi ve bağlılığını kat kat artırıyor, istikbalde büyük bir insan olacağı kanaatını kuvvetlendiriyordu Bunun için de Nûr Torununa büyük bir ihtimam gösteriyordu

Abdülmuttalib`in Vefâtı
Yaşı epeyce ilerlemiş bulunan Abdülmuttalib, bir gün âniden rahatsızlandı Rahatsızlığı gittikçe şiddetini arttırıyordu Artık bir başka âleme göçün yakında başlayacağını anlamıştı
Ancak görmesi gereken bir vazife vardı: Sevgili Peygamberimizi teslim edecek emniyet edilir bir kişiyi seçmek
Bunun için bütün oğullarını çağırttı Aklına Ebû Leheb geldi Fakat o katı kalbli merhametsizin biri idi "Olmaz" deyiverdi içinden
Ya Abbas? Hayır o da olamazdı Çünkü, çoluk çocuğu çoktu Ancak onlarla meşgul olabilirdi
Hamza olabilir miydi? Ona da razı olmadı Zira, Hamza genç ve ava meraklı idi Torunuyla gereği gibi ilgilenemezdi
Peki, ya Ebû Tâlib! İşte Nûr Torununun hâmisini bulmuştu Gerçi Ebû Tâlib`in serveti azdı, ama merhameti ve şefkati boldu Muhammed`i (asm) himâyeye ancak o lâyık olabilirdi
Bununla beraber Abdülmuttalib, Peygamber Efendimizin de (asm) görüşünü almayı ihmal etmedi:
"Amcalarından hangisinin himâyesine girmek istersin?" diye sordu
Sevgili Peygamberimiz dedesinin sorusuna cevap olarak yerinden kalktı, gidip amcası Ebû Tâlib`in boynuna sarıldı Böylece onun himâyesini kabul ettiğini ifade etmiş oluyordu Abdülmuttalib de tercihinde isabet ettiğine sevindi Sonra Ebû Tâlib`e dönerek şöyle dedi:
"Onu sana emânet ediyorum O, İlâhi bir emânettir Onu her şeye rağmen, canın ve başın pahasına da olsa koruyacağına dair bana açıkça söz ver ki, gözlerim arkada kalmadan gönlüm rahat etsin"
Efendimizin kendisine karşı teveccühünden oldukça mütehassis olan Ebû Tâlib, gözleri dolu dolu babasına şu cevabı verdi:
"Sen hiç merak etme babacığım Onu öz çocuklarıma, hatta kendi canıma bile tercih edeceğimden emin olabilirsin Hayatta bulunduğum müddetçe ona hiç kimsenin zarar vermesine müsaade etmeyeceğime söz veriyorum"
Oğlunun bu ifadeleri Abdülmuttalib`i fazlasıyla memnun etti Gözleri sevinç gözyaşları ile dolduYakalandığı rahatsızlıktan kurtulamayan Abdülmuttalib, torununun neşesine, sevgisine, tebessümüne doyamadan gözlerini dünyaya seksen yaşını aşkın bir ihtiyar olarak kapadı67
Tarih: Miladî, 578 Fil Yılından sekiz sene sonra
Mekke çarşısı Abdülmuttalib`in vefatı dolayısıyla günlerce kapalı tutuldu Kureyşliler, sevdikleri ve hürmet ettikleri bu zâtın ölümü dolayısıyla günlerce yas tuttular, cenazesini el üstünde dolaştırdılar Sonra Hacûn Kabristanına, dedesi Kusay`ın yanına defnettiler
Sevgili Peygamberimiz, dedesini kaybetmekten derin üzüntü duydu Çünkü bu hâdise, babasının ve annesinin de ebedî âleme göçünü hatırlatıyordu
Dedesinin cenazesi ve defni sırasında Peygamberimiz, gözyaşlarını tutamadı; bazan hıçkırarak, bazan da sessiz sedasız ağladı
Seneler sonra bir gün kendilerine, dedesinin ölümünü hatırlayıp hatırlamadığı sorulduğunda,
"Evet, hatırlıyorum Ben, o sırada sekiz yaşında bulunuyordum" cevabını verecekti
Peygamber Efendimizin saadetli ömrünün ilk sekiz senelik bölümü işte böyle acılarla, üzüntü ve kederle dolu geçmişti Âdeta büyük ruhu ve rikkatli kalbi, tâ o yaşlardan itibaren istikbalde çekeceği meşakkat ve mihnetlere dayanmak için ıztırap ve sıkıntı teknesinde yoğruluyordu

65 Sîre, 1/178; Tabakât, 1/118, Ensâb, 1/81
66 İbn-i Hacer, İsâbe, 1/134-135; İnsânü`l-Uyûn, 2/186
67 Tabakât, 1/119; Ensab, 1/57

Salih Suruç

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.