Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bahira, nestura, romanos

Bahira, Nestura Ve Romanos

Eski 05-18-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Bahira, Nestura Ve Romanos



İhtiyar rahip mührü nübüvveti görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar, “Sen ahir zaman peygamberisin” der “Ben inandım, iman ettim Ah o günlere ulaşsam da, hizmetinde bulunsam!”



BAHİRA’NIN MANASTIRI

Ebu İdas Cercis, bizim bildiğimiz adıyla Bahira (Aramîce seçilmiş demektir) sözü dinlenen bir Süryani rahibidir Oldukça yaşlıdır, ihtimal beli büküktür, saçı sakalı kar gibi beyaz
Bahira önceleri Yahudi’dir, sonra Hıristiyanlığı seçer Teslise (üç tanrı inancına) karşı vahdaniyeti savununca papazlar arasında da barınamaz Kadıköy konsilinden kovulunca taaa Ürdün sınırındaki Busra’ya çekilir ve inandığı gibi yaşar
Zikrolunan manastır kuytuda kalsa da hayli itibarlıdır Zira asırlık kütüphanesinde ele geçmez kitaplar vardır
Burası bir okuldur aslında Astronomi ve kozmografyadan anlar, hekimlik de yaparlar
Başrahipler ölene kadar vazifede kalır, yerine geçecek ismi bizzat belirler, haleflerini makama hazırlarlar Bahira da bu kültürle yetişir, eski kitaplarda ahir zaman peygamberini müjdeleyen satırlara rastlar Fahr-i âleme görmeden aşık olur, sırrını sözünü dinleyen ruhanileri de fısıldar


BEKLENEN YOLCU
Son günlerde Habibullah’a beslediği muhabbet artmış artmış, benliğini sarmıştır Bir şeyler olacaktır sanki, anlayamadığı ve anlatamadığı şeyler Kuleye çıkıp uzun uzun Mekke cihetine bakar, bir ses, bir koku, bir işaret arar Geceleri çölü dinler, adeta meçhul yolcunun adımlarını sayar Yüreği ılıcık, sıcacıktır, içi içine sığmaz
O günlerde Şam - Yemen ticaretini Mekkelilerden sorarlar Kervancılar burada konaklar Atlarını sular, develerini salar, yıkanır, paklanır, yorgun vücutlarını döşeklere bırakırlar Bir kaç gün de olsa kavurucu çöllerin, dondurucu gecelerin acısını çıkarırlar
Bahira’nın kervanlarla ve kervancılarla ilgilendiği görülmüş şey değildir ama o gün yanlarına koşar Bir telaş, bir heyecan Kafileyi topyekûn yemeğe çağırır Zengin, fakir, köle, eşraf Kim ama kim varsa
Kureyşliler bunu tuhaf bulur, hatta şaşırırlar Lâkin davet davettir, sofra açan bir ihtiyarı kıracak değillerdir ya
Peygamber Efendimiz henüz 12 yaşındadır (bir rivayete göre 9), onu nöbete bırakırlar Rahip misafirleri tek tek inceler, belli ki aradığını bulamaz


HERKES BURDA MI?
Zira Habibullah’a gölge eden bulut oradadır hâlâ Ağaçlar tazimle eğilmekte, kayalar selâma durmaktadırlar Kuru olduğunu çok iyi bildiği dallar zümrüt zümrüt donanmıştırlar
Üstüne basa basa sorar: “Gelmeyen biri var!”
Ebu Talip “hepimiz buradayız” der, sadece eşyaların başında
- Eşyalara keşişler bakar, çağırın onu da!
Adı güzel Muhammed içeri girer, edeple yaklaşır amcasına Letafet, zerafet, nezaket Görülmemiş bir olgunluk, tarifsiz vakar Bahira aradığını bulmuş, yüzü aydınlanmıştır Ebu Talib’e sorar: “Adı ne?”
- Muhammed!
- Yakınınız mı olur?
- Oğlumdur
- Yanılmayasınız? Onun annesi babası vefat etmedi mi?
- Evet etti ama ben oğlum derim ona
- Bu kırmızılık gözlerinde devamlı durur mu?
- Durur!
Bahira yüzü suyu hürmetine kainatın yaratıldığı servere döner “Soracaklarıma doğru cevap ver” der, “Lat ve Uzza hakkına!”
Efendimiz putların adını ağzına almaz, ancak “Allah aşkına” deyince yemin verir, bildiklerini saklamaz
- Uyur musun?
- Gözüm uyur, kalbim uyumaz!
Sırtını açar mısın?
Amcasına bakar Ebu Talip “aç oğlum” der, “herhalde bir bildiği var!”
Yakasını sıyırır İhtiyar rahip mührü nübüvveti görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar, “Sen ahir zaman peygamberisin” der “Ben inandım, iman ettim Ah o günlere ulaşsam da, hizmetinde bulunsam!”
Bahira, Ebu Talib’e “n’olur Şam’a gitmeyin” der, “benim bildiklerimi Yahudiler de bilir ve korkarım size saldırırlar!”
Ka’b bin Ahbar, Abdullah bin Selâm (Radıyallahü anhüm gibi) Yahudi alimleri hakkı kabul etseler de genelde kavmiyet asabiyetleri ağır basar
Ebu Talib, söz dinler, az demez, çok demez mallarını Busra’da satar Buna rağmen Zebir, Temmam ve Deris adlı üç Yahudi militanı suikasta yeltenir ama başarılı olamazlar
Bahira, Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) peygamberlikle vazifelendirildiği günlere kavuşamaz Talebelerinden Mühezzeb ondan duyduklarını kaleme alır, ortaya El-Enba gibi değerli bir eser çıkar


İKİNCİ SEFER
Efendimiz 25 yaşında iken bir kere daha Şam’a doğru yola çıkarlar Hani Hazret-i Hatice’nin kervanıyla
Bahira vefat etmiştir, yerini bıraktığı Nestura dahi son peygambere inanmakta, bir işaret beklemektedir Hicaz taraflarından
Busra ‘da yine yukarıdakine benzer hadiseler yaşanır Nestura edeple gelip huzurunda durur ve “İsa aleyhisselama İncili gönderen Allah hakkı için söylüyorum ki sen son Peygambersin” der, “vahiy indiği günlere erişebilir miyim acaba?”
Sonra Meysere ile Huzeyme’yi kenara çeker, “Şam’a gitmenize razı olamam” der, “Yahudiler sizi rahat bırakmaz!”
Malları Busra pazarında satar, iyi de kazanırlar Şam’a gitmeleri için bir sebep kalmaz
Bu kısmı okuyucularımız iyi bilir, malum defaatle anlatıldı bizim sayfada
Şimdi daha az bilinen bir tarih dilimine mikrofon tutalım (Evet mikrofon! İrfan turizmin Suriyeli rehberi İbrahim bakın nasıl anlatıyor:)


TARİH TEKERRÜR
Hazret-i Ebubekir devri
Busra tekfuru Romanos bilge bir insandır Ebubekir Sıddık ile taaa tacirlik yıllarından tanışırlar Derken yıllar, yollar girer araya
Hicaz bölgesinde olup bitenlerden kısmen haberdardır Henüz Müslümanlarla karşılaşmamıştırlar ama beklemektedir akşam sabah Nitekim günün birinde Şurah bin Hasene (Radıyallahu anh) komutasındaki mücahitler gelir, kapıya dayanırlar Kalabalık sayılmaz ama kararlıdırlar!
Bir panik bir telaş, silaha sarılan sarılana Romanos “bir dakika” der, “sakin olun, gidip konuşacağım onlarla!”
Derhal atına atlar, korkusuzca girer mücahidlerin arasına Hazret-i Şurah ile selamlaşır, bir gölgeye otururlar Romanos “Kureyşten bir resul gönderileceğini biliyoruz” der, “o Muhammed mi? N’olur doğruyu söyle bana!”
- Hiç süphen olmasın Elbette ve mutlaka!
- Peki bir kitap indirildi mi? / - Evet!
- Şarab haram kılındı mı? / - Evet!
- Namaz farz kılındı mı? / - Evet!
- Cihad farz kılındı mı?
- Öyle olmasa işimiz ne burada?


ONUNLA BİTSE
Romanos cevabını almıştır, tereddütü kalmaz, ancak iş onunla bitmez ki, kavmi dikbaşlıdır, sözünü dinleyeceklerini sanmaz
Halbuki Şurah bin Hasene açık konuşmaktadır: “Ya Müslüman olun, ya bayrağımız altında yaşayın, ya da
- Ya da?
- Savaş!
- Ebubekir refikim olsa böyle demezdi ama?
- Bu onun şahsi işi değil farklı davranacağını sanmam
Romanos kaleye döner, meclisi toplar “Arkadaşlar” der, “vaziyet böyle böyle Kanaatimi sorarsanız Muhammed-ül emin ahir zaman nebisi Zaten nice zamandır onu beklemedik mi? Bence Müslümanlarla birlikte olmalı, dünyamızı da ahiretimizi de kurtarmalıyız Görüyorsunuz Filistin, Irak, Havran ve Tedmur’u aldılar, hızla yayılıyorlar Bu gün anlaşmazsak yarın Halid bin Velid’i yollarlar Gelin tekliflerini kabul edelim, dileyen eskisi gibi yaşar Hoş, kimseye karışmıyor, zorlamıyorlar
Mecliste büyük patırtı kopar, bir öfke, bir öfke! Hatta bazıları kılıç çekip üstüne yürür, ortalık toz duman!
Romanos manevra yapmak zorunda kalır, “ben sizi denemiştim” deyip sükuneti sağlar
Oylamadan kahir ekseriyetle savaş kararı çıkar Çünkü kalabalık ve donanımlıdırlar
Ertesi sabah Rum ordusu muharebe düzeni alır Tam bin süvari Ormanlaşan mızraklar, gök renkli zırhlar Borular, davullar, huysuz huysuz eşinen atlar
Müslümanlar bir kaç yüz kadardırlar Şurah bin Hasene, ellerini açar yüksek sesle okumaya başlar “Ya Hayyu ya Kayyûm! Ya zel-celâli vel-ikram Ya bedies semavati vel ard Allahummensurna alel kavmil kafirin!”
Elini yüzüne sürmemiştir ki bir toz bulutu kopar, ortalığı nal sesi kaplar Gelen Halid bin Velid’dir Tam zamanında!


ANLADIKLARI DİLDEN
Şimdi güçler dengelenmiştir İki ordu yeniden mevzilenir Bir ara Rum safları dalgalanır Romanos adamlarını yarıp öne çıkar, altında ateş parçası gibi bir küheylan Doğruca Halid bin Velid’in üstüne sürer “Haydi çık karşıma!”
Hazreti Halid kendinden emin ve rahattır Bir süre birbirlerini süzer, hamle için fırsat kollarlar Romanos’un derdi dövüşmek değil, konuşmaktır “Ben size inanıyorum” diye fısıldar, “ancak liderleri gibi görünsem de esirleri sayılırım Çoluk çocuğum ellerinde, ne yapacağımı bilmiyorum Şu an beni seyrediyorlar Ya Halid daha hızlı vur, anlamasınlar!”
Süreta dövüş başladığı gibi biter, güya yenişemez, ayrılırlar Romanos adamlarının yanına döner “biz bunlara güç yetiremeyiz” der, “en iyisi anlaşmak!”
Rumlar çok kızar, onu evine kapatırlar Tercan adlı bir komutanın emrine girer, hücuma kalkarlar Lakin çok kayıp verir, kendilerini surların arkasına zor atarlar Kalplerini korku bürür, Bizanstan yardım isteme kararı alırlar
Aradan ne kadar geçer bilmiyoruz O gece Abdurrahman bin Ebubekir nöbetçidir, kör karanlıkta Romanos çıka gelir “Ey emir” der, “hizmetçilerim surda bir gedik açtı, gelin, beni takip edin
Mücahidler sessizce şehre girer, direnişi bitirirler Üstelik kırmadan dökmeden, kimsenin canını yakmadan
Komutan Tercan kılıcını uzatırken “çok merak ediyorum” der “sizi içeri kim aldı acaba?”
Halid bin Velid Hazretleri susarsa da Romanos dayanamaz “Ben” der, “bundan böyle Müslümanım haberiniz ola!”
Romanos henüz çıkmıştır ki hanımı belirir kapıda
“Dün gece rüyamda Resulullah’ı görmekle şereflendim Ya Halid” der “davete uydum Müslüman oldum İzniniz olur mu bilmem ama Halide adını aldım Söyleyin Romanos’a ya İslam’ı seçer, ya da beni kaybeder!”
Hazret-i Halid “kalbini ferah tut” der, “O senden önce davrandı!”
Romanos, o günden sonra Halid Bin Velid’in yanından ayrılmaz, Şam’ın fethinde omuz omuza vuruşurlar
Bu sadık müminin ilmini, adaletini, ihlasını şuradan anlayın ki Hazreti Ömer onu vali olarak tayin eder Busra’ya



ROMA’NIN GÜÇLÜ KENTİ BUSRA
Bahira deyince akıllara sahra ortasında bir manastır geliyor, halbuki köklü zengin bir Roma kentidir Busra



GÜL KOKUYOR
Nur içinde yatsın Selâhaddin Eyyûbî, Habib-i Ekremin devesinin çöktüğü yere (Mebraka-i Nâka) bir mescid ve medrese yaptırır Hazret-i Osman, çoğalttırdığı 5 Mushaf-ı şeriften birini Busra’ya yollamıştır O güzide emaneti bu külliyede saklarlar İbn-i Kesir hazretleri yıllarca ders verir burada Çok talebe yetiştirir, meşhur tefsirini de burada yazar

İrfan Özfatura/ Türkiye

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.