Prof. Dr. Sinsi
|
Bütün Yasaklanmış Yerlere Başörtümüzle Girelim..........
Başörtüsü… Müslüman kadının iffet ve namus sembolü… ALLAH ve Resulü’nün bildirdiği şekilde örtünüldüğü ve yine pazarlıksız ALLAH ve Resulü denildiği müddetçe iman ve cihad yolunda erkeğin zafer ve gurur sancağı Son yüzyıld O’nun üzerinden sürdürülen Müslümanları değiştirme ve dönüştürme faaliyetleri, iktidar hesapları Batıcı, toplumu batılılaştırırken kadını vücudi mânâda, erkeği ise maddi olarak soymak peşindedir Millet soyunma ve soyulma hızını artırdıkça kültür, ahlak, anane ve din gibi, manevi soyunma- soyulma da tabii olarak artmakta ve insanlar sömürge durumunda hayatını devam ettirmeğe karşı olumsuz hiçbir tepki göstermemektedir Örtüsüzlük, soyulmuşluk ya da bir başkasını soymaya çalışmak artık normal ve sıradan bir olguymuş gibi ruhlarda tezahür etmektedir Hakikati tatbikten uzaklaştıkça, doğru ve yanlış algısında da benzer değişiklikler zuhur eder ve saçma sapan giyim tarzları ve davranışlar doğru imiş zannı uyandırır ve ahmak soydan bir takım ucuz aydınlar vasıtasıyla “hoşgörü” adı altında mazur gösterilmeye çalışılır Bunun dine karşı işlenmiş ne büyük bir cinayet olduğu anlaşılmaz-bilinmez
Bütün yasaklanmış yerlere başörtümüzle girelim        
Kadın ve erkek Erkek ne ise eşi o, böyle bir kanaat, genele hakim bir görüş Ancak günümüzde bu hiç de böyle değil Kadından dolayı şekillenen erkek sayısı inanılmaz derecede çok, kapitalizmin sömürüsünü ve iktidarını korumak için kullandığı en önemli figürdür kadın
Müslüman kadın da sömürgeciliğe karşı bu rolü oynamak için çırpınmakta ve iffet ve ahlâk mücadelesini toplumun her alanına yaymaya çalışmaktadır Çünkü başörtüsü iffet ve ahlâk demektir Bu yüzden de başörtüsü her gittiği yere kendi yaşam tarzına dair figür ve davranışları da taşıyacaktır Meyhaneler, kafeler, okullar, iş yerleri bu ar ve edep, iffet ve ahlak sancağının süzgeciyle hareketlerine sınır, oluşlarına filtre, davranışlarına ahlak zinciri takacaklardır Bu yüzden aslından uzaklaştırılmış örtünme biçimini dine yapılmış cinayet olarak algılıyoruz ki, içi boşaltılmış bir tesettür, başörtüsü ,sadece bir aksesuar olur ve bu da müslümanın gayesiyle örtüşmez
Başörtüsü ve erkek İffet ve tesettür emri kadını ne kadar bağlayıcı ise erkeği de aynı derecede bağlayıcı Hatta erkek cemiyet meydanını imar etmek, muhafaza etmek ve cemiyeti korumak gibi kadına nispeten bir öncelikle daha da mesul “Erkek” olmak marifet ister salt cinsiyet görünüş için yeter sebepken ruhen değildir Nitekim görüyoruz nicelerini ki kadınların üzerinden, arkasından siyaset yaparak ve iblisçe hareketlerle kadında zuhur eden mücadele ruhu ve azmini kendi lehlerine sömürmeye çalışırlar Canı yanmış kadın, iffetini mücadele için meydan yerine dikilmiş kadın medet umarcasına bu erkek(!)lere baktığında korkaklığın, iğrençliğin daniskasını görür ve bu yüzdende mücadelelerinden soğurlar Bu soğuyuş yüzündendir ki on yıllardır başörtülü kadın siyasi iktidarlar tarafından sömürülmüştür Başörtülü müslüman kadının ve erkeğin tek problemi vardır İslamî yaşam tarzını hayata geçirmek ve bunun için her meseleyi her mevzuyu yaşanabilir hala getirmek gayesiyle çalışmak Bu mücadelede örneklerimiz Pazarlıksız ALLAH ve Resulü diyenlerdir İşte sahabeden bir misal:
Yer Uhud… Cihad meydanında bir kadın; Ümm-i Ümare Kocası ve iki oğlu hemen yanı başında… Ok, kılıç ve kalkan kullanabilen Savaşçı mücahide bir kadın… Savaşın en şiddetli anı… Bir müşrik Peygamber Efendimizi öldürmek üzere hareket halinde Ümmi Ümare büyük bir cesaretle saldırır bu müşrike ve atından düşürüp gebertir oracıkta… Yaralanır, umursamaz, kocasını oğullarını savaşa teşvik eder ve Resulullah’ın etrafında O’nu korumak için kenetlenirler Oğlu yaralanır ve kendi elleriyle oğlunun yarasını sarar ve cihad meydanına gönderir Bir ara Resulullah “İşte oğlunu yaralayan adam”der ve bir müşriki gösterir Ümmi Ümâre kılıcıyla koşar ve o müşrikin bacağına vurup çökertir Bu durum karşısında Resûlullah mübarek dişleri görünecek kadar gülümser Yine Uhud; İbni Kamia adlı kâfir Resulullah’ı öldürmek için hücum edince, Ümm-i Ümare atının önüne geçer, atını durdurup İbni Kamia’ya saldırır, bu müşrikin üzerinde zırh olduğu için darbeleri pek tesir etmez ve Ümmi Ümare o müşrikin şiddetli bir hücumu ile boynundan ağır yaralanır Ümm-i Ümare, bu savaşta oniki-onüç yerinden yaralanmıştır Bunlardan en ağırı, İbni Kamia’nın, boynunda açtığı yaraydı Resulullah efendimiz onun için buyurmuştur ki: “- Uhud günü ne tarafıma baktıysam, hep Ümm-i Ümare, hep Ümm-i Ümare’yi gördüm ” Bir annedir o  
Katlandığı olaylar karşısında takındığı tavırla örnek bir annedir o Peygamberimiz vefat etmiştir Yalancı peygamberler cirit atmaktadır Müseylemet-ül Kezzab bunlardan biridir Ümm-i Ümare’nin oğlu Habib, Amman’dan Medine’ye gelirken bunlara esir düşer Müseyleme, kendisinin peygamberliğini kabul etmesini ister Habib onu tasdik etmeyince, tek tek uzuvları kesilerek şehit edilir Ümm-i Ümare bunu duyunca kendisine Müseyleme’nin ölümünü göstermesi için ALLAHü Teâlâya duâ eder ve yaşı altmışın üzerinde olmasına rağmen, oğlu Abdullah’la beraber Yemame savaşına iştirak eder Savaşın şiddetli bir anında, müslümanların dağılmaya başlamaları üzerine, kılıcını çekerek düşmana hücum eder On iki yerinden yara alır, bir kolunu kaybeder ama Müseyleme’yi de yaralar, bir grup müslümanın önünden atla kaçmaya çalışan Müseylemet-ül Kezzab, Hz Vahşi tarafından mızrakla vurularak öldürülür Ümm-i Ümare Uhud’dan başka, Hudeybiye, Hayber Umret-ül kaza, Huneyn ve Yemame gazalarına da katıldı Biat-i Rıdvan’da hazır bulunmakla şereflendiler
Kadını sokaktan alıp eve hapseden veya evden alıp sokağa salıveren zihniyetin anlamadığı işte bu Biri dine nisbeten yobazlık yaparken diğeri küfür yobazı olarak ortada Kadında ki bu muazzam sırrı ve inceliği Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu İslama Muhatap anlayış adlı kitabında, idraklere şöyle sunar: “İslam cemiyet ve beldesinin büyük meydanında ve bütün nazarlara karşı kadın, yüzünden, el ve ayaklarından başka hiçbir noktasını çıplak olarak gösteremeyecek derecede hayâ ve hicap ifade eder Tek tel saçın bile dâhil olduğu bu hayâ ve hicap şartları yerine geldikten sonra kadın, aynı İslâm cemiyet ve beldesinin aynı meydanında en faal ve en vazifedar unsur olabilir ”
Örnekler ortada… Yapılması gereken ortada… Herkesin kendi mesuliyeti ve vazifesi belli Gerisi icraatta, samimiyette ve direnişteki sabırda… Uzun soluklu bir direniş değil, hemen şimdi çözüm alınacak şekilde direniş Merdivenleri basamak basamak tırmanış ve asla oyalayıcı, teferruatçı leşlerin serdiği süslü sözlere ve hayallere kapılmayarak yürüyüş Ne pahasına olursa olsun, aşağılık, işbirlikçi, menfaatperest, makamperest, korkak, ahmak soydan telkinci ve tebliğci, gözyaşı tellalcısı hainlerden uzak durarak, onlara karşı da mücadele ederek, istikametten taviz vermeden ve hiçbir işi yarına ertelemeden, üstüne üstüne giderek mücadele etmek ve bu mücadeleyi kendilerini İslamî gazete dergi ve tv kabul eden yerlere taşımak ve Taraf’ları görmek HEDEF BELLİ:
BÜTÜN YASAKLANMIŞ YERLERE
BAŞÖRTÜMÜZLE GİRELİM!
alıntı
|