Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
elekber, mirze, sabir

Mirze Elekber Sabir

Eski 05-13-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Mirze Elekber Sabir



Mirze Elekber Sabir
(Yaşamı)



Türklüğün birlik ve beraberliğini isteyen; cehaletle kıyasıya alay eden, Türk milletinin çağın ilerisinde bir zihniyete kavuşmasını dileyen, büyük hiciv şairi Mirze Elekber Sabir (Mirza Ali Ekber Sabir-Mirza Ali Ekber Sabir-’ l’ kb’ r Zeynalabdin oğlu Tahirzad’ ;) bir Azerbaycan Türküdür Ne acıdır ki; Sabir, Anadolu’da yetirince bilinmemektedir Onun ince alayı, cehalete fırlattığı oklar, birliğe susamış mısraları, günümüz dünyasındaki Türklüğün her halde en fazla ihtiyacı olduğu bir zamandır

Sabir, eserlerini HOPHOPNAME adlı kitapta toplamıştı Bu eseri, 1975 yılında rahmetli Prof Dr A Mecit Doğru, Türkiye Türkçesi’yle yayımladı Rahmetli Doğru, bu eseri yayımladığında Hophopname ile ilgili olarak kendisiyle ilk röportajı TÖRE dergisi için ben yapmıştım Bu çalışmamdan dolayı mıdır, nedir bilmem; Sabir’i hiç unutamadım Kitabı söz gelişi değil, gerçekten yatak odamda başucumda durur Türkiye’de ‘Sabirlik’ olaylar yaşandıkça açar okurum

Haydi, Türklüğün bu unutulmaz şairini, şimdi daha yakından tanıyalım


Çocukluğu…

Sabir, 1862’de Türk Kafkasya’nın Şamahı kentinde doğdu Sekiz yaşındayken medreseye verildi Şiire daha o yıllarda tutuldu Nitekim sekiz yaşındaki Sabir, bakınız neler yazıyor:
“Tuttum orucu iramazanda
Galdı iki gölerim gazandı
Mollam da döyür yazı yazanda


Sabir 12 yaşına girince, tanınmış şairlerden Hacı Seyyid Azim’in açtığı yeni usül özel bir okula devam etti Bu okulda bir iki yıl öğrenim gördükten sonra, Türkçe ve Farsça okuyup-yazmayı öğrendi Daha fazla eğitim alamadı; çünkü, babası onun bir ticaret adamı olmasını istiyordu Bu nedenle, okulu bırakıp babasının dükkânında çalışmaya başladı Dükkânda babasına yardım ederken, her fırsatta kitap okuyor, bilgi dağarcığını dolduruyordu Özellikle şiir yazmayı hiç bırakmıyordu Sabir’deki bu okuma-yazma aşkına karşılık, babası da bir o kadar bu işlerden uzakdı Nitekim bir gün şiir defterini alıp yırtınca, Sabir buna dayanamadı ve evden kaçtı Horasan’a giden bir kervana katıldı Fakat babası yetişip, geri getirdi

Aradan kısa bir süre geçip de Muharrem ayı gelince, Sabir, Kerbela olayı için güzel bir mersiye yazdı Bu mersiye Şamahı halkı tarafından çok beğenildi Bu takdir duyguları babasını da etkiledi Artık babası oğlunun yazmasına ses çıkarmaz oldu Genç Sabir, üstün şiir yeteneği yanında, nüktedanlığı ve hazır cevaplılığı ile de kentin okumuşları arasında itibar sahibiydi




Gençlik ve geçim derdi…

Şair Sabir, 23 yaşında Horasan’dan başlayan bir geziye çıktı Kuşkusuz bu gezi, geçim derdinin zorladığı bir geziydi Meşhed, Sebzevar, Türbeti Haydariyye, Türbeti Cem, Semerkant ve Buhara kentlerini dolaştı Bu yörelerde seyyar satıcılık yaparak yaşamını sürdürmeye çalıştı O sıralarda Horasan’da kolera salgını çıkınca, tekrar Şamahı’ya döndü Daha sonra Kerbela’yı ziyarete gitti Dönüşünde tekrar Horasan’a uğradı, Aşkabad ve Merv kentlerini gördü Bu kentlere yerleşmeyi düşündü Fakat babasının ölüm haberini alınca, tekrar Şamahı’ya döndü


Şama’ya gelince bir süre sonra evlendi Şair Sabir’in 15 yıllık evliliği sırasında sekiz kız çocuğu oldu

Geçimini, kuyruk yağından sabun yaparak sağlıyordu Bu zor bir işti Aslında başka şansıda yoktu Yoksulluk içinde ömür sürüyordu Bu ekonomik durumu alabildiğince bozuk olduğu halde, şiirin kanatlarına binip doruklarda eserler yaratıyordu Ve yarttığı eserlerin hemen hemen hepsi halkın mutluluğu ve aydınlık bir dünya içindi

Şiirlerini başta Molla Nasrettin dergisi olmak üzere, Hayat, Rehber, Debistan, İrşat, Güneş, Sada, Yeni Hakikat ve Malumat gazetelerinde yayımladı Şiirlerinde eleştirdiği ham sofuluktan dolayı cahil Şamahı halkından tepki gördü Bunun üzerine sürekli kullandığı ‘Hophop’ mahlasını bırakıp, Din Direği, Fazıl, Ebu Nasr Şeybani gibi takma adlar kullandı Ne yazık ki, bu gizlenmede şairi kurtarmadı; çünkü, onun uslubu ve şiir tekniği o kadar yayılmıştı ki, bir mısrağını okuyan onu yazanın kendisi olduğunu hemen fark ediyordu…

Halk; bilim, teknik, yeni usul eğitim isteyen Sabir’i “Kâfir” ilan etti! Bunun üzerine kasaplar kendisine kuyruk yağı satmadı Dolayısıyla sabun üretip, satması ve geçimini sağlaması olanaksız duruma geldi Sabunculuk mesleğini bırakmak zorunda kaldı Şamahı’dan ayrılmak isterken, bir oğlu dünyaya geldi Sekiz kız çocuğundan sonra bir oğlunun dünyaya gelmesi Sabir’i çok mutlu etti Şamahı’dan ayrılmayı, aslında kaçmayı aklına koymuşken, bu kentte oğlunun olması, ona bir başka cesaret verdi ve kentten ayrılmadı Kenti terk etmedi Öğretmen arkadaşı ile Mektebi Ümit adlı bir okul açtı Başarılı olamadı Bu olumsuz sonuç üzerine Bakü’ye taşındı Orada öğretmenlik yaparak yaşamını sürdürmeye çalıştı Fakat karaciğerinden hasta idi Hastalığı çok uzun ve ızdıraplı geçti Sabir o halde dahi bu durumuna sitem oku yağdırıyordu:

“İsterem ölmeği men, leyk kaçır benden ecel
Gör ne bedbahtam, ecelden de gerek naz çekem! ”
12 Temmuz 1911 de ölen büyük şairin mezarı, Şamahı’da Yedi Günbed mezarlığındadır


Özellikle Azerbaycan Türkleri Sabir’e gereken değeri verdiler Halen Bakü’de Sabir’in adı her anlamda yaşatılmaktadır

Sabir ve şiir…

Sabir, şiiri toplumun buyruğuna vermiştir Onun şiirlerinde toplumun dertlerini, sıkıntılarını görürsünüz O gerçek bir toplumcudur O kuşkusuz inanmış bir insandır; ne var ki, ham sofuların din adına yaptıklarından dertlidir Nitekim şöyle seslenir:
“Efsus, sed efsus sene, ey gözel islam!
Kimler sene gör indi terefter olacagdır!
Baş saçlı, ayag çekmeli, mırt mırt danışanlar
Din gedri bilib mö’mini dindar alacagdır”


O, mezhep ayrılıklarından dolayı Türklerin birbirine düşmesini kınar ve kendi milletimizin başına engel insanlarız diye, dertlenir:

“Bir vegt Şah İsmayiyü Sultani Selime
Meftun olarag eyledik islamı dünime
Goydug iki teze adı bir dini gedime
Saldı bu teşeyyö, bu tesennü bizi bime
Galdıgçe bu haletle sezayi esefiz biz!
Öz gövmümüzün başına engel kelefiz biz! ”


Sabir’in yaşadığı dönemde Çarlık Rusyası’nın Kafkasya-Azerbaycan üzerinde etkisi büyüktür Rus misyonerleri Türklerin özellikle cahil kalması için çaba harcamaktadırlar Bunun için yeni açılan ve çağdaş eğitim veren okullara Türk çocuklarının girmesini gizli gizli engellemeye çalışmaktadırlar Ne tuhaftır ki, bazı cahil Türk din adamları da ‘gâvur icadı okullar’ suçlamasıyla Türk çocuklarının bu okullarda okumasına engel olmaktadırlar İşte burada Sabir’in o eşsiz hiciv anlayışı işler ve milletinin aydınlığa kavuşması için durmadan yazar Özellikle “Ohutmuram, elçekin” şiirinde bu durumu güzel anlatır:

“Gerçi bu bedbeht özü elme heveskardır
Kesbi-kemal etmeye se’yi dehi vardır
Mence bu işler bütün şiveyi küffardır
Dine zererdir zerer, ohutmuram el çekin
Eylemeyin dengeser, ohutmuram el çekin


Sabir ve birlik…

Mirze Elekber Sabir’de çok sağlam, çok derin bir tarih ve millet şuuru vardır O, Türk tarihinin bütünlüğünün farkındadır Azerbaycan’ı bu bütünlük içinde değerlendirir Türklerin ayrı ayrı adlarla, sıfatlarla parçalanmasına, birbirine düşman olmasına karşı çok hassastır O, dilin birlik için en önemli etken olduğunu bilmektedir Türkçe yazmayan, Türkçe konuşmayan aydınlara şiir diliyle gereken cevapları verir Farsça’nın bir ‘aydın dili’, bir edebiyat dili olmasına meydan okuyan; bölgesindeki Ruslaştırma çalışmalarına karşı çıkan Sabir, her fırsatta Türkçe’nin büyüklüğünü dile getirir Halkın konuştuğu Türkçe ile yazar Halkın sözlerini, deyişlerini, ağızını şiirinde kullanır Zaten şiir yazması halkın dertleri içindir, o halde halkın anlamadığı bir şiiri uygun görmez Gerçi şiirlerinde yörenin etkisiyle pek çok Farsça sözcükler bulunur; ama, özellikle hicivlerinde bunlara daha az rastlanır


Mirze Elekber Sabir, Türklüğün eğilmez başı, bilge kardaşıdır O, tüm Türk dünyasının gelmiş geçmiş en büyük hiciv-taşlama şairidir Onu, dünya durdukça unutmayacağız! Bu ulu Türk bilgesinin şiirlerinden örnek vermem gerekirse, aşağıdakileri gösterebilirim

Gorhuram

Payi piyade düşerem çöllere,
Hari müğilan görürem gorhmuram


Seyr edirem berrü biyabanları,
Güli biyaban görürem, gorhmuram


Gah oluram behrde zövregnişin
Dalgalı tufan görürem gorhmuram


Gah çıhıram sehile her yanda min
Vahşi gerran görürem gorhmuram


Gah enirem saye tek ormanlara,
Yırtıcı heyvan görürem gorhmuram


Üz goyuram gah neyistanlara
Bir sürü aslan görürem gorhmuram


Megberelikde edirem gah mekan,
Gebrde hortan görürem gorhmuram


Menzil olur gah mene viraneler,
Cin görürem, can görürem gorhmuram


Harici mülkünde de hette gezib
Çok tuhaf insan görürem gorhmuram


Yeyk bu gorhmazlıg ile doğrusu,
Ay dadaş, vallahi, billahi, tallahi
Harda müselman görürem gorhuram…
Bisebeb gorhmayıram, vechi var:
Neyleyim ahır, bu yoh olmuşların
Fikrini gan gan görürem, gorhuram
Gorhuram, gorhuram, gorhuram


Paradır

Ademi adem eyliyen paradır,
Parasız ademin yüzü garadır
Goy ne eslin, necabetin olsun,
Ne necibane haletin olsun,
Baş ayag eyb içinde olsan da,
Tek bu alemde dövletin olsun
Ademi adem eyleyen paradır
Parasiz ademin yüzü garadır
Olmasın fehmin, eglin, idrakin
Var ne gem ta ki vardır emlakin
Ateşi lianezsuzi millet iken
Herkesin secdegahıdır hakın;
Ademi adem eyleyen paradır,
Parasız ademin yüzü garadır
Olmayır, olmasın da insafın,
Tut ganın şişe işre esnafın,
Ta ki, var elde beş puçug guruşun
Mö’tebersen gözünde eşrafın;
Ademi adem eyleyen paradır,
Parasız ademin yüzü garadır


Ürefa Marşı

İnteligentik, gezerik naz ile,
Ömr ederik neş’eyi demsaz ile,
Heftede bir dilberi tennaz ile
Hemdem olup işleri samanlarıg
Ay barakallah, ne gözel canlarıg!


Hoşlanmırıg bir para nadanları,
Şiveyi nisvani müselmanları,
Neylerik, Fatma, ve Kezbanları?
Annaları, Sonyaları yanlarıg
Ay barakallah ne gözel canlarıg!


Bir para bieglü feraset bize,
Eyleyir isnadi gebahet bize,
İsteyir etsin de nesihet bize
Bir bunu ganmır ki biz irfanlarıg
Ay barakallah ne gözel canlarıg!


Kimseye yoh denli ki biz işreti
Hoşlayırıg, boşlayırıg külfeti
Guşeyi gestinde olan lezzeti
Haneyi viranda haçag anlarıg?
Ay barakallah ne gözel canlarıg!


İnteligentik bu ki böhtan değil,
Türki danışmag bize şayan değil,
Türk dili galibi irfan değil,
Biz buna gail olan insanlarıg…
Ay barakallah ne gözel canlarıg!


Türk gezeti verse de egle ziya
Men onu almam elime mütlega
Çünki müselmanca gonuşmag mana
Eybdir! Öz eybimizi anlarıg!
Ay barakallah ne gözel canlarıg!


Yoh işimiz mecmei islam ile
Pühte nasıl söhbet eder nam ile
Çnkü klublarda serencam ile
Her gece bir metlebi ünvanlarıg
Ay barakallah, ne gözel canlarıg


Türk ufkunun aydınlığı ey ulu bilge durağın uçmak olsun!

Mevlüt Uluğtekin Yılmaz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.