Mantıksal Pozitivizmin Doğuşu |
05-12-2009 | #1 |
[KAPLAN]
|
Mantıksal Pozitivizmin DoğuşuMantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolf Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach’tır, ki Mach’ın Viyana’da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getiren bir zemin olduğunu söyleyebiliriz Söz konusu akımın içinde sayılan/ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir; Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philiph Frank, Bertrand Russell, Whitehead, AJAyer, Wittgenstein Felsefi Konum Mantıksal pozitivizm, 19 yüzyıl sonlarında belirginleşen pozitivizmin yeniden değerlendirilerek devam ettirilmesidir Sonradan etkisi kaybolmakla birlikte 20 yüzyıl felsefesinde çok etkili olmuş, bilim ve felsefe eksenli tartışmalarda belirleyici bir konum elde etmiştir Pozitivizm, bilindiği gibi deneyci (Ampirist) bilgi anlayışını temel alan, deney ve gözleme dayalı olgulardan hareketle bilginin kaynağını ve geçerliliğini kabul eden bir yaklaşım biçimidir Bilginin kaynağı duyu verileri olmakla kalmaz, aynı zamanda bu duyu verilerinden kalkarak tümevarımsal bir yöntemle ulaşılan genellemelerle de yasa’lar oluşur ve bu yasalar pozitivist düşüncede, belirli bir olay ve olgunun açıklanabilmesi için gerekli olan yasalardır Bilgi dış-dünya kaynaklıdır ve bu anlamda dış-gerçekliğe tabidir; buna göre bilgi ile gerçeklik arasında bir tekabüliyet ilişkisi vardır Mantıksal pozitivizme gelindiğinde dil ve mantık alanlarının öne çıktığı görülür Mantıksal pozitivizm bu anlamda pozitivizmin bilim/bilimsellik iddialı felsefi statüsünü devam ettirir; felsefenin deney dışı kalan niteliğini yadsıyarak, metafizik ilan ederek kendilerine göre felsefeyi doğru bir temel oturtma iddiasındadırlar Bilim ve felsefe ikiye ayrı bölüm olarak ele alınır ve felsefenin görevi dil olarak belirlenir Buna göre felsefe dil çözümlemeleriyle sınırlı kalmalı, onlara dayanarak olguları dile getirdiğimiz önermeler üzerine ve bu önermelerin dilsel bağlamları üzerine açıklama yapmakla görevlidir Bu görüş özellikle Wittgenstein mantıksal pozitivist sayıldığı yaklaşımda belirgin olarak görülür Mantıksal pozitivizm, bunlardan hareketle, ikili bir görevi yerine getirmeyi üstlenir; birincisi, dünyanın bilimsel kavranışında metafizik öğelerin ve teolojik unsurların kuramsal olarak arındırılması ve ikincisi felsefeye bilimsel bir nitelik kazandırılması Felsefi Tezler Mantıksal pozitivizmin temel felsefi sorununu ya da konumunu anlam ve anlamsızlık meselesi bağlamında ileri sürmek mümkündür Buna göre anlamlı önermeler doğrulanabilirlikleriyle belirlenen önermelerdir Doğrulama denilen kavram bu filozoflar için temel önemdedir, çünkü bir dilsel ifadenin doğru olup olmadığı ve buna bağlı olarak anlamlı olup olmadığının belirlenmesi bu doğrulama işlemiyle belirlenmektedir Bir anlamda bu düşünce akımının öncüsü sayılan Schlick, bir önermenin anlamının onun doğrulama yöntemi olduğunu belirtir Doğrulamada öncelikli olan ise duyusal veriler, yani deney ve gözlemle elde edilen verilerdir Böylece mantıkçı pozitivistlere göre, doğrulanabilir olmayan her şey anlamsızdır, yani metafiziktir Anlamsız önermeler iki türlüdür; birinciler cümle yapısı itibariyle düzgün olmalarına rağmen anlamsız olanlardır (mutlak, hiçlik, koşulsuz olan, gerçekte olan gibi kullanıldığı cümlelerin yapısı doğru fakat anlamca doğrulanabilir olmayan önermeler) İkinci türdekiler ise cümle kuruluşları itibariyle anlamsız olanlardır (kuşlar sebzedir gibi tümceler) Metafizik olarak belirtilen ve yadsınan önermeler asıl olarak birinci tür önermelerdir Bunlar sözde-sorunlardır, çünkü anlamsızdırlar, deney ve gözlem alanının dışında kalırlar Mantıksal pozitivizm, sentetik önermeleri ve mantıksal önermeleri kabul eder, ancak felsefenin görevini metafizik önermeleri çözümlemek olarak belirtir Felsefeden metafizik arındırmalı ve dünyanın bilimsel kavranışı ortaya konulmalıdır Mantıksal pozitivizmin felsefi tezleri bu iki temel yaklaşım üzerinden geliştirilmektedir Dünyanın bilimsel kavranışı yaklaşımının da ikili niteliği vardır; yukarda söylenenlere bağlı olarak bunlar, ilkin bilginin temelinde gözlem ve deneye dayalı olguların bulunması ve ikinci olarak da kesin bir mantıksal çözümleme ile meydana gelmesidir Bilimsel etkinlik, bu noktada, deneysel verileri mantıksal analiz yoluyla çözümlemek ve ortaya koymaktır Eleştiriler Mantıksal pozitivizm, öncelikle bilgi konusunda empirik felsefenin aldığı eleştirileri alır Deney ve gözlemlerin kuram-dışı, her tür kavramın başlangıç noktası olarak alınması, bazı deney-dışı teorik kavramların ele alınmasıyla empirizmin bir dogması olarak eleştirilmiştir ve bu mantıksal pozitivizmi ya da empirizmi de içine alır Lenin, Ampriokritisizm olarak adlandırarak Mach’a ve onun geliştirdiği duyumculuk anlayışına itiraz eder; diyalektik materyalizm anlayışını doğrulama çabası içinde ortaya konulan bu itiraz, genel çerçevesi bakımından tartışmalı argümanlarla yürütülmüş olsa da Lenin’in bu geleneğin ilk eleştiricilerinden biri saymak gerekir Öte yandan bilim felsefecisi Karl Popper, bir zamanlar mantıksal pozitivizmin içindeki isimlerden biri olarak anılmış olmakla birlikte ve ayrıca halen geliştirdiği bilim görüşünün pozitivist düşünceyle ilişkisi tartışılır olmakla birlikte, temel ilkeyi, yani bilginin temelindeki doğrulanabilirlik ilkesinin dışında başka bir yol ortaya koymuş, buna karşı yanlışlanabilirlik ilkesini formüle etmiştir Yine bilim felsefesi içinde Thomas Kuhn bilimsel etkinliğin tarihselliğini ve kuram-yüklü niteliğini ortaya koyarak saf deney ve gözlem eksenli bilim anlayışının kırılmasında önemli bir alan oluşturmuştur Paul Feyerabend ise gözlem ve deneyin sanıldığı kadar saf olamadıklarını hem kuramsal hem tarihsel örnekleriyle ortaya koymuş, yanlışlanabilirlik ilkesine rağmen pozitivist bilgi anlayışı içinde duran hocası Popper’i eleştirmiştir Feyarebend, bilimsel bulgu denilen şeylerin kendi başına herhangi bilgiye ayrıcalıklı bir kuramsal statü kazandırmadığını, bilimsel yöntemin tek ve biricik yöntem olarak kutsanmasının olanaksız olduğunu öne sürmüştür Willard Van Orman Quine’ın empirizme yönelttiği analitik önermeler ile sentetik önermelerin ayrımı konusundaki eleştiri de ayrıca mantıksal pozitivistler için geçerlidir Yapısalcılık ve Postyapısalcılık felsefeleri ise empirizmi, pozitivizmi ve dolayısıyla mantıksal pozitivizmi bir bütün olarak kabul edilemez yaklaşımlar olarak eleştirmişlerdir |
Pozitivizm Olguculuk |
09-25-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Pozitivizm OlguculukPozitivizm Olguculuk POZİTİVİZM, nesnel araştırmayla kazanılmış bilgi dışındaki bilginin bir değeri olmadığını, tek sağlam bilginin olguları gözlemleyerek elde edilen verilere dayalı bilgi olduğunu öne süren öğretidir Pozitivizm, Olguculuk olarak da adlandırılır Bu öğretide olgu, duyumlarımız ve algılarımız anlamına gelir Pozitivizm'e göre duyumlarımız ve algılarımızla doğrudan edindiğimiz bilgilerden başka bir olgu yoktur Pozitivizm'in kurucusu Auguste Comte' dur Comte öğretisine bu adı, kendisinden önceki öğretilerin yıkıcı ve olumsuz olduğunu, bir tek kendi öğretisinin yapıcı ve olumlu olduğunu dile getirmek için vermiştir Çünkü kök olarak "pozitif sözcüğü, yıkıcı anlamına gelen "negatifin karşıtıdır; olumlu ve yapıcı anlamına gelir Comte metafiziği, yani bir otoriteye dayandırılan, tartışmasız kabul edilen bilgileri tümüyle boş bilgiler olarak değerlendirir Ona göre ister idealist, ister maddeci olsun, deneyi yadsıyan tüm öğretiler metafiziktir ve felsefeden metafiziği tümüyle atmak gereklidir Onun yerine bilim konmalıdır ve bu nedenle Pozitivizm bir bilim felsefesidir Comte'a göre bilimler bir deneyler toplamı olmalıdır Her gerçek bilgi pozitif ve görelidir Bilim ile felsefe arasında kuramsal uyum ve yöntem birliği vardır Bilimsel yöntemler bırakılmadan deneylerle ulaşılan gerçekliğin bütünü üzerinde tek bir yargıya ulaşılmalıdır Bilimin konusu bütünüyle göz önüne alındığında felsefenin konusuyla zorunlu olarak birleşir Deneyin yardımı olmaksızın zihnin kendi kendisine çıkartacağı şey, eğer anlamsız değilse tümüyle uydurmadır Uğraş alanı yalnızca olgular olan bilim, bu olguları gözlemle-yerek aralarındaki bağlan, bir başka deyişle yasaları kavramaya çalışır Comte insanlık tarihinin, her biri kendisinden öncekini aşan bir dizi aşamadan geçerek geliştiğini öne sürer Bunlann ilki olayları denetleyen güçlerin ya tüm varlıkların içinde onlan harekete geçirip yöneten gizemli güçler ya da insan biçimli güçler olduğuna inanılan dinsel aşamadır Bunu, doğaüstü güçlerin yerini düşüncelerin, yani felsefi ilkelerin aldığı metafizik aşama izler Sonunda, bilimin el üstünde tutulacağı ve insanlann çabalannı yalnızca toplumun çıkarları yolunda yararlı bilgileri geliştirmeye adayacakları pozitif aşama, yani sanayi aşamasına ulaşılır Bu aşamada insanlar açıklamak istedikleri olgulan gene bu olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı öğrenirler Pozitivizm'in bilgisel ve mantıksal yanlan Comte ile yakın ilişkisi olan John Stuart Mili' ce geliştirilmeye çalışıldı İngiltere'de Pozitivizm'in bir başka temsilcisi olan Herbert Spencer, Danvin'in evrim kuramını da çalışmalarının kapsamı içine aldı Daha sonra Pozitivizm Avusturya ve Almanya'da gelişti Avusturyalı düşünür Ernst Mach tüm bilginin doğrudan deney yoluyla duyu verilerinden elde edilen öğelerden oluştuğunu ileri sürdü 20 yüzyıl içindeyse Pozitivizm en güçlü anlatımına, demokrasinin eleştiricileri ve azınlık yönetiminin çeşitli kuramlannm savunucuları olarak tanınan bazı İtalyan ve Alman düşünürlerle ulaştı Bunlardan İtalyan Vilfredo Pareto, bilimsel yöntemin her türlü bilgi alanına ısrarla uygulanması gerektiğini vurgulayarak, olguları ve olgular arasındaki ilişkileri bulup ortaya koymanın bir fizikçinin ya da kimyacının olduğu kadar bir sosyologun ya da iktisatçının da işi olduğunu öne sürdü Felsefede geçerli olan deney öncesi düşüncelere karşı çıkan Pareto doğal hukuk, toplum sözleşmesi, adalet ve doğru düşünce konularında kuramlar ileri sürenlerle yaygın tartışmalara girdi Ona göre doğal hukuk konusunda kurgusal düşünceler üretmek, değişik ülkelerin çeşitli dönemlerinin yasa kitaplarını araştı-np ortaya çıkarmaktan ve içlerinde gerçekten ne olduğunu göstermekten daha kolaydı
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|