Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
buluşlar, deniz, keşifler, taşıtları

Deniz Taşıtları (Keşifler Ve Buluşlar)

Eski 05-12-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Deniz Taşıtları (Keşifler Ve Buluşlar)



Deniz Taşıtları
(Keşifler ve Buluşlar)
Kara taşıtlarından, henüz hiç sözünü etmediğimiz deniz ulaşımına geçelim Daha önce anlatılmamasının nedeni, Yunanlıların ve onlardan öncekilerin su üstü ulaşımında geri olmaları değildir; Cilâlı Taş Çağı’nda bile su üstü ulaşımı bilinmekte ve uygulanmaktaydı Hatta geminin arabadan önce icat edilmiş olması da olağandır Öyle ya, ağaç kütüğünü oyarak basit bir kayık yapmak, dingil ve tekerleği gerektiren arabanın icadından daha kolay değil midir? Hatta gemiciliğin, suyollarının karayollarından daha kısa ve kullanışlı olduğunun fark edildiği günden başlayarak gelişmiş olduğunu kabul etmek, daha akla yakındır Güzel bir yaz günü, körfezin karşı kıyısına geçmek için kestirmeden denizi aşmak varken, tepeleri ve koruları aşarak karayolundan gitmek zorunda kalırsak, buna hangimiz üzülmeyiz?

Geminin icadını şu ya da bu halka mal etmekten kaçınmamız yerinde olur Gemi yolculuğunun, ta ilk zamanlardan beri dünyanın her yanında uygulandığını kesin olarak kabul etmeliyiz Yunan gemiciliğine öteki ülkelerdekinden (sözgelişi, Çinlilerden ve İskandinavlardan) fazla önem verişimiz Yunanlı gemicilerden birinin adının “Ulysse” (Odusseus) oluşundan ve Homeros adlı ünlü şairin onu ölümsüzlüğe kavuşturmasındandır

Gerçektende, ilk klasik gemiciyi gözümüzde canlandırmamıza imkân veren Homeros’tur Şair, kahramanını: “Kabaca işlenmiş birkaç ağaç kütüğüne hayatını emanet etmiş ve dalgalara meydan okuyan bir yiğit,” diye tanımlar Klasik bir tanım, ama onu ta tarih öncesine kadar, çok gerilere götürmemiz gerekir, işte o zaman, MÖ III-II binde bile nasıl olumlu bir gelişmeye ulaşıldığını anlarız

Daha iyisi, Louvre’a bir gidelim ve Mısır kayıklarının resimlerini gözden geçirelim Bunlar, birkaç çift kürekçinin çektiği uçları kıvrık gondollardır Yön, dümenle belirlenmekte, dümenci pupada oturarak gondola belirli açılar vermektedir Daha büyük hacimdeki gemilerde, dümen yerine çark kanadı kullanılmaktaydı Çark kanadının görevi, artık teknenin ekseni üzerinde değişik eğriler vermek değil, bir bağlama sistemiyle dikey tutturulduğundan, mili çevresinde dönme hareketi sağlamaktı Bu haliyle, gerçek bir dümenin ilkel şekline varmış oluyorlardı; ama daha da ileriye gidemeyeceklerdi Çünkü dümen için menteşe şarttı ve henüz bilinmiyordu bu

Fenikeliler, Mısır “Gondol”larını geliştirdiler, uzattılar Bunların iki uçları, ön ve arka kasara (geminin baş ve kıç tarafında ,asıl güverteden yüksek olan kısa güverte) biçimini aldı, boyu yirmi metreyi, su iç derinliği de iki metreyi buldu Sanayici, tüccar, armatör ve korsan bir halk olan Fenikeliler, Akdeniz’deki üstünlüklerini bu gemiler sayesinde kurdular Hatta Karadeniz’e ve Atlas okyanusuna çıktılar



Bu sürekli yolculuklar, onları mevsime göre değişen rüzgârları incelemeye ve -pusula bilinmediğinden- yıldızlara bakarak yön bulma yöntemini keşfetmeye götürdü Gemiciliğin ilk kurallarını da belirleyerek edindikleri bilgileri derlediler Bu kurallar, derme çatma sayılmasalar gerekti; çünkü Firavun Nekao, MÖ 600 yılında bunlara dayanarak Afrika’nın çevresini dolaşmış ve Bartolomeo Diaz’dan yirmi yüzyıl önce Ümit burnunu aşmayı başarmıştı

Şimdi bu dönemi geçip üç dört yüzyıl ileriye giderek Yunan tarihinin altın çağında Atina’nın limanı Pire’yi ziyaret edelim: Rıhtımına 40 metre uzunluğunda 300-400 tonajlık gemiler yanaşmış Bunlar, pupadaki çift kat kürekle idare edilmekte ve yelkenle hareket etmekteler Donatımı, son derece basit: Hepsi de yatay birer serene bağlanmış tek kare yelken taşıyor Kaldı ki, direk çarmıhlara dik tutulduğundan, kaptan sadece pupadan ya da gerektiğinde, yan-arkadan esen rüzgârla yol alabilir Başka bir gidişin gemiyi alabora etmesi işten bile değildir

Ancak, savaş gemilerinin bu çeşit sınırlandırmalarla engellenmesine imkân yoktu elbet Bu nedenle, savaş donanması, su altı derinliği 350 metre olan üç sıra kürekli kadırgalardan meydana getirilirdi Yelkenden başka sayıları bazen üç yüze varan kürekçiler de bulunurdu: Sıkı bir disiplinle idare edilişi, ayrıca pruvaya (geminin ön tarafına) eklenen madeni mahmuz, bu gemileri korkunç savaş araçları haline getirmekteydi Buna son şeklini almış olan çapayı ve istenen yerde durmayı sağlayan dikey demiri, çipo’yu da eklemek gerekir

Ancak bu tekneler, İskenderiye’nin sonraları denize indireceği kocaman gemilerin yanında neydi ki? Karınca yuvası gibi kaynayan Siraküza limanındaki şu göz kamaştırıcı gemiye bir bakın hele: II Hieron’un komutasındaki bu gemi, Korintli Arşias’ın tersanelerinde inşa edilmiş 5000 tonajlık hacmi var ve 3900 ton tutarında mal taşıyabiliyor Yolcular, özel kamaralarında kalıyor ve lüks salonlarda vakit geçiriyorlar İskenderiye-Siraküza yolunu, altı günde alabilen bu dev gemide 600 tayfa hizmet ediyor, 300 asker de onlara eşlik ediyor

Birkaç yüzyıl atlayarak Roma egemenliğinin en parlak cağında 6 kilometrelik rıhtımı, 112 hektarlık havuzlarıyla Akdeniz ticaretini Roma’ya bağlayan Ostia limanına gidelim Kalyonları, Ben Hut’un ünlü üç sıra kadırgalarını ve Arşimet’ten bu yana pek önemli bir gelişme göstermemiş olmakla birlikte 200 yolcu ve 3400 hektolitre buğday taşıyabilecek kapasitedeki kabotaj (bir ülkenin iskele ya da limanlan arasında işleyen gemiler; bu gemileri işletme işi) gemilerini selâmlayalım Bunlar İskenderiye den Roma’ya sadece on günde gidiyor… Romalılar, rüzgârları iyi tanıdıklarından, yolculuklarını Hint okyanusuna; oradan da kervanlarla Çin’e kadar uzatabiliyorlar

DENİZ VE IRMAK GEMİCİLİĞİ

Kristof Kolomb zamanındaki, 1600 tonajlık, 1200 kişiyle 200 top taşıyan yelkenliler ve 100-200 tonajlık küçük gemiler de gelişmişti XIII Louis 70 metre uzunluğunda, 15 metre genişliğinde, 72 top taşıyan ve 15000 metre kare yelkenleri olan bir gemiyi 1638′de denize indirdi XIV Louis zamanında, özellikle Fransız ve Hollandalılar sayesinde düzenli yolcu seferleri başladı Gemilerin uzunluğu hâlâ 60 metreyi geçmiyordu, ama denge sağlayıcı yan omurgaları, bir kablo aracılığıyla idare edilen çember dümeni ve mükemmel manevra kabiliyeti sağlayan sayısız kare yelkenleri vardı Kat kat uzanan güvertelerdeki namlular, düşmana 500-600 metre yaklaşınca ateşe başlarlardı


1624 yıllarında bir Hollandalı fizikçi, elips biçiminde keresteden yapılmış ilk denizaltıyı suya indirmişti Yukarı aşağı işleyebilen küreklerle yol alan bu gemi, Westminster’den Greenwich’e doğru dört metre derinlikte, iki mil kadar ilerleyebilmişti

Gemiciliğe paralel olarak limanlar da gelişmekteydi Gemilerin limanlara girişini güvenliğe almak için kıyı dalgakıranları inşa etmek, karaya yanaşabilmeleri için havuzları derinleştirmek ve yüklerini boşaltabilmek için rıhtımları uzatmak gerekiyordu Hamburg, Amsterdam, Le Havre, Liverpool, Nantes, Bordeau,Lisbon gibi deniz limanları durmadan büyüyor, Anvers, Londra gibi ırmak limanları gelişiyordu

Suyolunun avantajları uzun zamandan beri bilinmekteydi Ticaret trafiğinin gerektirdiği, tarifelere göre düzenli işleyişe en iyi suyolu karşılık verebiliyordu Üstelik itici güç burada, karayollarından daha yüksek verim sağlıyordu Tonlarca yükün dağları ve vadileri aşması için kaç beygire ihtiyaç vardır? Oysa, bunlar küçük bir mavnaya yüklendikten sonra, kıyıdan tek bir beygirle çekilebiliyordu Akarsuyun bu işe uygun olmadığı yerlerde de kanallar açmak zorunlu oluyordu Venedik’in olağanüstü gelişmesi ve önemi, sahip olduğu kanal şebekeleri sayesinde Batı Avrupa ile doğu ülkeleri arasında bağlantı sağlayabilmesinden ileri gelmiyor muydu? Bunu, daha sonra Kuzey ve Orta Avrupa ile Amerika arasında, Amsterdam yapmaya başladı

İtalya, Rönesans’ta uygarlığın öncülüğünü yapmıştı; araştırmacıların zekâlarını kanal tekniği yönünde de işletmeleri beklenirdi Lombardiya, arklarla sulama sistemini XI yüzyılda uyguladı XII yüzyılda Tessin’in, XIII yüzyılda da Adda’nın yatağını değiştirmeyi başardılar Su işleri tekniği yaygınlaşıyordu Hollanda ve Fransa ilk tasarılarını hazırladılar XV yüzyılda Seine’de Eure’den Troyes’a kadar gemiler işlemeye başladı XVI yüzyılda, Fransız mühendisi Adam de Craponne (1527-1576), Ourance ile Rhone sularını birleştiren bir kanal yaptı

Mühendis Domenico kardeşlerin (XV yüzyıl) geliştirdiği ‘çifte kapılı tasfiye havuzu’ en son mükemmelliğine erişti IV Henri 1604′te Briare’da kanal şantiyeleri açtırdı Bu iş, Tourslu mühendis Hugues Crosnier’ye verildi ve 1642′de işletmeye açıldı Kralın bir suikasta kurban gitmesi, iç kargaşalıklar ve savaşlar nedeniyle bu iş oldukça uzamıştı Bununla birlikte resmi makamlar ve mühendisler heyecan yaratan bir proje hazırladıkları için çalışmalar sürdürülmüştü Proje, Okyanus’la Akdeniz’i bir kanalla birleştirmekti ama, bu yüce kişiler, hiç bir şey gerçekleştiremediler Uygulanabilir bir planı sonunda Languedodu basit bir vergi memuru olan Pierre-Paul Riquet (1604-1608) teklif etti ve Colbert’in de desteğiyle 1667′de ilk kazmayı vurdu Eserinin sona erdiğini (1681) görmenin kıvancına erişemediyse de, Riquet’in onur verici bir işi başardığı tartışmasız kabul edildi

Bu çağda Hollanda’da iç suyolları gemiciliğinde büyük gelişmeler görülmüştü Sanayi ve tarım merkezleri, mavna seferleriyle birbirlerine bağlanmıştı Sözgelişi Delft ile Rotterdam arasında en az on altı tekne işlemekteydi Bu ulaşım araçlarının düzenliliğinden suyolunda sarsıntı olmadığı için rahatlığından ve ucuzluğundan ötürü, insanlar, âdeta eşyalara imreniyorlardı… Çünkü bunlar ırmaklar boyunca keyifli keyifli giderlerken, insanların, yoldan başka her şeye benzeyen, atların ayaklarını ya da arabaların dingillerini kırdıkları şoselerde eziyetli yolculuklara mahkûm edilmeleri haksızlık değildi de neydi? Bu nedenle de XV yüzyıldan başlayarak insanların da suyoluyla taşınması tasarlandı Bu girişimler, XVII yüzyılda resmiliğe büründü ve suyoluyla düzenli şekilde insan taşıma işi ancak o zaman gerçekleştirilebildi Böylece “su arabaları”, kara arabalarıyla ciddi bir rekabete başladı

Su arabaları, Fransa’da 1625′te Paris-Tours arasında işlemeye konuldu Bunu Auxerre, Lyon, Nantes “hatları” izledi Yolculuk uzun sürüyordu, ama en az üç kat daha ucuz ve kara taşıtlarıyla kıyaslanamayacak kadar da rahattı Yolcu taşıyan şık ve süslü vapurlarda yolculara ayrılan bölümlere, manzarayı seyredebilmeleri için baştan başa cam takılmıştı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.