yesimciwciw
|
Bergama
Bu bölümde Bergama'nın tarihini her yönü ve her yapı kalıntısının ayrıntılı olarak anlatıldığı Bergama Şehrini ve Bergama Müzesini bulabilirsiniz 
BERGAMA TARİHİ
Buluntular, Bergama ve yöresinde Prehistorik Çağ’dan bu yana yerleşildiğini kanıtlar M Ö 6 Yy ’da ise Bergama Mysia Eyaleti’ne yerel olarak bağlıdır
Bu dönemde Lidya Devleti Bergama’da etkinliğini siyasal ve ekonomik yönden benimsetmiştir Hitit devletinin üstünlüğüde bölgede Lidya kanalıyla gerçekleştirilmiştir Hitit konfedarasyonu ile doğu-batı köprüsü atılırken , bölge diğer bölgelere göre erken gelişimini oluşturmuştur Persler kurucuları Kiros ile Anadolu’yu ele geçirdiklerinde Bergama kalesi Grek tiranlarının sığınak ve dinlenme yeri olmuştur Daha sonraları Perslerin yumuşak yönetimleriyle ekonomik olanaklarını arttırıp bölgenin geleceğini hızla hazırladıkları görülüyor
M Ö 334 yılında ise Makedonya Kralı Büyük İskender Çanakkale Boğazı yoluyla Anadolu’ya geçti Granikos denilen Biga Çayı bölgesinde Pers kralı III Darius’u ilk büyük yenilgiye uğrattı Bu başarısını M Ö 333 İssos ve M Ö 331 de Gavgamela (Arbil) savaşlarıyla sürdürecektir Böylece Persler İskender karşısında üç büyük yenilgiden sonra yok olacaktır Bundan sonra Bergama’da Pers satraplığının yönetiminden çıkıp İskender’in egemenliğine girer
İskender Bergama’yı Pers komutanı Rodoslu Memnon’un eşi dul Barsine’ye verdi Bu dönemde Akropol’de bir şehir vardı Bu kentte yaşayan halkın buraya Ege yoluyla gelmiş oldukları ortaya çıkmıştır M Ö 323’te ise , İskender ölünce büyük bir karışıklık dönemi başladı Roma toprakları İskender’in generalleri arasında bölüşüldü Uzun süren karışıklıklardan sonra Bergama Lysimakhos’un egemenliği altına girdi
İpsos savaşından sonra Bergama’yı düşüren Lysimakhos, Küçük Asya’da kaldığı sürede biriktirdiği servetini kentin yüksek kalesine saklamıştı O sırada kentin yöneticisi bir kaza sonucu hadım kaldığı söylenen Philhetairos adında bir Paphlagonialıydı Philhetairos , Lysimakhos’un servetini , O M Ö 280 yılında yenilip ölene değin saklamıştı Daha sonra bunca servet kendisine kalınca , artık Seleukoslara bağımlı kalmasının gerekmediğini farketti ve servetinin bir bölümünü küçük krallığının savunma ekonomisini geliştirmeye ayırdı M Ö 263 yılında öldüğünde varlığını yeğeni Eumenes’e bıraktı O da bu serveti kat kat artırarak Attalos adındaki oğluna bıraktı Bergama da Ege’de kıyısı olan bütün Seleukos devletleri gibi, artık haraç almaya başlayan Galatlarla savaşa tutuşmuştu Bu durumu hiçbir şekilde kabullenemeyen Attalos, harekete geçip bir dizi askari manevrayla onları yenmeyi ve oturdukları toprakların sınırları içinde tutmayı başardı Bundan sonra gözünü Seleukoslara çevirdi ve o sıralar aralarında sürmekte olan iç savaştan yararlanarak her birinin ordusunu ayrı ayrı yendi Küçük Asya’nın batısını ele geçirinceye değin onları güneye sürdü
Roma, Küçük Asya’da ilk kez etkili olmaya başladığında , Attaloslar hala Bergama’da hüküm sürüyorlardı Büyük Antiokhos’un orduları Menderes’e vardığında II Eumenes’in yardım için başvurduğu yer Roma oldu M S 190’da Roma’nın Küçük Asya’yı tam olarak istila etmesi birazda bu başvurunun bir sonucudur Bu istila , Spylos Magnesiası savaşında Antiokhos’un kesin yenilgisi ve Eumenes’ten aldığı bütün toprakları yitirmesiyle sonoçlandı Böylece Bergama Roma’nın sığıntısı oldu Bergama’nın etkisi bu yolla kazanılan askeri destekle giderek Kappadokia ve Armenia krallıklarına geğin ulaştı
Bergama kentinin kendiside bu sırada varsıllığını ve önemini artırdı; son olarak İskenderiye ile boy ölçüşecek kadar büyüyüp o çağda Küçük Asya’nın en büyük tecim merkezi oldu Yurttaşlarının kültürü, süs eşyasında becerikli ustaları ve altın kaytanlı ipek kumaşları ile sesini duyurdu Bir başka alandaki buluşları , bugün ‘parşömen’ (pergamena) sözcüğüyle belleklerde yer etti
Attaloslar birbiri peşi sıra kral oldular M Ö 133’te III Attalos öldüğünde çocuksuzdu ve döneminin en çok tartışılan belgelerinden biri sayılan vasiyetinde , Bergama devletini Roma’ya bıraktı
Bu davranışı açıklamak için birçok neden ortaya sürülmüştür Bunların içinde belki de en akla yakını , Roma emperyalizminin kazanmakta olduğu güç karşısında dayanamayacağını anlayıp teslim olmasıdır Asıl nedeni ne olursa olsun, vasiyeti Senato’da yapılan bilmece dolu bir tartışmadan sonra Roma’da kabul edildi Bergama’da ise haberin, özellikle köylüler ile köleler arasında yarattığı coşku daha az oldu En nihayet Romalılar kondukları mirasın denetimini tam olarak ele geçirmek için veliaht Stratonikos’un başlattığı silahlı ayaklanmayı bastırmak gerektiğini anlamışlardı M Ö 130’da eski Attalosların tüm mal varlığı , toprakları yeni kurulan Asya Eyaleti’yle birleştirildi
Roma İmp Çağ’ında şiddetli nüfus artışıyla beraber , şehir ovaya yayıldı Özellikle İmp Hadrian zamanında büyük bir yükseliş yaşadı Asklepios kutsal alanıda bu dönemde inşa edildi 3 yy ’da Roma egemenliği gerilemeye başladı 8 yy ’da Arap akınlarına karşı Bizanz tahkimatı oldu 12-14 yy ’larda Bizans yerleşmesi yeniden güçlendi 14 Yy ’dan itibaren ovada Türk şehri gelişmeye başladı
YUKARI AGORA
1883-84 yıllarında ortaya çıkarılan bu agora, Zeus Sunağı taraçasından 14 m aşağıda ve güneye uzanmış durumdadır Akropolün en eski yapılarındandır Kuzey temellerindeki kalıntılar burada daha eski bir yapının olduğunu gösterir Agora, dağ sırtının küçük düzlüğünden yararlanılarak kayaları parçalayarak açılan bu alanda 83,7x43 5m ölçüsündedir Anayol bu alanı ikiye bölmüştür Kuzeyden güneye 90m uzunluğunda ve bunun yarısı kadar genişlikte olan doğu tarafın agoranın ilk kurulduğu bölge olduğu daha sonra tiyatro ile ilişkisini kolaylaştırmak için genişletildiği sanılmaktadır
Agoranın üç tarafı porticuslarla çevrilmiştir Bunlardan kuzey kenarında az, doğu ve güney kenarında daha fazla izler bulunmuştur Porticusların alana bakan bölümlerinde bir kat, dışa bakan bölümde ise arazinin eğimine göre üç kata kadar çıktığı anlaşılmaktadır Dorik biçimli 3,83m boyundaki porticus sütunlarının üst bölümünden üçte ikisi derin yivli, alt tarafı ise düz işlenmiştir
Agora alanında yüksekliği 0,48, genişliği 0,405 ve derinliği 0,385m olan çelenklerle süslü bir yazıtı olan bir sunak altlığı bulunmuştur Agorada tunçtan bir Hermes Agoreus (Agorada duran) heykeli bulunuyordu
Agoranın batı bölümünde, önündeki sunakları ile küçük bir Agora tapınağı bulunur Dor ve İon düzeni karışımında, anteli prostylos tapınak şeklindedir Bina iki basamak üzerine kurulmuş olup genişliği 7 66m ve uzunluğu 12 30m'dir Bu tapınağın, bir heykel kaidesindeki yazıttan Dionysos için yapıldığı anlaşılmaktadır Batı galerinin kuzey köşesindeki, tapınağa benzeyen daha eski yapının anlamı açıklanamamıştır Kuzeyde, yolun Agoradan çıktığı yerde, sağ tarafta galerinin ucuna eklenmiş niş şeklinde bir kült yapısı vardır Burada Bergama Sunağı'nı bulan ve kazısını yapan Karl Humann'ın (1839-1896) granit bir blok altında mezarı yer almaktadır
40-60cm ölçüsünde sert taşlardan döşemesi olan agora Ortaçağdaki yıkımına kadar köklü bir onarım görmeden ilk yapısını korumuş, VIII yy'da porticusların temellerine kadar sökülerek Bizans surlarının yapımında kullanılmıştır
BÜYÜK SUNAK (ZEUS SUNAĞI)
Bergama'nın Attalos I zamanında Galatlara karşı kazandığı büyük zafer üzerine Eumenes II zamanında (M Ö 197- 159) Akropol'de Zeus (Athena ya da tüm tanrılar) adına bir sunak yapıldı Sunak hakkında ilk bilgi verenlerden biri Romalı yazar L Ampelius'tur Dünya Harikaları adlı yapıtında "Bergama'da mermerden kırk ayak yüksekliğinde, görkemli kabartmalarla süslü büyük bir sunak vardır Tanrılarla Gigantların savaşını göstermektedir " demektedir
Bu kabartmalardan birkaçının bulunması ile 1877'de Akropol'de kazılar başlamış ve sunak ortaya çıkarılmıştır Ele geçen parçaları ile Berlin Müzesi'nde tekrar yapılandırılan sunak boyutları nedeniyle bugün Berlin'de ziyaretçileri ağırlayan Pergamon Müzesi'nin yapımını (1910-1930) zorunlu kılmıştır
Akropol'ün birinci surları dışında Athena Tapınağı'ndan 24m aşağıda bulunan 5623 metrekarelik düzlemin ortasında inşa edilmiş olan sunak, yukarı agoranın biraz üstünde bulunmaktadır Sunak binası, kuzeyden güneye 37,70m, batıdan doğuya 36,60m'lik bir dikdörtgendir Sunağın genişliği 34,20 ve derinliği 36,44m olup beş basamaklı bir altlık üzerinde 40 ayak (12m) yüksekliği vardır Selinos vadisine bakan cephesinde 20m genişliğinde 28 basamaklı merdiveni bulunur Kuzey, güney ve doğu yüzlerini kuşatan ve Tanrılarla Gigantların savaşını anlatan kabartmaları (Gigantomachia) içeren yüksek kabartmaların uzunluğu 120m dir Bunların yüksekliği 2,30m, kalınlığı 0 50m olup genişliği 0,60 - 1,10m arasında değişmektedir Sunak meydanının girişi doğuda ancak sunak avlusuna çıkan merdivenler batıda olduğundan sunağa gelenler merdivenli cepheye varabilmek için yapının iki yanından birini dolaşmak zorundadır Doğudan gelindiğinde ilk olarak Zeus ve Athena kabartma grubu görülür Frizin bu yanında güneş doğuşuyla ilgili ışık tanrıları Apollon, Artemis ve Leto tasvir edilmiştir Karanlık kuzeyde ise yıldız tanrı Orion, kader tanrıçaları (Moira'lar) ve gece tanrıçası gibi tasvirler vardır Güneyde başka tasvirler arasında şafak kızıllığı, güneş tanrısı Helios, batıda denizle ilgili tanrılar ailesi Okeanos, Amphitrite, Nereus ve Triton vardır Homeros'a göre Gigantlar vahşilikleri yüzünden yok olmuş bir halk kitlesidir Hesiodos ise "Onlar göğün ve toprağın çocuklarıdır Parlak silahlı ve ellerinde uzun mızrakları olan savaşçılardır" der Olympos tanrıları, Titanları sürgün ettikleri zaman, anaları toprak tanrıçası Gaia, Titanların öcünü almak için eşsiz büyüklük ve güçte olan Gigantları doğurmuştur Gigantlar tümüyle insan kılığında gösterildiği gibi, bacakları oyluklarına kadar yılan kuyruklu da oluyordu Böylece toprağın çocukları analarının kucağından çıkarak insan biçiminde ayağa dikiliyorlardı Gigantlara yılan ayakları savaşta yardım ettiği gibi tanrılara da hayvanlar yardım ediyordu Zeus'un kartalı Gigantların yılanlarına karşı savaşıyor, azgın köpekler ve Hekate'nin bir aslanı da Rea'nın yanında bulunuyordu Yüksek kabartmalarda birbirine giren figür bolluğu vardır Bunlar yan yana veya arka arkaya değil, birbirini kısmen örten ve kesen bir durumda düzenlenmiştir Böylece, göğüs göğüse yapılan bir ölüm kalım savaşı, sanatçılar tarafından büyük bir ustalıkla, olağan bir karmaşadan uzak tutulmuştur Bu kabartmalardaki tema, direkt olarak tarihsel olayların (Galatlara karşı kazanılan zafer) konu edilmesi yerine bu olayların vurguladığı düşünceye önem veren Hellen görüşüne uygun görülmektedir Kral Eumenes II de Hellenliğin ruhsuz, duygusuz barbar bir dünya üzerindeki zaferinin sanatsal betimleme ve anlatımını önemsemiştir
Sunağın iç yüzünde de dış yüzde olduğu gibi sütunlu galeriler planlanmış ancak tamamlanmamıştır Duvarın iç yüzünü, Bergama krallık soyunun atası olarak kutsanan Herakles'in oğlu Telephos destanından sahneler süsler
Antik dünyada önemli veya halka hükmeden ailelerin soylarını bir tanrı ya da büyük kahramanlara dayandırmaları yaygındı Telephos da Attalos hanedanının hem Grek tarihinin en büyük kahramanı Zeus'un oğlu Herakles, hem de Arkadia'daki soylu ve saygıdeğer bir Grek ailesi ile bağlantılarını sağlıyordu Telephos'un yaşamından bölümlere antik şiirlerde ve Aeschylus, Sophokles, ve Euripides' in klasik dramalarında rastlanmaktadır Telephos frizinde diğer eserlerdeki gibi bütün olay aynı zaman ve mekanda geçmemektedir Bu anlamda bu friz heykelcilikte yeni bir anlatım şeklinin oluşmasında öncülük etmiştir
Efsane Arkadia'da başlar Apollo kahinleri Arkadia Kralı Aleos'a oğullarının kızı Auge'nin soyundan gelen biri tarafından öldürüleceği hakkında uyarırlar Kral bunu engellemek için kızını Athena baş rahibesi yapar Kralın huzuruna gelen Herakles bir meşe koruluğunda Auge'ye rastlar Kral Aleos Auge'nin Herakles'ten olan bebeğini Parthenion dağlarına bırakır, kızı Auge'yi de bir kayığa bindirip denize bırakır Auge Mysia kıyılarına sürüklenir Burada Kral Teuthras Auge'yi karşılar ve evlat edinir Auge Bergama'da tanrıçası olan Athena kültünü kurar Bu sırada Herakles oğlu Telephos'u onu sütüyle besleyen bir aslan ile birlikte bulur Dağ perileri de çocuğa bakmaktadır
Çocukluğu hakkında diğer olaylar saklanamamıştır Gençliğinde Telephos bir kahin tarafından annesini aramak üzere Mysia'ya gönderilir Telephos Kral Teuthras tarafından karşılanır ve tanıyamadığı annesi, Auge, ona Mysia için savaşması için silahlar getirir Kral Teuthras Telephos ile Auge'yi evlendirir, ancak ilk gece yataklarındaki bir yılan anne ile oğulun birbirlerini tanımasını sağlar Telephos daha sonra Mysia kralı olur ve Truva için yola çıkan ancak yanlışlıkla Mysia kıyılarına çıkan Grekler ile büyük bir savaşa girer Karısı Hiera da Mysia kadınlarının başında savaşa girer Antik kaynaklara göre Hiera o kadar güzeldir ki, savaşta öldüğünde düşman geri çekilmiş ve gömülmesi için ateşkes ilan edilmişti Mysialılar Grekleri püskürtür, ancak Telephos Achilles tarafından Telephos'un hediyeler sunmadığı Dionysos'un bir sarmaşığa takılmasını sağlamasıyla yaralanır Yarası iyileşmeyince, bir kahine danışır ve ona "Yarayı açan iyileştirecektir" denir Bunun üzerine Telephos bir gemi ile Argos'a (Yunanistan) gider ve Kral Agamemnon huzurunda kimliğini saklar Bir şölen sırasında yarasını gösterip kimliğini açıklar İçlerine kadar sızmış olan düşmanlarına karşı Greklerin öfkesi Telephos'u korkutur ve o da Agamemnon'un oğlu Orestes'i rehin alır Telephos Achilles'in mızrağının tozu ile iyileştirilir Sunaktaki diğer paneller Bergama'nın önemli kültleri ile ilgili sahneleri gösterir Dionysos'un onurlandırılması ve oturmuş tanrıça için yapılan sunak gösterilmiştir Son panel ise ölen kahramanın cenazesinden bir sahne olabilir
HEROON
Özellikle Attalos I ve Eumenes II gibi önemli krallara gösterilen saygı ve onların tanrılara yaklaştığı inancı ile yapılan krallar kültünün kutsal yapısı üst esas kalenin kapısı önünde sütunlu bir avlu etrafında büyük bir yapı halinde inşa edilmiştir Asıl kült odası kültle ilgili yemek törenlerinde toplantı odası olabileceği düşünülen geniş bir galerinin arkasındadır Son şeklini Roma İmparatorluk Çağı'nda alan kare şeklindeki kült odasının arka duvarına bir podyum yerleştirilmiştir Sütunlarla bezeli kule şeklindeki üst yapısı üst kat görünümündedir İçinde mezar bulunamayan Heroon'un batıdaki yoldan iki girişi vardır ve iç avluya uzun koridorlardan ulaşılır Çevredeki evler gibi Heroon'un da kendine özel sarnıcı vardır Heroon'un altında krallar kültüne hizmet ettiği düşünülen daha basit Hellenistik bir yapı bulunmuştur
KRAL SARAYLARI
Hellenistik Çağ Bergama krallarının oturdukları saraylar ve bunlara bağlı yapılar kalenin doğu duvarı boyunca sıralanmıştır Üst yapısı gösterişli olmayan sarayların planları peristyl'li ev tipindedir (Odalar sütunlu bir avlu çevresindedir ) Yazılı bir belge ele geçmemiş, genel buluntulara göre bu yapılar kral adları ile ilişkilendirilmiştir En kuzeydeki sülalenin kurucusu olan Philetairos'un(M Ö 281-263) yapı grubu daha sonra kalede görevli askerler için kışla olarak değiştirilmiştir Diğer yapı grupları kuzeyden güneye doğru Attalos I (241-197), Eumenes II (197-159) ve Attalos II (159-138) adlı krallara ait olarak tanımlanır Bunlardan en güneydeki en büyük sarayın yapımında Zeus Sunağı'nın taşları yapıtaşları olarak yeniden kullanılmıştır (M Ö 160) Bu sarayın kuzeydoğu köşesinde mozaik döşemeli bir sunak bölümü vardır Kuzeybatıdaki odada sanatçı Hephaistion'un imzasını taşıyan değerli bir mozaik daha bulunmuştur
Saraylara ait iki sarnıçtan en büyük yapıya ait olanı kale yolu üzerinde görülür Bu sarayın gösterişli bir girişi vardır Kale kapısının arkasındaki meydandan açık bir merdiven ile buraya gelinir Aynı meydandan, Athena Kutsal Alanı'nın girişinin karşısında, kalenin güneydoğu köşesindeki yapı grubuna geçilebilirdi
ARSENAL
M Ö III ve II yüzyıllarda, özellikle korunmuş, Bergama Kalesi'nin en dıştaki alanda kuzey güney doğrultusunda uzanan beş magazin yapısı kurulmuştur Burada bulunan ve bugün aşağı agorada korunan 13 farklı çapta 900 gülle mancınık biçiminde sapanlar ile atılırdı Eski çağda da gülleler magazinler dışında depolanır, magazinlerde özellikle çabuk bozulan erzak ve tahıl saklanırdı Üzerindeki ağırlığı taşıyabilmek için ızgara biçiminde birbirine yakın duvarlar halinde inşa edilen temellerde etkin havalandırma için yarıklar bulunuyordu Çatıları kiremitle örtülü büyük ahşap galerilerden oluşan asıl magazinlerde yiyecek dışında kalede kalan savaş araçları da saklanırdı Daha sonra Roma Legionlarında görülen bu büyük yapılar antik çağda görülen en eski silah ve erzak depolarındandır
Arsenalin güneydoğusundaki kral birliklerinin büyük kışlasının 32 taş sırasına kadar ayakta kalabilmiş kuzeydoğu duvarı Hellenistik Çağ tahkimatının en iyi durumda kalmış parçasıdır
SU YOLLARI
II yy Roma İmparatorluk çağı'na ait olduğu düşünülen su yolları Arsenal alanının kuzey ucundan görülebilir M Ö II yy'da yapılan krallık zamanı su yolları 50-75cm uzunluğundaki 240 bin kadar toprak künkten oluşur Kuzeyde Madra Dağı'ndan yaklaşık 45km aşarak üç yol halinde gelen su yolları Bergama'daki kale tepesinin karşısındaki bir tepe üzerindeki su haznesine uzanır Buradan da toprak altına döşenmiş büyük taşlardaki deliklerden geçirilen yüksek basınçlı su yolu kurşun borularla üç vadi ve iki alçak tepeyi aşarak kuzey taraflarından Bergama Kalesi'ne ulaşır Sarayın sarnıçlarına, evlere ve şehrin çeşmelerine merkezi bir su deposundan toprak künkler aracılığı ile su verildiği düşünülmektedir Bergama'nın Roma Çağı'nda artan nüfusunun ve büyük yeni hamam kuruluşlarının su gereksinimi Kozak Dağları ve Soma'dan (yaklaşık 80km uzaklıkta ) gelen su yolları ve kısmen su kemerleri ile karşılanıyordu
__________________
|