|  | Hafız Ahmed Paşa |  | 
|  05-06-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Hafız Ahmed PaşaHafız Ahmed Paşa Osmanlı veziriâzamı  1564’te Filibe’de doğdu  Bir müezzinin oğluydu  On beş yaşında İstanbul’a gelip Enderun’a alındı  Uzun seneler saray hizmetinde bulundu  Sultan Birinci Ahmed Han zamanında musâhip ve doğancıbaşı oldu  1607’de vezirlik verilerek kapdân-ı deryâ tâyin edildi  1609’da Şam, daha sonra Van, Erzurum, Bağdat ve Anadolu eyâletleri vâliliklerinde bulundu  Bilâhare tâyin edildiği Diyarbekir vâliliği sırasında, Bağdat’ta isyân eden yerli kullar kumandanı Bekir Subaşı üzerine serdar tâyin edildi  Fakat Bekir Subaşı ihânet edip Bağdat’ı teslim için İran Şahına adam gönderdi  İran ordusunun yaklaştığını gören Hâfız Ahmed Paşa, Bekir Subaşı’ya vâlilik verip Diyarbekir’e çekilmek zorunda kaldı  İran Şahı şehri işgâl edip yağmalattı  Hâfız Ahmed Paşa, 1625’te veziriâzam ve İran üzerine gönderilen orduya serdâr tâyin edildi  Bağdat’ı sekiz ay kuşattı  Ancak, Şah’ın da yardıma gelmesi, Osmanlı ordusunu iki ateş arasında bıraktı  Serdar, açlık ve sıcaktan bunalan askerin isyâna varan tepkisi karşısında, zafere çok yaklaştığı bir sırada kuşatmayı kaldırmak mecburiyetinde kaldı  Bağdat’ı alamadan geri çekilmesi, Hâfız Ahmed Paşa'nın sadâretten azline sebep oldu (1627)  İstanbul’a varışında ikinci vezirlik verilip, Sultan Dördüncü Murâd Han'ın kızkardeşi Ayşe Sultan ile evlendirildi (1629)  1631’de tekrar sadrâzamlığa getirildi  Bir müddet sonra ayaklanan yeniçeriler, Sultanahmet’teki Atmeydanı’nda toplanıp, Pâdişah’tan sadrâzam Hâfız Ahmed Paşa ve diğer bâzı vazifelilerin kendilerine teslimini istediler  Sultan Dördüncü Murad Han, ayak dîvânı tertip edip, zorbabaşılara nasîhat etti ise de, söz dinletemedi  Pâdişâh’ı tahttan indirmekle tehdit ettiler  Hâfız Ahmed Paşa, bu durum karşısında; “Pâdişah’ım! Hâfız gibi binlerce kulun yoluna fedâdır!” deyip, âsîlerin arasına daldı  Birkaç zorbayı telef ettikten sonra, Pâdişahın önünde şehîd edildi (1632)  Sâdık ve iyi niyet sahibi bir devlet adamı olan Hâfız Ahmed Paşa, aynı zamanda kalem sâhibi bir şâirdi  Onun Bağdat üzerine giderken yolda kaleme aldığı manzûmesinden bir beyit: Bizimle Kerbelâ vâdisine hem-derd olan gelsün, Sınansun, arsa-i ferzânelerde merd olan gelsün   | 
|   | 
|  | 
|  |