Kendini Arayan Adam-Halit Ertuğrul |
09-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kendini Arayan Adam-Halit Ertuğrulu kitapta önceleri koyu bir komünist olan birisinin imanla müşerref olması, İslamı tanıması anlatılmaktadır Yazar yolculuk sırasında tanıştığı bir insanla arasında geçen olayları anlatmaktadır Olaylar şöyle gerçekleşmektedir 1979 yılının bir güz ayında Adana’ya gitmek üzere yazarımız ve Salih Gökkaya adlı şahıs Kayseri’den hareket ederler Yolculuk esnasında bir ara otobüsün kaptanı “şarkı veya türkü söylemek isteyen varsa mikrofona buyursun ” der Bu teklifi Salih Gökkaya kabul eder İki tane şarkı söyleyerek otobüsteki diğer insanları etkiler Bu cazibesini kullanarak, sohbet etmeye başlar İlk sözleri “vatandaşlarım içinizde huzurlu ve mutlu olan var mı?” olur Bu soru herkeste hayret uyandırmıştır Diğer cümlesi ise “içinizde hayatını garantiye almış olan var mı? Peki her türlü ihtiyacımı karşıladım, başka ihtiyacım yok diyen var mı?”dır evet, bu sözlerin hepsi rejimden duyulan rahatsızlığı belirten cümlelerdir Bu olaylar cereyan ederken yazarımız birşeyler söyleyememenin ızdırabını çekmektedir Otobüs Toros dağlarını tırmanırken tekerleri patlar ve yazarımız molada bu şahsı yakalar ve mütevazi bir tavırla ona “Sizi tebrik ederim, kendinizi iyi yetiştirmişiniz bende sizden faydalanmak isterim” der ve ilk soruyu patlatır “Efendim sizce İNSAN nedir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz Şimdiye kadar böyle bir soruyla karşılaşmayan Salih Gökkaya soru karşısında afallar Yaşamı boyunca onca şey öğrenmiş fakat kendisini öğrenmeyi unutmuştur Ve soruyu tekrar yazarımıza yöneltir “Peki sizce İNSAN nedir? ” Yazarımız gayet rahat bir tavırla bu bir çırpıda cevaplanabilecek bir soru değil, eğer isterseniz bende bununla alakalı bir kitap var beraber okuyalım” der Tenha bir köşede kitabı okumağa ve mütalaa etmeğe başlarlar Yazarımız Salih Gökkayadan gelen sorulara da cevap vermeğe çalışır Kitaptaki konuları okumaları ve tartışmaları Adana garajına kadar devam eder Salih Gökkaya yazarımızın sorulara cevapları karşısında hayran kalmıştır Yazarımızı öyle kolay bırakmayacağını, zihninde beliren diğer sorulara da cevap vermesini ister “ Zihnim allak bullak oldu soracağım çok şeyler var bu gün mutlaka kalmalısın ” der Yazarımız ve Salih Gökkaya, yazarımızın bir tanıdığının evinde buluşmak üzere sözleşirler Mesleği mühendislik olan yazarımız gerçektende Salih Gökkaya’nın arayıp bulamadığı bir kişidir Senelerdir, kafasını kurcalayan her sorunun cevabını ondan dinleyerek, tatmin olmuştur Yazarımız eline aldığı kitaplarla, Salih Gökkaya’nın zihnindeki tüm şüpheleri yıkmıştı Yazarımız ile Salih Gökkaya’nın ikinci konuşmaları sabah namazına kadar devam eder Bu sohbetten sonra Salih Gökkaya’nın kafasında çok şey değişmiştir Senelerin komünisti gitmiş, yerine nurani bir şahıs gelmiştir Sabah namazını beraber kılarlar Salih Gökkaya ilk namazını kılarken çok değişik hisler içine girer namazını gözyaşları içinde tamamlar Risâle-î Nurlar elini adeta Salih Gökkaya’nın kalbine uzatarak kir ve küfür namına ne varsa söküp almıştır Daha sonra Salih Gökkaya Amerika’ya oğlunu ziyarete gittiğinde felç geçirir ve hiçbir tarafı tutmaz hale gelir Yoğun bakıma alınmıştır Bu esnada bir rüya görür Rüyasında Üstad Bediüzzaman arkasında bir zatla Salih Bey’in yattığı odaya gelir Salih Bey’in ağladığını görünce yanına kadar gelerek tebessüm eder ve der ki: “ Senin o kadar büyük günahların vardı ki şu Amerika’yı doldursak ağzına kadar taşar denizlere dökülürdü Risale-ı Nur senin hayatına kefil oldu Ve bu dehşetli hastalık günahlarına keffaret olsun diye verildi, sabret, şükret, sonra arkasındaki Zat’a dönerek “öyle değil mi Mevlana Halid” dedi O da “öyledir Üstadım” diye cevap verir 4 sene sonra Salih Bey memlekete döner Kendisi Risale-ı Nurları okuyamadığı için torununa okutturup sesini kasete kaydettiriyor ve öylece dinliyordu Üstadın Ayet-ül Kübra’daki muhteşem tahlilleri ve tevhid delilleri onu çok etkilemektedir Ayrıca 10söz (Haşir Risalesi)’ni dinlemeye doyamaz Bu kitaplar ona sanki Novalgine veya Aspirin gibi gelir |
|