09-07-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Adım Yeşil / Remzi Çayır
ARKA KAPAK
Dünlerim yok anne Ninem yok  Mustafa yok, Ömer yok, Reis yok, Ercüment yok  Ramazan Turhan öldü Remzi Kütükçü öbür tarafta Hasan Hüseyin Sanlı'mn nişanlısı, şimdi başkasının yavuklusu Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okuduğu nişanlısı yitik  Nerede olduğunu bilemiyorum Dursun Önkuzu'yu unuttu ülküdaşları Mamak Mapushanesinde dayaktan ölen Bekir Bağ on yedisindeydi anne  On yedi yaşında, coplanarak öldürüldü Duydun mu? Gece yarısı yatağından kaldırılıp Ankara Ulucanlar Kapalı Cezaevine götürülen Fikri'yi, A Bülent'i ben unutmasam da, hep birlikte unutuverdik anne  Unutmak iyidir, diyen psikiyatrin sözü doğru mu? Anne ne olur, elini alnımdan çekme Yüreğini yüreğime yasla, bırakma beni kahramanların yalnızlığında "
İNCELEME
Remzi Çayır 10 yıl aradan sonra “Adım Yeşil” kitabıyla göründü Herkes “Yeşil” adına bakarak bir ara çok sık kendisinden bahsedilen ve kot adı “Yeşil” olan şahıs zanneder Nitekim öyle de zannediliyormuş ama hiç alâkası yok
Önce kitabın niteliğini belirtelim: Bir hatıra-roman Remzi Çayır’a da sordum; vak’alar doğru  Sadece bir yüksek okul müdürünün ismi değişik verilmiş  Hâdiselerden haberi olanlar o ismin de kim olduğunu bulurlar Çünkü o yüksek okul müdürü adını daha sonra politikada sık duyuracaktır
12 Eylül öncesini yaşamayanlar kitabı okuyunca dehşete düşeceklerdir Eserde yaşananlar verilebildiği kadar verildiği gibi yazarın hissettikleri de geniş yer tutuyor
Hatıra romanın mühim bir hususiyeti bu günden o güne bakılması  Günlüklerle hatıralar arasındaki önemli fark burada ortaya çıkıyor Günü gününe tutulan notlar o anki gördüklerine ve hissettiklerine aittir Hatıralarda ise, ne kadar vak’a günü ve o gün hissettiklerini vermek istesen de aklın zaman süzgecinden ayıkladıklarına teslim olmak zorundasın
Remzi Çayır, bugünden “dün”e baktığı için, pek çok hâdise akıl süzgecinden -ister istemez- geçiyor
“Biz ne yaptık?” sorusunun da cevabını aramak zorunda hissediyor insan kendisini  Zaten hatıra-romanın örgüsü “Biz ne yaptık?” sorusunun cevabını veriyor “Biz ne yaptık?” öyle kolay cevaplandırılacak soru değildir
Remzi Çayır, şuurlu  12 Eylül öncesinde neyin niçin yapıldığını çok iyi biliyor İstese hâdiselerden sıyrılabilecek iradeye de sahip Ama kendisinin hâdiselerden sıyrılması, “Türk milleti”nin geriye çekilmesi, teslim olması demektir Teslimiyet ise haysiyetsiz, kimliksiz “ölüm”dür
Remzi Çayır buruk  Her harekette aksiyon adamları hatırlanmak ister  Bunu onun için söylemiyorum Aslında aksiyoner hareketler “isimsiz kahramanlar”dan hız almıştır
İnsan 2000’e yakın şehit verildiğini düşününce bir an irkiliyor Bu rakam çok fazla  Devlete karşı savaşsan ölümler olsa, yadırgamazsın  Ama sen istilâcı güçlerin iç uzantılarına karşı savaşıyorsun “Devlet”in âciz kaldığı, vatandaşını kendi hâline bıraktığı bir zamanda vuruşuyorsun Ülaaai kurtarıyorsun ama sonra ülaaai yönetenlerin gazabına uğruyorsun Bunların hepsini Remzi Çayır çok açık, herkesin çok rahat anlayacağı bir fikir silsilesi içinde vermiş Onun için “Adım Yeşil” okunmalı ve üzerinde düşünülmelidir
Yakın zamanda, Turgut Özal’ın bir “dönek” gazeteciye “Ben roman okumam Roman masaldır ” sözü tartışılmıştı
Remzi Çayır arkadaşları Ömer ve Mustafa’yla bir evi basıyor Bu evde iki bir sol örgütün militanlarının kaldığı haberini almışlardır Evi kolaçan ediyor Remzi, silâh bulamıyor Kitaplar ise komünizm hakkında  Şunu söylüyor:
“Her nedense gözlerim roman aradı Romanın daha farklı çağrışımları vardı kafamda Her şeyden önce hoşgörü demekti roman  Farklılığı sindiren, yedi rengi sekiz renk kuşağına çıkaran yanı vardı romanın   Genişti midesi, hoşgörülüydü  Roman okuyanların kolayına dünyaya tek bir renkle bakmayacağına inanırdım ” (s 45 )
(Burada okuyucu görmediğimi sanmasın diye not etmek zorundayım: “Midesi geniş” sözünün yeri ayrıdır )
Romana iki farklı bakış  Benim fikrim de öyle  Roman okunmadan yazı da yazılmaz, fikir de üretilmez Hayatın aynası romandır
Esat Bütün Ankara Ülkü Ocakları Başkanıdır o sıra  (Sonra Esat Bütün de adını çok duyuracaktır ) Remzi Çayır ve arkadaşlarına şunları söyler:
“Ülküdaşlarım! Topyekûn bir savaşın içindeyiz Devletimize ve milletimize karşı sinsi bir hücum söz konusu Kızıl komünistler her yerdeler ve bizi yok etmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar Rusya’yı arkasına alan bu vatan hainleri gemiyi azıya aldılar Aman vermeyeceğiz (  ) Silahla işimiz yok Ama, üzerimize geliyorlar, biliyorum Kendimizi savunacağız, çiğnetmeyeceğiz atalarımızın emanetlerini  ” (s 43 )
O dönemde buna inanılmış ve inançla savaşılmıştır (Kimse Ülkücülerin kullanıldığından bahsedemez Kullanmak isteyenler çıkmıştır; araya ajanlar sokulmuştur Ajan sokulmayan hareket mi var?! Dikkatli olmak gerekir Bilinen iki ajan: Şefik Kantarcı ve Ali Yurtaslan’dır Ali Yurtaslan’dan geçen gün bahsettim İkisi de Ocakta önemli görevler almışlardır Remzi Çayır ve arkadaşlarını yakan Ali Yurtaslan’dır Kitapta ayrıntılı verilmiştir )
Kitapta “Reis” çok sık geçer  Tahmin ettiğiniz gibi “Reis” Abdullah Çatlı’dir Asıl adı hiç verilmemiştir Remzi Çayır ve arkadaşları ona bağlıdır Çok şeyi ondan öğreneceklerdir
Remzi Çalır 1978’de hapse atılır 12 Eylül 1980 günü, bir Albay koğuşlarına gelir ve “Oyun bitti ” der
13 yıl hapis yattıktan sonra çıkar Herkes bir tarafa dağılmıştır Arkadaşları Mustafa da 11 yıl yatar Ömer ise yurt dışındadır
“Reis” Mustafa’la Remzi Çayır’a haber gönderir İstanbul’da buluşacaklardır
12 Eylülden sonra Cuntanın bütün hışmıyla saldırdığı, pek çok insanı “devlet düşmanları”na reva görmediği işkenceden geçirdiği, kimini döve döve öldürdüğü Ülkücülere devlet ihtiyaç duymuştur! PKK’ya ve destekçilerine karşı hareket başlatılacaktır Bu hareketi devletin dışından kişilerin yapması gerekmektedir Bunlar öyle kişiler olmalı ki, vatanseverliklerinden asla şüphe duyulmamalıdır İstanbul’da toplantı yapılır 1991 infaz kanunuyla hapisten çıkmış eski “arkadaşlar” oradadır “Rais” konuşur  Vatanın kendilerine ihtiyacı olduğunu söyler Sonra odaya bir albay girer  Onların bu ülaaai ne kadar sevdiklerini anlatır Remzi Çayır ve Mustafa “Biz yokuz ” deyip çıkarlar Diğerleri ise yollarına devam ederler
Cunta “Oyun bitti ” dedi PKK saldırılarını artırdı; bir albay “Size ihtiyaç var ” dedi Ya sonra yine “Oyun bitti ” denirse  Bu kaygı, Remzi Çayır ve arkadaşına, çok sevdikleri, gönülden bağlı oldukları Reis”e rağmen “hayır” dedirtmiştir
Arslan Tekin
YAZAR HAKKINDA
1959 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu İlk, orta ve lise eğitimini Kahramanmaraş’ta tamamladı 1978’de siyasî olaylardan dolayı tutuklandı ve Mamak Askerî Cezaevine konuldu 13 sene aralıksız farklı hapishanelerde yattı Anadolu Üniver-sitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu Yazı ve hikâyelerini 1979’dan itibaren Türk Edebiyatı, Bizim Ocak, Aylık Dergi, Mavera, Vahdet, Birliğe Çağrı, Gözyaşı, Dolunay gibi dergilerde yayımlandı Gündüz gazetesinde bir dönem köşe yazarlığı yaptı
|
|
|