Prof. Dr. Sinsi
|
Söylem Ve Gerçek: Özgür Üniversite Kavram Sözlüğü
1992 yılında bir grup aydın tarafından, insanı tarihin öznesi olmaktan çıkarmaya yönelik ideolojik saldırılar karşısında bir duruş örgütleme amacıyla kurulan Özgür Üniversite, egemen sınıfların ideolojik hegemonyasına karşı, ezilen- emekçi sınıfların ideolojik hegemonyasını kurma mücadelesini yıllardır, bin bir güçlükle yürütmektedir Egemen sınıfların yapıp ettiklerini meşrulaştıran bir “eğitim kurumu” değil, bilimsel, eleştirel düşüncenin önünü açmaya çalışan gerçek anlamıyla bir üniversite olma misyonunu yüklenen Özgür Üniversite, dersler, konferanslar ve yayınlar aracılığıyla bu hedefleri doğrultusunda mütevazı adımlar atmaya, bugün de devam etmektedir Başta “resmi tarih”, “resmi ideoloji” ile ilgili olmak üzere bir çok yayına imza atan Özgür Üniversite, bugünlerde, bu yayınlara önemli bir tane daha ekledi: “Kavram Sözlüğü: Söylem ve Gerçek” Bu sözlüğün, ansiklopedik nitelikte bir eser vasfını taşıdığı, sözlüğü inceleyenlerce görülecektir
Bugün bir çok “aydın”, “bilim insanı”, Avrupa’yı, Avrupa yapanın, onun demokrasi kültürü olduğunu, insanlığın eşitlik, özgürlük, insanca yaşam mücadelesinin tek ve başat beşiğinin bu topraklar olduğunu, güçlü bir mistifikasyon yeteneğiyle anlatıp (savlayıp) durmaktadır İnsanlık adına yaratılan bütün ileri değerlerin, olumlu olan her şeyin merkezi olarak buralar görülmekte/ gösterilmektedir Bu bakış açısı iki temel yanılgı içermektedir: 1- Sanki, dünyanın geri kalanı insanlık tarihinde hiçbir yere sahip değil, belirleme/ etkileme gücü sıfır, tarih boyunca hiçbir olumlu katkı sunmamışlardır vb 2- Avrupa, sömürgeci, talancı, başkalarının yarattıklarını kendine mal eden çirkin bir yüze sahip değildir (ya da bu çok önemli değildir) Dün “uygarlaştırma”, “medeniyet taşıma” kisvesiyle dünyanın birçok bölgesini “talan etmeye” çıkmış olanlar, bugün de, uygarlaştırma misyonlarına “demokrasi”, “insan hakları”, “özgürlük” havariliğini de ekleyerek kirli işlerine devam etmektedirler… Fotoğrafın bir karesini görmekle, bütününü görmek arasında büyük bir farkın mevcut olduğu şüphe götürmez bir gerçekliktir İşte bu örnekteki durum sosyal olgular açısından da mutlak bir gerçekliktir Sosyal olgular arasında sıkı bir bağ, geçişkenlik, bütünsellik bulunmaktadır Avrupa merkezli bakış ya da Avrupa merkezci ideolojik yabancılaşma olgusu, kendi etrafında birçok komplike ilişki/ sorunsal yaratmaktadır Örneğin kendi gerçekliğine sömürgecinin gözüyle bakmaya başlayan “aydın”, sorunları tespit ederken, tanımlarken olduğu gibi, bu sorunlara ilişkin çözümler önerirken de büyük bir maluliyet içindedir Kendi bir “taraf”iken, tarafsız bilim yapmaktan bahseder; toplumun, uzlaşmaz çelişkileri içkin temel sınıflara bölündüğü koşullarda sınıfların ortadan kalktığından; tam da kendi ideoloji üretirken, “ideolojilerin” sona erdiğinden vs bahseder
Artık olgular, kavramlar, kuramlar iyice belirsizleşmiş, içeriği boşaltılmış bir durumdadır Üstelik bir kavramın temelini ortadan kaldıran bir anlayışın, bu kavramla tanımlanmaya kalkıldığı sık rastlanan bir vakıadır Örneğin, uygarlığı ortadan kaldırmaya yönelenler, uygar; demokrasi düşmanları “demokrat”, bir avuç insanın egemen olduğu rejimler “Cumhuriyet”, dinin, devlet hizmetine koşulması, gerektiği ölçüde devletin varlığının meşrulaştırıcı bir aracı olarak kullanılması “laiklik”, insanın hem maddi hem manevi varlığının köleleştirildiği, özne olarak yaratıcılığının sıfırlandığı (yani bütün yaşamının dışarıdan belirlenen bir nesne haline getirildiği) koşullar altında haysiyetsiz bir biçimde yaşamak “özgürleşmek” vs olarak addediliyor Bugün her türlü ahlaki- insani değerin reddedildiği, insanın sınırsız sömürü koşullarında, bu sömürüyü derinleştirmek için bir biriyle yarıştığı ( serbest piyasa, rekabet) ve bu yarış sırasında yapılacak her türlü ayak oyununun bir erdem haline yükseldiği görülmektedir
Başka bir temel sorun da, bir şeyin, gerçekliğin, olgunun ismiyle çağırılmamasıdır Kapitalizm denilmiyor, piyasa ekonomisi deniliyor, emperyalizm lafı fazla “kaba” bulunuyor, hatta geçmişin bir anısı olarak görülüyor, bunun yerine küreselleşme kullanılıyor, işgal, barış harekatı olarak adlandırılıyor vs Bir şeyi, gerçekliği, olguyu adıyla çağırmamak onları gerçekten ortadan kaldırmıyor Bir durumun adını koymasanız da, o yaşam şansı bulabilir/ bulmaktadır Fakat diğer yandan, halen büyük insanlığın davasını yürütenler için, bir şeyi adıyla çağırmak, gerçek ne ise onu ortaya koymak büyük önem taşımaktadır Çünkü devrimci olan sadece gerçeğin kendisidir Tüm iddialara karşı ne sınıflar/ sınıf mücadelesi, ideolojiler son bulmuştur ne de insanlık özne olmaktan çıkmıştır Halen gerçeğin bilgisine ihtiyacı olan, haysiyetli bir yaşam sürme arzusuna sahip insanlar bulunduğuna kuşku yoktur İşte bu sözlüğü hazırlayanlar bu kaygıyı taşıyanlardır ve bilgilerini, bu kaygıda olanların ilgisine de sunmuşlardır Kuşkusuz ki hiçbir kitap, sözlük vb dokunduğunda sorunları çözebilecek sihirli bir değnek değildir Fakat, hiç değilse bir tartışma yaratma, tartışmalara katkı sunma ve belli konular üzerindeki sis perdesinin kaldırılmasında hizmet görme gibi işlevleri üstlenebilir
|