Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
iğdır

Iğdır

Eski 05-04-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır



Iğdır Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alır Kars iline bağlıyken 27 Mayıs 1992’de il oldu Kuzey ve doğusunda Ermenistan, güneydoğusunda Nahçivan ve İran, güney ve batısında Ağrı, kuzeybatısında Kars yer alır Trafik plaka numarası 76’dır



Iğdır ili, Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu Anadolu Bölgesi'nde ve Türkiye'nin en doğusunda yer alan bir ildir Doğu Anadolu Bölgesi'nin ErzurumKars Bölümü'nde yer almaktadır 27 Mayıs 1992TBMM'ye her seçimde 2 delege göndermektedir Azerbaycan ( Nahcıvan), İran ve Ermenistan sınır komşularıdır Halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır - tarihinde Kars ili'nden ayrılarak Türkiye'nin 76 ili olmuştur 4 ilçe, 8 belediye ve 157 köyden oluşur Merkez ilçesi dışında 3 tane daha ilçesi vardır




Iğdır İl merkezinden görüntü


Ekonomi

Tarım

Eskiden kervan yolları üzerinde önemli bir durak olan Iğdır ilinde, ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalıdır Aras Nehri'nin suladığı ova, Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki en önemli bitkisel üretim alanlarından biridir Iğdır bahçeden bahçeye geçiş yapan evleri ile ünlüdür Bu bahçelerde kayısı ve elma ağaçları vardır Tarım için elverişli olup şeker pancarı, pamuk, karpuz, domates gibi çeşitli meyve ve sebzeler yetiştirilmektedir İlin en büyük tarım işletmesi olan Kazım Karabekir Tarım İşletmesi Dil Ovası kısmındadır Bölgede ilk kez Urartular döneminde tarım başlamıştır Geçmişte ovada yetiştirilen dut ağacının sayısının giderek azalması ipek böceği yetiştiriciliğini zamanla ortadan kaldırmıştır Ovada önemini kaybeden bir diğer ürün olan çeltik ise 1970'li yıllara kadar yetiştirilmiş ama sıtma olaylarının artmasından dolayı terk edilmiştir Iğdır Ovası'nda çeşitli bitkilerin yetiştirilmesine yönelik denemelere işgal yılları sırasında Ruslar tarafından başlanmıştır Ovada şeker pancarı üretimi, Erzurum Şeker Fabrikası'nın 1956'da kurulmasından sonra başlamıştır Ancak ovada üretilen şeker pancarının şeker oranı düşüktür Bunun nedenleri; toprakların yoğun olarak kullanılması sonucu potasyum eksikliğinin artması, pancar yapraklarının Ağustos ayında kuruyup yeniden yaprak vermesi, pancar ekiminin seyrek olarak yapılması, söküm dönemindeki olumsuz hava koşulları, pancar yapraklarının söküm öncesinde otlatılması ve söküme yakın bilinçsizce su verilmesidir Ekonomik değeri yüksek olan bitkilerin ekilmesinin yanı sıra hayvancılığın geliştirilmesi çalışmaları da işgal yıllarına rastlar Hayvan soylarının iyileştirilmesi ve mandıraların kuruluşu yine aynı dönemde gerçekleşmiştir1 I Dünya Savaşı'nın ardından Rus işgalinin kalkmasıyla pazarla bağlantısı kesilen yörenin ekonomik yaşamı 1950'lere dek süren durgunluğa girdi 1950 yılından sonra Aras Irmağının sulamada kullanılmasıyla ürünlerde büyük çeşitlilik sağlandı Iğdır Kavunu

Yıllık yağış tutarının azlığına, yağış rejiminin düzensizliği ve buharlaşma miktarının fazlalığı da eklenirse ovadaki tarımda sulamanın ne derece önemli bir paya sahip olduğunu görülür Sulamanın daha kapsamlı yapılabilmesi için Iğdır Ovası, Batı Iğdır Ovası ve Doğu Iğdır Ovası olmak üzere iki bölüme ayrıldı ve böylece sulama projeleri başlatılmış oldu t|300px| Iğdır ilinin sembolü olan Leylek ve Heykeli İlde tarihin eski devirlerinden beri pamuk tarımı yapılmaktadır Bunu mümkün kılan temel faktör, bölge ikliminin çevresine göre bir mikroiklim bölgesi yaratmasıdır Pamuk yetiştirilmesi için gereken sıcaklık 20°C'dir Ancak bu sıcaklık, Iğdır Ovası'nın yıllık sıcaklık ortalamasından biraz düşük de olsa yaz aylarındaki yüksek sıcaklık ortalamaları pamuk için elverişli bir ortam yaratmaktadır Cumhuriyet döneminde ovada pamuk ekim alanları giderek genişleyerek; 1935'te 650 hektarı, 1940'ta 700 hektarı, 1950'de ise 4,500 hektarı bulduktan sonra inişli çıkışlı bir grafik izlemiştir 1960'ta 1,800 hektar, 1970'te 6,800 hektar, 1980'de 3,410 hektar, 1992'de 3,438 hektar ve 1997'de 970 hektar olarak gerçekleşmiştir Ancak özellikle 2000'li yıllardan sonra pamuk yetiştirilmesi neredeyse sona ermiştir Çünkü; az olsa da değişen iklim koşulları ürünün kalitesini düşürmüş ve zaten az olan çiftçi gelirini iyice azaltmıştır Bu nedenle çiftçiler pamuk yerine şeker pancarı, meyve ve sebze yetiştirmeye başlamıştır Ayrıca son yıllarda şeker pancarında görülen rekolte kaybından dolayı devlet desteği ile Ziraat Bankası, çiftçilere şeker pancarı yerine ayçiçeği ekmesi için kredi vermeye başlamıştır Iğdır Şeftalisi

Ovadaki toplam meyve bahçesi arazisinin 1,525 hektarı(%74) kayısı, 332 hektarı(%161) elma, 128 hektarı(%62) şeftali, 35 hektarı(%17) armut, 10 hektarı(%05) diğer meyveler ve 31 hektarı(%15) bağ tarımı arazilerinden oluşmaktadır Yörede elma üretimi, sulamalı tarım yapma imkanlarının mevcut olduğu Batı Iğdır Ovası'nda yoğunluk kazanmıştır Ovada şeftali yetiştirme faaliyetleri giderek artmaktadır Nitekim, 1978'de 26,000 kadar olan şeftali ağacı sayısı, 1997'de 41,850'ye yükselmiştir Ovada kayısı, şeftali ve elma dışındaki meyveler daha çok yöre halkının temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğundan bölge ekonomisinde pek önemli bir yer tutmaz Ovada birçok sebzenin yetiştirilmesine karşılık dağlık yörede sadece patates tarımı yapılmaktadır İlde mevcut olan 77,900 hektar dolayındaki tarım arazisinin yaklaşık 3,000 hektarı sebze üretimine ayrılmıştır Ovadaki toplam sebze bahçesi arazisinin 850 hektarı karpuz, 800 hektarı domates, 285 hektarı kavun ve 225 hektarı da salatalık arazilerinden oluşmaktadır Ayrıca ovada üretilen domatesin ve karpuzun önemli bir kısmı Kars, Ağrı, Bitlis, Muş, Erzurum gibi illere pazarlanmaktadır Ovada üretilen sebzelerden kavun, karpuz ve domates dışındaki sebzeler daha çok yöre halkının temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğundan bölge ekonomisinde pek önemli bir yer tutmaz

İldeki tahıl tarımında yıllara göre büyük dalgalanmalar görülür Bu durumda yağışların düzensiz olması etkilidir Çünkü tarım arazisinin %28'sinde ancak kuru tarım yapılmaktadır Tahıl tarımında 1 sırada yer tutan buğdayı; arpa, mısır ve çeltik izler Tahıl arazilerinin yaklaşık %32'sini kaplayan arpa, verim bakımından buğdaydan biraz düşüktür Ayrıca arpa, buğdayın yetişemediği yüksekliklerde de yetişebildiğinden bölgenin yüksek dağlık kesimlerinde buğdayın yerine arpa tercih edilmektedir Bu tercihte dağlık kesimlerde hayvancılığın daha önemli bir yere sahip olması etkilidir Arpanın dışında tahıl ürünleri olup ilin tahıl arazilerinin sadece %9'luk bir kısmında yetiştirilen mısır ve çeltik, daha çok yöre halkının temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğundan bölge ekonomisinde pek önemli bir yer tutmaz

Bölgede 2000 yılı itibariyle 16,500 dolayında çiftçi ailesi bulunmaktadır Bölge çiftçilerinin ancak yarıya yakını toprak sahibidir Iğdır Kayısısı (Şalağı):Dünyaca ünlü olan ve sadece Iğdır yöresi ile Kağızman'da yetişen bu kayısı türünün şekli eliptik olup simetrik bir yapıya sahiptir Çekirdekleri uzun şeritli ve tatlı olduğundan kuruyemiş olarak tüketilebilir Erkenci bir çeşit olduğundan Haziran ayının son haftasında olgunlaşmaya başlar Iğdır'ın en yaygın kayısı türü olan Şalak çeşidinin birçok faydası olduğu bilinmektedir

Hayvancılık

Canlı hayvan ticaretine yönelik olarak çok sayıda koyun yetiştirilir Bu yüzden koyunculuk birinci, sığırcılık ikinci plandadır Koyun sürüleri, yazın yaylalardaki sulak çayırlara çıkarılarak otlatılır Şekerpancarı üretimi yaygınlaştıktan sonra sığır besiciliği gelişti Hayvanlardan sağılan sütlerin değerlendirildiği mandıralarda tereyağı ve kaşar peyniri üretilir

Hayvancılıkta birinci sırayı koyun alır Onu sırasıyla keçi, sığır-manda ve kümes hayvanları izler Bölgede bulunan çayırlar, küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara yeterli gelmemektedir Bu yüzden hayvan yemleri, hayvancılıkta önem teşkil eder

Bölgede en çok yetiştirilen hayvan olan koyunun yetiştirilmesini güçleştiren en önemli sorun, yılın 4-6 aylık süresi boyunca arazinin karla örtülü kalması sonucu hayvanların ağıl veya komlarda beslenmesi zorunluluğudur İl çevresinde özellikle "Mor Karaman" cinsi koyun yetiştirilmektedir Bölgedeki koyun sayısı yıldan yıla değişiklik gösterse de son yıllarda azalma eğilimindedir Bölgede keçi yetiştiriciliği koyunculukla bir arada yürütülmektedir Genellikle ortalama bir koyun sürüsünde 5-10 tane keçi bulunur Bölgenin toplam keçi varlığı 25,000-50,000 arasında sürekli değiştirmektedir Yayla hayatında çadır yapımında kılından yararlanmak için yaylalarda önemli ölçüde kıl keçisi yetiştirilir Kıl keçisi yetiştiriciliğini teşvik eden diğer bir faktör de, bu hayvanların süt verimlerinin koyunlara oranlara daha çok olmasıdır Gerçekten bölgede; bir günde bir koyun ortalama 05-1 kg arası süt verirken ,bir keçiden yaklaşık 15 kg kadar süt çıkar Ayrıca keçi, dağlık kesimlerde en ulaşılmaz otlara bile ulaşabilmektedir Bu yüzden yayla halkında keçinin önemi, ova halkına göre daha fazladır

Ovada büyükbaş hayvancılıkta küçükbaş hayvancılık kadar büyük bir öneme sahiptir Bölgede büyük ölçüde mera hayvancılığı yapılmaktadır Bunun yanında besi hayvancılığı da giderek önem kazanmaktadır Ayrıca bölgede süt verimi yüksek olduğu için az da olsa manda beslenir Çünkü manda ineğe göre daha uzun süre ve miktarda süt verir ve et verim ortalaması inekten daha fazladır İlin toplam manda varlığı 2,000-7,000 arasında değişmektedir Ayrıca bölgede yük çekmek için beslenmekte olan az sayıda at, eşek ve deve vardır Ancak 1987'den sonra deve önemini kaybettiği için ilde deve nesli tükenmiştir

Ovadaki kümes hayvancılığında baş sırayı tavuk alır Onu hindi, ördek ve kaz gibi çeşitli kümes hayvanları takip eder Çok eskiden beri sürdürülen bu faaliyet, ilkel metotlarla ve ilkel ırklarla daha çok aile tavukçuluğu şeklinde sürdürülmektedir 2006 yılında bölgeyi etkisi altına alan kuş gribi salgınına kadar aile başına 5-10 adet tavuk düşüyordu Kümes hayvanlarının %90'lık bir kısmı tavuklardan oluşuyordu 2006 yılının başlarında ilde ele geçirilen kümes hayvanlarının %98'inden fazlası imha edilerek bölge halkına hayvanların değeri ödenmiştir

Iğdır Ovası ve çevresi arıcılık bakımından son derece elverişli şartlara sahip olmasına rağmen arıcılık faaliyetleri yeterince gelişmemiştir 2000 verilerine göre en çok kovan 7,249 ile Tuzluca ilçesinde bulunmaktadır Onu 642 kovanla merkez ilçe, 193 kovanla Aralık ilçesi ve 154 kovanla Karakoyunlu izlemektedir Bölgenin başlıca arı ırkı; "Kafkas Arı Irkı"dır Kovan başına 20-25 kg bal üretimi düşmektedir

Sanayi

İlin bir tane Organize Sanayi Bölgesi vardır Kentte TMO'ya ait silolar ve SEK'e bağlı Kars Sek Mama İşletmesinin bir süt toplama merkezi vardır Başlıca sanayi kuruluşları, dokuma sanayi kolunda çalışan küçük ölçekli işyerleridir

İlde sanayi tesisleri, genel olarak tarımsal üretimden sağlanan hammadde kaynaklarına dayanılarak kurulmuştur Un, bisküvi, çikolata, tuz ve yem fabrikası ile tuğla fabrikası bulunmaktadır Genelde bu tesisler, küçük sanayi iş yerlerinden oluşan ve çalıştırdığı işgücü sayısı 5-10 civarında olan ve hammaddenin bol olduğu aylara göre faaliyetlerini devam ettiren tesislerdir Üretim, çoğunlukla mevsimlik işçilerle sağlanır İldeki Bisküvi ve Çikolata Fabrikaları'nda çalışan kişi sayısı 155'tir İlde 150 kişiden daha az personel istihdam eden küçük ve orta ölçekli işletmelerin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde; çalışan sayısı bakımından en yoğun sektörlerin inşaat malzemeleri ve gıda sanayi olduğu görülmektedir

Iğdır Küçük Sanayi Sitesi'nde 317 adet iş yeri mevcut olup, faal olan bu iş yerlerinde halen 550 civarı kişi çalışmaktadır

İlde anayasanın 1163 sayılı kanununa göre kurulmuş kooperatif sayısı 33 adet olup, bunun 3 adedi "Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi", 7'si yapı, 1'i tüketim ve 22 adedi de motorlu taşıtlar kooperatifleridir İlde Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'ne bağlı toplam 7 adet meslek odası bulunmaktadır

Merkez ilçeye bağlı Çalpala Köyü yakınlarında Kiti Hidroelektrik Santrali bulunmaktadır Bu santral, 1961 yılında kurulup 1966 yılında faaliyete geçmiştir 2 tane tribünü bulunmaktadır Yıllık ortalama enerji kapasitesi 6 GWh 'dır

Madencilik

Iğdır ili yeraltı kaynakları bakımından zengin değildir Tuzluca ilçesinde bulunan kaya tuzu yanında Aralık ilçesi ile Suveren Köyü arasında Ponza Taşı (Suyun yüzeyinde durabilen ve hamamlarda sırt keselemek için kullanılan delikli ve süngerimsi taş) madenine rastlanır Tuzluca ilçesinde bulunan tuz yataklarının rezervi yaklaşık 800 milyon ton olup, %98 oranında NaCl içermektedir Tuzluca Tuz Fabrikası, aylık 100-120 ton arasında tuz üretim yapabilecek kapasitededir

Ayrıca Nahçıvan'a olan sınır kapısının Iğdır ekonomisine olan katkısı büyüktür fakat buradaki sınır kapısında ticaret çeşitliliği, tam sınır kapısının şehrin gelişimini büyük oranda hızlandırdığı dönemlerde sınırlandırılmıştır Bu sınırlamada yöre halkının Nahçivan'dan devamlı olarak kaçak mazot getirmesi etkilidir

Ticaret

Tarım ve hayvancılık, 1992 yılına kadar bölgenin en önemli iktisadî faaliyet kolları durumunda olmuştur Ancak, bu tarihten sonra gerek PKK'nın eylemlerinin yoğunluk kazanması, gerekse Dilucu gümrük kapısının açılmasıyla birlikte tarım ve hayvancılık, hızla önemini kaybederken, ticaret, cazibesi artan bir sektör haline gelmiştir

Bölgede, tarım ve hayvancılığı ikinci plana iten en önemli sebepler olarak; bölge hayvancılığında çok önemli bir yere sahip bulunan ve çayır-mera arazileri olarak kullanılan Büyük ve Küçük Ağrı Dağları ile diğer yüksek kesimlerin PKK'nın üssü kurmasından dolayı yasak bölge ilan edilerek yaylaya çıkışların durdurulması, silahlı çatışmalar nedeniyle köyden şehre büyük göç olaylarının yaşanması, et ithaline izin verilerek yerli üreticinin yeterince desteklenmemesi ve Dilucu gümrük kapısının açılmasıyla birlikte dış ticaretin ağırlık kazanması gibi nedenler gösterilebilir

Ticaret hayatını olumsuz yönde etkileyen en önemli nedenler; bölgenin sınırda yer alması, önemli tüketim merkezlerine uzak olması, işlek karayolları üzerinde bulunmaması, şehirleşme olgusunun zayıf olması ve sanayinin gelişmemiş olması gibi nedenlerdir

Turizm

Bölgede kendine has özellikleri olan Iğdır, Doğu Anadolu'nun Çukurova´sı olarak anılmaktadır Tarihi, kültürü, folkloru, doğa güzellikleri ve özel iklim özelliği ile dört mevsimi bir günde yaşatan ve üç ülke ile sınır olan yakın zamanda bölgenin turizm merkezi olan ilin ayrı bir güzelliği de, ovasındaki meyve bahçeleri, pamuk tarlaları yamaçlarındaki kır çiçekleri, yaylalar, doğal su kaynakları ve ile hayat veren Aras Nehri ile Ağrı Dağı kentin turizm potansiyelini ortaya koyar Ayrıca Ağrı Dağı, Iğdır'ın her noktasından görülebilmektedir



Iğdır iline taşınan Nuh'un Gemisi Maketi





Kentte dini günler olan Nevruz Bayramı ve Muharrem ayı ile 14 Kasım´da ilin düşman işgalinden kurtuluşunda çeşitli etkinlikler düzenlenir Ayrıca Iğdır´da başta Kayısı Festivali, Korhan Yaylası Festivali ve Geleneksel Ağrı Dağı Festivali olmak üzere bir çok festival düzenlenmektedir

Coğrafya

İklim ve bitki örtüsü

Iğdır'ın iklimi Doğu Anadolu tipi Akdeniz İklimi'dir Iğdır ilinin ovalık kesimleri, Doğu Anadolu Bölgesi'nin öteki kesimlerinde görülen şiddetli kara ikliminden fazlaca etkilenmez Bunun en önemli nedeni çevresinde bulunan Ağrı Dağı gibi yüksek alanlara göre alçakta olmasıdır Kuytu konumuyla mikroklima oluşturan Iğdır Ovası'nda yer alan Iğdır kentinde yıllık ortalama sıcaklık 11,6°C'dir Oysa yalnızca 170 km uzaklıktaki Kars'ta bu ortalama 4,2°C'dir Ovada kışlar, Erzurum-Kars yaylasına göre daha yumuşak, yazlar ise daha uzun ve sıcak geçer Kentte kışın -30°C'ye kadar düşen ve yazın da 41°C'yi aşan hava sıcaklıklarına rastlanır Kuytuluğu yüzünden ülkemizin en az yağış alan yörelerimizden biridir Özellikle yarı kurak iklime sahip olması bitki örtüsü Doğu Anadolu'nun tipik bitkisel örtüsü olan bozkır olmasına yol açmıştır Orman açısından ülkemizin en yoksul bölgelerinden biridir

Orman örtüsü bakımından fakir olmasının nedeni, topraklarının Azonal (Taşınmış) Toprak grubuna girmesidir Kireç oranı nispeten yüksek olan bu topraklarda alkalik oranı fazladır Bu yüzden ovada genellikle tuzcul bitkiler görülür

Bölgede, donlu günler sayısı, Kasım ve Mart aylarında 14 günü aşarken Aralık, Ocak ve Şubat aylarında 24 günün üzerine çıkmaktadır Bu yüzden don olaylarına kış mevsiminde sıkça rastlandığı görülür Nisan ve Ekim aylarında ise don olaylarına daha seyrek rastlanır

Iğdır Rasat İstasyonu'nun 23 yıllık verilerine göre, bölgede yıllık ortalama basınç, 916 minibardır Bölgede en fazla batı kaynaklı rüzgarlar esmektedir Bunları, kuzeyden esenler takip etmektedir Nisan ayından itibaren bölgeyi etkisi altına alan ve yaz mevsimi boyunca sık esmeleri ile dikkat çeken kuzey, doğu, batı ve güney yönlü yağışsız sıcak hava dalgaları mutlak yaz kuraklığına neden olmaktadır

Iğdır Rasat İstasyonu'nun 16 yıllık ölçüm sonuçlarına göre, bölgede havanın yıllık ortalama bağıl nem değeri %63'ü bulmaktadır Bağıl nem oranı, yıl içinde en yüksek değerini Aralık ayında (%73), en düşük değerini de Temmuz ayında (%53) ulaşmaktadır Yıllık toplam 988 açık güne sahip bulunan Iğdır'da, bu gibi günlerin yıl içinde en çok görüldüğü ay Ağustos (163 gün), en az görüldüğü ay ise Nisan'dır (4 gün) Bölgede açık günler en fazla Haziran ile Ekim arasındaki aylarda görülür Buna karşılık yılda 658 günü bulan kapalı havalar, 10 günün üzerindeki ortalamasıyla en çok Aralık, Ocak ve Şubat aylarında görülmektedir

Iğdır Ovası, tarih öncesi çağlardan bu yana önemli bir yerleşim merkezi olduğundan, kültürel faaliyetler doğal vejetasyonu önemli ölçüde değiştirmiş ve ovanın geniş bir bölümü tarım alanı haline getirmiştir Ovanın sulanabilen kısımlarında, genellikle endüstri bitkileri yetiştiriciliği ile meyvecilik faaliyetleri ön plandadır

Nüfus yapısı

Kazım Karabekir anılarında, 18 Mayıs 1920'de Iğdır'a ayak bastığında merkezde 400 civarı ev bulunduğunu belirtir9 Cumhuriyet Dönemi'nin ilk nüfus sayımı yapılan 1927 yılında 3,716 olan merkez ilçe nüfusu, 1940'ta 9,465'i bulmuş ancak II Dünya Savaşı'nın olumsuz etkileri nedeniyle 1950'de 7,826'ya düşmüştür 1956 yılından itibaren Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün başlattığı sulama projeleri sonucu artan tarımsal etkinlikler şehir merkezinde nüfusun artmasına yol açmıştır Bu yüzden ilk kez 1960'ta 10,000'i aşan şehir merkezinin nüfusu, 1970'te 21,420'ye, 1975'te 29,542'ye yükselmiştir Ancak 12 Eylül 1980 öncesinde yaşanan olaylardan dolayı 1980'de yeniden 24,352'ye düşen nüfus, bu dönemden sonra hızla artmaya başlamış ve 1985'te 29,460'a, 1990'da 35,858'e, 1997'de 45,941'e ve 2000'de 59,900'e, 2007 senesinde de 75,927'e yükselmiştir10 Şehrin genel nüfusu ise 2000 sayımlarına göre 168,634'tür Türkiye İstatistik Kurumu'na göre 2007 nüfusu 181,866'dır İl merkezi son yıllarda Tuzluca ilçesinden küçük bir göç almıştır İldeki nüfus artış hızı ise %422'dir Nüfusun yaklaşık %25'i tarım, %23'ü hayvancılık, % 33'ü ticaret ve sanayi ve %19'u da diğer sektörlerde çalışmaktadır

Şehrin en büyük nüfus yapısını Azeriler oluşturur Günlük konuşmada genellikle Azeri Lehçesi kullanılmaktadır

Iğdır´da nüfusun %50,93 ü erkek, %49,17 si kadındır ve nüfusun %41'i 0-14 yaş grubuna, %54'ü 15-64 yaş grubuna, kalan %5'i de 65 yaş üstü gruba girer

İlin kentleşme oranı artış eğilimi göstersede bu oran Türkiye geneli kentleşme oranından düşüktür 1990 sayımlarına göre il nüfusunun %61'i kırsal, %39'u kentsel alanda yaşamaktaydı Bu oranlar 2000 sayımlarında kırsal alanlarda %51,72'ye gerilerken kentsel alanlarda yaşayanların oranı ise %48,28'e çıkmıştır Bu oran %65 olan Türkiye ortalamasının altında kalmıştır Kilometrekareye düşen insan sayısı kent merkezinde 72 iken, il genelinde 47'dir İlde bulunan 157 köyden 109'unun nüfusu 500'ün altında olup köylerin çoğu oldukça düşük nüfusa sahiptir

Kültür ve sanat

Iğdır il genelinde merkez ilçe, Aralık, Tuzluca, Karakoyunlu ilçesi ve Melekli beldesinde toplam 5 adet Halk Kütüphanesi mevcut olup, bu kütüphanelerde toplam 20165 adet kitap ve süreli yayın bulunmaktadır Ancak; çocuk kütüphanesi, gezici kütüphane, müze, konservatuvar, opera, bale, orkestra, sanat galerisi, fuar, panayır, tiyatro ve sinema gibi kültürel birim ve etkinlikler bulunmamaktadır

Kültürel ve doğal zenginlikler

Meteor (Göktaşı) Çukuru: İl merkezinden yaklaşık 42 km uzaklıkta Karakoyunlu'ya bağlı Korhan Yaylası sınırları içerisinde yer alan bu çukur 1892'de bir göktaşının düşmesiyle meydana gelmiş büyük bir çukurdur Dünyada büyüklük ve derinlik açısından Arizona'da bulunan Barringer Krateri'nden sonra 2 sırada gelir Genişliği 35 metre, derinliği ise yaklaşık 60 metredir Çukurun etrafında bir çok işlenmiş taşa da rastlamak mümkündür Zengin doğa manzarasıyla ve dünyanın hiçbir yerinde rastlanılamayacak çiçek florasıyla bir renk cümbüşü olan bu yer aynı anda üç devleti görme imkanı sağlayan bir kavşakta bulunmaktadır Iğıdr ilinde yer alan Meteor çukuru



Karakale Harabesi: Iğdır Ovası'nın batısında, Ermenistan sınırında, savunmaya elverişli olarak Urartular zamanında inşa edilmiştir Bölgenin en eski yerleşim kalesi olup Orta Çağ'a ait bir yerleşim özelliği taşımaktadır Çalpala Köyü'nün 2 km batısındadır

Selçuklu (Harmandöven) Kervansarayı : Iğdır İl Merkezi'ni Asma Köyü'ne bağlayan yolun 25 kilometresinde bulunan kervansaray 12 yüzyıl Selçuklu taş işlemeciliğinin en güzel eserlerinden biridir 1986 yılında koruma altına alınmıştır Ancak hala harabe halindedir
Kültepe Mezarlığı: Melekli Beldesi yakınlarındadır 1913 yılında yapılan kazılarda Urartular'a ait bir mezarlık keşfedilmiştir Ayrıca süs eşyaları, silahlar ve mühürler de bulunmuştur

Köroğlu Kalesi: Tuzluca ilçesinin Gaziler köyünün 10 km güneyinde sert kayalık üzerine kurulmuş olan bir kaledir Köroğlu, bu kaleyi gözetleme kulesi olarak kullanırdı Aras Nehri'nin geçtiği boğazı korumak amacıyla yapılmıştır
Ahura Harabeleri: Aralık ilçe merkezine 18 km uzaklıktaki Ahura, Büyük Ağrı Dağı'nın kuzey yamaçları üzerindeki Yakup Vadisi'nde bulunmaktadır 1,750 metrede bulunan harabe, MÖ 2 yüzyılda Artaksiyalı Krallığı zamanında kurulmuş bir yerleşim yeridir Yerleşme 1930 yılındaki Ağrı Dağı Ayaklanması'na kadar bu adla anılmış, 1965 yılında Yenidoğan olarak ismi değiştirilmiştir
Kümbet: Iğdır'ın Çakırtaş köyünde bulunmakta olan bu eser Selçuklular tarafından yapılmıştır Ancak anılan kümbetin bakımsızlıktan bazı yerleri önemli ölçüde tahrip olmuştur

Tuzluca Tuz Mağaraları: Tuz mağaraları Tuzluca ilçesinde bulunmaktadır 55 dönümlük bir araziyi kaplamaktadır Türkiye'nin 100 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak kapasitededir Tünellerde bulunan havanın bir çok solunum yolu hastalığına iyi geldiği bilinmektedir Günlük 60 ton tuz üretilmektedir Ancak tam kapasite çalışırsa 200 ton tuz da üretebilir
Iğdır Korganı (Kalesi): Kale Ağrı Dağı'nın savunmaya elverişli sarp kayalarında kervan ticaretini kontrol altında tutmak için Oğuz Türkleri tarafından 11 yüzyılda Iğdır il merkezine 36 km uzaklıkta kurulmuştur Yapılan restorasyona rağmen yer yer bir kale harabesini anımsatmaktadır

Koç Başlı Mezarlar: Hemen hemen Iğdır Ovası'ndaki bütün eski mezarlıklarda bulunan koç başlı mezarlar, Iğdır'da kalıcı bir medeniyet izi bırakan Karakoyunlular döneminden kalmadır Bu mezar taşları Karakoyunlulara göre yiğit ve kahraman olan kişiler ile genç yaşta ölen gençlerin mezarlarına dikilirdi Bu gelenek Karakoyunlular'a Orta Asya Türk Kültürü'nden gelmiştir Çünkü Karakoyunlular konar-göçer bir topluluktu ve Karakoyunluların iktisadi yapısı sadece hayvancılığa dayanıyordu

Ayrıca Iğdır'da Karakoyunlular ile ilgili 2 isim yerleşim birimlerine verilmiştir Bunlardan biri Karakoyunlu ilçesi, diğeri ise merkez ilçeye bağlı Kuzugüden Köyü'dür Iğdır'da bulunan Koç başlı mezar taşları Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nca 1991 senesinde koruma altına alınmıştır

En çok başlı mezar heykeli bulunduran köyler; Aşağıerhacı, Bayraktutan, Çakırtaş, Küllük, Yaycı köyleridir

"Ermeni Soykırım" Anıt-Müzesi: Bu anıt 1915-1920 tarihleri arasında bölgede yaşayan Ermeni saldırıları sembolize etmektedir ve ilgili belgeler bulundurulmaktadır Her ay 4000 civarında ziyaretçi müzeyi gezmektedir 350 m² kapalı Müze 2 havuz ve 36 m yüksekliğinde 5 adet kılıçtan oluşmaktadır Etrafı yeşil alan ve park olarak inşa edilmektedir Toplam 14000 m² alanı kapsamaktadır Yerden yüksekliği 43,5 metredir Dolayısıyla Türkiye'nin en yüksek anıtıdır Yapımına 1 Ağustos 1997 tarihinde başlanmış ve 5 Ekim 1999 tarihinde hizmete girmiştir Anıt inşaatında Türkiye'nin farklı illerinden getirilen mermerler kullanılmıştır Ancak taşların eskimesi üzerine restorasyona tabi tutularak 2005 yılında yeniden ziyaretçilere ücretsiz olarak açılmıştır Müzede Ermenilerin toplu öldürmesini ispatlayan ve Ermeni Soykırımı'nı reddeden belgeler ve eşyalar vardır Müze girişinin sağ tarafındaki odada katliamlara ait fotoğraflar, sol tarafındaki odada ise soykırım araştırmaları için bir kütüphane bulunmaktadır Müzede 570 adet kitap, 260 adet resim (cinayet resimleri), 1973-1985 yılları arasında ASALA tarafından öldürülen diplomatların fotoğrafları korunmaktadır Müzenin giriş kapısı Selçuklu geleneklerine göre yapılmıştır Anıt, üçgen arazinin odak noktasında yükselmektedir Suni bir tepenin ortasında konuşlandırılan 5 kılıcın da eğri uçları yukarıda birleşerek kubbe şeklini almaktadır Bu haliyle Selçuklu türbelerini andırmaktadır Ayrıca nereden bakılırsa bakılsın 3 kılıç görünmesi ise şaşırtıcı bir durumdur

Leylek Heykeli: Iğdır şehir merkezinin girişinde bulunan devasa iki leyleğin bulunduğu heykel; leyleklerin Iğdır'ın sembollerinden biri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır

Gelenek ve görenekler

Evlenme: Evlenmede bazı devreler vardır Bu devreler; kız beğenme, elçi gitme, söz kesme ve belge takma, nişan ve düğündür
Kız Beğenme: Evlenme çağına gelen gençler ailenin iznini aldıktan sonra düğün vb gibi yerlerde kız beğenirler
Elçi Gitme: Erkek tarafı kız ailesince de beğenilirse kız tarafına hatırı sayılır kişilerle elçi gönderilir Kız evine giden elçiler Allah'ın emrini alarak kızın rızası alınıp kız babasından istenir
Söz Kesme ve Belge Takma: Kız tarafından söz alınınca erkek tarafı birkaç gün sonra söz kesmek için kız evine gider Erkek tarafı bu gidişinde şeker, kolonya götürerek oradakilere ikram eder Kız tarafına verilecek başlık ve altın gibi diğer şeyler kesin karara bağlanır Daha sonra hayır dualarla kızın parmağına belge yüzüğü takılır
Nişan: Kararlaştırılan günde nişan töreni yapılır Nişan törenini bazı aileler çalgısız yemekli yaparlar Bazı aileler ise çalgılı yaparlar Düğünün bir safhasında kıza yüzük takılır Erkek ailesi tarafından altın ve bilezikleri takılırken kız ve oğlanın yakın akrabaları ve komşuları da hediyelerini verirler
Düğün: Nişandan sonra düğün günü her iki aile tarafından kararlaştırılır Düğünden bir-iki gün önce düğün hazırlıklarına başlanır Her iki aile alışveriş için pazara çıkar ve alınan eşyalar genellikle gelin ve gelin akrabalarına alınır Bunun yanında söz kesme esnasında taahhüt edilen eşyalar alınır Düğün töreninin yapıldığı günün ertesi gelinin duvağına gidilir Burada da kızın ve erkeğin akrabaları çeşitli hediyeler verirler
Koç Katımı: Bu yörenin en eski geleneklerinden biridir Bu adet koyun sürüleri olanlar arasında yapılır Ekim ayının son haftasında yapılan bu törende koçlar renk renk boyanır, çeşitli meyve (elma vs) ve şekerlemelerle süslenir Koç katımı günü bayram havasında yaşanır Koçlar sürünün içerisine bırakılır
Kirvelik: Kirvelik, Oğuz Türkleri'nden kalmış bir gelenektir Ayrıca, Müslümanlar için de çocukları sünnet ettirmek İslam dininin gereklerindendir Kirveleri çocuk sahipleri seçerler Eskiden olduğu gibi bugün de kirveliğe çok büyük önem verilir Şöyle ki kirve, kirve kızını alamaz Bazı aileler sünnet yaparken aynen düğünde olduğu gibi çalgılı ve eğlenceli yaparlar Bazı aileler ise yemekli yaparlar Çocuklara sünnet olduktan sonra davetliler ve yakınları tarafından para ve çeşitli hediyeler verilir Ayrıca, iki gün sonra da külden çıkarma yapılır
Bayram Görmeleri: Bayram günleri akrabalar dostlar birbirlerini ziyaret ederler Yörede Nevruz Bayramı'na da ayrıca büyük önem verilir Bu bayramda da dost, akraba ve hasta ziyaretine gidilir, hal ve hatır sorulur

Muharrem ayı etkinlikleri

İl halkının Azeri kökenli olduğu için Azerbaycanlılar gibi Şiiliğin Caferi koluna mensuptur Bu yüzden Kerbela Olayı özellikle Şiilerde büyük yasa yol açmıştır Iğdır ve çevresinde Muharrem ayının ilk gününden başlayan 60 günlük yas tutma döneminde; eğlenmek, kız alıp vermek, düğün yapmak ve buna benzer hayır işlerinin yapılmamasına özen gösterilir Muharrem ayının 10 gününe aşure, 9 gününe de taşura denir Yas, ilk 10 günde belirgin bir biçimde tutulur Muharrem'in birinci günü, Kerbela Yası'nın birinci günüdür Camilerde ve evlerde mersiyeler okunur Mersiyeye gelmek sevap sayılır

9 gün olarak adlandırılan Taşura 'da; yemek ve ihsan verilir, traş olunmaz, banyo yapılmaz, kana kana su içilmez, çamaşır yıkanmaz Her caminin bir destesi oluşturulur Bu desteler, köy köy dolaşarak zinciri vücuduna vurarak Şahsey tepinir 10 gün olan Aşure'de şii imamlarından biri olan Ali oğlu Hüseyin'in öldürülmesi dolayısıyla en büyük yas tutulur Bu günde genellikle herkes siyah giyinir Desteler, oldukça coşkulu bir şekilde zincir vurur 10 günün öğle vaktine kadar bu törenler yapılır Aşure gününde Iğdır'da her yer kapalıdır Hatta Caferi Mezhebi´ne bağlı olmayanlar bile bu geleneğe uyup iş yerlerini açmazlar, törenlere katılırlar Muharrem ayı boyunca camiler dolup taşar Camilerde Kur'an-ı Kerim'den ayetler okunur ve hocalar halka Kerbela Olayı'nı anlatır

Nevruz Bayramı kutlamaları

Nevruz, Iğdır halkında tabiatın uyanış duygusunu canlandırır ve büyük coşku yaratır Iğdır'da 21 Mart'ta kutlanan Nevruz Bayramı'nda yapılan etkinlikler: Evler ve bahçeler yeniden temizlenir, boya-badana yapılır Halı ve kilimler yıkanır
Aile fertleri imkânlar ölçüsünde bayramlıklar alır ve giyinir
21 Mart'tan 3 hafta önce buğday ekilir ve Nevruz günü yeşil halde toplanarak aşurede kullanılır
Yeddi-Levin denilen ve en az 7 çeşitten oluşan çerez ve meyve hazırlanır
Fakir ve yoksullara yardım edilir
Küs olanlar barıştırılır
Hasta ziyaretlerine gidilir
Baca baca yapılır (Ateş yakılıp üstünden atlanır)
Kapılara gizlice kulak asılır
Yumurtalar kırmızıya boyanır ve tokuşturulur
Kapılara şal asılır
Çeşitli eğlenceler düzenlenir
Kabir ziyaretleri yapılır
Nişanlı kıza Nevruz hediyesi götürülür
Küfür edilmez, dedikodu yapılmaz ve kavga edilmez
Tatlı yapılıp, dağıtılır
Korkak olarak bilinen insanların üzerine su dökülür

Halk Oyunları

Kafkas Oyunları'ndan özellikle Azeri Oyunları, bütün canlılığı ile Iğdır, Kars ve Ardahan başta olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinde oynanmaktadır Iğdır halkı ile Azerilerin halk kültürü bakımından yüksek derecede benzer olması bu iki halkın halk oyunlarının da yüksek derecede benzer olmasını sağlamıştır Bu oyunlarda; kahramanlık, asalet, yardım severlik, vatan sevgisi, aşk, tabiat sevgisi gibi konular işlenmiştir Bu oyunların tamamı veya en az biri ikisi her Iğdır'lı tarafından oynanabilinmektedir Bu sayede kuşaktan kuşağa aktarılabilmektedir Bu oyunlar genellikle; düğünlerde, sünnetlerde veya sevinçli günlerde oynanır

Iğdır Yöresi Halk Oyunları'nda Çalınan Müzik Aletleri:
Garmon, Davul, Goşa Nağara, Tar, Kemençe,
Balaban, Tulum, Tütek, Klarnet, Zurna

El sanatları

Iğdır ve yöresinde el sanatlarında büyük bir canlılık göze çarpmaktadır Köylerde özel kök boyanın kullanıldığı yün veya pamuktan birbirinden güzel halı, kilim, halça (bir tür kilim) örülmektedir Bunların üzerinde genellikle Karabağ ve Kafkas motifleri görülmektedir Bölgede bilhassa kış aylarının vazgeçilmez giyeceklerinden olan yün çoraplar da önemli bir yere sahiptir Bunların üzerinde birbirinden farklı hayvan ve bitki motifleri görülmektedir

Yöresel Yemekleri

Yöreye ait pek çok lezzetli yemekler bulunur Bazıları: Taş Köfte, Yoğurt Çorbası(Şorbası), Bozbaş, Tavuk Çorbası, Kavurma, Gaygana
Ayranaşı, Sabahaşı, Helise, Tandır Şiş, Ekşili, Yağ Çorbası(Şorbası), Cılvır
Omacaşı, Sütlü Pilav, Tapan, Fetir, Omaç Helvası, Kaysafa, Lepeli Etli Pilav, Erişte
Kuymak, Hasıda, Kete, Kelecoş, Patlıcan Reçeli, Nabat ve Kavut

Siyasi Hayat

2002 Genel Seçimleri Milletvekilleri: 1 Dursun Akdemir- ANAP 2 Yücel Artantaş- CHP
2007 Genel Seçimleri Milletvekilleri: 1 Ali Güner- AKP 2 Pervin Buldan- DTP

Iğdır Valileri

Erdoğan İzgi ( 1992-1993)
Şemsettin Uzun ( 1993-1999)
Ömer Türk ( 1999-2000)
DrMustafa Tamer ( 2000- 2002)
Musa Küçükkurt ( 2003-2004)
Halil Ulusoy (2004- 2006)
Saim Saffet Karahisarlı (2006- )




Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır-Tarihi-Ekonomisi-Doğal Yapısı

Eski 07-12-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır-Tarihi-Ekonomisi-Doğal Yapısı



Iğdır-Tarihi-Ekonomisi-Doğal Yapısı





YÜZÖLÇÜMÜ: 3539 km2

NÜFUSU (1990): 142601

İL TRAFİK NO: 76

İL MERKEZİ: İğdır

İLÇELER VE NÜFUSLARI (1990): Merkez ilçe (79306) Aralık (17983), Karakoyunlu (16426), Tuzluca (28886)

BAŞLICA KENT VE NÜFUSU (1990): İğdır (35858)

BAŞLICA YÜKSELTİLER: Büyük Ağrı Dağı (5137 metre) Perili Dağı (3231 metre), Zor Dağı (3196 metre)

SICAKLIK: İğdır kentinde en düşük 30,3°C (29121953), en yüksek 41,8°C (781976), ortalame 11,6°C

YAĞiŞ MİKTARI: İğdır kentinde yıllık ortalama 258,£ mm

İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Selçuklu Kervansarayı, Sürmeli Kalesi

En yeni illerimizdendir 27 Mayıs 1992'de, İğdır kenti merkez olmak üzere Kars ilinin Aralık, İğdır, Karakoyunlu (eskiden Taşburun) ve Tuzluca ilçelerini kapsayan İğdır ili kuruldu

Bir sınır ili olan İğdır, Doğu Anadolu Bölgesi'nin en doğu kesiminde yer alır Kuzey ve doğuda Ermenistan, güneydoğuda Nahçıvan ve İran, güney ve batıda Ağrı, kuzeybatıda da Kars illeriyle çevrilidir İğdır, Türkiye'nin 76 ilidir


Doğal Yapı

Güney ve batıdan yüksek dağlarla kuşatılmış olan ilin kuzey ve doğu kesimleri ovalıktır Ovalık ve dağlık alanları arasında en çok yükseklik farkı olan il İğdır'dır İl topraklarının batı ve güney kesimini KarasuAras Dağları engebelendirir Bu sıradağların il sınırları içindeki en önemli bölümleri Perili Dağı ile

Zor Dağı'dır Batıdoğu doğrultusunda uzanan KarasuAraş Dağları'nın doğu ucuna sönmüş bir yanardağ olan Ağrı Dağı {bak AĞRIDaği) eklenir Ağrı'nın 5137 metreye erişen doruğu İğdır ili sınırları içindedir Bu dağların yazın gür çayırlarla kaplanan sulak otlakları önemli hayvancılık alanlarıdır

İl topraklarından kaynaklanan suların tümü Araş Irmağı {bak Araş Irmaği) aracılığıyla Hazar Denizi'ne ulaşır Kuzeybatıda il sınırlarına ulaştıktan sonra doğal sınır oluşturmaya başlayan Araş Irmağı'na Tuzluca'nm kuzeyinde önemli kollarından Arpaçay katılır Araş, ülke sınırlarından çıkana kadar doğal sınır çizmeyi sürdürür
Araş Irmağı Arpaçay kavşağından sonra alçak bir çöküntü çukuruna girer Doğu Anadolu Bölgesi'nin kuzey kesimindeki çöküntü alanı dizisinin en doğusunda bulunan bu düzlüğe İğdır Ovası denir Kuzey kesimi Ermenistan sınırları içinde kalan bu ovanın ortalama yüksekliği 850 metredir Eski jeolojik çağlarda çöken bir alanın daha sonra alüvyonlarla dolması sonucunda oluşan ova, önemli bir tarım alanıdır Kapladığı alan 750 km2'den fazla olan İğdır Ovası'nın güneydoğuda şerit halinde Nahçıvan'a doğru uzanan bölümüne Dil Ovası adı verilir


İğdır ilinin ovalık kesimleri, Doğu Anadolu Bölgesi'nin öteki kesimlerinde görülen şiddetli kara ikliminden fazlaca etkilenmez Bunun en önemli nedeni çevresinde bulunan Ağrı Dağı gibi yüksek alanlara göre alçakta olmasıdır İğdır Ovası gibi, çok yakınına kadar ulaşan egemen iklimden daha değişik bir iklim görülen dar alanlara mikroklima denir Kuytu konumuyla mikroklima oluşturan İğdır Ovası'nda yer alan İğdır kentinde yıllık ortalama sıcaklık ll,6°C'dir Oysa yalnızca 170 km uzaklıktaki Kars'ta bu ortalama 4,2°C'dir Ovada kışlar ErzurumKars Yaylası'na göre daha yumuşak, yazlar ise daha uzun ve sıcak geçer İğdır kentinde kışın � 30°C'ye kadar düşen ve yazın da 41°C'yi aşan hava sıcaklarına rastlanır Kuytuluğu yüzünden İğdır Ovası ülkemizin en az yağış alan yörelerinden biridir Ovaya en çok ilkbaharda yağış düşer
İğdır, orman açısından ülkemizin en yoksul illerindendir Gerek dağlık ve gerekse ovalık
alanlarda doğal bitki örtüsü bozkır görünümündedir

Tarih


Oldukça eski bir yerleşim alanı olduğu bilinen İğdır'ın tarihi Urartular'a değin uzanır Yöre Urartu Krallığı'nın yönetimindeyken İÖ 7 yüzyılda Kimmerler'in saldırısına uğradı Daha sonra Medler'in, Persler'in, Partlar'ın, Romalılar'ın, Ermeniler'in, Sasaniler'in ve Bizanslıların yönetimine girdi İS 7 yüzyılda Araplar'la Bizanslılar arasında el değiştiren yöreye 11 yüzyılın ortalarında Selçuklular egemen oldu Daha sonra bir süre gene Gürcüler'in elinde kalan İğdır, 13 yüzyılda Moğollar'ın istilasına uğradı 1534'te Osmanlı topraklarına katılan yöre, 19 yüzyıla değin birkaç kez İranlılar'ın saldırısı sonucunda el değiştirdi; 19 yüzyılda da birkaç kez Ruslar'ın işgaline girdi 1878'de Ruslar'ın eline geçen İğdır, 1918'e değin 40 yıl boyunca işgal altında kaldı 1919'da Ermeniler tarafından işgal edilen İğdır, 13 Kasım 1920'de kurtarıldı İğdır ve çevresindeki Aralık ve Tuzluca ilçeleri 1992'ye değin Kars iline bağlıydı 1991'de SSCB'nin dağılmasından sonra Kafkasya'da çıkan karışıklıklar bu ilin önem kazanmasına neden oldu Hem Gürcistan ve Ermenistan'la, hem de Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan'la komşu olan Kars ili sınırları içinde 1992'de yapılan yönetsel düzenlemeyle iki yeni il daha kuruldu Bunlar Ardahan ve İğdır illeridir

Ekonomi





İğdır ilinde ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalıdır Araş Irmağı'nın suladığı İğdır Ovası, Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki en önemli bitkisel üretim alanlarından biridir İklimi yumuşak ve toprakları ekime elverişli olan bu ovada pamuktan şeftaliye kadar çeşitli bitkiler yetiştirilir İğdır ilinde yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler şekerpancarı, buğday, arpa, yem bitkileri, patates ve pamuktur Sebze ve meyve yetiştiriciliğinin geliştiği ovada önemli miktarlarda kayısı, elma, karpuz, kavun, üzüm, erik ve şeftali üretimi de yapılır İğdır Ovası'nda çeşitli bitkilerin yetiştirilmesine yönelik denemelere işgal yılları sırasında Ruslar tarafından başlandı Ekonomik değeri yüksek, olan bitkilerin ekilmesinin yanı sıra hayvancılığın geliştirilmesi çalışmaları da işgal yıllarına rastlar Hayvan soylarının iyileştirilmesi ve mandıraların kuruluşu da aynı dönemde gerçekleştirildi İşgalden sonra durgunlaşan tarımsal etkinlikler 1950'lerde gene canlanmaya başladı Ovanın sulanması için çalışmalar yapılırken, burada bir de devlet üretme çiftliği kuruldu Günümüzde Kâzımkarabekir Tarım İşletmesi adıyla anılan bu çiftlik, yöredeki tarımsal etkinliklerin modernleşmesine önemli katkılarda bulunmuştur

Hayvancılık da İğdır ili halkının başlıca gelir kaynakları arasında yer alır Canlı hayvan ticaretine yönelik olarak çok sayıda koyun yetiştirilir Koyun sürüleri yazın yaylalardaki sulak çayırlara çıkarılarak otlatılır Şekerpancarı yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasından sonra sığır besiciliği gelişti Hayvanlardan sağılan sütlerin değerlendirildiği mandıralarda tereyağı ve kaşarpeyniri üretilir İlin öbür hayvansal ürünleri deri, yün ve baldır
İğdır ilinde bulunan iki sınır kapısından Ermenistan'a açılan Alican sınır kapısı günümüzde kapalıdır 1992'de açılan Nahçıvan sınır kapısı ise karayoluyla ticaretin gelişmesine yol açmıştır

İğdır, sanayisi gelişmemiş bir ildir Bazı küçük üretim atölyelerinde tarım aletleriyle motorlu taşıtların onarım ve bakımı, dokumacılık, tuğla ve kiremit üretimi yapılır Tuzluca ilçesinde tuzlalar vardır

İl Merkezi: İğdır


İğdır, yöredeki kentleri yerle bir eden çok şiddetli bir depremden sonra bugünkü yerinde 1664'te kuruldu İran'ı Kars'a bağlayan yolun geçtiği yöreyi denetlemek amacıyla burada yapılan kaleye Sürmeli Kalesi adı verildi Eskiden İğdır Ovası'na Sürmeliçukur ya da Sürmeli Çukur denmesinin nedeni bu kaledir Osmanlı kaynaklarında Sürmelü, Sürmelû ve İğdir adlarıyla geçen bu yerleşme, 18 yüzyılda Revan (Erivan) Hanlığı'nın sınırları içindeydi 1868'de Revan vilayetine bağlı Sürmeli kazasının merkezi daha sonra İğdır adıyla anıldı

Ağrı Dağı'nın kuzeybatı eteğinde kurulmuş olan İğdır, geniş bir tarımsal alanın merkezidir Nahçıvan sınır kapısının açılmasından
sonra önemi daha da artan İğdır, gelişmekte olan bir kenttir Kars, Doğubeyazıt ve Nahçıvan sınır kapısından gelen yollar kentte kesişir Eskiden kervan yollarının geçtiği bir yerde bulunan kent, günümüzde önemli bir ticaret ve hizmet merkezidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Iğdır

Eski 08-10-2009   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Iğdır






Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Iğdır’ın doğu ve güneydoğusunda Nahçıvan ve İran, güneyinde Ağrı İli, kuzey ve kuzeydoğusunda Ermenistan, batı ve kuzeybatısında Kars İli yer almaktadır Iğdır’ın kuzey ve kuzeydoğu sınırını Aras Nehri ve bu nehrin yatağı boyunca geçen Ermenistan sınırı oluşturmaktadır


İl toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahip olup, küçük bir bölümü ovalıktır İlin doğu ve batı doğrultusunu Durak Dağı ve Zor Dağı, Ağrı Dağı’nın da kuzeybatısı kesimi engebelendirir Bunlardan Ağrı Dağı il sınırları içerisinde 5137 m ye ulaşan en yüksek doruğudur Kutsal kitaplarda ismi geçen Nuh’un efsanesine konu olan bu dağ, birçok dilde farklı isimlerle anılmaktadır Bunların başında da , Ararat, Kuh-i Nuh, Cebel el Haris gibi isimler gelmektedir

Volkanik bir dağ olan Ağrı, ülkemizin en yüksek dağıdır Tek bir kütleden oluşmayan Ağrı Dağı’nın çevresi yaklaşık 130 kmyi bulur; 3000 mden sonra ikiye ayrılarak, Büyük ve Küçük Ağrı olarak adlandırılır Büyük Ağrı’nın zirvesi ve krater kalıntısı geniş buzulların altındadır Küçük Ağrı’nın ise buzul hareketleri ve erozyonlar sonucu krater çanağı yok olmuştur Bu nedenle de 3896 m yüksekliğinde olan dağ oldukça sivri bir görünümdedir Büyük Ağrı’nın zirvesi birbirine yakın iki ana zirve bloğundan oluşur Güney ve batı yüzlerinde 4800 mden itibaren daimi buzullar dağı kaplar Diğer yüzeylerinde ise buzullar daha da aşağılara kadar ilerlemektedir Dağın Güneyinde ve kuzeyinde zirveden başlayarak yaklaşık 2000 m kadar aşağıya uzanan iki derin vadi bulunmaktadır İldeki diğer önemli yükseltiler ise Büyük ve Küçük Ağrı, Zor, Durak ve Pamuk Dağları’dır





Erzurum-Kars platosu kapsamındaki Iğdır Ovası, denizden 850 m yüksekliğinde olup, 770 km2’lik bir alanı kaplar Ovanın ortasından geçen Aras Nehri aynı zamanda Ermenistan ile doğal sınırı çizer Iğdır Ovası oluşum yönünden hem alüvyon dolgulu çöküntü ovası, hem de çöküntü havzası özelliklerini taşımaktadır İl topraklarını Bingöl Dağları’nın kuzey yamaçlarından kaynaklanan ve doğuya doğru akan Aras Nehri sulamaktadır Bu nehir, kuzeyden gelen Arpaçayı da içerisine alarak Iğdır Ovasından geçer ve sınır dışına çıkar İlin bir diğer önemli akarsuyu da Karasu Nehridir

Iğdır’da coğrafî konumundan dolayı karasal bir iklim hüküm sürmektedir sıcaklık bölge ortalamasından daha yüksektir çok az yağmur almaktadır Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve rutubetli bir mikroklima iklime sahiptir İlin jeolojik yönden yapısı alüvyoniktir Yüzölüçümü 3546 km2 olup, toplam nüfusu 64170’dir




İlin ekonomisi tarım, hayvancılık ve sınır ticaretine dayalıdır Tarım daha çok Iğdır Ovası’nda yapılmaktadır Yetiştirilen başlıca ürünler, sanayi bitkileri şeker pancarı, patates, sebzecilik ve kavun, karpuz, kavun, üzüm, erik ve şeftalidirBunların yanı sıra buğday, arpa gibi tahıl ürünleri de yetiştirilmektedir Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmakta olup, sığır, kıl keçisi, koyun yetiştirilmektedir Kümes hayvancılığında ise tavuk, hindi, ördek ve kaz gibi çeşitli kümes hayvanları beslense de bunların en önemlisi tavukçuluktur Hayvancılığa dayalı olarak mandıracılık oldukça gelişmiş, kaşar peyniri başta olmak üzere, yağ, kaymak, deri, yapağı ve kıl üretimi de önem taşımaktadır Hayvancılık sınır ötesi ticaretin başında gelmektedir


Iğdır ve yöresinde el sanatlarının ekonomiye büyük katkısı vardır Özellikle köylerde özel kök boyanın kullanıldığı yün veya pamuktan halı, kilim, halça, hurcun, heybe örülmektedir Bunların üzerinde Karabağ ve Kafkas motifleri işlenmiştir Ayrıca yün çoraplar üzerinde de bitkisel ve hayvansal motifler bulunmaktadır Bunların yanı sıra Şah Maral motiflerine sıkça yer verilmiştir




Iğdır ismi, Oğuz boylarından Üç Ok’ların başında bulunan Oğuz Han’ın oğullarından olan Iğdır Bey’in isminden gelmektedir

Iğdır’daki ilk yerleşim MÖ 5000-4000 yıllarında Orta Asya’dan geldikleri kabul edilen, bugünkü Azerbaycan, Sürmeli Çukuru ve Doğu Anadolu’da yerleştikleri sanılan Hurriler’dir Hurrilerden sonra, MÖ 3000-2000 yıllarında Mitanniler, Hititler, Asurlular ile başlamıştır Ardından buradaki Urartu yerleşimi MÖ646-625 yıllarında IIISardur döneminde Kimmerlerin ve Sakaların buraya yaptıkları saldırılar sonucunda yıkılmıştır Bundan sonra bölgede Medler, Persler, Makedonyalılar, Seleukoslar, Romalılar, Arsaklar ve Sasaniler hüküm sürmüşlerdir VIIyüzyılda Araplar buraya egemen olmuş, ardından yöre Araplar ile Bizanslılar arasında birkaç kez el değiştirmiştir

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklu egemenliğine girmiş, 1239’da Moğollar yöreye hakim olmuş, ardından Çingizler, İlhanlılar, Celayırlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safaviler burada hakim olmuşlardır Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferinden (1514) sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır





Osmanlıların 1583’te Revan’ı (Erivan)fetihlerinden sonra, bugünkü Iğdır, Tuzluca ve Aralık ilçelerinin idaresi"Aralık Kazası" adıyla Revan Eyaleti’ne bağlanmıştır İranlılarla yapılan savaşlar sonunda imzalanan 1736 tarihli İstanbul Antlaşmasından sonra 1827’ye kadar İran idaresinde kalan bölge, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda 42 yıl Rus işgalinde kalmıştır 1917 Ekim Devriminden, Bolşevik İhtilali sonra içine düştüğü siyasi bunalımdan kurtulamayan Rusya’nın diğer devletlerle Brest-Litovks Antlaşmasının imzalamasıyla bölge, tekrar Osmanlıların eline geçmiştir I Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan Mondros Mütarekesiyle (30 Ekim1918) Türk orduları bölgeden çekilince bölge Ermeniler’in saldırılarına uğramıştır 14 Kasım 1920’de 15 Kolordu Komutanı Kazım Karabekir komutasındaki Türk ordusu Ermenileri bozguna uğratmış ve Aras Nehri’nin kuzeyine püskürtmüş, Iğdır ve çevresi de Türkiye topraklarına katılmıştır





Kars iline bağlı bir ilçe iken, ekonomik,sosyal ve coğrafi özellikleri dikkate alınarak, 27051992 tarihinde Türkiye’nin 76 ili olmuştur

Iğdır’da günümüze gelebilen eserler arasında; Sürmeli Kalesi, kentin 25 km güneybatısında Selçuklu Kervansarayı (XIIIyüzyıl), Iğdır Ovası’nın batısında Karakale Ören Yeri, Çakırtaş Köyü’ndeki Kümbet, Melekli beldesi yakınlarında Urartu Mezarlığı, Ağrı Dağı eteklerinde Ahura Ören Yeri bulunmaktadır Garip dede Türbesi, İlde ayrıca Soy Kırım Anıtı, Hakahmet Köyü Anıtı, Oba Köyü Anıt Mezarı bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Fallar

Eski 10-23-2009   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Fallar



Iğdır Fallar


Gapı pusmak

Çarşamba gunu yahut haftanın uğurlu günleri akşam çağı komşuların kapısınıgizlice dinlenir Kapıya yaklaşırken duyulan ilk sözü veya ilk sözleri yorumlayıpbaht veya herhangi bir konuda tutulan dilek ile yorumlanır Bu sebeptendir ki belirtilengünlerin akşamı yalnız güzel iyi sözler söylenmesi adet olunmuştur Mesala ilkduyulan sözler “ışığı yandır yaxşı olacak” vs olursa her şeyin iyi olacağıdüşünülür Aksine “söndü,viran galsın” vs gibi sözler duyulursa kötüolarak yorumlanır Bu adeti genelde kadınlar yerine getirir
Örneğin arvat kimin bir kisi gulaga durmakla gomsunu boğaza yığıpmış Gapıpusulan bir gün gomsu görürkü kişi sakince pencerinin gabağından ketçi Gonsuhissedirki o gene gulağ asacak Gomsunun gulak asmasını tahmin edir ve adeti bozur Vedeyirki:


Ay kişi zehermara galmış soba sönüp elede sönülü galacak Bir an keçmir ki aynıkişi pencerin gabagından çok ganı gara geçirHer keçende o gün deyilen sözleringabagına çıktığına sahit olur ve deyirki:
Ay başı batmış arvat soban heç yanmasın soyukta galasan seni yel apara

Duzlu ekmek

Çarşamba akşamı geç yatılır Yatmadan önce hazırlanan tuzlu ekmek yenilip yatılırancak su içilmez Gece uykuda (susuzluktan) su görünür Güya su veren kişi rüya göreninkısmetidir Anlatılan bir hikaye de olaylar şöyle gelişir
Bir kızı iki kişi seviyormuş kız bu falı denemek için bayramda duzlu ekmek pişiripyemiş Gece uykuda oğlanlardan birisinin ona su verdiğini görürlakin kızın susuzluğugeçmemiştir Yine “su su “diye feryat eder O zaman diğer kişi kıza su verir Rüyanınyorumuna göre kız iki kişi ile de evlenmelidir
Söylenene göre kız ona ilk su verenle evlenir Lakin oğlan genç yaşta ölür İlerizamanda kız ikinci defa kendisine su veren kişi ile evlendiği rivayet edilir

Nohut falı

Nohutla fala bakmak için her şeyden önce falına bakılan şahıs bir niyet tutmalıdırBundan sonra 41 tane nohut götürülür Nohutları sayıya göre değil tahmini olaraküç’e bölmek gerekir Sonra üç’te birlik bölümünü ayırıp götürmek ve ayrılanbölümü ikiye bölmek gerekir Yeniden bölünmüş bu iki kısmın birinden 4 nohut ayırmaklazım gelir Son olarak kalalan nohut sayısına göre niyetin yerine gelip gelmeyeceğinekarar verilir
Bir nohut adamın uzak bir yola çıkacağını bildiri
İki nohut bir haber beklenilğini yada sıkıntıya düşeceğini bildirir
Üç nohut mutluluk yada iyi bir haber olacağını bildirir
Dört nohut ise bir meclisin toplanacağını bildirir
Beş nohut niyetin yada arzunun hayata geçmeyeceğini bildirir

Yüzük Falı

Kızlar bir yere toplanıp yüzük falı açarlar Bir kap alıp içine su koyarlar Yüzükleriniçıkarıp kabın içine bırakırlar Olayla ilgisi olmayan bir kız çağırılır Çağrılankız kaptan aldığı yüzüğü gerçek sahibine verirse o kızın dileği ve bütünarzuları hayata geçecektir Eğer yüzük sahibine verilmezde solunda duran kızaverirse o kızın istediği kişi ile mutlu olacağı,sağ taraftaki kıza verirse o kızındaçok çoçuğu olacağına inanılır

Yedi yıldız falı

Bu fal her zaman yapılabilir Yatmadan önce yıldızlar sayılır Yıldızları saydıktansonra tek kelime dahi konuşulmadan uyunur Bu şartlarda kısmetini rüyasında görür

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Iğdır

Eski 10-23-2009   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Iğdır



Iğdır'da Evlenme


KIZ BEĞENME: Geçmiş dönemlerde ,koyu taasubun etkili olduğu yıllardaoğlanın kızı seçmesi hemen hemen imkansızdı Zira bunu örtünme (tesettür)olanaksız kılardı Oğlanla , kızın birbirlerini görmesi nadir hallerde ; akrabalık(hala kızı, dayı kızı, amca kızı vs) nedeniyle olabilirdi
Önemli olan büyüklerin razı göstermeleriydi ki , ancak onların beğenileri dikkat-inazara alınırdı Oğlan alacağı kızın güzel olmasına ; kızlar varağı erkeğingenç yakışıklı olmasını dilerdi Dahi bestekar Üzeyir Hacıbeyli'nin "Arşınmal alan " müzikal (operet eserinde , konu kahramanı "Asker'in"Sultan" bey'in kızı "Gülçöhre'nin yüzünü görebilmesi uğruna"arşınmalcı" (eski varlığına girdiğini izleyenler hatırlayacaklardır)
Bugün yörede görücü usulü hala yaygınsa da ;sevgi aşk evliliklerinin sayısı hiçde az değildir Kızı beğenmek düğüne varacak olan devrelerin birincisini teşkileder


ELÇi GiTME: Oğlan tarafı elçi gitmeden önce komşu ve akrabadankadınları ayrıca hayırlı işe vesile olmuş insanı da alıp kız evine gider Bundan amaç; kızı ve ailesini yakından tanımak elçi gidilecek günü tayin etmektirElçiliğe muhitte kendisine itbar edilen, sözü çiğnenmeyen aile yakınları da seçilirSohbet evvelce ordan burdan muhabbetiyle gelişir Sonra kendi aralarında belirlenen kişimevzuuya girer:


"Allahın emri, Peygamberin kavliyle" kızı ister Oğlan övgüyle, olumlu yönleriyleanlatılır Konuşmaların ağırlıklı kısmını erkekler konuşsa da kızın"heye"si (14 'i anneden alınır Bu "heye" hemen verilmese de, buçok da vahim değildir Kız tarafı "Naz" evidir Bu seremoni birkaç keztekrarlanabilir Olumsuz cevap kız tarafının yaklaşımlarıyla anlaşılır Buna ensomut örnek evde sunulan ikramlardır Son aşamada , olumlu yaklaşım sergilenmişse ,oğlan tarafına "liste" verilir İstekler toy'a kadar bitmelidir


KEBiN (SÖZ KESME) KEBiN ÇÖREĞiYEMEĞi: Bu tören şekli ülkemizindiğer yörelerinde hiç de adetten olmayan tamamen muhite özgü (Burada Kars da ve diğerAzerbaycan Türklerinin ikamet ettiği yerler ayrı tutulmalıdır) Türk (Şia) geleniğininevlenme ilmihalidir Kebin kesilmesi için aile yakınlarının şahitliğinde "şia"din hadiminin (molla) sorumluluğunda nişan öncesi kıyılan "Hoca nikahı"olarak da adlandırılır Bundan amaçlanılan; gelin adayıyla , damat adayı arasındakinamahremi ortadan kaldırmaktır
Kebin için gün kararlaştırılır Günün akşamı ayrıca kebin yemeğide verilir Oğlantarafı yemek malzemesi gönderir (Bunlar kutuyla yağ , telisle pirinç , dirikoyun,kasayla meyve vs'dir) Yemek çeşiti genelde şöyledir: Gatıh aşı(yoğurtlu çorba),pilav,ekşili lepeli et kavurmasıdır Bunların üstüne bolca içilen semaver çayıdırÇayın yanında reçel çeşitleri ve kuruyemiş de sunulur Tören için Kebin/Kabin(perde-i İsmet) kurulur Molla perde arkasındaki gelin adayıyla şu diyoloğu kurar:
-"Filan gızm,seni şahitlerin huzurunda ,filankesin oğluna kebinin kesirem ve ağzındaeşitmek istiyirem, söyle görüm razısan mı?
-"Heye" (14
-Bazı hallerde kız yerine bu cevabı anne de verebilir
Molla daha sonra "Talak" suresinden ayetler okur, arkasında oğlan tarafı sözyüzüğü ve başörtüsü takar ve masaya oturulur Yemekten sonra tarafına ihtiyaçlarsorulur Bunlar evin lüzumlu eşyaları , başlık parası ,ziynet (takı) bir desaklanabilir gıda maddeleridir Başlık parasının istenmediği evlerde anneye sütparası (emzirme) verilir


NiŞAN: Nişan merasimi , genelde evde yapılır Yazın bahçesi(heyet)uygun olan, nişan kutlamasını bahçede yapar Nişandan birgün önce , oğlan tarafıkızı çarşıya alış-verişe çıkartırMerasim "kız" evinde olur"Oğlan"tarafında gelen konuklar kıza hediye (helet) getirir Bu hediyeler umumiyetle takı,ziyneteşyasıdır Nişan yüzüğünü aile büyüklerinden birisi takar Kısa bir konuşmadansonra , birbirine kurdelayla bağlı yüzükler makasla kesilir Yeni akrabalar (gohum) elsıkışarak , bu hayırlı işin uzun ömürlü olmasını diler Nişanlanan adaylar,aile büyüklerinin sırayla ellerini öper Nişanda şeker dağıtılır,şerbetverilir Sonrası nanaylar söylenir , manilar (bayatı) okunur; müzik eşliğinde oynanılır


DÜĞÜN (TOY): Oğlan tarafı ;listenin giyecek bölümünün ikinci yarısını; düğünden bir gün evvel , kız tarafında yemekli-çalgılı kutlanacak HINA (kına)evine gönderirHına'da yenilmesi için bir de diri koyun bağışlar Aynı günün akşamıoğlan tarafı da BEYBAŞI yapar Gecenin ilerliyen saatlerinde hına(kına) hazırlanaraktepsiye konulur İçinde yanan mumların etrafı şekerle , çukulatayla bezenir Tepsi(honça) oğlanın sağdıç ve soldıçı arkalarında oluşan az bir kalabalıkta, çalgıcılarıneşliğinde ,şamatayla çalıp okuyarak, kız evine götürürTepsi(honça) kız tarafınahemen verilmez,karşılığında bir şeyler beklenirVerilmezse bahçeden tavuk,kaz gibikümes hayvanı çalınır Bu gelenektir göz yumulur Alınan tavuk,kaz beybaşınınmenüsünü oluşturur Oğlan bekar arkadaşlarıyla pişirip yer Kıza ulaştırılan kınao saat eline yakılırAncak kız avucunu kimi zaman açmaz,bunun anlamı avucuna koyulmasıistediği hediyedirOğlan bacısı tedariklidir,bir çeyrek altınla bu işi de halinekoyar Kız evinden damada ulaştırılmak üzere tepsi verilirBu tepsinin içinde iç çamaşırı,çorap,mendilgibi benzeri eşyalar olurSağdıç ve Soldıç kız evinden verilen tepsiyi teslimalarak bu işlemi noktalar Beybaşında eğlence sabah kadar sürer Sabah erkenden hemoğlan , hem de kız hamama gider Oğlanın yanında bekar arkadaşları , kızın yanında"yenge" bulunur Hamam sonrası akşama olacak düğün için hazırlıklara başlanılırDamat traş olur Kız ve yakınlarını kuaföre götürür Kararlaştırılan saatte düğünöncesi resmi nikah belediyede sade bir şekilde kıyılır Akşamına toyu çalınırDavetliler düğüne gelmeye başlar Yöre musikicilerinden tekmil düğün orkestrası,düğünü yönetinin listesine göre çalar Düğünü yöneten kişi ; kız tarafınıda, oğlan tarafının da gönlünü yaparak onların oynamasını , toy'un şen geçmesinisağlar Toyun bitiminden sonra yeni evliler "Zifaf"a girer Kapıyı bekleyen"yenge" zilaf'dan sonra oğlan yakınlarından muşluluk alır


DUVAK: Düğün ertesi "Duvak"yapılır Gelin, düğündekigibi gelinliğinigiyip kenarda oturur Bu sefer kız tarafı , yakınlarıyla oğlan evinegider Bu kez onlar hediye (sovgat) getirir (nişana mukabil) Oğlan tarafı konuklara çapasta servisi yapar Yeni gelinin sandığı açılır, azından on bohça çıkar Evdekiyakınlara yatak,çarşafı,erkeklere pijama , kaynana-kaynatana namazlık hediye edilirBu gün'e samimi komşularda katılır Onlar da hediye getirir

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Erkek Kıyafetleri

Eski 10-23-2009   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Erkek Kıyafetleri



Iğdır Erkek Kıyafetleri


Bölgede, giyim ve kuşamda kafkas özellikleridikkati çeker Erkek kıyafetlerinde başta koyun derisinden bir "papah", sırttabeli büzmeli ve göğüsü düğmeli vardır Etekler, dize kadar gelen arkalık, beldenbağlanan bacakları düz bir şalvardan ibarettir Ayakkabı olarak ta yerine göre"çust", "çeh-me" denilen bir çizme veya çarık kullanılır Arkalığınüstüne giyilen çuha da palto yerini tutar Kışın çuha yerine çok defa koyunderisinden yapılan bir kürk giyilir Arkalık üstünden bazı yerlerde "kuşak",bazı yerlerde "tokka" denilen kemer bağlanır Törenlerde kemere bir kamaveya hançer de asılır Bazen "papah" yerine "kargül" derisindenince "börk" giyilir

(1) Papah:
Buna "kalpah" da denilir Genç (körpe) kuzu derisinden yapılmış olup astarlıve çoğu kere gök mavisi veya siyah renklidir Bunların ayrıca Azerbaycan ve Dağıstantipleri vardır Dağıstan tipleri' biraz daha tüylüce bir şekildedir Eğer bukalpakları yaşlılar kullanırlarsa o zaman da toklu (kuzunun biraz gelişmişi)derisinden yapılır Bu kalpakların bazılarının üstleri yuvarlak olup daireviyuvarlağın tam ortasında artı biçiminde bir sicim yapılır Kalpakların diğer biradı da "börk"tür Bir kısım kalpakların üst tarafı çatı biçimindeolup balık sırtını andırmaktadır
(2) Üst Köyneği:
Yakası uzun, önden sedef düğmeli olup kollarda da aynı sedef düğmeler vardır İpeklikumaştan veya kara "laskirt" (parlak bir keten çeşidi) ten yapılır
(3) Gazeki:
Yakasız, göğüs kısmı açık, kısa etekli ve işlemelidir Eğer bu olmazsa"arhalıh" giyilir

(4) Arhahh (Arkalık):
Yakası tahminen üç santimetre uzunluğunda ve dik olup boğazdan itibaren çapraz bağlarlabağlanarak göbeğe kadar iner Göbekten aşağıya dizi geçmemek şartıyla etekler açılırArkalığın bir kısmının eteği Mevlevilerin eteğine benzer Her iki yanında etek körüğününağzından başlayarak içe doğru torba biçiminde cepler bulunur
(5) Çuha:
En üstten giyilir Umumiyetle koyu renkli kumaştan ve siyah las-kirtten yapılırDizlere kadar uzundur Etek ve kol ağızları geniş olup göğüste veznelik (çuhanınyakasındaki süslü kısım) vardır Veznelik çoğu zaman gümüşle süslüdür
(6) Şalvar:
Buna aynı zamanda pantolon da denilir Çünkü, Azeriler bilhassa dağlık bölgelerdeyaşadıkları için at, hayatlarında önemli bir yer tuttuğundan pantolon (şalvar)dardır ve kilot tabir edilir Çivekinin altına sokulup üzerine sallama kemer takılır
(7) Çiveki:
Dar çizmedir Yumuşak deriden yapılmıştır Körüklü ve düz olan çizmeler dahasonra girmiştir Bunların da umumiyetle renkleri siyah olup, bazen sarı ve kahverenklerine de rastlanır
(8) Sarık:
İpek, keten veya pamuktan dokunma olup kalpak yerine geçer Bu bazen pusu (bir çeşitvala) veya çit te olabilir Bu bezin uzunluğu tahminen 10,15 metredir Rengi beyaz veyayeşildir Bunların keçeden yapılanına "börk" te denilir
(9) Yelek:
Buna Azerilerin yaşlılarında biraz değişik şekliyle rastlanır Kırk düğme tabiredilen bu yelekler önden çapraz şeklinde bağlanırlar
(10) Kursak (Kuşak):
Yünlü şaldan yapılmış olup bele bağlanır Kursağın üzerinde kemerin bağlıolduğu yerde "serhat-lık" vardır Serhatlık, sigara, tütün gibi şeylerikoymak için kullanılır
(11) Ayakta:
Uzun ve renkli çorap, üstünden çizme veya yemeni giyilir Şunu da belirtmeliyiz ki,Posof'ta bulunan Kuman/Kıpçak Türkleri de başlarına "kabalah" denilen uçlarıatkı ile yanlara sarkıtan ince yünden dokunmuş atkılı başlık giyerler Yaşlılarınkıyafetlerince fazlaca bir değişiklik görülmez
(12) Çoraplar:
Uzun boğazlı, pamuk veya yünden yapılıp üzerleri çeşitli işlemelerle süslenirBazen de bu çorapların yerine bugünkü tozluklar
şeklinde kullanılan "badıç" giyil

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır çocuk Kıyafetleri

Eski 10-23-2009   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır çocuk Kıyafetleri



Iğdır çocuk Kıyafetleri


Dünyaya gelen çocuk, erkek olsun kızolsun aynı elbise giydirilir Çocuk doğduktan sonra onu gelişi güzel fakat temiz birbezle sararlar Önceden ona yapılmış olan elbiseyi getirerek giydirirler

Bu tahminençocuğun boyunda (uzunluğunda) yapılmış bir gömlektir Giyildiğinde zorluk olmasındiye önü göbeğe kadar açık fakat düğmelidir Kolları da çocuğun ellerine vehareketine mani teşkil etmeyecek kısalıktadır Kundak, normal ölçüler dahilinde sağlığa uygun bir şekilde yapılmaktadır

Çocuğa hazırlanan gömlek giydirildikten sonratemiz bezlerle sarılır Sonra kundağa, astar görevini gören bezle sarılır Bu bezinkoyu renklerden olmasına dikkat edilir En üst kısma kundak bezi sarılır Kundakbezi, işlemeli ve çeşitli motiflidir Kundak, kundak bağı denilen bir bağla ayrıcasarılmaktadır

Bundan sonra çocukların başına ayrıca başlık yapılır, buna"papah" da denilir Papahlar çeşitli olurlar Bazılarının ortaları sivriolup, bir külahı andırmaktadır Çocukların ayaklarına ayrıca çorap biçiminde"patik" giydirilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Çareler

Eski 10-23-2009   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Çareler



Iğdır Çareler


1-) Körpe uşağın gusmagını kesmek için düyü helimini gatığla karısdırıpyedirirler
2-) Soguk almıs adamı keçi piyi ile avcalıyasan Hemin piyden hap duzeldim xesteyeiciresen,soguk degme ter ile onun canından cığar
3-) Bağa yarpağını yuyup ciğnemek mide yarasına melhemdir
4-) Sesi batmış adama nohut suyu içirerler
5-) Baş ağrıyırsa keklik otunu gaynadıp buhara vermek lazımdır
6-) Nar şiresini gaynadip şüşeye tökürler,bu şire dizanteri için dermandır
7-) Gızılçaya tutulmuş uşağa at südü vermek lazımdı
8-) Tiş ağrısı zamanı tişe mum eridip goymak olar
9-) Bağırsak ağrısını kesmek üçün yarpizi demleyip içmek lazımdır
10-) Zeherlenmenin garşısını almak üçün nane arağından istifade ederler
11-) Yanığa balık yağı yumurta ağı ve bal sürdüp sağaldırlar
12-) Yel xesteliyi olanlara cevizi ve balı karıstırıp yedirerler
13-) Zencefille balın garışımından hazırlanmış pastayı udmak balgamı govur
14-) Nohut tepitmesi bedendeki lekeler üzerine gonulduğunda lekeleri silir
15-) Bal mideye, göze, kalbe guvvet verer
16-) Bakla insana yuxu getirer
17-) Bal serbeti içmek damarlaıı açır, sarılıkla mucadele edir,garına yığılansuları çekir,soyuktan yaranan bütün xesteliklere garşı şifalıdır
18-) Fıstık zekayı artırır aklı sivrileştirir, şan fıstığı yeyildiğindemideni güçlendirir
19-) Fıstığın gabuğu yandırılıp külü içilse böyrek ve sidik kesesi daşlarınıtökür
20-) Ağrıyan göze gızıl gül suyu çektikçe ağrı kesilir Suyu içildikçe ahvaliruhuyeti yaxşılaştırır,bayılmalara suyu çok xeyirlidirMürebbesi mideyikuvvetlendirir
21-) Sidiğini sağlayabilmeyenlere iğde yemek çok yaxşıdır
22-) Karanfili gaynadarak şekerle çay gibi içtikçe zihni ve hafizayı güçlendirirsesi açır göze ışık mideye guvvet verir
23-) Keklik otunu çay kimin demleyip içtikçe yel xesteliğini iyileştirir
24-) Gaynamış su bal ile içilse bağırsak gurdlarını tökür
25-) Kelemi gaynadıp suyunu içmek ses kısıklığını açır
26-) Turp yemekten sonra yeyildiğinde hazma yardım edir
27-) Turp suyu içildiğinde damarları açır
28-) Düyü sumak ile gaynadılıp yeyilse isalı keser
29-) Kelle soğan sarılığın garşısını alır bedendeki daşları tökür,suyunuburuna damcillatmak baş ağrılarına kulağa damcıllatmak gulağ cingildemesini veiltabını aradan galdırar
30-) Soğan suyu sürme gibi göze çekilse göz sulanmalarını sağaldır
31-) Alma şerbeti mideyi ve üreyi kuvvetlendirir
32-) Garpız bedene soğukluk ve rutubet verir,garpız yemek öd şiddetini gan taziğiniyatırır,susuzluğu aradan alırSidik kovucudur
33-) Terxum bedene isdilik ve guruluğ verir,bedeni mohkemlendirir,iştaha getirirOnu çiğnemekağız yarası üçün faydalıdır
34-) Keçi südü mide bozuntusuna garşı yaxsidir,üzün rengi için hayırlıdır
35-) Düyü yemeği yaxşı yuxular getirir,lakin gulunç meydana getirir
36-) Tam pişmiş beçe yemeği temiz gan yaratmağa en faydalı dermanlardan sayılır
37-) Üzerriyin gaynamış suyu tükü garardır
38-) Düzenli turp yemek tükü berkidir
39-) Yumurta sarısını demir tavada od üzerinde yanmak haddini gecene kadar pişirildiktensonra alınan yağı saça sürttükten dibini berkidip teze tük çığardır
40-) Eşşek südü ağciyar iltihabına sine yarası ve verem üçün en tesirli ve sınanmışdermanlardan sayılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Batıl inançlar

Eski 10-23-2009   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Batıl inançlar



Iğdır Batıl inançlar


1-) Ere giden gızın toy günü saçından gırcın keserler Bu işi gören gızınyakın adamlanndan olmalıdır Kesilen tükün gızın anasına veren evezine şirinlikalırlar Ana hemen tükügızIn cehizlik balıncının yahut döşeyinin içine goyar Türkne geder ki goyulan yerdedir, gızın gettiyi yerde hayır, bereket olar
2-) Geçmişte bir oğlan bir gız isteyende oğlanın ana-babası istedikleri gızınheyatlarından helvetçe bir daş getirip öz heyatlarına goyardılar Bir hafta gözleyerdilereyer bu hafta içinde hayır görseler gızı oğullarına alarlardı
3-) Gelin eve yeni gelende lavaş açıp tökerdiler ki bereketi bol olsun Bu çörek gırıntısındanherkes yığın yese bereketi olacağı söylenirdi
4-) Gelin bir almanı alıp bıçakla balaca dilimlere böler sonra bu dilimleri oğlan uşaklarınapaylayır ki oğlan uşağı olsun
5-) İl ahır gecesi gızlar ellerinde ayna tutardılar Ayın şekli aynaya düşerdi Şekliniçinde
kızın sevdiği oğlan görünse demek onlar evlenecekler
6-) Gıza nişan takanda gucağına oğlan uşağı oturdardılar
7-) Maldan goyundan biri itende, arvatlar düz bir yere çıkıp dua ederdiler Sonra duaohuya ohuya gırklığın ağzını iple bağlayardılar Bu işi yapınca gurdun ağzıbağlanardı İten mal veya goyunu kurt yemezdi
8-) Herkesin bir behti var behti ufak olanda adamın işi üzüne güler, beht yatandaadamı bedbehtlik basar
9-) Uşağı olmayan gadını; içine gurt kellesi salınmış suda çimdirende deyilene göreonun uşağı olurmuş
11-) Gün tutulanda süd emen uşağı evde tek goymazdılar
12-) Evi süpürende üstüne süpürge deyende gerek süpürgeden bir çöp gırıpatasanYaksa şere düşersen

13-) Zahı arvat tek galmamalıdır Onun yanına şiş, pıçak, makas goyulmalıdırHal Anası onu aparmasın Zahı yatan otağın duvarlarına çizgi çekerdiler çızığıarvad çeker biride ondan soruşardı ki hala neyniyirsen o da diyerdi ki zahıya çeperçekirem
14-) Boş eve girende orda adam olmazsa da gerek selam veresen
15-) Görürsen ki bir uşak bir şey yeyir, yoldaşına vermir Onda öbürü deyir kimenede ver yohsa ilanım seni vuracah, Deyiller ki her adamın bir ilanı varmış
16-) Deyillerki ilan olan evde hayır, bereket olar Ona ev ilanı deyerler Ev ilanınıöldürmezler, öldürsen o evde hayır, bereket eksiler
17-) Ocak ilanını öldürmek olmaz günahdı Her evde yeddi ocak ilanı olarBiriferehdi, biri melekti galan beşi eve direkdi Ziranlık eleyen ferah ilanını öldürmeklazımdır Onda evde hoşbahtlık olar, ancak diğerlerinden öldürsen evin huzuru gaçar
18-) Ölü yuyulan yerde gerek üç gece ya çıra yada şam yanmaladır
19-) Eri yada arvadı ölen adam tezeden evlenende gerek su dolu bardağı ölenin baş daşınadökmelidir
20-) Uşağın adını bölekde gulağına demesen o uşak yekelende yalancı olar
21-) Kırkı çıkmamış uşağın üstüne gızıl üzük, sırga, bilezik takan adamgelse uşak hastalanar
22-) Uşak uca yerden yığılanda deyiller onu göyde melekler tutarÇünkü melekler hırdauşakları goruyarlar
23-) Uşaklar gundakda gülse diyerdilerki şeytan dedesinin mezesini çıkarır uşakda gülür
24-) Kırkı çıkmamış uşak evde tek başına galsa cin gelip onu öz uşağı ile değişdirir
25-) Gün çıkanda deyirler gün anasının goynundan çıkdı, batanda anasınıngoynuna girdi deyirler
26-) Gün düşen yerde heç zat murdar olmaz
27-) Deyiller esniyende, gemeşende gerek yönünü bir kenara çeviresen Bir adama terefesneyende yada gemeşende ağırlığın, uğurluğun üstüne töküler, başına işgeler
28-) Geceler ağlamak olmaz Çünkü ağlayanın sesi göyde bir meleyke var onun hoşunagelir, O istiyir ki hemeşe ağlasın
29-) Evden başkasına gül vermezler, çünkü gül sevinçdir, versen evin sevinciazalar
30-) Adamı süpürgeynen vurmazlar vuran adam şere düşer
31-) İçinde pay gönderilen gabı boş gaytarmazlarEvde heç birşeyolmazsa da bir kaşıktuz yada seker goyarlar
32-) Seherde oğlan uşağının ayağı yüngül, aksamda ayağı ağır olar
33-) Elden gaşık düşşe deyiller arvat gonax, bıçak düşşe kişi gonağı gelecek
34-) Yuxuda halça görmek yoldur
35-) Yuxuda toy görmek sıkıntıdır
36-) Ölmüş adam sene yuhuda bir şey verse hayır, alsa zerer çekeceksen
37-) Yuxunu gece anlatmazlar Anlatılsa da deyiler ki ay ışık yuxumu sene deyirem
38-) Yuxuda sene noğul, şirinlik verseler şadlık olacak demektir
39-) Yuhuda öldüğünü görmek ömrü uzamakdı
40-) Yuhuda gızıl görmek sesdir
41-) Yuhuda tüfek atılsa sesdir
42-) Yuhuda ilan görsen, bir şey yeyipsenya nındakiler vermeyipsen demekdir
43-) Yuhuda saç görmek yoldur
44-) Yuhuda özün ayaklarını görsen demek darlıkdan kurtulup genişliğe çıkasan
45-) Yuxuda at binmek ucalıkdır
46-) Yuxuda çimmek aydınlığa çıkmaktır
47-) Yuxuda ağ paltar geymek pistir
48-) Yuxuda ayakkabı, çorap geymek sıkıntıdır
49-) Yuxuda alma görmek şenlikdir
50-) Yuxuda çıra görmek ışıklıkdır
51-) Yuxuda öpüşmek ayrılıkdır
52-) Yuxuda savaşmak barışmakdır
53-) Yuxuda uşak görmek sesdir
54-) Yuxuda uşak bohça görsen demek uşağın olacak
55-) Ahır Çerçenbe gecesinde insanın her emeli, isteyi, fikiri davranışı tezelener
56-) Ahır Çerçenbe gecesinde tabiatta ne varsa hamısı tezelenir
57-) Ayağının altı gaşınan teze ayakkabı giyer, yada uzun yol gider
58-) Ayağının başparmağı büyük olanın behti açık olar
59-) Palıt ağacında goza sık olunca o kış çok sert geçer
60-) Nar, armut alma herkesin dilek ağacıdır onları beceren hayır işler
61-) Güneşe açık olduğundan günebakanın gözü her zaman güneşe bakar
62-) Yuxuda at görsen murada çatarsan
63-) Deyiller yağış yağmağa yakın garankuşlar alçaktan uçar
64-) Külek ağaçlarda yaprakları üst terefden terbedirse yağış yağacak deyyiller
65-) Ere verilen gızın ocak başına dolandırmanın hayırı vardır
66-) Barmağında halolan kadın tadlı yemek pişirer
67-) Boş gabı bulaşık koyan şere düşer
68-) Kadın hamileliğini bildiği an güneşe bakarsa gız, aya bakarsa oğlan doğar
69-) Kapıdaki ayakkabıları saysan aileden ölen olar
70-) Gaşı düz olan adamın ağlı iti olar
71-) Guşun dilini kesenin balası lal olar
72-) Gec dil açan uşağa güvercin yumurtası versen tezce dil açar
73-) Sefere gidenin dalıca su atarlar Deyiller ki goy yolu aydınlık olsun
74-) Uşağın dişi çıkanda hedik pişirerler
75-) Uşağın hedik söfresine bıçak, tarak koyarlar Eğer uşak bıçağa eliniuzatsa sonra doğacak uşak oğlan, tarağa elini uzatsa gız olacak
76-) Hamile kadın dovşan eti yese doğurduğu uşak mırık olar
77-) Hamile kadın çok yatanda, rahat yatanda deyiller oğlan doğacak, az yatanda pisyatanda deyiller gız doğacak
78-) Yağışdan sonra görünen al yeşiller Fatma Nenenin cicimi deyeller Çünkü dünyanınbütün rekleri bu hanadan götürülür
79-) Kitabı açık koyup yatana huşşuz diyerler
80-) Gece dırnak alanın ömrü kısalır
81-) Payızda yarpaklar tez tökülse kış sert geçer
82-) Göy gözün bakdığı her şeyde gözü galar
83-) Hamile kadının karınındaki uşağın oğlan veya gız olmasını bilmek içinkarpuzun kesilip ahlan başını dört bölüp atıllar İkisi bir teref üste, ikisi öbürterefe düşşe oğlandı, üçü bir terefe biri bir terefe düşşe gız olacak deyiler

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Azerice Dualar

Eski 10-23-2009   #10
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Azerice Dualar



Iğdır Azerice Dualar


1-)Gıbleyi- alem gohum akraba içerisinde en uzun ömür süren toylar şenlikler görenolasan Oğlunun gızının şadlığı ile ferahlanasan Düşmanı garşında xar göresenHeç vadede, heç zaman heçkese muhtaç olmayasan

2-)Ey perveri digarı alem seni üreyi dertli gözü yaşlı sinesi dağlı goymasınSene bir zürriyet versin, ay gelin Ey böyük suphan dünyanın bütün müşkül işlerinisahmana sal Goy heç zaman gündüzüm yerini gece, ışığın yerini garanlığ tutmasın

3-)Ey bizi yaradan perveri digare heçkesi açlıkla imtihana çekme


4-)Ey göze görülmez o göydeki Allah Dünyada tek olan Allah aşkına oniki imam yüzyirminpeygamber hörmetine menim bu balamı kötülerin güllesine denk getirme Azgınları ganınageltan eden balamın günahını günahlara yazma Görürsen da

5-)Vetenimin gülüne çiçeğine bağına bereketine göz tiken tüşmanları görümzelil günlere galsın

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Ata Sözleri

Eski 10-23-2009   #11
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Ata Sözleri



Iğdır Ata Sözleri


Iğdır ve yöresi, Türk kültürünün engüzel örneklerinden olan atasözleri açısından da çok zengindir Atasözlerinde; yiğitliği,mertliği, çalışkanlığı, doğruluğu telkin eden bir çok söze rastlamak mümkündürAtasözleri bölgenin bir nevi anatomisini ortaya koymaktadır Iğdır yöresine ait bazıatasözlerini aşağıda bulabilirsiniz

Korkak min defe öler yiğit bir defe
Duz duz dağında eşek nağırda duz alan duz alan
Gartal yuvasında gartal uçar
Ayna alemi beziyer özü lüt gezer
Ağılsız başın cezasını ayağlar çeker
Yerin nuru güneştir insanın nuru ilimdir
Ehtiyat yiğidin yaraşığıdır
İlanın ağınada nehlet garasınada
Her kuşa öz yuvası doğmadır
Ata malına göz tiken oğul aç galar
Toprakta izi olanın sofrada üzü olar
Bir avuç gızılın olunca,bir avuç toprağın olsun
Yay da çeken zehmeti gışta çeker lezzeti
Uşaksız evde seadet olmaz
Ana bala yolunda canını oda yağar
Artık tamah baş yarar
İsdiyirsen bal çörek al eline bel kürek
Ne tökersen aşına o da çıkar karşına

Datsız aşa duz neylesin, ağılsız başa söz neylesin
Ağaç bar verende başını yere eğer
Anasına bak gızını al, gırağına bak bezini al
Tike ile dost olanlar, iller ile küsülü olar
Yahşi oğul neyleyir ata malını-yaman oğul neyler ata malını
Utan utanmazdan, gorh gorhmazdan
Gurt tükünü değiştirer, hesiyetini değiştirmez
Ağıllı fikir eyleyinceye geder, deli vurdu çayı geçti
Yaman avrat, yaman gonşu, yaman at; birini boşa, birini bağla, birini sat
Bu ilki serçe, bildirkine çihçih örgedir
Özüne erişte kesebilmir, özgesine umac avır
Gurddan gorhan goyun sahlamaz
Ay daş atan bahtavar, daşında bir vahtı var
Serti sumda kesek, xermen üste yabalaşmıyah
Doğru söz bayramlıdır, yalan söz viranlığ
Yalandan düzelen evi yol yıhar
Novruzda at bezesen murada yetersen
Novruzda gülen il boyu güler
Fehleçiliknen karın doymaz
Gezmeyen ayağa taş değmez
İt başı honçada durmaz
Keçel yağı bilse öz başına yakar
Lotuynan gezen lotu olar
Min bilsen, bir bilene sor
Niyet hara menzil ora
Ocaktan kül eksik olmaz
Ölmüş essek kurttan korkmaz
Sürüden ayrılanı kurt yiyer
Toyuğ kaz yumurtası doğmaz
Yağcı gün ağardar yaman gün karardar
Bo ş gazan ses verer
Merifeti kimden orgendin gözü çıkmış gardaşdan
Çörek açan gapını kılınç açmaz
Dama dama göl olar dada dada heç
Aslından dönen bedes ildir ot kökün üsde biter
Aslanın erkeği dişisi olmaz
Ağaç eyildi gırıldı, yiğit eyildi öldü
Buz suyun gış yuxusudur
Baharda bir gün itiren yayda bir ay payızda bir il itirer
Balalı guşa den çatmaz
Od söner ad yok
Gurt getti yazıya meydan galdı tazıya
Veteni goruyarsan veten olar gorumazsan kefen olar
Babanın töktüğünü bala yığar ki, baba olanda eli boş galmasın
Ele gelir gelir afdafa leğen,bize gelir sarımsak döyen
Getti bostanın gırası galdı üzümün garası
Sen ağa men ağa inekleri kim sağa
Başım girmeyen yere, bedenini soğma
Anlayana daş daşı, anlamazla yeme aşı
Keçiye içki içiripler gedip gurdun mekanını basıp
Menden sene bir öyüt, kendi ununu kendin öğüt
Yalançı pehlivan el içinde rüsvay olar
Çok eğilme basarlar, çok ucalma asarlar
Tülkü tülküye buyurur tülküde guyruğuna
Dovşanın taya da bala çığartması, tazının günahlığındandır
Ağrımıyan başa soğan goyma
Ağız yemese üz utanmaz
Arvat kişinin genedidi
Arvat var arpadan aş eyler, arvat var kişini külbaş eyler
Atın guyruğuna bakıb giymet vereller
Atdı, muratdı, ağrısını aldığım arvatdı
Atdan yıxılan ölmez, eşşekden yıxılan öler
Ata evladına taht yarada biler, baht yarada bilmez
Boğusanda barışmağa üz sakla
Gaya uçmasa çuxur dolmaz
Gatranı gaynatsan olmaz şeker,
İt ola, et ola, dayana
Mal sahabının malı gidende nökerin canı gedir
İtin haysiyeti çarık aparmak olar
İtden çox çarık aparan yokdu, gene eyakyalındı
Yesen dadındı, versen adındı, yığıb saklasan yadındı
Kasıb itinin adını gümüş goyar
Gezen ayağa daş deyer
Pişiye dediler: atan yaxşıdı, anan? Dedi: ne o, ne de o
Tumanın darlığı bezin gıtlığındandı
Yahşı dost pis günde belli olar
Ağacı gurt öz içinden yiyer
Bu ilki serçe bildirki serçeye cik cik öğredir
Can yanmazsa gözden yaş çıhmaz
Çobanın gönlü olsa tekeden peynir tutar
Derziye köç dediler, iynesini sancdı yakasına
Deryaya daş atmağla su bulanrnaz
Ev yıhanm evi olmaz
Deve ile dost olanın darvazası geniş gerek
Et yiyen guş dimdiğinden belli olar
Gonşu gonşu olsa kör gız ere gider
Ucuz etin şorvası olmaz
Ot kökü üsde biter
Gurddan gürhan goyun sahlamaz

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Andlar (Yeminler)

Eski 10-23-2009   #12
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Andlar (Yeminler)



Iğdır Andlar (Yeminler)


1-) Ağ birçegime and olsun

2-) Adın eliye and olsun

3-) Allah mene qenim olsun

4-) Adın haqqı

5-) Basım haqqı

6-) Bereket gözumu tutsun

7-) Qerip gardaşımın eziz canına and olsun

8-) İt kimin geberim

9-) Işığa kör bağım

10-) Yalan deyiremse elim gurusun

11-) Yeri yurdu bilinmeyen gardaşımın canına and olsun



12-) İsdediyinin canına and verirem

13-) Men ölüm

14-) Senin başın haqqı

15-) Sen Allah

16-) Sen ölesen

17-) Xalamın görü haqqı

18-) Ceddim haqqı

19-) Çörek mene qenım olsun

20-) And olsun atamın sifetine

21-) Ezizimin canı için

22-) Gençliğim haqqı

23-) Evim esiyim haqqı

24-) Hezzreti abbas haqqı

25-) Abırıma and olsun

26-) O göydeki Allaha and olsun

27-) Sen sen Allahın

28-) Uşağımın başı için

29-) Anamdan emdiyim süt burnumdan gelsin

30-) And olsun vetenimin toprağına

31-) İmam üseyin haqqı

32-) İnancın olsun

33-) Abrıma and olsun

34-) Toprağa üz goyum yalan deyiremse

35-) Gettiyim hac haqqı

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Yöresi Halk Oyunları

Eski 10-23-2009   #13
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Yöresi Halk Oyunları



Iğdır Yöresi Halk Oyunları


Iğdır halk oyunları, Türk'ünkendisidir Yöre insanının duygularını, düşüncelerini en içten biçimde sergilerBazen bir ordunun atılışını yansıtan sesli bir tablodur Cihandaki zaferlerimiziaksettiren canlı bir tarihtir Bazen Türk'ün ölümsüz ruhu için dikilmiş birbağımsızlık anıtıdır Bazen bir coğrafyadır, yer yüzündeki dağılışımıza,doğal koşullarımıza göre hareket ve ses alır Çeşitli figürlerle bir destanolmuş, bir deniz kaynayışına ulaşmış, ovada da bir ipek yumuşaklığıylaincelmiştir Kıskançlığımız onlardadır, yiğitliğimiz onla/dadır,kahramanlığımız onlardadır, neşemiz, sevincirniz onlardadır Kısaca bütünyaşantımız onlardadır Iğdır' da halk oyunlarının çok büyük birönemi bulunmaktadır Azerbaycan Türk Halk oyunlarının oynandığı oyunlar, hemenhemen günlük yaşantımızda bize iz bırakan bir olaydan esinlenerekyaratılmıştırAcı, tatlı, hüzünlü, yiğitlik, savaş bazen de aile içindeyaşanılan olayları mimik ve hareketle canlandırmanın en güzel örnekleridir Bunedenle oyunlar çok canlı ve incelikle oynandığından izleyenlere büyük bir hazvermektedir


Mahalli düğün ve eğlencelerde oynananoyunlarla gösteri oyunları arasında bazı farklılıklar vardır Türkiye' dehalkoyunları arasında yarışmalara başlanıldığında veya bu olayyaygınlaştırıldığında rahmetli Avukat İbrahim BOZYEL tarafından IğdırLisesi'nde oluşturulan bir ekiple gösteri yaparken bir yandan da Türkiye' de çeşitlibakanlıklarca veya kurumlarca düzenlenen yarışmalara iştirak edildi ve büyükbaşarılar elde edildi Çeşitli defalar Türkiye birincilikleri alındı ve yurtdışında ülkemiz yöre folkloru ile temsil edildi Folklorde bu başarıların yanında ikinci birekip de 1986 yılında Merkez Halk Eğitimi Merkezi bünyesinde Ziya Zakir ACARtarafından oluşturuldu Gittikçe yaygınlaştırılan halk oyunları ekipleri birdenfazla gruplarla sahnelere çıkıp ve büyük başarılar elde ettiler Çeşitli defalarTürkiye birinciliği, grup birincilikleri elde edildi Yarışma ve gösteri oyunlarında en çok oynana oyunların başında Şeyh Şamil oyunugelmektedir Bunun yanında oynanan oyunlardan bazıları şunlardır Vağzalı,Kentvari, Yiğitler Reksi, Çay, Tamara, Maral, Terekeme, Sarıgelin, Gazağı, Saytağı,bu gün ayın üçüdür, Şamil, Gaytağı, Tello, Lalbeki, Ayşaf

IĞDIR YÖRESİ AZERBAYCAN HALK OYUNLARI

Iğdır yöresinde ye çevresinde bilindiğiüzere "Azerbaycan Türk Halk Oyunları oynanmaktadır Oyunların kendine özgü birdoğuşları mevcuttur Her oyun belli bir olaydan esinleerek ortaya çıkmıştırOyunlardan bazıları halk arasında şöyle anlatılır

Maral Oyunu

Bu oyun ormanda ava çıkan avcılar ile Maral(geyik)'ler arasında geçen olaydan esinlenmiştir Avcılar tüfeklerini gizleyerek arkaarkaya marallara doğru yaklaşmaya çalışırlar (yaklaşma çeşitli figürlerleanlatılmaya çalışılmaktadır Avcılar bir masal (geyik) sürüsüne yaklaşırlar:Avlarını avlama hırsı ve sevinci içinde bulunan avcılar gözlerine inanamayacaklarıbir olay vuku bulur Maralların (geyik) hepsi beyaz gelinlikler içinde süzüle süzüleortaya çıkan birer kız görünümünü alırlar "Maral sözü Iğdır veçevresinde genelde kadınlar ve kızlar için kullanılan bir kelimedir Maral olaraktabir edilen, çok güzel, eşi ve benzeri tarif edilemeyen biri olarak tanımlanır)Avcılar bu durum karşısında büyülenir her avcı birer genç kızı (maral) alarakeşleşirler, birlikte değişik figürlerle buluşmanın sevincini yaşarlar Derkendüğün hazırlıkları başlar

Gelin Havası

Bu oyun özellikle düğünlerin sonunda gelinimasadan alıp götürmeleri sırasında çalınır Oldukça ağır hareketlerle oynanırBu oyun sırasında damatın akrabaları ve ailesi gelinin ailesine sataşmak amacıyla vesevinçlerini dile getirmek isteğiyle ellerine aldıkları kap ve kaşıkları birbirinevurarak müziğe eşlik ederler Grup şeklinde hem oynanır hem de gelini damatın evinegötürmek amacıyla yürünür Damat tarafları coşkulu bir şekilde etrafa şekerlerdağıtır Gelin ailesinde, kızlarının evlerinde ayrılacağı için büyük birhüzün vardır Damadın ailesinde ise büyük bir sevinç ve coşku vardır Bu oyunundiğer bir adı da "mirzeyim vağzalı"dır Bu oyun ve müzikte değişikduyguların hepsi bir anda yaşanırAyrılık ve kavuşma gibi

Şeyh Şamil Oyunu

Şeyh Şamil Oyunu Türk'ün direnmegücüdür Kafkasya'da yapılan uzun savaşlar içinde Türk Kahramanı Şeyh Şamil'indireniş gücünü belirtmek için bu adı aldığı söylenmektedir Oyun bir kaçbölümde oynanmaktadır Dua bö1ümü hüzünlü müzikle oynanmakta ve sahnede kız veerkek yerlerini almaktadır Oyunun doğuşu şöyle anlatılır Şeyh Şamil'in Ruslarlasavaşın son dönemlerinde yakınlarından bazıları savaşın bitmesini Rusların yalandolu iknaları ve vaatleriyle istemektedirlerBu olayı Şeyh Şamil'e ancak anasıdiyebilir diye düşünüp ve annesini ikna ederek Şeyh Şamil'e gönderirler ŞeyhŞamil olaya büyük tepki gösterir ve annesine a1tmış kırbaç cezası verir Ancakcezayı kendisine de uygulattırırKırbaçlar Şamil'e vuruldukça halk acı vehüzünden kıvrılarak çeşitli hareketler yaparlar Daha sonra bu olay oyun halinegetirilir
Diğer bir bü1üm bıçak atma olayıdır ve oyun esnasında kız oyuncu göğsünde birtahta parçası ile yere uzanır Erkek ağzındaki bıçakları but tahtaya ağzıylasaplar Bu oyunun doğuşu ise şöyle anlatılır Şamil ve arkadaşları tutsakdüştüklerinde bir gemi ile sürgüne gönderilirken, Rus askerlerinin eğlencelerebaşladıkları ve Şamil'in arkadaşlarını ortada oynattıkları, Şamil'i de oynatmakistediklerini ancak Şamil bıçaksız oynamayacağını bildirmesi üzerine bıçaklarverildiği, bunlarla oynadığı zaman bıçakları arkadaşlarını önüne sapladığıve bir işaret üzerine bıçakları alarak döğüşe geçtikleri ve kurtulduklarınıanlatılmaktadır



Kıskanç

Üç kişi ile oynanan bir oyundur Bazen topluolarak da oynanır Genelde iki kız bir erkekten oluşur Kızların aynı erkeğe tutkunolmaları ötekinin kıskanıldığının gösteren bir açılışla kızla birlikte,alanın ters köşelerine doğru giderler Oğlan oyunu tek ve beceri sergileyen birbiçimde sürdürür ikisini de aynı sevgi sunuşları iletir ikisinin de gönlünüyapar, geldiklerinde oyun üçlü görünüşünde sürdürülür Hızlı melodisivardır


Vağzalı

Son derece zarif melodisiyle, ince yumuşakhareketler bu oyunun halk arasında daha geniş yayılmasına neden olmuştur Herdüğün töreninde vazlığının cazip edası işiti!ir Vazlağının düğüntörenlerinde gelin oyununun ritmiyle bütünleştirdiği zarif, sade, ahenklifigürleriyle sergiler

Gazağı

En eski oyunlardan birisidir Oldukça çabuk,hareketli, coşkun bir oyundurBlindiğine göre bir savaşçı oyunudur Oyunu harbegidenler oynardı Oyunda çeşitlilik ve teknik açıdan hareketler çoktur Oyungüzellik, yapı ve incelik bakımından zengindir

Tamara

Adını, Azerbaycan oyunlarını sergileyenmeşhur Salyanlı Reğgase Tamara'nın şerefine onun adı verilmiştir Oldukçaçazibedar, lirik oyundur Esasen kadınlar çoğu zaman da erkekler beraber oynanırOyunda rengarenk ritmik vurgular vardır

Terekeme

Bu oyun çok eski zamanlarda Azerbaycan'damesken kurmuş olan kabilenin adıdır Terekemeler hayat tarzı olarak ayrı göçebe birhayat yaşayan kabile idi Aynı müziğe sahip olan Terekeme oyunu iki variantdaoynanır Birinçi variantda onu yalnız 'kadınlar oynar ikinci variantda daha çevik,oynaklı ve kırık sesli geniş hareketli oyundur Bunu kadınlar ve erkekler oynarlar


Ayşat
Oyun Aras Nehri'nin akışına bakarak sudakihareketlerden esinlenerek ifa edilir Kızın hareketleri suyun dalgalanmasını, erkeğindönüşü ise girdapları andırır Bu Bilgiler Ziya Zakir Acarın Iğdır Ve Çevresinde Nevruz Kitabından Alınmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Turizm

Eski 10-23-2009   #14
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Turizm



Iğdır Turizm


Bölgede, zengin bir turizm potansiyelibulunmasına rağmen, bu potansiyelin iyi değerlendirilemediği ve turizm faaliyetlerininhenüz istenilen düzeyde bir gelişme göstermediği söylenebilir Bunun nedenleriolarak; Bölgenin sahip olduğu turistik değerlerin yeterince tanıtılmamış olması,az sayıdaki konaklama tesisleri hariç, bölgede bu amaca yönelik tesislerinkurulamamış olması gibi faktörler gösterilebilir Iğdır Ovası'nın güneyindekiBüyük Ağrı Dağı ülkemizin dağ turizmi yönüyle yüksek bir potansiyele sahipdağlarından birisidir Bu volkanik dağ, dağcılık sporu ile uğraşanların belki dearadığı bütün özelliklere sahiptir Gerçekten, tırmanış mesafesinin yüksekolması ve çıkışın başladığı yere kadar motorlu araçlarla gidilebilmesi önemlibir avantajdır Bir çok ülkede, dağın kaidesine varabilmek için bazen günlerceyürümek gerektiği halde, Ağrı Dağı; Doğubeyazıt, Iğdır ve Aralık gibimerkezlere gelen asfalt yollarla kolayca ulaşılabilecek bir konumdabulunmaktadırBüyük Ağrı Dağı'na tırmanışlar, sadece dağcılık sporunayönelik olmayıp, bunların çoğu bilimsel amaçlıdır Bu tür tırmanışların ilki,1829'da F Parrot ve ekibi tarafından gerçekleştirilmiştir Bunu, 1845'te H Abich,1848'de M Wag-ner, 1900'de A Osvvald ve 1955'te M Blumental gibi jeologların, dağınjeolojik yapısını incelemek amacıyla gerçekleştirdikleri tırmanışlar izlemiştirDağcılık sporu amacıyla daha bir çok iniş ve çıkışlar yapılmıştır Ağrı'yatırmanan ve zirvesine Atatürk'ün büstünü koyan, 1937'de Binbaşı Cevdet SUNAYolmuştur Ağrı Dağı'nın Hz Nuh Tufanı hadisesi dolayısıyla diğer dağlara göredaha fazla turist çekme özelliği bulunmaktadır Ağrı Dağı'nda yüksek bir turizmpotansiyelinin varhğını ve değerlendirilmeyi beklediğini söyleyebiliriz Bu konudayapılan bir araştırmada, dağın belli bir yüksekliğine Hz Nuh'un temsili gemisiyerleştirilip, Aralık KKTİ yakınlarından buraya ve tesislerden dağın doruknoktasına bir teleferik hattı döşenerek, bölgenin turist çekme cazibesiartırılabilirBölgede, tarihi ve turistik değer taşıyan 7 adet eser bulunmaktadırAncak, bu tarihi eserlerin yerli ve yabancı turist çekme özelliğinin zayıf olduğunusöyleyebiliriz Bu eserler



Karakale Ören (Harabe) Yeri

Iğdır Ovası'nın batısında, Ermenistansınırında, savunmaya elverişli bir konumda kurulmuş olan Karakale, SürmeliÇukuru'nun en eski yerleşim merkezlerinden biri olup, Urartular'a belkidaha da eskileredayanır Ancak, 1664 ve 1840 yıllarında meydana gelen depremlerde, kale duvarlarıtahrip olmuştur Günümüzde tamamen harabe halindedir Kale, Büyük Ağrı Dağı'nıneteklerinde bulunmaktadır Savunmaya elverişli sarp kayalıklar üzerinde ve kervanticaret yolunun en iyi şekilde kontrol altında tutulabileceği bir konumda yer alanIğdır Korganı, XI yüzyılda Oğuz Türkleri tarafından kurulmuştur Dağyamaçlarında "Kız Kalesi" ve onun 200 m kadar aşağısında "OğlanKalesi" adı verilen iki kale kalıntısı bulunmaktadır Sürmeliden Büyük AğrıDağı'na doğru giden ilk çağın kervan yolu, bu iki kale arasından geçer ve Ahurayönünde uzanarak Küçük ve Büyük Ağrı Dağları arasındaki SerdarbulakGeçidi'nden Beyazıt'a (Doğubeyazıt) doğru giderdi Iğdır Korganında, o devirlerdenkalma bir değirmen harabesi de bulunmaktadır

Kervansaray

Iğdır il merkezini Asma köyüne bağlayanyolun 25 inci km'sinde bulunan kervansaray, XII yüzyıl Selçuklu taş işlemeciliğininen güzel örneklerinden biridir Sürmelii Emiri Şerafeddin Ejder tarafındanyaptırılmıştır Kervansaray, Ba-tum-Tebriz karayolu üzerindeki menzil noktalarındanbirisi olup, kervanlar Çilli geçidini aşmadan önce burada konakmıyorlarmış 1988yılında koruma altına alınan eser, halen harabe halindedir

Iğdır Korganı (Kalesi)

Kale, Büyük Ağrı Dağı'nın eteklerindebulunmaktadır Savunmaya elverişli sarp kayalıklar üzerinde ve kervan ticaret yolununen iyi şekilde kontrol altında tutulabileceği bir konumda yer alan Iğdır Korganı,XI yüzyılda Oğuz Türkleri tarafından kurulmuştur Dağ yamaçlarında "KızKalesi" ve onun 200 m kadar aşağısında "Oğlan Kalesi" adı verileniki kale kalıntısı bulunmaktadır Sürmeliden Büyük Ağrı Dağı'na doğru gidenilk çağın kervan yolu, bu iki kale arasından geçer ve Ahura yönünde uzanarakKüçük ve Büyük Ağrı Dağları arasındaki Serdarbulak Geçidi'nden Beyazıt'a(Doğubeyazıt) doğru giderdi Iğdır Korga-nı'nda, o devirlerden kalma bir değirmenharabesi de bulunmaktadır

Koç Başlı Mezarlar

Hemen hemen Iğdır Ovası'ndaki bütüneski mezarlıklarda bulunan koç başlı mezarlar, Karakoyunlu-lar döneminden kalmadırBu mezar taşları yiğit ve kahraman kişiler ile genç yaşta ölen delikanlılarınmezarlarına dikilirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Iğdır Tarım

Eski 10-23-2009   #15
Şengül Şirin
Varsayılan

Iğdır Tarım



Iğdır Tarım


Bölgedeki ekonomikfaaliyetlerin başlangıç tarihinin, en az yerleşme tarihi kadar eski olduğu tahminedilmektedir Bölgede, Urartu Devleti zamanında tahıl tarımı, bağcılık vemeyvecilik faaliyetlerinin çok ileri bir düzeyde bulunduğu sanılmaktadır Ancak, bölgede yetiştirilen tarımsalürünlerden bazıları zamanla önemini kaybederken, bazıları önemini korumuş, bazıürünlerin tarımı ise, ancak 1956'dan sonra başlamıştır Örneğin; halen ovanıngüneyindeki yamaçlarda üzüm bağları izlerine rastlanması, Araş nehri boyuncaKazancı köyünden Koçkıran köyüne kadar olan sahada toprak altından üzüm bağıköklerinin çıkması, bölgede eski devirlerde (özellikle Rus işgali döneminde)bağcılığın bir hayli yaygın olarak yapıldığını göstermektedir


Oysa bugün, birkaç köy dışında üzümyetiştiriciliğine pek rastlanmaz Keza ovada yetiştirilen dut ağacı sayısınıngiderek azalması, ipek-böceği yetiştiriciliğinin zamanla ortadan kalkmasına yolaçmıştır Ovada önemini kaybeden bir başka tarım ürünü de çeltiktir Yörede1970'li yıllara kadar geniş ölçüde yapılan çeltik ekimi, sıtma salgınlarınınönüne geçmek amacıyla bu tarihte yasaklanmıştır Ovadaki şeker pancarı üretimiErzurum Şeker Fabrikası kurulduktan (1956) sonra başlamış (1958) olup, bu ürün,halen yörede pamuktan sonra en geniş ekiliş alanına sahiptir Pamuk tarımı, buğdaytarımı, meyvecilik ve sebzecilik geçmişte olduğu gibi bugün de ovadaki en önemlitarımsal faaliyetler arasındadır Iğdır Ovasının güneyindeki dağlık bölgedehakim ekonomik faaliyet, tahıl tarımı (buğday, arpa) ve hayvancılıktır Bölgeninyaklaşık 358351 hektarı bulan toplam yüzölçümünün yaklaşık 81178 hektarı(%23) kadarı ekili ve dikili tarım arazilerinden oluşmaktadır (nadas alanları dahil)Aynı yıl, Türkiye'de bu oranın %339 dolayında olduğu hatırlanırsa, bölgedekitarım topraklarının ülkemiz geneline göre daha kısıtlı olduğu anlaşılır Budurum, bölge arazilerinin büyük bir kısmının çoraklık sorunu dolayısıyla tarımauygun olmamasından kaynaklanmaktadır denilebilir Nitekim, ovada sulanabilecek 66627hektar alanın, 2002 yılı itibariyle ancak 49348 hektar (%74) kadarı sulamalı tarımaaçılabilmiştir Ovada ticarete yönelik tarla ve bağ-bahçe tarımı faaliyetleri,hemen bütünüyle birinci grup tarım arazilerinin bulunduğu Batı Iğdır Ovasındagelişmiştir Buna karşılık, Doğu Iğdır Ovasının çorak toprakları üzerindekurulmuş bulunan köylerde, iktisadî anlamda herhangi bir tarımsal faaliyet söz konusudeğildir Bu köylerde temel geçim kaynağı hayvancılığa dayanmaktadır

Sulama Kanalı (Batı Iğdır Ovası)

Bölgedeki toplam tarım arazilerinin (81178ha) %267 kadarında (yaklaşık 20792 ha) kuru tarım yapılmaktadır Tamamen ovanıngüneyindeki dağlık kesimde yer alan bu grup tarım arazilerinin önemli bir kısmınadas nedeniyle her yıl boş bırakılmaktadır Ovada yıllık yağış tutarı 250 mmkadar olup, bu miktar, yörede tarımı yapılan çeşitli kültür bitkilerinin suihtiyacını doğal olarak karşılama bakımından çok yetersizdir Yıllık yağıştutarının azlığına, yağış rejiminin düzensizliği ve buharlaşma miktarınınfazlalığı da eklenirse ovadaki tarım hayatında sulamanın ne derece önemtaşıdığı daha kolay anlaşılacaktır Bu nedenle yörede sulamalı tarımsistemlerine başvurulmaksızın kesinlikle tarım yapılamayacağını ifade etmekgerekir

Bölgede,2001 yılı itibariyle yaklaşık20642 dolayında çiftçi ailesi bulunmaktadır Bölge çiftçilerinin ancak %50'sitoprak sahibidir Tarım işletmelerinin ortalama parsel yüzölçümü ise 68 dekarkadardır Parsel yüzölçümlerinin küçük olması yanında, arazilerin de çokdağınık olduğu dikkati çekmektedir Nitekim, her bir çiftçi ailesi başınaortalama olarak 54 adet parsel düşmekte olup, bölgede 10-15 parçadan oluşan tarımarazisine sahip olan aile sayısı da az değildir Buna karşılık, 200 dekar'dan dahabüyük tarım toprağına sahip olan ailelere de rastlanmaktadır Bu gibi ailelerinbölgenin toplam çiftçi sayısına oranı %1'i bulur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.