Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kerim, kuranı

Kuran-ı Kerim

Eski 05-02-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Kuran-ı Kerim



Kuran-ı Kerim İslam’ın kutsal kitabıdır Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir Arapça olan ve 114 surede toplanmış 6200’ün üstünde ayetten oluşan Kuran, Hz Muhammed’e peygamberliğin verildiği 610’dan 632’deki ölümüne kadar parça parça indirilmiştir



Kuran-ı Kerim


Kuran-ı Kerim İslam’ın kutsal kitabıdır İslam, Allah'ın insanlara Hz Muhammed (sav) aracılığı ile gönderdiği son ilahi dindir Arapçada seleme (Allah'a tamamen bağlanmak) kökünden gelen İslam sözcüğünün Türkçe anlamı "Allah'a ve onun buyruklarına kayıtsız şartsız inanan" demektir Bu kelime aynı zamanda, Hz Muhammed aracılığıyla ilkeleri bildirilen ve Müslüman adı verilen (Arapça İslamlığı kabul eden anlamına, müslim'den) 600 milyon insanı bünyesinde toplamış büyük bir dinin de adıdır

Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir Arapça olan ve 114 surede toplanmış 6200’ün üstünde ayetten oluşan Kuran, Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır

Hz Muhammed’e peygamberliğin verildiği 610’dan 632’deki ölümüne kadar parça parça indirilmiştir Vahiy denen bu olayda Kuran ayetleri Cebrail adlı melek tarafından Hz Muhammed’e iletilmiş, bazı ayetler de doğrudan Tanrı tarafından bildirilmiştir Hz Muhammed de gelen vahyi ezberlemiş, sonra da hangi sureye ait olduğunu belirterek vahiy katiplerine yazdırmıştır Ayrıca bu ayetler birçok sahabi (Hz Muhammed’in yakın çevresinde bulunanlar) tarafından da ezberlenmişti Kuran’ın inmesi Hz Muhammed’in yaşamı boyunca sürdüğünden kitap haline getirilmesi düşünülmemiştir Ama Hz Muhammed’in ölümünden sonra elindeki ayetlerin dağılıp kaybolmasını önlemek amacıyla ilk halife Hz Ebu Bekir, vahiy katiplerinden Zeyd bin Sabit başkanlığında bir kurul oluşturdu Bu kurulun kitaplaştırdığı ve Müslümanlar’ca da onaylanan Kuran nüshasına Mushaf (bir araya getirilmiş sayfalar) adı verildi

Kur'an sözcüğü
Hz Muhammed, Mekke’nin soylu Haşimoğulları ailesinden gelir 571 yılında Mekke’de doğmuştur Annesinin adı Amine, babasının adı Abdullah’ tır Hz Muhammed daha doğmadan babası öldü Yetiştirilmesini dedesi Abdülmuttalip üzerine aldı ve torununa o zamana kadar kimseye verilmemiş olan Muhammed adını verdi

Arapça'da ''QRE (qare'e/kare'e)'' (okudu) sözcüğünün sülasi (üç harfli kelime kökü sistemine göre) mastarıdır "Okumak", "okunan" "okuyuş" "okuma" anlamlarını ifade eder Bir başka tanıma göre ''QRE (qare'e/kare'e)'' (birkaç nesneyi biriktirip birbirine kattı, ekledi, derledi) ifadesinin sülasi mastarıdır Kerîm, "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelen Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır

Arapça kökenli bir kelimedir TDK Sözlük, ''kerim''

Kur'an ayrıca Kelamullah, Kitabullah, Furkan, Tenzil, Mushaf, Kitab, Nur ve Ümmülkitap isimleriyle bilinir

İslam'a göre Allah Kuran'ı ikinci bir isim olarak “Kitap”, olarak adlandırmak suretiyle, daha en baştan itibaren, bu metnin yazılı hale getirilmesinin önemine işaret etmiştir “Ana Hatlarıyla Kuranı Kerim”, Prof S Yıldırım, s56
Mushaf

Kuran'ın bugünkü haliyle kitap halinde toplanılmış şekline ''Mushaf'' denirHami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır

Mushaf”, “iki kapak arasındaki sayfalar” anlamına gelen bir kelimedir Resim:Opened Qur`anjpg|thumb|right|200px|Mushaf

Habeşçe ''mişhaf'' kelimesinden gelir

Kuranın Mushaflaşması, ancak vahyin tamamlanmasından sonra mümkündü O zamana kadar nihai düzeni içine konmamış olan bu metin, Ebu Bekir tarafından Mushaf haline getirtildi


Özbekistan'ın Taşkent şehrinde bulunan en eski Kuran mushafı


Kuran'ın bugünkü dizilişi ile mushaflaşması Halife Osman zamanında toplanan Kur'an Hey'eti'nin Kur'an'dan olmayan bütün yazılı nesneleri imha edip, geri kalanlarının da Osman'ın veziri tarafından dizilmesi ile gerçekleşmiştir Bu dizilişe göre Kur'an 114 adet bölümden (Ebu Bekir-i Sıddık (ra) asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm’dan sonra Hz Muhammed (SAV)'in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in annesinin adı Ümmü'l-Hayr Selma, babasının ki Ebû Kuhafe Osman’dır Künyesi Abdullah ibn-i Osman ibn-i Amir ibn-i Amir ibn-i Murca et-Temî’dir

sure) oluşur Sureler genellikle surenin içerdiği ayetlerin konulardan birine göre verilen Arapça isimlerle anılırlar Sureler kronolojik bir sırada düzenlenmemiştirler (nüzul/iniş sırası) Bunun yerine genelde kabaca uzunluğun azaldığı bir sıraya göre yerleştirilmiştirler Yaygın hatanın aksine elde bulunan Mushaf Kur'an, 6666 değil, 6346 ayet{{fact}} barındırır Bu ayetlerin sayısı, Kur'an bir şiir metni gibi yorumlanmasından kaynağı alıp, kafiyeye göre belirlenmiştir Kur'an içindeki ayetlere göre her şeyin ayrıntılı açıklaması olduğunu yazar

İslam'a göre Kur'an son peygamber Muhammed'in mucizelerindendir Dil bakımından da Kur'an çoğu akademisyene göre Arapça'nın en güzel örneğidir

Rivayete göre Muhammed'in ashabından ilk
Kuran-ı Kerim`de ayetlerden meydana gelen 114 bölümden herbiri Sözlük anlamı ``yüksek rütbe, şeref, yüksek olarak yapılmış bina`` demektir

halife Halifelik, Müslümanlarda baş imamlık, göreviydi Hz Muhammed sağlığında imamlara kendi adına namaz kıldırmak yetkisini vererek kendisi baş imam olmuştu Peygamber, Müslümanların din ve dünya işlerinin başkanı idi Hz Muhammed ölünce, Müslümanlar kendilerine Halife adı verilen ve Peygamberin vekili sayılan bir başkan seçtiler

Ebu Bekir hurma yaprakları, deri ve kemik üzerlerine yazılı olan Kur'an ayetlerini saklar sonra da toplardı Bu ayetler bir ciltde toplanırdı Bunu yine arkadaşlarından ikinci halife olan Ömer'in kızı ve Muhammed'in okuma-yazma bilen tek eşi Ebu Bekir-i Sıddık (ra) asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm’dan sonra Hz Muhammed (SAV)'in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in annesinin adı Ümmü'l-Hayr Selma, babasının ki Ebû Kuhafe Osman’dır Künyesi Abdullah ibn-i Osman ibn-i Amir ibn-i Amir ibn-i Murca et-Temî’dir

Hafza muhafaza etmişti Bu mushaf, Hafza Yesrip'te ( Medine) öldüğünde vali Medine, Suudi Arabistan'ın Mekke kuzeyinde yer alan Mekke'den sonra ikinci büyük şehridir Eski adı Yesrib'dir Medine'ye, Medirra, Medirke, Meddiyne, Mezzine de denmiştir

Mervan bin Abdilhakem tarafından Hafza'nın evinden aldırtılıp imha edildi

Cüz, sûre, âyet, vahiy

Kur'an'ın bölünmüş olduğu 30 parçadan (fasikül) her birine cüz denir

Kuran, “ sûre” adı verilen bazı ana bölümden oluşur Kur'an 114 sûreden müteşekkildir Bu surelerin 86'sı
Kur’ân-ı kerîmde âyetlerden meydana gelen bölümler Lügatte “yüksek rütbe, şeref, yüksek olarak yapılmış binâ” demektir
Detaylı bilgi için linke tıklayınız

Mekke'de, 28'i Mekke (Arapça: مكة), Arap Yarımadası'nda Hicaz eyaletinin başkenti ve Suudi Arabistan'ın en büyük şehri İslam dini bu şehri kutsal kabul etmektedir ve 'Şehirlerin Anası' diye nitelemektedir

Medine'de gelmiştir Medine'de gelen sureler Bakara, ali imran, enfal, ahzab, maide, mümtahine, nisa, zilzal, hadid, muhammed, rad, rahman, dehr, talak, beyyine, haşr, nasr, nur, hac, münafikun, mücadele, hucurat, tahrim, cuma, tegabun, saf, feth ve berae'dir

Her bir sure de “
Medine, Suudi Arabistan'ın Mekke kuzeyinde yer alan Mekke'den sonra ikinci büyük şehridir Eski adı Yesrib'dir Medine'ye, Medirra, Medirke, Meddiyne, Mezzine de denmiştir

ayet” adı verilen parçalardan müteşekkildir Ayetler bir kelime ila bir sayfa arasındadır

Tanrı tarafından peygamberlerine bildirilen buyruk ve düşüncelere vahiy denir Vahiy peygamberlere doğrudan veya melekler gibi aracılar vasıtasıyla bildirilebilir

İslam'a göre
kuran surelerini meydana getiren cümlecikler

vahiyler peygambere Peygambere gelen tanrısal kelam ve haber Bir düşünce ya da buyruğun Tanrı tarafından elçisine ilham edilmesi; Tanrının yüksek öneme haiz mesajlarını; kendi varoluşu, sıfatları, iradesi, vb, ile ilgili temel bilgileri insanlığa Peygamber aracılığıyla iletme yolu
Detaylı bilgi için linke tıklayınız

Cebrail Cebrail Peygamberlere vahy getirmek, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmekle vazîfeli melek Dört büyük melekten birisi ve en üstünü

Cebrâil aleyhisselâmın ismi Kur’ân-ı kerîmde geçmekte olup, ayrıca Cibrîl, Rûh-ul-Emîn ve Rûh-ul-Kuds diye de zikredilmektedir Cebrâil kelimesi lügatta "Allahü teâlânın kulu" mânâsındadır Cebrâil’e ayrıca Nâmûs-ı Ekber de denilmiştir Cebrâil aleyhisselâmın vazîfesi peygamberlere vahy getirmektir Cebrâil aley

meleği aracılığıyla gönderilmiştir Kuran metninin tamamlanması, Melek (Arapça: ملاك, İbranice: מלאך, Latince: Angelus, Yunanca: Άγγελος) , dini bir terim Melek, birçok dinde inanılan semavi yaratıklara verilen isimdir Meleklerin görevleri Allah'a hizmet etmektir Meleklere inancın var olduğu her din ve inançta melek kavramına bakış farklıdır

610 - 610 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

632 yılları arasında, yaklaşık 23 yılda gerçekleşmiştir Kur'an peygamber hayatta iken yazılı hale getirilmemiştir Kur'an'ı yazan Vahiy katipleri: 632 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

Zeyd ibn Sabit başkanlığında Ömer, Osman, Ali, Arapça 'Ulu, yüksek' anlamına gelen ve Türkiye dahil birçok Müslüman ülkede erkek ismi olarak kullanılmakta olan sıfat

Talha, Sad, bkz Sad Suresi

Ebu Derda, Mikdad, Übey ibn Kab, Ebu Musa el-Eşari ve Abdullah ibn Mesud'dur Vahiy, görünüşte, surelerin mevcut sırasını izlemeksizin, genellikle Müslümanların belirli bir konuda bilgi, görüş veya cevap gibi ihtiyaçları, yada önemli bir olayla ilgili olarak gerçekleştiği için, Kur'an’ın nihai şekli, ancak Allah Resulünün bu görevi bittikten sonra ortaya çıkmıştır Buna göre, Kur'an, 114 sure ve 6346 ayetten oluşur {{fact}}İlk ve son âyetleri

Kur'ân-ı Kerim'in, Müslümanlarca Muhammed'in risaletinin başında ilk olarak 'indiği' kabul edilen âyetleri şunlardır:

''"Yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı bir asılıp tutunandan yarattı, oku! Rabbin, kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir, nun/nokta ile kalem/çizgi ve satırladıkları/yazdıkları"'' ( Alak, 96/1-5 Kalem, 68/1) İlk inen âyetler inananları okumaya, öğrenmeye, yazmağa ve araştırmaya çağırır ve ilim için büyük teşvik mesajı taşır Kur'ân'ın son inen âyeti de şudur:

''"Kâfirler bugün sizden dininiz hakkında ümitsizliğe kapılmışlardır artık onlardan haşyet etmeyin, benden haşyet edin Bugün size dinizi ikmal ettim/kabaca, anahatları ile olgunlaştırdım, size ni'metimi itmam ettim/anahatları ile tamamladım, sizin için bir din olarak islama razı oldum "'' ( Mâide, 5/3)
Hafız

Kur'an'ın bütün metnini ezberleyen ve uygun şekilde ( tecvid) okuyabilen kişiye '' hafız'' denir Muhammed ilk hafız olarak kabul edilir Kur'an'ı uygun bir şekilde ve güzel bir tutum ve sesle okumaya '' tilavet'' denir Müslümanlar günlük ibadet olan '' namaz''ı kılabilmek için Kur'an'dan en azından küçük bir kısmı ( ayet) ezberlemek, bilmek zorundadırlar

''"Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, salatı ikamet edin/namazı kılın"'' ( Müzzemmil Suresi 73/20)
"Kuran" kelimesinin Kuran'da kullanılması

İslâm'ın kutsal kitabının özel adı olan Kur'an kelimesi, 58 âyette geçer Ayrıca "kur'an" "okunan,okuyuş, okuma" "ekli, katlı,derli" anlamında özel ad olmayarak 12 ayette ( Yusuf Suresi 12/2, Rad Suresi 13/31, İsra SuresiTaha Suresi 20/113, Zümer Suresi 39/28, Fussilet Suresi 41/3,44; Şura Suresi 42/7, Zuhruf Suresi 43/3, Cin Suresi 72/1, Kıyame Suresi

''"Biz var ya Biz onu okuyup akletmeniz için anlaşılır-sade-arı bir okuyuşla/okunuşla indirdik"'' ( Yusuf Suresi, 12/2)

''"Kur'anı okuyacağında/okuduğunda kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın (Euzü billahi mineşeşeytan ir racim) de" ( Nahl Suresi, 16/98)

''"Kur'an okunduğunda/okununca onu işitin de durup düşünün ki merhamet olunasınız"'' ( A'râf Suresi, 7/204)

''"Bu Kur'an, insanlara yolu gösterir, o değişmez yoldur, unat-düzgün çalışan-iş yapan inananları onlar için olan kerim bir ecir ile müjdeler"'' ( İsrâ Suresi, 17/9)

''"Kur'an'dan indirir/indiriyor/indirecek olduklarımız, inananlara şifa ve rahmettir"'' ( İsrâ Suresi, 17/82)

Birçok âyette "el-Kitâb" kelimesinin Kur'ân-ı Kerîm anlamında kullanıldığı görülür:

''" Elif Lâm Mîm İşbu içinde kuşku olmayan Kitap'tır müttakiler (Allah'tan korkan başkasından korkmayanlar) için bir yol göstericidir"'' ( Bakara, 2/1,2)

Bundan başka çeşitli âyetlerde Kur'ân için başka isimler de kullanılmıştır: el-Furkân ( Furkân Suresi, 25/1), ez-Zikr ( Hicr Suresi, 15/9), en-Nûr ( Nisâ Suresi, 4/174), er-Rûh ( Şûrâ Suresi, 42/52) vb gibi

17/106, 75/17,18) geçer Kur'an'ın toplanması

Ashab-ı Kiram (peygamberin değerli arkadaşları anlamında Arapça bir tamlama), Muhammed'in sağlığında Kur'an'ı yazmamıştır Muhammed'in öldüğü sırada 100 bin küsür arkadaşları içinde okuma-yazma bilenlerin sayısı yalnızca 33 kişi idi, okuma-yazma oranı 10 binde 4 idi Hafızların sayısı ise yaklaşık 20 idi

Kur'an-ı Kerim, HzMuhammed peygamberin devrinde bizzat vahiy meleği ve nebinin birbirlerine karşılıklı okumaları ve de sahabilerin ezberlemesiyle korunmuştur Ancak Peygamber'in sağlığı müddetince devam eden vahyin bütün bir kitapta toplanmasına imkân yoktu Çünkü vahyin Peygamberin ölümüne kadar devam ettiği bilinmektedir Peygamber'in vefatından iki gün öncesine kadar devam eden vahiy Onun vefatıyla son buldu Böylece Kur'an inen son âyetle tamamlanmış oldu

Kur'an sureleri bazen bir bütün olarak bazen de bölümler halinde indirildi Bazı sûreleri Mekke'de inmesi dolayısıyla "Mekkî", bazıları Medine'de indirildiklerinden "Medenî" diye nitelendirilmiş ve 22 yılda tamamlanmıştır

Peygamber'in vefatını takip eden Yemâme savaşlarında 70 kadar hafız (kurrâ)'ın şehid düşmesi müslümanları telâşa düşürmüştü Ashabdan Ömer de hafızların toplanması için dönemin halifesi Ebu Bekir'e başvurarak konunun görüşülmesini istemişti Bunun üzerine Ebu Bekr, Zeyd İbn Sâbit başkanlığında toplanan Abdullah b Zübeyr, Sa'd b Ebi Vakkas, Abdurrahman b Haris b Hişam'ın da bulunduğu büyük bir komisyon tarafından Kur'an sahifeleri bir araya getirildiği iddia edilir Bu Mushaf önceleri, Muhammed'in eşlerinden Ayşe'nin evinde muhafaza edilmiştir Ayşe Sıffın Savaşı'nda bu mushafı Amir bin El-As'a vermiş, o da savaşta bunu mızraklar ucuna takarak heder etmiştir

Üçüncü halife Osman zamanında hafız ve vahiy başkatibi olan Yemen'li Arap olmayan Zeyd bin Sâbit, elinde yazılı Kur'an metni olan herkesin bu metinleri getirmesini ve getirirken de ellerindeki metinlerin bizzat Muhammed'den yazıldığına dair iki güvenilir şahid gösterilmesi istendi Osman toplanan bu kurula "Zeyd ile imlada anlaşamazsanız, Kureyş'e göre yazın" emrini verdi, bu yüzden elimizdeki Mushaf, Mekke-Kureyş şivesinin imlası ile yazılıdır Böylece bütün metinler toplanarak bir araya getirilmiş ve halife Osman'ın vezirine teslim edilmiştir Daha sonra vezir ve belirlerdiği kişilerce Kur'an-ı Kerim'in aslî nüshaları devletin 4 eyaletine gönderilmek üzre 4 nüsha yazılmıştır Zeyd b Sâbitin katkılarıyla ortaya koyduğu bu aslî nüshaya "İmam Mushaf" adı verilmiştir Abdullah b Mes'ûd'un teklifiyle iki kapak arasında "İmam Mushaf" üzerinde yapılan danışma ve görüşmeler sonucunda bunun üzerinde her hangi bir noksanlık görülmemiş ve güvenirliği konusunda ittifak sağlanmıştır Böylece Kur'an her hangi bir tahrifata uğramadan "Mushaf" haline getirilerek aynı mushaftan çoğaltılan mushafların ana kaynağını teşkil etmiştir Mushaf adı Yemen'li Arap olmayan Abdullah bin Mes'ud'un teklifi ile Habeşçe Mişhaf kelimesi olarak kabul edilmiştir

Ömer devrinde Kur'an öğretimine hız verildi Gerek Medine'de gerekse sınırları günden güne genişleyen İslam Devletinin diğer merkezlerinde en sıhhatli kaynak olan hâfiz sahabilerin öğretmen ve gözetmenliğinde pek çok hâfız yetiştirilmiştir Fakat zamanla fetihlerin hız kazanması ve yeni fethedilen yerlerde ortaya çıkan kavim ve kabilelerin müslüman oluşu farklı şive ve lehçelere göre okuyuş ayrılıklarını ortaya çıkarmıştır Bu durum M648'de Ermenistan ve Azerbaycan fethinde Şamlı ve Iraklı askerlerin yan yana gelmesi ile farklı okuyuşların su yüzüne çıkmasını sağladı Bu tartışma ortamının daha fazla büyümesine engel olmak için Huzeyfe b Yemân, Halîfe Osman'a başvurarak bu durumun düzeltilmesini, ihtilafın ortadan kaldırılmasını istedi Bunun üzerine Halife Osman, Muhammed peygamberin diğer ashabı ile de istişare ederek, İslâm dünyasında yalnızca Ebu Bekr'in emriyle derlenmiş olan onaylı Kur'ân mushaflarının kullanılmasını ve bir başka lehçe yahut ağız ile yazılmış tüm diğer nüshaların kullanılmasının yasaklanmasını kararlaştırdı Osman bir önlem olarak da gelecekte herhangi bir kargaşa yahut yanlış anlamaya meydan vermemek için başka tüm yazılı nesneleri yaktırarak ortadan kaldırma yoluna gitti Ebû Bekir zamanında yazıları İmam Mushaf, Ömer'in ölümünden sonra kızı ve Muhammed peygamberin hanımlarından olan Hafsa'ya geçmişti Bu nüsha Hafza ölünce vali Mervan bin Abdülhakem tarafından imha edildiOsman zamanında çoğaltılan mushafların yedi nüsha olduğu söylenir (Muhammed Hamidullah, age, II, s763) Bunlar Medine, Mekke, Şam, Kûfe ve Basra'ya gönderilerek müslümanlar arasında çıkabilecek farklı okuyuşlar önlenmiş oldu Hatta Ali'nin Osman için "Eğer Osman Kur'an'ın tek kitap halinde toplatılarak çoğaltılması işini yapmasaydı ben yapardım" dediği bilinmektedir

Osman tarafından değişik vilâyet merkezlerine gönderilen nüshalar asırların geçmesiyle kayboldu Günümüzde halen onlardan bir tanesi İstanbul Topkapı müzesinde; bir diğer tam olmayan nüshası Taşkent'te bulunmaktadır Çarlık Rus hükümeti onun faksimile ile reprodüksiyonunu (fotoğraf veya fotokopi ile tam kopyasını) yayınlamıştır Şu anda dünyanın her yanında okunmakta olan Kuran'larla Topkapı ve Taşkent'teki mushaflar arasında Kur'an'ın Osman'ın emri ile Mekke-Kureyş şivesiyle yazılması yüzünden kısmi şive farkları, imla farkları, harflere nokta konması, ünsüzleri okutan ünlüler /harekeler konması dışında fark yoktur (Muhammed Hamidullah, İslam'a Giriş, Ankara, ty, s41; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, s 763)

Ebû Bekr'in (ö 13/634) halifeliği sırasında Kur'an-ı Kerîm toplanıp iki kapak arasında kitap haline getirilince, uygun bir isim aranmış, Abdullah b Mes'ud'un (ö32/652) "Habeşistan'da bir kitap gördüm, ona Mişhaf, Mushaf adını vermişlerdi" demesi üzerine, halife tarafından bu isim uygun bulunmuştur (Celâleddin es-Süyûtî, el-İtkân fi Ulûmi'l-Kur'ân, terc Sakıp Yıldız, H Avni Çelik, İstanbul 1987, I, 124) Mushaf; sayfalardan meydana gelmiş kitap anlamına gelir
Kur'ân-ı Kerîm'in Düzeni

Kur'an yaklaşık 23 yılda parça parça indirilmiştir 13 yıl kadar süren Mekkeâyet ve sûreler daha çok İslâm inanç ve ahlâkı ile ilgili konuları kapsar Allah'ın birliğine, meleklere, peygambere, kitaplara ve âhiretÂdem'den beri gelen tevhid inancı işlenir Allah'a ortak koşma ile mücadele edilir ve kıyamete değin Allah'a ortak katan mü'min-müslim-kafirlere tevhid inancından ayrılmış olan atalarının bu yanıldığı söylenir

Kur'ân-ı Kerîm'in, Âdem'den itibaren devam eden vahiy zincirinin devamı olduğu açıklanır: ''"Biz var ya Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen nebilere/peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Esbat'a/Sıptlar'a, İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Hârun'a ve Süleyman'a da vahyettik Dâvud'a Zebûr'u verdik"'' ( Nisâ, 4/163)

Medine'de inen âyet ve sûrelerde daha çok hukuk kuralları yer almıştır Aile ve devletin tanzimi, insanların birbiriyle veya devletle olan ilişkileri, anlaşmalar, barış ve savaş durumları bu âyetlerde açıklanır MS 622Medine'de bu hükümleri uygulamak için yeterli güce sahip Muhammed yönetiminde bir İslâm Devleti oluşmuştu

Allah hafiften ağıra doğru bir yol izleyerek hükümler gönderiyor, resûlüllah ve ashabı bunları geciktirmeksizin uyguluyordu Kur'an dilini bilmeleri, namazlarda, mescid içinde ve dışında okunan sûre ve ayetleri anlamalarını kolaylaştırıyordu Bu devrin özelliği; iyi ve yararlı olanı almak, kötü ve zararlı olanı kaldırmak şeklinde özetlenebilir Yükümlülükler birden ayrıntılarıyla gelmemiş, zamanla tamamlanmıştır (bk Bakara, 2/219; Nisa, 4/43; Mâide, 5/90-91)

Kur'an'ın parça parça gelişi uygulamayı kolaylaştırıyordu Bu sayede gelen ayetler kolayca ezberlenebiliyordu

Ayetlerin olaylar üzerine inişi, tam ihtiyaç sırasında gelişi, toplumda gerekli etkiyi göstermesine yardımcı olmuştur Bu yüzden, ayetlerin iniş sebepleri ( esbab-ı nüzul) Kur'an tefsirlerinde önemli bir yer tutar

döneminde inen gününe iman gibi tarihinden itibaren Nesilden nesile nakli

Kur'an'ı gerek Mekke ve gerekse Medine döneminde peygamberden bir vahiy katipleri grubu yazmış ve bu yazılanları sahabeden bir topluluk ezberlemiştir Tevatür yoluyla nakil ve nakledilenlerin doğruluğu konusunda İslam bilginleri arasında hiçbir görüş ayrılığı yoktur Bu prensip gereğince Ebu Bekir'in halifeliği sırasında Kur'an toplanırken tevatür derecesini bulmayan, Abdullah b Mesud'un kendisinin daha iyi anlaması için açıklayıcı olarak koyduğu bazı ifadeler komisyonca metne eklenmemiştir Örneğin ''"Bunları yapma imkânını bulamayan kimsenin üç gün oruç tutması gerekir"'' ( Maide, 5/89) âyetinin devamındaki "mütetâbiat" (peşpeşe) ilavesi Kur'an'a eklenmemiştir Yine Abdullah b Mes'ud'un annelerin nafakası ile ilgili: ''"Mirasçı da (yukarıda) belirtildiği şekilde (nafaka ile) yükümlüdür"'' ( Bakara, 2/233) âyetindeki mirasçı hakkında "zi'r-rahimil-mahrem" (evlenilmesi yasak olan yakın hısımlardan olan) şeklinde ilâve taşıyan kıraati de Kur'an'dan sayılmaz

Tevâtür derecesine ulaşamayan bu gibi kıraatlerin hukukçular için delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır Hanefilere göre, bu kıraat şekillerini nakleden sahabe bunu ya Muhammed'den işitmiştir veya kendi görüşü ve ictihadı olarak ifade etmiştir Bunun, en azından Allah'ın kitabını tefsir için vârid olmuş bir sünnet olduğu açıktır Sünnetin hüküm kaynağı olduğunda ise şüphe yoktur İşte bunun bir sonucu olarak Hanefîler yemin kefâreti olarak tutulacak orucun peş peşe üç gün tutulmasını gerekli görürler Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise, mütevatir olmayan kıraatler ne Kur'ân ve ne de sünnet sayılmaz ve hüküm çıkarmada delil olarak da kullanılamaz Zekiyuddin Şa'ban, age, s47, 48

İslam'a göre Kur'an yalnız Araplar için değil, yeryüzündeki tüm insanları doğru yola iletmek için gelmiştir: ''"Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik"'' ( Enbiyâ, 21/107) Bu özelliği Kur'an'ın i'caz yönlerinin de evrensel olmasını gerektirir
Kur'an'da "bilgi"

Kur'an'ın sayfaları arasında her sorunun cevabını aramak veya din alimlerinin bilimsel konulara Kur'an ile cevap vermesini beklemek yanlıştır Kur’an-ı Kerim bir astronomi, bir kimya ya da tıp kitabı değildir Kutub, 1997: I, 283

Kur’ani bilginin çalışma konusu ve ilgi alanı insanın kendisi, insanın düşüncesi, inancı, duyguları, kavramları, davranışları, tutumları, ilişkileridir Maddi bilimleri, bütün araç ve bölümleri ile maddi alemde gerçekleştirilecek bilimsel keşiflere ve icatlara gelince bu görev, insan aklına, insan tecrübesine, insan buluşuna, insanın varsayım ve teori geliştirme yeteneklerine havale edilmiştir Çünkü insanın yeryüzündeki halifeliğinin temeli bu olduğu gibi yapısının karakteri de bu fonksiyona yatkındır

Kur’an-ı Kerim ise insanın psikolojik yapısını, kişiliğini, vicdanını, aklını ve düşüncesini yapılandırmaya çalışır Bunun yanı sıra insanın bu potansiyel yeteneklerini iyi bir şekilde kullanmasına uygun ortam sağlayacak olan sağlıklı bir toplum yapısı oluşturmaya gayret eder

Bütün bilimsel, evrensel, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olayların nispeten daha büyük bir kesimini açıklayabilecek ya da problemlere daha ayrıntılı açıklamalar getirebilecek başka ve daha yararlı hipotezler, varsayımlar ortaya çıkana kadar geçerlidir Bundan dolayı bu teoriler, bu varsayımlar değişmeye, başkalaşmaya, iptale ve eklemelere açıktır

Hatta, eğer yeni bir keşif ve icat aracı bulunur ya da eski bilgi birikimini yeni bir açıdan yorumlayan değişik bir yaklaşım tarzı benimsenirse bu teori ve varsayımlar altüst olmaya açıktır Kutub, 1997: I, 286

Kur’an, tanrının verdiği nimetlere salt tüketim amacıyla bakılmasını istemez (Müminun 23/21)

Halife Ömer, hedefe yönelik olmayan bilgiyi elde etmekte ısrarlı davranmamıştır Ebben kelimesinin ne anlama geldiğini bilmediğini söylemiş, sonra da kulluk ile direkt bağlantılı görmediğinden manasını öğrenmek için çaba göstermemiştir Çünkü ayetin bağlamından onun da bir nimet olduğunu rahatlıkla çıkarmıştır Ayetin bağlamında Allah, insanoğlunun yiyeceği hakkında söz etmekte ve gökten yağmur indirdiğinin ve bununla tahıl, üzüm, zeytin, hurma gibi doğrudan doğruya, yine hayvanlara otlak kılmak suretiyle de dolaylı olmak üzere insanoğlu için pek çok çeşit nimet çıkardığını topluca belirtmiştir Dolayısıyla bunların detaylarını ve hangi maddeler olduklarını öğrenmek zorunluluk olarak algılanmamalıdır Şatıbi, 1990: I, 45
Notlar

Kuran, Arapça olarak kaleme alınan ilk mukaddes kitaptır “Kuran Tarihi”, Prof M Hamidullah, s 59
İslam'a göre Kur'an abdestsiz okunmazLâkin;cünüp olmamak Kur'ân okumak için yeterli bir nedendir Kur'an'da bu hususla ilgili olarak şöyle denir: ''" Şüphesiz bu, değerli bir Kur'an'dır Korunmuş bir kitaptır Ona ancak temizlenenler dokunabilir"'' ( Vakıa Suresi, 77-79)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.