Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
yunanistan

Yunanistan

Eski 05-01-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Yunanistan






Ülkenin Resmi Tam Adı: Yunan Cumhuriyeti

Kısa Şekli : Yunan

Yerel Tam Adı: Elliniki Dhimokratia

Yerel Kısa Şekli: Ellas or Ellada

Eski Adı: Yunanistan Krallığı

Yönetim biçimi: Parlamenter Cumhuriyet

Başkenti: Atina




İdari Bölümleri: 51 bölge ve 1 bağımsız bölge; Ayion Oros (Mt Athos), Aitolia kai Akarnania, Akhaia, Argolis, Arkadhia, Arta, Attiki, Dhodhekanisos, Drama, Evritania, Evros, Evvoia, Florina, Fokis, Fthiotis, Grevena, Ilia, Imathia, Ioannina, Irakleion, Kardhitsa, Kastoria, Kavala, Kefallinia, Kerkyra, Khalkidhiki, Khania, Khios, Kikladhes, Kilkis, Korinthia, Kozani, Lakonia, Larisa, Lasithi, Lesvos, Levkas, Magnisia, Messinia, Pella, Pieria, Preveza, Rethimni, Rodhopi, Samos, Serrai, Thesprotia, Thessaloniki, Trikala, Voiotia, Xanthi, Zakinthos

Bağımsızlık Günü: 1829 (Osmanlı İmparatorluğu)

Milli Bayramları: Bağımsızlık günü, 25 Mart (1821)

Anayasası: 11 Haziran 1975; Mart 1986 tarihinde yeniden düzenlenmiştir
Üye Olduğu Uluslararası Örgüt ve Kuruluşlar: AG (Avustralya Grubu), BIS (Uluslararası İmar Bankası), BSEC (Karadeniz Ekonomik İşbirliği), CCC (Gümrük İşbirliği Konseyi), CE (Avrupa Konseyi), CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı), EAPC (Avrupa - Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), ECE (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), EIB (Avrupa Yatırım Bankası), EMU (Avrupa Ekonomi ve Para Birliği), Avrupa Birliği, FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), G- 6, IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICFTU (Uluslararası Serbest Ticaret Birlikleri Konfederastonu), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IDA (Uluslararası Kalkınma Birliği), IEA (Uluslararası Enerji Ajansı), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), IHO (Uluslararası Hidrografi Örgütü), ILO (Uluslarası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), Inmarsat (Uluslararası Denizcilik Uydu Teşkilatı), Intelsat (Uluslararası Telekomünikasyon ve Uydu Örgütü), Interpol (Uluslararası Polis Teşkilatı), IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), IOM (Uluslararası Göçmen Teşkilatı), ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü), ITU (Uluslararası Haberleşme Birliği), MINURSO (BM Bati Sahra Referandum Misyonu), NAM, NATO (Kuzey Atlantik Asemblesi), NEA (Nükleer Enerji Kurulu), NSG, OAS (Amerika Devletleri Teşkilatı), OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü),OPCW, OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü), PCA (Daimi Hakemlik Mahkemesi), UN (Birleşmiş Milletler), UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNESCO (Eğitim-Bilim ve Kültür Örgütü), UNHCR (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği), UNIDO (Endüstriyel Kalkınma Örgütü), UNIKOM (BM Irak-Kuveyt Gözlem Misyonu), UNMIBH (BM Bosna Hersek Misyonu), UNOMIG (BM Gürcistan Gözlem Misyonu), UPU (Dünya Posta Birliği), WEU (Batı Avrupa Konseyi), WFTU (Dünya İşçi Sendikaları Federasyonu), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WToO (Dünya Turizm Örgütü), WTrO (Dünya Ticaret Örgütü), ZC
Balkan Yarımadasının güneyinde, kuzeyden Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan Türkiye, güneydoğudan Ege Denizi, güneyden Akdeniz ve batıdan Adriyatik Denizi ile çevrili küçük bir ülke

Târihi






Târihçiler Yunanistan târihini üç büyük bölüme ayırırlar; Eski Yunan târihi, Orta Devir-Bizans târihi ve Yeni Yunanistan târihi MÖ (2000-146) târihleri arasında hayat süren Eski Yunanlıların bu devirleri de dört bölüme ayrılır; MÖ (2000-500) yıllarına kahramanlık seneleri ve ilk olimpiyat seneleri adı verilir MÖ (500-400) yıllarında meydana gelen İran savaşları, medeniyet seneleridir MÖ (400-300) yılları eski Yunanlıların gerileme devridir İskenderin Makedonya, Tiva ve İsparta istilâları bu devre dâhildir MÖ (300-146) târihleri dördüncü ve son devirdir Bu son devre aynı zamanda Helenistik Dönem de denir MÖ 146 yılında Roma İmparatorluğunun idâresi başlar Romalılar MS 395’te ikiye ayrılınca Yunanlıların Orta Dönem ve Bizans târihi başlar Bizans İmparatorluğunun ilk hükümdarı Konstantin’dir




Konstantin 330 yılında, Doğu Roma’nın Bizans şehrini alarak ismini “Constantinople” şeklinde değiştirdi Konstantin’in 378’de ölümüyle birlikte, imparatorluğun 1081’de başlayan gerileme dönemine kadar, sırasıyla Teodosiu, Lostianu, Iraklios, Isavroslar ve Mekadonya dönemleri geçti Gerileme devri, Fâtih Sultan Mehmed Hanın 1453 yılında “Constantinople”u alarak “İstanbul” yapmasıyla son buldu Böylece yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu târihe gömüldü

Fâtih’in İstanbul’u fethetmesi, dünyâ târihinin olduğu gibi Yunan târihinin de dönüm noktasıdır Artık Yunan Devleti kalmamış ve Yunanistan toprakları bir Osmanlı eyâleti olmuştu Atina 1458 sonbaharında Osmanlı topraklarına katıldı Fâtih Sultan Mehmed Han hemen Atina’ya geldi ve dört gün kaldı Türk ve Yunan arşivlerine göre Atina’da Türk idâresi zamânında tekke, küçük kervansaray, çeşme ve sebillerin dışında 9 câmi ve tam teşekküllü bir medrese yapılmıştı Bunlar; Mescidi İsmâilî, Fethiye Câmii, Yeni Câmi, Aşağı Şadırvan veya Voyvoda Câmii, Sofya veya Hüsnü Bey Câmii, Sütunlu Câmi, Akropol eteğindeki câmi, Küçük Câmi, Kafisiye Kazâsı Câmii ve Ravaklı Medrese Osmanlıların 400 sene hâkim olduğu bu yerlerdeki eserlerden bugün minâresi yıkılmış iki câmiyle bir medrese kapısı kalmıştır Diğerlerinin ise izleri bile kalmamıştır Yunanlılar 400 yıl kadar rahat ve huzur içinde Osmanlı tebeası olarak yaşadı 1821 yılında, Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı dönemlerde, Avrupalıların kışkırtmalarıyla Yunan isyanı çıktı

İsyandan sekiz yıl sonra Yunanistan Krallığı kuruldu 1832-1913 yılına kadar Danimarka asıllı krallar tarafından idâre edildi Yunanistan, bundan sonra 1923 yılına kadar Balkan Savaşları, Birinci Dünyâ Harbi ve iç karışıklıklarla uğraştı Müttefiklerin yardımıyla Yunanlılar “Megalo İdea” hülyâsı ile, “Helen İmparatorluğu”nu yeniden kurmak üzere 15 Mayıs 1919’da İzmir’i Batı Anadolu topraklarını işgâl ettiler Çok geçmeden, Türk Ordusu karşısında tutunamayarak 1922’de hayalleriyle birlikte denize döküldüler (Bkz Balkan Savaşları, İstiklâl Harbi)

Bu yenilgiyle birlikte Yunanistan’da iç karışıklıklar başgösterdi 1923 yılında yapılan halk oylamasıyla Yunanistan Cumhûriyeti îlân edildi Fakat 1926’da General Theodoros Pangalos diktatörlüğünü îlân etti 1935 yılında monarşik idâre yeniden ortaya çıktı ve Helen Kralı, George II, tahta geçti İkinci Dünyâ Harbi patlak verince, Yunanistan 1940 yılında İtalya’dan bir ültimatom aldıysa da bunu reddetti Fakat ardından Alman, İtalyan ve Bulgarlar ülkeyi işgâl etti 1944 yılında işgâl kuvvetleri ülkeden çekildi Ülkede tekrar iç karışıklıklar başgösterdi Ülkeye sızmış komünist güçler, Kralcılar ve İngiliz birlikleri tarafından mağlup edildi 1947’de yapılan yeni bir halkoylamasıyla George-II, idâreyi eline aldı Daha sonra yerine kardeşi Paul-I geçti

Komünistler 1947-1949 yılları arasında tekrar karışıklıklar çıkardılarsa da, ABD’nin yardımıyla dağıtıldılar 1963 yılına kadar ülke, Karamanlis hükümetince yönetildi Bu târihteki seçimleri Merkez Partisi kazandı Ülke içinde yeniden karışıklıklar çıktı 1967 yılında Albay Papadopoulos ihtilâlle idâreyi eline geçirdiyse de 1973 yılında General Demetrius’un yeni bir ihtilâliyle idâreyi kaybetti 1974 yılında Kıbrıs problemi ortaya çıktı Türk ordusunun “Barış Harekâtı” Yunanistan’da iktidar değişikliğine sebep oldu Yunan askerî cuntası dağıldı Yerine Karamanlis hükümeti geldi (Bkz Kıbrıs)
Yunanistan, 1974 yılında referandumla yeniden Cumhûriyet oldu 1981’de Avrupa Ekonomik Topluluğuna katıldı 1981 ve 1985 seçimlerini PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket) partisi kazandı Haziran 1989’da yapılan seçimlerde PASOK ikinci parti durumuna düştü Seçim sonuçları hiçbir partiye hükümet kurma imkânı vermedi Geçici hükümet altında Kasım 1989’da yapılan erken seçimlerde de hiçbir parti hükümet kuramayınca, Nisan 1990’da yeniden ikinci kez erken seçime gidildi Meclisteki sandalye sayısının bir fazlasını kazanan Yeni Demokrasi Partisi hükümet kurdu Hükümetin kurulmasından sonra yapılan seçim neticesinde Karamanlis ikinci kez cumhurbaşkanı oldu

Fizikî Yapı


Yunanistan, Balkan Yarımadasının güney ucunda yaklaşık olarak 131944 km2lik küçük bir ülkedir Üç kenarı denizle çevrilidir Doğu veGüneydoğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Yunan Denizi bulunur Küçük bir ülke olmasına rağmen kritik bir mevkidedir Avrupa ve Afrika kıtalarının en çok birbirine yaklaştığı yerlerden birinde bulunur “Avrupa-Kıbrıs-Ortadoğu”, “Avrupa-Süveyş-Hind Okyanusu” ve “Rusya-Boğazlar-Ege Denizi-Akdeniz” su yollarını kontrol edebilecek coğrafî özelliğe sâhiptir
Yunanistan genel olarak beş bölgeye ayrılır: Makedonya, Trakya, Epirus, Teselya ve Mora Yunanistan topraklarının hemen hemen beşte dördü dağlık, çok az bir bölümü de ovalıktır

Orta Yunanistan’da uzanan sıra dağlar Korintos Boğazında son bulur Bu dağlar, daha sonra Mora Yarımadasının içlerine kadar devam eder Mora Yarımadasındaki başlıca dağlar şunlardır: Panahayiko, Erimantos, Zirra, Helmos, Mealo, Tavyetos, Parnonas
Arnavutluk sınırından ülke içlerine doğru uzanan sıradağlara Pindos Dağları denir Yaklaşık olarak 200 adet tepe bu bölgede birbirine paralel olarak yer alır Pindos Dağlarının kuzeyine Grammos Dağları denir Güneydeki kısımda ise, Nafpaktros ve Lodorikiyu dağları bulunur Bu dağların ve ülkenin en yüksek noktası 2917 m’ye kadar yükselen Olimbos Dağıdır Yunanistan ovaları kıyılarda yer alır ve genellikle denize açılır Bir kısım ovalar ise iç kısımlarda bâzı göllerin kurumasıyla ortaya çıkmışlardır Başlıca ovalar şunlardır: Selanik, Argolidas, Messinas, Lakonias, Kopayidas ve Karlos
Yunanistan kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olup yaklaşık olarak 150-160 km kadar uzunluğundadır Kıyılar boyunca, Ege Denizinde ve Akdenizde yaklaşık 2000’e yakın ada Yunanistan’a âittir Bunlardan sâdece 169 tânesi yerleşim yeridir Ege Denizinde İmroz ve Bozcaada Türkiye’ye âittir Başlıca büyük adalar şunlardır: Girit, Rodos, Milos, Korfu, Sakız, Midilli (Lesbos), Sisam, Eğriboz, Delos ve Mykonos




İklim


Yunanistan, genel olarak yazları sıcak, kışları ise ılık ve serin geçen, Akdeniz ikliminin tesiri altındadır Ülke toprakları küçük olmasına rağmen, denizlerin ayırdığı ve oyarak meydana getirdiği girintili çıkıntılı kıyı bölgelerinde adalarda ve iç kesimlerde, bu iklim yer yer değişen ve başkalaşan bir özellik gösterir Adalarda, kıyılarda ve Halkidiki Yarımadasında yumuşak Akdeniz iklimi hüküm sürer Dağlık bölgelerde ve iç kesimlerde ise Akdeniz’in dağ iklimi mevcuttur Kuzeye doğru gidildikçe kış ayları soğuk ve yaz ayları daha sıcak geçer Yağış miktarı genel olarak düşüktür Batı sâhilleri daha çok yağış alır Bu bölgelerde esen güneyin nemli rüzgârları bol yağış getirir Fakat yükselen dağlar, bu rüzgârların doğuya geçmesine mâni olur

Tabiî Kaynakları


Yunanistan’ın batı bölgeleri, doğu bölgelerine nazaran daha yeşillik ve ovalıktır Doğu bölgelerde geniş ovalar ve ormanlar çok daha azdır Kıyı bölgeler ve adalarda bilhassa yabânî zeytin, sakız ve çam gibi ağaç türlerine sık rastlanır
Kuzey bölgelerde ve genellikle dağlık kesimlerde büyük gövdeli ve çok yapraklı ağaç türleri daha çoktur Dağlık ve ormanlık olmasına rağmen büyük vahşî hayvanlar pek yoktur Ancak küçük ve çok çeşitli yabânî hayvan türlerine ve sürüngenlere çok rastlanır




Doğu Yunanistan mâden kaynakları bakımından çok zengindir Daha çok Eviya, Argolido, Halkidiki, Kozani ve Ege adaları mâden bakımından bolluk içinde olan bölgelerdir Mâdenlerin bir kısmı toprak üstünden ve bir kısmı da toprak altından elde edilir Darnasso, Grona, Elikona ve Kiteronada bölgelerinde boksit, Halkidiki, Eviya, Domoko ve Kozani çevresinde krom ve beyaztaş, Aliveride,Ptolemagida ve Megalopolide yörelerinde linyit ve Taşoz Adasının kuzeybatısında da petrol yatakları mevcuttur Diğer önemli mâdenler şunlardır: Demir, nikel, amyant ve magnezyum filizi

Nüfus ve Sosyal Hayat


Yunanistan nüfûsu yaklaşık olarak 10096000 kadardır Nüfus yoğunluğu 77’dir Nüfûsun % 985’i Yunanlı olup, bunun % 60’ı şehirlerde yaşar Bugünkü Yunanlıların eski Yunanlılarla alâkaları kalmamıştır Yıllarca çeşitli egemenlikler altında çeşitli milletlerle karışmış ve başka bir topluluk hâline gelmişlerdir





Nüfûsun üçte birine yakın bir bölümü başşehir Atina ve çevresinde yaşar Bu bölgedeki nüfus yoğunluğu 100 kişinin üzerindedir Bundan başka diğer önemli bölgeler şunlardır: Selânik, Pire, Patras, Kandiye, Tirhala, Serez, Yanya, Kırkira, Levkadas, Ahayas, Attiki, Iraklia ve Kavala’dır Ülkede en kalabalık azınlık grup Türklerdir Nüfûsun yaklaşık % 2’sini meydana getirirler Ayrıca bir miktar Bulgar, Rum ve Ermeni de yaşar
Ülkenin resmî dili Yunancadır Yunanistan’da yaşayan Türkler, her türlü baskılara rağmen Türkçe konuşurlar ve Yunanca da bilirler Yunan hükümetleri Türklere çeşitli konularda zorluklar çıkarmaktadır Halkın % 97’si Ortodokstur Geri kalanların çoğunluğu Müslümandır Çok az da olsa Katolik, Protestan ve Yahûdî de vardır Yunanlılar küçük yaşlardan îtibâren “Türk düşmanlığı” ile yetişirler Alfabelerinde küçücük çocuklara bu düşmanlığı öğretirler Gâyeleri eski Bizansa kavuşmaktır Kendilerini hâlen Helen Medeniyetinin devâmı sayarlar

Yunanistan 1830’da Osmanlı Devletinden Hıristiyan batı ülkelerince koparılıp bağımsız olduğunda Mora Yarımadasında yaşayan 700000 kişi kendisinin hangi ırk ve millet olduğunu bilmiyordu Çoğunluğu çobanlık yapan muhtelif millet ve ırkların karışımından olan, Rumca konuşan bu topluluğu Avrupalı ülkeler Osmanlı Devleti aleyhine kullanarak, sizler eski Yunanlıların nesillerisiniz dediler Nitekim AJ Toynbee, 13 ciltlik İngilizce A Study of History isimli eserinde eski Yunan fikrinin Akdeniz’i ele geçirmek isteyen sömürgeci emperyalist Avrupalı devletlerin, devlet adamlarının ortaya attığı bir yalan oduğunu açıkça ifâde eder
Charles Seignobos’un Medeniyet Târihi isimli eserinin 441’inci sayfasında; “Ortaçağda tamâmen yok olan Grek milleti siyâsî maksatlarla Osmanlılara karşı yeniden ortaya çıkartıldı” der

Bulgar, İskit, Hunlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler, Hazerler, Sırplar, Slâvlar, Arnavut, Türkmen, Tatar ve İlliryalılar karışımı olan bu topluluğa Batılı târihçi ve siyâsetçiler tarafından eski Yunan şuuru verilerek Osmanlı Devletinin Akdeniz hâkimiyetine son verilmesi ve Mora Yarımadasının elinden alınarak, yıkılışı hızlandırılmıştır Böylece Batı emperyalizmi hem İslâm ülkeleri, hem de diğer dünyâ devletlerinde kendine daha rahat ve kolay yerleşme yolu bulmuştur

Çok eski lügatlarda Larousse dâhil; Grek kelimesi “hilekâr, dolandırıcı” mânâsına gelir On dokuzuncu asırda Avrupa ülkelerinde Grek şenlikleri yapılırken, Alman târihçi Profesör Fall Merayere, Mora Yarımadası’nın Ortaçağlardaki Târihi isimli eserinde; “Avrupa’da Hellen ırkı tamâmen yok olmuştur Bu günkü Hıristiyan Yunanlıların damarlarında bir damla Hellen kanı yoktur” demiştir Konstantin Porfirogeret ise 8 asırda İtalya’dan gelen vebâ ile Hellenlerin son kalıntılarının da kaybolduğunu ifâde eder
1830’dan bu yana Türkiye aleyhine propaganda üç misli artmıştır Yunanistan ilkokullarında Yunan çocuklarına; “Bir tek Türk kalmayıncaya kadar Türklerle savaşacağına” dâir yemin metnini ezbere okutmaktadır

Siyâsî Hayat


Yunanistan, başkanlık sistemine dayalı bir parlamenter cumhûriyettir Devlet başkanı ve hükümet başkanı birbirinden ayrıdır Kânun yapma yetkisi dört yılda bir seçilen meclise âittir Yargı gücü bağımsız mahkemelere âittir Yunanistan idârî olarak 10 bölgeye ve 51 ile ayrılır

Ekonomi




Yunanistan ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanır Topraklarının % 29’una yakın bir bölümü tarıma elverişlidir Çoğu bölgeler dağlık olduğundan tarım için müsâit geniş ve verimli ovalar ve sulama ihtiyacı için gerekli akarsu miktarı azdır Buna rağmen nüfûsun % 30’una yakını tarım ve hayvancılıkla uğraşır En önemli tarım ürünleri; tahıl, tütün, pamuk, pirinç, zeytin, üzüm, meyve ve sebzedir Son yıllarda meyveciliğe ve sebzeciliğe çok önem verilmiştir Özellikle kuru üzüm, limon ve portakal yetiştirilir Hayvancılık gerektiği kadar gelişmemiştir Kendisinin et ihtiyacını karşılayamamaktadır Bu sebeple et dış pazarlardan satın alınmaktadır Hayvancılığın geri olmasının başlıca sebebi yetersiz sayıdaki geniş otlak arâzidir Daha çok koyun, inek ve kümes hayvanları beslenir

Yunanistan balıkçılık bakımından çok gelişmiş bir ülkedir Çok çeşitli türde balık avlanır ve yetiştirilir İçinde soğutucuları bulunan özel balıkçı tekneleri yapılmıştır Açık denizlerde avlanan balıkçı filosu, ülkeye dondurulmuş balık temin etmektedir
Yunanistan yeraltı mâdenleri bakımından çok zengin bir ülkedir Başlıca mâdenleri; boksit, krom, beyaztaş, mermer, demir, nikel, amyant, magnezyum, bakır, kurşun, linyit, zımpara, sülfür, alüminyum ve petroldür Yunanistan mâdencilik bakımından zengin olmasına rağmen bu alanın ekonomiye katkısı çok düşüktür Ülkenin % 30’una yakın bir bölümü îmâlât sanâyii ve endüstri alanında çalışır En önemli endüstri kolları tekstil, kimyevî maddeler, gıdâ, çimento ve metal endüstrisidir

Yunanistan daha çok Federal Almanya, İtalya, Fransa, Benelüks devletleri, Japonya, Libya, ABD, İngiltere ve BDT ile ticârî münâsebetlerde bulunur Avrupa ekonomik topluluğunun bir üyesidir İhrâcâtının % 50’sine yakın bir bölümünü sanâyi ürünleri özellikle kimyevî maddeler teşkil eder Diğer ihraç ürünleri şunlardır: İşlenmemiş veya yarı yarıya işlenmiş mâden cevherleri, tütün, zeytinyağı, kuş üzümü, pamuk, narenciye ürünleri, tekstil ürünleri, kuru üzüm ve balık Ülkenin ambalaj sanâyii oldukca gelişmiş durumdadır Çeşitli Türk mallarını, özellikle incir, üzüm gibi maddeleri ambalajlayarak kendi malı olarak Avrupa ülkelerine satmaktadır
Turizm, ülkenin çok önemli bir gelir kaynağıdır Marathon, Mycenae, Olympia, Sparta, Thermopylae ve Tiryus gibi eski Yunan şehir devletleri turistlerin bir hayli ilgisini çekmektedir

Ülkenin ana asfalt yolları ve demiryolları genellikle tabiî târihî yolları tâkip eder Esas demiryolu sistemi İkinci Dünyâ Harbinden sonra inşâ edilmiştir Karayolları çok gelişmiş durumdadır Biri yatay, diğeri dikey olarak ülkeyi kesen iki eski ana yol Atina’da kesişir Deniz ulaştırması ve gemicilik oldukça gelişmiştir Pire, Akdeniz’in en önemli limanlarından biridir Atina’da milletlerarası bir havaalanı vardır Bâzı uçak şirketleri özel kuruluştur

Genel İstatistiki Bilgiler

Konum: Güney Avrupa'da, Ege Denizi, İon denizi ve Akdeniz kıyısında, Arnavutluk ile Türkiye arasında yer almaktadır

Coğrafi Konumu: 39 00 Kuzey derecesi, 22 00 Batı boylamı

Bulunduğu Kıta: Avrupa

Yüzölçümü: 131,940 km²

Sınırları: toplam: 1,210 km

Sınır Komşuları: Arnavutluk 282 km, Bulgaristan 494 km, Türkiye 206 km, Makedonya 228 km

Denize Kıyısı (Sahil şeridi): 13,676 km

İklimi: Ilıman, kışlar yumuşak ve nemli, yazlar kuru ve sıcak geçer

Arazi Yapısı: Dağlar denizden başlayarak bir silsile oluşturmaktalar Kuzeydoğuda billurlu dağlar, batıda Dinar sistemine bağlı sıradağlar ve Ege Denizinde adalar yer almaktadır

Deniz Seviyesinden Yüksekliği: en alçak noktası: Akdeniz 0 m

en yüksek noktası: Olimpos Dağı 2,917 m

Doğal kaynaklar: Boksit, linyit, manganez, petrol, mermer, hidro enerji

Doğal Kaynakları: tarıma uygun topraklar: %19

Devamlı Ekilen Alanlar: %8

Otlakları: %41

Ormanlık Arazisi: % 20

Diğer Arazileri: %12 (1993 verileri)

Sulanan Arazisi: 13,140 km² (1993 verileri)

Ülkede Görülme Olasılığı Olan Doğal Afetler: Ara sıra depremler

Nüfus: 10,623,835 (Temmuz 2001 verileri)

Nüfus Artış Oranı: %021 (2001 verileri)

Mülteci oranı: 196 mülteci/1,000 nüfus (2001 tahmini)

Bebek Ölüm Oranı: 638 ölüm/1,000 doğan bebek (2001 tahmini)

Ortalama Hayat Süresi: Toplam Nüfusun: 7859 yıl

Erkeklerde: 7603 yıl

Kadınlarda: 8132 yıl (2001 verileri)

Ortalama Çocuk Sayısı: 133 çocuk/1 kadın (2001 tahmini)

HIV/AIDS - hastalıklarına yakalanan yetişkin sayısı: %016 (1999 verileri)

HIV/AIDS - hastalığı olan insan sayısı: 8,000 (1999 verileri)

HIV/AIDS - hastalıklarından ölenlerin sayısı: 100 den az (1999 verileri)
Ulus: Yunan

Nüfusun Etnik Dağılımı: Yunanistan %98, diğer %2

Din: Yunan Ortodoksları %98, Müslümanlar %13, diğer %07

Diller: Yunanistan %99 (resmi), İngilizce, Fransızca

Okur Yazar Oranı: 15 yaş ve üzeri için veriler

Toplam Nüfusta: %95

erkekler: %98

kadınlar: %93 (1991 verileri)

Ekonomiye Genel Bakış: Yunanistan, milli gelirinin yarısını karşılayan özel sektöre dayalı kapitalist ekonomiye sahip olduğu halde, devlet, girişimlerinin bazılarını da özelleştirmeyi planlamaktadır Turizm, döviz kazancı sayesinde ülke gelirinin büyük bir oranını karşılayan endüstridir

GSYİH: Satınalma Gücü paritesi - 1819 milyar $ (2000 verileri)

GSYİH - reel büyüme: %38 (2000 verileri)

GSYİH - sektörel bileşim: tarım: %83

endüstri: %273

hizmet: %644 (1998)

Enflasyon oranı (tüketici fiyatlarında): %31 (2000 verileri)

İş Gücü: 432 milyon (1999 verileri)

Sektörlere Göre İşgücü Dağılımı: endüstri %21, tarım %20, hizmet %59 (2000 verileri)
İşsizlik oranı: %113 (2000 verileri)

Endüstri: Turizm, gıda, tütün, tekstil, kimyasallar, metal ürünleri, madencilik, petrol
Endüstrinin büyüme oranı: %7 (2000 verileri)

Elektrik Üretimi: 46432 milyar kWh (1999)

Elektrik Tüketimi: 43343 milyar kWh (1999)

Elektrik İhracatı: 165 milyar kWh (1999)

Elektrik İthalatı: 1811 milyar kWh (1999)

Tarım Ürünleri: Buğday, mısır, arpa, şeker pancarı, zeytin, domates, şarap, tütün, patates, et ve süt ürünleri

İhracat: 158 milyar $ (2000)

İhracat Ürünleri: Sanayi malları, yiyecek ve içecek, petrol ürünleri
İhracat Ortakları: AB %49 (Almanya %15, İtalya %13, İngiltere %6), ABD %6 (1999)
İthalat: 339 milyar $ (2000)

İthalat Ürünleri: Endüstri malları, gıda maddeleri, yakıtlar, kimyasallar

İthalat Ortakları: AB %66 (İtalya %15, Almanya %15, Fransa %9, İngiltere %6) (1999)

Dış Borç Tutarı: 57 milyar $ (2000 verileri)

Para Birimi: Drachma (GRD); Euro (EUR)

Para Birimi Kodu: GRD; EUR

Mali Yılı: Takvim yılı"

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yunanistan

Eski 12-16-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yunanistan



DEVLETİN ADI: Yunanistan (Helen) Cumhûriyeti

BAŞŞEHRİ: Atina

NÜFUSU: 10288000

YÜZÖLÇÜMÜ: 131944 km2

RESMİ DİLİ: Yunanca

DİNİ: Hıristiyanlık, İslâmiyet

PARA BİRİMİ: Drahmi

Balkan Yarımadasının güneyinde, kuzeyden Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan, Doğudan Türkiye, güneydoğudan Ege Denizi, güneyden Akdeniz ve batıdan Adriyatik Denizi ile çevrili küçük bir ülke


Târihi


Târihçiler Yunanistan târihini üç büyük bölüme ayırırlar, Eski Yunan târihi, Orta Devir-Bizans târihi ve Yeni Yunanistan târihi MÖ (2000-146) târihleri arasında hayat süren Eski Yunanlıların bu devirleri de dört bölüme ayrılır, MÖ (2000-500) yıllarına kahramanlık seneleri ve ilk olimpiyat seneleri adı verilir MÖ (500-400) yıllarında meydana gelen İran savaşları, medeniyet seneleridir MÖ (400-300) yılları eski Yunanlıların gerileme devridir İskenderin Makedonya, Tiva ve İsparta istilâları bu devre dâhildir MÖ (300-146) târihleri dördüncü ve son devirdir Bu son devre aynı zamanda Helenistik Dönem de denir MÖ 146 yılında Roma İmparatorluğunun idâresi başlar Romalılar MS 395'te ikiye ayrılınca Yunanlıların Orta Dönem ve Bizans târihi başlar Bizans İmparatorluğunun ilk hükümdarı Konstantin'dir






Konstantin 330 yılında, Doğu Roma'nın Bizans şehrini alarak ismini 'Constantinople' şeklinde değiştirdi Konstantin'in 378'de ölümüyle birlikte, imparatorluğun 1081'de başlayan gerileme dönemine kadar, sırasıyla Teodosiu, Lostianu, Iraklios, Isavroslar ve Mekadonya dönemleri geçti Gerileme devri, Fâtih Sultan Mehmed Hanın 1453 yılında 'Constantinople'u alarak 'İstanbul' yapmasıyla son buldu Böylece yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu târihe gömüldü


Fâtih'in İstanbul'u fethetmesi, dünyâ târihinin olduğu gibi Yunan târihinin de dönüm noktasıdır Artık Yunan Devleti kalmamış ve Yunanistan toprakları bir Osmanlı eyâleti olmuştu Atina 1458 sonbaharında Osmanlı topraklarına katıldı Fâtih Sultan Mehmed Han hemen Atina'ya geldi ve dört gün kaldı Türk ve Yunan arşivlerine göre Atina'da Türk idâresi zamânında tekke, küçük kervansaray, çeşme ve sebillerin dışında 9 câmi ve tam teşekküllü bir medrese yapılmıştı


Bunlar, Mescidi İsmâilî, Fethiye Câmii, Yeni Câmi, Aşağı Şadırvan veya Voyvoda Câmii, Sofya veya Hüsnü Bey Câmii, Sütunlu Câmi, Akropol eteğindeki câmi, Küçük Câmi, Kafisiye Kazâsı Câmii ve Ravaklı Medrese Osmanlıların 400 sene hâkim olduğu bu yerlerdeki eserlerden bugün minâresi yıkılmış iki câmiyle bir medrese kapısı kalmıştır Diğerlerinin ise izleri bile kalmamıştır Yunanlılar 400 yıl kadar rahat ve huzur içinde Osmanlı tebeası olarak yaşadı 1821 yılında, Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı dönemlerde, Avrupalıların kışkırtmalarıyla Yunan isyanı çıktı İsyandan sekiz yıl sonra Yunanistan Krallığı kuruldu 1832-1913 yılına kadar Danimarka asıllı krallar tarafından idâre edildi Yunanistan, bundan sonra 1923 yılına kadar Balkan Savaşları, Birinci Dünyâ Harbi ve iç karışıklıklarla uğraştı Müttefiklerin yardımıyla Yunanlılar 'Megalo İdea' hülyâsı ile, 'Helen İmparatorluğu'nu yeniden kurmak üzere 15 Mayıs 1919'da İzmir'i Batı Anadolu topraklarını işgâl ettiler Çok geçmeden, Türk Ordusu karşısında tutunamayarak 1922'de hayalleriyle birlikte denize döküldüler (Bkz Balkan Savaşları, İstiklâl Harbi)


Bu yenilgiyle birlikte Yunanistan'da iç karışıklıklar başgösterdi 1923 yılında yapılan halk oylamasıyla Yunanistan Cumhûriyeti îlân edildi Fakat 1926'da General Theodoros Pangalos diktatörlüğünü îlân etti 1935 yılında monarşik idâre yeniden ortaya çıktı ve Helen Kralı, George II, tahta geçti İkinci Dünyâ Harbi patlak verince, Yunanistan 1940 yılında İtalya'dan bir ültimatom aldıysa da bunu reddetti Fakat ardından Alman, İtalyan ve Bulgarlar ülkeyi işgâl etti 1944 yılında işgâl kuvvetleri ülkeden çekildi Ülkede tekrar iç karışıklıklar başgösterdi Ülkeye sızmış komünist güçler, Kralcılar ve İngiliz birlikleri tarafından mağlup edildi 1947'de yapılan yeni bir halkoylamasıyla George-II, idâreyi eline aldı Daha sonra yerine kardeşi Paul-I geçti


Komünistler 1947-1949 yılları arasında tekrar karışıklıklar çıkardılarsa da, ABD'nin yardımıyla dağıtıldılar 1963 yılına kadar ülke, Karamanlis hükümetince yönetildi Bu târihteki seçimleri Merkez Partisi kazandı Ülke içinde yeniden karışıklıklar çıktı 1967 yılında Albay Papadopoulos ihtilâlle idâreyi eline geçirdiyse de 1973 yılında General Demetrius'un yeni bir ihtilâliyle idâreyi kaybetti 1974 yılında Kıbrıs problemi ortaya çıktı Türk ordusunun 'Barış Harekâtı' Yunanistan'da iktidar değişikliğine sebep oldu Yunan askerî cuntası dağıldı Yerine Karamanlis hükümeti geldi (Bkz Kıbrıs)
Yunanistan, 1974 yılında referandumla yeniden Cumhûriyet oldu 1981'de Avrupa Ekonomik Topluluğuna katıldı 1981 ve 1985 seçimlerini PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket) partisi kazandı Haziran 1989'da yapılan seçimlerde PASOK ikinci parti durumuna düştü Seçim sonuçları hiçbir partiye hükümet kurma imkânı vermedi Geçici hükümet altında Kasım 1989'da yapılan erken seçimlerde de hiçbir parti hükümet kuramayınca, Nisan 1990'da yeniden ikinci kez erken seçime gidildi Meclisteki sandalye sayısının bir fazlasını kazanan Yeni Demokrasi Partisi hükümet kurdu Hükümetin kurulmasından sonra yapılan seçim neticesinde Karamanlis ikinci kez cumhurbaşkanı oldu


Fizikî Yapı


Yunanistan, Balkan Yarımadasının güney ucunda yaklaşık olarak 131944 km2lik küçük bir ülkedir Üç kenarı denizle çevrilidir Doğu veGüneydoğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Yunan Denizi bulunur Küçük bir ülke olmasına rağmen kritik bir mevkidedir Avrupa ve Afrika kıtalarının en çok birbirine yaklaştığı yerlerden birinde bulunur 'Avrupa-Kıbrıs-Ortadoğu', 'Avrupa-Süveyş-Hind Okyanusu' ve 'Rusya-Boğazlar-Ege Denizi-Akdeniz' su yollarını kontrol edebilecek coğrafî özelliğe sâhiptir
Yunanistan genel olarak beş bölgeye ayrılır: Makedonya, Trakya, Epirus, Teselya ve Mora Yunanistan topraklarının hemen hemen beşte dördü dağlık, çok az bir bölümü de ovalıktır


Orta Yunanistan'da uzanan sıra dağlar Korintos Boğazında son bulur Bu dağlar, daha sonra Mora Yarımadasının içlerine kadar devam eder Mora Yarımadasındaki başlıca dağlar şunlardır: Panahayiko, Erimantos, Zirra, Helmos, Mealo, Tavyetos, Parnonas
Arnavutluk sınırından ülke içlerine doğru uzanan sıradağlara Pindos Dağları denir Yaklaşık olarak 200 adet tepe bu bölgede birbirine paralel olarak yer alır Pindos Dağlarının kuzeyine Grammos Dağları denir Güneydeki kısımda ise, Nafpaktros ve Lodorikiyu dağları bulunur Bu dağların ve ülkenin en yüksek noktası 2917 m'ye kadar yükselen Olimbos Dağıdır Yunanistan ovaları kıyılarda yer alır ve genellikle denize açılır Bir kısım ovalar ise iç kısımlarda bâzı göllerin kurumasıyla ortaya çıkmışlardır Başlıca ovalar şunlardır: Selanik, Argolidas, Messinas, Lakonias, Kopayidas ve Karlos
Yunanistan kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olup yaklaşık olarak 150-160 km kadar uzunluğundadır Kıyılar boyunca, Ege Denizinde ve Akdenizde yaklaşık 2000'e yakın ada Yunanistan'a âittir Bunlardan sâdece 169 tânesi yerleşim yeridir Ege Denizinde İmroz ve Bozcaada Türkiye'ye âittir Başlıca büyük adalar şunlardır: Girit, Rodos, Milos, Korfu, Sakız, Midilli (Lesbos), Sisam, Eğriboz, Delos ve Mykonos


İklim


Yunanistan, genel olarak yazları sıcak, kışları ise ılık ve serin geçen, Akdeniz ikliminin tesiri altındadır Ülke toprakları küçük olmasına rağmen, denizlerin ayırdığı ve oyarak meydana getirdiği girintili çıkıntılı kıyı bölgelerinde adalarda ve iç kesimlerde, bu iklim yer yer değişen ve başkalaşan bir özellik gösterir Adalarda, kıyılarda ve Halkidiki Yarımadasında yumuşak Akdeniz iklimi hüküm sürer Dağlık bölgelerde ve iç kesimlerde ise Akdeniz'in dağ iklimi mevcuttur Kuzeye doğru gidildikçe kış ayları soğuk ve yaz ayları daha sıcak geçer Yağış miktarı genel olarak düşüktür Batı sâhilleri daha çok yağış alır Bu bölgelerde esen güneyin nemli rüzgârları bol yağış getirir Fakat yükselen dağlar, bu rüzgârların doğuya geçmesine mâni olur


Tabiî Kaynakları


Yunanistan'ın batı bölgeleri, doğu bölgelerine nazaran daha yeşillik ve ovalıktır Doğu bölgelerde geniş ovalar ve ormanlar çok daha azdır Kıyı bölgeler ve adalarda bilhassa yabânî zeytin, sakız ve çam gibi ağaç türlerine sık rastlanır
Kuzey bölgelerde ve genellikle dağlık kesimlerde büyük gövdeli ve çok yapraklı ağaç türleri daha çoktur Dağlık ve ormanlık olmasına rağmen büyük vahşî hayvanlar pek yoktur Ancak küçük ve çok çeşitli yabânî hayvan türlerine ve sürüngenlere çok rastlanır






Doğu Yunanistan mâden kaynakları bakımından çok zengindir Daha çok Eviya, Argolido, Halkidiki, Kozani ve Ege adaları mâden bakımından bolluk içinde olan bölgelerdir Mâdenlerin bir kısmı toprak üstünden ve bir kısmı da toprak altından elde edilir Darnasso, Grona, Elikona ve Kiteronada bölgelerinde boksit, Halkidiki, Eviya, Domoko ve Kozani çevresinde krom ve beyaztaş, Aliveride,Ptolemagida ve Megalopolide yörelerinde linyit ve Taşoz Adasının kuzeybatısında da petrol yatakları mevcuttur Diğer önemli mâdenler şunlardır: Demir, nikel, amyant ve magnezyum filizi


Nüfus ve Sosyal Hayat


Yunanistan nüfûsu yaklaşık olarak 10096000 kadardır Nüfus yoğunluğu 77'dir Nüfûsun % 985'i Yunanlı olup, bunun % 60'ı şehirlerde yaşar Bugünkü Yunanlıların eski Yunanlılarla alâkaları kalmamıştır Yıllarca çeşitli egemenlikler altında çeşitli milletlerle karışmış ve başka bir topluluk hâline gelmişlerdir


Nüfûsun üçte birine yakın bir bölümü başşehir Atina ve çevresinde yaşar Bu bölgedeki nüfus yoğunluğu 100 kişinin üzerindedir Bundan başka diğer önemli bölgeler şunlardır: Selânik, Pire, Patras, Kandiye, Tirhala, Serez, Yanya, Kırkira, Levkadas, Ahayas, Attiki, Iraklia ve Kavala'dır Ülkede en kalabalık azınlık grup Türklerdir Nüfûsun yaklaşık % 2'sini meydana getirirler Ayrıca bir miktar Bulgar, Rum ve Ermeni de yaşar
Ülkenin resmî dili Yunancadır Yunanistan'da yaşayan Türkler, her türlü baskılara rağmen Türkçe konuşurlar ve Yunanca da bilirler Yunan hükümetleri Türklere çeşitli konularda zorluklar çıkarmaktadır Halkın % 97'si Ortodokstur Geri kalanların çoğunluğu Müslümandır Çok az da olsa Katolik, Protestan ve Yahûdî de vardır Yunanlılar küçük yaşlardan îtibâren 'Türk düşmanlığı' ile yetişirler Alfabelerinde küçücük çocuklara bu düşmanlığı öğretirler Gâyeleri eski Bizansa kavuşmaktır Kendilerini hâlen Helen Medeniyetinin devâmı sayarlar








Yunanistan 1830'da Osmanlı Devletinden Hıristiyan batı ülkelerince koparılıp bağımsız olduğunda Mora Yarımadasında yaşayan 700000 kişi kendisinin hangi ırk ve millet olduğunu bilmiyordu Çoğunluğu çobanlık yapan muhtelif millet ve ırkların karışımından olan, Rumca konuşan bu topluluğu Avrupalı ülkeler Osmanlı Devleti aleyhine kullanarak, sizler eski Yunanlıların nesillerisiniz dediler Nitekim AJ Toynbee, 13 ciltlik İngilizce A Study of History isimli eserinde eski Yunan fikrinin Akdeniz'i ele geçirmek isteyen sömürgeci emperyalist Avrupalı devletlerin, devlet adamlarının ortaya attığı bir yalan oduğunu açıkça ifâde eder


Charles Seignobos'un Medeniyet Târihi isimli eserinin 441'inci sayfasında, 'Ortaçağda tamâmen yok olan Grek milleti siyâsî maksatlarla Osmanlılara karşı yeniden ortaya çıkartıldı' der
Bulgar, İskit, Hunlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler, Hazerler, Sırplar, Slâvlar, Arnavut, Türkmen, Tatar ve İlliryalılar karışımı olan bu topluluğa Batılı târihçi ve siyâsetçiler tarafından eski Yunan şuuru verilerek Osmanlı Devletinin Akdeniz hâkimiyetine son verilmesi ve Mora Yarımadasının elinden alınarak, yıkılışı hızlandırılmıştır Böylece Batı emperyalizmi hem İslâm ülkeleri, hem de diğer dünyâ devletlerinde kendine daha rahat ve kolay yerleşme yolu bulmuştur


Çok eski lügatlarda Larousse dâhil, Grek kelimesi 'hilekâr, dolandırıcı' mânâsına gelir On dokuzuncu asırda Avrupa ülkelerinde Grek şenlikleri yapılırken, Alman târihçi Profesör Fall Merayere, Mora Yarımadası'nın Ortaçağlardaki Târihi isimli eserinde, 'Avrupa'da Hellen ırkı tamâmen yok olmuştur Bu günkü Hıristiyan Yunanlıların damarlarında bir damla Hellen kanı yoktur' demiştir Konstantin Porfirogeret ise 8 asırda İtalya'dan gelen vebâ ile Hellenlerin son kalıntılarının da kaybolduğunu ifâde eder
1830'dan bu yana Türkiye aleyhine propaganda üç misli artmıştır Yunanistan ilkokullarında Yunan çocuklarına, 'Bir tek Türk kalmayıncaya kadar Türklerle savaşacağına' dâir yemin metnini ezbere okutmaktadır
Siyâsî Hayat
Yunanistan, başkanlık sistemine dayalı bir parlamenter cumhûriyettir Devlet başkanı ve hükümet başkanı birbirinden ayrıdır Kânun yapma yetkisi dört yılda bir seçilen meclise âittir Yargı gücü bağımsız mahkemelere âittir Yunanistan idârî olarak 10 bölgeye ve 51 ile ayrılır


Ekonomi


Yunanistan ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanır Topraklarının % 29'una yakın bir bölümü tarıma elverişlidir Çoğu bölgeler dağlık olduğundan tarım için müsâit geniş ve verimli ovalar ve sulama ihtiyacı için gerekli akarsu miktarı azdır Buna rağmen nüfûsun % 30'una yakını tarım ve hayvancılıkla uğraşır En önemli tarım ürünleri, tahıl, tütün, pamuk, pirinç, zeytin, üzüm, meyve ve sebzedir Son yıllarda meyveciliğe ve sebzeciliğe çok önem verilmiştir Özellikle kuru üzüm, limon ve portakal yetiştirilir Hayvancılık gerektiği kadar gelişmemiştir Kendisinin et ihtiyacını karşılayamamaktadır Bu sebeple et dış pazarlardan satın alınmaktadır Hayvancılığın geri olmasının başlıca sebebi yetersiz sayıdaki geniş otlak arâzidir Daha çok koyun, inek ve kümes hayvanları beslenir










Yunanistan balıkçılık bakımından çok gelişmiş bir ülkedir Çok çeşitli türde balık avlanır ve yetiştirilir İçinde soğutucuları bulunan özel balıkçı tekneleri yapılmıştır Açık denizlerde avlanan balıkçı filosu, ülkeye dondurulmuş balık temin etmektedir
Yunanistan yeraltı mâdenleri bakımından çok zengin bir ülkedir Başlıca mâdenleri, boksit, krom, beyaztaş, mermer, demir, nikel, amyant, magnezyum, bakır, kurşun, linyit, zımpara, sülfür, alüminyum ve petroldür Yunanistan mâdencilik bakımından zengin olmasına rağmen bu alanın ekonomiye katkısı çok düşüktür Ülkenin % 30'una yakın bir bölümü îmâlât sanâyii ve endüstri alanında çalışır En önemli endüstri kolları tekstil, kimyevî maddeler, gıdâ, çimento ve metal endüstrisidir


Yunanistan daha çok Federal Almanya, İtalya, Fransa, Benelüks devletleri, Japonya, Libya, ABD, İngiltere ve BDT ile ticârî münâsebetlerde bulunur Avrupa ekonomik topluluğunun bir üyesidir İhrâcâtının % 50'sine yakın bir bölümünü sanâyi ürünleri özellikle kimyevî maddeler teşkil eder Diğer ihraç ürünleri şunlardır: İşlenmemiş veya yarı yarıya işlenmiş mâden cevherleri, tütün, zeytinyağı, kuş üzümü, pamuk, narenciye ürünleri, tekstil ürünleri, kuru üzüm ve balık Ülkenin ambalaj sanâyii oldukca gelişmiş durumdadır Çeşitli Türk mallarını, özellikle incir, üzüm gibi maddeleri ambalajlayarak kendi malı olarak Avrupa ülkelerine satmaktadır


Turizm, ülkenin çok önemli bir gelir kaynağıdır Marathon, Mycenae, Olympia, Sparta, Thermopylae ve Tiryus gibi eski Yunan şehir devletleri turistlerin bir hayli ilgisini çekmektedirÜlkenin ana asfalt yolları ve demiryolları genellikle tabiî târihî yolları tâkip eder Esas demiryolu sistemi İkinci Dünyâ Harbinden sonra inşâ edilmiştir Karayolları çok gelişmiş durumdadır Biri yatay, diğeri dikey olarak ülkeyi kesen iki eski ana yol Atina'da kesişir Deniz ulaştırması ve gemicilik oldukça gelişmiştir Pire, Akdeniz'in en önemli limanlarından biridir Atina'da milletlerarası bir havaalanı vardır Bâzı uçak şirketleri özel kuruluştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yunanistan

Eski 06-25-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yunanistan



Yunanistan

Yunanistan, yurdumuzun batısında bulunan komşu bir devlettir Ülkenin doğusunu Ege denizi, güneyini Akdeniz, batısını Yunan denizi çevreler Kuzeyinde Makedonya ve Bulgaristan, kuzeybatısında ise Arnavutluk bulunur Gökçeada ve Bozcaada dışında kalan, Ege denizindeki irili ufaklı bütün adalar Yunanistan’a aittir Akdeniz’deki Girit Adası da Yunanistan’ındır





Yunanistan’ın yüzölçümü 132000 kilometre karedir Nüfusu 2003 verilerine göre 10623835 kişidir Sıradağların yarımadalar ya da ada zincirleri biçiminde denize uzandığı yer yer dağlık bir araziye sahiptir Ülkenin en yüksek noktası 2917 m yükseklikle Olympus Dağı’dır




Yunanistan cumhuriyetle yönetilir Başkenti Atina’dır Önemli şehirleri Pire, Selanik ve Gümülcine’dir Halk geçimini balıkçılık, gemicilik ve ticaretle sağlar Yunanistan’ın büyük bir deniz ticaret filosu vardır Deniz taşımacılığında dünya ülkeleri arasında önemli bir yeri bulunmaktır


Yunanistan’da zeytin yağcılık, sabunculuk ve şarapçılık gelişmiştir Bu ülkede dokuma, çimento, kimyasal gübre ve madeni eşya yapımı da ileridir
Yunanistan ile olan ilişkimiz çok eskidir Yunanistan topraklarının tamamı, Osmanlı Devleti zamanında 400 yıldan fazla bir süre Türk egemenliğinde kalmıştır Atatürk, bugün Yunanistan’ın sınırları içinde kalan Selanik’te doğmuştur Yunanistan’ın birçok yerinde Türk eserlerine rastlamak mümkündür Yunanistan 1829 yılında Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsız bir devlet olmuştur




Belki de bu yüzden Yunanistan ile ülkemizin birçok ortak özellikleri vardır Yemeklerimiz, kültürlerimiz birbirine benzemektedir Bir Yunanlı ile tanıştığınızda çok çabuk iletişim kurabilme ve rahatça arkadaş olabilme ihtimaliniz çok yüksektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Rodos ve rodoslular

Eski 07-12-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Rodos ve rodoslular



RODOS VE RODOSLULAR

Rodos’a vardığınızda, tarihin bütün ağırlığını üzerinizde hissetmeniz kaçınılmazdır Miken yerleşimlerinden kalan granit taşlar, Klasik dönemin mermer sit alanları, ortaçağ kiliselerinin ve kalelerinin kalıntıları, tarihi zaman çizelgesinin somut kanıtları niteliğindedir Rodos için, Yunan Tanrılarının Rodos’ta doğduğu; adanın da aslında güneş tanrısı Helios tarafından en sevdiği nymphası Rhodon’a hediye olarak verildiği söylenir

Buna rağmen, Rodos’un, geçmişe takılıp kalmış arkeoloji meraklılarına uygun bir yer olduğunu söylemek doğru olmaz Rodos, uzun ve sıcak yaz günleri, ılık denizi, çok sayıdaki plajı ve etkinlikleriyle, yaz ayları yaklaştığında eğlence düşkünlerinin mekkesi haline gelen bir tatil beldesidir

Rodos, Oniki Adalar’ın en büyük adalarından biridir ve Ege Denizi’nin güneybatısında, Türkiye ile Yunanistan’ın arasında yer alır İlk başlarda, 20 yüzyılın başındaki Türk baskısına karşı ittifak kurmak için birleşmiş olan Oniki Adalar (dódekanísi eski Yunanca’da oniki adalar demektir) günümüzde, çok azı nüfus barındıran, 200’den fazla adanın oluşturduğu topluluğun idari bölgesi konumundadır Bugün Yunanistan’ın ayrılmaz parçası olan Oniki Adalar, Yunan devletine 1947 yılında katılmıştır

Rodos baştan aşağı tarihin gelgitleriyle yıkanmıştır Baskı ve görkemli zenginlik dönemleri yüzyıllarla birlikte durgun sulara serpiştirilmiş, her dönem, zamanın kumlarına kendi izini bırakmıştır

Eyalet kentlerin üçlü gruplaşmaları, İÖ ikinci ve birinci binyılda, Rodos’un Atina ve Korinthos gibi kentlere rakip olmasıyla başlamıştır Ticarette ustalaşan halk, Akdeniz etrafında ticari ortaklıklarını geliştirerek, ada sakinlerine uzun süreli refah getirmiştir Daha sonraları, Hitabet Okulu ve eski dünyanın “harikası” Rodos Heykeli ile yeni bir statüye sahip olmuştur Türk sahil şeridinden sadece 20 km uzaklıkta bulunan Rodos, Klasik Yunan, Helen ve Roma dönemleri boyunca, doğu-batı arasındaki uzun ticaret rotasında bir sıçrama taşı görevi yaparak, liman vergileri sayesinde kasasını doldurmuştur

Son iki binyıllık zamanın büyük bölümünde, bu son derece önemli bölge Avrupa’nın süper güçlerinin çarpışmalarına maruz kalmış, İslam ve Hıristiyanlık dininin çatışmasını yaşamıştır Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasının ardından Bizans’ın savunmasız bir ileri karakolu haline gelen Rodos, görünürde Konstantinopolis tarafından yönetilirken aslında yağmacı korsanların insafına terk edilmişti Adanın, Müslümanların Kutsal Topraklardan sürdüğü St Jean Şövalyeleri’nin yuvası haline geldiği 14 yüzyıla kadar ada halkı korku içinde yaşamıştır

İsa’nın askerleri, adaya geldiklerinde büyük bir yapım planı üstlendiler ve adanın görünümünü büyük ölçüde değiştirerek Avrupa’nın en güçlü savunma sistemini yarattılar Eski Rodos Kenti’nde yer alan kale, onların varlığının, sadakatinin ve inançlarının bir anıtı niteliğini taşır Sonradan, Dünya Mirası addedilen eşsiz ortaçağ yapılarının çevresini kuşatan sağlam surlar, her şeye rağmen en parlak döneminde dahi yenilmez olamamıştır 16 yüzyılda Osmanlı kuvvetleri şövalyeleri doğuya sürerek adaya yerleşmiş ve burayı, doğu medeniyetlerinin batıdaki ileri karakolu haline getirmişlerdir Osmanlıların yarattığı etkiler, Eski Kentteki zarif minarelerde, oyma mermer çeşmelerde ve ince bir işçiliğin ürünü olan ahşap balkonlarda hâlâ görülebilir

İtalyanlar, I Dünya Savaşı’ndan hemen önce Osmanlıları adadan kovarak, geçici yetkilerini kalıcı ikamete dönüştürmek üzere adaya yerleşmişlerdir Adaya büyük miktarda yatırım yaparak altyapı sistemini geliştiren ve tarihi sit alanlarının ilk defa ciddi bir şekilde arkeolojik araştırma konusu yapanlar da İtalyanlar olmuştur

Ada, sürekli el değiştirmesine rağmen, Rodos’un sıradan insanlarının yaşamındaki temel faktörler, son 5000 yılda pek az değişmiştir Akdeniz ve Ege adaya ilk yerleşenlere bol besin sağlamış; İÖ 5 yüzyıldan beri yaşanan sıcak yazlar, beraberinde tahıl ürünleri getirerek keçi sürülerine otlak alanlar yaratmıştır Bronz Çağında katırlar ve eşekler ulaşım aracı işlevi üstlenirken, aynı dönemde zeytinlikler ve asmalar da ilk mahsullerini vermeye başlamıştı Adada, hayatın ritmi ekim, bakım ve hasat toplama rutinleri tarafından belirlenmiştir

Erken Hıristiyanlıktan bu yana yaşamın dokusu dinle güçlendirilmiştir Kilise (özellikle Ortodoks dini), 1832 yılında kurulan modern yönetimden çok daha önce tanınmıştı Zaman içinde meydana gelen doğal afetler, savaşlar, hastalıklar ve işgaller gibi kötü günlerde insanlar, fiziksel ve ruhsal sığınma ve teselli mekânı olarak hep kiliseyi tercih etmişlerdir Sünger avcılığı için denize dalan ve tüccar gemileriyle denize açılan babalarının, kocalarının ve oğullarının korunması için dua eden kadınlar, cemaatin çoğunluğunu oluştururdu Duvarları ve kubbeleri muhteşem fresklerle bezeli birkaç kilise dışında adaya, içinde basit birer haç, ikon ve yanan mumlar bulunan küçük, beyaz kiliseler hâkimdir

Herhalde ada, son yirmi yıl içerisinde, son birkaç binyıldır gördüğünden daha fazla değişime tanık olmuştur Günümüzde Rodos, her yıl bir milyon insanın “akınına” uğramaktadır, bu insan akını ada ve ada halkı için harika fırsatlar yaratırken, bir yandan da büyük bir baskı kaynağı oluşturur Bugün, ada nüfusunun yarısından fazlası Rodos Kenti’nde yaşayıp geniş ticari imkânlardan faydalanmaktadır

Büyük tatil beldeleri, İngilizce restoran tabelaları ve mönüleri, günlük İngilizce gazeteleri, ithal biraları ve uydu yayını bulunan spor barlarıyla, uluslararası mekânlardır Otel ve turizm çalışanlarının çoğu İngilizce konuşur; eğer adayı keşfetmek üzere otelden çıkmayı canınız istemezse Yunanistan’da olduğunuzun farkında bile olmazsınız


Turizmin beraberinde getirdiği refah ve güvenlik duygusu, adadaki yeni neslin hayattan beklentilerini değiştirmiş ve ailelerinin yaşadığı sıradan yaşamdan çok daha fazlasını istemelerine yol açmıştır Çiftçiler, gelirlerin artmasıyla birlikte sadık eşeklerini traktörlerle değiştirmiş veya bir bar ya da araba kiralama acentası açmak için çiftçilikten tamamen vazgeçmişlerdir Bazı balıkçıların, teknelerini balık yakalamak yerine, turistleri yakın adalara götürmek için kullandığını göreceksiniz İnsanı etkileyen buzukinin sesinden ziyade cep telefonlarının sesi daha sık duyulur, delikanlılar yeni ve hızlı arabalarıyla hava atmakla meşgulken, sadece eski zamanın insanları kafeneiónda tavla oynayarak vakit geçirirler Burada ayrıca kumarhaneler, ünlü markaların satıldığı modern mağazalar ve daha bir nesil öncesine kadar yanında bir erkek olmadan dışarı çıkamazken, şimdi geceleri tek başlarına dolaşan genç kızlar gibi birçok Ege kasabasında rastlanmayan farklılıklara da rastlayacaksınız

Rodos birçok geleneğinden vazgeçmiş olsa da, kendine has bazı özelliklerini korumayı başarmıştır Aile hâlâ hayatın merkezindedir ve aileye yeni eklenen her üye, akşam gezintilerinde (volta) etrafa gururla gösterilir Çocuklar sokaklarda, üzerlerine titreyen büyüklerinin gözetiminde, güven içinde oynarlar Bir Yunan eş dost toplantısı, ateşli bir tartışma yaşanmadan tamamlanmış sayılmaz Sonuç olarak burası tartışarak demokratik karar verme yolunun keşfedildiği ülkedir; konuşma ne kadar gürültülü olursa o kadar iyidir Yunan dilindeki sesler heyecanlı tartışmalar için biçilmiş kaftandır, ama buna karşın hiç kimse evine kin güderek veya husumetle dönmez

Rodoslular, ziyaretçileri ksenos (hem yabancı hem de arkadaş anlamına gelir) olarak görürler, misafirperverlikleri içten ve rahatlatıcıdır Tavernada sarf edeceğiniz birkaç Yunanca kelime, öğle veya akşam yemeklerini yiyen adalıların yüzlerinde bir tebessümün belirmesini ve başlarını sallayarak sizi selamlamalarını sağlayacaktır

Sayısı artan sayfiye yerlerine rağmen özellikle adanın güneyinde kırsal hayatın izlerine rastlamak kolaydır Buralarda keçi çobanları ve sürüler hâlâ çınarların gölgesinde dinlenirler, güneş ışınları alçak asmaların üzümlerini yavaş yavaş olgunlaştırır

Güneş tanrısı Helios’a tapanlar için modern çağa hizmet etme fırsatını yakalayan Rodos, bu görevi canla başla yerine getirmektedir İyi ulaşım bağlantıları, çok sayıda restoran, her zevke ve bütçeye uygun gece kulüpleri ve insanların rahat tavırları birleştiğinde, ortaya harika bir tatil deneyimi çıkar Bahar ve güz, yürüyüş için idealdir; yaz aylarında kendinizi güneşe adayabilir, çeşitli su sporları yaparak eğlencelere katılabilir ve golf oynayabilirsiniz Her şeyin ötesinde, tarihi etkilerin yarattığı esrarengiz karışımı ve Eski Rodos’un eşsiz mimarisini de yabana atmamak gerek İlgi alanı ne olursa olsun, burada herkese göre bir şeyler bulunur Belki de, bu yüzden Rodos’un ziyaretçisi hiç eksik olmaz

Alıntı Yaparak Cevapla

girit ve giritliler

Eski 07-12-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

girit ve giritliler



GİRİT VE GİRİTLİLER

Girit ismi birçok görüntüyü akla getirir: Gezilecek tarihi yerler, gürültü ve trafiğin yoğun olduğu ticaret kentleri, kırsal alanları kaplayan milyonlarca zeytin ağacı, neon ışıklı barların ve yüksek sesli müziğin olduğu hareketli dinlenme yerleri, limandaki ufak balıkçı teknelerini izlerken yenen iki kişilik romantik bir akşam yemeği, tırmanılacak dağlar, binlerce kişiyle aynı yerde güneşlenerek geçirilen bir gün, yazın günde 15 saatlik gün ışığı, kışın ise dağlarda 1 metrelik kar Burada herkes için bir şeyler vardır ve adadaki bu çeşitlilik en seçici turisti bile memnun eder

Girit, Doğu Akdeniz’de, Afrika kıyılarının 200 km kuzeyinde ve İsrail’e kısa bir gemi yolculuğu uzaklıkta bulunmaktadır Kuzeyde Mısır, batıda Roma ve doğuda Mezopotamya ile Arabistan’ın ticaret yollarının kesişiminde yer alan stratejik konumu sayesinde, ticaret ve politik güç açısından baştan beri değerli olan bir kara parçasıdır

Girit, 8300 km2lik büyük bir adadır ve doğa bu topraklara çok cömert davranmıştır Adayı denize demirlemiş gibi görünen 2000 metreden yüksek sıradağların manzarası muhteşemdir Su, bu dağlara baş döndürücü geçitler açarak içlerinde büyük mağaralar oymuştur Bu mağaralar Yunan tanrılarının doğduğu düşünülen ve eskiden burada yaşayan insanlar için dini açıdan büyük önem taşıyan yerlerdir Burası ayrıca, yüzyıllar boyunca korsanlar, gezginler ve özgürlük savaşçıları için saklanma yeri olmuşlardır Vadileri çok derin ve yamaçları çok dik olan bu dağlar 20 yüzyıldaki savaşlarda bile ele geçirilememiştir Bugün, zirveleri, yakın zamanda sayıları yeniden çoğalan kel kartal gibi birçok yırtıcı kuşun yaşam alanıdır

Çevredeki zirvelerden gelen zengin kaynak suları, buradaki verimli ovalar ve alçak arazilerde hasatın bol olmasını sağladığı için, Neolitik dönemden bu yana önemli bir yerleşim alanıdır Turistler, sahil şeridi boyunca –özellikle kuzeyde– geniş kumsalları doldururlar fakat buradaki kıyı yapısı aslında çok çeşitlidir; kumsalların dışında kayalık koylar, ufak körfezler ve bataklık akarsu ağızları da vardır


Girit’te her mevsim hakkıyla yaşanır Baharda tepeler çiçeklerle ve güneşin sıcaklığıyla olgunlaşan buğdaylarla kaplanır, yavrular doğar ve keçi sürüleri taze otlaklardan en iyi şekilde yararlanır Yaz başında tahıllar hasat edilir ve arazi toprak rengine bürünür Kuş sesleri yerini cırcır böceği seslerine bırakır Akşamüstleri havaya hanımeli kokusu hâkim olur Yaz ortasında Giritliler sıcaktan kaçmak için gölge ararken ziyaretçiler güneşlenmek için gruplar halinde güneşe çıkarlar Taşrada keçi sürülerinin güneşin kavurduğu tepelerde yiyecek için dolaşırken çıkardıkları çan sesleri uzaktan duyulabilir

Sonbaharda hava biraz soğur ama mevsim sonu güneşi daha alçaktan doğup batarken renkler birbirine karışarak sıcak bir manzara oluşturur Evlerin sıvaları kırmızı bir ton alır, üzümler olgunlaşır ve yer çekimi dolgun meyvelere sihirli değneğini dokundurur Kısa bir süre sonra, dağlar karla kaplanır, odun dumanı havayı sarar ve kalabalık insan grupları kış sporları merkezlerini doldururken yaşlı insanlar sıcak şöminelerinin başına çekilir Zeytin hasatı yılın en önemli zamanıdır Bu mahsulün adada büyük bir saltanatı vardır çünkü azımsanmayacak kadar uzun süredir Giritlilere kaynak olmuştur Milyonlarca ağaç, insanın toprağa bağımlılığının göstergesi gibi, yamaçları ve kıyıları örter

Her tozlu patikada ve kent sokağında tarihin ayak izleri görülebilir Girit, Avrupa uygarlığının beşiği olmuştur; Doğu Akdeniz’de uzaklara yüklü ticari yolculuklar yapan ve 20 yüzyılın başlarında varlıkları kesinleşene kadar mitolojik olarak nitelendirilen Minoslular da burada yaşamıştır Adanın birçok yerindeki müzelerde sergilenen şahane el yapımı eserler bu insanların, ilk gerçek Avrupa kültürünü oluşturduğunu ve hayatlarının sanat, spor ve zevkle bezendiğini göstermektedir

Minos uygarlığı, İÖ 1450 yılında şu an kesin olarak bilinmeyen nedenlerle, ani bir şekilde olmuştur Önceleri, çok büyük bir doğal felaketin buna neden olduğu düşünülse de arkeolojik teoriler, artık, buranın savaşçı insanlar tarafından istila edildiği yönündedir Eğer bu teoriler doğruysa, bu olay binlerce yıl sürecek istilaların ve Giritlilerin esaretinin başlangıcı sayılabilir Dorlar, Atinalılar, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Venedikliler ve Osmanlılar burada hüküm sürmüştür Bu grupların buradaki varlıklarına dair izler görkemli kalelerde, koruyucu limanlarda, güzel malikânelerde, dar caddelerde, zarif minarelerde ve süslü kent çeşmelerinde bulunabilir Girit, 1913’te, uzun süredir özlem duyduğu enosise Ortodoks dininin anavatanı Yunanistan’la birleşerek kavuşmuştur

Giritliler vatanlarının ele geçirilmesini hiç hoş karşılamamış ve özellikle Osmanlı kuşatması sırasında, hızla saldıran, daha sonra da dağlardaki kalelerine çekilerek kurnazlıkla düşmanlarını yenen mükemmel ve kararlı savaşçılar olarak ün yapmışlardır II Dünya Savaşı’nda Almanlar Girit’i ele geçirdiklerinde de Giritliler bu hayat tarzını sürdürmüş, “ya özgürlük ya ölüm” sloganına sadık kalarak başarılı bir gerilla savaşıyla karşı koymuşlardır


Kentleri ele geçiren istilacılar, bölge insanını asla ehlileştirememişlerdir Boyun eğmez Giritliler, yüzyıllar boyunca topraklarıyla bir bütün içinde yaşar, sürüleriyle ilgilenir, sebze ve meyve yetiştirir ve denizde avlanırlardı Giysilerini ve halılarını yünden yapar, ayakkabı ve eğerler için deri, çanak ve diğer aletler için ahşap, sepetler için de ot ve saman kullanırlardı Mevsimlik hasatlar, dağ köylerini tecrit eden uzun kışlarda tüketilmek üzere stoklanırdı İnsanlar, güvenlerini Tanrı’ya bağlamışlardı; adadaki birçok Ortodoks kilisesi bunun bir kanıtıdır Giritliler, bu kiliselerde dayanıklılık için yakarmış, dağlarda saklanan oğulları ve babaları için dua etmişlerdir

Şu anda adada barış hüküm sürse de Girit toplumuna bakıldığında çok az değişiklik görülür İnsanlar hâlâ beyaz badanalı evlerle dolu köylerde yaşarlar; her evin ufak da bir bahçesi vardır Köy insanları hâlâ geleneksel yiyeceklerle (yeşillik, zeytinyağı, yabani bitkiler, bal, yoğurt, biraz kuzu ya da keçi eti) beslenmektedir ve bunun dünyadaki en sağlıklı diyet olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır Erkekler hâlâ siyah polo pantolonlar giyer, dullar siyahlar içinde kapı önlerinde tığ işler ve hâlâ modern araçların kullanışsız olduğu bölgelerde eşekler ulaşım ve yük taşıma aracı olarak kullanılır

Bir Giritlinin düşmanlarına karşı duyduğu nefret efsaneleşmişse de dostlarına, hatta yabancılara karşı –Yunanca’da dost ve yabancı kelimelerinin karşılığı aynıdır– cömert ve yardımseverdir Tanrı misafirine her zaman bir kapı açılır Bugün bile, az bir Yunanca’yla bir elma bahçesini veya asma bahçesini övmeniz, kucak dolusu meyveyle yolunuza devam etmenize neden olabilir Bu geleneklerin nesiller boyu nasıl taşındığına sadece küçük bir örnektir Peki bugünün Giritlileri nelerden zevk alıyor? Şiir, edebiyat, müzik ve dans; bu sanatların geleneksel halleri en güzel şekilde yaşatılmaktadır


Bu kadar geleneğe rağmen Girit çok modern bir adadır ve başkent İráklion önemli bir Yunan ticaret kentidir İnsanlar hareket halindeyken iş görüşmesi yaptıkları veya o akşamki randevuyu ayarladıkları için cep telefonlarının sesinden kurtulamazsınız Burada da büyük kıyı kentleriyle kırsal bölge arasındaki fark geçmişte olduğu gibi bugün de çok fazladır Giritli gençler, Yunanistan’daki kuzenleri gibi modaya ve müziğe meraklıdır Kırsal kesimdeki yaşamın kendilerine sağlayamayacağını düşündükleri hareketli işler bulmayı, geleceklerini güvence altına almayı ve para sıkıntısı çekmeden yaşamayı amaçlarlar Başkentin hareketli ve ticari açıdan önemli bir yer ve aynı zamanda canlı bir kültür hazinesi olması pek çok turisti şaşırtan bir özelliğidir

Kitle turizminin artması ile Girit’in, özellikle de gelişmenin yoğun olduğu kuzey kıyılarını değiştirmiştir Ada her yıl güneş, rahatlama ve eğlence arayan ziyaretçilerin akınına uğrar ve Giritliler de bu kişileri onların istedikleri gibi ağarlamaktan mutluluk duyar Girit, geniş toprakları ve kendine has özellikleri ile farklı bir “Avrupa adası”dır Kültürel kayıpların olması korkusu anlaşılabilir olsa da, bunun gerçekliği yoktur Kararlı ve her zaman olduğu gibi dayanıklı Giritliler, işleri kendi bildikleri gibi yürütmeye devam edeceklerdir Bu kültürel farklılık, muhteşem tarih ve dramatik manzara, sonraki nesiller için Girit’i büyüleyici bir tatil yeri yapacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Míkonos Kasabası- adası

Eski 07-12-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Míkonos Kasabası- adası



MİKONOS ADASI

Míkonos kuru ve çorak olsa da, kumlu plajları ve canlı gece hayatı adayı Kykladlar’ın en ünlülerinden biri haline getirmiştir 1207’de Venediklilerin hâkimiyeti altına giren adalılar daha sonra 1615’te Míkonos Topluluğu’nu kurdular ve kendine yeterli bir toplum olarak geliştiler Turizmin ilk dönemlerinde entelektüellerin geldiği Míkonos günümüzde, Yunanistan’ın en gösterişli adası olarak ünlüdür

Míkonos Kasabası

Míkonos kasabası (ya da Khóra), göz alıcı beyazlıktaki dar sokakları ve küp biçimli evleriyle bir Kyklad köyünün en güzel örneğidir Rüzgârdan ve korsan saldırılarından korunmak için dar sokaklar halinde yapılmış olan işlek liman, Yunanistan’ın en çok fotoğrafı çekilen yerlerinden biridir Çoğu ziyaretçi günümüzde dahi bu sokaklarda kaybolur Delos adasına giden taksi tekneler rıhtımdan kalkar

Limanın yanında bulunan Plateía Mavrogénous’ta, kadın kahraman Mantó Mavrogénous’un (1796-1848) büstü bulunur 1821’deki Kurtuluş Savaşı sırasında Míkonos’ta zaferle sonuçlanan mücadelesinden ötürü kendisine general rütbesi verilmişti

Feribot limanının güneyindeki Neo-Klasik binada yer alan Arkeoloji Müzesi’nde, Roma döneminden ve Helenistik dönemden yontular, MÖ 6 ve 7 yüzyıl seramikleri, takılar ve mezar taşlarının yanı sıra Delos’taki ören yerinden pek çok buluntu sergilenmektedir

Kasabanın en eski yeri olan Kástro, rıhtıma yukarıdan bakar Antik kale surunun bir kısmına yapılmış olan Halk Müzesi, Yunanistan’ın en iyi müzelerindendir Zarif bir kaptan malikânesinde yer alan müzede nakışlar, antik ve çağdaş Míkonos kumaşları sergilenir Sergilenen alışılmadık bir şey de, 29 yıl boyunca adanın maskotu olan doldurulmuş Pelikan Pétros’tur 16 yüzyıla ait Vonís yel değirmeni Halk Müzesi’nin bir parçasıdır ve restore edilerek işler hale getirilmiştir Bu, mısır öğütmek için kullanılan 30 yel değirmeninden biridir Ayrıca bir harman dövme yeri ve değirmenin çevresindeki arazide bir de güvercinlik vardır

Adanın en ünlü kilisesi, Kástro’daki olağanüstü Panagía Paraportianí’dir Ortaçağ kalesinin arka kapısının (parapórti) yerine yapılmış olan kilise, yer seviyesindeki dört şapel ile bunların üstündeki bir diğerinden oluşur Bir kısmı 1425 tarihliyken, diğer yerleri 16 ve 17 yüzyıllardan kalmadır

Kástro’dan aşağıya inen dar sokaklardan sanatçılar mahallesi olan Venetía’ya, ya da Küçük Venedik’e (resmi adı Aléfkandra) ulaşılır Uzun evlerin renkli balkonları denize uzanır Ana meydan Plateía Aléfkandra’da büyük Ortodoks katedrali Panagía Pigadiótissa (Küçük Kuyuların Meryem Anası) yer alır

Matogiánni’nin sonundaki Ege Deniz Müzesi’nde Minos öncesi dönemlerden 19 yüzyıla kadar kullanılan gemilerin maketleri, denizcilik araçları, tablolar ve deniz temalı MÖ 5 yüzyıl paraları sergilenir Bitişikteki 19 yüzyıl malikânesi Lena’nın Evi’nde Léna Skrivánou adlı Míkonoslu bir kadının yaşamını anlatılır Burada nakışlardan oturağa kadar her şey olduğu gibi korunmuştur

Yunanlı ve uluslararası sanatçıların eserleri, Matogiánni’deki Kent Sanat Galerisi’nde sergilenir; bunların arasında Míkonoslu ressamların eserleri de yer alır

Adayı Gezerken

Míkonos öncelikle kumsallarıyla ünlüdür; iç kesimleri yeşil değildir En iyi kumsallar güney kıyısındadır Kasabanın 3,5 km güneyindeki şık Platƒs Giálos’tan kalkan taksi tekneler güneş tutkunlarını koydan koya taşır Gerisinde otel ve restoranların sıralandığı bu kumsal adanın başlıca plajıdır Güneşseverler, güneydoğudaki ünlü çıplaklar kampına yönelirler Bunların ilki, iyi bir tavernası olan sakin Parágka ya da Agía Anna’dır Bir sonraki Paradise’da bir kamp yeri, disko müziği ve su sporları vardır Muhteşem koy Super Paradise, eşcinsellerin ve çıplakların yeridir Tekne turu hattının sonundaki Eliá da çıplaklar kampıdır ve yüksek sezonda kalabalıktır

Míkonos kasabasının aksine 7,5 km doğuda yer alan Ano Merá köyü daha gelenekseldir ve turizmden pek etkilenmemiştir Adanın koruyucu azizesine adanmış 16 yüzyıl manastırı Panagía i Tourlianí turistleri cezbeder Pároslu iki keşiş tarafından kurulan kırmızı kubbeli manastır 1767’de onarıldı Süslü mermer kulesi Tínoslu ustaların eseridir Manastırda 16 yüzyıl ikonları, tören kıyafetleri ve nakışlar bulunur

Köyün kuzeybatısındaki Palaiókastro tepesinde bir Venedik kalesi vardı Buranın Míkonos’un antik kentlerinden birine ait olduğu sanılmaktadır

17 yüzyıl tarihli Moní Palaiókastrou buradadır Kuzeybatıdaki Maráthi köyünde yer alan Moní Agíou Panteleimona 1665 tarihlidir Yoldan daha sonra Pánormos Körfezi’ne ve rüzgâr sörfçülerinin cenneti Fteliá’ya ulaşılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Atina

Eski 07-12-2010   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Atina



Atina

Sihirli şehir Atina, dünyada en dolu tarihi olan, tanrılar ve insanlar tarafından tapılan muhteşem hatıraları barındıran bir kenttir Yunanistan’ın büyüleyici başkenti, medeniyetin doğduğu yerdir Demokrasinin doğduğu, tarih öncesi zamanları insanlarının yaşadığı kent olarak anılır Tarih öncesi uygarlıkların en önemlileri Atina’da gelişti ve insanlık tarihi adına bugüne kadar gelen çok başarılı mimari başyapıtları ortaya koymuştur

Atina’nın Akropolünü kim bilmezki? Tarihin en ünlü arkeolojik sit alanlarının methi Dünya’yı dolaşıp milyonların takdirini kazanmıştır Akropol Dünya’nın 7 harikasına aday gösterilmiştir Aslında Atina’nın bu markası favoriler arasındadır Kutsal Akropol’ün yapımı milattan önce 5yy’a yani ünlü Periklis’in altın çağına uzanır İhtişamı ve göz alıcılığının dışında tarihi en güzel çağlarından düşüş dönemine kadar bir çok değişik karelerle doludur ama hala Atina semalarının altında parlamayı ve geleceğe ışık tutmayı başarır Pendelikon mermerinin beyazlığıyla parlar


Atina’nın yeri Attika’nın başkanlığında belirlenmiştir ve yarımadanın aşağısına Sterea Yunanistan’a kadar ulaşmıştır Kuzeyde ve doğuda Ymmytos dağları, Pendeli ve Parnitha ile, güneyde ve batıda Saronik koyu arasındaki alçak alanda bulunmaktadır İklimi Avrupa’daki en ılımlı ve sıcak yazların geçtiği ve turizm için ideal olan bir şehirdir Merkez ticaret limanı olan Pire Atina’dan bir kaç kilometre uzaklıkta yer almaktadır

Atina Neolitik çağlardan beri devamlı ikamet edilen bir şehir olmuştur Ahlaki öğretilerin ve medeniyetin şehir sınırlarını aştığı ve batı uygarlığının anakarası olduğu 5yy en parlak çağıdır Yüzyıllar boyunca bir çok kere fethedilmeye çalışılmıştır 1834’te Atina yeni kurulan Yunan devletinin başkenti olarak seçilmiştir ve şimdi Akropol duvarlarının etrafında 45 milyon nufusa ev sahipliği yapmaktadır Bugün siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve ticari açıdan Yunanistan’nın merkezidir

Atina çok farklı yönleri olan bir şehirdir Meşhur tarihi üçgenin (Plaka, Thission, Psyri) içinde bir gezinti farklı çağların nasıl birarada varolduğunu hissettirir Bazıları iyi korunmuş bazıları zamanla yıpranmış olan çok eski konaklar görülmeye değerdir Lüks mağazalar, küçük şirin dükkanlar, süslü restoranlar ve geleneksel tavernaların hepsi bu şehirdedir


Atina’nın kalbi meclisin ve bakanlıkların olduğu Syntagma meydanında atar Bu merkezin dışındaki turistik gezilerin gözde mekanları ise Monastiraki, Kolonaki, Lycabettus tepesi, tarihi merkeze yakın Faliro, Glyfada, Voula ve deniz esintisini hissedebileceğiniz Vouliagmeni ya da kuzeyde Marousi, Melissia, Vrilissia ve Kifisia’dır

En önemli arkeolojik sit alanlarının olduğu yerleri gezmek ise bir zorunluluk: Akropol, Herodes Atticus odeonu, Olymbion, Roma Pazarı, Panathinaiko Stadyumu - Kallimarmaro, Sounio’daki Poseidon tapınağı vs Neoklasik dönem binaları, Atina’nın gerçek övünç kaynakları olan Yunan Meclisi, Atina Akademisi ve Atina Üniversitesi de görülmesi gereken yerlerdir Ayrıca kültürel mirasın hazinelerinin sergilendiği müzeler yani Arkeoloji Müzesi, Savaş Müzesi ve Bizans Müzesi vs kaçırılmamalıdır

Atina her dönem insanların dikkatini çeken bir kent olmuştur Bütün beklemelere ve kötü talihe rağmen 2004 Olimpiyat Oyunları şehrin bu etkileyici yeteneğini kaybetmediğini kanıtlamıştır Olimpiyat Oyunlarının tekrar anavatanına dönüşü muhteşem olmuştur

Diğer Avrupa şehirlerinden çok daha ünlü ve çok yoğun bir gece hayatı vardır Atina geceleri tamamen bir değişim geçirir ve bütün eğlence seçenekleri tatminkardır Meşhur “bouzoukia” müziği Atina eğlencelerinin lideridir Sonuç olarak kendinizi Atina’nın büyüsüne kaptırmanızı tavsiye ederiz

Görülecek Yerler


Olimpiyatlara kadar Atina’daki değişiklikler biraz yavaştı Dünya’nın bir çok yerinden Atina’nın hala 2004 Haziranına kadar bir inşaat sahasına benzetilmesiyle ilgili olumsuz eleştiriler alınca Atina’lılar kendilerine çekidüzen verdiler ve bir zafer kazandılar Olimpiyat tarihindeki en pahalı organizasyon oldu çünkü bu işin maliyeti ülkedeki herkese adam başı çocuklar da dahil olmak üzere 800$ olarak gönderildi Yine de sonunda organize komitesi bu işten 9 milyon $ kar etti ancak olimpiyatlar için yapılan bir çok mekan şu an boş ve iş görmez şekilde bırakılmış durumda Hükümet bunlardan bazılarını özel sektöre restoran, kafe ya da park alanı için tahsis etmeyi bazılarını ise konferans salonu, müze ya da okul olarak kullanmayı planlamaktadır

Tek değişmeyen şey Akropol oldu Bir çok ziyaretçi Atina gecelerinde bu muhteşem tapınak manzarasını görmek için feribotlarla açılmaktadır İlk gelenler fark etmeyeceklerdir ancak bu anıtlara girişler değişim göstermektedir Başka tarihi eser alanlarında ise restoran projeleri yer alacaktır Önemli olarak belirtmekte fayda var ki bir çok müze milli bayramlarda ve Pazar günleri ziyaret için girişi ücretsiz yapmışlardır


Yemek


Çok lezzetli Yunan yemekleriyle karşılaşacaksınız Yiyeceklerin tazeliği konusunda hassas olan ve yerel kaynaklı yemeklere yeni tatlar katan son dönem ahçılar ve şefler ağız tadınıza hitap eden seçenekler sunacaklardır Bu arada tabiki tavernaları unutmayın çünkü bu kültüre giriş yapabilmek, ucuz, kolay ve lezzetli yemekler tatmak buralardan geçer Partenon bölgesinin aşağısındaki Plaka, orada yaşayanların olduğu kadar ziyaretçiler için de hoş bir gezintinin ve turist şakalarına maruz kalmanın hasıl olduğu bir yerdir Adrianou ve Kydatheneon başı çeken diğer yerlerdir ayrıca görsel üzüm asmaları kaplı meydanları ve galeriler, uzo içilen mekanları ve tavernaların olduğu dar sokakları da keşfetmekten geri kalmayın Akşam saat 830’da ortalık kalabalıklaşmaya başlar ve yemek zamanı ise 1030 civarıdır Atina’nın biraz dışındaki güney Plateia Omonia caddelerinde ise bir çok küçük ve ucuz etnik yemek yiyebileceğiniz yerler var

Alıntı Yaparak Cevapla

Öteki yakanın hikâyesi: Selanik...

Eski 07-12-2010   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Öteki yakanın hikâyesi: Selanik...





Selanik'te 500 yıl süren Osmanlı hâkimiyetinin en önemli göstergesi Beyaz Kule

Öteki yakanın hikâyesi: Selanik



Murat Karpuz



Atatürk'ün, Nâzım Hikmet'in dünyaya gözlerini açtıkları Selanik, İzmir'in yıllar öncesinde Ege'nin öteki yakasında evlatlık olarak bıraktığı küçük kardeşi gibi Yunanlılarla kurduğumuz dostluk treni bağıyla, artık kayıp evlat Selanik'e ulaşmak daha kolay


Komşumuz Yunanistan'ın ikinci büyük kenti Selanik, her Türk için Atatürk'ün doğduğu yer olarak manevi bir öneme sahip Selanik ile İstanbul arasında 2005 yılından beri hizmet veren 'dostluk-filia' treni, iki ülkenin tarihi, kültürel ve turizm bağlarını demir rayları üzerinden kuruyor Ata'nın izinden Selanik'e gitmeye karar verdiğimde, bu konforlu trende buldum kendimi Her kompartımanda tertemiz yataklar var Özel lavaboya kadar her şey düşünülmüş Türk tarafındaki son durakta yapılan pasaport kontrol işlemlerinin kolaylığı beni şaşırttı Dokuz saatlik bir yolculuğun ardından, 500 sene Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğinde kalmış bu sahil kentine vardık Selanik ile İzmir, "Acaba yalnış trene binip İzmir'e mi geldim?" dedirtecek kadar benzerlikler taşıyor Aslında benzerlik tesadüf değil Tarih kitaplarına göre Osmanlı İmparatorluğu döneminde, İzmir'in kentleşme planını çizen P Vitali isimli bir mühendis, paşa emriyle gönderildiği Selanik'te de aynı şehircilik planını uygulamış

TIPKI KORDON GİBİ

Selanik'te geçmişe dair izler, artık yerlerini 'tiki' ve 'hippi' gençliğin 'takıldığı', sahil boyunca sıralanan eğlence mekânlarına, kafe ve restoranlara bırakmış Kaldığım otelin sahibi Türkçe konuşan Hristos Lucidis'in Türklere olan sevgisi gözlerinden okunuyor Onun tarifiyle Atatürk'ün evini buldum Türk Konsolosluğu'yla aynı avlu içinde yer alan bu pembe pencereli evi gezince duygulanmamak imkânsız Aynı cadde üzerindeki Avrupa'nın en büyük katedrali olduğu söylenen Aya Dimitros da görülmeye değer Aya Dimitros'dan sahile inen yolda bu kez karşıma MÖ 300 yılından kalma arkeolojik kazı alanı çıkıyor

Sahilde ise kentin en önemli meydanı, gençliğin buluşma noktası Aristotelus, insan seliyle dolup taşıyor İzmir'in kordonunu andıran uzun sahil şeridi, sizi Selanik'in sembolü haline gelmiş Beyaz Kule'ye götürüyor Kentin ara sokaklarına serpilmiş Bizans kiliseleri, Arkeoloji Müzesi, Ayasofya Camisi'nin bir kopyası gibi duran 8 yüzyıldan kalma Aya Sofya Bazilikası derken, yorgunluğunuzu atmak için bir kafeye girebilirsiniz Köpüklü bir Yunan kahvesi de memleketimizi aratmıyor Sahilde ikona satan bir papazla girdiğim sohbetten aklımda kalan, "Biz Yunanlılar ve Türkler, sürekli kavga eden ama ayrılamayan iki kardeş gibiyiz," sözü, iki toplum arasındaki bağı, bir kez daha gösteriyor Orhan Pamuk'un eserlerinin, Selanik'teki kitapçıların en çok satanlar listesinde olduğunu da öğreniyorum Kentin gece hayatının kalbi ise geleneksel tavernaların olduğu Ladadika'da atıyor Ladadika bölgesinde, buzuki dinleyerek, bize hiç de yabancı olmayan Yunan mutfağının leziz yemeklerini uzo eşliğinde yemek, büyük keyif

OTEL VE RESTORANLAR

Electra Palace-Arsitotelous Square Tel: +30 (2310) 294011
Orestias Kastorias-Startiotou Str Tel: +30 (2310) 276517
Interni Restoran Alexandrou Str Tel: +30 (2310) 88 88 65
Krikelas Restoran Antistaseos Str Tel: +30 (2310) 451289

TANIDIK GELENLER

* Seyyar satıcıların uzun havası
* Domates, biber, patlıcan olmasa da hoparlörle üzüm satışı
* Trafikte sürücülerin pencereden sarkarak yaptıkları kavgalar
* Tavernada, "Ne olacak bu memleketin hali?" muhabbetleri
* Üniversite etrafındaki kafelerde, kızlı-erkekli grupların tavla turnuvaları
* En sevdikleri pembe dizi başladığında, dünyadan bağlantıyı kesip televizyona kilitlenen yerli halk
* Dolma değil 'dolmaki', cacık değil 'caciki'

NASIL GİDİLİR, NEREDE KALINIR, NE YENİR?

Selanik'e her akşam saat 2000'de İstanbul Sirkeci garından tren kalkıyor İki kişilik kompartımanlarda tek kişi için gidiş-dönüş fiyatı 180 YTL Dönüş için bir ay opsiyon tanınıyor Otobüsü tercih ederseniz, Varan firması yaklaşık 10 saatte sizi Selanik'e ulaştırıyor Selanik'e direkt uçak bulmak zor Ama illa uçakla gitmek isteyenler Atina'dan altı saatlik bir hızlı tren yolculuğuyla Selanik'e varabilir Kentte konaklama sorunu neredeyse sıfır 5 yıldızlıdan tek yıldızlıya kadar birçok otel bulunuyor Fiyatlar 40 avro ile 200 avro arasında Seyahatini tur şirketi ile yapmak isteyenler için Bamtur, Selanik'ten geçen ilginç bir tur paketi sunuyor Yunanistan vizesi, sanılanın aksine oldukça kolay alınıyor İşlemler çok hızlı En fazla üç gün sürüyor Selanik'te adım başı döner kebapçılar var Bizdekilerden tek farkı, büfe tarzı bu yerlerde şarabın kola gibi servis edilmesi Yunan fırınlarının taze börekleri de mutlaka denenmeli Sebze yemekleri de bizimkilerden farksız

SELANİK YAKINLARINDA


Selanik'ten 69 kilometre uzaklıktaki Halkidiki, deniz tutkunları için Yunanistan'ın en temiz, el değmemiş koylarına sahip Yunanistan'ın AB içindeki en büyük fenomeni olan özerk yönetimli dini bölgesi Aynaroz, 20 manastırla kutsal olarak kabul ediliyor Kadınların bu bölgeye ayak basmasına dini nedenlerden dolayı izin verilmiyor 'Meryem bahçesi' anlamına gelen Aynaroz'da zaman sanki Ortaçağ'da donmuş gibi






Selanik'te 500 yıl süren Osmanlı hâkimiyetinin en önemli göstergesi Beyaz Kule



Aya Sofya Bazilikası cami olarak da kullanılmış



Çalgıcı Yorgo'nun buzukisinden Selanik Türküsü



Aristotelous Meydanı, kafeler, seyyar satıcılarla kentin kalbi olarak nitelendiriliyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Yunanistan'daki Osmanlı Mimari Yapıları

Eski 07-12-2010   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Yunanistan'daki Osmanlı Mimari Yapıları



Yunanistan'daki Osmanlı Mimari Yapıları Mustafa Ağa Camii





Mustafa Ağa Medresesi




Fethiye Camii





Fethiye Camii


__________________

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.