Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ikinci, mahmud, padişahlarımız or, sultan

Padişahlarımız/ Sultan İkinci Mahmud

Eski 04-30-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Padişahlarımız/ Sultan İkinci Mahmud



İKİNCİ MAHMUD


HAYATI


Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz 1785 tarihinde İstanbul'da doğdu Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan'dır Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü Öğrenimi ile Sultan Üçüncü Selim padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştu

Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir kişiliğe sahip olan Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa Olayı sonrasında, 28 Temmuz 1808 tarihinde tahta çıktığında 23 yaşındaydı Zeki ve bilgili bir insan olan Sultan İkinci Mahmud, Avrupa'daki yenileşme hareketlerini benimsemişti Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine "Adli" sanı verildi

Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan İkinci Mahmud, Osmanlı İmparatorluğu'nu gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke yapmaya çalıştı Sultan İkinci Mahmud yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak, 1 Temmuz 1839 günü dinlenmek için gittiği kardeşi Esma Sultan'ın Çamlıca'daki köşkünde, 54 yaşında vefat etti Büyük bir cenaze töreni ile halkın gözyaşları arasında Divan Yolu'ndaki türbesine defnedildi

Erkek Çocukları: Abdülmecid, Abdülaziz, dört tane Ahmed isimli Şehzade, Bayezid, Abdülhamit, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin, Mehmed, Abdullah, Osman
Kız Çocukları: Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye Sultan, Şah Sultan, Saliha Sultan, Ayşe Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Adile Sultan


OSMANLI - RUS İLİŞKİLERİ

Sultan İkinci Mahmud tahta geçtiği zaman Osmanlılar Ruslarla savaş halindeydi İngiltere ile 1809'da yapılan antlaşma sonucu Ruslarla savaşa devam kararı alındı Rusların Fransa ile olan sorunları, Osmanlı Devleti ordularının yıllarca süren savaştan yorgun düşmesi yüzünden iki devlet de barış imzalamaya mecbur kaldılar

28 Eylül 1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Rusya, Eflak ve Boğdan'dan çekilecek, Baserabya bölgesi ise Ruslara bırakılacaktı Osmanlılar Bosna ve Eflak'dan iki yıl vergi almayacak, Sırplar kendi içlerinde serbest kalacaktı Tuna nehrinde hem Osmanlı, hem de Rus gemileri serbestçe dolaşabilecekti Prut ve Tuna nehirlerinin sol sahilleri iki ülke arasında sınır kabul edilecekti



SIRP İSYANI


Fatih zamanında fethedilen Sırbistan, Osmanlının adaletli ve hoşgörülü yönetiminden çok memnundu Ancak Rusya ve Avusturya'nın kışkırtmaları, 17yy'da Osmanlı yönetimindeki otorite zayıflığı, yeniçerilerin halka iyi davranmaması ve Fransız İhtilalinden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımları sonucu Sırp isyanı çıktı 1804 yılında Kara Yorgi'nin başlattığı Sırp isyanını Rusya desteklemişti Osmanlı Devleti Rus savaşı ile meşgul olduğu için, Sırp isyanı 1812'den sonra ancak bastırılabildi Osmanlı ve Rusya arasında imzalanan Bükreş antlaşması ile Sırplara bazı imtiyazlar verildi

Sırbistan'daki ikinci isyanı Miloş Obronoviç çıkardı Osmanlı Devleti Miloş'u Sırp Prensi olarak kabul etti 1828-29 yılları arasında yapılan Edirne antlaşması ile Sırbistan yarı bağımsız hale geldi


NAVARİN OLAYI


Çok uluslu bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu'nda, Yunanlılar da Fransız İhtilali'nin etkisi altında kalmışlardı Rusya ve Avrupa devletlerinin kışkırtmaları ile birlikte, Etnik-i Eterya Cemiyeti'nin çalışmaları sonucu Yunanlılar Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçtiler Etniki Eterya cemiyetinin amacı Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmaktı Rus Çarının yaveri Alexander İpsilanti'nin kurduğu bu cemiyet Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa'nın varlığından dolayı rahat hareket edemiyorlardı Tepedelenli Ali Paşa'nın Osmanlı yönetimine karşı isyan etmesini fırsat bilen Yunanlılar ayaklandılar Eflak'da başlayan bu ayaklanma kısa bir sürede bastırıldı

İkinci isyan Mora'da çıktı Kısa sürede genişleyen bu isyanı bastırması için, başarılı olduğu takdirde Mora ve Girit valilikleri vaad edilen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa görevlendirildi Kavalalı Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetli bir ordu ve donanmayı Mora'ya gönderdi ve isyanın bastırılmasını sağladı Yunan İsyanın bastırılması Avrupa'da büyük üzüntü yarattı

Ayrıca Mora ve Girit'in Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın eline geçmesi İngitere'nin işine gelmemişti Zayıf bir Yunan Devleti'nin kurulması İngiltere ve Rusya'nın çıkarlarına daha uygundu

İngiltere, Rusya ve Fransa aralarında bir antlaşma yaparak Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler Sultan İkinci Mahmud'un bu isteği reddetmesi üzerine Mora'nın Navarin Limanında demirlemiş olan Osmanlı donanması yakıldı


EDİRNE ANTLAŞMASI


Rusya, Sultan İkinci Mahmud'un Navarin'de Osmanlı donanmasının yakılması ile sonuçlanan olaylardan dolayı savaş tazminatı istemesi üzerine, Osmanlı Devleti'ne karşı savaş açtı

Sultan İkinci Mahmud bu arada Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmış, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni bir askeri teşkilat kurmuştu Teşkilatlanmasını henüz tamamlayamamış olan bu ordu Rus kuvvetleri karşısında önemli bir varlık gösteremedi Eflak ve Boğdan'ı işgal eden Ruslar, Tuna'ya kadar indiler Balkanları aşan Rusya, batıda Edirne, doğuda ise Erzurum'a kadar ilerledi Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti barış istedi Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması sonunda, Yunanistan'a bağımsızlık verildi Eflak, Boğdan ve Sırbistan'a imtiyazlar tanındı Ruslar işgal ettikleri yerleri geri verdiler Rus ticaret gemilerine boğazlarda geçiş hakkı tanındı Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş tazminatı ödemeyi kabul etti


KAVALALI İSYANI


Kavalalı Mehmed Ali Paşa Napolyon tarafından işgal edilen Mısır'ı kurtarmak için Mısır giden gönüllülerdendi Okur yazar değil fakat zeki bir kimseydi Askeri yeteneklere de sahip olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa Kahire'de başı bozuk askerin belli bir disiplin altına alınmasını sağlamış, gösterdiği başarılardan sonra Mısır'a vali olmuştu (1804)

Kavalalı Mehmed Ali Paşa valililiği sırasında önemli hizmetleri bulunan değerli bir devlet adamıydı Kölemen beylerini ortadan kaldırmıştı Fransızların desteğiyle kuvvetli bir ordu ve donanma kurmuş, sulama kanalları açarak tarıma önem vermiş ve Mısır'ın kalkınmasını sağlamıştı

Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mora isyanı sırasında Mora ve Girit valiliklerinin kendisine verilmesi şartıyla Sultan İkinci Mahmud'a yardım etmişti Mora isyanını bastıran Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Osmanlı Rus savaşlarında Osmanlı Devleti'nin yardım istemesine rağmen kuvvet göndermedi Mora valiliği yerine Suriye valiliğini isteyen Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bu isteğinin reddedilmesi üzerine Suriye'yi işgal etti Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu olan İbrahim Paşa, isyan sırasında Suriye'yi aldı Torosları geçen İbrahim Paşa Adana ve Konya'da Osmanlı kuvvetlerini yenilgiye uğrattı

Bu başarılardan sonra Mehmet Ali Paşa kuvvetlerini İstanbul'a kadar durdurabilecek herhangi bir güç kalmamıştı Sultan İkinci Mahmud Ruslardan yardım istedi Rus donanmasının İstanbul'a gelmesinden tedirgin olan İngilizler ve Fransızlar, Mısır ile Osmanlı Devleti arasında bir barış antlaşması imzalanmasını sağladılar Osmanlı Devleti ile Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa arasında imzalanan Kütahya antlaşmasına göre, Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya Mora ve Girit valiliklerinin yanı sıra Suriye valiliği, Oğlu İbrahim Paşa'ya da Cidde valiliğine olarak Adana Valiliği de verildi

Mısır'da güçlü bir yönetimin bulunması İngilizlerin işine gelmemişti Çünkü Mehmet Ali Paşa İngilizlerin bu bölgede ticaret yapmalarını engelliyordu Bu sorunun o bölgede tekrar Osmanlı Devleti'nin hakim olmasıyla çözüleceğine inanan İngiltere, Sultan İkinci Mahmud'u Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya karşı kışkırttı Nizip'te Osmanlı ordusu ile yapılan savaşta Osmanlı ordusu bir kez daha yenildi Kaptan-ı Derya Ahmet Paşa Osmanlı donanmasını Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya teslim etti (1839) Artık Osmanlı Devleti'nin, kendi valisine karşı yaptığı savaşlar sonunda ne ordusu, ne donanması kalmıştı Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Sultan İkinci Mahmud öldü, yerine oğlu Abdülmecid Osmanlı padişahı oldu



BOĞAZLAR


Sultan İkinci Mahmud Mehmed Ali Paşa isyanı sırasında boğazlara gelen Ruslarla, Hünkar İskelesi Antlaşmasını imzaladı (1833) İmzalan bu antlaşma ile aşağıdaki maddeler kabul edildi;

1- Hem Osmanlı Devleti, hem de Rusya herhangi bir savaşa girdiğinde birbirlerine yardım edeceklerdi

2- Osmanlı Devleti, savaş tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı zaman Rusya, Osmanlı Devleti'ne kuvvet gönderecekti

3- Rusya'ya karşı bir saldırı olduğu zaman, Osmanlı Devleti Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kapatarak diğer ülke donanmalarının Karadeniz'e açılmalarına engel olacak ve Rusya bu sayede güneyden deniz yoluyla gelecek saldırılarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı

4- Bu antlaşma sekiz yıl boyunca yürürlükte kalacaktı

Bu antlaşma Osmanlı Devleti'nin boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını kullanarak imzaladığı son antlaşmadır Ayrıca Ruslar bu antlaşma sayesinde Karadeniz'de güvenliklerini sağlamış oluyorlardı



ISLAHAT HAREKETLERİ


Sultan Üçüncü Selimin yanında yetişmiş olan Sultan İkinci Mahmud ondan etkilenmiş, padişahlığı döneminde de ıslahatlar yapmanın gerekliliğine inanmıştı Askeri ve İdari alanda ıslahatlar yapmaya çalışan Sultan İkinci Mahmud, Sekban-ı Cedit adı verilen yeni bir askeri teşkilat kurdu (14 Ekim 1808) Ancak yeniçeriler kendilerine tehlike olabilecek alternatif bir askeri kuvvet istemiyorlardı Ayaklanarak Sekban-ı Cedit'in kaldırılmasını sağladılar

Eşkinci adı verilen yeni bir askeri teşkilat kuran Sultan İkinci Mahmud'a karşı yeni bir yeniçeri ayaklanması oldu Sultan İkinci Mahmud, artık Osmanlı Devleti için kanayan bir yara haline gelen yeniçeri ocaklarını Vaka-i Hayriye adı verilen olayla ortadan kaldırıldı (15 Haziran 1826) Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra, onun yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı verilen yeni bir askeri teşkilat oluşturuldu

Yapılan yeniliklerin merkezden uzakta bulunan valiler ve idareciler tarafından da benimsenmesi gerektiğine inan Alemdar Mustafa Paşa, Sultan Mahmud döneminde Ayanlarla Sened-i İttifak'ı imzaladı Buna göre ayanlar merkeze sadık kalacak ve yenilik hareketlerini destekleyecek, padişahlar da ayanların elde etmiş oldukları hakları tanıyacaktı Sened-i İttifak ile ayanlar padişahın mutlak otoritesine karşı siyasi bir meşruiyet kazanmış oluyorlardı Padişah otoritesinin başka herhangi bir güçle ortaklık kabul etmesi mümkün değildi ve Osmanlı idari yapısının hem ruhuna, hem de tabiatına aykırıydı Bu sebeple zaten ölü doğan Sened-i İttifak çok uzun ömürlü olmadı Kısa bir süre sonra Sultan İkinci Mahmud, idareyi tamamen eline alarak ayanları bir bir ortadan kaldırarak merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalışmıştır

Sadece askeri alandaki yeniliklerle bir yere varılamayacağını düşünen Sultan İkinci Mahmud, Divan Teşkilatı'nı kaldırarak onun yerine Bakanlıklar (nazırlık) kurdu 30 Mart 1838'de Sadrazamlık makamına "Başvekalet", Sadrazama "Başvekil" denilmesi kararlaştırıldı Ölen ya da azledilen devlet memurlarının mallarına el konması anlamına gelen "Müsadere" usulünü kaldırdı Ayrıca devlete ıslahat hareketlerinde yardımcı olmak, yeni teklifler getirmek, memurların terfi ve yargılanmasıyla uğraşmak üzere Darü'ş Şuray-ı Bab-ı Ali kuruldu

Sosyal alanda da bazı yenileşme hareketlerine ve ıslahatlara girişen Sultan İkinci Mahmud, 3 Mart 1929'da kıyafet değişikliği hakkında bir ferman yayınlandı İlk Türk gazetesi Takvim-i Vekayi yayın hayatına başladı (1 Kasım 1831) Medreselerin yanında Avrupalı tarz eğitim veren yeni okullar açıldı ve Avrupa'ya öğrenciler gönderildi

Posta teşkilatının kurulması ve Karantina uygulaması da yine Sultan İkinci Mahmud döneminde gerçekleştirildi Avrupalı tüccarlarla rekabet edebilmeleri için Türk tüccarlara gümrük kolaylıkları getirildi İlk nüfus sayımı yapıldı Bu sayım sonucunda Anadolu'da 2500000'dan fazla, Rumeli'de de 1500000 erkek vatandaşın yaşadığı tespit edildi

Ülke içinde ve dışında yapılacak seyahatlar için, bazı esaslar kabul edildi Buna göre ülke içinde seyahat yapacak yurttaşlar Mürur Tezkiresi (geçiş belgesi) taşıyacaklar, ülke dışına çıkacak yurttaşlar da Hariciye Nezaretinden (Dış İşleri Bakanlığı) pasaport alacaklardı



MİMARİ ESERLER


Sultan İkinci Mahmud döneminde, mimari alanda da yeni bir gelişmenin başladığı görülür İmparatorluğun değişik bölgelerinde birbirinden güzel yapılar inşa edildi Sultan İkinci Mahmud'un yaptırdığı eserlerden bazıları şunlardır;
Rodos Süleymaniye Camii,
İzmir Bıyıklıoğlu Mahmud Camii,
hayatını kurtaran Cevri Kalfa'nın adını verdiği mektep,
Nusretiye Camii,
İstanbul Kocamustafapaşa Küçük Efendi Camii ve Külliyesi,
Taş Kışla,
Gülhane Parkı girişindeki Alay Köşkü

Sultan İkinci Mahmud ayrıca, İstanbul'daki bütün büyük camilerin tamirini de yaptırdı
Unkapanı köprüsü yine onun zamanında yapıldı
Mekke-i Mükerreme'de bir medrese yaptırdı ve
Mescid-i Aksa'yı tamir ettirdi

Aynı zamanda hattat, bestekar ve şair olan Sultan İkinci Mahmud yazdığı şiirlerde Adli mahlasını kullandı



İKİNCİ MAHMUD
II Mahmud döneminde Osmanlı sınırları

Alıntı Yaparak Cevapla

II. MAHMÛD ve dönemi

Eski 01-03-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

II. MAHMÛD ve dönemi



II MAHMÛD ve dönemi






Otuzuncu Osmanlı sultanı İslâm halîfelerinin doksan beşincisidir Osmanlı sultanlarından Birinci Abdülhamîd Hanın Nakş-i Dil Sultandan olan oğlu olup, İstanbulda 20 temmuz 1786 târihinde doğdu Şehzâdeliğinde iyi bir eğitim ve öğretim gördü Yüksek din ve fen ilimlerini, devrin kıymetli âlimlerinden öğrendi Amcası Üçüncü Selim Han onun yetişmesine çok îtinâ göstererek, modern askerî ve teknik bilgileri ve devlet idâresini iyi bir şekilde öğrenmesini sağladı Selim Han tahttan indirildikten sonra da yeğeni Mahmûdla sık sık görüşerek, ona tavsiyelerde bulundu ve tahta çıktığı zaman dikkat etmesi gereken hususları bildirdi 28 Temmuz 1808de Alemdâr Mustafa Paşanın Selim Hanı tekrar başa geçirmek üzere saraya girdiği sırada sâbık hâkânın âsîler tarafından şehit edilmesi üzerine Sultan Mahmûd, Osmanlı tahtına çıktı


İkinci Mahmûd Han, Alemdâr Mustafa Paşayı, vezîriâzam tâyin edip, Kabakçı isyânından sonra ülkede pekçok hâdise çıkaran zorbaları yola getirmekle vazifelendirdi Kabakçı Mustafa isyânında rol oynamış bulunan âsîler cezâlandırıldı Fesat çıkaranlar İstanbul dışında ikâmete mecbur tutuldu İstanbulda otorite sağlamaya çalışılırken, Rumeli ve Anadolunun birçok yerinde ve bilhassa Halep ve Bağdâtta vâlilerin çıkardığı karışıklıklar devâm ediyordu Cezâyirin idâresini dayılar ele geçirmişti Vehhâbîler Haremeyni zaptederek, hutbelerden pâdişâhın adını kaldırmışlardı Bu kötü gidişe, dur demek isteyen Sultan Mahmûd, Anadolu ve Rumeli vâlilerini İstanbula dâvet etti Bu vâlilerin yeni Sultana bağlılıklarını bildirmeleri istendi Vâliler İstanbula gelip, Sultan Mahmûd Hana bağlılıklarını arz ettiler ve muhtemel âsîlere karşı ittifak senedi imzâladılar Diğer taraftan isyânlar neticesinde iyice bozulan yeniçeri ocağını yola getirmek için tâlim ve terbiye usûllerinin tekrar tatbik edilmesi istendiyse de, yeniçeriler bu icrââttan memnun olmadılar 14 Ekim 1808de Sekbân-ı Cedîd adıyla modern bir ordu kurulmaya başlandı Sekbân-ı Cedîd askeri, yeniçeriler ve taraftarları tarafından Nizâm-ı Cedîdin ihyâsı olarak kabûl edildi Vezîriâzam Alemdâr Mustafa Paşanın devlet adamlarına ve askerlere karşı tâvizsiz icrââtları, yeniçerileri harekete sevk etti 14-15 Kasım gecesi meydana gelen büyük isyan sırasında Alemdâr Mustafa Paşa öldürüldü Mahmûd Han, yenilikleri durdurmak zorunda kaldı


İstanbuldaki hâdiselerin yatıştırılmasından sonra diğer iç ve dış meselelerin halline bakıldı Arabistandaki Vehhâbîler, Osmanlı Devletine ve Ehl-i sünnet Müslümanlara karşı siyâsî faâliyetlerden katliamlara varan tecâvüzlerde bulunuyorlardı Bu arada Vehhabîlerin reisi Süûd bin Abdülazîz, Hicazı istilâya teşebbüs etti Hac mevsiminde hacıların yollarını kesip, Müslümanlara işkenceleri ve İslâm dînine olan hakâretleri, dayanılmaz bir hâl aldığından, Halîfe İkinci Mahmûd Han, Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşaya ferman gönderip, Vehhâbîleri cezâlandırmasını emretti Mehmed Ali Paşa bir dizi harpten sonra mübârek beldeleri Vehhâbîlerden temizledi Zafer haberine çok sevinen Mahmûd Han, Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşaya ihsanlarda bulundu


Öte yandan Balkanlarda, Avrupa devletlerinin Osmanlı Devletinin birlik ve bütünlüğünü parçalamak gâyesiyle yaptırdıkları bölücü ve yıkıcı faaliyetler çok artmıştı Sırplar Bükreş Antlaşması ile (28 Mayıs 1812) muhtâriyet kazanmalarına rağmen rahat durmuyorlardı Osmanlı Devletine ödeyecekleri senelik vergiyi kestiler Tam istiklal propagandaları ile kalelerdeki Osmanlı askerlerine saldırmaya başladılar


1813 yılında, Sırplıları yola getirmek için Hurşid Paşa seraskerliğinde sefer açıldı Hurşid Paşa Belgrada gelip, âsîleri yola getirdi Âsî Sırp lideri Kara Yorgi, esir düşmekten kurtulmak için, Avusturyaya kaçtı Belgrad ve Semendire kaleleri Osmanlılara tâbi oldu Serasker Hurşid Paşanın umûmî af îlân etmesiyle, Sırplıların silahları toplatıldı Kara Yorgiden sonra Sırplıların başına Miloş Obrenoviç geçti Osmanlı Devletine sadâkatle hizmete devâm eden Miloş Obrenoviç, 1818de Avusturyadan dönen rakibi Kara Yorgiyi öldürdü 1829 yılında Sırbistana muhtâriyet verilmesine rağmen, yıllık vergi vermeyi ve dış işlerinde Osmanlılara bağlılığını devâm ettirdiArnavutlukta ise Tepedelenli Ali Paşanın nüfuzu sebebiyle Rumlar, Rusyanın bütün teşvik ve yardımlarına rağmen isyana cesâret edemiyorlardı Ancak Fenerli Rumlarla eskiden beri sıkı münâsebetlerde ve İngilizlerle gizli muhâberelerde bulunan Hâlet Efendinin hâince faâliyetleri ve özellikle Tepedelenli Ali Paşayı bertaraf etmesi Yunanlılara ayaklanma fırsatı verdi


Etniki Eterya ve Fenerdeki Rum Patrikhânesinin hedef tâyin ettiği isyan, 1820 yılında başlatıldı 12 Şubat 1821de Mora Yarımadasına yayıldı Rum âsîler, yüzyıllardır hâkimiyeti altında yaşayıp, komşuluk hakkını dahi çiğneyerek, Müslüman ahâliye karşı katliamlara giriştiler İsyan Atina, Tesalya ve Adalara da yayıldı Katliamlarda 1500 Müslüman şehit edildi Rus Çarının yâveri ve Etniki Eterya lideri Aleksandra İpsilanti, 6 Mart 1821de Eflakta isyan çıkardı İsyan bastırıldı İkinci Mahmûd Han, âsîlere karşı yerinde ve zamanında tedbir aldı Bölge ahâlisine silâh dağıttırdı Bölgede isyanlarla alâkası görülenler cezâlandırıldı İstanbuldaki Rum Patriği ve birkaç metropolit, isyanla alâkası görülerek asıldılar Osmanlı Devletinin iç durumu ve Avrupa devletlerinin âsîlere devamlı yardım ve müdâhaleleri, isyânın bütünüyle bastırılamamasına sebep oldu Moradaki isyan büyüyerek Adalara ve Selanike kadar yayıldı Bu durum üzerine Sultan Mahmûd Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşayı isyanı bastırmaya memur etti Nitekim Kavalalı Mehmed Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa kumandasında gönderdiği küçük, fakat disiplinli ve modern ordu, isyânı kısa sürede bastırmaya muvaffak oldu (1825)


Yunan isyânı sırasında yeniçeri ve sipâhîlerin daha fazla bozulduğunu gören Sultan Mahmûd Han, bu fesât yuvalarını ortadan kaldırmaya karar verdi Yeniçerilerin artan tecâvüz ve zorbalıkları kamuoyunu da aleyhlerine çevirmişti Pâdişâh, Yunan isyânının bastırılmasıyla kavuşulan sulh devresinde önce, orduyu ıslâha girişti Ancak askerî tâlim ve terbiyeye karşı çıkan yeniçeriler, isyân mânâsında kazan kaldırdılar Buna karşılık Sultan Mahmûd Han da sadrâzam, şeyhülislâm ve devlet erkânını toplayarak yeniçerilerin artık hıyânette bulunduklarını, bu sebeple tedbir alınmasını belirtti Âlimler, din ve devletin bekâsı için bu fesat yuvasının ortadan kaldırılması gerektiğini bildirdiler Şeyhülislâmın fetvâsı ile sancak-ı şerîf çıkarılarak, dînine ve pâdişâhına bağlı olanların onun altına gelmesi ve mücâdeleye girişmesi istendi Böylece eşine ilk defâ rastlanan bir olayla pâdişâha bağlı birlikler halkla bütünleşerek fitne ve fesat yuvası yeniçeri ve sipâhî ocaklarını ortadan kaldırdılar İstanbulda âsî, ahlâksız, serseri temizliği yapılarak, yirmi binden ziyâdesi cezâlandırıldı Yeniçeri ocağının kaldırılması hayırlı bir hâdise kabûl edilerek Vaka-i Hayriyye denildi Kendilerini Bektâşî kabûl eden yeniçerilerin ortadan kaldırılmasıyla, hurûfî olan sahte Bektâşî tekkeleri kapatılıp, babaları başka yerlere gönderildi Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adlı asker ocağı kurularak, devrin ihtiyâçlarına göre tâlim ve terbiye edilmesi, silâh verilmesi ve özel kıyâfet giydirilmesi kararlaştırıldı Topçu, humbaracı ve lağımcı ocakları ıslâh edildi Mekteb-i Bahriye açıldı Eğitim ve öğretimi en üst seviyeye çıkarmak için Avrupadan hocalar getirildi


Osmanlı Devletindeki bu süratli ve olumlu gelişme, Avrupa devletlerini harekete geçirdi İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı Devleti içerisindeki Mustafa Reşid Paşa gibi adamlarını yardım vâdiyle kullanarak Rusya ile harbe sebebiyet verdirdikleri gibi, Mısır vâlisi Mehmed Ali Paşayı da devletine karşı kışkırttılar Mısırda Mehmed Ali Paşanın hâkim olacağı bir devleti tanıyacağını bildiren İngiliz ve Fransızlar, onun güçlü ve disiplinli kuvvetlerini Osmanlılara karşı çevirmeyi başardılar Mehmed Ali Paşa, oğlu İbrâhim Paşa kumandasında, daha ordusu bütünüyle yeniden teşekkül etmemiş Osmanlı Devletinin Suriye eyâleti üzerine asker sevk etti 1831-1832 yılındaki muhârebelerde, Mısır askeri, çokluğu ve intizamlı olması sebebi ile gâlip gelince, Osmanlılar Rusyadan yardım istediler Bu durum, İngiltere ve Fransayı telâşa düşürdü Fransanın aracılığıyla 8 Nisan 1833 Kütahya Antlaşması imzâlandı Antlaşmaya göre, Mehmed Ali Paşaya Mısır vâliliğine ilâveten Suriye, oğlu İbrâhim Paşaya da Adana eyâleti muhassıllık olarak verildi 8 Temmuz 1833te Rusya ile savunma ve yardım esâsına dayanan Hünkâr İskelesi Antlaşması imzâlandı 1839da Mısır üzerine ordu sevk edildiyse de neticesi gelmeden İkinciMahmûd Han İstanbul�da vefât etti ve Çemberlitaş�daki türbesine defnedildi


Sultan İkinci Mahmûd Han, Osmanlı Devletinin ilerlemesini, teknik ve sanâyide devrin seviyesine ulaşılmasını isteyen tedbirli, gayretli bir pâdişâhtı Devrindeki büyük hâdiseler karşısında aslâ ümidsizlik ve gevşeklik göstermedi Gayreti sâyesinde devlet, Avrupa tarzında sistemli orduya sâhip oldu


Avrupaya askerlik ve yeni silâhların kullanılmasını öğrenmek için, talebe gönderdi Askerî Tıbbiye ve Harbiye mekteplerini kurdu Bu iki müessesenin eğitim ve öğretimini en üst seviyeye çıkarmak için Avrupadan hocalar ve mütehassıslar getirdi Askerî Tıbbiye, Harbiye ve sivil yüksek okulların öğrenci ihtiyâcını karşılamak için medrese ve mekteplere ilâveten sıbyan mekteplerinin üstünde Rüşdiyeler (ortaokul), devlet memurlarının yetiştirilmesi için de Mekteb-i Maârif-i Adlî kuruldu Ülkenin ihtiyâçlarını karşılamak, çeşitli sâhalarda mütehassıs eleman yetiştirmek içinAvrupaya çok sayıda öğrenci gönderildi Eğitim ve öğretim parasız olup, ilk tahsil mecbûrî hâle getirildi Açılan okulların seviyesini yükseltmek için ve lüzumlu fen ve teknik kitapların tercümesi için batı dillerinde tercüme bürosu kuruldu Tekrar Avrupa devletlerinin şehirlerine konsolos gönderilmeye başlandı 1 Ekim 1831 târihinde Takvim-i Vekâyi adlı gazete, Osmanlı Türkçesi ile ülke içinde çıkarılmaya başlandı Fransızcası da dış ülkelere gönderildi Avrupa ülkelerine gönderilen gazeteler ile Türkiyenin propagandası yapılarak hâdiseler ve ıslâhâtlar dünyâ kamuoyunda değerlendirmeye tâbi tutuldu Avrupa basınında, Türkiye ve Sultan Mahmûd Hakkında neşredilen yayınlar tâkib edildi


İkinci Mahmûd Han, hükûmet teşkilâtı usülleri, kıyâfet nizamında yenilikler yaptı Osmanlı Devlet teşkilâtındaki önceki müesseselerin yerine, Sadrazama Baş Vekil (Başbakan); Defterdara Mâliye Nâzırı (Mâliye Bakanı); Reisül-küttâba Hâriciye Nâzırı (Dışişleri Bakanı); Sadrâzam Kethüdâsına Dâhiliye Nâzırı (İçişleri Bakanı) denilmeye başlanıldı Osmanlı Devletinde büyük bir yekün tutan vakıflar için Evkaf Nezâreti kuruldu Hükûmet ve ahâlinin önemli meselelerinin görüşüldüğü Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye; askerî işlerin görülüp, kararlaştırıldığı Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî müessesesi kuruldu Memurlar iç ve dış işlerde olmak üzere ikiye ayrılıp, maaşları, rütbe ve derecelerine göre bağlanarak, verilmeye başlanıldı 1827de Osmanlı Tıp Fakültesi kuruldu 1838de Karantina usûlünü vücûda getirdi Posta müessesesini kurdu Posta yollarının kurulmasına çalıştı Üsküdardan İzmite kadar bir posta yolu yaptırdı 1831 yılında kısmî nüfus sayımı yapıldı Arabistandan asker alınmadığı için sayımdan hâriç tutuldu Nüfus sayımında insan ve servet durumu ölçülmüş oldu Dört milyon Hıristiyana karşılık sekiz milyon Müslüman ahâlinin sayımı yapıldı Bölgelerdeki Hıristiyanların sayısı, devlete verilen cizye miktârını da ortaya çıkarmış oldu


İkinci Mahmûd Hanın ilmi fazla olup, dînî, fennî, teknik, askerî, idârî ve sanat sahalarında kendisini çok iyi yetiştirmişti Dindar, akıllı, zekî, çalışkan olup, gayret ve azim sâhibiydi Şâirdi Adlî mahlasıyla şiir yazardı İlim, sanat adamlarına ve eserlerine çok alâka gösterirdi Onlara kıymet verip, himâye ederdi


Ülkenin îmârına, ilim, sanat, hayır ve sosyal müesseselerine önem veren İkinci Mahmûd Han, pekçok eser yaptırdı Bâyezîd Yangın Kulesini; Unkapanı ile Azapkapı arasındaki şimdi Unkapanı Köprüsü denilen Mahmûdiye Köprüsünü; Beylerbeyi ve Çırağan saraylarını; Tophânede Nusratiye, Bahçekapıda Hidâyet, Üsküdarda Adliye, Arnavutköy sâhilinde Tevfikiye câmilerini yaptırdı Hazret-i Hâlidin türbesini mükemmel tâmir ettirip, iyi bir hattat olduğundan sandukası pûşîdesi üzerindeki yazıyı kendi el yazıları ile yazdı Yine güzel bir hüsnü hatla yazdığı Lefkoşede Selimiye Câmiinde asılıdır Tophânede Kâdirî Câmii ve tekkesini tâmir ettirdi İkinci Mahmûd Han, 1820 senesinde Hücre-i saâdete hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği aşağıdaki yazı, Osmanlı Sultanlarının Resûlullaha olan hürmet ve muhabbetlerinin bir vesîkasıdır:


Şamdan ihdâya eyledim cüret yâ Resûlallah!
Murâdım der-i ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!
Değildir ravdaya şâyeste, destâviz-i nâçizim,
Kabûlünle kıl ihsân u inâyet, yâ Resûlallah!
Kimim var hazretinden gayrı, hâlim eyleyem ilam,
Cenâbındandır ihsân u mürüvvet, yâ Resûlallah!
Dahîlek, el-emân, sad el-emân, dergâhına düşdüm,
Terahhüm kıl, bana eyle şefâat yâ Resûlallah!
Dü-âlemde kıl istishâb bu Han Mahmûd-i Adlîyi,
Senindir evvel ü âhırda devlet yâ Resûlallah!
Mısır, Yanya ve Mora gibi vilâyetlerin isyânı ve yeniçerilerin kazan kaldırmaları, yok edilmeleri ve Rus ordularının saldırmaları sırasında Sultan Mahmûd Han, Mekke ve Medîneyi ancak tamir edebilmiş, kendisinden sonra oğlu Abdülmecîd Han, bunları tezyîn için şaşılacak bir himmet ve gayret göstermiştir


Kaynak: http://membreslycosfr/ecdad/osmanli/padi$ahlar/

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.