Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
edebiyatı, fünun, serveti

Servet-i Fünun Edebiyatı

Eski 04-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Servet-i Fünun Edebiyatı



Servet-i Fünun veya Edebiyat-ı Cedide devri, Türk edebiyatında 1860’tan beri devam eden Doğu-Batı mücadelesinin kesin sonucunu (Batı edebiyatının lehine) belirleyen aşamadır Gerçekten yoğun ve dinamik çalışmalarla geçen bu kısa dönem sonunda Türk edebiyatı, gerek anlayış, gerek içerik, gerekse teknik bakımdan tamamıyla Batılı bir nitelik kazanmıştır

Bu döneme Servet-i Fünun adının verilmesi bu edebi hareketin Servet-i Fünun dergisinde gerçekleşmesindendirAdından da anlaşılacağı gibi önceleri “fen” konularını ele alan bu derginin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret’in getirilmesiyle dergi, bütünüyle bir edebiyat dergisi haline gelir (7 Şubat 1896)

Divan edebiyatına karşı kurulmasına çalışılan Avrupai Türk edebiyatını ifade için kullanılan “Edebiyat-ı Cedide” (yenilikçi edebiyatçıları) teriminin bu harekete ad olması ise, hareketin bu terimi bütünüyle benimseyip, kendi hakkında da sıkça kullanmasındandır

Bu hareketin 1901 yılında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesinin II:Abdülhamit yönetimince kışkırtıcı bulunarak, derginin kapatılmasıyla son bulduğu kabul edilir

GENEL ÖZELLİKLERi


1) “Sanat için sanat” ilkesine beğlıdırlar

2) Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler Cümle istediği yerde bitebilir

3) Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir

4) Onlar “her şey şiirin konusu olabilir” görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir

5) Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır

6) “Sanatkârâne üslup” ve yeni bir “vokabüler” (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır

7) “Kafiye kulak içindir” görüşünü benimserler

8) Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır

a) Batı’dan aldıkları “sone” ve “terza-rima”

b) Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat)

c) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler

9) Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar

10) Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar

11) Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir

12) Roman tekniği sağlamdır

13) Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır

14) Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir

15) Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN ÖNEMLİ SANATÇILARI

TEVFİK FİKRET (1867-1915): Şairin, Batılı sanat anlayışını benimsemesindeki en önemli neden lisede edebiyat öğretmeni olan Recaizade Mahmut Ekrem’den etkilenmesidir
Sanat yaşamı iki ayrı dönem içerisinde incelenebilir Birinci dönem Servet-i Fünun hareketinin içinde bulunduğu dönemdir Bu dönemde “sanat sanat içindir” anlayışıyla ürünler vermesine karşın, yine de toplumsal konuların sınırını (dönemin siyasal yapısına rağmen) zorlamıştır

İkinci dönemde ise (1901’den sonra) toplumsal konulara yönelmiş, “toplum için sanat” anlayışıyla ürünler vermiştir
Türk edebiyatının Batılılaşmasında en büyük pay Tevfik Fikret’indir Şiirleri hem biçim hem de içerik olarak yenidir Parnasizmden etkilendiğiaçıkça görülür Müstezadı, serbest müstezat yapan, nazmı düzyazıya yaklaştıran, beyitin, aruzun egemenliğine son veren hep Fikret’tir

En büyük özlemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çağdaş medeniyet düzeyine yükselmesidir Bunu da Batı’dakifen ve teknolojinin ülkeye kazandırılmasıyla gerçekleşeceğine inanır Ona göre en öenmli varlık insandır Onların özgürlüklerini ve haklarını savunur Dinlerin, savaşlara kaynaklık etmesi nedeniyle dinleri bu yönüyle eleştirir Ülkenin geleceğini gençlikte görür, onlara ve çocuklara büyük bir sevgi ve içtenlikle yönelir Çocuklar için ilk kez şiirler yazan sanatçıdır
Ayrıca şair, aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulayan üç büyük sanatçıdan biridir (Diğer şairler Yahya Kemal ve Mehmet Akif’tir)

Eserleri:


Rubab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri; Şermin (Çocuklar için hece ölçüsüyle yazdığı şiirler)
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL(1866-1945): Gerek sağlam roman tekniğinin öncülüğü, gerekse realizmin ilk olgun ürünler vermesi bakımından Türk edebiyatına roman ve hikaye alanında büyük katkısı olan sanatçıdır Anlatımının söz oyunlarıyla yüklü, dilinin oldukça ağır olmasına rağmen yazar, ilginç tipler bulmakta, başarılı ruhsal çözümlemeler yapmakta ve nesnel kişi, çevre betimlemelerinde oldukça ustadır Konularını İstanbul’un çeşitli kesimlerinden seçer, ancak sosyal sorunları ele almak gibi bir amacı yoktur Gözleme çok önem verir Romanlarının konularını genellikle aydı tabakanın hayatından alan Halit Ziya, hikayelerinin önemli bir kısmında halk tabakasının insanlarını, onların yaşayış, adet ve inançlarını anlatmıştır

Eserleri:

Romanları: Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar
Öyküleri: Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Hepsinden Acı, Aşka Dair, Kadın Pençesi, İzmir Hikayeleri
Oyunları: Kâbus, Füruzan (adapte), Fare (adapte)
Anıları:Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Bir Acı Hikaye
Sanat ve Edebiyat
Üzerine Yazdıkları: Sanata Dair

CENAP ŞAHABETTİN (1870-1934): Tıp öğrenimi için gittiği Fransa’da edebiyatla ilgilenmiş ve sembolizmden etkilenmiştirAncak sembolizmi kavramakta yetersiz kalmış, şiirlerinde bol bol istiare kullanmış ve ses uyumuna dikkat etmiştir Ağır bir dil ve süslü anlatım en belirgin özellikleridirŞiirlerinde aruzun birden fazla kalıbına, genellikle de karışık kalıplarına yer vermiştir Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan şari Milli Edebiyat’la başlayan dilde sadeleşme çabalarına karşı çıkar Aşk ve doğa en çok işlediği konulardır

Eserleri:


Gezi: Hac Yolunda, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları
Makale ve Denemeleri: Evrak-ı Eyyâm, Nesr-i Harb, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözleri
Oyun: Körebe, Yalan

MEHMET RAUF (1875-1931): Yapıtlarında ruhsal çözümlemelerde yoğunlaşan sanatçı sosyal çevreyle ilgilenmez İlk başarılı psikolojik roman kabul edilen “Eylül” ile tanınmıştır

Eserleri:

Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi
Pençe (tiyatro)
Ayrıca bir çok hikayesi de vardır

SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN DİĞER SANATÇILARI:


Şiir: Hüseyin Siyret, Hüseyin Suad, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Süleyman Nesib, Faik Ali, Celal Sahir
Hikaye ve Roman: Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet
Eleştiri: Ahmet Şuayb

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI DIŞINDA KALANLAR (BAĞIMSIZ SANATÇILAR)


MEHEMT EMİN YURDAKUL (1869-1944): Servet-i Fünun şiirinde yalnız nazım şekillerini ve halk şiirinden de yalnız ölçüyü (hece) alan ve dili Türkçeleştirmek iddiasıyla yapay bir dil yaratan Mehmet Emin, Türk edebiyatında “Milliyetçilik” akımının ilk temsilcisi sayılırŞiirlerinin tamamında sosyal sorunlara eğilen şairde, bu nedenle didaktizm lirizme ağır basar Sağlık Hece sayısı bakımından uzun olan ölçüleri kullanan şair, söyleyişte nesre yaklaşmıştır

Servet-i Fünun, Çocuk Bahçesi, Türk Yurdu dergilerinde yayımlanan şiirleri, “Türkçe Şiirler”, “Türk Sesi”, “Ey Türk Uyan” gibi kitaplarda toplanmıştır

MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936): “Ümmetçi” bir şair olarak tanınan Mehmet Akif aynı zamanda “halkçı” ve “milliyetçi” kişiliğiyle tamamen toplumcu bir şair olarak çıkar karşımıza Türk şiirine gerçek realizmin Akif ile girmiş olduğundan şüphe edilemez Onun kuvvetli gözlemciliğine büyük bir tasvir ev hikaye etme kabiliyetini ve konuşma dilinin bitin canlılığını taşıyan bir üslubu da eklemek gerekir Ancak Akif’in dili bir bütün değildir Tasvirlerinin dışında kalan birçok şiirinde dil, konuşma dilinden ayrılır, Osmanlıcanın sınırları içine girer

Ölçü olarak sadece “aruz”u kullanan şair hece ölçüsünü hiç kullanmadı Nazım şekilleri konusunda ise Divan nazmının şekillerini tercih eder ve bunlar arasında en çok mesnevi şeklini kullanır Çoğu zaman nazmı, nesre yaklaştıran şair, Türkçeyi aruza ustalıkla uydurmuştur

Mehemt Akif’in ilk kitabı “Safahat”tır Dah sonra yazdığı “Süleymaniye Kürüsüsünde” “Hakkın Seleri”, “Fatih Kürsüsünde”, “Hatıralar”, “Âsım”, “Gölgeler” bir araya getirilerek “Safahat” adı ile yayımlanmıştır

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR(1861-1944): Servet-i Fünun romanının gözde olduğu devirde Hüseyin Rahmi, Ahmet Mithat’ın popüler roman çığırını tek başına ve büyük bir kudretle devam ettiren tek şahsiyettir

Hüseyin Rahmi, Türk romanındaki ilk izlerinde 1885’ten sonra rastlanan Fransız natüralizminin ilk büyük temsilcisidir Romanlarındaki kahramanları daima karakterlerinin ve sosyal çevrelerinin birer ortak ürünü olarak ele alan, onların psikolojik kişiliklerini irsiyete ve sosyolojik kişiliklerini de içinde yetiştikleri cemiyetin şatlarına göre değerlendiren romancı, bu yöntemi ile olduğu kadad, realiteyi hem iyi hem de kötü yönleriyle olduğu gibi vermek konusundaki titizliği ile de tam bir “NATÜRALİST” tir

Onu natüralistlerden ayıran nokta, eserlerinde sosyal eleştiriye olabildiğince çok yer vermesidir Halbuki natüralizmin sosyal eleştiriye yönelik hiçbir kaygısı yoktur
Hüseyin Rahmi’deki sosyal eleştiri ise daha çok mizah yoluyla yapılır Bunun için de genellikle anormal durumda olan karakterler ele alınır Karakterlerdeki anormallikler ise huy (aptallık, cinsi sapıklık, şöhret düşkünlüğü), ahlak (menfaat düşkünlüğü, haksız kazanç peşinde koşma), kültürel (dini tutuculuk, batıl inançlara bağlılık, Batı taklitçiliği) yönleriyle gülünçtür

Bu yaklaşım doğal olarak romana çeşitli karakterlerin dünyayı ve yaşamı görüş açısını, dini inançlarını, yaşayış ve giyiniş şekillerini, adetlerini, görgülerini de getirir ve böylece roman bir “TÖRE” romanı olarak ortaya çıkar Özetle, büyük ve sabırlı bir gözlemci olan Hüseyin Rahmi’nin, olayları hep İstanbul’da geçen romanları , gerçek değerlerini, daha çok yazıldıkları devrin sosyal yapısını bütün canlılığı, bütün incelikleri ve tam bir objektif doğruluğu ile verebilmiş olmalarına borçludur
Yazarın kırktan fazla romanı ve pek çok öyküsü vardır En önemli romanları olarak, Şık, Mürebbiye, Tesadüf, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Hakka Sığındık’ı sayabiliriz

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Servet-i Fünun Edebiyatı

Eski 12-27-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Servet-i Fünun Edebiyatı



Türk edebiyatında hem bir dergi, hem bir edebiyat hareketi olarak yer alır Servet-i Fünun (fenlerin zenginliği) başlangıçta fen alanındaki konularda bilgi vermek için kurulmuş, çeşitli nedenlerle yayımına zaman zaman ara vermekle birlikte, 1891-1944 arasında yayımlanmış bir dergidir 1896-1901 yıllan arasında Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan genç edebiyatçıların oluşturduğu edebiyat hareketine de "Servet-i Fünun edebiyatı" adı verilir Batı edebiyatı etkisinde gelişen, kısa sürmesine karşın çok etkili olan bu hareketi gerçekleştiren yazarlar, yapıtlarını "Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi" adı altında yayımladıkları için bu topluluk "Edebiyat-ı Cedide" (yeni edebiyat) olarak da adlandırılır (bak EDEBİYATI CEDİDE)

Servet-i Fünun edebiyatının oluşumunda Tanzimat dönemi yazarlarından Recaizade Mahmud Ekrem'in büyük payı vardır R M Ekrem'in "Kafiye göz için değil kulak içindir" görüşünün tartışılması, bu topluluğun doğmasına ortam hazırladı Servet-i Fünun dönemi
nin, R M Ekrem'in Mekteb-i Sultani'den (Galatasaray Lisesi) öğrencisi olan Tevfik Fikret'in 1896'da Servet-i Fünun dergisinin edebiyat bölümü yöneticiliğine getirilmesiyle başladığı kabul edilir Bir edebiyat dergisine dönüştürülmek istenen derginin yöneticiliğine getirilen Tevfik Fikret'in çevresinde kısa sürede, Mektep dergisinde yazan yenilikçi yazarlar da yer aldı Böylece Servet-i Fünuncular edebi bir topluluk haline geldi
Servet-i Fünun edebiyatı Tanzimat edebiyatına tepki olarak doğdu Tanzimat edebiyatını oluşturan yazarlar da Divan edebiyatına karşı tavır almışlardı

Ama eski kültürle yetiştikleri için batı edebiyatından etkilenmeleri ve yararlanmaları sınırlı kaldı Edebiyatta istedikleri değişimi sağlayamadılar Bu durumu kavrayıp değerlendiren Servet-i Fünuncular batı bilim ve sanatında gördükleri yenilikleri kendi ülkelerine taşırken yeni denemelere girişmekten de geri kalmadılar Sözgelimi Fransız edebiyatındaki Parnasse (Parnas) hareketini örnek aldılar ve bu hareketten etkilendiler Parnasse hareketini başlatanlar da 1860'ta Parnasse adlı derginin çevresinde toplanmışlardı Servet-i Fünuncular ayrıca batı bilim, kültür ve sanatının temel yapıtlarını çevirmişler, Osmanlıca'da "hikmet-i beda-yi" diye adlandırılan "estetik"ten ilk kez söz etmişlerdir

Servet-i Fünuncular'm batı edebiyatını, özellikle de Fransız edebiyatını örnek alarak şiirler, öyküler ve romanlar yazmaları yenilik yanlılarınca büyük bir ilgiyle karşılanırken, tutucu ve gelenekçi çevrelerin tepkilerine yol açtı Bu çevreler Servet-i Fünuncu lar'ı Fransız edebiyatını örnek aldıkları için eleştiriyorlardı Gene bu çevrelere göre Servet-i Fünuncular yapay, anlaşılmaz bir dil oluşturuyor, yeni imge ve simgelerle örülü, kapalı bir şiir yaratıyorlardı Tanzimatçılar da Servet-i Fünuncular'ı eleştirmekte gecikmediler

Ahmed Midhat Efendi 14 Mart 1897'de Sabah gazetesinde yayımladığı "Dekadanlar" başlıklı yazısında, Servet-i Fünuncular için, Fransa'da Sembolist (Simgeci) yazar ve şairlere uygun görülen, giderek onları suçlamak için kullanılan "dekadan" nitelemesini kullanıyordu (bak SEMBOLİZM) Servet-i Fünuncu lar'ın özellikle şiiflerindeki anlam kapanıklığını eleştiriyordu Zamanla "dekadan" sözü öylesine kabul gördü ki, gülmece yazarları dekadan sözcüğünü "içkici, içki içen" anlamında "tek atan" olarak değiştirmişlerdi Ama çok kısa bir süre sonra, Ahmed Midhat Efendi 4 Aralık 1898'de Tarik gazetesindeki "Teslim-i Hakikat" adlı yazısında Servet-i Fünuncular'm Türk edebiyatının yenileşme sindeki katkılarını kabul etmek zorunda kalmıştı

Servet i Fünuncular bir yandan bu eleştirilere yanıt veriyor, öte yandan da kendi bütünselliklerini korumaya çalışıyorlardı Ne var ki, kendi içlerindeki anlaşmazlıkların giderilmemesi, Tevfik Fikret'in yönetimle ilgili bir sorun yüzünden dergiden 1901'de ayrılması çözülmeyi hızlandırdı Hüseyin Cahit Yalçın' m Fransızca'dan çevirdiği "Edebiyat ve Hukuk" başlıklı yazı yüzünden dergi 16 Ekim 1901'de kapatılınca, topluluk dağılma sürecine girdi II Abdülhamid yönetiminin bazı yazarları İstanbul dışına göndermesi ile topluluk tümüyle dağıldı ve böylece Servet i Fünun dönemi kapanmış oldu Servet i Fünun dergisi de eskiden olduğu gibi fen konularını işleyen bir dergi olarak yayımını sürdürdü

Servet-i Fünun döneminde "sanat sanat içindir" ilkesi benimsenmişti Servet-i Fünun cular'a göre her şey şiire konu olabilirdi Ama bu dönem şiirlerinde aşk, doğa, aile yaşamı gibi konular ağır basmıştır Bu dönem şairleri aşkı romantik açıdan değerlendirmiş, doğayı da kendi duygu ve düşünceleriyle özdeşleşti rerek ele almışlardır Toplumsal sorunlara pek yer veremeyişleri bir yandan siyasal baskıyla, öte yandan da kendi içe dönük mizaçlanyla yakından ilgilidir Gerçek mutluluğu doğada ve düş dünyasında aramaya koyulmuşlardır Bir ara Manisa yakınlarında bir çiftliğe çekilmeyi ya da Yeni Zelanda'ya gidip orada yaşamayı düşledikleri de bilinmektedir Şiirlerinde hüznün yoğunluğu, mutlu olamadıklarının göstergesidir Servet-i Fünuncular şiirlerinde Fransız şiirinde görülen "sone"yi, Divan şiirindeki müstezadın farklı bir biçimi olan "serbest müstezaf'ı ve kendi buldukları nazım biçimlerini kullanmışlardır {bak DİVAN EDEBİYATI; Sone)

Servet-i Fünuncular'ın şiirlerinde sözcüklerin kullanılış biçimi alışılmışın dışındaydı Başka türlü söylersek, şürin kendine özgü bir sözlüğü olmalıydı İmgeleme biçimi konusunda da Fransız şiirinden esinledikleri için, yeni bir §iir dili yaratmaya çalıştılar Bu arada Türkçe'ye yeni Arapça ve Farsça sözcükler soktular "Şegap" (çılgınca sevgi), "tiraje" (gökkuşağı) gibi sözcükler buna örnek verilebilir "Saat-ı semen-fam" (yasemin renkli saatler), "lerze-i ruşen" (parlak titreyiş) gibi yadırgatıcı, alışılmadık tamlamalar türettiler Aruz ölçüsünün değişik kalıplarını kullandılar; anlamın beyitte tamamlanması kuralını ortadan kaldırdılar; cümleleri sonraki dizelerde de devam ettirdiler; yüklemsiz cümleler kurdular; uzun cümleler arasına küçük cümleli dizeler eklediler; karşılıklı konuşmalara yer verdiler {bak ŞİİR SANATI) Servet-i Fünun şiirine damgasını vuran şairler arasında özellikle Tevfik Fikret (1867-1915), Cenab Şahabeddin (1870-1934), Hüseyin Siret (Özsever) (1872-1959), Hüseyin Suat (Yalçın) (1867-1942), Ali Ekrem (Bolayır) (1867-1937), Süleyman Nazif (1869-1927) ile Süleyman Nesip takma adını kullanan Süleymanpaşazade Sami (1866-1917) anılabilir

Türk roman ve öyküsünün Servet-i Fünun döneminde gerçek kimliğini yetkin yazarların yapıtlarıyla bulduğu söylenebilir Özellikle Fransız romancılarını yakından tanıyan, iyi okuyan ve bazen de çeviren Servet-i Fünun yazarları Gerçekçilik (Realizm) ve Doğalcılık (Natüralizm) akımlarından oldukça etkilenmişlerdir Yapıtlarında bu akımların genel özellikleri kolaylıkla görülebilir Bu dönemde artık Tanzimatçıların roman tekniğindeki acemilikleri aşılmıştır Servet-i Fünuncular tekniği sağlam, kurgusu eksiksiz romanlar yazmada ustalaşmışlardır Gereksiz betimlemeler yapmıyor, ayrıntıda boğulmuyor, konu dışı bilgiler verme bilgiçliğinden de kurtuluyorlardı En önemlisi de, romanlarında kendi kişiliklerini gizlemesini bilmeleri, roman kahramanlarını da doğal ve toplumsal çevreleriyle vermeye çalışmalarıdır Roman kişileri kendi kişilikleriyle, kimlikleriyle romanda yerlerini alıyorlardı

Servet-i Fünuncular'ın roman ve öykülerinin konularını çoğunlukla İstanbul'un günlük yaşamından seçmeleri nedensiz değildir Bu nedenlerden biri bu yazarların İstanbul dışındaki Osmanlı kentlerini hemen hiç tanımamalarıdır Gezi özgürlüğünün oldukça kısıtlı olması da başka kentleri tanımalarına bir engeldi Bu yazarlardan bazıları öteki Osmanlı kentlerini sürgündeyken görmüşlerdir Bir başka neden ise seçkinci bir edebiyat oluşturmaya çalışmalarıdır Kendi deyişlerine göre Servet-i Fünun edebiyatı "herkes için, halk için değil, seçkinler içindir" Roman ve öykülerin çoğunda İstanbul'un soylu çevreleri ve aydınlar yaşama biçimleri, gelenekleri, yozlaşmışlıkları, ahlak anlayışları ile sergilenmiş; halktan olan kimseler ise bunlarla ilişkileri oranında romanlarda yer alabilmiştir

Servet-i Fünun roman ve öykülerinde sanatsal bir üslup kullanılmıştır Çoğu yapıtta konuşma dilinin yalınlığından, duruluğundan uzak laşılmış, yeni söyleyiş olanakları aranmış, Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalara yaslanılmış, bazı Fransızca sözcükler, deyimler kullanılmıştır Anlatımda tekdüzeliği ortadan kaldırmak için cümle kuruluşunda da değişikliğe gidilmiş, Türkçe'nin sözdizimine yeni olanaklar sağlanmıştır Servet-i Fünun roman ve öyküsünü kuran yazarlar arasında da Halid Ziya Uşaklıgil (1866-1945), Mehmet Rauf (1875-1931), Hüseyin Cahit Yalçın (1874-1957), Ahmed Hikmet Müftüoğlu (1870-1927) ve Safveti Ziya (1875-1929) sayılabilir

Servet-i Fünun döneminde siyasal baskı özellikle tiyatro etkinliklerine darbe vurdu Tiyatro topluluklarının yerli oyunlar, özellikle siyasal içerikli yerli oyunlar konusunda istekli olmaması, Servet-i Fünun yazarlarını "okunmak için oyunlar" yazmaya yöneltmiştir

"Düzyazı şiir" ya da "mensur şiir" tarzı ilk kez Servet-i Fünun döneminde kullanılmıştır Halid Ziya Uşaklıgil ve Mehmet Rauf'un bu alanda ürünleri vardır Özellikle kendilerine karşıt olanlara yanıt vermek için kaleme aldıkları yazılarıyla da Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin, Hüseyin Cahit Yalçın eleştiri ve deneme türünün başarılı örneklerini verdiler Bu arada Ahmed Şuayb'ın bazı Fransız yazarları üzerine yazdığı incelemeleri ise Hayat ve Kitaplar (1901) adıyla yayımlandı Cenab Şahabeddin'in hekim olarak Hicaz'a giderken mektup biçiminde kaleme aldığı yol izlenimleri Hac Yolunda (1909) ise gezi türünün başarılı örnekleri arasında yer alır {

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.