Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beyatlı, kemal, yahya

Yahya Kemal Beyatlı

Eski 04-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Yahya Kemal Beyatlı



YAHYA KEMAL BEYATLI
2 Aralık 1884'te Üsküp�te doğdu 1 Kasım 1958'de İstanbul'da yaşamını yitirdi Asıl ismi Ahmed Agâh Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey'in oğlu Annesi Nakiye Hanım ise şair Lefkoşalı Galib'in yeğeni Çocukluk yılları Üsküp'teki şiirlerine de yansıyan Rakofça çiftliğinde geçti İlköğrenimini özel Mekteb-i Edep'te tamamladı 1892'de Üsküp İdadisi'ne girdi Bir yandan da İshak Bey Camii Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı 1897'de ailesi Selanik'e taşındı Annesinin ölmesi, babasının tekrar evlenmesi yüzünden aile içinde çıkan sorunlar nedeniyle Üsküp'e döndü Tekrar Selanik'e gönderildi 1902'de İstanbul'a geldi Vefa İdadisi'ne (lise) devam etti Jön Türk olma hevesiyle 1903'te Paris'e kaçtı Bir yıl kadar Meaux okuluna devam edip Fransızca bilgisini geliştirdi 1904'te siyasal bigiler yüksek okuluna girdi Jön Türkler'le ilişki kurdu Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Şahabettin gibi dönemin ünlü kişilerini tanıdı Şefik Hüsnü ve Abdülhak Şinasi Hisar'la arkadaşlık kurdu 1912'de İstanbul'a döndü

1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı Medresetü'l-Vaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi Mütarekeden sonra Âti, İleri, Tevhid-i Efkâr, Hakimiyet-i Milliye dergilerinde yazılar yazdı Arkadaşlarıyla "Dergâh" dergisini kurdu Yazılarıyla Milli Mücadele'yi destekledi 1922'de barış anlaşması için Lozan'a giden kurulda danışman olarak yer aldı 1923'te Urfa milletvekili oldu Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Varşova ve Madrid'de ortaelçisi olarak görevlendirildi Daha sonra sırasıyla Yozgat, Tekirdağ, 1943-1946'da da İstanbul milletvekili oldu Halkevleri Sanat Danışmanlığı yaptı 1949'da Pakistan Büyükelçisi iken emekli oldu Yaşamının son yıllarını İstanbul'da Park Otel'de geçirdi Tutulduğu müzmin barsak kanamasının tedavisi için 1957'de Paris'e gitti Bir yıl sonra Cerrahpaşa Hastanesi'nde aynı hastalık nedeniyle öldü

Selanik yıllarında "Esrar" takma adıyla şiir yazmaya başladı İstanbul'da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirleriyle tanıştı İrtika ve Mâlumât dergilerinde "Agâh Kemal" takma adıyla Servet-i Fünun'u destekleyen şiirler yazdı Paris'te Fransız simgecilerinin şiirlerine yakınlık duydu Fransız şiiriyle kurduğu yakınlık, Türk şiirine faklı bir açıyla bakmasını sağladı Türk şiiri ve Türkçe söz sanatlarını inceledi "Mısra haysiyetimdir" sözüyle şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatır Şiirleriyle olduğu kadar şiirle ilgili görüşleriyle de büyük yankı uyandırdı Ona göre divan şiiri "yığma" bir şiirdi parçacılık ve belirsizlik üzerine kuruluydu Tanzimat şairleri bu şiiri birleştirme çabalarında yetersiz kalmıştı Servet-i Fünun'cular yapay ve yapmacık bir dille yetinerek öze inememişlerdi Oysa sanatçı kendi ulusunun dilini bulmalıydı Batı'dan edindiği yüksek beğeniyle, Batı şiirine öykünmeyen yerli bir şiire yöneldi Biçime ağırlık tanıdı Esinlenmenin yerine dil işçiliğini getirdi Arka planında bir tarih bulunan şiirlerinde imgeye de yer vermedi Dize çalışmasındaki titizliği "az ve güç yazıyor" izlenimi uyandırdı Yaşadığı sürede hiç kitap yayınlamaması da bu izlenimi pekiştirdi Karşıtları tarafından "esersiz şair" olarak adlandırıldı Hemen her kesimden eleştiriler aldı

1918'de Yeni Mecmua'da yayınlanan ürünleriyle büyük ilgi uyandırdı Daha sonra Edebi Mecmua, Şair, Büyük Mecmua, Şair Nedim, Yarın, İnci, Dergah gibi dergilerdeki şiirleriyle kendini yol gösterici olarak kabul ettirdi Ölümünden sonra yayınlanan eserleri iki bölüm halinde değerlendirilir "Kendi Gök Kubbemiz" ve "Eski Şiirin Rüzgarıyla" Bu iki eser Yahya Kemal'in baş yapıtlarını bir araya getirir "Eski Şiirin Rüzgarıyla"daki şiirlerden "Açık Deniz", "Itrî", Erenköyü'nde Bahar", "Nazar", "Ses", "Çin Kâsesi", "Deniz Türküsü" şairin çok özel ürünleridir Daha çok Nedîm'den yola çıktığı bu şiirlerde, günlük yaşamın parıltısını elden çıkardığı, dekadan bir girişimin aşırı incelikleri ve dil yabancılaşmasıyla bir tür resim sanatına yöneldiği görülür "Kendi Gök Kubbemiz"deki şiirlerde ise temelde bir "aşk" ve "İstanbul" şairi olarak görünür "Vuslat" şiiriyle erotik temaları örselemeden şiire getirir Bir yandan da tarih tutusuyla dinci ve milliyetçi bir görünüm kazanmaya başlar "Süleymaniye'de Bayram Sabahı", "Ziyaret", "Atik Valide'den İnen Sokakta" gibi şiirleri bu durumun örnekleridir Düzyazıları "Peyam" gazetesinde yayınlanan yazılarıyla, "Çamlar Altında Sohbetler"den oluşur Bu yazılardan bazıları "Süleyman Sadi" ya da "SS" imzasını taşır Ayrıca Büyük Mecmua ve Dergah'ta söyleşiler yaptı, eleştiriler yazdı, bunları Hakimiyet-i Milliye gazetesinde sürdürdü Bitmemiş şiirlerinin bir bölümü 1976'da "Bitmemiş Şiirler" adıyla yayınlandı

ESERLERİ

ŞİİR:
Kendi Gök Kubbemiz (1961)
Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962)
Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963)
Bitmemiş Şiirler (1976)

DÜZYAZI:
Aziz İstanbul (1964)
Eğil Dağlar (1966)
Siyasi Hikayeler (1968)
Siyasi ve Edebi Portreler (1968)
Edebiyata Dair (1971)
Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973)
Tarih Musahabeleri (1975)
Mektuplar-Makaleler (1977)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Yahya Kemal Beyatlı

Eski 05-09-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Yahya Kemal Beyatlı



Yahya Kemal Beyatlı (2 Aralık 1884 - 1 Kasım 1958), Türk şair ve yazar 1884 Üsküp'te dünyaya geldi Asıl adı Ahmed Agâh'tır İlköğrenimini Üsküp'te gördü İstanbul Vefa Lisesi mezunudur Başlangıçta Sultan II Abdülhamit yönetimine karşı muhaliflerin safında yer alarak Paris'e gitti Fransa'da siyasal bilgiler okurken hocası Albert Sorrel'in etkisinde kaldı ve düşüncelerinde değişmeler oldu



Yahya Kemal


Yahya Kemal Beyatlı ( 2 Aralık 2 Aralık Gregorian Takvimine göre yılın 336 günüdür Sonraki sene için 29 (Artık yıllarda 30) gün var

1884 - 1884 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler

1 Kasım 1 Kasım Gregorian Takvimine göre yılın 305 günüdür Sonraki sene için 60 (Artık yıllarda 61) gün var

1958), yirminci yüzyıl Türk Edebiyatının şâir ve yazarlarından 1884’te Üsküp’te doğdu İlk öğrenimini Üsküp’te yaptı Selânik İdâdîsinde başladığı orta öğrenimini 1902’de geldiği İstanbul Vefâ İdâdîsinde tamamladı İkinci Sultan Abdülhamîd Han devrinde Jön Türkler cereyânına kapılarak, 1903’te Paris’e kaçtı Orada Meaux Kolejinde Fransızcasını ilerlettikten sonra Siyâsal Bilgiler Fakültesine girdi Dokuz yıl kaldığı Paris’ten döndükten sonra Darüşşafaka’da târih ve edebiyat öğretmenliği, Dârülfünun’da çeşitli dersler okuttu Bu vazifelerini sürdürürken çeşitli gazetelerde “Süleyman Sâdi” mahlasıyla makâleleri çıktı Türk Ocağındaki konferans ve sohbetleriyle sanat, târih ve milliyetçilik üstündeki yeni fikirlerini aydın çevrelere benimsetti Şiirlerini ilk defâ Birinci Dünyâ Harbi sıralarında Ziya Gökalp’in çıkardığı Yeni Mecmua’da neşretmeye başladı Birkaç şiiriyle çok geniş bir şöhret kazandı Mütâreke yıllarında bâzı gençlerle berâber Dergâh dergisini çıkardı İki yıl kadar süren bu dergide şiir ve makâleleri yayınlandı Mütâreke yıllarında ve Anadolu Kurtuluş Mücâdelesi yıllarında bu hareketi destekleyen ve değerlendiren, güçlü ve cesâret dolu yazılarıyla milliyetçi gençliğin lideri durumuna geçti Ankara’ya geçip Hâkimiyet-i Milliye gazetesine başyazar oldu Lozan’a giden Türk heyetine müşâvir sıfatıyla katıldı Lozan’dan döndükten sonra birkaç dönem, Urfa, Yozgat, Tekirdağ ve İstanbul’dan milletvekili seçildi Varşova, Madrit, Lizbon elçiliklerinde bulundu Bir yıl Pakistan Büyükelçiliğinde bulunduktan sonra emekliliğini isteyerek, yurda döndü 1 Kasım 1958’de İstanbul’da vefât etti Ertesi gün vasiyeti üzerine Rumelihisarı Mezarlığına gömüldü

Yahya Kemal Beyatlı hayatı





Yahya Kemal, 1884 yılında Yenimahalle Üsküp'te dünyaya gelmiştir Annesinin ismi Zeynep babasının ise Salih Alp'dır Asıl adı Ahmed Agâh'tır İlköğrenimini Üsküp'te; orta öğrenimini
Selanik ve İstanbul Selanik Yunanistan'ın ikinci büyük şehridir Selanik'in nüfusu 800764 yakındır ve coğrafî koordinatları 40°38′kuzey enlemi ve 22°58′doğu boylamındadır Önemli turistik ziyaret yerleri Beyaz Kule ve Arkeoloji Müzesi'dir

Vefa idadilerinde tamamladı


Paris'e giderek bir yıl bir kolejde Fransızca’sını ilerlettikten sonra Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi 1912 yılında yurda döndükten sonra dil ve tarih konularında makaleler yayınladı 1915 yılında Darülfünun (Üniversite) öğretim kadrosuna atandı Paris Fransa'nın başkenti ve Île-de-France bölgesinin merkezidir ve Seine nehri'nin üzerine kurulmuştur Tüm dünyada anıtları, sanatsal ve kültürel yaşamı ile tanınmış olan Paris aynı zamanda dünya tarihinde önemli bir şehir olmakla birlikte, başlıca ekonomik ve politik merkezler arasında yeralmakta ve uluslarası taşımacılığın geçiş noktalarından birini oluşturmaktadır Moda ve lüksün dünya başkentidir ve "Işık Şehir" (Ville de Lumière) diye de anılmaktadır

Kurtuluş Savaşının bitimine doğru (1923) Ankara'ya geçerek Kurtluş savaşlarına ilişkin liste için tıklayınız

Hâkimiyeti Milliye gazetesinde başyazar oldu 1923 yılında Urfadan milletvekili seçildi ve
1926 yılına kadar bu görevde kaldı 1926'da
Madrid elçiliklerine atandı İspanya'nın başkenti

1931'de yurda geri döndü Tekirdağ ve İstanbul milletvekili olarak
1935-
1946 yılları arasında yeniden parlamentoya girdi


Pakistan büyük elçisi iken emekliye ayrıldı İstanbul'da öldü Rumelihisarı mezarlığında gömüldü Spor ve Sergi Sarayı civarındaki parka bir anıtı dikildi (1968)Sanatçı kişiliği

Kişiliğini Paris’te yazarken ünlü tarihçi Albert Sorel’in derslerinden aldığı tarih zevkiyle, Fransız şairlerinin (Jean Moreas, Baudelaire, Verlaine, vb) ölçü ve biçim güzelliklerinde buldu Paris’e gidişi, Pakistan, 1947'de İngiliz sömürgesindeki Hindistan’dan, yaşanan kanlı bir mücadele sonrası ayrılarak 14 Ağustos 1947’de kurulmuştur Güney Asya’da (20° 46’ - 36° 55’) kuzey enlemleri ve (60° 52’-92°41’) doğu boylamları arasında yeralan, doğusunda Hindistan, batısında Afganistan veİran, kuzeydoğusunda Çin ve güneyinde Umman Denizi ile komşu olan bir ülke Daha sonrasında yine bir bölünme yaşayıp, batısı bugünkü Pakisatan doğusu da Bangladeş olmuştur

IIAbdülhamit baskısından bir kaçış olduğu halde, orada siyasi faaliyetlere katılmayarak sanat çevrelerinde kendini yetiştirdi Paris öncesi Hamid ve Servet-i fünun şiiri etkisinden kendisini böylelikle kurtardı, klasik divan şiirimizi Batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla ele aldı

bkz II Abdülhamit
Detaylı bilgi için linke tıklayınız

Avrupa dönüşü Avrasya olarak bilinen eski dünya kıtasının batısındaki büyük yarımada olan Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib) Güneşin Battığı taraf anlamına gelir Fenikelilerden Yunanlılara geçen bu ad, Yunanca'da Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir

Yeni Mecmua’da "bulunmuş sayfalar" başlığıyla yayımladığı gazel ve şarkılarla tanındı (1918) Bu neoklasik şiirler, onun çıkış noktasının Osmanlı tarih ve şiiri olduğunu gösterdiği gibi, sonradan yeni şekiller ve sade dille yazdıklarında da şairin genel olarak Osmanlı medeniyet ve kültürüne bağlı kaldığı görülür Onda tarih, vatan, millet ve İstanbul sevgisi, hep bu açıdan işlenir Osmanlı medeniyeti yüzyıllar boyu en yüce eserlerini İstanbul’da yarattığı için, Yahya Kemal’deki İstanbul, Boğaziçi ve Türk musikisi hayranlığına, tabiat güzellikleri yanı sıra, tarih değerleri de girer Duygu, düşünce ve hayali ustalıkla kaynaştıran şair, pek çoğuna hikaye karakteri verdiği lirik-epik şiirlerinin konularını aşk, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluktan da alır İç ahengi her şeyden üstün tutuşu, şiiri "musikiden başka türlü bir musiki" kabul edişi; "Ok" şiiri bir yana, bütün şiirlerini, bu ahengin sağlanmasına daha elverişli gördüğü aruzla yazmasına sebep oldu Yahya Kemal, şiirlerini, makale ve hikayelerini sağlığında kitaplarda toplamamış, eserleri dergilerde, dağınık kalmıştı Ölümünden sonra dostları ve hayranları tarafından bir Yahya Kemal’i Sevenler Cemiyeti kurulduğu gibi, İstanbul Fetih Cemiyeti’ne bağlı bir de Yahya Kemal Enstitüsü ve Müzesi açıldı (1961) Bu Enstitü’nün yayımlamaya başladığı Yahya Kemal Külliyatı’nda şairin ilk üçü şiirlerini, diğerleri makale, deneme ve anılarını derleyen eserleri çıktı

Eserleri

Kendi Gök Kubbemiz(1961)
Eski Şiirin Rüzgariyle(1962)
Rübailer ve Hayyam Rübailerini Türkçe Söyleyiş (1963)
Aziz İstanbul(1964), Eğil Dağlar(1966), Siyasi Hikayeler(1968)
Siyasi ve Edebi Portreler(1968)
Edebiyata Dair(1971)
Çocukluğum,Gençliğim,Siyasi ve Edebi Hatıralarım(1973)
Tarih Müsahabeleri(1975)
Bitmemiş Şiirler(1976)
Mektuplar-makaleler(1977) Eserlerinden örnekler

Rindlerin Akşamı

Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç; Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece Gurûba karşı bu son bahçelerde, keyfince, Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül Ya lâle açmalıdır göğsümüzde yâhut gül

mefâilün feilâtün mefâilün feilün (fa'lün)

endülüs'te Raks Zil, şal ve gül Bu bahçede raksın bütün hızı Zevk akşamında Endülüs üç def' kırmızı Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir Yelpâze çevrilir gibi birden dönüşleri, İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır; İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır Alnında halka halkadır âlşüfte kâkülü, Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir; İspanya varlığıyle bu akşam bu güldedir Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi; Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli Gözler kamaştıran şala, meftûm eden güle, Her kalbi dolduran zile, her sîneden: "Ole!"

mef'ûlü fâilâtü mefâîlü fâilün

Yahya Kemal

Yahya Kemal Beyatlı


Asıl adı Ahmed Agâh olan Yahya Kemal, 2 Aralık 1884'te Üsküp'te doğmuştur Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci ile şair Lefkoşçalı Galip'in yeğeni olan Nakiye Hanım'ın oğludur Yahya Kemal, "islâm tesettürünün en şedîd bir muhitinde doğduğunu, yaşadığını ve öldüğünü" söylediği annesinin okuma-yazma bilmediğini ve "çok kuvvetli mutekid olduğunu" belirtmektedir Çocukluk yıllarını, sonradan şiirnie de yansıyacak olan Rakofçi Çiftliği'nde geçiren Yahya Kemal, önce, babasının "eti senin kemiği benim" sözleriyle Gani Efendi adlı Hoca'ya teslim ettiği Yeni Mektep'e gitmiş, ancak buradaki öğrenciliği pek başarılı geçmeyince Üsküp'te yeni açılan Mekteb-i Edep'e kaydedilmiştir Kendisi bu okul değiştirme olayına değinirken, "bu bana müslümanlıktan çıkmak gâvurluğa karışmak gibi bir şey göründü() Yeni Mekteb'den Mekteb-i Edep'e geçişim Şark'tan Avrupa'ya geçişim oldu" demektedir

Yahya Kemal daha sonra Üsküp İdadisi'ne girmiş (1892), ailesini Selanik'e nakledince oradaki İdadi'ye girmiş, annesinin ölmesi, babasının yeniden evlenmesi üzerine tekrar Üsküp'te okumak zorunda kalmıştır 1902'de yatılı olarak Selanik'te okumuş, bir süre tekrar Üsküp'te okuduktan sonra İstanbul'a gönderilmiştir (1902) İstanbul'da Vefa İdadisi'nde okuyan Yahya Kemal, Mühendishane mezunu olan ancak ilerici düşüncelerinden ötürü askerlikten çıkarılan Serezli Zeki Bey'in etkisinde kalarak Jön Türk olmak üzere Paris'e kaçmıştır (1903)

Şunları yazmaktadır: "Alafranga neslin bir çok çocukları gibi bir Paris sevdasına tutulmuştum () Memleketi zindan, Avrupa'yı nurlu bir âlem gibi görüyordum İstanbul'un hafiyelik havasından ürkmüştüm () Kendi millî muhitimin cenderesinden kurtulmak, Tevfik Fikret'in şiirinde, Halid Ziyâ'nın nesrinde ve bu iki müteceddidin peşine takılmış gençlerin eserlerinde, Fransızcadan tercüme edilmiş romanlarda gördüğüm âleme atılmak istiyordum"

Paris'te bir yıl yatılı olarak Meaux Okulu'nda okuyup Fransızcasını ilerleten Yahya Kemal, daha sonra Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu'na girmiştir (1904) Bu sırada Ahmed Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Sabahattin gibi ileri gelen
Paris Fransa'nın başkenti ve Île-de-France bölgesinin merkezidir ve Seine nehri'nin üzerine kurulmuştur Tüm dünyada anıtları, sanatsal ve kültürel yaşamı ile tanınmış olan Paris aynı zamanda dünya tarihinde önemli bir şehir olmakla birlikte, başlıca ekonomik ve politik merkezler arasında yeralmakta ve uluslarası taşımacılığın geçiş noktalarından birini oluşturmaktadır Moda ve lüksün dünya başkentidir ve "Işık Şehir" (Ville de Lumière) diye de anılmaktadır

Jön Türkler'le ilişki kuran Yahya Kemal,

Abdülhak Şinasi Hisar ve sonradan İstanbul'da doğmuştur (1888) Osmanlı İmparatorluğu döneminde yayımlanmış ilk yazın dergilerinden olan Hazine-i Evrak'ı (1881-1882) çıkaran Mahmut Celâlettin oğludur Tanzimat Edebiyatı'nın iki ünlü şairinin (Şinasi ve Abdülhak Hamit) adları verilmiştir

Türkiye Komünist Partisi'nin lideri olan
Şefik Hüsnü ile dost olmuş, 1912 yılında İstanbul'a dönmüştür Dokuz yıl kaldığı Paris'ten İstanbul'a dönüşü talihsiz bir savaş gününe rasgelmektedir: "İtalya'nın Trablusgarp'u istilâsı münâsebetiyle Boğazlar kapalıydılar"

İstanbul'a dönen
Dr Şefik Hüsnü (Deymer) (1887, Selanik - 1959, Manisa), Türk tıp doktoru ve siyasetçiydi

Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yapan (1913) Yahya Kemal, Medretü'l-Vaazin'de de uygarlık tarihi dersleri vermiştir (1914) Daha sonra Darülfünun'da uygarlık tarihi, batı edebiyatı tarihi ve Türk edebiyatı tarihi derslerinde "müderris" olarak görev almış (1916-1919), Mütareke'den sonra Ati, İleri, Tevhid-Efkâr Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde ve arkadaşlarıyla çıkardığı Dergâh dergisinde Millî Mücadele'yi destekleyen yazılar yazmıştır Barış antlaşması için Lozan'a giden heyette danışman olarak yer almış (1922), daha sonra Urfa milletvekili olmuştur (1923)

Cumhuriyet'in ilanından sonra
Varşova (1926) ve
Madrid'te (1929) orta elçi olarak görev yapan Yahya Kemal, Madrit'teyken Lizbon elçiliğini de yürütmüştür (1931) Daha sonra Yozgat (1934-35), Tekirdağ (1935-1943), ve İstanbul (1943-1946) milletvekili seçilmiş halkevleri sanat danışmanlığı yapmış ve Pakistan Büyükelçisi iken emekli olmuştur (1949)

Yahya Kemal hiç evlenmemiş, ömrünün son yıllarını Park Otel'de geçirmiştir Tutulduğu müzmin bağırsak kanamasının tedavisi için Paris'e gitmiştir (1957), ancak iyileşememiş ve bir yıl sonra aynı hastalıktan kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde ölmüştür (1958) Ölümünden sonra İstanbul'da Yahya Kemal'i Sevenler Derneği ile Yahya Kemal Enstitüsü kurulmuş, bir Yahya Kemal Müzesi açılmıştır Beşiktaş'taki Barbaros Serencebey Parkı'na heykeli dikilmiştir

Yazın Yaşamı


Selanik İdadisi'nde "Esrâr" takma adıyla şiirler söyleyen Yahya Kemal , "şiire bir aşkla başladım" demekte, ilk şiirini mahallelerinde oturan Redife adındaki genç kız için "türkü güftesi olarak" yazdığını belirtmektedir İlk yayımlanan şiirinin, hiç görmediği İstanbul'u "tasvir eden" "Hâtıra" adlı ve "mübtedi gençlerin pek bilmediği muzâri vezni ile yazılmış bir manzume olduğun" belirten Yahya Kemal, bu ilk ürününün İstanbul'da yayımlanan Terakkî mecmuasında çıktığını bildirmektedir İstanbul'a geldikten sonra Tevfik Fikret'in, Cenap Şahabettin'in şiirlerini tanıyan Yahya Kemal, Servet-i Fünun şiirinin etkilerini taşıyan gençlik şiirlerini Ağâh Kemal imzasıyla İrtika, Mâlumat dergilerinde yayımlamıştır Bu yıllarda, akrabalarından Abdurrahmanpaşazade İbrahim Bey'in evinde Hacı Arif Bey yönetiminde yapılan icra fasıllarını izleyerek Türk müziğini yakından tanımış, klasik bestecilerimizi derinden anlayıp sevmiştir

Paris'te bulunduğu yıllarda Fransız sembolistlerinin yapıtlarına yakınlık duyan yahya Kemal, şunları yazmaktadır: "Gerçi Hugo'yu iyi anlıyordum, gerçi Gautier'yi ve De Banville'i iyi anlıyordum, gerçi Baudelaire ve Verlaine'i sıtmalı bir ibtilâ ile seviyordum, gerçi şahsî şairliğin en son nümuneleri olan Maeterlinck, Verhaeren gibi şiirleri yakından biliyordum, lâkin zevkim, bütün bu şairlere nisbetle çok geri sayılan Jose Maria de Heredia'nın şiiri üzerinde durmuştu"

Yahya Kemal Heredia aracılığıyla, sonraki yıllarda şiir anlayışını kökten değiştirmesine yol açacak Latin ve Yunan şiirini tanımış, Heredia'nın sonnet'lerinde "şiirin asıl madenine eliyle dokunduğu" duygusuna kapılmıştır Paris'te Yahya Kemal'i derinden etkileyen ve tarih görüşünün oluşmasını sağlayan ikinci kişilik Albert Sorel olmuştur

Bu iki etkiyle Türkiye'ye dönen Yahya Kemal, 1918'de Yeni Mecmua'da yayımladğı şiirleriyle büyük ilgi uyandırmış, daha sonra Edebî Mecmua, Şair, Büyük Mecmua, Şair Nedim, Yarın, İnci ve kendi kurduğu Dergâh dergilerinde yer alan yapıtlarıyla kendisini bir yol açıcı olarak kabul ettirmiştir Bir anlamda modern Türk şiirinin başlatıcısı sayılan Yahya Kemal, "Hayal Şehir" adlı şiiriyle İnönü Sanat Armağanı'nı kazanmıştır (1948)

Yahya Kemal'in yapıtları ölümünden sonra, sağlığında kendisinin tasarladığı başlıklar altında yayımlanmıştır

Yapıtları

Şiir: Kendi Gökkubbemiz (1961), Eski Şiirin Rüzgârıyle (1962), Rubâîler-Hayyam'ın Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş (1963), Bitmemiş Şiirler (1976),

Düz Yazılar : Aziz İstanbul (1964), Eğil Dağlar (1966- Millî Mücadele yazıları), Siyasî Hikâyeler (1968), Siyasî ve Edebî Portreler (1968), Edebiyata Dair (1971), Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım (1973), Tarih Musahabeleri (1975), Mektuplar ve Makaleler (1977)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.