Şengül Şirin
|
Cevap : Rıfat Ilgaz
RIFAT ILGAZ KİMDİR
Edebiyatımızın çınarlarından biri olan Rıfat Ilgaz'ın yaşam öyküsü çok çetindir; sürgünler, hapislikler ve zorluklarla dolu bir roman gibi Tıpkı 1944'lerin İstanbul'unu anlattığı, "Karartma Geceleri" adlı romanı gibi  
Türkiye'nin, 2'nci Dünya Savaşı'na girmemesine rağmen tarihinin en zor günlerini yaşadığı yıllardır Alman savaş uçaklarının bombardıman tehlikesi nedeniyle perdelerin sıkı sıkıya kapandığı, ışıkların söndürüldüğü, fakat karartmanın sadece gecelerde değil, insanların içinde de olduğu yıllardı Türkiye'nin en zor günlerini anlattığı bu romanında genç bir öğretmen vardı; Mustafa Ural Ve Mustafa Ural aslında Rıfat Ilgaz'dı Ilgaz, kendi yaşadıklarından yola çıkarak, Mustafa Ural'ı yaratmıştı Tek suçu okumak, yazmak ve öğretmek olan, ancak İstanbul sokaklarında kaçmak zorunda kalan Mustafa Ural'ı
1911 yılında Kastamonu, Cide'de doğar Rıfat Ilgaz Şiir yazmaya ise ortaokul yıllarında başlar Önce yerel gazetelerde yayınlanır yazıları ve şiirleri Anadolu'da öğretmenlik yapar, bitmek bilmeyen bir tutkuyla Eğitimcidir çünkü her şeyden önce Paltosu ve pantolonu olmadığı için okula gidemediği yıllarını anlatır öğrencilerine Eğitim sistemin yanlışlığından söz eder Daha çağdaş ve bilgiye dayalı bir eğitimi savunur Düşünür ve düşündüklerini öğrencileriyle, okurlarıyla paylaşır Düşünmenin pek makbul sayılmadığı yıllara rastladığından, hapse atılır ve öğretmenlikten alınır Öğretmenlikten uzak kaldığı bu yıllarda, yazar sürekli İlk şiir kitabı olan "Yarenlik"i bu yıllarda yayımlar 1944 yılında çıkan "Sınıf" adlı şiir kitabı öyle büyük bir ilgi görür ki, dönemin sıkı yönetim kararıyla toplatılır Türkiye'nin en önemli halk bilimcisi Pertev Naili Boratav "Sınıf" için, "Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat Ilgaz'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka çare yoktur" demiştir Aziz Nesin ile birlikte Cumartesi Dergisi'ni; Esat Adil ve Sabahattin Ali ile Yığın ve Gerçek Gazetesi'ni çıkarırlar
Sürgün, hapis ve sansürle bütünleşen yıllar
Öğretmenliğe geri döndüğünde, hastalığı müsaade etmez bu kez de O, yine yazar Yazdıklarını mizahla bütünleştirir Dönemin ünlü siyasi mizah dergisi Makro Paşa'nın kadrosuna dahil olur 1950'li yıllarda gazetecilik yapmak ister, fakat "sakıncalı!" olduğundan kendi ismini kullanamaz yazdıklarında Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk'un çıkardığı Dolmuş Dergisi'nde "Stepne" takma adıyla "Hababam Sınıfı", "Pijamalılar" ve "Don Kişot İstanbul'da" gibi eserlerini dizi olarak yayımlar 1961 Anayasası'nın getirdiği kısmi özgürlüklerle, sakıncalılığı (!) kalkar ve kendi adıyla yazın dünyasına geri döner Birçok gazete ve dergide çalışır Kitaplarını yayımlar 1974 yılında ise Basın Şeref Kartı sahibi olarak emekli olduğunda, doğum yeri Cide'ye yerleşir Hayatı boyunca süren tutuklamalar, gözaltılar, 70 yaşına gelse de peşini bırakmamaya kararlıdır ve 80 darbesiyle gereksiz yere gözaltına alınır İşkence görür koca çınar yeniden Tutukluluğu bitince ölümüne kadar, İstanbul'da, oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte yaşar Yaşamı boyunca kendi için değil, sömürülen, ne pahasına olursa olsun ayakta kalmaya çalışan insanlar için yaşamıştır Ilgaz
"Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık,
Ne kadar uzak
Heveslerimle içli dışlı yaşamak,
Üzmek hastalıklı şiirlerle
Eşimi, dostumu;
  
Penceremin altından geçenler,
Saçları dağınık, gözleri uykulu,
Çoraba, tütüne gidenler,
Beni huyumdan ettiniz!
Yorgun gözlerinizdeki acıyı
Dert edindim kendime
Saçlarını tezgahına yolduranları,
Sıtma gebesi tazeleri görmeseydim,
Boşuna harcayacaktım sevgimi "
Sivas olaylarının 5 gün sonrasına rastlayan ölümü, O'nun bu sevgisinden ve duyarlılığından kaynaklanır
Mizahla yoğrulan gerçeklik
Eserlerinde Anadolu insanını anlatmıştır Güçlükleri, hapislikleri, köylülerin yaşam mücadelelerini, direnen insanları 
"İnsanları alabildiğine sevmeyi,
Bırakmazlar yanına
Böyle çekersin cezasını
Üç duvar, bir kapı arasında;
Onlardan ayrı
Böyle onlardan uzak
Yasak sana, boylu boyunca sokaklar,
Bahçeler, yalı kahveleri
Dostlara şimdi mektup değil,
Bir selam bile yasak "
Mizahla yoğurduğu eseleri de vardı ki, en unutulmazı "Hababam Sınıfı"dır Birbirinden farklı kuşakları hala böylesine etkileyen başka bir eser daha var mıdır bilemiyorum ama, Hababam Sınıfı, hepimizin sınıfıdır Belki de bu kadar hayatın içinden ve bu kadar canlı olmasına borçludur bunu İlhan Selçuk'un 1965 yılında yaptığı bir değerlendirme vardır ki, aradan geçen 40 yıla karşın hala gerçekliğini koruyor "Anlatması pek kolay  Hepimizin sınıfıdır o  Öğretmeniyle ve öğrencisiyle  Kara tahtası, tebeşir kokusu, haytaların gürültüsü, kağıt hışırtısı, sıra gıcırtısı, yazılısı, sözlüsü, kopyası, karnesi, yoklaması ve bütünlemesiyle okul hayatının acı ve tatlı anıları  Türkiye'nin gerçeği içinde ortaöğretim hayatını mizah edebiyatında klasikleştiren bir eserdir Hababam Sınıfı Köy gerçeği, Anadolu gerçeği, İstanbul gerçeği diye yürüyor edebiyatımız, görülüyor ki bir de Hababam sınıfı gerçeği var Ve Türk toplum yaşamının çok önemli bir kesimidir o  "
Yaşamayı, kendi deyimiyle bir "yürek işçiliği" olarak görmüştür Rıfat Usta Yüreğiyle yaşayan bir yürek işçisi! Anadolu insanının yüreğine girip, orada yeşeren bir çınar Karadeniz'in kıyı köylerindeki insanların yüreğine Yıldız Karayel ile girdi Karadeniz'in Kıyıcığında adlı eserinde ise, yaşanan sosyal bozuklukları anlattı, kanayan yaralarını  Karartma Geceleri'nde 1940 kuşağının, o kayıp kuşağın yitilmişliğini  Sarı Yazma'da, sürgünler ve şiirle harmanlanan otobiyografisini  Yokuş Yukarı ve Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra'da, genç kuşaklara aktarmak istediği deneyimlerini  Pijamalılar'da, yoksulluk içinde yaşayan, ama yaşamak için direnen insan öykülerini  Meşrutiyet Kıraathanesi'nde, günlük yaşamın içinden çizdiği karakterlerle, hayatı anlattı bizlere
"Fedailer Mangası'nın demirbaşlarındandı"
Fakat her şeyden önce şairdi Rıfat Ilgaz Kolay mı? İlk hapisliğini şiiri yüzünden yatmıştı Toplumcu şiirler yazmasına rağmen, jenerasyonunun bütünüyle etkilendiği Nazım Hikmet'in sadece tarzından etkilenmiştir Nazım Hikmet de Orhan Kemal'e "Gençlerin içinde çok beğendiğim şairler var" demiş, Rıfat Ilgaz'ı örnek göstermiştir hep "Kendi sesini bul!" diyerek Behice Boran'da, "Rıfat Ilgaz, müreffeh bir zümrenin değil, fakat bir günden öbürüne yaşayabilmek için didişen, böyle üzüntülü günlerin akşamında, bazen gününü gün etmek için şöyle bir demlenen halkın şairidir" diye tanımlar Ilgaz'ı Şiir yazmayı gerçekten çok sever Rıfat Ilgaz;
"Önce şiirde sevdim kavgayı
Özgürlüğü kelime kelime şiirde
Mısra mısra sevdim yaşamayı,
Öfkeyi de, sevinci de 
Senin ışıklı günlerin,
Benim iyimser dostlarım
Hepsi hepsi şiirde
Ne varsa yitirdiğim 
Bütün bulduklarım şiirde
Kafiyeden önce gelen
Sevgilerimiz mi sade,
Sürgün de var
Hapis de "
Rıfat Ilgaz'ı bir şair olarak belki de en iyi, kuşaktaşı, Attila İlhan anlatmıştır; "  Rıfat Ilgaz, o dönemin toplumcu şairlerinin en nev'i şahsına münhasır olanı idi Şiirlerini sanki dudaklarından eksik olmayan bir tebessümle yazardı; ilk bakışta masum, hatta basit sanabilirdiniz; etkisi daha sonra derinleşiyor, anlamı ya da mesajı, sonra sonra insanın içine işliyordu  O, Fedailer Mangası'nın demirbaşlarındandı "
Sitemkardır yaşama ve yaşamın getirdiklerine Ama pişman değildir hiçbir şey için Dedik ya, yürek işçisidir, halkın şairidir  Halk için yaşamıştır, kendini düşünmemecesine 
"Bu ayaklar benden hesap soracak,
Bir düşüncenin peşinden dolaştırdım sokak sokak
Bu baş, bu eğilmez baş da öyle
Bazı sarhoş, bazı yorgun,
Her zaman yastığa hasret!
Bu ciğer de benden hesap soracak,
Esirgedim, güneşini, havasını
Bu ağız, bu dişler, bu mide  
Ne ikram edebildim ki bol keseden
Bu bilekler de hesap soracak,
Göz yumdum çektikleri eziyete
Bilsem ki kimsenin parmağı yok
Bu sürüp giden işkencede,
Kılım bile kıpırdamadan bir sabah
Çekerdim darağacına, çekerdim kendimi
Bilsem ki suç bende! "
*:Başlıktaki söz Can Yücel aittir
BAŞKA BİR AÇIDAN HAYAT HİKAYESİ
Doğum Tarihi : 1911, Cide
Ölüm Tarihi : 7 Temmuz 1993
Rıfat ILGAZ 1940'ların toplumcu-gerçekçi şairlerinin başta gelenlerindendir
1911 yılında Cide'de doğdu Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı İlk şiiri 27 Temmuz 1927 'de, günlük "Nazikter" gazetesinde yayınlandı Ayrıca; "Açıkgöz"(Kastamonu), "Güzel İnebolu" ve "Güzel Tosya" gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı Lise yıllarında babasının ölümü nedeniyle buradan ayrıldı Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi'nde öğrenim gördü 1930 yılında mezun oldu
Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova'da ilkokul öğretmenliği yaptı Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 'de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı 1939'da İstanbul Karagümrük Ortaokulu'nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz'ın, yazı ve şiirleri büyük dergilerde yayınlanmaya başladı 1940 'da "Çığır", "Oluş", "Ulus", "Güneş", "Yücel", "Varlık", "Hamle" ve "Yeni İnsanlık" dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi Hasan Tanrıkut, Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel'le tanıştı Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1042'de "Yürüyüş Dergisi"ni çıkardılar Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar
1943'te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü Ocak 1944'de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı Sıkı yönetim kararı ile toplatıldı Pertev Naili Boratav "Sınıf" için:
"Yeni Türk şiirine inanmayanlara, Rıfat Ilgaz'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak bir şey yoktur"
diye yazdı 1945'te "Gün Dergisi" çıktı Ilgaz bu dergide sekreterdi Bu dergide yazıları yayınlandı Aziz Nesin'in "Cumartesi Dergisi"ne ortak oldu Seçici kurulda çalıştı 1946'da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte "Gerçek Gazetesi"ni çıkardılar 1946 Ekim ayında "Yığın Dergisi"ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar
Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat'a tayini çıktı Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı Şubat 1947'de Sebahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz'un çıkardığı "Marko Paşa" kadrosuna girdi Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi "Malum Paşa", "Merhum Paşa", "Hür Marko Paşa" gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu 1950'li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler 1952-1960'da "Tan Gazetesi"nde dizgici-düzeltmen ve röportaj yazarı olarak çalıştı Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk'un çıkardığı "Dolmuş Dergisi"ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı "Hababam Sınıfı", "Pijamalılar (Bizim Koğuş)", "Don Kişot İstanbul"da bu dergide dizi olarak yayınlandı
Hababam Sınıfı"nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" takma adıyla yazdı
Ocak 1953'te "Devam" adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı 1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra kendi adıyla yazı ve şiir yayınlama özgürlüğüne kavuşan Rıfat Ilgaz "Demokrat İzmir", "Akbaba", "Vatan", "Yeni Gün", "Yeni Ulus" gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazabildi "Sınıf Yayınları"nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınladı 1970'te Basın Şeref Kartı'nı aldı 1974'te emekli oldu Doğum yeri olan Cide'ye yerleşti
12 Eylül 1980 döneminde göz altına alındı 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı Tutukluluğu sona erince İstanbul'da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşamaya başladı Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık,
Ne kadar uzak
Heveslerimle içli dışlı yaşamak,
Üzmek hastalıklı şiirlerle
Eşimi, dostumu;
(     )
Penceremin altından geçenler,
Saçları dağınık, gözleri uykulu,
Çoraba, tütüne gidenler,
Beni huyumdan ettiniz!
Yorgun gözlerinizdeki acıyı
Dert edindim kendime
Saçlarını tezgahına yolduranları,
Sıtma gebesi tazeleri görmeseydim,
Boşuna harcayacaktım sevgimi
(     )
1960 sonrası yaşanan nispi demokratik ortam, aydın ve yazarlara da yeni olanaklar sunmuştur O güne dek ilerici, sosyalist yazarlardan uzak duran gazete ve dergiler onlara kapılarını açar Rıfat Ilgaz geçmişe nazaran biraz daha “serbest” olan bu on yıllık dönem içinde Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, May, Türk Solu, Yeni Dergi gibi yayınlarda fıkralar, makaleler, şiirler yazar
Edebiyat alanında önceleri şiirle tanınan Rıfat Ilgaz, zamanla mizah alanına yönelmiştir “Hababam Sınıfı” bu yönelişin ürünüdür Hababam Sınıfı’yla eğitim sistemini eleştiren Ilgaz’ın mizah anlayışı tek başına güldürmek üzerine değil, gülerken düşündürmek, sorgulatmak, değiştirmek üzerine kurulmuştur
Onu hepimiz "Hababam Sınıfı"nın yazarı olarak bildik Altmış kitabı olmasına karşın onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir Kitaplarında; çağdaş, ileri görüşlü, ulusumuzdan yana birlikteliği önerir
Yaşlılar adına konuşmanın tam zamanı
Kütükte yaşı yetmişlerin arasındayım
Bir tekerlemenin çağrışımında
İnanıvermeyin işimin bittiğine
Ne var ki dertlerimiz tasalarımız artıyor,
Yaş ilerledikçe
(     )
Yaşlandıkça azıyor romatizmalarımız,
Bir günümüz bir günümüze uymuyor,
Artıyor ağrılarımız, sızılarımız,
Kapıyı kim vuracak belli olmaz,
Kulağımız kirişte olmalı!
Eserleri
Şiir
Yarenlik (1948)
Sınıf (1944)
Yaşadıkça (1948)
Devam (1953)
Üsküdarda Sabah Oldu (1954)
Soluk Soluğa (1962)
Karakılçık (1969)
Uzak Değil (1971)
Uzak Değil (1971)
Güvercinim Uyur Mu (1974)
Kulağımız Kirişte (1983)
Ocak Katırı Alagöz (1987)
Roman
Karadeniz'in Kıyıcığında (1965)
Karartma Geceleri (1974)
Sarı Yazma (1976)
Yıldız Karayel (1981)
Hababam Sınıfı (1957)
Pijamalılar (Bizim Koğuş) (1959)
Apartıman Çocukları (1984)
Hoca Nasrettin ve Çömezleri (1984)
Hababam Sınıfı İcraatin İçinde (1987)
Şeker Kutusu (1990)
Dördüncü Bölük (1992)
Oyun
Hababam Sınıfı (1967)
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1971)
Hikaye
Radarın Anahtarı (1957)
Don Kişot İstanbul'da (1957)
Kesmeli Bunları (1969)
Nerde O Eski Usturalar (1962)
Saksağanın Kuyruğu (1962)
Şevket Usta'nın Kedisi (1965)
Geçmişe Mazi (1965)
Garibin Horozu (1969)
1972'de çıkan on kitap
Altın Ekicisi
Palavra
Tuh Sana
Çatal Matal Kaç Çatal
Bunadı Bu Adam
Keş, Al Atını
Hababam Sınıfı Baskında
Hababam Sınıfı Uyanıyor
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975)
Palavra (hikayeler, 1982)
Rüşvetin Alamancası (1982)
Çalış Osman Çiftlik Senin (1983)
Sosyal Kadınlar Partisi (1983)
Çocuk
Halime Kaptan (1972)
Kumdan Betona (1976)
Öksüz Civciv (1979)
Bacaksız Kamyon Sürücüsü (1977)
Cankurtaran Yılmaz (1979)
Bacaksız Sigara Kaçakçısı (1980)
Bacaksız Okulda (1980)
Bacaksız Tatil Köyünde (1980)
Bacaksız Paralı Atlet (1980)
Küçükçekmece Okyanusu (1983)
Apartman Çocukları (1984)
Anı
Yokuş Yukarı (1982)
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986)
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|