Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Tıp / Biyoloji / Farmakoloji

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
insanda, sistemi, solunum

İnsanda Solunum Sistemi

Eski 09-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İnsanda Solunum Sistemi







Solunum Sistemi
Solunum organlarıyla dış ortamdan alınıp verilmesine “dış solunum” denir Solunum organlarına alınan ’nin hücrelere taşınması ve hücredeki ’nin solunum organlarına getirilmesine “iç solunum” denir Hücrelerdeki besinlerin le veya siz yakılıp ATP üretilmesine “hücresel solunum” denir

İnsanda Solunum Sistemi
İnsanda solunum sistemi akciğerler ve akciğerlere hava taşıyan borulardan meydana gelmiştirburun,ağız,yutak,gırtlak,soluk borusu,bronşlar da solunumda rol oynar

1-Burun: İnsanda solunum sistemi burunla başlar Burnun yapısında kıllar, mukuslu yüzey ve yüzeye yakın kılcal damarlar bulunur Bu yapılar, solunum esnasında alınan havanın, mikrop ve tozlarının tutulmasını, ısınmasını ve nemlendirilmesini sağlar

- Solunum havasının alınmasını ve nemlendirilmesini sağlar
- İçerisinde bulunan kıllar ile solunum havasının temizlenmesini sağlar

Burun güzel kokulu çiçeklerin ya da iştah açıcı yemeklerin kokularını algılamamızı sağlamanın ötesinde de, çok önemli işlevleri olan bir organımızdır Soluduğumuz hava ile birlikte havadan aldığı oksijeni vücudumuzun bütün hücrelerine taşıyan kan arasındaki temel bağlantı yollarından biridir Kısacası burun hem koklama organı, hem de solunum yollarının başlangıcı olarak büyük önem taşır İki bölümden oluşan burnun içinde "silya" denen tüycükler ve mukus adı verilen bir salgı vardır Hava burundan içeri girdiğinde bunlarla karşılaşır ve hemen analize tabi tutulur Havadaki moleküller ayrıştırılarak incelenir ve beyne iletilerek kokunun ne olduğu belirlenir ve ona göre tepki verilir Bu işlemlerin hepsi sadece 30 saniye gibi çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşir

Burnun içinde aerodinamik açıdan da kusursuz bir tasarım söz konusudur Hava içeri girdiğinde doğrudan nefes borusuna gitmez Burun, adeta bir klima gibi çok özel filtre sistemleriyle dışarıdan gelen kirli, sıcak, soğuk ya da nemli havayı akciğerler için hazır hale getirir Burundaki özel kıvrımlı yapı sayesinde hava burada bir tur dönüş yapar Böylece burun çeperinde bulunan tüycüklere ve damar ağına daha fazla temas etmiş olur İşte bu kıvrımlı sistem sayesinde burun günde 15 m3 havayı süzer, temizler, nemlendirir ve ısıtır Bu miktar yaklaşık olarak bir odanın içindeki havaya eşittir Fakat burada kirli hava denince akla sadece tozlu hava gelmemelidir Havayla birlikte gelen tozun yanı sıra bakteri, polenler vs gibi yaklaşık 20 milyar yabancı maddenin vücuda girmesi burundaki özel sistem sayesinde engellenmiş olur

Tozlarını ve her türlü zararlı bakterilerini burundaki klima sisteminde bırakan hava, bu işlemden sonra her burun deliğinde üçer tane bulunan kıvrımlı yapıların üstünden geçer Burundaki tüycüklere takılan yabancı maddeler bu defa da buradaki mukusun antibakteriyel etkisiyle zararsız hale getirilir Hava bu kıvrımlara çarpınca yön değiştirir ve burun boşluğunun duvarına çarpar Buraya çarptığında mukus sıvısı içinde tutulur Solunum havasının yabancı cisimlerden temizlenmesi çok kapsamlı ve çok hassastır En ufak bir hataya, unutmaya ve atlamaya izin verilmez Çünkü bir bakterinin ya da zararlı bir cismin akciğer gibi hassas bir organa geçebilmesi, insanın sağlığında olumsuz etkiler oluşturabilir Ancak herşeye rağmen zararlı cisimlerin burundan geçmeyi başarması ihtimaline karşı, ikinci bir koruma mekanizması daha vardır Şayet burun boşluğunu geçebilen cisimler olursa, bunlar da solunum yollarında tutulurlar Burnun içinde temizlenen ve ısısı ayarlanan hava ciğerlerinize gitmek üzere hazırdır Ciğerlere ulaşmak için takip edilecek yol nefes borusudur

2-Yutak:
- Burun ve ağız boşluğunun yemek ve soluk borusuna açıldığı bir yol ağzı gibidir
- Burun ve ağızdan alınan havanın soluk borusuna iletilmesini sağlar

3-Gırtlak:
- Soluk borusunun üst kısmının genişlemiş bölümüdür
- İçerisinde konuşmamızı sağlayan ses telleri bulunur

4-Soluk Borusu: İlk anda burunda temizlenen hava solunumun bir sonraki aşamasında vücut içinde yol alarak biraz daha aşağılara doğru inecektir Havanın burundan sonra geçeceği bölge nefes borusudur Soluk borusu, yutak ile akciğer arasında bulunur Kıkırdak halkalı yapıdadır Akciğere hava iletimini sağlarAğız boşluğunun son kısmında yer alan yutağa soluk borusu bağlanır 10–12 cm uzunluğunda ve 2 cm çapında olan bu borunun başlangıç bölümüne gırtlak denir Gırtlağın içindeki ses telleri epitel uzantılardan meydana gelmiş olup, gerginlikleri kaslarla ayarlandığından çeşitli tonlarda ses çıkartılmasını sağlar

Soluk borusunun, düz olan arka yüzü yemek borusu ile komşudur ve iç yüzü hareketli siller taşıyan epitel hücreleri ile döşenmiştir Bu hücrelerin meydana getirdiği epitel tabakası altında salgı bezleri bulunduğu gibi, hücrelerin arasında da salgı yapan goblet hücreleri bulunur Bu hücreler mukus denilen bir madde çıkarırlar Mukus hareketli siller üzerinde ince bir tabaka oluşturur İnce mukus tabakası, hem epitel yüzeyin nemli kalmasını sağlar, hem de solunumla giren havadaki toz ve diğer yabancı maddeleri tutar Bu tüycükler sürekli olarak akciğerin ters yönünde yani ağıza doğru kamçı benzeri bir hareket yaparlar Bu şekilde tüycüklerin üzerlerine düşen çok daha küçük parçalar boğaz bölgesine doğru ilerlemiş ve akciğerden uzaklaşmış olur Boğaz bölgesinde yemek borusuyla birleşen nefes borusu, içinde biriken atık parçalarını ve bazı bakterileri yemek borusuna iletir Boğazda biriken parçalar yutma refleksini başlatır

Böylece atık maddelerin ve akciğerde hastalık oluşturabilecek bakterilerin tümü yutularak mideye iletilir ve mide asitinde parçalanıp yok edilir Sabah uyanıldığında boğazda hissedilen doluluk ve ses değişikliğinin sebebi de gece boyunca nefes borusunun kendini temizleme işlemi sırasında biriken yabancı madde ve bakterilerdirKazara nefes borusuna yiyecek ya da nem parçaları kaçsa bile, bunlar da ve öksürük olarak isimlendirilen hava patlaması ile çıkartılır Bir öksürüğün hava itmesi saatte 960 kilometreye kadar çıkabilir

Soluk borusunun yapısında epitel tabakasından sonra kıkırdak doku tabakası bulunur Kıkırdak doku, soluk borusunun duvarlarının birbirine yapışmasını önleyecek şekilde bir gerginlik sağlar Yemek borusuna bakan yüzeyde kıkırdak yoktur Soluk borusu arkada dördüncü sırt omuru hizasında iki kola ayrılır Bu kollara bronş adı verilir Bronşların herbiri akciğere girdikten sonra binlerce ince borucuğa ayrılır Bunlara bronşçuk adı verilir Bronşçukların uçlarında hava keseleri bulunur (alveol) Alveoller çok ince, tek sıra epitel hücrelerden oluşmuş olup dışı kılcal damarlar ile donatılmıştır

Nefes borusu gırtlaktan akciğerlere kadar uzanan yaklaşık 30 cm uzunluğunda bir borudur Bu boru her an açık olmak zorundadır Aksi takdirde havanın ciğerlere iletimi durur ve insan boğularak ölür Boyun gibi hareketli bir bölgeden geçen ve etten yapılmış olan bu esnek borunun sürekli açık kalmasını sağlamak gerçekte oldukça zordur Ancak nefes borusunun mükemmel tasarımı sayesinde bu zorluk ortadan kalkmıştır Nefes borusu C harfi şeklinde kıkırdaklarla desteklenmiştir İşte bu kıkırdaklar nefes borusunun kapanmasını engeller

Bu karmaşık sistemin herhangi bir parçasının eksikliği vücutta onarılması zor hasarlar oluşmasına neden olur Örneğin genetik bir hastalık olan Kartagener sendromunda, sistemin tüm elemanları eksiksiz var olmalarına rağmen nefes borusunu örten tüycüklerin hareket etme özellikleri yoktur Bu eksiklikle doğan bebeklerin çok büyük bir bölümü sık sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları nedeniyle daha çocukluğa ulaşamadan hayatlarını kaybederler

5-Akciğerler, Yeri, Yapısı ve Görevleri:
Solunum sisteminde gaz değişiminin yapıldığı organdır Göğüs boşluğu içinde yer alır Kalple birlikte göğüs boşluğunu doldurur Sağda 3 solda 2 olmak üzere 5 lobtan oluşur Sol akciğerin küçük olmasının nedeni, kalbin buraya yakın oluşudur Göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyafram denilen zarın üzerindedir Akciğerlerin yapısı süngere ben-zer Hacmi büyüyüp küçülebilir Rengi açık pembedir Akciğerlerin üzeri plevra denilen çift katlı bir zarla çevrilidir Damar, sinir ve bronşların akciğere girdiği yerde plevra zarı yoktur Bu zarların arasında sıvı bulunur Bu iki zarın iç ve dış yaprakları arasındaki boşluklarda az miktarda lenf sıvısı ve hava bulunur Bronşlar akciğerlerin içinde bronşcuklarla devam eder Bronşcukların ucunda üzüm salkımına benzeyen alveol denilen hava keseleri bulunur Alveoller kılcal kan damarları ile çevrilidir Oksijen ve karbondioksit değişimi alveollerde gerçekleşir Alveole giren havadaki oksijen kılcal kan damarlarına geçer Kirli kandaki karbondioksit de yine alveollerde tutularak dışarı verilir Buna hücre dışı solunum denir

Akciğerde bulunan hava kesecikleri (alveol) ile bunun etrafını saran kılcal damarlar arasında oksijen ve karbon dioksit geçişi olur

Akciğerlerin çok önemli olan iki görevi vardır
• Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini sağlamak
• Organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlamaktır
Diyafram ve Göğüs Kasları: Diyafram kası, göğüs boşluğuyla karın boşluğunu birbirinden ayırır Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır Aşağı-yukarı kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir Bu nedenle akciğerlere hava giriş-çıkışı kolaylaşır Ayrıca göğüs kasları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akciğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar

Diyafram aşağıya doğru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kalkacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler Akciğerlere hava dolar, soluk alırız Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalanmızı hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümü-zün hacmi küçülür Bu durumda dışarıya hava verilir

Dakikada 16-18 defa soluk alıp veririz Solunum hızı omirilik sağındaki solunum merkezi yönetir

Soluk Alıp Verme Mekanizması
Göğüs boşluğu ve akciğerlerin genişleyip daralmasına dayanırbu mekanizmada diyafram ve göğüs kasları da görev alır İnsan vücudundaki hücrelerin her birinin sürekli olarak oksijene ihtiyacı vardır Örneğin şu anda sayfayı okuyabilmeniz, gözünüzün retina tabakasındaki milyonlarca hücrenin hiç durmaksızın oksijenle beslenmesi sayesinde mümkün olmaktadır Bunun gibi, vücuttaki tüm kasların, bu kasları oluşturan hücrelerin, karbon bileşiklerini "yakarak", yani bunları oksijenle reaksiyona sokarak enerji elde etmeleri gerekir Her nefes aldığınızda vücudunuza 100 trilyona yakın hava molekülü girer Bunun yaklaşık %21'i yani 21 trilyonu, oksijen molekülüdür Solunum sistemi yoluyla vücudunuza giren ve kan dolaşımına yüklenen bu moleküller, yine kan yoluyla vücudun en derin noktalarına kadar ulaştırılır Ve burada bulunan karbondioksit molekülleriyle yer değiştirir Biz sadece nefes aldığımızı zannederken, gerçekte bu sırada vücudumuzun derinliklerinde hiç durmadan oksijen, karbondioksit ve su alış-verişi gerçekleşir

Soluk alırken, diyafram kası kasılır ve kaburgalar arası açılarak hacim artar, göğüs iç basıncı düşer ve içeriye hava girer Bu esnada göğüs boşluğu genişlemiştir

Soluk verirken; diyafram kası gevşer, kaburgalar birbirine yaklaşarak hacim azalır, göğüs iç basıncı artar ve dışarıya hava verilir Bu esnada göğüs boşluğu daralmıştır

Solunum hızı kandaki CO2 miktarına göre düzenlenir CO2 artışı soluk alıp vermeyi hızlandırır Çünkü CO2 kanın pH sını düşürür ve ortam asit hale gelir Bu da beyni uyarır

Soluk alış verişinin hızı ve şiddeti omurilik soğanındaki sinirler tarafından denetlenir

Soluk Alma: Akciğerlere hava dolmasıdır Sırasında göğüs boşluğu ve akciğerler genişler Diyafram kasılarak düzleşir Göğüs boşluğu öne doğru genişler Böylece akciğerlerde genişleyerek içindeki hava basıncı düşer ve dışardaki hava akciğerlere dolar

1 Kaburgalar arasındaki kaslar kasılır

2 Diyafram kası kasılır, diyafram kası düzleşir

3 Göğüs boşluğu genişler,göğüs boşluğunun hacmi artar

4 Akciğerler genişler

5 Akciğerlerdeki hava basıncı (iç basınç) düşer

6 Oksijen alveollere kadar gelir

7Oksijence zengin hava akciğere dolar

8 Oksijen kana, karbon dioksit hava keseciklerine geçer

Soluk Verme: Akciğerlerdeki havanın dışarı verilmesidir Sırasında diyafram kası gevşeyerek kubbeleşir ve göğüs boşluğu daralır Göğüs boşluğunun daralması akciğerleri sıkıştırarak içindeki havanın dışarı çıkmasını sağlar Soluk verme soluk almaya göre daha pasiftir

1 Göğüs ve diyafram kasları gevşer,Kaburgalar arası kaslar gevşer
2 Göğüs boşluğunun hacmi azalır, göğüs boşluğu daralır
3 Akciğer küçülür, iç basınç artar
4 Kirli hava dışarı atılır

Solunum Gazlarını Taşınması
Kanın en önemli özelliklerinden biri; CO2 ve O2 taşıma kapasitesinin çok yüksek olmasıdır

Taşıyıcı Pigmentler
Kana yüksek oranda O2 ve CO2 taşıma kapasitesi sağlar Hemoglobin en önemlisidir

Hemoglobin O2 ve CO2 ile tepkimeye girerek kanı O2 korumasında rol oynar
Deniz seviyesinde havadaki O2 miktarı yüksektir Dolayısıyla buralarda yaşayan insanların kanlarındaki hemoglobin çok büyük oranda O le birleşir
Yükseklere çıkıldıkça O2 oranı azalacağından hemoglobinin tutacağı O2 miktarı da düşer Bu nedenle yükseklere çıkanlarda özel O2 tüpleri bulunur

Oksijenin Taşınması: Hayvanların kanında O2 taşıyıcı solunum pigmentleri bulunur Pigmentleri şu şekilde sıralayabiliriz: Hemoglobin, Hemosiyanin, Klorokruorin, Hemoeritrin Oksijen kanda oksihemoglobin halinde taşınır Çok az bir kısmı kan plazmasında çözünmüş olarak taşınır (% 2 kadar) Akciğerlerde kana geçen O2, alyuvarlardaki hemoglobinle birleşip oksihemoglobini oluşturur

Hb + O2 HbO2 (Oksihemoglobin)
Doku kılcallarında hemoglobinden ayrılıp doku sıvısına, oradan da difüzyonla hücrelere geçer

Tablo: Hayvanlarda Solunum Pigmentleri ve Bulunduğu Yer
1 O2 alveollerden akciğer kılcallarına girer
2 Kan plazmasından alyuvarlara geçerek hemoglobinle birleşip oksihemoglobini oluşturur (Hb + O2 => HbO2)
3 Akciğerlerden kalbe dönen kan kalbin pompalanmasıyla dokulara gönderilir
4 Dokularda oksihemoglobin az O2 li bir çevreyle karşılaşınca O2 hemoglobinden ayrılır (HbO2 = Hb+O2)
5 Serbest kalan O2 difüzyonla doku hücrelerine geçer

Karbondioksitin Taşınması: Hücrelerde oluşan CO2, doku sıvısına geçip difüzyonla kılcal damarlara geçer Normal olarak CO2, kanda çok az erir ve az bir kısmı kan plazması ile taşınır Büyük bir kısmı ise alyuvarlara girer Alyuvarlarda karbonik anhidraz enziminin katalizlemesi sonucu CO2, su ile birleşerek karbonik asiti oluşturur

Karbonik asit (H2CO3), iyonlaşarak H+ ve HCO3– (bikarbonat) iyonu meydana getirir H+ iyonu alyuvarlarda hemoglobinle, birleşerek HCO3 iyonları ise plazmada taşınarak akciğer kılcallarına getirilir
Karbonik anhidraz enzimi

Akciğer kılcallarında HCO3 iyonları tekrar alyuvarlara girerek H+ iyonları ile birleşir ve H2CO3 (karbonik asit) oluşturur

Yine karbonik anhidraz enziminin etkisiyle, karbonik asit, H2O ve CO2 e ayrışır Böylece serbest kalan CO2 difüzyonla önce plazmaya, oradan da akciğer alveollerine geçer ve soluk verme ile dışarı atılır

1 Hücre solunumu ile oluşan CO2 difüzyonla hücreler arası boşluklara buradan da doku kılcallarına geçer
2 CO’in büyük kısmı alyuvarlara gelip burada karbonik anhidrazin katalizörlüğünde su ile birleşerek karbonik asit oluşur
3 Karbonik asit (H2CO3) iyonlaşarak H+ ve HCO3- iyonu oluşturur
4 H+ alyuvarlarda hemoglobinle HCO3- ise plazmada taşınarak akciğer kılcallarına getirilir
5 Burada HCO3- tekrar alyuvarlara gelerek H+ ile birleşir H2CO3 oluşur
6 Karbonik anhidrazın etkisiyle H2CO3 , H2O ve CO2 ayrışır Serbest kalan CO2 difüzyonla önce kan plazmasına oradanda akciğer alveollerine taşınır
7 Serbest kalan CO2 soluk vermeyle dışarı atılır

CO2 nin çok az bir kısmının hemoglobin ile de taşınabildiği belirtilmektedir İnsanın soluduğu havada fazla oranda karbon monoksit (CO) bulunursa zehirlenme meydana gelir Çünkü, Hemoglobin CO ile de kolayca birleşebilir Ancak O2 gibi kolayca ayrılamaz Bu durumdaki hemoglobin O2 taşıyamayacağında hücre ve dokular O2’siz kalır Buna CO zehirlenmesi denir

Solunum Sistemimizin Sağlığı
Solunum sisteminin üç temel fonksiyonu vardır;

1) alveollerde gaz değişimi sayesinde kana oksijen alımı, kandan dışarı karbondioksit atılımını ve dolayısıyla kanın asit-baz dengesini sağlamak,

2) vücuttan dışarı (alkol gibi) toksin maddelerinin atılmasını sağlamak

3) akciğerlerin geniş yüzey alanı sayesinde vücudun ısısını kontrol etmek Bu temel fonksiyonların yanı sıra sistem doğrudan solunum ile ilgili olmayan bazı mekanik, biyokimyasal ve metabolik fonksiyonlar da yürütür Kısaca bu fonksiyonlar mekanik olarak solunum sisteminin bakteriler gibi harici patojenlere karşı korunması, vücudun sıvı, asit-baz ve iyon dengesinin sağlanması ve vücut için gerekli bazı hayati hormonların ve biyolojik faktörlerin üretilmesi olarak sıralanabilir Solunum sistemi hastalıkları toksik gazların solunması, enfeksiyöz ajanlar, sigara dumanı ve tütün bağımlılığı gibi birçok etiyoloji ile oluşabilmektedir Dahası bu patojen etiyolojiler yanlızca yetişkinleri değil henüz solunum sistemi gelişmekte olan fetus ve küçük çocuklarıda doğrudan veya dolaylı yolla etkileyebilmektedir

Solunum sisteminin sağlığının korunması için temiz havalı ortamlarda bulunulmalıdır Sigara içilmemeli; sigara içilen, havasız ortamlardan kaçınılmalıdır Burundan nefes almaya özen gösterilmelidir Soğuk, tozlu, çok kuru yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır Solunum yoluyla nezle, grip, bronşit, zatürre, verem, kabakulak, kızıl, kızamıkçık, kızamık, suçiçeği difteri gibi hastalıklar bulaşabilir

Sigara içenlerde, öksürük, balgam çıkarma ve nefes darlığı görülmektedir Ayrıca, sigara içenlerin % 40'ında kronik bronşit gelişirSigara içenlerin akciğer kanserinden ölüm riski, sigara içmeyenlere oranla, içilen sigara miktarına göre 15-20 kat daha fazladır

Bu kanser türü çoğu zaman geç evrede fark edilir ve en ileri tedavi ile bile beklenen yaşam süresi birkaç yılı geçmez Sigara akciğer kanserlerinin % 87'sinden sorumludur Sigara içme ile akciğer kanserine yakalanma riski arasındaki ilişki bilimsel olarak kanıtlanmıştır

Akciğeri kanseri sıklığı, son yıllarda giderek artmaktadır Daha önceleri sıklıkla 60 yaşın üzerindeki erkeklerde görülmesine rağmen, günümüzde kadınlar arasında da sıklığı artmıştır Erkeklerde görülme yaşı da 60 yaşın altına inmeye başlamıştır

Yapılan çalışmalar, akciğer kanseri ile aşağıda bahsedilecek çeşitli olayların ilgili olduğunu göstermiştir;
• Sigara: Sigara içimi ile akciğer kanseri arasında direkt bir ilişki mevcuttur Kişinin sigara içmesi yanısıra, başkalarının içtikleri sigaranın dumanına maruz kalması da bu açıdan önemlidir
• Çeşitli kanser yapıcı maddeler: Berilyum, Radon ve Asbestoz gibi maddeler akciğer kanseri riskini arttırırlar
• Geçirilmiş tüberküloz (verem) nedbe dokusu üzerinde akciğer kanserleri gelişebilir
• Ailede akciğer kanseri olması akciğer kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır

Belirtileri
• Öksürük, balgam, kanlı balgam, göğüs ağrısı, akciğer iltihabı, göğüs kafesi içine sıvı birikmesi, ses kısıklığı, tümörün damar basısı nedeniyle göğüs üst bölümünde boyunda ve başta ortaya çıkan ödem (şişlik)
• İştahsızlık, zayıflama
• Kemiğe yayılım sonrası kemik ağrıları, kanda kalsiyum artışı ve buna bağlı belirtiler
• Karaciğere yayılım sonrası, karaciğer büyüklüğü, ağrı ve ateş,
• Beyne yayılım sonrası, bazı nörolojik belirtiler ve nöbetler,
• Bazı hormonların tümör tarafından anormal salgılanması nedeniyle çeşitli hormonal bozukluklar

Akciğerlere etkileri:
Sigara içimi hem ana hem küçük hava yollarını, akciğer yüzey hücrelerinin yapı ve fonksiyonlarını bozar, akciğerin bağışıklık sistemini değiştirir Sigara içimiyle normal akciğer yapısı değişir ve sonuçta kansere dönüşür Sigara içenlerde kronik öksürük, balgam ve nefes darlığı olur Sigara içimi KOAH (kronik bronşit, amfizem vb) gelişimi için esas risk faktörüdür Solunum yolu enfeksiyonları da sigara içenlerde daha fazladır Ameliyat sonrası komplikasyonlar ve pnömotoraks da içenlerde daha sıktır

1964 yılında sigara içimiyle akciğer kanseri arasında nedensel bir ilişki varlığı gösterildi Daha sonra net ilişkiler tanımlandı Sigara miktarı ve içilen süre riski belirlemektedir Günde 1 paket sigara içenlerde akciğer kanserine yakalanma riski 10 kat fazlayken 2 paket içenlerde risk 25 kat artmaktadır
Son yıllarda kadınlardaki sigara içme alışkanlığının artmasıyla kadınlarda da akciğer kanseri görülme riski artmaktadır

Sigara akciğer kanseri dışında ağız, gırtlak, yemek borusu ve mesane kanserine de yol açar, böbrek ve pankreas kanseri gelişimine katkıda bulunur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.