|  | Beyaz Kale/Orhan Pamuk |  | 
|  04-27-2009 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   Beyaz Kale/Orhan PamukKİTAP ADI: BEYAZ KALE KİTABIN YAZARI :ORHAN PAMUK 1  KİTABIN KONUSU: 17  yy`da Türkler tarafından esir edilen astronomi,matematik                      ve tıptan anlayan bir Venedikli bilim adamının başından                      geçeler  2  KİTABIN ÖZETİ: Venedikten Napoliye doğru seyretmektedirler  Türk gemileri                      yollarını keser  Üstelik onlar topu topu üç gemiyken, Türk                      gemilerinin ardı arkası kesilmemektedir  Bu Venedik                      gemisindeki kürekçi esirlerde Türk olduklarından kaptan                      onları kırbaçlayamaz  Kaptanın bu korkusunun, Yazarın                      hayatını değiştireceğinden haberi yoktur  Türk gemileri geldiklerinde diğer iki Venedik gemisi gemilerin arasından sıyrılıp kaçar  Yazarın olduğu gemi ise                      kaçamaz ve Türk gemilerinin arasında kalır  O öğrenmeye                      düşkün biridir  Kamarasına iner ve Floransadan aldığı                      kitaplara göz gezdirmeye başlar  Türkler artık gemidedir                      yukarıdan seslerini duymaktadır  Yukarıya çıktığında esir                      düşen adamların ne yapılacağına karar verilir  Bu adamlardan                      çoğu kürekçi olur  Yazarın aklına ise astronomiden anladığı                      ve doktor olduğunu söylemek gelir  Böylece daha iyi yerlere                      gidebilir  Türklere bunu söylediğinde pek yüz bulamaz  Daha                      sonra İstanbuldaki sarayın zindanında bulur kendini  Burada                      doktorluk yapmaya çalışır  İyileştirdiği hasta sayısı çoktur                      ve bundan para da kazanmaktadır  Hal böyle olunca birgün                      Paşa tarafından çağırılır  Paşaya ya astronomi, matematik,                      tıp ve mühendislikten anladığını söyler  Paşanın özel bir                      durumu vardır  Paşanın hastalığı bildiğimiz nefes                      darlığıdır  Paşa bazı karışımlar hazırlar fakat bunu önce                      kendi paşanın önünde içer, sonra paşa zehirli olmadığı                      kanatına vardığında kendi içer  Adamı geri zindanına                      gönderirler  Adam zindanda doktorluktan kazandığı parayla                      türkçe dersi aldığı ve türkçeyi hemen öğrendiği görülnce                      Paşa şaşırır  Günler, aylar geçtikten sonra Paşanın iyileştiğini duyunca sevinir  Fakat Paşa tarafından çağırılmamaktan yakınır  Birgün Paşa kendisini çağırır odaya girdiğinde gözlerine                      inanamaz kendisine tıpatıp benzeyen sakallı bir adam vardır  Paşa buna Hoca diye hitap etmektedir  Paşa mevzuyu açar ve                      bir düğün tertipleyeceğini ve bu düğünde Hocayla birlikte                      düğün için fişek yapacaklarını söyler  Hocayla hergün                      çalışırlar plarnlar yapar ve denerler  Birgün Paşa                      kendilerini izlemeye gelir  İkiside çok heyecanlıdır  Gösteriye iyi başlarlar ve iyi bitirirler  Paşa bundan menun                      kalır ve düğünde iyi bir başarıyla sonlanır  Hocayla yazar                      arasında ilginç rekabet vardır  Hoca üniversite okumamıştır                      fakat bu işlerle ilgilenir, öğrenmeye çalışır  Paşa birgün                      yeniden yazarı çağırır ve ona dinini değiştirirse azat                      edileceğini söyler  Dinini gelip gitmelere zorlamalara                      karşın değiştirmez  En sonun da iki tane iri yarı adam onu                      sarayın bahçesine götürür  Kafasını bir kütüğe koyarlar ve                      ona dini değiştirip değiştirmeyeceğini, değiştirmesse                      öldüreleceğini söylerler  Adam karar vereceği sırada                      ağaçların arasından kendinin koşup geçtiğini görür,                      şaşırır    Adam ne olursa olsun dinini değiştirmemektedir  Onu idam edemezler ve paşanın yanına götürürler  Paşanın                      yanında Hoca da vardır  Paşa artık Hocanın yanında                      olacağını azat etme hakkını Hocaya verdiğini söyler  Artık                      Hocanın kölesidir  Hocanın evnine giderler  Hocanın evi                      küçük ve havasızdır buraya geldiğinde yazar kendini hiç iyi                      hissetmez  Fakat sonraları yavaş yavaş alışmaya başlar  Hocanın amacı kölesinin bilgilerinden yararlanmaktır  Hoca                      sürekli kendinin bir abi ve kölenin de bir kardeş gibi                      öğretilenlerini dinlemesini ister  Çok şey bilen Hoca                      olmalıdır hep    Aralarında böyle garip bir rekabet süresince                      çalışırlar  Ağırlıklı olarak batı bilimi ve astronomi                      konuşulur  Hoca Ayla Dünya arasında bir gezegen olduğunda                      ısrarcıdır  Günleri sürekli evde kölenin yaptırdığı masanın                      üzerinde çalışmayla geçer  Aralarında bazen kölenin özgürlük                      hırsı yüzünden, bazende Hocanın laflarının doğruluğu                      yüzünden tartışmalar ve sürtüşmeler olur  Astronomi alanında çalıştıklarında ve de bunları Paşaya anlattıklarında Paşa bunu hoş karşılar  Paşa birgün Hocayı                      Padişahın huzuruna çıkarmaya karar verir  Padişah daha                      çocuktur yaptıkları astronomi araştırmalarını bir çocuğun                      anlayacağı şekilde düzenler ve ezberler  Gidecekleri gün                      geldiğinde yaptıkları astronomik aletleri de sarayı                      beraberlerinde götürürler çocuk bunları gördüğünde sanki bir                      oyuncağı gibi merakla dokunmaya başlar  Çocuk Hocanın                      anlattıklarını dinledikten sonra çok sevdiği hayvanlarıyla                      özellikle aslanıyla ilgili soru sormaya başlar  Hocada sırf                      çocuğu etkilemek için cevaplar verir, aslında Hocanın                      hayvanlardan anladığı yoktur  Hocanın kafasında çocuğu                      etkileyip bundan ilim hakkında çalışma yapmak için gelir                      sağlamak vardır  Yazarla birlikte kafalarından değişik                      değişik hayvanlar türetip bunları Padişaha anlatırlar  Çocuk bunlardan çok etkilenir  Çocuk artık büyümüş ve blue çağına girmiştir  Hoca çoğu                      zaman kendi kendine odada çalışır  Ne olursa olsun hoca                      padişahı etkilemeyi başarmış ve kendi istediği yerden                      dirlik almıştır  Hoca yavaş yavaş bu öğretme duygusundan soyutlaşır  Karşısına alıp bir konu anlattığı insanlar çok saf ve                      bilgisiz eski kafalı idir  Hoca kendi kendine birgün Niye                      benim ben diye sorar, işte burada yazara fırsat doğar ve                      Hocanın direncini kıracak sözler söyler  Hoca sinirlenip                      birşeyler yazmasını ister, o ise geçmişiyle ilgili şeyler                      yazmaya başlar  Günlerce birşeyler yazar Hoca okur okur ve                      bir sonuç alamaz  Geçen günlerde kendi günahlarını yazamaya                      başlarlar  Yazar, yazar fakat Hoca yazdığında Hoca hemen                      sinirlenip kağıdı yırtar  Günler böyle geçip gider bir                      süre    Hoca birgün sübyan okulundan geldiğinde veba çıktığını söyler  Yazar inanamaz buna  Ertesi gün çıkıp araştırır                      günlerce araştırır    Şehirde veba vardır bu doğrudur  Hoca                      yazarın çok korktuğunu görünce sevinir  Hoca ölümün Allahın                      takdiri olduğunu söyler ve yazılmışsa olacağı varsa olur                      der  Yazar çok korkmaktadır  Hoca birgün sübyan okulundan                      geldiğinde yazara göbeğinde çıkan bir çıbanı gösterir  Yazar                      çok korkar Hocada tedirgindir bu çıbandan aslında fakat pek                      belli etmemeye çalışır  Yazara sorar bu veba mı diye yazar                      cevap veremez  Hoca çok korktuğunu görünce keyiflenir ve Hadi dokunsana der fakat dokunamaz çok korkar  Diğer                      günler kabus gibi geçer artık kaçmalıdır bu evden                      kurtulmalıdır  Birgün bu isteğini gerçekleştirir  Hemen                      deniz kıyısına gider birikmiş parasıyla bir sandal tutar ve                      Heybeliadaya kaçar  Burada bir balıkçının yanında çalışır                      karnını doyurur ve yaşamaya başlar  Birgün bağda uzanmış                      yatarken birden Hoca�yı görür karşısında şok olur ama Hoca                      kızgın değildir  Yaptığının, hasta bir adamı yatağında                      bırakıp kaçmanın büyük suç olduğunu kendisinde veba değil                      ufak bir hastalık olduğunu söyler  Bunları konuşacak                      vakitleri yoktur Padişah onlardan şehirdeki vebayı                      durdurmalarını ister  Hemen çalışmaya başlamaları                      gerekemektedir  Hızla çalışmaya başlarlar gidip camilerdeki                      tabut sayılarını sayarlar istatislikleri çıkarırlar, bunun                      gibi birçok şey yaparlar  Birgün Padişaha gidip insanları                      evlere sokmalarını gerektiğini çarşıyı bir süreliğine                      kapatmaları gerektiğini yoksa baş edemeyeceklerini söyler  Padişah buna olumlu bakar fakat yanındaki vezir ve                      yardımcıları bunu istemezler ama Padişahın dediği olur  Yeniçeriler herkesi evine sokar ilkleri daha sonra çok az                      kişiye izin kağıtları verip ticaretin az da olsa işlemesini                      sağlar  Gün geçtikçe ölü sayısı azalır veba hemen hemen                      bitmeye başlar  Hoca ve yazar artık Padişah�ın güvenini                      kazanmıştır  Hoca ödülünü alır ve Müneccimbaşılığa                      getirilmekle kalmaz Padişahla yıllardır uğraştıkları yakın                      ilişkiyi kurar  Hoca artık her sabah saraya girip Padişah�ın                      rüyalarını yorumlar gelecek hakkında konuşurlar  Yazar ise                      sürekli evdedir  Padişah çok sık av seferleri yapar Hoca bu                      seferleri aptalca bulur  Seneler böyle geçer    Birgün Padişah Hocadan hep söz ettiği şu düşmanları dize getirecek silahı yapmasını ister  Bu sırada Hoca saraya çok                      az gelip gitmeye başlar  Onun yerine saraya artık Yazar                      gider  Padişahla zaman zaman sohbet edip Hocayla çok                      benzerliklerinin olduğu aslında Hocanın kendisi olduğu gibi                      garip ve kafa karıştırıcı laflar söyler  Dört sene böyle                      geçer, sarayda eğlencelere katıla katıla iyice şişmanlar  Hoca ise silahını yapmış Padişahın seferden dönmesini                      bekler  Hocanın silahı çok büyük canavar gibi birşeydir  Çalışması için beş, altı adam gerekir ama silahın içi                      cehennem sıcağı olduğundan bunlar özel kişiler olmalıdır  Hoca günlerini silah denemeleriyle geçirir kış gelmiştir                      Hoca bu adamlarla bağlantılarını koparmamıştır  Yaz                      geldiğinde Padişah seferden dönmüş ve yeni bir sefere                      hazırlanır silah için adamlar çağrılır çünkü Hoca silahında                      savaşta yer almasını bekler  Beklediği gibide olur silahı                      savaşa çağırılır ve sefer çıkılır  Seferde günlerde ilerlenir                      çoğu kişi bu büyük makinenin ordunun hızını kestiği                      düşüncesinde kapılır  Hoca hristiyan köylerinden birine                      geldiğinde yaşlı bir adamı tercüman eşliğinde günahlarını                      söylemeye zorlar  Yaşlı adam utanır baskıdan sonra                      söyler  Söyler ama Hoca bunun yalan olduğu kanısındadır  Hocayı tatmin etmez ileriki günler normal insanları kimi                      bulursa sorguya çeker  Bazılarına doğru söylemesi konusunda                      işkence yapar, daha sonra geceleride vicdan azabı duyar  Bu                      böyle günlerce sürüp gider ve artık seferin amacı olan                      Kaleyi alacakları yere doğru yaklaşırlar  Hava sürekli                      yağmurludur ve bu koca canavar çamura batar  Artık herkes                      bunun ordunun direncini kırdığı düşüncesindedir  Askerlerin                      bile inancını kırar bu makine  Sultan zaten öfkelidir çünkü                      Doppio Kalesi hala alınamamıştır  Sabah olduğunda Beyaz Kale                      görünmüştür esrarengiz bir güzelliği vardır  Artık Beyaz                      Kale önlerindedir  Silahı deneme vakti gelmiştir  Silaha                      adamlar yerleştirilir ve hedefe doğru yönelinir fakat silah                      çamura saplanır daha ateş etmedende koca tekerleri altında                      adamları ezilerek can verir  Yazar Padişaha bakamaz bir ara                      bakar ve Padişahın kafaların yanından geçip gittiğini                      görür    O akşam Hocayı Padişahın çadırına çağırırılar uzun                      bir süre gelmez ve bu süreç içerisinde yazar Hocayı çoktan                      öldürdüklerini ve biraz sonra cellatların da kendisinin                      canını almak için geleceğini düşünür ama öyle olmaz  Saba                      karşı Hoca gelir ve yazar eski hayatı hakkında birşeyler                      anlatmaya başlar kırkardeşinin kekeme olduğu, elbiselerinin                      çok düğmeli olduğu evinin bir masasının üzerindeki sedef                      kakmalı tepside şeftaliler ve kirazlar durduğunu masanın                      arkasında hasırdan örülmüş bir sedir olduğunu, üzerinde                      pencerenin yeşil çerçevesiyle aynı renkte kuştüyü yastıklar                      olduğu arkasına bir serçenin konduğunu, kuyu, zeytin ve                      kiraz ağaçlarını, onların arkasındaki ceviz ağacında                      yüksekçe bir dalına uzun iplerle bağlanmış bir salıncak                      belli belirsiz rüzgarda hafif hafif kıpırdandığı gibi    Sonrasında yazar bu hikayelere kaldıkları yerden geç de olsa                      süreceğine inandığını ve Hocanında aynı şeyi düşündüğünü,                      kendi hikayesine sevinçle inandığını bilir  Elbiselerini                      telaşla kapılmadan ve konuşmadan değiştirirler  Yazar ona                      yüzüğünü ve yıllarca ondan saklamayı becerdiği madalyonunu                      verir  İçinde annesinin resmi ve nişanlısının kendi kendine                      beyazlaşan saçları vardır  Sonra çadırdan çıkıp gider                      sessizce, ağır ağır kaybolur  Aradan yıllar geçmiştir  Yazar Müneccimbaşının boynu                      vurulmadan , hayvanlara düşkün Padişah tahttan indirilmeden                      çok önce Gebzeye kaçmıştır  Yazar bundan şikayetçi                      değildir  Çok parası İtalyadaki gibi bir evi, karısı ve dört                      çocuğu vardır artık yetmiş yaşındadır  Padişahla iki kere görüşmesinde laf Ondan açılır  Padişah                      aslında her şeyi biliyormuş  O takvimleri, kitapları bütün o                      kehanetleri Onun yazdığını bilir ve bunuda ona silah                      bataklığa saplandığında söyler  Bu konuşmalardan yazarın                      kafası çok karışır  Her şeye rağmen yazar O�nu özler Yazar bir gün evindeyken yaşlı bir adam gelir bu adamla sohbet ederler  Adam da hayal ürünü                      şeyler yazdığını söyler  Bu                      hikayeleri birbirleriyle paylaşırlar  Bu adam yazarda                      garip duygular uyandırır  Evinde yatıya kalır bu adam gece                      boyunca birbirlerine yaşadıklarını anlatırlar ve bu anıları                      paylaştıktan sonra yaşlı adam evden ayrılır  Yaşlı adamın girmesinden sonra yazar bize bir köşeye attığı ve hiç dokunmadığı Onunla geçirdiği anıları anlatan kitabını bitirmeye karar verdiği günü anlatır  İki hafta                      öncesine kadar başka hikayeler türetmeye çalışan yazar                      İstanbul tarafından gelen bir atlı görür ve bunun kendi                      evine doğru geldiğini fark eder  Atla gelen adam önce                      İtalyanca konuşur fakat sonra Onun kadar olmasa bile Onun                      yanlışlarıyla Türkçe konuşur  Adını                      Ondan öğrendiğini buraya kendisini Onun gönderdiğini                      söyler  Onun İtalyada kitaplar yazdığını zengin olduğunu                      öncesinden bir kadınla evlenip geri eski nişanlısını bulup                      onunla evlendiğini, yeni kitabının adının Orada Tanıdığım                      Bir Türk olduğunu söyler  Yazar kendisininde Onun la                      geçirdiği yılları anlatan bir kitap yazdığını söyler atla                      gelen adam bunu okumak ister  Adam okumaya başlar  Yazar üç                      saat bahçede oturup adamın kitabı bitirmesini bekler  Adam                      kitabın sonlarına geldiğinde adamın yüzü allak bullak olur  Yazar adamın bir sayfaya dikkat etmesini bekler kitabı                      bitirdiğinde sayfaları hızlıca karıştırır sonunda o sayfayı                      bulur dışarı hızla göz gezdirir  Ne gördüğünü yazar tabi ki                      çok iyi bilir: Evin bir masasının üzerindeki sedef kakmalı tepside şeftaliler ve kirazlar durduğunu masanın arkasında hasırdan örülmüş bir sedir olduğunu, üzerinde pencerenin yeşil çerçevesiyle aynı renkte kuştüyü yastıklar olduğu hemen yanında da yazarın oturduğunu, arkasına bir serçenin konduğunu, kuyu, zeytin ve kiraz ağaçlarını, onların arkasındaki ceviz ağacında yüksekçe bir dalına uzun iplerle bağlanmış bir salıncak belli belirsiz rüzgarda hafif hafif kıpırdandığını görür  3  KİTABIN ANA FİKRİ: İnsan sevdiği hele de hayatını bağladığı birinden asla şüphelenmemeli, hatta ona git gide daha da bağlanmalı; onu kaybetmemek için elinden geleni yapmalıdır   4  KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Venedikli;ülkesinde çok iyi eğitim almış,her bilim alanında bilgisi ve kitapları olan,fakat kendini biraz beğenen bir kişidir  Hoca;iyi bir eğitim almış ve parlak bir zekası                      olan,aynı zamanda hırslı ve okumayı seven bir                      kişidir  Padişah;hayalperest,hayvanları ve avlanmayı çok                      seven ve olayları çok iyi takip eden, insanların etkisinde                      kalan bir kişidir  Paşa;sinsi ve hırslı,çevresindeki                      insanları kullanmayı seven bir kişidir  5  KİTAP HAKKINDA ŞAHSÎ GÖRÜŞLER: Çok sürükleyici bir kitaptı  Özellikle kitabın edebi yönü                      beni derinden etkiledi  Olaylar arasındaki felsefik bağ beni                      bazen saatlerce düşündürdü   6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ: 7 Haziran 1952de doğdu  New Yorkta geçirdiği üç yıldan                      sonra hep İstanbulda yaşadı  Liseyi Robert Kolejde                      bitirdi  İstanbul Teknik Üniversitesinde üç yıl mimarlık                      okudu  1976da İstanbul Üniversitesi Gazetecilik                      Enstitüsünü bitirdi  1974ten başlayarak düzenli bir                      şekilde yazı yazmayı kendine iş edindi  Kitapları belli                      başlı Batı dillerinde çevrildi  Romanları onüç dile çevrilen                      Orhan PAMUKun kitapları Brezilyadan Avustralyaya,                      Norveçten İtalyaya pek çok ülkede yayımlanmaya devam                      ediyor   | 
|   | 
|  | 
|  |