Türk Mitolojisinde Yıldızlar |
04-23-2009 | #1 |
Equinox
|
Türk Mitolojisinde YıldızlarTürk Mitolojisinde Yıldızlar ”Mevsimlerin değişimi” de, yıldızlara göre öğrenilebilirdi: ”Göğün kapısı” olan kutup yıldızı, hem kutsal ve hem de, bütün gezegenlerin başladığı bir “Demir kazık” idi Uygurlar bu yıldıza daha büyük bir saygı göstererek, ona “Altın kazuk” demişlerdi Kutup yıldızı parlaklığın bir sembolü idi “Kutup yıldızının bulunduğu yerden veya gök kubbesinde meydana getirdiği kapıdan, Tanrı insanlara şefaat eder ve Kamlar (Samanlar) da bu delikten Tanrı ile ilgi kurarlardı Bu kapı, insanlar dünyası ile, gökteki ruhlar dünyasının bir siniri idi” Bu sebeple bu yerin, diğer yıldızların deliklerine nazaran, ayrı bir kutsallığı vardı Orta Asya kavimlerine göre, “Hava değişimleri”nin de, bu yıldızlarla büyük bir ilgisi vardı Meselâ Yakut Türklerine göre, “Soğuk havalar, diğer gezegenlerin deliklerinden yeryüzüne inerlerdi Bu bakımdan bilhassa Ülker yıldızı büyük bir önem taşırdı Gezegenlerin yükselip alçalması ile, soğuk veya sıcak havaların geleceği, çoğu zamanda isabetli olarak söylenirdi” Anlaşılıyor ki, “Yıldız bilgisi” ile “Efsane”nin de çok yakın ilgileri vardı Meselâ Kuzey-Doğu Asya’da “Büyükayı burcunun kuyruğunun döndüğü yöne göre, mevsim de değişirdi Büyükayı burcunun kuyruğu, kuzeyde ise kış; batıda ise, sonbahar; güneyde ise, yaz ve doğuda ise, ilkbahar gelirdi” Bundan da anlaşılıyor ki, Orta Asya kavimleri, bir yandan yıldızlar hakkında efsaneler düzerken, diğer yandan da yıldızların gezişleri ve yönleri hakkında, az çok bilgiye sahip idiler Eski Türklerde “Ülker” sözü, “Gezegen yıldızı” karşılığı idi: Türkler başlangıçta bütün gezegenler için “Ülker” veya “Ürgel” deyimini kullanıyorlardı Bu deyim sonradan, diğerlerinden ayrıla ayrıla, en sonunda “Ülker” yıldızı için bir ad olmuştur Yakut Türklerinin lehçesinde “Ürgel” sözü, bugün bile, “Gök deliği” anlamına kullanılmaktadır Hatta söyle, güzel bir efsane de vardır: Bir zamanlar delikmiş, nedense gök kubbesi, Dondurmuş hiç dinmemiş rüzgârın soğuk sesi Yakut adli Türklerde kahraman bir er varmış, Ne var diye göklerde, gezegenlere varmış Kubbesini sert göğün, gezegenler delmişler, Soğuklar öğün öğün, yeryüzüne gelmişler Bu er çok kurt avlamış deriler hazırlamış, Otuz eldiven yapmış, ta göklere fırlamış Er Gökleri kapamış, soğuğu yenmiş, inmiş Sıcak günler başlamış eski soğuklar dinmiş Gökteki gezegenlerin deliklerinden soğuk geliyormuş Bunun önüne geçmek için de, Yakutların efsanevî kahramanı bu çareyi bulmuş Fakat 30 çift “Kurt bacağı derisinden eldiven” yaptırmasının sebebi, pek anlaşılamıyor Kurt derisinin kök olarak değeri, bilinen bir şeydir Öyle anlaşılıyor ki, dondurucu soğuklar vardı ve buna tahammül edebilmek için de, böyle bir yol seçilmişti Kürkleri daha kıymetli olan hayvanlar var iken, derisi niçin seçilmişti? İste bu nokta ile Türk mitolojisine girilmiş olunuyordu Sıcak ve soğuk havalar, yıldızların hareketine bağlıydı: Gezegenlerin yükselip alçalması ve yahut da yavaş veya Süratli yürür gibi görünmesi de, hava değişikliklerini gösteren bir belirti gibi kabul edilirdi Gezegenlerin süratli gezinmeleri sıcak havaların, yavaşlamaları da soğuk havaların geleceğine bir işaret idi Yine Yakut Türklerine ait aşağıdaki efsane, yukarıdaki inanışları tamamlar bir durumdur Onlara göre havalar, başlangıçta çok daha soğuk idi fakat sonradan yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı: Uzunmuş bütün kıslar, nedense bir zamanlar, Çok da kısaymış yazlar yaz görmemiş insanlar Bir ağaç etrafında, gezegenler dönermiş, Dönüş yavaşladıkça, ateşleri sönermiş Bir gün gelmiş ki hepsi çok yavaş dönüşmüşler, Olmuşlar duran tepsi, hep birden sönmüşler Gezegenler bir iple, bağlıymış bu ağaca, Bir Saman kılıcıyla, dağıtmış her bucağa Yıldızlar ısınmışlar, döndükçe çok süratli, Dünyayı ısıtmışlar, olmuşlar bir boz atlı Yukarıda efsaneden de anlaşılıyor ki, “Gezegenler başlangıçta göğün ana ve ilk yıldızları olarak kabul edilmişlerdi” Öbür yıldızlar ise artık, zamanla ortaya çıkmışlardı Gezegenlerin, Kutup yıldızı etrafında dönmeleri: Bu konuyu gezegenlerle ilgili bölümümüzde birer, birer ele alacağız Türklerin “Demir kazık” veya “Altın kazık” dedikleri Kutup yıldızı, diğer bütün burçların eksenini teşkil ediyordu Artık diğer burçlar, onun etrafında dönüyorlardı Kutup yıldızına en yakın olan burç, Küçükayı burcu idi “Türklere göre bu burç, Kutup yıldızına takılan bir araba oku ile, araba çeken, iki at idiler Bunlar bir eksen etrafında, mütemadiyen gök yüzünde dönüp duruyorlardı Ondan sonra gelen Büyükayı burcu da, 7 kurt veya 7 vahşi köpek idiler Onlar da bu iki ati yemek için, gökte onları kovalayıp dönüyorlardı Fakat Demir kazık, yani Kutup yıldızına demir zincirlerle bağlandıkları için, onları tutamıyorlardı Zaten zincirlerini koparıp da, bu isi yapmış olsalardı, dünyanın sonu gelecekti” Kırgız Türkleri bunu demekle, Gök ve Tanrının büyük düzeninden söz açıyorlar ve kâinatın varlığını veya yokluğunu bu düzenin devamına bağlıyorlardı |
|