![]() |
Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#1 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet![]() Osmanli da devlet yönetimi OSMANLI PADISAHLARIOsmanli hânedani, Oguzlarin Kayi boyuna mensuptu ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten, çok genis topraklar üzerinde hakimiyetini tesis eden Osmanli Devleti, çesitli din, dil, irk, örf ve âdetlere sahip topluluklari asirlarca âdil bir sekilde idare etmisti ![]() ![]() M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki Osmanlilar, diger beyliklerin sahip olmadiklari veya yapamadiklari bazi seyleri basarmislardi ![]() ![]() 1-Kurulus dönemindeki hükümdarlarin tamami, Islâm dinine ve bu dinin prensiplerine bagli olan kimselerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Keza onlar, hukuk adamlarina baski yapmadiklari gibi, tamamen Islâm hukukunun ruhuna uygun olarak verilen kararlarina da müdahalede bulunmazlardi ![]() ![]() ![]() 2- Osmanlilar, kuruluslarindan itibaren Anadolu Selçuklu Devleti'ne bagli kaldilar ![]() ![]() ![]() ![]() 3- Selçuklu Devleti'nin ortadan kalkmasi ve Bizans'in içinde bulundugu sIkIntili durumlar yüzünden çevresinde kuvvetli bir devletin bulunmamasi ![]() 4- Osmanlilar, Islâm dünyasinin hudud boylarinda kurulmuslardi ![]() ![]() ![]() ![]() 5- Osmanli hükümdarlari, ilim adami ile fazilet ehli kimselere karsi son derece hürmetkâr davranip onlari gözetiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Selçuklu-Bizans hududlarinda tesekkül eden bir uç beyliginin, yeni bir din ve kültürün tasiyicisi olarak eski Bizans Imparatorlugu'nun enkazi üzerinde kurulan bu yeni devlete bir Türk ve Islâm damgasi vurmasi hadisesi, çagdas tarihçiler arasinda henüz tam anlamiyla izah edilemeyen bir mesele olarak münakasa edilmektedir ![]() Öyle anlasiliyor ki bu münakasa daha uzun süre devam edecege benzemektedir ![]() ![]() Tarihin uzak dönemlerinden itibaren kurulmus bulunan bütün Türk devletlerindeki töreye göre, Osmanlilarda da ülke, ailenin müsterek mali olarak kabul ediliyordu ![]() Osmanlilarda saltanatin intikalinde yerlesmis bazi merasimler önemli yer tutmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonraki dönemde bir iki istisna disinda "ekberiyet ve ersediyet" usûlüne göre hânedanin en yasli erkek üyesi padisah olmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli padisahlari cülûslan münasebetiyle çikardiklari fermanda Allah'in lütfu ile "bi'l-irs ve'l-istihkak" saltanatin kendilerine müyesser oldugunu ifade ederler ![]() ![]() ![]() Mesela Çelebi Mehmed, Bizanslilarin yaninda bulunan kardesi Mustafa Çelebi'nin tekrar hükümdarlik iddiasiyle ortaya çikma ihtimalini göz önüne alarak hayatindan ümidini kestigi sirada yanindaki vezir ve beylerine oglu Murad'in hükümdar yapilmasini ve o yetisinceye kadar ölümünün gizli tutulmasini vasiyet etmisti ![]() ![]() Biraz önce temas edildigi gibi, Osmanlilarda hükümdarin çocuklarindan kimin padisah olacagina dair kesin bir saltanat kanunu yoktu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Töreye göre Osmanli padisahi, memleketin sahibi sayilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve ser'-i serîf üzre deavi hükmünü kadiaskerlerim buyruldusu ile yazalar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm hukukuna göre devletin basinda bulunan hükümdarin, hakkinda nass bulunmayan mevzularda tebeasinin maslahatini gözeterek çikardigi kanunlarina uymak dinin emridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müslüman bir topluma istinad eden bünyesi ile Osmanli devlet adamlari, bundan baska türlü hareket de edemezlerdi ![]() ![]() ![]() Esasen, XIV ![]() ![]() Bernard Lewis'in dedigi gibi; "Kurulusundan düsüsüne kadar Osmanli Devleti, Islâm gücünün ve inananin ilerlemesine veya savunmasina adanmis bir devlet idi ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce gördügümüz gibi Osmanli ve Türk, nisbeten yeni kullanilan deyimlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli pâdisahlarinin, kanun ve nizamlara göre hareket etme mecburiyetini hissetmeleri, onlarin keyfî bir sekilde hareket etmelerine mani oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Ibn Hacer el-Askalanî, Saadeddin Deyrî, Abdu's-Selâm el-Bagdadî, Bedreddin Tenesî ve Bedreddin el-Bagdadî gibi dört mezheb otoritesi, onun, Karamanoglu ile mücadele etmesi için fetva vermislerdi ![]() ![]() Hareketinin Islâm'a uygunluk derecesinin arastirilmasi ve cezanin, âlimler tarafindan kurulacak bir heyet tarafindan takdir edilmesini bizzat padisah istemisti ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, devlet islerinde kesin bir karar verilmeden önce, isler, Divan'da görüsülürdü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli hükümdarlarinin ilk ve en kudretli zamanlarinda bile divan kararlarina tamamen riayet ettikleri ve alinan kararlarin disina çikmadiklari görülmektedir ![]() Osmanli padisahlari, XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed döneminin ortalarina kadar Osmanli padisahlari, Divan-i Hümâyuna baskanlik ederlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Bir suikast tehlikesini de beraberinde getiren bu hareket, padisahin canini sIkmis ![]() ![]() ![]() Bundan sonra padisahlar, divan müzakerelerini oradan dinleyip takip etmeye baslamislardi ![]() Bu hadiseden sonra Fatih Sultan Mehmed, divan müzakerelerine baskanlik etmeyip bir perde veya kafes arkasindan dinlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki, Osmanlilarin ilk dönemlerinden itibaren hükümdarlar, halk ile temas ediyor, her firsatta halka yardimci olmaya çalisiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Halk ile Osmanli hükümdarlari arasindaki münasebeti saglayan çesitli vesileler vardi ![]() ![]() Osmanli hükümdarlari, daha Osman Bey'den itibaren mesru mazeretlerinin disinda Cuma namazini sarayin disinda ve halka açik bir camide kilmaya büyük bir itina gösteriyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Padisahlarin zaman zaman kiyafet degistirerek halk arasinda dolasip kamuoyunu yoklamalari (tebdil gezmeleri), günlük hayatlari, yemekleri, Istanbul ve civarinda çesitli gezintiler' saltanat kurumu açisindan önemli hususlardir ![]() Gerek günümüzde gerekse tarihteki devletlerde oldugu gibi Osmanlilarda da hükümdarin hakimiyet (egemenligini)'ini temsil eden ve adina "Hükümdarlik alametleri" denilen isaret ve semboller vardi ![]() ![]() ![]() Padisahlarin kullandiklari unvanlar, bunlarin kullanildigi yerler Osmanli hâkimiyet anlayisi açisindan önemlidir ![]() Halil Inalcik ("Padisah", ÎA, IX) bunlari, ser'î ve örfî ünvanlar olarak iki kisimda degerlendirmekte ve resmî belgelerde bunlarin itina ile kullanildigina isaret etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() OSMANLI SEHZÂDELERI XIV ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli sehzâdeleri babalarinin sagliginda yüksek haslarla bir sancagin idaresine (sancaga çikma) tayin ediliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sancakta bulunan sehzâdelere "Çelebi Sultan" denirdi ![]() Osmanli sehzâdelerinden, sancak beyi olanlarin maiyetlerinde nisanci, defterdar, reisü'l-küttab gibi kalem heyetiyle miralem, mirahur, kapi agasi ve diger bazi saray erkâni vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XV ![]() ![]() ![]() ![]() Kurulus dönemindeki Osmanli sehzâdeleri, ya babalari ile beraber veya yalniz olarak sefere giderlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() III ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() OSMANLI MERKEZ TESKILÂTI Kurulus dönemi Osmanli Devleti'nde yönetim, eski Türk töresindeki asiret usûllerine göre tatbik ediliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih dönemine kadar örfe dayali olan bu sistem, Fâtih'le birlikte yazili kanun haline getirilmistir ![]() ![]() îdarede bütün yetki padisahin ve onu temsilen divanin elinde toplanmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DIVAN-I HÜMÂYUN Islâm dünyasinda, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Babasinin yerine geçip Bey ünvanini alan Orhan döneminde, divanin varligi artik kesinlik kazanmis görünmektedir ![]() ![]() ![]() Ilk dönem Osmanli divaninin çok sade ve basit oldugu tahmin edilebilir ![]() ![]() ![]() Zaman zaman, bey yerine icabinda orduya kumanda eden sahis olarak sahnede Osmanli beyinin oglu görülmektedir ki, bu vaziyet, divan kurulusunun uç beyligi divaninin modeline göre oldugu hakkinda bir kanaat vermektedir ![]() ![]() Orhan Bey zamaninda müesseselestigi görülen divanin üyeleri için, artik resmî bir kiyafetin tesbit edildigi görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divan, Orhan Bey zamanindan, Fâtih'in ilk devirlerine kadar her gün toplanirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Divan, hangi din ve millete mensub olursa olsun, hangi sinif ve tabakadan bulunursa bulunsun, kadin erkek herkese açikti ![]() Idarî, siyasî ve örfî isler re'sen, digerleri de müracaat, sIkâyet veya görülen lüzum üzerine veya itiraz sebebiyle temyiz suretiyle tedkik edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Divanda idarî ve örfî isler vezir-i azam, ser'î ve hukuki isler kadiasker, malî isler defterdar, arazi isleri de nisanci tarafindan görülürdü ![]() ![]() ![]() Divandan sonra Yeniçeri agasi padisah tarafindan kabul olunarak ocak hakkinda bilgi alinirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlasiliyor ki Osmanli Devleti divani, devletin en yüksek organi özelligini tasimaktaydi ![]() ![]() ![]() Divanda, halk ile devletin bütün problemleri, özellikle timar tevcihleri ve önemli mevkilere yapilacak atamalar da görüsülmekteydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DIVAN ÜYELERI Kurulus dönemi Osmanli divani, her gün sabah namazindan sonra padisahin huzuru ile toplanarak görevinin gerektirdigi isleri yapardi ![]() ![]() ![]() ![]() VEZIR-I A'ZAM VE VEZIRLER Osmanlilarin ilk dönemlerinde divanda sadece bir vezir bulunuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde ilk vezir, Haci Kemaleddin oglu Alaeddin Pasa'dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çandarli Halil Hayreddin Pasa'dan önceki vezirler orduya komuta etmiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonraki tarihlerde vezirlerin sayisi artmis ve XVI ![]() ![]() ![]() Vezir-i azam, padisahtan sonra devletin en büyük reisi ve hükümdarin mutlak vekili oldugundan, sözü ve yazisi padisahin iradesi ve fermani demekti ![]() ![]() ![]() Hatta Segedin muahedesinin akdi üzerine saltanati oglu Mehmed'e birakan Ikinci Murad, karsi tarafin bu firsati ganimet bilip antlasmayi bozmasi üzerine, anormal bir hal alan olaylar karsisinda tekrar hükümdar olup idareyi eline almak istedigi zaman, Vezir-i azam Çandarlizâde Halil Pasa'nin tesebbüsüyle ikinci defa hükümdarlik makamina getirilmisti ![]() Icabinda padisah adina divana riyaset (baskanlik) eden vezir veya vezir-i azamlar, hükümdarin mutlak vekili idiler ![]() ![]() ![]() ![]() Kendisinden önceki töre, örf ve gelenekleri yazili bir metin haline getiren Fâtih Sultan Mehmed'in kanunnâmesinde vezir-i âzamla ilgili olarak söyle denilmektedir: "Bilgil ki vüzerâ ve ümerânin vezir-i azam basidir, cümlenin ulusudur ![]() ![]() ![]() ![]() Tevkiî Abdurrahman Pasa kanunnâmesinde de vezir-i azam hakkinda su ifadeler kullanilmaktadir: "Evvela sadr-i azam olanlar cümleyi tasaddur edüp amme-i mesalih-i din ve devlet ve kâffe-i nizâm-i ahval-i saltanat ve tenfiz-i hudud ve kisas ve haps ve nefy ve enva-i ta'zir ve siyâset ve istimai da'va ve icray-i ahkâm-i seriat ve def-i mezâlim ve tedbir-i memleket ve tevcih-i eyâlet ve emâret ve ulûfe ve zeamet ve timar ve tevliyet ve hitabet ve imâmet ve kitâbet ve cem'i cihet ve taklid-i kaza ve nasb-i müvella ve tefviz ve tevkil ve tayin ve tahsil ve umur-i cumhur ve tevcihat-i gayr-i mahsur ve'l-hasil cemi-i menâsib-i seyfiyye ve ilmiyenin tevcih ve azli ve cemi-i kadaya-i ser'iyye ve örfiyenin istima ve icrasi için bizzat cenab-i padisahîden vekil-i mutlak ve memâlik-i mahruse-i Osmanî ve taht-i hükümet-i sultanîde olan cemi-i nâsin üzerine hakim-i sahib-i ferman oldugu muhakkaktir ![]() Sair vüzera ve vülat ve amme-i ulemâ ve kudat ve mesayih ve sâdat ve a'yan ve ekâbir ve tavaif-i asâkir ve reâya ve berâya ve ehl-i cihât ve ashab-i ticarat kebir ve sagir ve gani ve fakir ve kavi ve zayif ve vadi" ve serif ve muhassalan havas ve avam kâffe-i enâm cemian sadr-i a'zam olanlarin kelamini bizzat sevketlû ve mehâbetlû ve seadetlû padisah zillullah hazretlerinin mübarek lisan-i seriflerinden sadir olmus ferman-i vâcibu'l-iz'an bilüp emrine imtisâl ve kendüye ta'zim ve tavkir ve iclâl etmeye me'murlerdir ![]() Kanunnâme metinlerinde görüldügü gibi vezir-i a'zamlar, vekil-i mutlak olarak büyük ve genis yetkilere sahip olan kimselerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde XVI ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed'den itibaren hükümdarlar Divan-i Hümâyun toplantilarina katilmayi terk edip, riyaseti sadrazama biraktiktan ve XVI ![]() ![]() ![]() ![]() Sadrazamlarin hükümdarlarla görüsmeleri ise XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Padisahin "manzurum oldu", "verilsin", "verdim", "tedarik edesin", "zamani degildir", "berhüdar olasin", "olmaz" gibi hatt-i hümâyunu ile isaret etmesinden sonra sadrazam onu isleme koyardi ![]() ![]() ![]() ![]() KADIASKER Osmanli Devleti'nde askerî ve hukukî islerden sorumlu olan kadiaskerlik teskilâti, gerek kelime gerekse meslek olarak uzun bir geçmise sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde ilk kadiaskerin Bursa Kadisi Çandarli Kara Halil Hayreddin Pasa oldugu belirtilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kelime olarak lügat mânâsi "asker kadist" demek olan kadiaskerlik, Osmanli ilmiye teskilâti içinde önemli bir mevki idi ![]() ![]() ![]() ![]() Onlar, belli seviyedeki bazi kadi ve nâiblerin tayinlerini de yapiyorlardi ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed'in son senelerine kadar yalniz bir kadiaskerlik vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece Rumeli ve Anadolu kadiaskerlikleri diye tekrar ikiye indirilen bu müessese, Osmanli saltanatinin sonuna kadar devam etti ![]() Protokola göre daha üstün addedilen Rumeli kadiaskerleri ile daha asagi bir mevkide bulunan Anadolu kadiaskerinin vazifeleri kanunnâmelerde söyle belirtilir: "Bilfül Rumeli kadiaskeri olan efendi, Rumeli ve adalarda vaki kazalari ve kismet-i askeriyeleri tevcih eder ![]() Ve bilfül Anadolu kadiaskeri olan efendi, Anadolu'da ve Arabistan'da vaki kazalari ve kismet-i askeriyeleri tevcih eder ![]() Ve bu efendiler, divân günlerinde elbette Divan-i Hümâyuna müdavemet edüp Cuma günlerinde vezir-i a'zam hazretlerinin hânesine varirlar ![]() ![]() ![]() Ve yirmi, yirmibes ve otuz ve kirk medreselerin ve kendi taraflarina müteallik olan bazi mahallin cihet ve tevliyet makulesin tevcih edegelmislerdir ![]() Böylece Anadolu'da bulunan müderris ve kadilarin tayini, Anadolu kadiaskerinin, Rumeli'de bulunan müderris ve kadilarin tayini de Rumeli kadiaskeri tarafindan yapilmaktaydi ![]() ![]() Kadiaskerler, XVI ![]() ![]() ![]() Kirktan yukari yevmiyeli müderrisler ile mevâlinin tayinleri ise seyhülislâmlara verilmistir ![]() ![]() Bir kimsenin kadiasker olabilmesi için "mevleviyet" denilen 500 akça yevmiyeli büyük kadilik mansibinda bulunmasi gerekirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zamanla maaslarinda farklilik görülen kadiaskerler, Fatih kanunnâmesine göre devlet hazinesinden yevmiye 500 akça aliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Divân'daki davalari dinleyen kadiaskerler, Sali ve Çarsamba hariç olmak üzere hergün kendi konaklarinda divân akdedip kendilerini ilgilendiren ser'î ve hukukî islere bakarlardi ![]() ![]() ![]() Padisah, sefere çiktigi zaman kadiaskerler de onunla birlikte giderlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Bu müessese, Osmanli Devleti'nin sonuna kadar devam etmis, Osmanli hükümeti ile birlikte o da tarihe mal olmustur ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#2 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetDEFTERDÂR Defter ile dâr kelimelerinden meydana gelen bir terkib olan "defterdâr" "defter tutan" demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed tarafindan tedvin ettirilmis olan kanunnâme-i Âl-i Osman ile diger kanunnâmelere göre defterdâr, padisah malinin (Devlet hazinesi) vekili olarak gösterilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bayram tebriklerinde padisah vezirlere oldugu gibi defterdarlara da ayaga kalkardi ![]() Genel olarak devlet gelirlerini çogaltmak, gerekli yerlere sarf etmek ve fazla olani da muhafaza altinda bulundurmak vazifesi ile yükümlü bulunan defterdâr, Osmanli Devleti'nin kurulus yillarinda bu görevleri yerine getiriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Defterdârlar, kendilerini ilgilendiren malî islerdeki sIkâyetleri, Defterdâr Kapisi'nda akd edilen divanda dinler ve gerek görülürse "tugrali ahkâm" verirlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanunnâmede bas defterdâr ve vazifeleri hakkinda su bilgiler verilmektedir: "Bas defterdâr pâye ve itibarda "nisanci" gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onsekizinci asir baslarindan itibaren Rumeli defterdârlarina veya bas defterdâra "sIkk-i evvel", Anadolu defterdârina "sIkk-i sânî", üçüncü defterdâra da "sIkk-i sâlis" adi verildi ![]() Icraat ve tahsilatta defterdârin icra memuru olarak maiyetinde farkli vazifeleri bulunan bes görevli bulunurdu ![]() ![]() ![]() Bunlar, hazineye borcu olup vermiyenleri hapis ve sIkIstirma ile tahsilat yaparlardi ![]() ![]() îkinci icra memuru, cizye bas bakikuludur ![]() ![]() ![]() Adi geçen dairenin üçüncü icra memuru, tahsilat ve ödemelere nezâret eden veznedar basidir ![]() ![]() ![]() Defterdâr tabiri, 1253 (1838) senesinin Zilhicce ayinda sadir olan Hatt-i hümâyun mucibince terk edilerek yerine "Maliye Nezâreti" tabiri kullanilmistir ![]() NISANCI Osmanli devlet teskilâtinda Divan-i Hümâyunun önemli vazifelerinden birini yerine getiren görevli için kullanilan bir tabirdir ![]() ![]() ![]() Osmanli devlet teskilâtinda XVIII ![]() ![]() ![]() Bu teskilat, sadece Müslüman Dogu'da degil, Bati Müslüman devletlerinde de vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kalkasandî, Misir'daki bu hizmeti bes merhalede ele alir ve Memlûklerde bu görevi üstlenen kisiye "Kâtibu's-Sir" veya "Sahibu Divani'l-însa" adinin verildigini bildirir ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla beraber, bazi arastiricilar bu kurulusu Osmanli Devleti'nin ikinci hükümdari olan Orhan Gazi dönemine kadar çikarirlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed'in tedvin ettirdigi kanunnâmede bu memuriyetin isim ve selâhiyetleri ile zikr edilmis olmasi, bunun Fâtih'ten önce mevcud oldugunu, fakat onun zamaninda tam anlamiyla gelistigini göstermektedir ![]() Divan-i Hümâyunda vezir-i a'zamin saginda ve vezirlerin alt tarafinda oturan nisanci, önemli bir hizmeti yerine getiriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Görevleri icabi olarak insa konusunda maharetli olmalari, devlet kanunlarini iyi bilerek yeni kanunlar ile eskiler arasinda bag kurup anlari telif etme kabiliyetine sahip bulunmalari gereken nisancilarin, ilmiye sinifi arasindan dahil ve sahn-i semân müderrislerinden seçilmesi kanundu ![]() Nisancilar, XVI ![]() ![]() ![]() Fâtih döneminde müesseseleserek kuruldugunu gördügümüz nisancilik, Osmanli Divan-i Hümâyunun dört temel rüknünden birini teskil ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nisancilarin nüfuzlari ve gördükleri önemli hizmetler, bundan sonra da devam etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nisanci, Divan-i Hümâyun azasi olmasina ragmen, vezir rütbesini haiz degilse kanun geregi arz günlerinde padisahin huzuruna kabul edilmezdi ![]() ![]() XVI ve XVII ![]() ![]() XVII ![]() ![]() ![]() ![]() Kendi dairesinde kanuna müteallik ahkâm yazilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanunnâme, nisancilar hakkinda daha tafsilatli bilgiler vermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nisancilik, XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() SARAY TESKILÂTI Bursa feth edilip merkez haline getirilmeden önce, Osmanogullari'na ait özel bir saray yoktu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaz mevsimindeki bu toplantilar, Osmanlilarin Sögüt bölgesine yerlesmeden önceki göçebelik dönemini hatirlatiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Orhan Bey, Bursa'yi feth edip is basina geçtikten sonra beyligi her sahada teskilâtlandirmaya gayret etmisti ![]() ![]() Gerçekten, Osmanli Devleti, gelisip büyüdükçe, hükümdarlarinin oturduklari saraylar da bu gelismeye paralel olarak büyümüs ve ihtisamlari artmisti ![]() ![]() ![]() Istanbul'un fethinden sonra Fâtih Sultan Mehmed tarafindan bugünkü Bâyezid'de Istanbul Üniversitesi'nin bulundugu sahada bir saray yaptirilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed tarafindan insasina baslanilan ve XIX ![]() ![]() ![]() Orhan Bey'in, Bursa'nin iç kalesinde bir sarayi vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bursa sarayi hakkinda bilinenler pek fazla degildir ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi Rumeli fetihlerinin basladigi siralarda Osmanli Devleti'nin merkezi Bursa idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edirne saraylarinin en meshuru, Hünkârbahçesi Sarayi denilen Yeni Saray olup burada harem daireleri ile diger teskilâtlar vardi ![]() ![]() ![]() ![]() Istanbul'un fethinden üç yil sonra, yani 1457 senesinde Edirne sehri büyük bir yangin sonunda tamamen yok olmus gibiydi ![]() ![]() ![]() ![]() Bostancilar hem Edirne sarayi bahçelerine hem de Edirne'de bulunan Mamak, Çömlek ve Mesihpasa bahçelerine bakiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Edirne sarayi da Istanbul'daki yeni sarayda oldugu gibi Enderûn, Birûn ve Harem kisimlarindan meydana geliyordu ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#3 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetENDERÛN Osmanli Devletinde XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devsirme olarak alinip sarayda uzun müddet hizmet ve terbiyeden sonra devletin muhtelif makamlarina namzet olarak yetistirilen çocuklara, Iç oglani denirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HAREM Topkapi Sarayi'nda ikinci avlunun solunda Divân-i Hümâyunun arka kisminda yer alan Harem-i Hümâyun, genellikle Haliç'e nâzir çesitli sofalar, koridorlar, daireler, odalar, çesmeler ve hizmet binalarindan meydana gelmekte idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Harem halkini, padisah, vâlide sultan, padisah hanimlari, sultanlar ve sehzâdeler gibi haremde hizmet edilenler ile ustalar, kalfalar, câriyeler seklinde hizmet edenler olmak üzere iki grupta degerlendirmek mümkündür ![]() AK VE KARA HADIM AGALARI "Aga-i Bâbu's-Saâde" denilen kapi agasi, hadim ak agalarindan olup yeni sarayin bas nâziri, ve "Bâbu's-Saâde"nin âmiri idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kara hadim agalari ise kadinlarin bulundugu harem kisminda vazife görüyorlardi ![]() ![]() ![]() BIRÛN ERKÂNI Osmanli sarayinin dis hizmetlerine bakan ve sarayda yatip kalkma mecburiyetinde olmayip disarida evleri bulunan kimselerdir ![]() ![]() ![]() Bîrûn'da hizmet eden ilmiye sinifi ile "Agayan-i Bîrûn" yani dis agalari denilen agalar, sarayin Harem ile Enderûn kisminin haricindeki yer ve dairelerde oturup islerini görürlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#4 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetASKERÎ TESKILAT Bir toplumun "devlet" haline gelebilmesi, onun varligina vücud veren halk ve idarecilerin "bagimsizlik" (istiklâl) kavramini tanimalari ile mümkündür![]() ![]() ![]() ![]() Disiplinli ve devamli bir ordunun teskili fikrinden hareketle sarf edilen çabalar, milletlerin kendi bünyeleri, bulunduklari cografî ortam ve zamanlarina göre degisik olagelmistir ![]() ![]() Bu, onlarin daha disiplinli hareket etmesini sagliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ortaasya'li atli kavimlerin hayatlarinin en önde gelen özelligi, hareket halinde olma idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Düsmanlarina karsi yaniltma, ani hücum ve sizma gibi taktikleri ile taninan Türklerin, Müslüman Arap ordulari içinde yer almalarindan sonradir ki, Islâm ordulari genis bir cografî mekânda yayilma imkânini buldular ![]() "Bazen uygulanan usûl de yürüyüs halinde olan düsman hatlarini tuzaga düsürmek veya hemen girisilen muharebe ile anlari, önceden hazirlanmis tuzak bölgelerine çekmek idi ![]() ![]() Tarih sahnesinde görünen birçok millet, askerî güç olarak ifade ettigimiz devamli ve disiplinli orduyu ayakta tutup kendisinden istifade edebilmek için çesitli çarelere bas vurmustur ![]() ![]() ![]() Özellikle kurulus ve daha sonraki dönemlerde kullanilan sistemler ile ordunun sahip oldugu disiplin, Osmanli ordusunu basarili bir hale getiriyordu ![]() "Osmanlilar, daha önceden Hiristiyan ordularinin ne vakit geleceklerini ve kendileri ile çatisma için müsait yerin neresi oldugunu bilirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pek çok müessesede oldugu gibi, kendinden önceki Müslüman ve MüslümanTürk devletlerinin teskilatlarindan yararlanmis bulunan Osmanlilar, bu uygulamayi askerî sahada da gösteriyorlardi ![]() ![]() Bununla beraber biz, daha açik bir fikir vermesi bakimindan B ![]() ![]() Özellikle Alp Arslan ve oglu Meliksah dönemlerinde devrinin en büyük askerî gücü haline gelen Selçuklu ordusu, günümüzün Milli Savunma Bakanligi durumundaki "Divan-i Arizu'l-Ceys" denilen bir teskilât tarafindan idare ediliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sâyede Selçuklu Devleti, büyük bir askerî kuvvet bulundurma imkânina sahip olmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() OSMANLILARIN ILK ASKERÎ TESKILÂTI Bizans Imparatolugu'nun hududlarinda bulunan ve Osman Gazi'ye bagli olan Türk asiretleri atli idiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osman Bey zamaninda, beyligin kuvvetleri, hizmetleri karsiligi ganimetten hisse alan ve feth edilen yerlere atli asker vermek sartiyla yerlesen Türkmen kuvvetleri ile ücretleri gündelik olarak ödenen Osman Bey'in sahsî askerlerinden ibaretti ![]() ![]() Asiret kuvvetleri ile ulûfeli askerler, ilk zamanlarda yeterli oldularsa da fetihler çogaldikça sayi olarak kifayet etmemeye basladilar ![]() ![]() ![]() Atli olan asiret birlikleri, özellikle kale muhasaralarinda fazla tesirli olamiyorlardi ![]() ![]() ![]() YAYA VE MÜSELLEMLER Osman Bey'in ölümünden kisa bir süre sonra, beyligin sinirlarinin genislemesi ve kisa bir gelecekte, daha bir genislemeye namzed olmasi, Orhan Bey'i askerî, malî ve idarî düzenlemeler yapmak zorunda birakti ![]() ![]() ![]() Orhan Bey'in saltanatinin ilk yillarinda askerî kuvvetler, Osman Bey zamanindan pek farkli degildi ![]() ![]() ![]() Fetihlerin devami için zarurî olan ordunun organizasyonu, yani, ilk düzenli birlikler, Bursa'nin fethinden sonra ve Iznik'in fethinden önce Vezir Alaeddin Pasa ile Bursa Kadisi Çandarli Kara Halil'in (öl ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk gençlerinden kurulan ve her biri bin kisi olan bu askerî birligin efradi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi Osmanli Devleti'nin ilk döneminde, yani Osman Bey zamaninda beyligin kuvvetleri iki kisimdan ibaret bulunuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Bu bilgilerin isigi altinda konuya bakildigi zaman Osman ve Orhan Bey'ler zamaninda Osmanli ordusu, üç gruptan tesekkül ediyordu ![]() ![]() ![]() Kurulus döneminden baslamak üzere Osmanli ordusu "Kara" ve "Deniz" olmak üzere iki kisimdan ibaretti ![]() OSMANLI KARA ORDUSU Ordu-u Hümâyun denilen Osmanli Kara Ordusu, genel olarak iki bölüme ayrilmakta idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() KAPIKULU ASKERLERI Kapikulu denilen bu askerî birlik, Selçuklular ve diger bazi devletlerde oldugu gibi "Hassa Ordu"yu meydana getirmekteydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kapikulu askerleri baslangiçta devlet merkezinde bulunuyorlardi ![]() ![]() Osmanli Devleti, Rumeli taraflarinda fetihler yapip genislemeye baslayinca devamli bir orduya ve daha fazla askere ihtiyaç hasil olmustu ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() 2 ![]() ![]() KAPIKULU PIYADESI Osmanli Devleti'nin, merkez askerî teskilât, içinde yer alan Kapikulu askerleri, Osmanli askerî teskilâtinin önemli bir bölümünü meydana getiriyorlardi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#5 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetACEMI OCAGI Osmanli askerî tarihinde, önemli yeri bulunan ve Kapikulu piyadesinin mühim bir bölümünü teskil eden yeniçerilere mense' olan "Acemi ocagi", Sultan Birinci Murad zamaninda Kadiasker Çandarli Kara Halil ile Karaman'li Kara Rüstem'in tavsiyeleri sonucu ortaya çikmisti ![]() ![]() Devlet adina ve "Pencik" kanununa göre alinan esirler", Yeniçeri ocagina asker yetistirmek için Gelibolu'da kurulmus bulunan Acemi ocagina gönderiliyor ve yevmiye bir akça ücretle Gelibolu ile Çardak arasinda isleyen at gemilerinde hizmet görüyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçi bu ocagin, Rumeli fatihi Süleyman Pasa zamaninda, bizzat kendisi tarafindan savasta esir alinan Hiristiyan çocuklari ile basladigi belirtilmekte ise de ocagin gerçek manada müesseselesmesi, yukarida belirtilen sekilde olmustur ![]() Sözlük manasiyle beste bir demek olan "pencik" harplerde ele geçirilen esirlerden, askerlikte kullanilmak üzere beste birinin alinmasi demektir ![]() Islâm hukukunun ganimetlerle ilgili vaz' etmis oldugu prensiplerinden dogmus olan "pencik", Osmanli Devleti'nin ilk kurulus yillarinda uygulanmiyordu ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda Acemi oglani iki sekilde alinirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece Acemi ocagina ilk efrad, Pencik kanunu ile toplanmistir ![]() ![]() Pencik oglanlarinin, Anadolu'daki Türk çiftçilerinin yanina verilmesi, aradaki deniz sebebiyle kaçmalarina engel olmak içindi ![]() ![]() ![]() ![]() Cüz'i bir ücretle Türk çiftçisinin yanina verilen Acemi oglanlarina çok az bir ücretin verilmesi, onlarin "ben padisah kuluyum" deyip çiftlik sahibine kafa tutmamasi içindi ![]() Acemi oglanlar, ziraat islerinde çalistirildiklari gibi kisa zamanda Türkçe ile birlikte Islâm-Türk örf ve âdetlerini de ögreniyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önce de temas edildigi gibi Ankara Savasi'ndan sonra Osmanli fetihleri durmus, bazi yerler Bizans ve Sirplara terk edilmislerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yeni kanunla, bastan basa gayr-i müslim olan Rumeli halki, tedrici surette müslümanlastirilacakti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devsirme kanunu geregi ihtiyaca göre üçbes senede ve bazan daha da uzun bir sürede Hiristiyanlardan sekiz ila on sekiz ve bazan yirmi yas arasindaki sihhatli ve kuvvetli çocuklardan Acemi Oglani alinmaya basladi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devsirme usûlü, kendi dönem ve zamanina göre iyi bir sonuç vermisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devsirme sistemi, çocugu devsirilenler bakimindan da faydali bir seydi, çünkü onlar da çocuklarinin içinde bulunduklari mali sikintidan kurtulacagini biliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi üzere her saha ve konuda oldugu gibi devsirme sisteminde de arzu edilmeyen bazi suistimallerin oldugu söylenebilir ![]() Buna karsilik devlet, gönderdigi memurlarinin kanunsuz hareketlerini önlemeye gayret ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() Avrupa'da kurulan devamli ordudan bir asir önce vücuda getirilmis olan Yeniçeri ordusu, Osmanli Devleti'nin ilk dönemlerinde dünyanin en mükümmel ordusu haline getirilmisti ![]() ![]() Iran, Arabistan ve Misir çöllerine kadar götüren hükümdarlarin en büyük dayanaklarindan biri bu ordu olmustur ![]() Piyade birligi olan Yeniçeri ocaginin, hangi tarihte ihdas edildigi kesin olarak tesbit edilememekle birlikte bunun, Murad Hüdavendigâr zamaninda yani on dördüncü asrin son yarisi içinde bir ocak halinde kuruldugu söylenebilir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ocagin kurulus sebebi, mevcud askerin azligina ragmen, fetihlerin çogalip sinirlarin genislemesi ve eldeki askerin de bu sinirlari koruyamaz duruma gelme endisesi idi ![]() ![]() ![]() ![]() Yeniçeriligin ilk kurulusunda, orduya bin kadar yeniçeri alinmisti ![]() ![]() Ocak, XV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeniçeriler, baslarina börk ismi verilen beyaz keçeden bir baslik giyerlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Her yeniçeri bölügüne "Orta" denirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla beraber bu kanun daha sonra degistirilerek ocagin disindan olan kimseler de tayin edilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeniçeri Ocagi'nin en büyük komutani olan Yeniçeri Agasi'ndan baska Sekbanbasi, Ocak Kethüdasi veya Kul Kethüdasi, Zagarcibasi, Turnacibasi, Muhzir Aga ve Bas çavus ta ocagin büyüklerindendi ![]() ![]() Yeniçeriler, maaslarini (ulûfe) üç ayda bir alirlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten de onlarin zorbaliklarini ve yaptiklari kötülüklere isaret eden (1826) tarihli bir hüküm Istanbul Kadisina gönderilmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#6 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetCEBECI OCAGI Kapikulu askerinin piyade ocaklarindan biri de "Cebeci Ocagi"dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sefer esnasinda ordu komutanlari refakatina münasib bir miktar cebeci verilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ocagin kurulus tarihi kesin olarak tesbit edilmekle birlikte, Yeniçeri ocagi ile birlikte veya ondan çok kisa bir müddet sonra oldugu tahmin edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Ocak mevcudu, aralarindaki münasebet dolayisiyla Yeniçeri askerinin azalip çogalmasina bagli olarak artar veya eksilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diger Kapikulu ocaklari gibi "orta" denilen ve 38 bölüge ayrilmis bulunan cebecilerin en büyük komutani "Cebecibasi" idi ![]() ![]() TOPÇU OCAGI Top dökmek, top atmak ve top mermisi yapmak gayesiyle teskil edilen bu ocak da, Kapikulu ocaklarinin yaya kismindandi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Topçu ocaginin top döken kismi ile top kullanan bölükleri ayri ayri idiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, gelecekteki ihtiyaçlarini karsilamak ve devamli bir sekilde hazirlikli bulunmak gayesiyle Istanbul'un disinda da top fabrikalari kurmuslardi ![]() ![]() Bu yerler: Belgrad, Semendire sancaginin Baç (Beç) madeni, Budin, Içkodra, Praviste, Timasvar ile Asya'da Iran sinirina yakin Kerkük'ün Gülanber kalesi idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, sadece madenî degil, tas gülle de kullanmislardi ![]() ![]() Topçu ocaginin en büyük zâbitine (subayina) "Sertopî" veya "Topçubasi" denirdi ![]() ![]() Tophanede sivil memurlar da istihdam ediliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Topçular, sayica "Cebeciler"e yakin idiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oldukça islah edilmesine ragmen Sultan III ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Topçu ocagi ile çok yakindan ilgisi bulunan bir ocak daha vardir ki, bu da "Top Arabacilari Ocagi"dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HUMBARACI OCAGI Farsça asilli bir kelime olan humbara, içine patlayici maddeler doldurulmak suretiyle demirden yapilmis bulunan mermi demektir ![]() ![]() ![]() ![]() Daha çok kale kusatmalarinda ve görülmesi mümkün olmayan hedeflere karsi kullanilan havanlar sayesinde Müslüman Türkler, dikkate deger basarilar saglamislardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bulunmasi gereken birçok vesikada isimleri zikredilmeyen humbaracilarin müstakil bir ocak haline gelmesi XVII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed Pasa'nin bu konudaki çabalari sonucunda Bosna'dan 301 nefer alinarak her 100 kisi bir "oda" teskil etmek üzere bir ocak vücuda getiriliyor, her bölüge bir yüzbasi, iki ellibasi, on onbasi, tabib, cerrah ve yazicilar tayin olunduktan ve ulûfeler tesbit edildikten sonra teskilât, humbaracibasinin emri ve sadrazamin nezareti altina aliniyordu ![]() ![]() Fabrika ve kislalari Üsküdar'da bulunan humbaracilarin, devlet askerî teskilâti bakimindan önemli bir yeri bulunduklari anlasilmaktadir ![]() ![]() LAGIMCI OCAGI Kusatma altindaki surlarinin altindan tünel (lagim) kazmak suretiyle yikan veya düsmanin açtigi tünelleri kapatan bir ocaktir ![]() ![]() ![]() ![]() Yer altinda yollar açarak fitil ve barutla kale bedenlerini yikan veya lagim açarak berheva eden lagimcilik, Osmanli ordusunda çok gelismisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vazifesi, sadece tünel açmakla bitmeyen bu ocak, hem ordunun hem de agirliklarinin geçirilmesi için köprü yapmak ve gerekiyorsa mevcudlari tamir etmek gibi vazifelerle de yükümlü idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() KAPIKULU SÜVARISI Osmanli kapikulu ordusunu teskil eden ikinci sinif askerî güç, Kapikulu süvarisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kapikulu süvari sinifini meydana getiren efrad da devsirme çocuklari ile harplerde esir alinan çocuklardan meydana geliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Kapikulu süvari birliklerinden ilk ikisine "Bas", öbür ikisine "Orta", son ikisine de "Asagi bölükler" adi verilmisti ![]() ![]() Kapikulu süvarileri, hükümdarla birlikte sefere gittikleri zaman onun sag ve solunda yürürlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Sipah ve silahtarlar, muharebe meydaninda padisahin çadirini (Otag-i hümâyun), ulûfeciler gerek muharebe esnasinda, gerekse konaklama yerlerinde saltanat sancaklarini, garipler ise ordu agirliklari ile hazineyi muhafaza ederlerdi ![]() Adi geçen "Alti Bölük" efradi, hayvan besledikleri için devlet merkezinden fazla uzak olmayan ve mer'asi bol yerlerde ikamet ediyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() Kapikulu süvarilerini meydana getiren her bölügün âmiri olarak ayri ayri agalari vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kapikulu süvarilerinin kullandiklari silahlar, genellikle o dönemde her kavim ve millet tarafindan kullanilan silahlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan III ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iste bu dönemde, süvari bölüklerinde yapilan tenkisatla sayilan on bes bin civarina indirilebilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVIII ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#7 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetEYÂLET ASKERLERI Osmanli kara ordusunun ikinci kismini meydana getiren, devletin büyümesinde, gelismesinde ve sinirlarini genisletmesinde önemli derecede rolü bulunan askerî kuvvet, eyalet askerleridir ![]() ![]() YERLIKULU Yerli Kulu piyadesi, eyalet pasalari ile sancak beylerinin komuta ve idaresinde bulunan, komutanlari da bunlar tarafindan tayin olunan muntazam ve disiplinli bir askerî siniftir ![]() ![]() ![]() ![]() AZEPLER Yerlikulu askerinin ilk sinifini meydana getiren azepler, harplerde büyük hizmetler görüyorlardi ![]() ![]() Kelime olarak "bekâr" demek olan azep tabiri, Osmanli askerî teskilâtinda: bekâr, güçlü ve kuvvetli olan gençlerden meydana getirilmis bir askerî sinif için kullanilmaktaydi ![]() Klasik Osmanli ordusunda azepler, Anadolu'daki Müslüman Türklerden kurulu hafif piyade askerî birligidir ![]() ![]() Osmanlilarin ilk dönemlerinden itibaren XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ok, yay ve pala gibi hafif silahlarla donatilmis olan azepler, ordunun ön saflarinda bulunduklarindan ilk olarak onlar düsman hücumuna maruz kalirlardi ![]() ![]() ![]() Bahsimize konu teskil eden ve iki asirdan fazla büyük hizmetler ifa eden hafif piyade azepleri, XVI ![]() ![]() ![]() SEKBAN VE TÜFEKÇILER Yerlikulu piyadelerinden olan sekbanlar, askere ihtiyaç hasil oldugu zaman, gönüllü olarak toplanan köy halkindan olduklari için, diger birlikler gibi saglam bir askerî egitime sahip degillerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zamanla sekbanlarin önemleri azalinca bunlarin yerini "Tüfekçi" adi ile yeni bir piyade sinifi aldi ![]() ![]() ![]() ![]() ICÂRELILER Hudud boylarinda bulunan sehir ve kalelerde istihdam edilen yerli topçulardan meydana getirilen bir siniftir ![]() ![]() ![]() ![]() LAGIMCILAR Yerlikulu askerinin bir bölümünü teskil eden bu sinif, hududa yakin bulunan önemli bazi kalelerin aniden muhasara edilmesi düsünülerek kurulmus bir siniftir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MÜSELLEMLER Osmanli Devleti'nde, pek çok görevi yerine getiren müsellemler, harp zamanlarinda ordunun geçecegi yollan temizlemek, köprüleri tamir etmek ve yol açmak gibi hizmetlerle de mükellef idiler: Buna karsilik baris zamanlarinda bütün vergilerden muaf sayiliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() SERHAD KULU Osmanli kara ordusunun, önemli bir bölümünü meydana getiren eyâlet askerlerinin bu ikinci sinifi olan Serhad kulu da, hizmet ve durumlarina göre ayri kategorilerde mutalaa edilmistir ![]() ![]() AKINCILAR Serhad kulu grubunun en önemli birligini akincilar teskil ederdi ![]() ![]() Serhad denilen hudud boylarinda bulunan akincilar, fevkalade disiplinli bir teskilâta sahiptiler ![]() ![]() ![]() ![]() Çok seri hareket ettikleri için, düsmanin pusu kurmasina imkan vermiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâmî suurdan kaynaklanan bir ruha sahip olan akincilarin, ordunun basarisi için yaptiklari akinlarda, pekçok esir aldiklari bir gerçektir ![]() ![]() Hafif süvari birlikleri olduklarindan, düsman kale ve ordusu üzerine varmayan akincilar, ordu için yollan açiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akincilarin açtiklari bu yol ve verdikleri hizmetten sonra, Padisah veya Serdar-i Ekrem asil ordu ile gelip harp ederlerdi ![]() Akincilar içinde devsirme yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Büyük bir kismi, Avrupa ve Balkan halklarinin dillerini çok iyi biliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her biri ayri bir komutana bagli bulunan akinci birlikleri, ayri ayri yerlerde ikamet ediyorlardi ![]() ![]() ![]() Düsman ülkesine yapilan bir akinin, akin adim alabilmesi için o taarruzun akinci komutanlarinin emrinde olmasi lazimdi ![]() ![]() ![]() ![]() Rumeli'de ayri ayri ocaklar halinde bulunan akincilar, komutanlarinin isimleri ile anilirlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Savaslarda basarili olan akincilara dirlik tahsis edilince timarli akincilar ortaya çikti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Akinci taifesinin sakin olduklari yerin kadilarina hüküm ki, kadimu'l-eyyamdan olan sefer-i hümayunuma eser akinci taifesi sefere estikleri (sene) umûmen avanz-i divâniye ve tekâlif-i örfiyeden muaf ve müsellem olmak babinda emr-i serifim vârid olmus iken, haliya taife-i mezbureye kudat tarafindan tekâlif çektirilmekle, sefere ihraç olunmak lazim geldikte taife-i mezbûre sair reaya gibi hem tekâlif çekeriz ve hem sefere teklif idersiz deyü sefere gitmekte taallul ettikleri ilam olundu ![]() ![]() Akincilarin silahlan, bir zirhli gögüslük ve yaka ile mizrak, kalkan ve atlarinin egerine takili basi topuzlu bir bozdogandi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVI ![]() ![]() ![]() Eflak Beyi Mihal'in isyanindaki harekâtta (1595), Vezir-i A'zam Sinan Pasa'nin tedbirsiz hareketi sonucu adeta mahv olurcasina zayiat veren akincilar, bundan sonra pek fazla is yapamadilar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DELILER Serhad kulu askerinin bir bölümünü de "Deliler" teskil ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sancak beyi veya beylerbeyi maiyetinde olan delilerde, akincilarin bütün silahlan vardi ![]() ![]() ![]() ![]() XVI ![]() ![]() ![]() Baslarinda, benekli sirtlan derisinden yapilmis ve üzerine kartal kanatlari takilmis bir baslik bulunurdu ![]() ![]() ![]() Devlette, zaaf belirtilerinin görüldügü XVIII ![]() ![]() ![]() Serhad kulu askerini teskil eden "Gönüllü" ve "Besliler" diye iki ayri birlik daha vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#8 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetTIMARLI SIPAHILER Osmanli eyâlet kuvvetlerinin en kalabalik ve önemli sinifini timarli sipahi denilen atli birlikler meydana getiriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dirlik verilen timar sahibi, elindeki imkânlardan istifade ile "Cebelû" veya "Cebelî" denilen bir askerî güç bulundurmak zorunda idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cebelûler, genellikle Anadolu gençlerinden teskil ediliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() Timarli sipahiler her sancakta bir kisim bölüklere ayrilmislardi ![]() ![]() Timarli sipahilerden her on bölük (bin kisi) bir alaybeyinin komutasi altinda bulunurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindigi gibi mirî arazi rejiminin bir sonucu olarak ortaya çikan dirlik sisteminde sipahî, topragin gerçek sahibi degildir ![]() ![]() ![]() Kanunnâmelerle belirlenen kaidelerin disina çikamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asikpasazâde'nin ifadesine göre ölen dirlik sahibinin timari, ogluna verilecektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanunî Sultan Süleyman'in son zamanlarina kadar Türk ordusunun en güçlü askeri olan timarli sipahi, bilhassa XVI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVII ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#9 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetOSMANLI DONANMASI Osmanli denizciliginin temelinde, Anadolu Selçuklu Devleti, Aydinogullari ve Karesi Beyligi gibi komsu devlet ve beyliklerin teknik ve tesirleri bulunmaktadir![]() ![]() ![]() ![]() Gelibolu'nun fethinden sonra burada bir tersane kurularak denizcilik yolunda ilk önemli adim atilmis oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu arada Sakiz ve Egriboz adalari ile Yunanistan'in dogusuna akinlarda bulunulmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çali Bey komutasindaki Osmanli donanmasi, Ege'de Naksos dükaligina ait adalari vurduktan sonra 1415'te Venediklilerle savasti ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Sultan II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli harp gemileri, Gelibolu ile Istanbul tersanelerinden baska Karadeniz, Marmara ve Akdeniz sahillerindeki birçok iskele ve mevkide yapilirdi ![]() ![]() ![]() Onyedinci asrin ortalarina kadar her sene kirk tane kadirga yapilmasi kanundu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çekdirilerin en küçük gemisine Karamürsel, en büyügüne de Bastarde denirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#10 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetOSMANLI MALIYESI ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi Osmanli maliye teskilâtinin basinda "Defterdâr" adi verilen bir görevli bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kurulus döneminde gelirler, daha fazla bir yekûn tutuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli maliyesi, "Miri hazine" (veya dis hazine) ile Enderûn (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kisimdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanli sikkesinin Orhan Bey'e ait oldugu biliniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() VERGILER Osmanli maliyesinin farkli gelir kaynaklari vardi ![]() ![]() ![]() ![]() Siyasî bir çevre içinde ortaya çikan Islâm, kendisinden önceki din ve toplumlarda mevcud olup tatbik edilen vergilerle karsilasti ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli devlet rejiminin, kendinden öncekilerden devr alip tatbik ve inkisaf ettirdigi vergi sistemi, amme idaresi ve devletin iktisadî tarihi bakimindan önemli bir yer tutar ![]() ![]() Kurulusundan itibaren Müslüman bir toplumu ifade eden Osmanli Devleti, inkisâf ettirip kemâl mertebesine ulastirdigi müesseseleri ile, tebeasindan tahsil ettigi verginin temeli, Islâm hukukunun kaynaklarina dayaniyordu ![]() Siyasî bir birlik olarak tarih sahnesinde görünmesinden itibaren birçok vergi kalemi tarh etmek zorunda kalan Osmanli Devleti'nin bu uygulamasi, yüzlerce vergi ismi gösteren cetvellerle tasvir edildigi kadar karmasik ve anlasilmaz degildir ![]() ![]() Bilindigi gibi Osmanli devlet sisteminin önemli müesseselerinden biri olan mâliyenin, temel dayanagini teskil eden vergi, genel mânâda iki ana bölüme ayrilir ![]() ![]() ![]() Müslüman bir cemiyete istinad eden bünyesi ile ser'î hukuku hem nazarî hem de amelî bir sekilde ve her sahada uygulamaya koyan Osmanli Devleti, diger Müslüman devletlerin bu konudaki tatbikatlarini gözden irak tutmuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli vergi sisteminin özelliklerinden biri de tebeadan alinan verginin kendisini (tebea) ne malî, ne de hukukî yönden rencide etmemis olmasidir ![]() ![]() ![]() ![]() Ana hatlari ile Osmanli vergi sisteminden bahs ettikten sonra artik vergi çesitlerini görebiliriz ![]() ![]() ![]() SER'Î VERGILER (TEKÂLIFI SER'IYYE) Osmanli Devleti'nde "Tekâlif-i Ser'iyye"nin temelini teskil eden vergilerin tarh, cibâyet vs ![]() ![]() ![]() ![]() ZEKAT Bilindigi gibi zekât, Islâm'in üzerine bina kilindigi bes esas rükünden birini teskil etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HARAC Osmanlilarda daha ziyade gayr-i müslim tebeayi ilgilendiren vergilerden biri, Harac adini tasimaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Harac-i Muvazzaf, arazi üzerine maktu bir sekilde konmus bulunan akça olup zaman ve mintikalara göre farkli isimler aliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÖSÜR Bilindigi gibi Islâm vergi hukukuna göre, ziraî mahsullerden belli nisbetler sartlar dahilinde Müslüman tebeadan alinan vergiye Ösür denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, Ösür kelimesi yerine baska tabirler de kullaniliyordu ki bunlar, son dönemlerde ortaya çikmisti ![]() ![]() ![]() ![]() CIZYE Islâm hukukuna göre cizye, devletin, müslüman olmayan vatandasini (tebeasini) yakindan ilgilendiren bir vergidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli vergi hukukunun "Tekâlif-i Ser'iyye" bölümüne dahil olan cizye, maliyenin en önemli gelir kaynaklarindan birini teskil ediyordu ![]() ![]() Devletin, idaresinde bulunan gayr-i müslimlerin haklarim korumak, onlara gelebilecek zararlari ortadan kaldirmak ve askerlik hizmeti karsiliginda aldigi bu vergi, önemsiz denebilecek kadar az bir seydir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, padisahlarin cizye ile ilgili bütün resmî tahrirleri seriatin cizyeye ait kararlarina dayaniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde bu vergiyi vermekle yükümlü tutulan kimseler, sadece ergenlik (bulûg) çagina gelmis akil ve vücutça saglam olan erkeklerdir ![]() ![]() ![]() Baslangiçta, devletin bütün bölgelerinde ayni miktarda cizye alinmiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kismen toplumun sosyoekonomik durumundan kaynaklansa bile büyük ölçüde devlet müsamahasinin bir neticesi olarak cizye mükellefinin tabi bulundugu siniflamada en az cizye verenler (ednâ sinifi), her zaman öbür siniflardan daha fazla olmuslardir ![]() A'la: 27 Evsat: 147 Ednâ: 166 ![]() Daha önce de belirtildigi gibi, Müslüman devletlerde cizye mükellefi, bütün insanî hak ve vecibelerden rahatlikla istifade edebilmekteydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde hazine için tahsil edilen cizye, her senenin Muharrem ayinda degisik müesseselerce toplaniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu uygulamada cizye mühürleri ile birlikte cizye kagitlarinin renkleri de degisiyordu ![]() ![]() Osmanlilarda cizye uygulamasi, 1272 (1855) senesinde cizyenin, "Bedel-i askeriye"ye tebdili zamanina kadar devam etti ![]() ÖRFÎ VERGILER (TEKALIFI ÖRFIYYE) Osmanlilarda ser'î vergilerin yaninda, temeli ihtiyaçlardan dogan ve örfe dayanan bir verginin daha bulunduguna temas edilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi, devlet için ser'î vergilerden ayri olarak örfî vergi tarh etmek, bir zaruret halini almisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Normal olarak geçici olmasi gereken ve fakat bir biri ardi sira gelen muharebe ve ekonomik sikintilar neticesinde devamlilik kazanan örfî vergileri de iki kisma ayirmak mümkündür: 1- Tekâlifiâdiye 2- Tekâlif-i sakka 1- Tekâlif-i Âdiye: Ser'î hukuka göre malî bir terim olarak "ca'l" adi da verilen bu vergi türü, araliksiz devam eden harp ve malî krizlerin bir sonucu olarak ortaya çikmisti ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Tekâlif-i Sakka: Bu, harp, malî kriz ve tabii âfet gibi bir zarurete bagli olmadan tekâlif kaideleri disina çikilarak konmus bulunan vergilerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, Tanzimat'a kadar devam eden örfî vergilerin bu ikinci kismi olan "sakka"nin olmadigini, tebea üzerine böyle bir verginin tarh edilmedigi, ancak bazi vergilerin buna benzemelerinden dolayi "sakka" zannedildikleri belirtilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Örfî vergilerin tahsili, ser'î vergilerin tahsilinden farkli idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaman ve mintikalara göre isimleri ile birlikte çesitleri de degisen örfî vergiler, hazinenin vaz geçemiyecegi bir malî yardim halini almisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muharebeler esnasinda, bosalan devlet hazinesinin (beytü'l-mal) ihtiyaci olan parayi tedarik etmek ve askerin donatilmasini saglamak için konulan imdadiye vergisi, bazan hazineye gönderilir, bazan da dogrudan dogruya orduya memur olan serdarlara verilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, örfî vergiler kismina giren vergi kalemlerinden biri de "Avânz" adini tasiyan vergidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu verginin 4-5 yilda bir defa alindigini belirten Lütfi Pasa, bunun Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde sadece bir defa alindigini kaydeder ![]() Devlet, fevkalade bir vaziyetin icab ettirdigi masraflar ile muayyen vasiflan haiz yiyecek maddelerini, harp levazim ve masraflarini, belirü vergi kaynaklarindan karsilayamayacagini anladigi zaman, özel bazi tedbirler ile memleketin bütün imkânlarini seferber etmeye karar verirdi ![]() ![]() Halk arasinda "salgun" diye de adlandirilan bu vergi XIX ![]() ![]() ![]() "Avâriz" vergisi, degisik isimlerle zikr ediliyordu ![]() ![]() Diger bütün vergilerde oldugu gibi, bazi sinif ve zümreler avârizdan muaf tutulmuslardir ![]() ![]() Osmanli örfî vergilerinden bir kalem de "Harçlar" adi altinda zikredilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#11 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet![]() TOPRAK IDARESI Osmanli Devleti'nin kurulus döneminde ve bu devletin ekonomik, sosyal ve askerî gelismesinde önemli derecede rol oynayan etkenlerden biri de süphesiz ki toprak sistemidir![]() ![]() ![]() Bir toplumun, devlet olabilmesi için, bazi hususiyetleri tasimasi gerekir ![]() ![]() ![]() Islâm öncesi Türklerinde toprak, biri fertlerin digeri de cemaatin olmak üzere iki kisma ayriliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türklerin Islâm'i kabul edip Islâm medeniyeti içindeki yerlerini almalarindan sonra, dinî, iktisadî ve ictimaî hayatlarinda degisiklikler meydana geldi ![]() ![]() ![]() a) Islâmiyetin baslangicindan Hz ![]() b) Hz ![]() c) Abbasi ve Selçuklu devri, d) Osmanli devre ![]() Islâm medeniyeti içerisinde basli basina bir devreye konu olabilecek olan Osmanli toprak uygulamasi, gerçekten toprak hukuku bakimindan büyük bir önem arz eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm âleminde bir gelenek olarak, Osmanlilardan önceki müslüman devletlerde ve özellikle Büyük Selçuklularda görülen ikta sistemi, Büyük Selçuklulardan sonra gelen bütün Türk Islâm devletlerinde uygulanmistir ![]() Selçuklularin, askerî mukataalar ihdas etmeleri, hanedanin, kendi baslica dayanagi olan Türk unsuruna mensup kütleleri yabanci sahalarda yerlestirmek, onlara hem toprak vermek hem de lüzumunda askerî bir kuvvet olarak faydalanmak fikrinden dogmustur ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarin, kendilerinden önceki Müslüman Türk devletlerinden mâhirâne bir usul ile alip tatbik ettikleri timar sistemi, Osman Gazi ile baslar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1- Sebepsiz yere hiç kimsenin timari elinden alinamaz ![]() 2- Timar sahibinin ölümü halinde timari ogluna intikal eder ![]() 3- Ogul sefere gidemeyecek kadar küçükse, harbe gidecek yasa gelinceye kadar onun yerine hizmetkârlari sefere gideceklerdir ![]() Anadolu'da, Osman Gazi ile baslayan timar sistemi, ondan sonra gelen torunlari tarafindan devam ettirildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Baslangiçta "Has" ile "Timar" seklinde ikiye ayrilmis olan birlikler, I Avrupa'da topraga yerlestirilmis olan köle (serf, çiftçi) bazi isleri hür insanlar gibi yapamaz![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a- Istedikleri ile evlenemezler, baska senyörlerin serfleri veya hürlerle evlenemez ![]() b- Serflerin mirasi hür olan insanlarinki gibi vârislerine intikal etmez, sahipleri istedikleri gibi mirasa müdahale edebilirler ![]() c- Istedikleri meslegi seçme, çalisip çalismamada serbestlikleri yoktur ![]() d- Efendilerinin angarya islerinde çalismak ve belli zamanlarda onlara hediye takdim mecburiyetleri var ![]() e- Serfleri cezalandirmak efendilerine aittir ![]() f- Serfler, ruhban sinifi ve manastirlara giremezler, mahkemelerde hür bir insana karsi sahidlikleri kabul edilmez ![]() Serflerin içinde bulundugu bu duruma karsilik Osmanli reâyâsi hür insanlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti kuruldugu ve daha sonra feth ettigi memleketlerde, bir çesit toprak köleliginin mevcud oldugu düzensiz bir derebeylik nizami ile karsilasmistir ![]() ![]() ![]() ![]() Baslangiçta, arazinin mülk ve mirî olarak ikiye ayrildigi Osmanli Devleti'nde, bilahare arazinin tamamina yakin bir kismi mirî rejime tabi tutulmustur ![]() ![]() "Bilâd-i Islâmiyede olan arazi, muktezay-i seriat-i serife üzre üç kisimdir: Bir kismi arz-i ösriyyedir ki hin-i fetihte (fetih esnasinda) ehl-i Islâm'a temlik olunmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kismi dahi arz-i haraciyedir ki, hin-i fetihte keferenin ellerinde mukarrer kilinup kendilerine temlik olunub üzerlerine hasillarindan ösür yahut sümün yahud subu', yahud südüs, nisfa degin (1/10, 1/8, 1/7, 1/6, 1/2) arzin tahammülüne göre harac-i mukaseme vaz' olunup yilda bir miktar akça dahi harac-i muvazzaf vaz' olunmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kisim dahi vardir ki, ne ösriyyedir ne de vech-i mezbûr üzerine haraciyyedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu diyar-i bereket siarin arazisi dahi bu uslûb üzerine arz-i memlekettir ki, arz-i mîrî demekle mâruftur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi devlet, reâyânin elindeki topragin miras yolu ile parçalanmasi, serbest alisveris usûlü ile gelisigüzel sahip degistirmesi ve borç için hacz edilmesi gibi sebeplerie müstakil küçük köylü isletmelerinin mevcudiyetini tehlikeye düsüren muameleleri önleyici hükümler koymustu ![]() ![]() Müslüman Devletlerde arazinin mîrî olus sekillerini söyle siralayabiliriz: a) Fethedilen arazi, gâliplere (fâtihlere) tevzi, veya mahallî halk elinde birakilmayarak devlete (beytü'l-mal) mal edilmek suretiyle ![]() ![]() b) Fetih esnasinda nasil muamele gördügü belli olmayan arazi ![]() c) Mülk araziden olan topragin, mâlikinin mirasçi birakmadan ölmesi ve vasiyette bulunmamasi halinde arazinin hazineye intikal etmesi ile ![]() d) Topragin, mururu zaman (zaman asimi) ile sahibi bilinememek yüzünden hazineye intikali suretiyle ![]() e) Rakabesi devlete ait olmak üzere ihya edilen ölü (mevat) toprak ![]() Osmanli toprak sisteminde "emîriyye" denilen arazi de iki kisma ayrilmaktadir ![]() 1- Arazi-i emirîye-i sirfa (beytü'l-male ait) 2- Arazi-i emirîye-i mevkufa (vakfa ait) Tafsilatina girmeden,sadece kaç kisim olduguna isaret ettigimiz arazi-i emirîye, 1274/1858 tarihli arazi kanunnâmesinin 3 ![]() "Arazi-i emirîyye, beytü'l-male ait olarak ihale ve tefvizi, taraf-i Devlet-i Aliyye'den icra olunagelen tarla ve çayir ve yaylak ve kislak ve korular ve emsali yerlerdir ki, mukaddema ferag ve mahlulat vukuunda sahib-i arz itibar olunan timar ve zeamet ashabinin ve bir aralik mültezim ve muhassillarin izin ve tefviziyle tasarruf olunur iken, muahharan bunlarin ilgasi hasebiyle el-haletu hazihi taraf-i Devlet-i Aliyye'den bu hususa memur olan zatin izin ve tefviziyle tasarruf olunup mutasarriflari yedlerine bâlâsi tugrali tapu senetleri verilir ![]() 1858 tarihli arazi kanununa göre Osmanlilarda arazi: a- Arazi-i Memlûke, b- Arazi-i Emîrîye, c- Arazi-i Mevkufa, d- Arazi-i Metrûke, e- Arâzi-i Mevât olmak üzere bes gruba ayrilmaktadir: a- Arazi-i Memlûke: Mülkiyet yolu ile tasarruf edilen topraklar olup dört kisimdan ibarettir: 1- Kasaba ve köylerdeki arsalar olup yarim dönümlük yerlerdir ![]() 2- Emîrîye topraklardan mülkiyete dönüstürülen yerlerdir ![]() 3- Ösrî topraklardir ![]() 4- Haracî topraklardir ![]() Arazi-i Memlûkeye mâlik olanlar, mallarini diledikleri gibi kullanir, isler, satar, hibe veya vakf edebilir ![]() ![]() b- Arazi-i Emirîye: Devlete ait olup fertlere, tarla, otlak, yaylak, kislak vs ![]() ![]() ![]() c- Arazi-i Mevkufa: Toplumun menfaati göz önünde bulundurularak vakf edilmis olan topraklardir ![]() ![]() d- Arazi-i Metrûke: Toplumun menfaati için yapilan yollar, köprüler ile köy ve kasaba halkinin birlikte istifade edebilmesi için birakilan mera, koru vs ![]() ![]() e- Arazi-i Mevât: Köy, kasaba ve fertlere tahsis edilmemis bulunan ve imar bölgeleri disinda birakilmis olan topraklardir ![]() TIMAR (DIRLIK) Bu sistem, devlete ait mîrî arazinin, savaslarda yararliligi görülen, kale yapim ve tamirinde bulunan, devlete hizmet eden mücahidlere, askerlere ve diger bazi hizmet erbabina dagitilarak, bu kimselerin, kendilerine verilen araziye ait örfî ve ser'î vergileri toplamasi seklinde belirlenebilir ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, mirî arazi rejiminin sonucu olarak timar (dirlik) adi verilen bir sistem ortaya çikti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devlette, büyük bir fonksiyonu bulunan timar sistemi, Osmanli toprak rejiminin temelini teskil ediyordu ![]() ![]() ![]() Toprak taksimatinin en küçük bölümü olan timar, geliri 3 bin ila 20 bin akça arasinda degisen askerî dirliklere verilen bir isimdir ![]() ![]() ![]() "Osmanli Imparatorlugunda geçimlerini veya hizmetlerine ait masraflari karsilamak üzere bir kisim asker ve memurlara, muayyen bölgelerden kendi nâm ve hesaplarina tahsil selâhiyeti ile birlikte tahsis edilmis olan vergi kaynaklarina ve bu arada bilhassa defter yazilarindaki senelik geliri 20 bin akçaya kadar olan askerî dirliklere verilen isimdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sipahî, reâyâdan miktar ve cinsleri kanunlarla tesbit ve tâyin edilmis olan bir kisim vergiden fazlasini tahsile selâhiyetli degildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sipahî, mîrî arazinin halka tefvizinde, devletin bir temsilcisi olarak vazife görmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() TIMAR SISTEMININ TEKÂMÜLÜ Osmanlilarda, Osman Gazi ile baslayan timar sistemi, Yildirim Bâyezid zamaninda Timur'la yapilan savastan dolayi bir duraklama devresine girmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() Timar teskilâti, Kanunî Sultan Süleyman devrinde tekâmülünün zirvesine ulasmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toprak düzeninde dirlikler, üç kisma ayriliyordu ![]() a) Has: Padisah, vezir ve ileri gelen devlet adamlarina tahsis edilip, senelik hâsilati 100 bin akçadan fazla olan yerlere (dirliklere) denirdi ![]() ![]() ![]() b) Zeâmet: Senelik hâsilati 20-100 bin akça arasinda degisen dirliklerdir ![]() ![]() ![]() ![]() c) Timar: En küçük kategoriyi teskil eden ve senelik geliri 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toprak rejiminde her dirligin çekirdegini teskil eden ve "kiliç" adi verilen bir kisim vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() TIMAR ÇESITLERI Osmanli toprak düzeninde, timarlari siniflandirmak güç ve ince bir is olmakla birlikte onlari tiplerine göre birkaç kisma ayirabiliriz ![]() 1 ![]() aa) Mülk timarlar: Anadolu'nun bazi vilâyetlerinde mevcud olan bu tip timar sâhipleri, sefer aninda yerlerine "cebelû"lerini gönderebiliyor, kendileri ise sefere istirak etmeyebiliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() bb) Mülk olmayan timarlar: Bunlar, hizmet mukabili vâridatinin bir kisminin tahsisi suretiyle verilen timarlardir ki, Osmanli timarlarinin çogu bu nevi'dendir ![]() 2 ![]() aa) Eskinci timarlari: Bunlarin sahipleri alay beyinin sancagi altinda sefere eserler (giderler) ![]() ![]() ![]() bb) Mustahfiz timarlari: Bu timarlarin sahipleri, mensubu bulunduklari kale muhafazasinda bulunurlardi ![]() cc) Hizmet timarlari: Bâzi serhadlerde bulunan câmilerin imâmet ve hitâbetinde bulunanlar ile saraya hizmet edenlere verilen timarlardir ![]() 3 ![]() Timarlarin, beylerbeyi tarafindan veya Istanbul'dan verilmesine göre siniflandirilmasi ile ilgilidir ![]() aa) Tezkireli: Beylerbeyilerin, bir tezkire ile devlet merkezine teklif ettikleri timarlara bu isim verilirdi ![]() bb) Tezkiresiz: Beylerbeyilerin, kendi beratlari ile verdikleri timarlara da tezkiresiz adi verilir ![]() Küçük timarlarin dagitilmasinda beylerbeyilerin selâhiyetleri büyüktü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dogrudan dogruya beylerbeyi tarafindan verilen tezkiresiz timarlarin defter geliri düsüktür ![]() ![]() ![]() Osmanli timar sisteminde dikkat edilen hususlardan biri de tezkireli timarlarin bozulup tezkiresiz hâle getirilemeyisidir ![]() 4 ![]() aa) Serbest timarlar: Timar sahibinin "resm-i arûs", "resm-i tapu", "kislak", "yaylak", "cürüm, cinayet" vs ![]() ![]() ![]() ![]() bb) Serbest olmayan timarlar: Böyle bir timari tasarruf eden sipahînin, serbest timar tasarruf eden gibi bir yetkisi yoktur ![]() ![]() Çesitli yönleri ile tedkik ettigimiz timar sisteminin geçirmis oldugu merhaleler ile farkli sebeblere bagli olarak aldiklari degisik isimleri gördük ![]() ![]() TIMAR SISTEMININ BOZULMASI VE ORTADAN KALKMASI Kanunî Sultan Süleyman devrinde, tekâmülünün zirvesine erisen timar sistemi, bu pâdisahin ölümünden sonra bozulma temâyülü göstermeye baslamis olacaktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iltizam usûlünün dogmasi, timarlarin akraba ile yakinlara dagitilmasi ve rüsvetin ortaya çikmasi sonucu, timar sahiplerinin askere gitmemesi üzerine bas gösteren bozulmanin sebeplerini söyle siralayabiliriz: a) Merkezî devlet bürolarinda timar kayitlarinin son derece karisik bir hâle düsmesi ![]() ![]() b) Bos kalan timarlarin, istihkak sahiplerine verilmesi yerine bir kenara ayrilarak (sepete konarak) çesitli hileli yollarla bazi nüfûzlu kisilerin adamlarina verilmesi ![]() c) Is adami vasfindaki yeni timar sahipleri, sefer zahmetinden, baç ve can korkusundan halas olup safâ ve huzur içinde kâr ve kazançlari ile mesgul olabilmek için, harp zamanlarinda timarlarini bir takim aracilara, seferden dönüste bu timarlardan eski sahipleri lehine feragat etmek sartiyle, devir ve tahvil ettirmenin yolunu bulmakta idiler ![]() Görüldügü gibi timar sisteminde, reâyâ, sipahi ve devlet olmak üzere üç temel taraf bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Reâyâ ise üzerinde yasadigi topraklan isleyip bunlarin vergisini devlet adina sipahiye vermek zorundadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Farkli sebeplere bagli olarak bozulmaya yüz tutan timar sisteminin islahi için, çesitli tedbirlere bas vurulmus olmakla beraber, bu gidisin önü bir türlü alinamamistir ![]() Kurulusundan beri, Osmanli Devleti'nin ekonomik, sosyal ve askerî tarihinde büyük bir rol oynayarak önemli bir hizmet ifa etmis olan timar rejimi, birkaç asirdan beri buhranlar içinde geçen hayatinin son safhasinda sessiz sedasiz bir sekilde ve herhangi bir sarsintiya sebep olmadan ortadan kalkti ![]() 1703 senesinde Girit adasinda basladi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#12 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetOSMANLI DA SOSYAL MÜESSESELER Osmanli Devleti, feth edip ele geçirdigi yerlerde derhal sosyal müesseseler kurup halkin hizmetine sunuyordu![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sosyal müesseselerin kurulup gelismesinde önemli derecede rol oynayan ve sadece genis halk kitleleri degil, çevre ve hayvanlara da hizmet götüren vakiflar hakkinda bilgi vermeden, onlarin kurulusunu saglayan prensip ve anlayislara temas etmeden sadece sosyal müesseselerden söz etmek, konuyu eksik birakmak olurdu ![]() ![]() 1 ![]() 2 ![]() ![]() 1 ![]() Müslüman bir topluma istinad eden bünyesi ile Osmanli Devleti'nin, tarih ve müesseselerini, kendinden önceki Müslüman ve Müslüman Türk devletlerinin müesseselerinden tamamen müstakil olarak düsünemeyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Maddî bir karsilik beklemeden baskalarina yardim etmek gibi ulvî ve fevkalâde bir düsüncenin mahsulü olan vakif müessesesi, yüzyillardan beri Islâm ülkelerinde büyük bir önem kazanmis, sosyal ve ekonomik hayat üzerinde derin tesirler icra etmis olan dinî ve hukukî bir müessesedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli sosyal müesseselerinin kurulup gelismesinde büyük ve önemli hizmeti bulunan vakiflarin kurulus sebebini yukarida temas edilen anlayisa baglamak gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lugat olarak pek çok mânâsi bulunan "vakif kelimesine farkli istilahî mânâlar verilmistir ![]() ![]() Islâmî yardimlasma prensibinin bir sonucu olarak ortaya çiktigini gördügümüz vakiflar, Islâm ülkelerinin tamaminda sayilamayacak kadar çok ve önemli hizmetler ifa ediyorlardi ![]() Hemen hemen bütün müessese ve teskilatlarinin nüvesini kendilerinden önceki Müslüman devletlerden alan Osmanlilar, vakif konusunda da bu yolu takib ettiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Orhan Gazi'den baslayarak Osmanli padisahlari, sultanlari, vezirleri, emirleri, zengin tebea ve hatta güçleri nisbetinde fakirler de pek çok vakif tesisler meydana getirdiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Istanbul'u, fizikî görüntüsü ile Bizans Devleti'nin merkezi olmaktan çikarip Osmanli Devleti'nin merkezi haline getiren Fâtih Sultan Mehmed, bu fetih esnasinda ümerâ, devlet adami ve askerlere ganimetten kendilerine düsen hisselerini verdikten sonra, kendi hissesine düsen emlâktan hiç birini almayarak tamamini toplum ve milletin hayrina olmak üzere vakf etti ![]() ![]() Osmanli hükümdarlari sadece kendi adlarina vakif yapmakla yetinmediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, zapt ettikleri yerlerdeki vakiflara dokunmadan, eskiden beri devam eden sekli ile vâkifin sartlarina riayet ediyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toplumunda vakif o kadar önemli ve itibarli bir müessesedir ki, malî imkân bakimindan toplumun en alt seviyesinde bulunanlar ile en üst seviyesinde bulunanlar arasinda anlayis bakimindan bir farklilik göze çarpmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O günün imkânlari içinde vakiflari, bitip tükenmek bilmeyen, uzun ve mesakkatli yollarda, farkli isimler altinda kervan ve yolcularin hizmetinde olduklarini görüyoruz ![]() ![]() ![]() Vakiflar, degisik maksatlarla tesis edilmekte ve her vâkif, vakfi üzerinde arzu ve iradesinin devam etmesini istemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hukukî bir müessese olmasindan dolayi vakfin kurulabilmesi için bazi sartlarin bulunmasi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a- Vakfi Yapan Kimsede Bulunmasi Gereken Sartlar: 1- Vâkifin, temlik ve teberrua ehil olmasi gerekir ![]() ![]() ![]() 2- Vâkif, borçtan dolayi mahcur bulunmamalidir ![]() 3- Vâkifin, vakfa rizasi bulunmalidir ![]() 4- Vâkif, vakf ettigi seyi, hayir ve sevab kazanma inanci ile yapmalidir ![]() ![]() b- Vakf edilen Malda Bulunmasi Gereken Sartlar: 1- Vakfedilen mal, vakif aninda vâkifin mülkü olmalidir ![]() ![]() 2- Vakf edilen mal deyn (borç) veya menfaat olmamalidir ![]() 3- Vakfolunacak malin akaar (ev, dükkan, tarla gibi gelir getiren mülk) olmasi gerekir ![]() 4- Vakifta muhayyerlik sarti bulunmamalidir ![]() 5- Vakf edilecek bina ve agaçlar, müstahikkul-kal' (yikilmaya veya sökülmeye mahkum) olmamalidir ![]() 6- Vakfin mesrutun lehi (vakiftan istifade edecek olanlar) belli olmalidir ![]() c- Vakiflarin Kurulus Sekilleri: Vakiflar, sartlari haiz olan kimseler tarafindan asagidaki sekillerden biri ile kurulabilir ![]() 1- Tescil suretiyle: Vâkif, hâkime (kadiya) müracaatla vakif kurmak istedigini bildirir ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Vasiyet yolu ile: Vakfi yapacak olan kimsenin ölmeden önce vasiyet etmesi suretiyle kurulan vakiftir ![]() ![]() ![]() 3- Fiil ve Hareketle: Bir kimse mülkü olan bir arsa üzerinde cami insa ettirip, ezan okutturup, cemaatin camide namaz kilmasina müsaade etse ve kendisi de bu cami içinde cemaatla birlikte namaz kilsa o mekân vakf-i lâzim suretiyle vakif olur ![]() ![]() VAKIFLARIN IDARESI Allah'in rizasini kazanmak ve ahirette karsiligini sadece O'ndan beklemek gayesiyle yapilan vakiflar, Islâm dünyasinin hemen her bölgesinde vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakiflara idareci (nâzir) tayini Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yildirim Bayezid, her vilayete "Müfettis-i Ahkâmi's-Ser'iyye" tayin ederek vakif islerini teftis ettiriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar döneminde sahislar tarafindan kurulan vakiflarla mütevelliler mesgul oluyor, bunlar kadilar vâsitasiyle teftis ve murakabe ediliyorlardi ![]() ![]() ![]() Misir, Suriye, Arabistan ve Kuzey Afrika'nin ilhakindan sonra buralarda bulunan vakiflar 995 (M ![]() ![]() ![]() ![]() Haremeyn Evkaf Nezâreti, 1254 (1838) yilinda Evkaf-i Hümayûn Nezâreti'ne ilhak olundu ![]() Osmanlilar döneminde 1242 (M ![]() ![]() a-Haremeyn Nezâreti: Haremeyn (Mekke-Medine)'e bagli vakiflarla, Ayasofya, Sultan Ahmed, Nuruosmaniye, Yenicami, Üsküdar'da ise Çinili ve Atik Valide Camileri vakiflarinin idareleri "Dârussaade Agalan"nin elinde idi ![]() ![]() ![]() ![]() I- Evkaf-i Haremeyn Müfettisligi: Diger vakif müfettislerinden ayri olarak nezâretin kurulus tarihi ile birlikte kurulmus hukukî bir memuriyetti ![]() ![]() ![]() II- Evkaf-i Haremeyn Muhasebeciligi: Dârussaade agalarinin nezâreti altinda bulunan bütün vakiflarin vakfiye ve kurulus gayelerini tescil eden, vakiflari, vakfiyelerinin sartlarina göre idare eden ve muhasebelerini tutan önemli bir memuriyet idi ![]() II Evkaf-i Haremeyn Mukataaciligi: Haremeyn vakiflarindan mukataaya baglanan, bütün vakif arazi ve binalarin kayitlarinin tutulmasi bu daireye aitti ![]() ![]() IV- Dârussaade Yaziciligi: Dârussaade Agalari'nin bütün yazismalari bu büro tarafindan yürütülüyordu ![]() ![]() Bu dört daire tarafindan tutulan defterler, siyakat hatti ile yazildiklari gibi muhteva bakimindan da tarihî belgelerin en mükemmeli durumunda idiler ![]() Haremeyn Nezâreti'nin idare merkezi, saray müstemilatindan olan Darphânenin üst tarafi idi ![]() b- Vezir Nezâreti: Sadrazamlarin nezâreti ile idare olunan vakiflardir ![]() ![]() ![]() ![]() c- Seyhülislâm Nezâreti: Sultan II ![]() ![]() ![]() d- Tophâne Ümerâsi Nezâreti: Sultan Bâyezid, Hamidiye, Laleli, Selimiye, Mihrisah Valide ile II ![]() ![]() ![]() e- Istanbul Kadilari Nezâreti: Kadilara mesruta olan bu vakiflarin tamamina Istanbul kadilari nezâret ederlerdi ![]() ![]() Sultan II ![]() ![]() Vakiflarin tek elden idaresi için 12 Rebiülevvel 1242'de çikarilan bir fermanla "Evkaf-i Hümayûn Nezâreti"nin kuruldugu ve Darphâne nâziri ve mütevelli kaimi makami el-Hac Yusuf Efendi'nin yeni kurulan bu nezâretin basina getirildigini biliyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evkaf-i Hümâyûn Nezâreti kuruldugu zaman, "kesedarlik", "zimmet halifeligi" ile "sergi halifeligi" adinda üç daireden meydana gelmisti ![]() ![]() ![]() Kesedarlik idaresi: Nezârete bagli vakiflarin ilamlarina, takrirlerine ve inhalarina ait bütün isleri yürütmekle görevli idi ![]() ![]() Zimmet Halifeligi: Vakiflarin mukataalarini, zabitlarim ve sarraflardan alinacak kefalete bagli borç tahvilleri ile ilgili islemleri yürütürdü ![]() ![]() ![]() Sergî Halifeligi: Evkaf-i Hümayûn Nezâreti hazinesine gelen paralan almak, vakfiyeye göre gider bütçesini hazirlamak ve vakif bütçesine göre günlük harcamalari yapmakla vazifeli idi ![]() ![]() Bütün bu islerin yürütülmesinde adi geçen dairelere yardim etmek üzere kâtipler, maiyyet ve hizmetliler tayin edilmisti ![]() Bilahare nezârete yapilan ilhaklarla isler çogaldigindan ve adi geçen üç dairenin bütün bu isleri geregi gibi ve zamaninda görmesinin mümkün olamayacaginin anlasilmasindan sonra Zilkade 1246 (Nisan 1831)'de Tahrirat Baskatipligi, Mülhakat Gedikler Kâtipligi ve Rûznâmecilik adi ile üç yeni memuriyet daha ihdas edildi ![]() Çalisan personel sayisinin artmasi üzerine, nezâret için büyük bir idare binasina ihtiyaç duyulmustu ![]() ![]() ![]() Vakfiyelerin tahlilinden anlasildigina göre, baslangiçta Osmanli dönemi vakiflarinda hizmet gören mütevellilerin müstakil bir idare binasina sahip olmadiklari, bu is için kendi evlerini kullandiklari görülür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nin ortadan kaldirilisina kadar devam eden Evkaf Nezâreti, 3 Mart 1924 tarihinde çikarilan 429 sayili kanunla ilga edilerek Basbakanliga bagli bir Umum Müdürlüge havale edildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakiflarin kurulusu, kurulus sartlari ve idaresi gibi hukukî özelliklerine isaret ettikten sonra bir vakfin resmen tesis edilmis oldugunu gösteren belgeden (vakfiye) bahs etmemek, konu için bir eksiklik olarak kalacakti ![]() ![]() VAKFIYE Vakfiye, vakfin vâkifi (vakf eden, vakfi tesis eden) tarafindan hazirlanmis nizamnâmesine verilen bir isimdir ![]() ![]() Islâm tarihinde ilk vakfiyenin Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarih boyunca vakfiyeler, tas, deri ve kagit gibi yazi için elverisli bulunan malzeme üzerine yazilarak günümüze kadar gelmislerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarih ve medeniyet açisindan bakildigi zaman vakfiyeler, büyük bir önem tasirlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakfiyelerde, Allah'a hamd ve senâ, Resûlüne salât ve selâmdan sonra hayir yapmaya tesvik edici, sadakanin sevabindan bahs edici âyet ve hadisler verilir ![]() ![]() ![]() 1- Vakf olunan mallarin neler oldugu ![]() 2- Vakf olunan bu mallarin nasil idare edilecegi ![]() 3- Vakif gelirlerinin, nerelere ve kimlere hangi sekillerde verilip sarf edilecegi ![]() 4- Vakfin kimler tarafindan idare edilecegi, müessesede kaç kisinin çalisacagi, bunlara ne miktarda ücret ödenecegi, bu ücretlerin hangi gelirlerden elde edilecegi, esyanin fiyati vs ![]() ![]() 5- Hakimin (kadi), vakfin sihhat ve lüzumuna dair olan hükmü ![]() 6- Sonunda da tarih ile kadinin mührü bulunur ![]() Vakfiye, eb'ad, bakimindan ister büyük, ister küçük olsun, mahiyet itibari ile içindekiler üç ana bölümden meydana gelir ![]() a ![]() ![]() b ![]() ![]() c ![]() ![]() ![]() Farkli dönemlerde kurulan vakiflarin vakfiyelerinde, gerek basta ve gerekse sonda pek çok dua bulunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerçekten, ebediyet (devamlilik) sarti üzerine kurulan vakiflarda, vâkifin seneler sonra (ölümden sonra) ona müdahale edenlere baska türlü karsi koymasi mümkün degildir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda vâkif, vakfiyesini Istanbul'da Defterhâne'nin bu islerle ilgili bürolarindan birine kayd ettirirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakfiyelerin en eski tarihi tasiyanlarindan, en yenilerine kadar tedkik edilecek olursa bunlarin kültür ve medeniyet tarihimizin bir çok özelliklerine isik tuttuklari görülecektir ![]() ![]() ![]() Vakfiyeler, düzenlendikleri dönemin tarihine isik tutan önemli belgelerdir ![]() ![]() Vakfiyeler, birer müessese olan vakiflarin, ilk elden incelenmesi gereken kaynaklaridir ![]() ![]() Vakfiyeler, birçok özellikleri yaninda döneminin iktisadî hayati hakkinda da faydah bilgiler verirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vakfiyeler, kültürel özellikleri bakimindan da önemli birer vesika olarak karsimiza çikmaktadirlar ![]() ![]() ![]() Vakfiyeler, halkin günlük yasayislari hakkinda bilgiler vermekle, toplumun folklorik özelliklerine de isik tutarlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Misafir karsilama ve ugurlama âdetleri ile bineklerin kullanimi hakkinda bilgiler buldugumuz vakfiyelerde, sünnet geleneginin Anadolu'da nasil oldugunu gösteren ifadeler de bulunmaktadir ![]() 2 ![]() Allah'in rizasini kazanmak gayesiyle, baskalarina karsiliksiz yardim etmek gibi bir prensipten dogan vakiflar, toplumun hayir ve iyiligine olan her yerde saglam birer sigorta teskilâti gibi vazife görüyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fakir, dul, öksüz ve borçlulara para yardimi yapmak; ögrencilere elbise ve yemek vermek; evlenecek genç kizlara çeyiz hazirlamak; her günün ihtiyaçlari yanisira efendileri azarlamasin diye kâse ve bardak gibi kapkacak kiran hizmetçilere verilmek üzere para vakiflarinin yapildigini biliyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Dinî hizmetinm ifasi için yapilmis bulunan vakiflar: Cami, mescid, tekke, namazgâh vs ![]() b) Egitim ve kültürle ilgili vakiflar: Mektep, medrese, kütüphâne, dâru'l-hadis, dâru'l-kurra vs ![]() c) Sivil ve askerî sahada hizmet eden vakiflar: Evler, saraylar, kislalar, tophaneler, silah saraylari, bahçeler ![]() d) Ekonomik sahada hizmet veren vakiflar: Çarsilar, bedestenler, arastalar, hanlar, kapanlar, dükkânlar vs ![]() e) Sosyal hizmetler için kurulmus bulunan vakiflar: Hastahaneler, dâru's-sifalar, kervansaraylar, imâretler, dâru'l-acezeler, kör evleri, çocuk emzirme yurdu, cüzzamlilar yurdu vs ![]() f) Su hizmetleri ile ilgili vakiflar: Çesme, sebil, sadirvan, su kemerleri, bentler, hamamlar, kaplicalar vs ![]() g) Spor hizmetleri için yapilmis bulunan vakiflar: Pehlivan ve kemankes (okçuluk) tekkeleri, ok meydanlari, spor âbideleri ![]() Bundan baska vakiflarca kurulan tesislerde vazife yapan ve bundan dolayi ücret alip geçimini saglayan nisanlarin meydana getirdigi yekûn, büyük rakamlarla ifade edilmektedir ![]() ![]() Osmanli toplumunun sosyal hayatinda önemli rol oynayan bu müesseselerin tamamindan bahs etmek mümkün degildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#13 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetCAMI Osmanli toplumunun sosyal ve kültürel bakimdan gelismesinde önemli rolü bulunan müesseselerden biri de câmidir ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Yapi olarak dinî mimarî grubunun basinda gelen câmi, özellikle Osmanlilarda mahallenin idare merkezi ve imamlarin karargahi idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hâlâ bugün bile câmi yakininda namaz vaktinin girmesini bekleme için oturulan kahvelerin varligi, câmiler sayesinde olmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Klasik Türk câmileri, baslica su kisimlardan meydana gelirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzde, çesitli yönleri ile kendilerinden yararlandigimiz câmiler, tarihte de ayni özellige sahip olduklari için görüntüleri ile yabancilari cezb etmekten ve onlari kendilerine hayran birakmaktan geri kalmazlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda câmi mimarisi, bu sahada yeni uslûb ve ekollerin dogmasina da sebep olmustu ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu uslûbun örneklerinden bir kaçi söyledir: Sultan Selim I Câmii, Süleymaniye Câmii, Sehzâde Câmii, Edirne Selimiye Câmii ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() Câmiinin mimari olan Mehmed Aga, Mimar Sinan'dan daha ileri gitmek ve kendi orijinalligini göstermek hevesine kapilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() bizzat padisah tarafindan yapilmistir ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli döneminde daha kurulus yillarindan itibaren baslayan vakif gelenegi, câmi ve görevlileri için gelir getiren birçok tesisin meydana gelmesine sebep olmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yedi mescid ve altmis camide görevlendirilmis kisilerin sayilari ve akçe olarak günlük ücretleri Ücret Kategoriler Görevli Ücret Görevliler 1-4 5-9 10-19 20-29 30-3940-49 50-120 Toplami Toplami Imam 29 17 26 11 10 3 9 105 1736 Eczâhân 49 68 47 20 184 1338 Vâ'iz 6 28 27 3 10 2 5 81 1305 Müezzin 81 51 47 179 1117,5 Hatib 28 13 17 6 4 2 1 72 791 Kayyim 32 29 25 5 1 92 715,5 Devirhân 56 35 27 118 686 Desi'âm 4 11 11 4 2 3 35 525 Ferras 49 35 8 92 416 Seyhü'l-kurrâ 4 15 3 6 2 31 407 Müderris 1 4 1 2 8 277 Bevvâb 6 25 1 32 170 Talebe, sibyan 60 60 160 Na'athân 7 9 5 21 154 Muvakkit, sa'âtî 1 1 3 1 1 6 129 Mu'allim-i sibyan 3 2 1 1 1 8 80 Muhaddis 1 1 1 1 4 60 Hâfiz-i kütüb 5 2 2 9 45 Kandilci, sirâcî 23 36 4 63 326 Buhûrî 4 1 1 6 27 Muhammediyehân 3 1 4 15 Hâfiz-i seccâde 9 9 16 Mahyaci 1 1 2 20 Hatm-i hâcegânhân 1 1 1 2 14 Delâil-i hayrât kârî 7 7 14 Sifâ-i serif hocasi 1 1 4 Digerleri 20 11 3 2 36 194,5 Toplam 486 393 261 60 33 10 21 1264 10743 Du'gûyân'in sayisi ve akçe olarak günlük ücretleri Görevli Ücret Görevliler 1-4 5-9 10-19 20-29 30-39 40-49 150 Toplami Toplami Du'ûgûyân 34 41 11 2 1 1 90 841 Eczâhân 449 8 49 9 1 516 2267 Du'âciyi hatm-i serîf 1 1 10 Yâsinhân 6 3 9 47 Tebârekehân 1 1 10 Mülkhân 7 7 13 îhlâshân 8 1 9 36 Hatimhân 3 1 7 11 120 Fethhân 1 1 5 En'âmhân 14 14 42 Ammehân 1 1 1 Delâil-i serifhân l 1 5 Nâzir-i cüzhân l 1 1 Müvezzi', sandûkî 13 1 14 26 Hafizieczâ' 6 1 7 13 Noktaci 13 2 15 30 Sermahfil 3 1 4 9 Buhurcu 2 2 2 Ed'iyye-i me'sûrehân l 1 5 Toplam 561 58 72 2 10 1 1 705 3478 Osmanli toplumunun ekonomik, sosyal ve kültürel bakimlardan gelismesine yardimci olan câmilerde görev yapan ve adina kisaca "imam" dedigimiz görevlinin vazifelerinden de biraz söz etmek yerinde olacaktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, imamlik vazifesine getirilen kimse, özellikle sosyal faaliyetleri bakimindan basi bos birakilmazdi ![]() ![]() ![]() ![]() Memleketimizde 1245 (1829) senesinde muhtarlik teskilati kurulana kadar mahalle yöneticisi olan imamlar, kadi'nin bir nevi temsilciligini yapiyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Âsitane kaymakamina ve Istanbul Kadisi'na ve Sekbanbasiya ve Hassa Bostancibasiya hüküm ki: Mahrûse-i Istanbul'da bazi mahallatta fevahis taifesi tavattun ve âdet-i mazmûmeleri üzre bazi erazil ve müdmin-i hamr olan eskiya ile ihtilat ve irtikab-i fisk u fücûr ve baise-i fitne ve fesad olduklari mesami-i âliye-i malûkâneme ilka olunup emr bi'l-maruf ve nehy ani'l-münker'in meviza-i kerime muktezasinca uhde-i cenab-i hilafetmeabimi vacib ve zimmet-i mehin vârid-i töhmet-i cihanyanima lazim vârid olmagla sen ki vezir-i müsarun ileyh ve siz ki muma ileyhimsiz insaallahu taala is bu emr-i serif-i vâcibu'l-imtisâlim vusûluna mahruse-i Istanbul ve tevabü mahallati imamlarina mahallelerine fevahis sakin olmamak üzere ve ahalisi dahi evkat-i hamsede cemaat ile eday-i salâti mefruza içün hazir olup ve içlerinden tarik-i salât ve siirb-i hamr ve sair menâhiyi mürtekib olanlar, mahallelerinden ihraç olmak üzere ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazete, radyo, televizyon vs ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzle mukayese edildigi zaman gerçekten büyük bir farklilik gösterdigine sahid oldugumuz Osmanli devri mahalle imamlarinin bu görevleri, o kadar önemli ve devamli bir hal almisti ki, sehir merkezinde kadilik müessesesi büyük bir sarsintiya ugrayip fonksiyonunu yitirdigi halde, o müessesenin alt kademedeki temsilcisi olan mahalle imamlarinin durumu o kadar sarsilmamistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#14 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetTEKKE Islâm dünyasi kültür ve sosyal hayatinda önemli yeri bulunan müesseselerden biri de tekkedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tekke ve zâviyelerin, Osmanli fütûhatim kolaylastirmada büyük bir ehemmiyeti haiz olduklarini biliyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan baska tekkelerin, köylerin gelismesinde ve köy halkinin ilerlemesinde de büyük hizmetler yerine getirdikleri bilinmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toplum hayatinin ekonomik ve sosyal gelismesinde harç vazifesi gören tekkelerin son zamanlarindaki durumlarina bakip bunlarin devamli böyle olduklarini zannetmek, büyük bir haksizlik olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilar, tekke düsüncesini sistemlestirmek, müesseselestirmek ve bu düsünceyi çesitli yol ve teskilatlarla cemiyete aktarmak hususunda önemli hizmetler ifa ettiler ![]() ![]() Görüldügü gibi, psikolojik, pedagojik ve tibbî problemlere varincaya kadar genis bir hizmet sahasina sahip olan tekke, o devrin mektebidir, hastahanesidir, spor yurdudur, moral kaynagidir, dinlenme kampidir, beldenin güzel sanatlar akademisidir, edebiyat ve fikir ocagidir ![]() ![]() a ![]() ![]() ![]() ![]() b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c ![]() ![]() ![]() ![]() d ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() e ![]() ![]() ![]() ![]() Tamamiyle vakiflara bagli olan tekkeler, insanlara yardimi hedeflemislerdi ![]() ![]() ![]() Tekkeler, insanlara sunduklari hizmetleri yanisira, dervislerin devamli olarak ikamet ettikleri ve tarikata intisab edenlerin, zikir ve merasimi toplu olarak yaptiklari yerlerdir ![]() 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() 8 ![]() ![]() IMÂRET Osmanli toplum hayatinin sosyal gelismesinde önemli rolü bulunan müesseselerden biri de imârettir ![]() ![]() Dar mânâsiyla "asevi" demek olan imâret, genis ve daha kapsamli bir sekilde tarif edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Sosyal birer hayir kurumu olan imâretlerdeki yemeklerin kaliteli olmasina dikkat edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "îmârethâneye bakan zat yanimiza gelerek hal ve hatirimizi sorduktan sonra ihtiyaçlarimizin iyi bir sekilde temin edilecegini vaad etti ![]() ![]() ![]() kimsesiz ve yoksullarin da imkânlarindan istifade ettigi imâretler, sadece yemek vermekle yetinmiyor, ayni zamanda adam basina günde 3-5, hatta bazan 10 akçaya kadar para da veriyordu ![]() Bütün imâretlerde her seyden önce mektep ve medrese talebesinin ihtiyaçlari temin ediliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cemiyetin daha saglikli olmasi için, ögrenci, fakir ve kimsesizlere yardimda bulunmak gerektigini bilen Osmanli toplumu, bu neviden kurumlan gelistirmek için bütün imkânlarini efer etmisti denebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yine emr etti bir âli imâret Imarindan kala sonra emâret Ki bin kisiye her gün iki nevbet Verilir as u et ekmek ziyafet Yaya, atli, misafir u hassu âmi ![]() Konukluk eyleyüp üç gün tamami ![]() Nefaisten niam-i vâfir ulfeler Gece gündüz ziyafetler ederler ![]() Meshur seyyahimiz Evliya çelebi (1611-1682) de Istanbul'da bulunan imâretlerin isimlerini verdikten sonra: "Ben, elli yilda on sekiz padisahlik ve krallik yer seyahat ettim ![]() ![]() Dar mânâsiyla "asevi" veya "ashane" demek olan imâretin imkânlarindan istifade edecek olanlar medrese talebesi, câmi veya hayrat hademesi, fakirler ve misafirlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biraz önce imâretlerde bir iç nizamin bulundugunu ve herkesin buna göre hareket etmesi gerektigine isaret etmistik ![]() "Talebe efendilere "fodla", çorba, pilav, zerde, bazen de zirve (incir, üzüm, hurma ile pirinç ve sekerden yapilir) gibi çesitli yemekler tevzi olunurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Imâretlerde yemek konusuna büyük bir titizlikle dikkat edilirdi ![]() "Müsarun ileyh vâkif hazretleri, bina olunacak imârette Ramazan geceleri için her gün kirk vukiyye (okka = 1282 gr ![]() ![]() Her bayramda dahi körpe ve güzel etten kirk vukiyye pisirilmesini sart ve tayin etmistir ![]() Cuma ve Regaib ve berat gecelerinde ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medrese odalarina her gün pisirilen yemeklerden sabah ve aksam ekmekle beraber birer çanak verilecektir ![]() Her gün, hususiyle aksamlari misafirlere ziyafet olmak üzere mübarek günlerden maada günlerde tane, pirinç pisirilecek ve beher kimsenin hakki elli dirhem pirinç ve on bes dirhem hâlis yag olacaktir ![]() ![]() ![]() Mutfak ve diger mahallerde kullanilan bakir kaplarin kalayi için günde birbuçuk dirhem tayin etmistir ![]() ![]() ![]() Vâkif, (Allah, hayratini kabul ve ecr ü mükâfatin mebzul eylesin) ![]() ![]() Bu seyh, ulema ve sulehadan ve fukaha ve zuafadan gelen misafirlere taam tevzi edecek ve her kim olursa olsun bunlari üç gün ve üç gece agirlayacak ve her birinin hal ve sânina münasip yatak ihzar ile bunlari münasip mahallere yerlestirecek ve hepsine güler yüz gösterecektir ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi vakfiyenin imâretle ilgili kismindan nakl ettigimiz bu ifâdeler, imâretin nasil olmasi, gelenlerin kaç gün misafir edilmesi ve bunlarin idaresi için hangi sifatlari haiz kimselerin bulunup seçilmesi gerektigini anlatmaktadir ![]() ![]() Sadece ögrenci ve memleket fukarasinin ihtiyaçlarinin giderildigi yer olmayan imâretler, ayni zamanda birçok kimseye is imkâni saglayan yerlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Memleketin iktisadî ve ictimaî hayatinda, irfan, imar ve kültürünün gelismesinde büyük bir hizmet ifa eden imâret müessesesi, ne yazik ki son zamanlarda, memleketin umumî sartlarina bagli olarak vazifesini hakkiyle icra edemez oldu ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve Medeniyet |
![]() |
![]() |
#15 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Osmanlı Da Müessese Ve MedeniyetKERVANSARAY Asirlar boyunca, vakiflarin medeniyet tarihimize kazandirmis oldugu, devrinin mimarî özelligi ve sosyal seviyesini gösteren muhtesem âbideler arasinda kervansaraylarin özel bir yeri bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asli, Farsça "kârbân" olan kervan, günümüz nakil vâsitalarinin sagladigi imkândan yoksun bulunuldugu bir devirde, at, katir ve develerle bir memleketten digerine ticaret esyasi tasiyan kafilelere denir ![]() ![]() ![]() ![]() Iyi ve liyâkatli bir hükümdarin özelliklerinden bahsederken Nizâmülmülk, onun yol baslarina ribatlar kurmasi gerektigine de temas eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ekserisi, Islâmî yardimlasma anlayisi neticesi ortaya çikan ve vakiflara bagli bulunan kervansaraylar, iki mühim gaye için insa ediliyorlardi ![]() a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kervansaraylarda hizmet eden kimselerin tavirlarmi da vakfiyelerinden ögrenmek mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() Askerî gayeler disinda, sadece yolcularin yemek, yatmak ve istirahat etmeleri için kervansaray (Ribat) insasi an'anesi, Islâm âleminde daha ziyade Türkistan'da inkisaf etmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kervansaraylarin Ifa ettigi önemli hizmetlerden biri de kisa bir müddet sonra çevrelerinde bir ticaret merkezi meydana getirmis olmalariydi ![]() ![]() ![]() ![]() Bati'nin, para kazanmak gayesiyle ancak XVIII ![]() ![]() "Bir bâb-i azîm içre kal'a misâl karsu karsuya yüz elli ocak han-i kebirdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Ey ümmet-i Muhammed! maliniz, caniniz, atiniz, donunuz tamammidir?" diye rica edüp nidâ ederler ![]() ![]() Kervansaraylarin küçüklerine han denir ![]() ![]() Osmanlilar, Iran ve Selçuklu Türklerinde oldugu gibi hanlarim çok büyük yapmamislardir ![]() ![]() Hanlar, ekseriyetle bir büyük avlu etrafinda iki katli olarak yapilmis bulunan binalardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol güzergâhlarinda yapilan hanlardan baska sehirlerde yapilan hanlar da vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() îdare bakimindan kervansaraylar iki kisma ayrilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anadolu'yu âbideler ülkesi haline getiren bu kervansaraylar, son asirlarda küçülmeye ve sanat degerini kaybetmeye basladilar ![]() ![]() HASTAHANE Temeli, vakiflara dayanan sosyal müesseleremizden biri de hastahanelerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm, insan sagligina önem veren, insanin hastalanmamasi için gereken tedbirlere basvurmasini ve hastalandigi zaman da tedavi edilmesini emreden bir dindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm tip tarihinde hastahanelerin egitim bakimindan da önemi büyüktür ![]() ![]() ![]() Islâm dünyasinda hastahâneler sadece bedenî rahatsizliklarla ilgilenmiyor, ayni zamanda ruhî ve psikolojik hastaliklarla da ilgileniyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abbasîler döneminde gelisen hastahaneler, daha sonra hemen hemen her tarafta vakif olarak ortaya çiktilar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli devlet ricalinin, diger ilmî ve sosyal müesselerde oldugu gibi sihhî müesselerle de yakindan ilgilendikleri, bu sahanin adamlarini destekleyip koruduklari anlasilmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed, Istanbul'da Sahn-i semân ve Tetimme medreseleri ile Câmi ve imâreti yaptirdiktan sonra bir de hastahâne yaptirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hastahânede, mevcud hastalardan baska, hariçten ayakta tedavi için gelen fakir hastalar, haftada bir gün muayene edilerek ihtiyaçlari olan ilaçlar, karsiliksiz olarak kendilerine verilirdi ![]() ![]() Osmanli diyarinda kurulan önemli hastahânelerden biri de Kanunî Sultan Süleyman tarafindan tesis edileni idi ![]() ![]() ![]() ![]() Süleymaniye hastahânesinde akil hastalan için ayri bir kogus bulunmaktaydi ![]() ![]() Süleymaniye hastahanesinden baska tip medresesine yirmi akça yevmiyeli bir müderris (profesör) tayin edilmisti ki, bunun vazifesi, nazarî tip bilgisini ögrenecek olan talebeye ders vermekti ![]() Islâm dünyasinda ilim ve ibadet birbirinden ayrilmayan iki unsur olarak kabul edildigi için tip ilmi ve hastahânelerle ilgilenmek bir emir olarak telâkkî ediliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bati dünyasindaki hastahâneler bu durumda iken, Islâm dünyasindaki hastahâneler insani masallar diyarindaki saraylarda yasatiyormus gibi huzur veriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() "Babacigim, benden para getirmenin lâzim olup olmadigini soruyorsun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sonra kütüphaneyi sag tarafta birakir ve bas hekimin ögrencilere ders verdigi büyük konferans salonunu geçersin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bas hekim bu sabah, asistan ve bakicilarla viziteye çiktiginda beni muayene etti, servis hekimine anlamadigim bir seyler not ettirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kitabin müellifi, bu konuda daha fazla bilgi vermekte ve "bu mektupta anlatilan sartlari hiç tereddütsüz o kadar övündügümüz yirminci yüzyilimiza koyabiliriz" demektedir ![]() |
![]() |
![]() |
|